Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Temaşa Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi
…
6 pages
1 file
Türkler Orhun yazıtlarından da anlaşıldığı üzere zaman ve mekâna ayrı bir önem vermektedirler ve bunları hayatlarının merkezine alırlar. Türklerin hayatındaki zaman algısında yaşadıkları kültür çevresinin çok büyük etkisi olmuştur. Özellikle başlangıçta yaşadıkları bozkır kültür çevresinde insanın insanla, insanın hayvanla ve tabiatla vermiş olduğu mücadele yaylaktan kışlığa, kışlaktan yaylağa yapılan yorucu göçler Türk insanını zaman belirlemeye yöneltmiştir. Türklerin bu göçebe ruhu, doğayla olan ilişkilerini ve kültürlerini oldukça derinden etkilemiştir. Göç mevsimlere göre olmakta ve bu anlamda her mevsimde insanlar doğa ile farklı bir ilişki içerisine girmektedirler. Eski Türkler'de zaman ile ilgili kavramlara ilk olarak Göktürk yazıtlarında rastlanmaktadır. Eski Türkler'de zaman anlayışı bağlamında onların kullandıkları "On İki Hayvanlı Türk Takvimi"nden bahsetmek gerekir. Bu takvim Türkler tarafından bazen tek başına bezen de diğer milletlerin takvimiyle mezcedilerek kullanılmıştır. Yıl hesabında güneşin esas alındığı, on iki yıllık daimî bir devirden ibaret olan On İki Hayvan Takvimi'nde yıllar hayvan adlarıyla anılmaktadır. Bu yazıda zaman olgusunun Türklerin yaşam tarzı üzerindeki etkileri araştırılacaktır. Türklerin sahip oldukları kültür, inanç, töre ve tutumların takvim yapma sürecini nasıl etkilediği sorusu cevaplanmaya çalışılacaktır.
2023
Eski Türklere ait metinlerde “zaman” mefhumunu açıklayan, zamanı taksim eden, Türklerin zaman-mekanı algılayış biçimini ortaya koyan pek çok sözcük ve ifade yer almaktadır. Söz konusu sözcük ve ifadeler bugüne dek tespit edilip anlamlandırılmaya çalışılmış, Türklerin zamanı algılayış biçimi bu ifadeler çerçevesinde ortaya konulmaya uğraşılmıştır. Fakat bu söyleyişler, daha ziyade, gündelik hayatı tanımlamaları ve yaşamı bölerek hayatı organize etmeyi kolaylaştırmaları bağlamında ele alınmış; metinlerdeki doğaötesi, soyut ve öznel zaman algısı ile metinlerin “zaman”ı nasıl işlediği çalışmalarda detaylıca izah edilmemiştir. Bu çalışmada, Göktürk ve Uygur dönemi metinleri çerçevesinde Türklerin zaman algısı anlaşılmaya çalışılmış, zamanı idrak etme ve tanımlama biçimlerinin kişi, durum ve şartlar bağlamında nasıl değişimlere uğradığı incelenmiştir. Göktürk ve Uygur dönemi metinlerinde “zaman” kavramını karşılayan sözcüklerin semantik alanlarının sorgulanması, çalışmada geniş bir yer tutmuştur. Kutsallık atfedilen kişilerin, Tanrıların ve insanların zaman kavramı ile ilişkisi karşılaştırmalı olarak anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmada Türklerin kişi, durum ve şartlara göre zaman algısının değiştiği, değişen algılarının da zamanı tanımlama biçimlerini etkilediği sonucuna varılmıştır.
Journal of Turkish Research Institute, 2015
Türk Dilinde birbirinden farklı kaynaklara dayanan ve farklı işlevleri taşıyan birkaç tane -/+çI eki vardır. Çalışmada, bu farklı kaynak ve işlevlere dayanan '-/+çI' eklerine kısaca değinildikten sonra, 'geçmiş zaman işlevli '-/+çI' eki üzerinde durulmuştur. Sibirya Türk lehçelerinden Tuva ve Hakas'ta ve Sibirya kökenli Kırgız Türkçesinde kullanılmaya devam eden bu ekin Türk dilinin bilinen en eski geçmiş zaman eki olan '-TI' ile bağlantısı, İdil-Bulgar mezar kitabeleri başta olmak üzere, '-TI/-çI' paralel kullanımı olarak ortaya konulmuştur. Bütün bu tespitler ışığında yeniden ele alındığında ise, bu ekin Kırgız Türkçesi gramerlerinde '-TI/-çI' paralelliği alt başlığında değerlendirilmesi önerilmektedir.
TKAE, 2022
uluslararası hakemli süreli yayındır. 'nde yayımlanan makalelerin tamamı veya bir kısmı yayımcının yazılı izni olmadan herhangi bir yolla çoğaltılamaz. Yazıların fikrî sorumluluğu ve imlâ tercihi yazarlarına aittir.
