Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Kutlu Yayınları
…
225 pages
1 file
Ahmet Bican Ercilasun, Tuncer Gülensoy, Mesut Şen, Emine Gürsoy Naskali, Timur Kocaoğlu, Gülden Sağol Yüksekkaya, Zeynep Korkmaz, Efrasiyap Gemalmaz, Leyla Karahan, İnci Enginün, Zeynep Kerman, Birol Emil, Sema Uğurcan, İsmail Parlatır, Bilge Ercilasun, Özkul Çobanoğlu, Cemal Kurnaz, Samet Azap
Rönesans ve reformun ardından özellikle 18-19. yy'dan sonra Avrupa'da ortaya çıkan ve dalga dalga tüm dünyayı etkileyen gelişmeler, bilim kavramının tanımlanması açısından önemli bir dayanak noktası oluşturmuştur. Buharlı makinelerin icadı, mekaniğin gelişmesi buna bağlı olarak yeni sınıfların ve üretim biçimlerinin ortaya çıkması gibi birçok durum, geniş halk kitlelerinin yaşamında olumlu manada birçok değişiklik yaratmıştır. Maddi refahın her ne kadar üst zümreden aşağı doğru bir yayılma yönü olsa da insanoğlunun yeryüzünde yaptığı değişikliklerin toplumla kurduğu ilişki bilimin devamlılığını sağlamıştı. Rönesans ve reformun din karşısındaki seküler yönelimleri başarıya ulaşan sanayi devriminin çekirdekleri olmasının yanında tüm Avrupa'da metafiziğe karşı duyulan güveninin sarsılması anlamına da gelmekteydi. Anakronizme düşme tehlikesini göze alarak bugünden baktığımızda görece olarak içinde yanlışlığı da içeren şu görüş ortaya atılabilir: Geniş halk kitleleri hıristiyanlığın kendilerini kurtarmadığını; fakat-en az 200 yıl ezildikten sonra-yoksul mahallelerdeki her evde bulunan elektriğin İsa'nın söylemlerinden daha aydınlatıcı olduğunu bilinçaltlarında kazımışlardı. Tüm bu gelişmeler sosyal bilimler ile ilgili disiplinlerin tamamına karşı bir güvensizlik geliştirmiştir. Modern çağdaki bilimin kendisi ile ilgili geliştirilen bakış açısının bilimsel bilgiyi ve doğa bilimlerini bütün diğer bilgi birikimlerinin daha üstünde ve onlardan daha geçerli bir konuma taşıdığını söylemek yanlış olmaz. Sanat, edebiyat, estetik, tarih, felsefe ve din bilimleri de bilimsel bilginin tahakkümü altında yaşamalarına izin verilen alanlar haline gelmiştir. Örneğin " Din Sosyolojisi " kavramı Weber'in çalışmalarında dini, incelenecek bir meta haline getiren, onu tanımlama gayretinde bulunan ve bu suretle onun bilgisini ele geçirmeye çalışan bir nesne haline dönüşmüş görünür. Evet, Weber din karşısında bilimsel kriterlerin hepsine uyar. Duygusuzdur, tarafsızdır ve mesafesini sürekli korur. Fakat bu durum din, güzellik, tutku, lirizm gibi duyguları ortadan kaldırmış değildir. Bilimsel kavramının daha çok fen bilimleri ile ilgili faydacı bir gerçekliği öncelemesi öncelikle edebiyata karşı genel bakış açısında değişikliklere yol açar. Öncelikle edebiyat için-özellikle roman için-kullandığımız bir sözcük olan " kurmaca " , her şeyden iki kere iki dört eder kesinliği bekleyen zihinler için çok muğlak ve güvensiz bir durumu ifade eder. Daha önce edebiyat kendine gönderme yapan yalnızca kendini ifade eden bir kavram olarak görülmüyordu. Din, felsefe, kültür, toplumsallık, mistik simgeci öğretiler ve daha birçok düşünme biçimi edebiyatı bir araç olarak kullanıyor ve onun özerk bir inceleme alanı olarak görülmesini engelliyordu. Fakat bilimsel düşünce tüm bu kavramları bir kenara itip edebiyatın kendine ait yasaları olan bir inceleme alanı olarak ortaya çıkışını odağa alan bir bakış açısı geliştirmeye neden olacaktı. Benzer bir durum sosyoloji için daha açık bir biçimde geçerlidir. Zira sosyoloji edebiyata göre oldukça genç bir düşünme biçimi ve sonradan olma bir bilim dalıdır. Weber'e göre sosyoloji, " toplumsal davranışı yorumlayarak anlamak ve bu yolla davranışı kendi akışı ve doğurduğu tesirlerle birlikte sebeplerini ortaya koyarak açıklamak isteyen bir bilimdir.1 " Weber'in tanımdaki iki ifade bilim ve yorum konusundaki gerilimi içinde taşır: yorumlamak ve sebepleri ile ortaya koyup açıklamak. Bu iki ifade edebiyat ve sosyoloji arasındaki ortak metodolojik problemlerin ifadesi olarak düşünülebilir. Zira sosyoloji de aydınlanma düşüncesi ile sistematikleşmenin ilk adımlarını yaşar. Edebiyat gibi, toplum ve sosyoloji kavramları da tek başına çözümlenebilir yapılar değildir. Bu yüzden sosyoloji, modern bilimin tüm alanlarından istifade yoluna gitmiştir. 19. yüzyılın son dönemlerinden itibaren diğer bilim alanlarının imkânlarından faydalanan sosyoloji, bir bilim dalı olduğunu ıspatlama girişimi doğrultusunda nicel verileri kullanabileceği veri toplama girişimlerine uygun yöntemlere teveccüh göstermiştir. Bunun yanında kaçınılmaz bir biçimde hedefi insan ruhu olan sanattan ve edebiyattan yararlanma düşüncesine ulaşmıştır.
