Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020
…
16 pages
1 file
Hz. Ali ilgili rivâyet sayısının çokluğu sebebiyle bu bildiride sadece Kütüb-ü Sitte'de Hz. Ali'ye hangi başlıklar altında ve ne kadar yer verildiği üzerinde durulacaktır. Konuyla ilgili rivayetler ekseriyetle Şiî hadis kaynaklarında yer almakta olup, bu da ayrıca çalışmayı gerektirmektedir.
Arapça'da "Erba'în" Farsça'da ise "Hadîs-i Çihil", Hz. Peygamber'in kırk seçme hadisini ihtiva eden eserlere denir. Kırk hadis çalışmaları, hicretin ikinci asrın sonundan itibaren başlamış ve daha sonra gelişerek Arap, Türk, İran ve diğer Müslüman milletlerin edebiyatında zengin bir yer edinmiştir. Manzum ve nesir şeklinde yazılan erba'înlere Müslümanlar yaşadıkları her coğrafyada rağbet göstermişlerdir. Tarih boyunca Hz. Peygamber'in hadis ve sünnetine hassasiyet gösteren Müslümanlar, hadisleri daima bir ibadet edasıyla ezberlemiş ve müzakere etmişlerdir. Özellikle Hz. Peygamber'den nakledilen; "Ümmetim içinde din emirlerine dair kırk hadis ezberleyeni Allah Teâlâ, kıyamet günü fakihler ve âlimler zümresi içinde diriltir" rivayeti, Müslümanlar arasında kırk hadis yazma geleneğinin oluşmasında etkili olmuştur. Birçok âlim ve şair eserlerini kırk hadis veya erba'în denilen eserler şeklinde tasnif etmişlerdir. Erba'în yazan âlimlerden birisi de Mevlana İdris-i Bitlisî (ö. 926/1520)'dir. İdris-i Bitlisî, II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı devletinde danışmanlık gibi önemli hizmetlerde bulunmuş bir âlimdir. Osmanlı Sarayında siyasette başarılı olan ve daha çok "Heşt Bihişt" (Sekiz Cennet) adlı Osmanlı tarihine dair eseri ile tanınan Bitlisî, başta Farsça olmak üzere Arapça ve Türkçe dillerinde önemli eserler bırakmıştır. Bu çalışmada el yazma halinde olan Bitlisî'nin "Hadîs-i Çihil" adlı eseri hadis ilimleri açısından incelenecek, eserin yazılış amacı, muhtevası ve eserdeki hadisler, sıhhat açısından tespit edilip değerlendirilecektir.
Journal of The Faculty of Divinity of Dokuz Eylül University, 2007
Hz. Muhammed’in vefatıyla birlikte, Müslümanların dini-dünyevi/siyasi liderinin, yani halifenin kim olacağı veya kimin olması gerektiği meselesi, İslam toplumunda farklı fikir ve inanç gruplarının oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim mesela bu bağlamda bir kısım Müslümanlar (Şia), halifelik ya da imamet hakkının Hz. Ali’ye ve onun soyuna ait olduğu an-layış ve inancını benimseyerek tarih boyunca bu anlayış çerçevesinde hareket etmişlerdir. Daha açık ifadeyle onlar, ilk üç halifeyi ve hatta daha sonraki halifeleri gasıp ve gayri meşru görmüşlerdir. İşte bu noktada; söz konusu anlayışın ve yaklaşımın merkezinde yer alan Hz. Ali’nin Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman’ın halifeliklerine karşı tutum ve tavrı, yani onları meşru halife kabul edip-etmediği ve kendileriyle ilişkileri büyük önem arz etmektedir. Bu itibarla bu makalede; halifelik konusunda Hz. Ali ile taraftarlarının yaklaşımlarının ne kadar örtüştüğünü görebilmek için ilk üç halifenin göreve gelişleri esnasında Hz. Ali’nin tutum ve tavrı incelen-meye ve yorumlanmaya çalışılacaktır.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE, 2021
Hadis ilminde isnad sisteminin hicrî I. asrın sonlarına doğru tesis edilmesine paralel olarak, râvîlerin tercemeleri ve hayatlarına yönelik çalışmalar ehemmiyet arz etmiştir. Ricâl edebiyâtı olarak da adlandırabileceğimiz bu çalışmalar, râvîlerin rivâyetlerine ve güvenilirliklerine değindiği gibi isim, künye, lakap, nisbe gibi özelliklerine de yer vermiştir. Hadislerin senedlerinde yer alan râvîlerin birbiriyle karıştırılması, sened tenkidi üzerinden hadisin sıhhati üzerine verilecek hükmü etkilediğinden, onları birbirinden ayıracak lakaplar da ilk dönem eserlerinde üzerinde durulan konulardan olmuştur. Ricâl, tabakât, esmâ ve künâ vb. çalışmalarda râvilerin lakaplarına zaman zaman yer verilmiş, hadis usulü eserlerinde lakap bilgisinin önemine vurgu yapılmışsa da bu konuda müstakil çalışmalar nisbeten geç dönemlerde kaleme alınmıştır. Bu çalışmada râvî ve muhaddislere verilen lakaplara yönelik müstakil çalışmalar anlamında Elkâb Edebiyatı’nın doğuşu ve gelişimi literatur üzerinden bir araştırma yapmak suretiyle ortaya konulmuştur. Bu konuda yazılan eserlerin özellikleri, ortak ve farklı yönleri, üstünlükleri, eksiklikleri mukayeseli bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Lakapların, sadece methetme veya yerme niyetiyle verilmedikleri, hadis ilmindeki vukûfiyet ve diğer ilmî nedenlerle de kullanıldığı görülmüştür.
