Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Disiplinlerarası Çağdaş Sanat Yazıları / kitap bölümü
…
12 pages
1 file
Çağımızda sıkça kullanılan bir sözcük olan Antroposen, insanların dünya üzerindeki ekosistemlere ve gezegenimize olan etkilerini tanımlayan önemli bir kavramdır. İnsan türünün gezegene verdiği geri dönülmez hasarla birlikte girilen yeni bir çağın adı olarak kullanılan bu terim, "antropos" insan ve "cene" çağ, evre anlamına gelen Yunanca kökenli iki sözcüğün birleşiminden oluşur. "İnsan Çağı" anlamına gelen Antroposen aynı zamanda, doğadan etkilenen ve onunla hayatta kalan insanın, gezegen üzerindeki biyolojik, jeolojik ve iklimsel süreçleri etkileyen bir güç haline geldiği dönemi ifade eden bir terim olarak da kullanılır. Antropesen'le ilgili kısa bir araştırma, terimin 1800'lü yıllardan beri bilindiğine dair verileri ortaya koyar. "Bir jeolog, antropolog ve rahip olarak bilinen bilim insanı İtalyan Antonio Stoppani, içinde bulunduğu zaman dilimine "Antroposen Çağı" adını önererek, terimi ilk kez 1873 yılında kullanır. Stoppani'nin önerisinden yaklaşık 200 yıl sonra, P. Crutzen 2022'de "Nature" dergisi için yazdığı makalede, insanın tüm dünyayı etkileyen değişimde tahrip edici bir rol oynaması sebebiyle, çağımızı Antroposen olarak adlandırır. ("Antropoesen" 2023). "İnsanın öyküsü jeolojik zaman ölçeğinde oldukça kısa olsa da Crutzen ve Stoermer'e göre Antroposen'deki etkisi gezegenin biyokimyasal döngülerinde, jeolojik olarak fosil kayıtlarında ve kaya katmanlarında bile gözlenebilir" (Oppermann, 2023, s.8). Oppermann'ın aktarımıyla Crutzen, "The Antropocene" adlı kitap bölümünde, "bu nedenle mevcut jeolojik devre için Antroposen terimini kullanarak, insanlığın jeoloji ve ekolojideki merkezi rolünü vurgulamak fazlasıyla uygundur" (2006, s. 16'dan akt. Oppermann) der. İklim Estetiği kitabında Eray Çaylı bu konudan şöyle söz eder; "Aslında Antroposen, insanlığın gezegen üzerindeki belirleyiciliğini kavramsallaştırma niyetiyle üretilmiş ilk terim değildir. Antropozoik, Antropojen Çağı, Psikozoik, Noosfer gibi bilimsel terimleri burada akraba öncüler olarak anmak gerekir" (Çaylı, 2023, s.20). Bu bağlamda, önce fen bilimlerinin incelediği kavramın, daha sonra toplum bilimi, siyaset oradan sanata uzanan, sosyal disiplinlerde yeni ifade alanları bulduğu söylenebilir. Sınıfsallığı ve ayrımcılığı destekleyen kapitalist bir sistemin sonucu olarak ortaya çıkan antroposen terimi, kapitalizm merkezli ekonomik yapının derinleştirildiği bir sosyal adaletsizliğin odağında bulunur. Bu yönüyle bulunmuş bir terim olan "kapitalosen" sözcüğünü Antroposen'e neden olan sorunları başlatan sürecin öncülü olarak tanımlamak doğru bir yaklaşım olacaktır. Andreas Malm ve Jason Mooore gibi tarihçilerin tercih ettiği "kapitalosen" (Capitalocene) bir diğer deyişle "Sermaye Çağı" Antroposen'in öncülü olan terimlerin tarihsel bağlamını ve bağlamın yarattığı farkındalığı ortaya koyması açısından önemlidir (Çaylı, 2023, s.24).
