Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2002, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi
Bu modeller, analiz döneminde tek bir kırık ihtimalolan modellerdir. Söz konusu modellere göre, 1980 yılı yapısal kırılma noktası olarak bulunmuştur. Kırılma noktasının tahmini, Türkiye'deki politika re~m değişikliğine uymaktadır. Bilindiği gibi, Türkiye'nin 1970'ler sonlarında büyük ölçüde tıkanma noktasına gelen ithal ikameci modeli, 1980 sonrasında yeni bir birikim modeline geçişin önkoşullarını hazırlamıştır. 1980 öncesinin içe dönük sanayileşme yapısı, 1980'den itibaren yürürlüğe konulan istikrar programıyla dışa dönük olarak çalışmaya başlamıştır. Bu nedenle, politika rejim değişikliğinin fıyatlar üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Aneak bu yapısal kırılma noktası gözönüne alınsa bile, fiyat serileri durağan değildir.
2000
This pa per aim~ to examine the economie policies implemented in Turkey during the period 1950-1999 and their influence on inflaiion by uiilizing the models developed by Perron (1989), Zivot and Andrews (1992), Banarjt.'C, Lumstaine and Stoek (1992) and Perron (1997). if the structural change observed in the analysis period of ihe time series variable (i. e. the breaking point)
Yeni Zelanda Merkez Bankası 1990’da enflasyon hedeflemesini benimseyen ilk Merkez Bankası oldu ve ardından diğerleri onu izledi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 2002–2006 süresince “Örtük Enflasyon Hedeflemesi” uyguladı ve 2006 yılı başında “Açık Enflasyon Hedeflemesi”ne geçti. Bu çalışma 2003:01–2008:02 aylık verilerini kullanarak Türkiye enflasyonunun önümüzdeki üç aylık aralıktaki öngörüsünü araştırmaktadır. Bu amaçla; Naive Model, Üssel Düzeltme Modeli ve ARIMA Modeli kullanılmıştır. Bulgular ARIMA modelinin uygulama döneminde en iyi başarıya sahip olduğunu göstermektedir. Öngörülen değerler enflasyonun 2008 yılının üçüncü ve dördüncü aylarında artacağını, beşinci ayında azalacağını göstermektedir. arima forecast , proc arima , arima model, forecasting arima
Öz; Bu çalışmanın amacı Türkiye'de enerji tüketimi ile enflasyon arasındaki ilişkiyi inlemektir. Bu amaça yönelik olarak çalışmada 1970-2014 arası yıllık enerji tüketimi ve enflasyon verileri kullanılmıştır. Çalışmada önce-likle standart Granger ve Toda-Yamamoto nedensellik testleri kullanılarak seriler arasındaki nedensellik iliş-kisi incelenmiş ve her iki yönteme göre de enerji tüketiminden enflasyona doğru bir granger nedenselliğin var olduğu tespit edilmiştir. Analizin son kısmında ise ARDL eşbütünleşme yaklaşımıyla seriler arasındaki uzun ve kısa dönem ilişkileri analiz edilmiş ve seriler arasında eş bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Buna göre uzun dönem analizinde enerji tüketiminin enflasyon üzerindeki etkisi beklentilerle uyumlu şekilde negatif ve istatistiki olarak anlamlı bulunmuştur. Kısa dönem analizinde ise, hata düzeltme teriminin katsayısı istatistiki açıdan anlamlı ve negatif olduğu görülmüştür. Dolayısıyla değişkenler arasında ortaya çıkan sapmalar uzun dönem denge düzeyine yakınsamaktadır. Abstract ; This paper aims to investigate the relationship between energy consumption and inflation in Turkey. For this purpose we employed energy consumption and inflation data that covers the period of 1970 to 2014. Firstly whether the casual relationship between two series or not is determined by standart granger casuality test and Toda-Yamamoto test. In this frame we conclude that there is granger casuality which directed from energy consuption to inflation. In the last section of the analyse, short and long run relation between two series is investigated by ARDL bound testing approach and our results show that there is co-integration among variables that means two series move together in the long