Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute
…
20 pages
1 file
Zengin terim, mecaz, alegori dünyasına sahip tasavvuf klasik Türk edebiyatının beslendiği ana kaynaklardandır. Mutasavvıf şairlerin hislerini ifade etmesinde kullandıkları terimler klasik Türk edebiyatının evrensel dili olmuştur. Terimler klasik edebiyatta teşbih, istiare, telmih sanatlarıyla kullanılmış, edebiyatın mana derinliğine ulaşmasına vesile olmuştur. Dolayısıyla mutasavvıf şairlerin divanları oldukça önemlidir. Bunlardan biri de XVII. yy. mutasavvıf şairi Ümmî Sinan Divanı'dır. Divanı'nda şair kendisini aşk dalgıcı, yüreği yaralı, Mansûr'u seyreden olarak betimleyerek teşbih, telmih sanatlarını gerçekleştirmiştir. Ayrıca şair vahdet-i vücut anlayışı, aşk, âşık, bahr, mevc, dürr gibi eşya ve kâinatla ilgili tefekkür bakışını sembolik ifadelerle yansıtmıştır. Makalede aruzla yazılan 145 manzumenin taranması neticesinde elde edilen şiirlerden yola çıkarak; tasavvufî ıstılâhlar, sûfîlerin makâm ve hâlleri incelenmiştir. Makalede incelenen konular şeriatla hakikat ilimlerinin uzlaştırıcısı kabul edilen tasavvuf ilmine ait Kuşeyrî'nin Risâlesi temel alınarak yapılmıştır. Ümmî Sinan Divanı'ndan hareketle tasavvuf görüşünün klasik Türk edebiyatına katkılarını, eserde hangi benzetme ve hayallerin yer aldığını belirleyerek alan çalışmalarına katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz.
2020
Asagida okuyacaginiz makale, arsiv mesleginin ve arsivcilerin kamu kurum ve kuruluslarinda eksik ve yanlis algilamalardan kaynakli karsilastiklari itibar kaybi ve muamelelerin ortaya konulmasi maksadiyla, bircok kurumda yerine getirilen gorevler ve verilen egitimlerden yola cikilarak elde edilen deneyimlere dayanilarak yazilmistir. Bu sebeple farkli makalelerden, bilimsel yazilardan alintilar icermemektedir. Arsivle ilgili bilgisi olan ama bu konuda bilinc duzeyine erisememis ve kamuda oldukca fazla sayida olan yoneticiler ve diger meslek gruplarinin bu yanlis algilamalarinin temel sebeplerinden bir tanesi olan, sosyal mesleki yapisalliklarinin gecirgen olmayan kati tutuculuguna vurgu yapilmaktadir. Rahatsizligi teshis etmeden tedavi etmek de mumkun olmayacaktir. Bu yazi da arsivlerle ilgili kamuda bulunan sagliksiz bakis acisinin altinda yatan nedenlerin bir kismini gostermeye, gun isigina cikartmaya yonelik olarak kaleme alinmistir
Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Özet Zengin terim, mecaz, alegori dünyasına sahip tasavvuf klasik Türk edebiyatının beslendiği ana kaynaklardandır. Mutasavvıf şairlerin hislerini ifade etmesinde kullandıkları terimler klasik Türk edebiyatının evrensel dili olmuştur. Terimler klasik edebiyatta teşbih, istiare, telmih sanatlarıyla kullanılmış, edebiyatın mana derinliğine ulaşmasına vesile olmuştur. Dolayısıyla mutasavvıf şairlerin divanları oldukça önemlidir. Bunlardan biri de XVII. yy. mutasavvıf şairi Ümmî Sinan Divanı'dır. Divanı'nda şair kendisini aşk dalgıcı, yüreği yaralı, Mansûr'u seyreden olarak betimleyerek teşbih, telmih sanatlarını gerçekleştirmiştir. Ayrıca şair vahdet-i vücut anlayışı, aşk, âşık, bahr, mevc, dürr gibi eşya ve kâinatla ilgili tefekkür bakışını sembolik ifadelerle yansıtmıştır. Makalede aruzla yazılan 145 manzumenin taranması neticesinde elde edilen şiirlerden yola çıkarak; tasavvufî ıstılâhlar, sûfîlerin makâm ve hâlleri incelenmiştir. Makalede incelenen konular şeriatla hakikat ilimlerinin uzlaştırıcısı kabul edilen tasavvuf ilmine ait Kuşeyrî'nin Risâlesi temel alınarak yapılmıştır. Ümmî Sinan Divanı'ndan hareketle tasavvuf görüşünün klasik Türk edebiyatına katkılarını, eserde hangi benzetme ve hayallerin yer aldığını belirleyerek alan çalışmalarına katkı sağlayacağımızı düşünüyoruz. Abstract Sufism, which has a rich world of term, metaphor, allegory, is one of the main sources where classical Turkish literature is fed. The terms used by the Sufi poets to express their feelings have been the universal language of classical Turkish literature. The terms have been used in classical literature with the arts of simile, metaphor, and allusion and have been instrumental in reaching the depth of meaning. Therefore, the divans of Sufi poets are significant. One of them is the divan of Sufi poet Ümmî Sinan of XVII. century. In his Divan, Ümmî Sinan describes himself as a love-diver, who is heart-wounded and watching Mansûr, and performs the arts of smile and reference. The poet also reflects his understanding of the unity of existence and his view of contemplation of love, lover, sea, waves, pearl, or the universe with symbolic expressions. Sufi terms and the levels and states of Sufis have been scrutinized in the article based on the poems obtained as a result of scanning 145 poems written in prosody. The topics were examined via the Kuşeyrî's Risale, which is accepted as a work bringing together sharia and sciences of truth. Overall, through Ümmî Sinan's Divan, the article is thought to contribute to the field studies by identifying the contribution of Sufism to the classical Turkish literature and which metaphors and dreams are included in the work.