Sektör Maden-Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı, 2023
Antroposen hakkında son 20 yıldır çok fazla sayıda yayın olduğu halde, çeşitli ortamlarda yine de eksik ve yanıltıcı söylemler duyulmaktadır. Buhar gücünün iş makinalarında kullanıldığı Sanayi Devrimi sonrasında, özellikle on dokuzuncu yüzyıl başından bu yana hem insanların kendilerinin hem de kurdukları kentlerin ve alt yapıların coğrafyayı, suları, ekosistemi ve atmosferi köklü bir biçimde değiştirmesinin anlaşılmasıyla Antroposen terimi yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Antroposen, şimdilik, jeoloji zaman çizelgesinde bir birim değil insanın doğa karşısındaki edimleriyle ilişkili bir kültürel zaman adlamasıdır. Antroposen Çağı, insanın yerküre üzerindeki etkilerinin geri döndürülemez olduğu bir dönemi anlatır.
Antroposen'in İzleri, 2023
Kelime karşılığı olarak Antroposen, insan çağı anlamını taşımaktadır. Etimolojik olarak Eski Yunanca'da "insan" anlamına gelen anthrōpos [ἄνθρωπος] ve "yeni" anlamını taşıyan kainos [καινός] kelimesinden türeyen bir takının birleşmesinden meydana gelmektedir. Kavramın sosyal bilimler alanında çok ilgi görmesinin belli başlı sebepleri vardır. Öncelikle Antroposen kavramı bir hikâye anlatma kapasitesine sahiptir. İnsanın tarihsel toplumsal serüvenini, yeryüzünün, toprağın, hayvanların, bitkilerin ve türlü canlılığın yaşamı ile birlikte anlatma imkânı verir. Antroposen ve onun etrafında örülen tartışmalar kitabımızın ortak temasıdır. Kavram ve eleştirileri kitabın tüm makalelerinin içinden geçiyor ve bu derlemenin yazarlarını ortak bir tartışma gündeminde buluşturuyor. Tüm bu ufuk açıcı makaleleri içeren Antroposen'in İzleri: İnsanın Dünya İle İlişkisi Üzerine Tartışmalar derlemesinin, Türkiye'de sosyal bilimler literatüründe kendine yeni yeni yer bulan Antroposen kavramının anlaşılmasına, tartışılmasına, kullanılmasına ve eleştirilmesine bir katkı sağlamasını umut ediyoruz.
Gazete Bilim, 2023
Yirminci yüzyıl, insanın eylemlerinin doğrudan sonucu olan, insanlık tarihinin geçmişinde hiç görülmemiş büyüklükteki Dünya sisteminin küresel değişim süreçleriyle nitelendirilmiştir. İnsanlar, 20’nci yüzyılın ikinci yarısında, ekosistem hizmetlerine karşı gittikçe büyüyen istemleriyle çakışan bir uyum içerisinde ekosistemleri daha hızla ve geniş ölçekte yıkıma uğratmışlar ve bu da yerküre üzerindeki canlı yaşamın çeşitliliğinde önemli ve büyük miktarda geri döndürülemez yitime yol açmıştır. İnsan, yakın zamana kadar yerel ya da bölgesel çevre sorunlarıyla karşılaşmıştır fakat şimdi içinde bulunduğumuz durum küresel ve eşzamanlı tehditlerden oluşmaktadır. Yeni yüzyılla birlikte Antroposen’de, 1950’den bu yana Büyük Hızlanma ile belirginleşen değişimlerde bazı yeni yönelimler de görülmektedir. Büyük Hızlanma, küresel kapitalizmin gemi azıya almış genişlemesi ve onun doğal kaynaklar ile insanları tüketmesiyle ilişkilidir.