run. According to these results, the effect of energy consumption on inflation in the long-run analysis is found negative statistically significant in line with theoretical expectations. However, in the short run analysis coefficient of error correction term is seen statically significant and negative. Therefore, the deviation among the variables converge to each other in the long-run equilibrium level. Giriş; Enflasyon, sürekli fiyat artış süreci veya paranın sürekli değer kaybetmesi süreci olarak tanımlanabilir (Yıldırım ve diğ, 2009: ss. 372). Ancak bu tanım da enflasyonun nedenleri Makale Gönderim Tarihi: 11. 12. 2015 Makale Kabul Tarihi: 15.04.2016 ve etkileri hakkında açıklayıcı bir fikir vermemektedir. Bu açıdan özellikle gelişmekte olan ekonomilerde enflasyonun nedenlerinin iki ayrı yaklaşımla açıklanmaya çalışıldığı görül-mektedir. Bu yaklaşımlardan ilki, enflasyonu para miktarının değişimine bağlayan para-salcı yaklaşımdır, bir diğeri ise enflasyonun ekonomik yapıdan kaynaklandığını öne süren yapısalcı yaklaşımdır. Parasalcı yaklaşıma göre enflasyonun en önemli nedeni para arzının üretim artışından bağımsız bir biçimde artırılmasıdır. Özellikle hükümetin iç ve dış piyasa-ya gereksiz şekilde karışması temel nedendir (Abay ve diğ, 2001: ss. 3). Enflasyon özellikle gelişmekte olan ülkelerde pek çok olumsuzluğa yol açtığı için istenme-yen bir olgudur. Toplumda kendisini enflasyona uyarlayamayan kesimler için satın alma gücü ve refah kaybına yol açarak, gelir dağılımını, toplumsal adaleti ve refahı olumsuz et-kiler. Kronik enflasyon geleceğe dair beklentileri olumsuz etkileyerek uzun vadeli yatırım-ların yapılmasını zorlaştırır. Enflasyon üzerine gelecekteki olumsuz beklentiler kendi ken-dini besleyen fiyatlama davranışlarına yol açar ve enflasyonu artan kısır bir döngüye sokar. Ekonomide göreli fiyat yapısını etkileyerek, kaynak dağılımını bozar. (Oktar ve Dalyancı, 2011: ss. 2) Yüksek enflasyon, bireylerin satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısına ve yaşam kalitesinin düşmesine yol açar. Yüksek enflasyonun yarattığı belirsizlik, bireylerin ve firmaların karar alma sürecinde ve gelecekle ilgili beklentilerinde, yatırım sürecinde, kredi ve işgücü piyasasında, dış piyasalarda birbirlerini etkileyen bir olumsuzluklar silsilesi yaratır (TÜİK, 2008: ss. 2-3). Bu bağlamda enerji girdisinin durumu yapısal görüş çerçevesinde değerlendirilebilir, çünkü yapısalcı yaklaşım konuya girdi-çıktı penceresinden bakmaktadır ve modern ekonomilerde enerji önemli bir girdidir. Özellikle sanayi devriminden sonra üretimin kas gücünden çıkıp makinelere daha çok dayanmasıyla birlikte enerjinin üretim sürecindeki önemi ve dolayı-sıyla ekonomilerin enerjiye bağımlılığı artmıştır (Tandoğan, 1994: ss. 13–16). Sanayileş-menin makineleşmesi demek, üretimin kas gücünden çıkıp, daha çok makinelere dayanma-sı demektir. Bu da ekonomik büyüme (üretimin) ve refah artışının enerjiye daha da bağımlı olması anlamına gelmektedir. Her ne kadar enerji, ekonomik büyümeye yol açan tek girdi olmasa da, ekonomik büyüme için son derece önemli bir girdi olarak kabul edilmektedir. Yani enerji kullanımı ve büyüme birbiri ile ilişkilidir (Ghosh, 2002: pp. 125–129). Yapılan pek çok çalışma enerji tüketimi ve ekonomik büyüme arasında pozitif ilişki olduğunu or-taya koymuştur. Kullanılan enerji miktarı arttıkça refah seviyesi de artmaktadır (Robinson ve Mollan, 1982: pp. 3–6). Ancak enerji tüketimi sadece büyümeyi değil doğrudan veya dolaylı kanallar ile pek çok makroekonomik değişkeni etkileyebilmektedir. Bilindiği gibi ekonomik büyüme ile enflasyon da birbirleriyle ilişkili iki önemli makroekonomik değiş-kendir. İşte bu çalışmanın temel amacı enerji tüketimindeki artış veya azalışın yani çıktı düzeyi üzerinden enflasyon üzerindeki etkilerini incelemektir.