2011
ke dolasimi ile ticaret arasindaki iliskiler ele alinmis, Arkaik donem, gec klasik ve Hellenistik donem, Roma donemi, kent sikkeleri ve bunlarin dolasim meseleleri anlatilmistir. Degerli metalden yapilmis sikkelerin
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
Türkçe, tarihi süreç içerisinde ses, şekil ve yapı bakımından çeşitli etkenlere bağlı olarak değişim geçirmiştir. Değişime uğrayan hususlardan biri de fiil çekimlerinde görülmektedir. Orhon Türkçesinde görülen geçmiş zaman eki –DI, öğrenilen geçmiş zaman eki –mIş, geniş zaman ve şimdiki zaman eki –Ar, -Ir ve -r, gelecek zaman eki –DAçI, -çI ve –sIk şeklindedir. Eski Uygur Türkçesinde ise zaman ekleri Orhon Türkçesinden farklılıklar göstermeye başlamıştır. Bu farklılıklar hem basit zaman çekimlerinde hem de birleşik zaman çekimlerinde görülmektedir. Eski Uygur Türkçesinde kullanılmış bazı birleşik kipli çekimlerinin Orhon Türkçesinde ve daha sonraki dönemlerde kullanılmadıkları görülmektedir. Bildirimizde Eski Uygur Türkçesi metinlerinde bulunan fakat bu dönemle ilgili gramer çalışmalarının bazılarında geçmeyen birleşik kipli fiil çekimlerine değinilecektir.
KÖKLER YAY ÇEKEN KAVİMLERIN ŞAFAĞI, 2021
Evrendeki pek çok şey kutsalla ilişkilendirilmiştir. Bunlardan biri de göktür. Yeryüzünü örten, güneş, ay ve yıldızları içine alan, yağmuru yağdırıp verimliliği artıran gök, kutsal bir doğa unsuru olarak görülmüştür. Gök, özellikle dinî inançlarda tanrı ya da tanrısal varlıklarla ilişkilendirilmiş ve onunla ilgili çeşitli inançlar gelişmiştir. Bir Afrika kabilesinin “Nerede gök var ise, Tanrı da vardır.” sözü aslında genel olarak dinler tarihinde gök ve tanrı arasındaki ilişkiyi özetler niteliktedir. Göğün tanrı şeklinde şahıslaştırılması ya da gökte yaşayan bir tanrı düşüncesi karşılaştırmalı dinler tarihinde bir “Yüce Tanrı” şeklinde bilinegelmiştir. Bu tür tanrılara çok eski zamanlardan beri kozmik nizamın yaratıcıları, koruyucuları, kaderin son söz sahipleri, yağmurun göndericileri ve bereketin vericileri olarak ibadet edilmiştir. Yazıda, çeşitli din ve kültürlerde gök ve tanrı arasındaki ilişki ile birlikte geçmişten günümüze Türklerde bu ilişkinin yansımaları incelenmektedir...
INTERNATIONAL IZMIR CONGRESS ON HUMANITIES AND SOCIAL SCIENCES, 2023
Antik toplumlar ile ilgili yapılan arkeoloji ve literatür araştırmaları sonucunda dünyadaki egemen din anlayışının politeist bir yapıda sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Antik insanlar doğanın onlara getirmiş olduğu ödüller ve cezaların kaynağını bulmaya uğraşırken; doğal düzenin kendilerinden çok daha güçlü varlıklar aracılığıyla sağlandığını düşünmüşler ve bu açıklamayı doğanın her türlü ödülü ya da cezasına karşılık gelen tanrı ya da tanrıçaların varlığıyla gerçekleştirmeyi uygun görmüşlerdir. Antik dönemlerde insanlar, kendi aralarında bulunan bazı üstün yetenekli kişilere tanrısal özellikler yüklemiş, yetenekleri ile ön plana çıkan bu kişiler kahramanlaştırılarak bunun kökeninde doğaüstü güçler aranmıştır. Birçok antik toplumun mitolojisinde “yarı tanrı” olarak adlandırılan bu kişilere ilişkin bilgilerin büyük bir bölümü destan ya da efsaneler aracılığı ile günümüze ulaşabildiğinden dolayı yarı tanrı olan kişilerin de doğaüstü birtakım olayları gerçekleştirebilme gücüne sahip olduğu görülebilmektedir. Dünya tarihinde en bilindik yarı tanrılara ise Sümer toplumundan Gılgamış ve Grek toplumundan Achilles örnekleri verilebilmektedir. Bu kişiler tanrı ya da tanrıçalar gibi yaratma gücüne sahip olmasalar bile, doğaüstü özellikleri nedeniyle yarı tanrı sıfatını üstlenebilmişlerdir. Bozkır toplumları, kendi içerisinden çıkarmış oldukları üstün yetenekli kahramanları adlandırırken onlara doğrudan “yarı tanrı” sıfatını kullanmamış olmalarına rağmen, diğer antik toplumlarda olduğu gibi bu kahramanların da doğaüstü yetenekleri olduğu birçok eski Türk destan ve efsaneleri aracılığı ile günümüze ulaşabilmektedir. Özellikle Türk mitolojisi ve destanları incelendiğinde eski Türk tarihinde yarı tanrı özelliği taşıyan birçok kahramanın varlığı rahat bir biçimde görülebilmektedir. Bu çalışma, eski Türklerde ön plana çıkan ulusal kahramanların gerçekleştirmiş olduğu doğaüstü olay ve durumları açıklayarak, bu kahramanların bu özelliklerinin yarı tanrılar ile ne ölçüde örtüştüğünü ortaya koymayı amaçlamaktadır.