SİNEMANIN DOĞASI: DUNE SERİSİ VE ANTROPOSEN, 2024
Var olduğundan beri gelişmek için uğraşan insan, bu doğrultuda kendi türüne olduğu kadar yeryüzünü de etkileyecek hamleler içinde olmuştur. İnsan kendisini ve çevresini tanımlama sürecini hareket halinde olarak başlatması ve daha sonra yerleşik düzene geçişiyle çevreyle olan münasebetini yoğunlaştırmıştır. İnsanın dünyada ege-men canlı olduğu yaklaşımı, özellikle sanayi devriminin başladığı dönemle birlikte kavramsal olarak gelişmiştir. “Bundan böyle insan, diğer kıtalardaki bütün kültürlerden tamamen farklı olarak, tabiatla olan münasebetlerinde artık ona egemen olmaktan başka bir yakla-şımı aklından geçirmeyecek ve durmadan ilahların mutlak gücüne sahip olmanın özlemini çekecektir” (Garaudy, 202, s. 62). İnsanın etkilerinin boyutu, doğanın kendini yenileyebilirlik gücünü etkileye-cek ölçüde genişleyince İnsan Çağı (Antroposen) söylemleri artmıştır. Sanayi faaliyetleri, ekolojik sorunların eko-sisteme gözle görülür zararlı etkileri, sanayi ile bağlantılı olarak büyük metropollerin orta-ya çıkışı, göçlerin sanayileşmeye göre şekillenmesi, tarımsal faaliyet-lerin azalması ve bunun üretici-tüketici dengesini bozması, atmosferi etkileyecek gaz oranlarının artması gibi sebepler bu çağı tanımlamak için önemli verileri oluşturmaktadır. Modern çağdaki önemli kavram-lardan biri haline gelen Antroposen kavramı jeolojik bir temsil olsa da sosyal, kültürel, bilimsel ve sanatsal alanlarda çalışılan bir kavram olmuştur. Paul Crutzen ve Eugene Stoermer’in 2002 yılında Nature dergisinde yayımladıkları makale ile 21. yüzyılda kapsamı ve etkileri üzerine kavram derinleşmiştir. Antroposen, öncelikle insanın yeryü-zünde ve atmosferde bıraktığı izleri ve bu izlerin dünyanın geleceğine olan olası etkileri vurgular. Bilimsel çalışmaların sıklıkla odağında olan kavram, aynı za-manda sanat disiplinlerinin de odak noktasında olan popüler bir konu olmuştur. Çeşitli anlatılarla betimlenen Antroposen kavramı, ekolojik, teknolojik ve toplumsal konularda zengin üretkenliklerin çıkmasına zemin hazırlamıştır. Görsel kitle iletişim araçları bu geçişte önemli bir rol oynamaktadır. “Görüntüler, metaforlar, modeller, analojiler, sem-boller ve alegorilerle düşünme ve tasarlamanın anlamı, yalnızca, bü-tünüyle pragmatik düşünsel çıkış noktaları oluşturmaktan, daha yara-tıcı bir düşünme yöntemine geçiştir” (Ungers, 2018, s. 23). Bilim Kur-gu türü bu bağlamda edebiyat ve sinema gibi sanat türlerinde dikkat çekmiştir. Bilim kurgu, bilimin verilerinden yararlanılarak olasılıkları, varsayımları ve hayal gücünün olası sonuçlarını bir araya getiren teknoloji başta olmak üzere çok çeşitliliği barındıran bir kategoridir. Özön’e göre; insanların gelecekte yapabileceklerinin bir varsayımı, bu yapacaklarının insan türü ve yaşadıkları gezegene etkilerini düşle-mektir (Özön, 2008, s. 112). Özellikle post apokaliptik ve distopik temalar, Antroposen kavramıyla ilişkilendirilebilir. Sinema bu doğrul-tuda kavram üzerine anlatıyı bilimsel verilerle çeşitlendiren ve gör-selleştiren etkili bir kitle iletişim aracı olmaktadır. İzleyiciye insan- doğa ilişkisini kimi zaman belgesellerle kimi zaman ise kurmaca ze-minde kurgusal bir anlatıyla aktarmaktadır. Bilimsel veriler doğrultu-sunda ortaya çıkan veya olası çıkabilecek sonuçları sinema aracılığıy-la aktarmak mümkündür. İlerleyen teknolojiyle birlikte sinemanın teknik kapasitesi artmış ve anlatı dili bu doğrultuda gelişmiştir. Bilgi-sayar tabanlı görüntü oluşturma teknolojisi ve stüdyo çekim teknikle-rinin pratikleşmesi, hayal gücünün ve imgelerin görselleştirilmesine kolaylık