Uygarlık tarihinin ortaya çıkardığı bir olgu olarak kent, sosyo-ekonomik ve siyasal iktidar mücadelelerinin ya §andığı mekandır. Bu anlamda kent, kenti olu §turan nüfus, farklı üretim biçimleri ve siyasal iktidar aygıtının kendi aralanndaki etkilqim süreçlerinin belirlediği bir merkezdir.
AFYONKARAHİSAR 2019 i YEMİN METNİ Yükseklisans tezi olarak sunduğum " Davranışsal İktisat Perspektifinden Enflasyonist Ortamda Tüketici Davranışları'' adlı çalışmanın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin Kaynakça'da gösterilen eserlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanmış olduğumu belirtir ve onurumla doğrularım. …/…/2019 Adı Soyadı İmza ii TEZ JÜRİSİ KARARI VE ENSTİTÜ MÜDÜRLÜĞÜ ONAYI iii ÖZET DAVRANIŞSAL İKTİSAT PERSPEKTİFİNDEN ENFLASYONİST ORTAMDA TÜKETİCİ DAVRANIŞLARI M. FAZIL TÜZEL AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANA BİLİM DALI Temmuz 2019 Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Bülent ALTAY Davranışsal iktisat, dünyada yeni ülkemizde daha da yeni bir bilim dalı olsa da konu ile ilgili çalışmalar gün geçtikçe artmaktadır. Bu eser, insanların karar nasıl karar verdiği ile ilgilenen davranışsal iktisadın bir örneğini oluşturmaktadır.
acikarsiv.ankara.edu.tr
Yarışmalar ve Mimarlık Sempozyumu, 2013
Kentsel tasarım batı dünyasında 1950’li yıllarda yeni bir alan olarak gelişmeye başladı ve paradigmalar değiştikçe kentsel tasarımın içeriği ve profesyonel bileşenleri de dönüştü. Günümüzde ise herhangi bir profesyonel gücün mutlak hâkimiyetinde olmadığı kabul edilen kentsel tasarım disiplinlerarası bir alan olarak tarif edilmektedir ve bu özelliği ile teorik ve pratik anlamda ilgili 3 disiplinden (mimarlık, planlama ve peyzaj mimarlığı) ayrışmaktadır. Türkiye’de kentsel tasarım ise kavramsal altyapısını ve söylemini 1980 öncesi akademik ortamlarda oluşturmaya başlamış, 1980 yılından başlayarak ise yarışma kurumunu araçsallaştırarak kavramı yerleştirmeyi başarmıştır. Bu makale 1980 Eskişehir Fuarı Ve Dinlence Eğlence Kültür Alanları Kentsel Tasarım Yarışması bağlamında yarışmalar yolu ile kentsel tasarım söyleminin oluşturulması noktasında hangi aktörler tarafından nasıl araçsallaştırıldığını araştırarak bir sonuca ulaşmayı hedeflemektedir.
Kapitalizm ve Türkiye-I (Kapitalizm, Tarih ve Ekonomi), 2005
Değişimin yönü ve gerçekleşme biçimlerini anlamamız açısından "yasalar" özel bir öneme sahiptir. Süreci anlamamız açısından sadece çıkartılan yasalar değil, yasaların çıkarılma sürecide gerçekliğe ilişkin bir çok ipucu sağlıyor. Yasaların çıkarılma süreci, belirli nesnel çıkarları temsil eden aktörler yada sınıfların kendi aralarında çatışmalara yada bir dizi ittifakların varlığına neden olmuştur. Tüm bu ittifak yada çatışmalar ise, sınıf yada sınıf içi konumları temsil eden birimlerin, siyasal karar alma süreçleri ile olan ilişkilerinin yoğunlaşıp artmasına yol açıyor. Diğer bir değimle uyum yada reform süreci, sınıf ların biçimlendirdiği "devlet"in de değişim göstermesine ve sürece uyum göstermesine neden oluyor. Yasalar bu anlamda sadece reform yada uyum sürecini anlamamızı kolaylaştırmıyor, çok daha önemlisi kapitalizmin genel dinamiklerine ilişkin teorik çıkarımlar yapmamızı kolay laştırıyor.