SEÇMEN TERCİHLERİNİN YÖNLENDİRİLMESİNDE ARGÜMANTASYON FAKTÖRÜ: CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ REFERANDUMU KAPSAMINDAKİ TARTIŞMALARA DAİR ÖRNEK BİR POLİTİK ARGÜMANTASYON ANALİZİ, 2018
Bu bölüm altında, iletişim sürecinin “mesaj” öğesi, başlıktan da tahmin edileceği üzere iki akademik alan özelinde incelenecektir. Bunlardan ilki dilbilim olacaktır. Dilbilim, dil, dilin işlevleri, düşünce ve dil-mesaj ilişkisi müstakil başlıklar altında ele alınacaktır. Burada özellikle dilin işlevleriyle ilgili tartışmalar üzerinden iletişim sürecinin mesaj bileşeni irdelenecektir. Böylelikle teknik anlamda, esasında dilbilim çalışmaları kapsamında araştırma konusu edilmiş mesajın bu araştırma için konumu ve önemi tayin edilmiş olacaktır. Bölüm başlığında ikinci ana arteli temsilen göstergebilim ve anlambilim bulunmaktadır. Burada da göstergebilim esasları üzerinde durulacak, anlam, anlamlandırma ve anlam çeşitlerine değinilecektir. Böylelikle, özünde anlam aktarımı olan iletişim için anlam ve anlamlandırma süreci ve önemine de değinilecektir. Yine buradan, teknik bir öğe olarak anlamın aktarılması işine yarayan “mesaj” ile bağlantısı kurulacaktır.
En klasik tanımıyla insan, soysal bir varlıktır. Sosyal olmak, insanları belirli ortak payda ve belirli ortak duygu çerçevesinde bir arada olmasını ifade eder. Asgari ortak payda ve asgari ortak duygunun bulunmadığı bir yerde, birlikten bahsetmek imkânsız hale gelir. O yüzden, her ne konuda olursa olsun, ortak payda ve ortak duyguları temin etmeden, birlik oluşturmanın da mümkün olamayacağını söylemek abartı olmaz.