sağlamıştır. “İmgeler, bizlere bir şeyler söylemekten ziyade, bir kısmının sözcüklerle ifadesi çok zor olan bir olanak ve olasılıklar alanını – belli bir tarzda görünür kılmak suretiyle- önümüze koymak-tadır” (Leppert, 2021, s. 19). Hayal gücünün ve zihinde yer alan imge-nin görsel olarak aktarılabiliyor olması da antroposen gibi geleceğe yönelik önemli etkileri vurgulayan bu kavram için önemlidir. Ekolojik temaların ön plana çıktığı bilim kurgu sinemasında in-san- doğa ilişkisi sıklıkla farklı bakış açılarıyla yansıtılmaktadır. Yer-yüzüyle ilgili bu konu doğrultusunda gelecek öngörüleriyle antropo-senin etkileri izleyiciye aktarılmaktadır. Fakat Amerikalı bilim kurgu yazarı Frank Herbert’in Dune adlı altı ciltlik edebi serisi tamamen kurmaca bir evrenin önemli örneklerindendir. Sosyal ve politik konu-lar temelinde oluşturulan evrende birçok medeniyetten ve kültürden ögelerle zenginleştirilmiş detaylar bulunurken ekolojik vurgu aynı evrende farklı gezegenlerle yapılmıştır. Ekolojik temanın doğrudan hikâyenin temelini oluşturan ilk bilim kurgu eserlerden olan Dune, bu bağlamda doğa ve ona adapte insan modeli üzerine derin bir eserdir. Oyun, Oyuncak, TV Show ve tekstil ürünlerine varan etkisi olmuştur. Fakat David Lynch3 ve Dennis Villeneuve gibi sinema tarihinin iki önemli yönetmeni tarafından sinemaya aktarılmıştır. Bu çalışmada Villeneuve’in Dune serisinde post apokaliptik yapımların aksine dün-ya ile doğrudan bir bağı belirtilmemiş bir evren üzerinden Antropo-sen kavramı irdelenmektedir.
International Journal of Humanities and Art Researches, 2024
Sanat eleştirisinin işlevselliği, teknolojik ve ekonomik koşullar altında değişime uğramaktadır. Ticari kaygılar ve pazar taleplerine bağımlılık, sanatın eleştirel tutumunu zayıflatırken, sanat eleştirisinin geri-bildirim mantığına indirgenmesi, eleştirmenlerin sanat nesnesinden ziyade izleyici beklentilerine odaklanmasına neden olmaktadır. Bu durum, sanat eleştirisinin biçimsel ve estetik tartışmalardan uzaklaşarak ticari pazarlama aracı haline gelmesine yol açmaktadır. Ayrıca, kültürel hiyerarşinin güçlenmesi ve çok-sesliliğin engellenmesi, eleştirinin otoriter bir yapıya bürünmesine neden olmaktadır. Bu makale, günümüz sanat eleştirisinin epistemolojik ve metodolojik dönüşümlerini incelemektedir. Çalışmanın amacı, sanat eleştirisinin mevcut krizine dair epistemolojik sorunların eleştirinin yöntemlerine etkisini analiz etmektir. Makalenin kapsamı, post-Fordist ekonomik yapıların sanat dünyasına etkilerini ve bu etkilerin sanat eserlerinin üretiminden eleştirisine kadar olan süreçlerdeki yansımalarını içermektedir. Ayrıca, Antroposen Çağı, tekno-bilim ve teknosfer gibi günümüz dünyasında öne çıkan kavramlar irdelenmektedir. Antroposen Çağı, insan faaliyetlerinin doğa üzerindeki etkilerinin arttığı bir dönemi ifade ederken, tekno-bilim ve teknosfer, sanatsal süreçlerde önemli rol oynayan kavramlardır. Tekno-teatrallik kavramı ise sanat eserlerinin estetik ve deneyimsel boyutlarının teknoloji etkisi altındaki dönüşümünü vurgulamak için terminolojik bir öneri olarak geliştirilmiştir. Bu açıdan, günümüz sanatının teknik, estetik ve epistemolojik karakterine ilişkin tanımlayıcı bir niteliktedir. Michael Fried'in sanata karşıt olarak düşündüğü "teatrallik" vurgusundan yola çıkarak oluşturulan bu kavram, insan faaliyetlerini yüceltirken, nesneleri ve eylemleri bağlamlarından soyutlayarak gerçekliğin yanıltıcı bir biçimde deneyimlenmesini temsil eder. Sanatsal pratikler özelinde ise bilgi, gerçeklik ve algılayıcı arasındaki dinamikleri, teknoloji aracılığıyla ortaya çıkan normatif çatışmalarla yeniden