İktisadi Konular Üzerine Seçme Yazılar, 2022
Bu çalışmada enflasyon ve para politikası aracı olan faiz oranlarının dolarizasyon üzerindeki etkisi araştırılmak istenmiştir. Analiz Türkiye ekonomisine ait 2012:12-2021:10 dönemini kapsayan aylık veriler ile gerçekleştirilmiştir. Dolarizasyonun hesaplanmasında toplam yabancı para mevduatlar/M2 oranı kullanılmıştır. Enflasyonu temsilen; tüketici fiyat endeksi, faizi temsilen; TCMB ağırlıklı ortalama fonlama faizi kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki kısa ve uzun dönem ilişkiyi görebilmek için ARDL yöntemi ve ECM’ye dayalı Granger nedensellik testi uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre faiz oranlarındaki %1’lik bir artış dolarizasyonda %0,20’lik bir artışa, enflasyondaki %1’lik bir artış ise dolarizasyonda %0,34’lük bir artışa işaret etmektedir.Nedensellik testi sonuçları ise kısa dönemde enflasyondan dolarizasyona nedensellik olduğuna işaret etmektedir. Ancak, faizden dolarizasyona kısa dönemde nedenselliğin olmadığı gözükmektedir. Öte yandan, hata teriminin bir gecikmeli değeri istatiksel olarak anlamlı olduğundan değişkenler arasında uzun dönem nedensellik olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Sonuç olarak çalışmanın bulguları; enflasyonun, dolarizasyonun önemli bir belirleyicisi olduğunu göstermekte ve para politikasının dolarizasyon üzerinde beklenen etkiyi göstermediğine işaret etmektedir. Bu bağlamda, makroekonomik istikrarın sağlanarak enflasyon beklentilerinde düşüşün sağlanması, dolarizasyonda azalmayı beraberinde getirmekle beraber para politikası uygulamalarının da etkinliğini artıracaktır.
Sosyal Bilimler Dergisi, 2007
Enflasyon hedeflemesi fiyat istikrarım sağlamak amacıyla ara hedef yerine enflasyon tahminlerinin kullanıldığı bir para politikası stratejisidir. Enflasyon hedeflemesinde Bağımsız Merkez Bankaları belli bir dönem için ilan edilen enflasyon hedefine ulaşılmasına yönelik politika uygulamaktadırlar. 1990 yılında enflasyon hedeflemesini uygulamaya başlayan Yeni Zelanda'nın başarılı olması, bu politikayı diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için de alternatif bir politika stratejisi haline getirmiştir Bu çalışmada, enflasyon hedeflemesinin uygulanması için gerekli ön koşullar ve incelenmiş olan sekiz ülke deneyiminden elde edilen veriler çerçevesinde Türkiye'de uygulanabilirliği ele alınmıştır.