Sayın başkan, değerli dinleyiciler, Yüzü aşkın bilim adamı ve araştırıcının katılımıyla düzenlediğimiz I. Ahi Evran-ı Veli ve Ahilik Araştırmaları Sempozyumu'nda Ahilikle ilgili çok çeşitli konuların gündeme getirilmesi ve tartışılması sırasında Ahiliğin ne olup olmadığı da ortaya konulmuş olacaktır. Ben burada, değişik bilim adamlarınca dile getirilecek olan konuların bazılarını tekrar etmek durumundayım. Sayın Sabahattin Güllülü'nün yaklaşımını esas alarak Ahiliğin çeşitli meslek dallarında çalışanların oluşturduğu bir birlik; bu birliğin de çeşitli sembol ve törenlerle birbirine bağlanan bir cemaat (topluluk) yapısı (Güllülü 1977) olduğu düşüncesinden hareketle, bu topluluğa katılmanın ve belli aşamalardan geçmenin törensel yönleri üzerinde duracağım. Son aşamada da bu giriş törenlerinin bilmecelerle olan bağlantısını ortaya koymaya çalışacağım. Esas konuya geçmeden önce, bilmecelerle olan münasebetini de dikkate alarak Ahiliğin tarikatlarla olan benzer ve farklı yönlerine işaret etmek istiyorum. Çünkü Alevilik ve Bektaşilikte canların tarikata kabul törenleriyle Fütüvvet ehli arasına girme törenleri arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır (Sarıkaya 2002: 137-142). Fütüvvetin tarikatla müşterek esası mistik oluşudur. Fakat aradaki en önemli ve esaslı fark, fütüvvet ehlinin dünyaya verdiği ehemmiyettir. Helâl kazanmak ve bir sanat ehli olmak, herkesi kendisine tercih ederek ihvana yardımda bulunmak ve yardımlaşma, fütüvvet yolunun ana şartlarındandır. Tarikatların çoğu, müntesibini dünyadan çekerken fütüvvet, salikini dünyaya ve dünyalık kazanca sevk eder. Ancak bu sevkte gaye ferdi menfaat değil, halka ve ihvana yardımdır. Mistik inanış, fütüvvet ehlinde zaten var olan kanaati / tok gözlülüğü daha da ön plana almıştır. Ahi'nin on sekiz dirhemden fazla birikmiş parasının bulunmaması şartı herkes için geçerli bir kural olmuştur (Gölpınarlı 1950: 90). Tarikatlarda olduğu gibi zikir, virt, hususî kisve, libas vesaireyle temayüz etmeyen bu zümre varlığını bilhassa şekle verdiği önemle muhafaza etmiştir (Gölpınarlı 1950: 89). Bu girişten sonra esas konumuza geçebiliriz.
JOURNAL OF SOCIAL AND HUMANITIES SCIENCES RESEARCH, 2017
Tarihi kayıtlar yazının icadıyla başlasa da, farklı diller konuşan insan topluluklarının tarih öncesi dönemlerden beri etkileşim içerisinde olduğunu dolayısıyla çevirinin uygarlık tarihi kadar eski olduğunu öne sürmek mantık sınırları içerisindedir. Çeviri olgusu tarih boyunca farklı disiplinlerce sayısız biçimde ele alınmıştır. Çevirinin doğası gereği çeviri çalışmalarının zaten çokdisiplinli ve disiplinlerarası bir yapısının olması beklenir. Bir uğraş olarak tarihi oldukça gerilere dayanan çeviri, 70'li yılların sonundan itibaren bir bilim alanı olarak yeni bir paradigma haline gelmiştir. Ancak bir dil işlemi olmasından ötürü çeviribilimden önce var olan dil bilimlerinin de konusu olmuştur. Bu nedenden dolayı da çeviriyi araştırma nesnesi edinen çeviribilim bugün halen erken döneminde etkileri olan dilbilim ve yazınbilim gibi alanlarla etkileşim içerisindedir. Bu çalışma literatürü de göz önünde bulundurarak çeviri ve çeviriyi araştırma nesnesi edinen çeviribilimin, dilbilim ve yazınbilim ile ortak paydaları dil ve dilsel üretim üzerinden kurduğu ilişkileri incelemeyi hedeflemektedir. Bu amaçla kronolojik bir bakış açısı yerine söz konusu olgulara dair hiyerarşik bir bakış açısı benimsenerek bu araştırma alanlarının çeviriyle ilişkilerinde koşutlukları ve ayrışma alanları ortaya konulmaya çalışılmıştır. ABSTRACT Although it is a fact that historical records date back to the invention of writing it is not illogical to claim that human groups with different languages have been interacting since the prehistorical times and thus the act of translation is as old as civilization itself. The phenomenon of translation has been the topic for various disciplines throughout the history. Due to the nature of translation it is expected for translation studies to have a multidisciplinary and interdisciplinary structure. Translation is, as a work quite old yet only after 1970s it became a new paradigm as an area of research. However, translation as a linguistic activity had been a research interest for other linguistic sciences before translation studies emerged. Due to this history, even today the translation studies has a close relation with linguistics and literary studies. This paper aims to analyse the relations of translation studies and its main topic, translation with linguistics and literary studies on their common ground of language and linguistic activity. For this purpose, rather than a chronological perspective a hierarchical perspective is adopted to analyse the similarities and differences among these three research areas in terms of their relation to translation and each other.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, 2022
In Turkish, it is stated that words have three structures: simple, derivative and compound. Simple words are the words in which the word root does not take any derivational suffixes, the derivative words are the words in which the word root acquires a new meaning by taking the derivational suffixes, and the compound words are the words in which at least two words are used for a new function and have a new meaning by coming together for various reasons. In fact, word structures in Turkish are not limited to these. There are some words in Turkish that have not been emphasized and/or have been evaluated as compound words, but do not fit the definition of compound words. Since they cannot be found side by side in syntax, they form the correlative word structure. Some conjunctions in Turkish are composed of the words which are in this kind of structure. In addition, the structures formed by the +A or +DAn suffixes added to the noun in front of some adverbs or adjectives can also be called correlative postpositions since they do not comply with the rule of using at least two equivalent components for a new meaning and function apart from being used side by side. These morphemes, which have the structure of "Noun + (prefix / adverb- adjective) = postposition", can also be referred to with the term “correlative”. In addition to lexical correlative structure, there is also suffix correlative in Turkish. These, in turn, form correlative structures in the order of suffix. Therefore, this study aimed to investigate the term correlative in the aspect of the word structure by focusing on some postpositions and conjunctions in the framework of co-occurrence and collocation in Turkish. Also, it was examined in the aspect of suffix by means of various suffixes in the framework of co-occurrence and collocation. The attention has been drawn to the necessity of using the aforementioned term in grammar.