şekillendirir. Sanatı eleştirel bilinçten izole ederken, teknolojiye ilişkin teolojik imalar aracılığı ile tüketim ve eğlenceyi merkez alan bir vasatlığı kitleselleştirir. Makalenin temel hipotezi, sanat eleştirisinin krizden çıkışının izleyici deneyimine odaklanarak bilimsel yöntemler ve entelektüel birikimler aracılığıyla sanatın nesneleşmiş varlığına karşı etkili bir sorgulama yapılmasına ilişkin gerekliliktir. Öte yandan sanat eleştirisinin içerisinde bulunduğu kriz ortamı, sistemin daha iyi işlemesi için gerekli değişikliklerin yapılmasını motive eden bir katalizör olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, sanat eleştirisinin, Antroposen ya da post-Fordist stratejilerin taşıyıcısı olma pozisyonundan kurtularak özgün bir eleştirel tutum geliştirmesi gerekmektedir. Açık bir ifadeyle, sanat dünyası, eleştirel tutum ve cesaretle sanat üzerinde tahakküm oluşturan kurumsal güçlere karşı durmalıdır. Estetik deneyimin ve beğeni biçimlerinin tek biçimliliğine itiraz etmelidir. Özetle, sanat eleştirisi, bilimsel yöntemler ve entelektüel birikimle desteklenerek yeniden yapılandırılmalıdır.
GÜNÜMÜZ SANATÇISININ ANAMORFİK İLLÜZYONU, 2021
Perspektif kuralları ve matematiksel hesaplamaların kesişim noktası olarak nitelendirilebilen anamorfik uygulamaların bilinen en eski örneği Leonardo Da Vinci’nin notlarında ortaya çıkmıştır. Rönesans’tan günümüze kadar çeşitli sanat pratiklerinde karşımıza çıkan bu terim görüntünün eni ve boyu üzerinde farklı oranlarda büyütme yapılarak optik sistemler oluşturmak anlamına gelmektedir. Eserler ilk bakışta izleyicinin ilgisini çekmeyen ancak bütüne belirli bir açıdan bakıldığında fark edilen ve insan algısında ki yanıltıcı özellikleri ile yaratıcı yapıtlardır. Bu teknik günümüz sanatçısının algısında gelişerek ortaya çıkardığı eserleriyle zihnimizde merak uyandırmaktadır. Ayrıca günümüz sanatçısının sosyal medyayı aktif kullanımı eserlerinin geniş kitleye ulaşmasını sağlamaktadır. Anamorfik görüntü görsel algı ve anlam bakımından zengin eser üretmek isteyen sanatçıların ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Nitel araştırma yöntemleri ile yapılan bu araştırma, günümüz sanatçısının farklı dinamiklerde çeşitli yöntem ve teknikler kullanarak izleyicinin algısı üzerinde yanılsama yaratan anamorfik eserlerini incelemeyi ve sanatçıları tanıtmayı amaçlamaktadır. The earliest known example of anamorphic applications, which can be described as the intersection point of perspective rules and mathematical calculations, appeared in the notes of Leonardo Da Vinci. This term, which has appeared in various art practices from the Renaissance to the present, means creating optical systems by magnifying the width and length of the image at different rates. The works are creative works that do not attract the attention of the audience at first glance, but are noticed when the whole is viewed from a certain angle, and with their misleading features in human perception. This technique arouses curiosity in our minds with the works created by developing in the perception of today's artist. In addition, the active use of social media by today's artists ensures that their works reach a wide audience. Anamorphic image will continue to be a source of inspiration for artists who want to produce works rich in visual perception and meaning. This research, which is carried out with qualitative research methods, aims to examine the anamorphic works of today's artists that create illusions on the perception of the audience by using various methods and techniques in different dynamics and to introduce the artists.