SOSYAL FOBİYE YÖNELİK MÜDAHALE ARAŞTIRMALARI: TÜRKİYE'DE YAZILAN LİSANSÜSTÜ TEZLER ÜZERİNE BİR İNCELEME, 2024
Sosyal çevre yaşamında hata yapma, diğer insanlar tarafından eleştirilme, küçük düşme ve yargılanma gibi korkuların yaşanması olarak tanımlanabilen sosyal fobi, günümüzde çoğu araştırmacı ve klinisyenin ilgisini yoğunlaştırdığı bir kavramdır. Sosyal fobiye sahip bireyler, sosyal yaşamlarının büyük bölümünde gerçekle ilişkili olmayan korkular aşayabilmektedir. DSM-5’ tanımlanmış ve tanı kriterleri belirlenmiş olan sosyal fobi, kişinin sosyal işlevselliğini sekteye uğrattığı, okul veya iş performansını etkilediği durumlarda tanı olarak konulabilmekte ve çeşitli terapi yöntemleri ya da ilaç tedavisi ile tedavi edilebilmektir. Sosyal fobi ile ilgili çalışmalar ve bilgi temeli arttıkça, sosyal fobinin görülme sıklığının yoğun olduğu ve sosyal fobik bireylerin günlük yaşamlarında ciddi sorunlar yaşadıkları görülmüştür. Türkiye’de yapılan akademik çalışmalar da konu üzerine yoğunlaşmış ve farklı disiplinlerden farklı yöntem ve tekniklerle sosyal fobiye ilişkin araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırma, sosyal fobiyle ilişkili yapılmış lisansüstü tezleri incelemeyi amaçlamış ve yazılan tezler sistematik bir şekilde incelenmiştir. Araştırmacılar, sosyal fobi ile ilgili yapılan tezlerden uygulamalı ve deneysel olanları derlemiş ve bu tezlerin içeriğini analiz etmişlerdir. Analiz sürecinde tezlerin yazıldığı anabilim dalı, yöntem, katılımcı grubu ve bulgular gibi temel unsurlar incelenmiştir. Elde edilen bulguların, Türkiye'deki sosyal fobiye dair yapılan araştırmaları daha etkin, daha özgün ve yaygın hale getirmesi, konu üzerine çalışacak araştırmacılara yol gösterici olabilmesi beklenmektedir.
GELENEKSEL TÜRK SANATLARINDA SÜRREALİZM ETKİLERİ.pdf, 2020
ÖZET Bilgi, yöntem, teknik, yetenek, kurallar, duygu ve düşüncelerin bütününe sanat denilmektedir. Sanat kelimesi içerisinde; güzel sanatlar, geleneksel sanatlar, plastik sanatlar, uygulamalı sanatlar gibi birçok dal ve alan bulunmaktadır. Bu dallardan ve alanlardan hangisi olursa olsun, sanat ve sanat eseri geçmiş ve gelecek arasında bağ kurmaktadır. Sanat eseri, sanatçının duygusu, düşüncesi, hayalleri, yapmak ve anlatmak istediklerinin neticesinde meydana çıkmaktadır. Her sanatçının kendi stili, üslubu, tarzı, anlatım yolları ve ifade şekli vardır. Her bir eser sanatçının elinde kişilik kazanır, tarz olur, sembol haline gelir, bir hayat yaşar ve izleyicisine de yaşatır. Sanatçılar aynı dönemde yaşamış olsalar, aynı sanat üslubunda çalışmış olsalar da dahi kendilerine has tarzları ve anlatım yollarıyla birbirlerinden ayrılmaktadır. Sonuç itibari ile bir sanat eseri her daim benzersiz ve özgün olmalıdır ve sanatçısını işaret etmelidir. Bu makalede Geleneksel Türk Sanat dallarında eser üreten günümüz sanatçılarının kendi tarzları, teknikleri, üslupları ve hayal dünyalarını sürrealist bir yaklaşımla anlattıkları eserlerinden örnekler verilecektir. Geleneksel Türk Sanatları ve Çağdaş Sanat dallarından biri olan Sürrealizm (bilinçaltı ve gerçeküstücülük) arasındaki etkileşim incelenecektir. Anahtar Kelimeler: Geleneksel Türk Sanatları, Çağdaş Sanat, Sürrealizm, Sanat, Sanatçı.