2019
ÖZ: En arkaik toplumdan modern topluma birçok kültürde "zaman"a farklı şekillerde de olsa hep bir güç ve kutsiyet atfedilmiştir. Yani kendisinden başka her şeyi yok etme gücüne sahip olduğu gibi her şeyin var olmasını sağlayan da yine "zaman"dır. Özellikle henüz "tanrı" düşüncesinin gelişmediği en eski dönemlerde "zaman"ın tanrının görevini üstlendiğini anlaşılmaktadır. Hatta günümüzde bile halk arasındaki kabullere göre dünyadaki her şeyden sorumlu olan "döngüsel zaman"ın sembolü durumundaki "felek"tir. Dolayısıyla döngüsel zamanın doğa taklidi/benzeri zaman anlayışı da hep doğa yasalarıyla hareket eden halk inanışlarının doğmasını sağlamıştır. Öte yandan halk düşüncesinde "felek"e bağlı bir "kader" anlayışı vardır. Bu kader de feleğin altında onun yörüngesinde doğal bir yasa sonucu olarak dönmektedir. Ancak istenmeyen bir kaderi değiştirecek ve geleceği mutlu sonla bitirecek olan "kurtarıcı" anlayışıdır. Bir bakıma geçmişten tanıdığımız ulu şaman ruhunun yeniden doğuşu anlayışı tarihsel değil doğanın döngüsel yasalarına uygun tasarımlar olup bu yasaların baskısından kurtulmanın da ilk yolu olmuştur. Yani "kurtarıcı" anlayışı doğal yasalara karşı halk düşüncesinde ortaya çıkmış ilk zihinsel üretim olan bir doğa dışılıktır. ABSTRACT: In many cultures from the most archaic to modern society, the concept of time has always been attributed to power and holiness in different ways. In other words, as it had the power to destroy everything except itself, it was also the concept of time which enabled everything to exist. It is understood that in the earliest periods, where God thought was not developed, time took over the task of God. In fact, even today, the public is responsible for everything in the world "cyclic time" as the symbol of the "felek" is. Therefore, the conception of nature-like time of cyclical time has always led to the emergence of folk beliefs acting with the laws of nature. On the other hand, there is a inde fate inde destiny connected to the pele in folk idea. This fate revolves as a result of a natural law in his orbit beneath the galaxy. However, it is an understanding of the savior that will change an undesirable fate and end the future with a happy ending. In a sense, the understanding of the rebirth of the great shamanic spirit that we know from the past has been designs that are not in a historical, but in accordance with the cyclical laws of nature. In other words, the idea of redemption is natural, the first mental production that has emerged in folk idea against natural laws.
2018
Cagdas Uygurca ile Turkce iki akraba dil olarak fiil cekim sisteminde bir cok ortak bicimler bulundurmaktadir. Ancak bu benzer bicimlerin islevleri kimi zaman bir birini karsilarken, kimi zaman karsilamamaktadir. Gecmis zaman isaretleyen yapilarda ve bu yapilari olusturan bicimbirimlerde de ayni durum soz konusu olmaktadir. Gecmis zaman soz konusu iki dilde de en temel zaman iliskisidir. Bu yuzden gecmis zaman bicimleri hem bicimsel yonden, hem islevsel yonden cok zengindir. Ozellikle Cagdas Uygurcada gecmis zaman isaretleyen yapilarda karsimiza cikan bicimbirimler sayica coktur. Bunlara yardimci fiillerle olusan katmerli yapilar da eklenirse, cok daha karmasik bir goruntu sunmaktadir. Bu yuzden bu calismanin amaci gecmis zaman isaretleyen yapilarda karsimiza cikacak olan temel bicimbirimleri zaman-gorunus-kiplik acisindan inceleyerek, islevsel ozelliklerini tespit etmektir. Calisma bes bolumden olusamaktadir. Birinci bolumunde calismanin amaci, literatur ozeti, arstirma yontemi ve ...
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 2019
International Journal of Old Uyghur Studies, 2023
Milli Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Tıp Tarihi Araştırmaları, 1986
Türk Dünyası Araştırmaları, 2018
İlkçağlardan Modern Döneme Tarihten izler 1, ed. Osman Köse, Ankara 2018, 2018
Akademik dil ve edebiyat dergisi, 2021