Antropocene Era: What Came Around to Me is What I Had Done, 2020
Antroposen, son yıllardaki insan faaliyetlerinin gezegenin tarihini şekillendirmede nasıl baskın güç haline geldiğini gösteren yeni bir dönem olarak adlandırılmaktadır. İnsanların gezegende inşa ettikleri kentlerin Antroposen Çağı için güçlü bir itici faktör olduğu kabul edilmektedir. Hal böyleyken ve mevcutta üssel artan dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşarken, 2050 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisinin kentlerde yaşayacağı, 2030 yılında nüfusu 10 milyondan fazla olan megakentlerin 43’ü bulacağı (halihazırda 37) tahmin edilmektedir. Kentler Antroposen Çağ’ının başlamasına neden olan felaket mekânları olurken; seller, fırtınalar, kuraklık, aşırı sıcaklık vb. birçok felaketin etkisini hisseden mekânlar haline de gelmiştir. Çalışmada amaç, kentli insan ile ortaya çıkan Antroposen Çağı’nın tarihsel sürecini ele alıp, kentleşmenin bu süreçteki rolünü tespit edip (kendim ettim), Antroposenin kentlerde ortaya çıkardığı hastalıkları doğru okuyup (kentim buldu), yapılması gereken tedavi için gerekli reçeteyi ortaya çıkarmak için kuramsal bir tartışma sunmaktır. Antroposen Çağı ile başlayan bu hastalıkları iyileştirmek için planlamanın artık kabuk değiştirip her derde deva olan (panacea) bir yaklaşım ortaya koyması gerekmektedir.
e-Journal of New World Sciences Academy, 2021
Events such as illness, death, violence, and war deeply affect the life of the individual or the social structure and cause radical changes and traumas. In the historical process of art, it is seen that artists are not indifferent to traumas, on the contrary, traumas constitute the center of their work. This article examines how the letter is handled as a means of communication between the artist and the audience in contemporary artworks that want to face personal or social traumas. In this context, examples of contemporary art that want to be aware of the traumas experienced, to tell them, to come to terms with the past and to achieve improvement in the name of the future, and using the letter as a means of expression, are included. In these works, where the letter is used as a means of expression and communication, the writer, reader or listener changes; the letter is written/read/listened to by the artist or the audience. Thus, the audience plays an important role as well as the ...