Öneri Dergisi
Rational expectations approach has some radical policy implications. It implies that systematic policies cannot influence real variables even in the short run, since peopie would have already anticipated what the policies are going to be and acted upon those antichyations. Thus, except for unpredictable random shocks, steady-state equilibrium always prevail and systematic monetary changes produce no suprises,
2016
ÖZET Turizmin geliştiği ülkelerde, turistlerin mekânsal kümelenmesi, dağılımı veyayılımı konusunda birçok çalışma yapılmasına karşın, Türkiye'de uluslararası turizm talebinin mekânsal ilişkisine yönelik herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de 2000 ile 2015 yılları arası yabancı turistlerinkonakladıkları ilçelere göre mekânsal kümelenme ilişkisinin olup olmadığını ortaya koymaktır. Öncelikle, yabancı turistlerin konaklama sayılarıArcGIS 10.2.2. programı kullanılarak ilçelere göre mekânsal dağılımı haritalandırılmış, daha sonra verilerin mekânsal kümelenme analizi (Standart Sapma Elipsi, Moran's I, LISA) yapılarak sonuçlar değerlendirilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, konaklayan yabancı turist talebinin ağırlıklı ortalama merkezlerinin güneyedoğru (özellikle Antalya) kaydığı ve konaklama sayılarının dağılımında orta derecede pozitif mekânsal oto-korelasyonun olduğu görülmektedir. Bu bulgulara göre, yabancı turistlerin İstanbul ve Antalya ilçelerinde anlamlı olarak mekânsal kümelendiği ortaya çıkmaktadır. Ancak mekânsal olarak kümelenmenin olduğu bu bölgelerde, kümelenmenin yapısal, yasal ve organizasyonel olarak ne kadar işlevsel ve etkin olduğu tartışma konusudur. ABSTRACT CLUSTER ANALYSIS OF THE SPATIAL DISTRIBUTION OF FOREIGN TOURISTS IN TURKEY Although many studies regarding the spatial clustering, distribution and extension of tourists in countries with developed tourism, no studies are available regarding the spatial association of international tourism demand in Turkey. The objective of this study is to manifest whether there is a spatial cluster association according to districts where foreign tourists have been accommodated between the years 2000 and 2015 in Turkey. First the accommodation numbers of foreign tourists were mapped according to districts with spatial distribution by using the ArcGIS 10.2.2. program after which the results were assessed with spatial cluster analysis (Standard Deviation Ellipse, Moran's I, LISA). According to the analysis results the weighted centers of accommodated foreign tourist demands trends southerly (especially Antalya) and there is a medium level positive spatial auto-correlation in the distribution of accommodation numbers. According to these findings a significant spatial clustering of foreign tourists is manifested in the districts of Istanbul and Antalya. However, the degree of functionality and efficiency in terms of structural, legal and organizational issues in these regions with spatial clustering is debatable.
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2019
Küreselleşmenin sonuçlarından biri, finansal olarak ülkeler arasındaki ilişkilerin genişlemesi ve işlem hacminin artmasıdır. Global finansal rekabete ayak uydurmak isteyen ülkeler, mali konularla ilgili yenilikleri takip etmeli ve bu yenilikleri ekonomilerine adapte etmelidirler. Dayanıklı finansal sistemlerin varlığı bu sistemleri yeterli düzeyde tanıma ve anlama sürecinin iyi işlemesine bağlıdır. Finansal konular yalnızca politika yapıcıları ya da ekonomistlerin değil hane halklarının da duyarlı olması gereken bir alandır. Sürdürülebilir iktisadi büyüme yakalayan ülkelerin önemli özelliklerinden biri yurtiçi tasarruf oranlarının yüksek olmasıdır. Tasarrufun parayı tanıma ve yönetme becerileriyle ilişkili olduğu bilinmektedir. Tasarrufların arttırılmasının finansal okuryazarlıkla ilgili olduğu görülmektedir. Hane halkı kaynaklı tasarrufların arttırılması Türkiye'de tasarruf bilinci ve tasarruf yöntemlerini gündeme getirmektedir. Bu noktadan hareketle, çalışmada Türkiye'de tasarruf ve finansal okuryazarlık düzeyini ölçmek amaçlanmıştır. Araştırmada Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi öğrencilerine online anket metoduyla sorular yöneltilmiştir. Böylelikle Türkiye'de tasarruf eğilimi, finansal okuryazarlık düzeyi, finansal okuryazarlık bilincinin tasarruf davranışı üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Sonuçlar katılımcıların %68,5'inin tasarruf yaptığını göstermektedir. Öte yandan katılımcıların %59,6'si finansal okuryazarlık kavramını bilmediğini ifade etmiştir. Türkiye'de finansal okuryazarlık kavramının bilinmediği ancak temel düzeyde finansal konularda bilgi sahibi olunduğu söylenebilir.