UO'K 4с 9 (Ўз) KBK 83.3(5O'zb)5 J 12 Ushbu to'plam O'zbekiston Respublikasi Oliy ta'lim, fan va innovatsiyalar vazirligining 2023-yil 2maydagi 118-son buyrug'ining 1-ilovasi "2023-yilda xalqaro miqyosida o'tkaziladigan ilmiy va ilmiytexnik tadbirlar rejasi"ga muvofiq Qarshi davlat universitetida 2023-yil 13-oktabr kuni bo'lib o'tadigan "Jadidchilik harakati va uning turkiy xalqlar adabiyotiga ta'sirini o'rganish muammosi" mavzusidagi Xalqaro ilmiy konferensiyasiga taqdim etilgan maqola va tezislarni o'z ichiga oladi. Konferensiya materiallarida o'zbek mumtoz adabiyoti va jadidchilik masalalari, jadidchilik g'oyalari va yangi o'zbek adabiyoti, jadidchilik va turkiy xalqlar adabiyoti, jadidchilik va turkiy tillar muammosi, ta'lim bosqichlarida jadidchilik va jadid adabiyotining o'qitilishi masalalari qamrab olingan. To'plam soha mutaxassislari, filologiya yo'nalishida tahsil olayotgan talaba va magistrlar hamda o'zbek tili va adabiyoti o'qituvchilari uchun muhim nazariy manba bo'lib xizmat qiladi. KONFERENSIYA TASHKILIY QO'MITASI TARKIBI: D.H.Nabiyev-universitet rektori, professor A.E.Xolmurodov-o'quv ishlari prorektori, professor I.R.Bekpo'latov-ilmiy ishlar va innovatsiyalar bo'yicha prorektor, professor O'.Sh.Abdullayev-yoshlar masalalari va ma'naviy-ma'rifiy ishlar bo'yicha birinchi prorektor, PhD, dots. X.G'.Djurayev-moliya-iqtisod ishlari prorektori B.Х.Rizayev-Filologiya fakulteti dekani, PhD, dots. D.J.Rahmatova-universitet tuzilmasidagi "Qatag'on qurbonlari xotirasi" muzeyi direktori, PhD, dots.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
NİZÂMÎ-İ GENCEVÎ’NİN “HÜSREV Ü ŞÎRÎN” ESERİNDE HÜSREV’LE FERHAT’IN ATIŞMASI VE ONUN NAZİRELERDE YANSIMASI Altercation of Khosrow and Farhad in Nizami Ganjavi’s Khosrow and Farhad” Romance and It’s Reflexion in Imitatives, 2021
ULUSLARARASI DİSİPLİNLER ARASI DİL ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2020
DİJİTALLEŞME, BİLGİ HİYERARŞİSİNİ DEĞİŞTİRDİ Mİ? (VEBB: VERİ, ENFORMASYON, BİLGİ VE BİLGELİK), 2021
Geçmişten Geleceğe Türk Dünyası, 2022
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2016
SOSYOLOJİK BİR İNCELEME: DİL, KÜLTÜR VE UYGARLIK HAKKINDA GÖRÜŞLERİYLE ZİYA GÖKALP, 2024
Akademik Hassasiyetler, 2024
HODJA AKHMET YASSAWI 5th International Conference on Scientific Research, 2021
Esikçağ'da Iğdır Ovası, 2022
BİZİM KÜLLİYE - 71, 2017