Sobider Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Sciences, 2019
Özet: Sanat, tasarım ve mimari birbirinden ayrı düşünülemeyen bir bütün halindedir. Bu bütünün her parçası birbiriyle ilişkili olduğu gibi birbiri içinde yer almakta ve etkileşmektedir. Mekan kavramına disiplinler arası yaklaşım çerçevesinde farklı anlamlar yüklenmiş ve sanatsal üretimin merkezi haline gelmiştir. Mekanın sanat ile olan ilişkisi onu içinde barındırmasının yanı sıra onunla bütünleşmesidir. Artık mekan sanatın sadece ögesi değil, bir parçası olmakta, hatta kendisi bir sanat eserine dönüşmektedir. Bu bağlamda mekan tasarımının bir eser olma özelliği ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada amaç, mekan-yapıt ilişkisini değil, mekanın bir yapıta dönüştürülmesini aktarmak, mekanın ögesi olarak çağdaş sanata değinmektir. İzleyici-yapıt deneyimini mekan ile bütünleştiren ve mekanın bir ögesi haline gelen örneklere yer verilerek literatüre katkı sağlamak hedeflenmektedir. Abstract: Art, design, and architecture are a whole that is not considered separate. Each part of this whole is interrelated, interconnected and interacting with each other. Within this scope, the interdisciplinary approach to the concept of space, different meanings have been assigned and space becomes the center of artistic production. The relationship of the space and the art become integrated with it besides holding it inside. Now, space is not only the element of art, but a part of it, and it is transformed into a work of art. In this context, becoming an artwork feature of the space design comes to exist. The purpose of this study is to convey the transformation of the space to artwork, not a space-work relationship, but to refer to contemporary art as the element of the space. It is aimed to give examples about audience-art work experience that integrated with space and became an element of the space and to contribute to the literature. Bu çalışma, 18-20.04.2019 tarihleri arasında Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi'nde gerçekleşen, 6. Uluslararası Güzel Sanatlar Sempozyumunda bildiri olarak sunulmuştur.
Antroposen Çağı ve Felaketler: Yakın Gelecek, Gelecek mi?, 2022
Antroposen Çağı, insanların/kentlerin kıtasal toprak üzerindeki artma etkisi ile değil, gezegenin yüzeyi, atmosferi, okyanusları ve besinsel döngü sistemlerini insanın/kentin değiştirmeye başladığı/hâkimiyeti altına aldığı bir zamansal kesit olarak nitelendirilebilir. Kentleşme eğilimi ile beraber kentlerin ve insanın etkisinin Antroposen Çağı’nı başlatan itici güç olması paralel ilerlemektedir. Artış eğilimlerinin etkisiyle küresel sorunlar ortaya çıkmaya başlamış, iklim değişikliği, altıncı kitlesel yok oluş, biyolojik imha, afetler gibi geri dönülmez felaket senaryoları gündeme taşınmıştır. Afetlerin çeşitliliğin, sıklığının ve yoğunluğunun artması kentlerin ve insanın farklı tehlikelere maruz kalmasını ve kırılganlığını arttırmakta, felaketleri tetiklemekte ya da daha da kötüleştirebilmektedir. Antroposen Çağı’nın bir sonucu olan olaylar “yakın gelecek gelecek mi?” sorularını da gündeme taşımaktadır. Bu nedenle bu çalışma “Antroposen Çağı felaketleri içerisinde barındırır ve kentler burada ana rol oynar” varsayımına dayanarak oluşturulmuştur. Bu çerçevede, çalışmada, öncelikle Antroposen Çağı’nın tarihsel süreci ele alınacak ve kentlerin bu süreçteki rolü tespit edilecektir; ardından afetlerin tarihsel süreci ele alınacaktır. Son olarak ise yakın gelecekte nasıl yaşayacağımız üzerine tartışılarak, Antroposen Çağı’nda kentlerin nasıl hayal edileceği, planlanacağı ve yönetileceği soru(n)ları üzerine çözümlemeler getirilecektir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Resim Sanatı Üzerine Okumalar 1, 2024
Journal Of History School, 2022
Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018
Kitap Bölümü: Modern Eğitim Tarihi ve Sosyolojinin Kullanımı, 2020
Türkiye Jeoloji Bülteni / Geological Bulletin of Turkey, 2017
Türkiye Jeoloji Bülteni / Geological Bulletin of Turkey, 2019
GÜNCEL KELÂM TARTIŞMALARI - II -, 2021
Antroposenin izleri, 2023
Uluslararasi Kibris Universitesi Fen-Edebiyat Fakultesi, 2018
VI. ULUSLARARASI TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRENCİ KONGRESİ TUDOK 2021, 2021
1st Istanbul International Geography Congress Proceedings Book, 2019
ANTHROPOMORPHISM AS AN ART FORM, 2019
Kültür araştırmaları dergisi, 2023
Yaratıcı Drama Dergisi, 2007
Pandemic in the Anthropocene epoch and the status of cities, 2021