turkoloji.cu.edu.tr
İktidar, yalnızca özgür özneler üzerinde ve yalnızca onlar özgür oldukları sürece uygulanır." M. Foucault* Özgür Kasım AYDEMİR** ÖZET Toplumun olduğu her yerde iktidar kavramının varlığını gözlemleyebilmekteyiz. Sadece devlet yapısı içerisinde değil de her türlü ilişkide yaşam bulan iktidar kurgusu, postyapıyal bağlamda işletilmiştir. Özne ile iktidar arasındaki kurgu, Adorno ve Nietzsche'nin yanı sıra Michel Foucault'un konumlamasıyla işletilmiştir. Bu yöntemleri kullanarak Hatai'nin şiirlerinden hareketle Alevi-Bektaşi kültürüne yönelik iktidar kurgusunun değerlendirilmeye çalışıldığı makalemizde elde edilen veriler Geleneksel Türk kültürüne ve popüler kültüre ilişkin metinlerden elde edilen verilerle de karşılaştırılmıştır. Böylece Türk kültür evreninde Alevi-Bektaşi geleneklerine ilişkin bir iktidar çözümlemesini ve değerlendirmesini ortaya konulmaya çalışılmıştır. ANAHTAR SÖZCÜKLER İktidar, Hatai, Alevi, Bektaşi, Postyapısalcılık POWER ANALYSIS IN RELATION WITH THE POETRY OF HATAİ ABSTRACT We can observe the existence of the concept of the power wherever there is the society. The power construction, which finds existence not only in the structure of the state but also in every type of relation, is processed in the post-structural context. The construction between the subject and the power is to used with the positioning of Michael Foucault in addition to the positioning of Adorno's and Nietzche's. Using this method, the data, gathered from the article in which the power construction in the culture of Alevi-Bektashi was evaluated depending on the poetry of Hatai, was compared with the data gathered from the texts related to the traditional and popular Turkish culture. Thus, a power analysis ____________________________ * FOUCAULT Michel: 2005, 75
2018
Diğer İslâmî ilimlerde olduğu gibi hadis ilminin teşekkülünde de önemli bir yeri olan Basra, hicrî 2. asrın en önemli ilim merkezlerinden biridir. Bu açıdan Basra'nın ilmî yapısının tespiti hadis tarihinin anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Bu çalışmada genel olarak hicrî 2. asırda Basra'nın durumuna, özel olarak ise mezkur zaman diliminde Basra'da ön plana çıkan dört ana hadis halkasına dair tespitler bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla İbn Sîrîn, Hasan el-Basrî, Sâbit el-Bünânî ve Yahya b. Ebû Kesîr halkalarıdır. İbn Sîrîn ve Hasan el-Basrî halkaları diğerlerine nazaran daha fazla ön plana çıkmıştır. Halkalar, üyelerinin birbiriyle ilişkisi ve genel özellikleri dikkate alınarak incelenmiştir. Böylece hadis ilminin hicrî 2. asırda Basra'daki durumu tespit edilmeye çalışılmıştır. II GENERAL KNOWLEDGE Name and Surname: Ömer Faruk Maden ABSTRACT Basra, one of the most prominent centers of Islamic studies in the second century of Hijrah, has played a great role in the formation of the science of Hadith beside other Islamic sciences. For that matter, studying the scientific situation of Basra will help comprehend the historical developments of the science of Hadith. The main aim of this study is to analyze, in general, the situation of Basra in the second century of Hijrah, and in particular, four scholarly circles which has come into prominence at that time. These are, in descending order of importance, circles of Ibn Sîrîn, Hasan el-Basrî, Sâbit el-Bünânî and Yahya b. Ebû Kesîr. Circles of Ibn Sîrîn and Hasan el-Basrî are more outstanding as compared with the others. These mentioned circles have been studied by taking into account their general characteristics and the relations between their members. Thus, the aim is to scrutinize the situation of the science of Hadith in the second century of Hijrah in Basra.
Özet Şîa'ya göre sahabe, Hz. Peygamber henüz hayattayken ona eziyet etmiş ve Hz. Ömer başta olmak üzere pek çok isim onun emirlerini sorgulayacak kadar saygı sınırlarını zorlamıştır. Bu durum O'nun vefatının ardından da devam etmiştir. Çeşitli olaylar vesilesiyle Hz. Peygamber tarafından Hz. Ali hilafet/imamet için tayin edilmesine rağmen Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir'in de aralarında bulunduğu isimler yönetimi Hz. Ali'ye bırakmamak adına gizli bir anlaşma içerisine girmiş ve böylece Haşimoğulları yönetimden uzaklaştırılmışlardır. İşte bu çalışmada Hz. Peygamber'in vefatına yakın ve vefatından kısa bir süre sonra meydana gelen bazı olaylarda Hz. Ömer'in rolü ele alınacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
HEDİYYETÜ’L-MÜŞTÂK (HAK ÂŞIKLARINA REHBER LA’LÎ-ZÂDE ABDÜLBÂKÎ), 2021
Türk Ekini, 2021
Asos Congress, 2018
MEMLÛKLER DÖNEMİ SÜNNÎ HİLÂFET ANLAYIŞI VE HALÎFE AHİDNÂME/TAKLÎDLERİNDEKİ EHL-İ SÜNNET ALGISI The Sunni Caliphate Concept in the Mamlūk Period and The Perception of Ahl al- Sunnah in the Caliph's Ahidname/Taqlids, 2022
Yeni Türkiye dergisi, İslam Dünyası Özel Sayısı – IV, Sayı 98, 2017, s. 558-562., 2017
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE), 2019
Edebiyat - Kültür ve Tarih Araştırmaları, Hiper Yayın, 2020