Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, Akçağ Yayınları
…
25 pages
1 file
1980’li yıllar birçok açıdan Türk toplumunun fiili yaşamı ve düşün dünyasında travmatik değişim ve dönüşümlerin bariz biçimde gözlemlenebildiği bir dönemdir. Bu dönemden itibaren yazarlar; toplumsal dinamiklere ek olarak özellikle yeni teknik, kuram ve akımların doğuşu ile birlikte modern insanın dışsal-içsel çatışmalarına yönelerek bireyi kendine ve çevresine yabancılaşmış konumu ile aktarır. Ferhat Uzunkaya, Türk Romanında Yabancılaşma (1980-2020) isimli bu çalışmasında Tanzimat’tan günümüze kadar yabancılaşma biçimlerinin özellikle dönem romanına yansıyan yüzünü bütüncül bir bakış açısı ile farklı disiplinler içinde değerlendirip bireysel ve toplumsal boyutta okumaya çalışır. Çalışma boyunca, kendilik ilişkilerini özgürce kuramayan modern insanın içine düştüğü körleşme alanlarının izleksel kurgudaki tahlilinin yanı sıra ülkemizin siyasi, iktisadi ve yazınsal oluş serüvenine tanıklık ederiz.
Feminist Tahayyul Akademik Arastirmalar Dergisi
Toplumsal yapı ile edebiyat, birbirini besleyen ve etkileyen alanlardır. Bir toplumun içinden çıkmış yazınsal ürünlerde toplumsal yapının izlerini aramak, araştırmacıların sıklıkla başvurduğu yöntemlerdendir. Sosyoloji ile edebiyat arasında yapılacak okumalara en uygun yazınsal türlerden biri romandır. Türk edebiyatında roman türünün doğuşundan itibaren kadın kahramanların konumu pek çok araştırmaya konu olmuştur. Bu çalışmada 1980 sonrasında seçilen bazı romanlarda erkekliğin izleri araştırılacak ve toplumsal yapının kodlarından yola çıkılarak eril iktidarın baskı unsurları sorgulanacaktır. Çalışmada romanların kendi dünyalarındaki erkek kahramanların kadın kahramanlara yaklaşımları incelenirken bunun gerçeklikle ilişkisi de değerlendirilmiştir. Erkek kahramanların hangi güçlerden beslendikleri, iktidarı nasıl kurmaya çalıştıkları açıklanmaya çalışılmıştır. Romanlardaki erkeklik kodları; fiziksel özellikler, kişilik özellikleri, şiddet türleri, babalık ve eşcinsellik üzerinden ince...
How conditions in classical and modernism periods created it"s literary products, postmodernism brought out it"s own texts in the context of their world perception, in the age of communication.
Hiperyayın, 2019
Journal of Turkish Studies, 2016
Edebî türler içerisinde roman, diğer türlerle kıyaslandığında, geleneksel anlatı formlarından ilk ve ciddi kopuşu ifade eden anlatı türüdür. Roman sözcüğünün taşıdığı (novel/yeni) anlam, bunu açıkça ortaya koymaktadır. "Modern çağın epiği" olarak kabul edilen roman, modern bir olgu olan ulus oluşumunu en iyi temsil eden türdür. Türk romanında Meşrutiyet dönemi gelişmeleri, toprak kayıpları, Balkan Harpleri, I. Dünya Savaşı, İstanbul'un işgal edilmesi vb. birçok olay, milliyetçi duyguların işlenmesi için elverişli bir konu skalası sunmuştur. Azınlıklar konusu, milliyetçilik bağlamında, "tutkulu ve hırs yüklü" bir biçimde Türk romanının üzerinde durduğu önemli meselelerden biridir. Bu çalışmada da dünyada milliyetçiliğin zirveye çıktığı yılların hemen akabinde yayımlanan bazı romanlarda , azınlıklar konusunun nasıl işlendiği ana hatlarıyla belirlenmeye çalışılmıştır.
Müfide Ferit Tek’in “Aydemir” ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Hakk’a Sığındık” Romanlarında Yabancılaşma Olgusu, 2022
Yabancılaşma, geçmişi çok eskiye dayanan ve günümüzde sıkça bahsi geçen kavramlardan biridir. Kökeni Eski Ahit'teki puta tapma geleneğine kadar götürülen bu olgu pek çok düşünür tarafından farklı şekillerde ele alınır. Çalışmanın konusunu oluşturan yabancılaşma, Müfide Ferit Tek'in "Aydemir" (1918) ve Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Hakk'a Sığındık" (1919) romanları çerçevesinde incelenmiştir. Bir yıl ara ile basılan bu iki roman farklı konu ve temaları içermesine karşın yabancılaşma olgusunu çeşitli cepheleriyle irdeleme imkânı sunar. Millî Edebiyat dönemi içerisinde basılan iki eser, yazarlarının bakış açısına göre şekillenir ve farklı bir yorumla dönemlerine tutulan projeksiyon işlevi görür. Toplumun yaşadığı sosyo-ekonomik bunalımları, yöneticiler ile halk arasındaki sıkıntıları, dönemin Türkleri'nin Ruslaştırılma politikasını konu alan romanlarda toplumsal yabancılaşmanın izlerini sürmek mümkündür. Diğer yönüyle bireylerin sosyo-kültürel çevrenin tesiriyle yaşadıkları benlik yitimi neticesinde ortaya çıkan bireysel yabancılaşma da kurgu içerisinde yer alır. Bu anlamda romanlarda yer alan yabancılaşma unsurlarının tespit edilerek tasnif edilmesi amaçlanır. Çalışma, "Giriş" bölümünün ardından yabancılaşma olgusunun genel bir izahını içerir. İncelenen romanlarda "Ekonomik Yabancılaşma", "Dinsel Yabancılaşma", "Aydın Yabancılaşması", "Bireyin Siyasi Otoriteye/Yönetime Yabancılaşması", "Benlik Kaybı/Yitimi", "Musiki ve Yabancılaşma", "Evlilikte Yabancılaşma" gibi alt başlıklar etrafında yaşanan yabancılaşma türleri tespit edilmiştir. Toplumda yaşanan siyasi ve sosyal olayların bireylerin ekonomik refah düzeylerini etkilediği görülmektedir. Romanlarda Türk milletinin sömürgeleştirilme politikaları neticesinde benlik kaybı yaşamaları, kendi kültürel ve dinî değerlerine yabancılaşarak asimile olmaları kültürel yozlaşmanın tezahürü sayılır.
Karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarının ancak iki farklı dil ve kültüre ait eserler ve yazarlar arasında yapılabileceğini ileri süren bu alanın araştırmacıları, bu çalışmaların temel amacının farklı dilde yazılmış ve aralarında benzer karakter ve soruna sahip olan eserleri, yazarların ve dönemsel gelişmelerin ışığında incelemek, aralarındaki ortak noktaları ve farklılıkları belirleyerek bunların üzerine yorum getirmek olduğunu ileri sürerler. Edebiyat, toplumdaki çatışma noktalarını, kriz ve değişim anlarını ele alarak içinde varlık kazandığı toplumun farklı yönlerini ortaya koyar, ona bir ayna tutar. Edebiyatın bu tür konuları ele alışı onun bir sanat olmasının yanında diğer sosyal bilimlerle ilişkisine de işaret eder. Sosyoloji, sosyal psikoloji ve tarihin birer bilim olarak bilimsel disiplinle ele aldığı konular estetik bir yaklaşım ve kurgulama ile edebiyatın konularını oluşturmaktadır. Öteki olgusu da bu çerçevede düşünülmelidir. Yazarlar birer hikâye anlatıcısı ve kurgulayıcısı olarak öteki olgusuna yer vermektedirler. Ancak öteki olgusu edebî eserlerde yalnızca bir yabancı olarak tasarlanmaz.
YUNUS EMRE ANISINA TURKIYE VE TURK DUNYASI ARASTIRMALARI IX , 2021
International Journal of Languages' Education, 2017
The narrators of the ''Pomegranate Tree'' of Nazan Bekiroğlu, published in 2012 and of the ''But,Love Should Survive'' of Ali Arslan,published in 2003 chase their own origin and the emigrational fate of their predecessors. In these two novels, the life story of the protogonists, who had to leave their homes from the West to the East, and from the East to the West, has been emphasized. The emigration route of the hero in the ''Pomeranate Tree'' starts from Tabriz in Iran, following Tbilisi, Bakı, Batumi and Trabzon. However, the hero in ''But, Love Should Survive'' starts his route from the Linden District of Hannover, ends in the Seki Village of the Aegean Region of Anatolia, following Palestine. The Russian invasion, the First World War, the War of Independencein Anatolia are all in the background of these novels. During this immigration adventure, the identity of the immigrants is divided, broken and they feel to find another identity(Sarup,1996:6). In this sense, the love of Hans to Sofia, and of Settarhan to Zehra functions as an existentialist approach. In fact, the cause of the heroes' and heroines' for emigration is their being against to the established order and displaying their being different. As noted by Derrida, identities can exist with their own differences, and in a sense, each identity meand ''the other''(Derrida,2003:26). Similarly, in the base of all identities there found antogonism and isolation. With his anti-war approach, Hans is ''the other'' due to his being being against traditions and customs. Both try to shape their re-existence due to immigration. The cause of immigration in both novels is the same. This similarity is seen in the opposition of western and eastern countries. The modernity dominating the development of Enlightenment in Europe has taken the human existence under pressure besides supplying freedom to people (Tolan, 1981;161). Adorno emphasizes the non-existence of ethical and humanistic responsibility of Western understanding. It is for this reason that Hans feels obliged to emigrate as being an anti-war protogonist. In the Eastern understanding where traditions and customs are dominating factors, Setterhan, who resists the feeling of revenge, wants to emigrate. Opposition unites in Humanism in which ''human is the base''.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
BAĞLAMA, S. H. , (2019). Sömürgecilik Sonrası Britanya Romanında İki Boyutlu Yabancılaşma Süreci. ÇANAKKALE ARAŞTIRMALARI TÜRK YILLIĞI , vol.17, 73-88., 2019
Hafızanın Yeniden Üretimi:1980 Sonrası Türk Romanında İslamcı Aydın Kimliği, 2022
BİRAZ MAĞRUR BİRAZ MAĞDUR TÜRK SİNEMASINDA KAHRAMANLAR, 2017
Journal of International Social Research
Turkish Studies - Language and Literature , 2021
Hece Dergisi, 2010
Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, 2010
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Sosyal Ve Ekonomik Arastırmalar Dergisi, 2004
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,, 2021
Journal of International Social Research, 2016