Finansal Kiralama esas olarak bir yatırım malının mülkiyet hakkının finansal kiralama şirketinde kalarak finansal kiralama şirketi ile yapılan anlaşma (finansal kiralama sözleşmesi ve bunun ayrılmaz eki olan ödeme planı) doğrultusunda belirlenen kiralar karşılığında kullanım hakkının kiracıya verilmesini sağlayan bir finansman yöntemi olarak tanım bulmaktadır. Finansal kiralama ülkemizde 1980‘lerden başlamak üzere kullanılmakta olup orta ve uzun vadeli finansman tekniği olarak görülmektedir. 2003 yılında yapılan bir değişiklikle uluslararası uygulamalara uyum amaçlanmıştır. 01 Temmuz 2003 tarihine kadar yapılan finansal kiralama işlemlerinin muhasebeleştirilmesi ile söz konusu tarihten sonra yapılan sözleşme ve ödemelerin muhasebe kayıtlarına alınması arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Çalışma ile finansal kiralamanın adi kiralama ile farklarının özet olarak ortaya konulması, finansal kiralama işlemlerinin muhasebe standartları ve vergi uygulamaları dikkate alınarak muhasebeleştirilmesi ve bunun bir örnek ile açıklanması amaçlanmaktadır.
Devlete güvenin inşası, yüksek standartlarda bir toplumsal düzen ve dayanışmanın tesisi için hayati önem taşımaktadır. Güvenin tesis edilemediği toplumlarda vatandaşlar, politik sisteme karşı küçümseyici tavırlar segileyerek, mevcut sistemle karşılıklı tartışma ve çatışma sarmalının içerisine girerler. Bu durum, vatandaşların önce siyasi sisteme karşı yabancılaşmasına, daha sonra da sosyal politikaların üretildiği karar alma süreçlerinden çekilmesine neden olarak, devletin milli hedefler belirlemekten uzak, ortak aidiyet duygularını besleyemeyen kırılgan bir yapıya bürünmesi sonucunu doğurur. Uzun süren güvensizlik ortamının siyasi sistemde oluşturduğu boşluklar, devletin meşruiyetinin sorgulanmasına ve alternatif yönetim sistemlerine yönelimlerin artmasına neden olur. Bu çalışmada, devlete olan olan güven ile devlet yönetimi arasındaki ilişki incelenerek, Türkiye'deki toplumsal ve kamusal güvenin güçlendirilmesine katkı sağlayacak dinamikler üzerinde durulmaktadır. Güven kavramının ne anlama geldiği açıklanarak, devlet tarafından uygulanan sosyal politikaların devlete olan güven üzerindeki etkileri tespit edildikten sonra, toplumsal güvenin güçlendirilmesi için gerekli olan uygulamalar hakkında öneriler sunulmaktadır. Abstract Building trust in government is very crucial for the establishment of social order and solidarity with high standards. In societies in which trust in government cannot be built, citizens display condescending attitudes towards the political system. They enter into the spiral of mutual discussions and conflicts with the existing system. This situation triggers the alienation of the citizens from the political system, which lead them to desist from participating in the decision-making process of social policies. As a result, the society becomes a fragile structure that is far from setting national goals and developing a common sense of belonging. The space, which is formed by the political system of prolonged insecurity, makes the citizens question the government's legitimacy and seek an alternative management system. In that regard, this study examined the relationship between the trust in government and the state policies in order to explore the dynamics of social and governmental trust in Turkey. After explaining the concept of trust and analyzing the effects of the implemented social policies, this study makes a discussion and offers suggestions on applications to strengthen the governmental trust.
SPK Tebliğleri ve 5024 Sayılı Kanuna Göre ENFLASYON MUHASEBESİ, 2004
SPK Tebliğleri ve 5024 Sayılı Kanuna Göre ENFLASYON MUHASEBESİ
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.