RAVZÎ DÎVÂNI'NDA DİNÎ VE TASAVVUFÎ UNSURLAR, 2023
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), 2023
Gözetim olgusu, insanlık tarihinin ilk yıllarından bu yana önemli bir denetim mekanizması olarak var olmuştur. Gelişen ve değişen teknoloji ile gözetim olgusu, hayatın her alanında varlığını sürdürebilen bir hale gelmiştir. Gözetimin hayatın her alanında varlığını sürdürmesi, farklı disiplinler arasında üzerinde çok konuşulan ve tartışılan bir kavram olmasını da beraberinde getirmiştir. Özellikle yıllar içerisinde gözetim kavramı akademi, edebiyat ve popüler kültür alanlarında inceleme konusu yapılmıştır. Gözetim kavramını konu olarak işleyen bir alan da sinema sektörüdür. Sinema sektöründe gözetim olgusu, distopik anlatıma sahip filmlerin önemli paradigmalarından birini oluşturmaktadır. Bilim-kurgu sinemasının bir alt türünü oluşturan distopik sinema, şimdinin dünyası ile geleceğin dünyası arasındaki insan ilişkilerini, ütopya kavramının sunduğu olumlu yapının tam tersi bir anlatımla, karamsar toplum yapısına sahip olacağı düşünülen geleceğin dünyası üzerinden izleyiciye aktarmaktadır. Bu bakımdan çalışma, distopik sinemada gözetim kavramının nasıl yorumlandığına ve kavramın nasıl bir işlev üstlendiğine yönelik bir açıklama sunmaktadır. Distopik anlatıya sahip filmlerde, filmlerin ana temalarından birinin "gözetim olgusu" olduğu düşüncesinden yola çıkan bu çalışma, gözetimin postmodern toplumun vazgeçilmez iktidar aygıtı olacağına dair bir tanımlama çabasıyla başlamış; sinema filmlerinde distopik anlatı ve gözetim olgusu irdelenmeye çalışılmıştır. Bu kavramsal çerçevenin ardından, örneklem olarak seçilen Blade Runner (1982, Ridley Scott), Gattaca (1997, Andrew Niccol) ve Azınlık Raporu (2002, Steven Spielberg) filmlerinde gözetim kavramının distopik anlatıda nasıl bir denetim ögesi hâline geldiği betimsel analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, gözetim olgusunun örneklem olarak seçilen filmlerde, güvenlik adı altında sunularak gözetlenen insanları kimlik kaybına uğrattığı, onları bulunduğu topluma yabancılaştıran ve toplum hayatını "biz" ve "onlar" kategorisi üzerinden ayrımlaştıran işlevler yüklendiği görülmüştür.
KORKUT ATA TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
Klasik Türk edebiyatı yüzyıllar boyunca süregelmiş köklü bir yapıya sahiptir. Bu edebiyat, köklü geçmişinin temelini oluşturan; Kurân-ı Kerim, İran mitolojisi, peygamber kıssaları gibi pek çok kaynaktan beslenmiştir. Klasik şiirin beslendiği en önemli kaynaklardan biri de tasavvuftur. VIII. yüzyılda ortaya çıkan zühd cereyanıyla gelişmeye başlayan tasavvuf, İslam medeniyetinin hâkim olduğu bütün coğrafyalarda derin etkiler bırakmış ve zamanla edebiyatla birbirlerinin doğal bir ifade aracı hâline gelmiştir. Divan şairleri şiirlerinde tasavvufi terminolojiyi kimi zaman doğrudan doğruya kimi zaman da edebî sanatlar aracılığıyla sembolik ifadelerle kullanmışlardır. Bu sembolik ifadeler ise klasik şiire anlamsal bir derinlik katmıştır. Günümüzde yapılan şerh ve tahlil çalışmaları da bu derinliği görünür kılmaktadır. XX. yüzyıl Antepli divan şairleri içerisinde yer alan Ali Hoca da şeyh ve tarikatlara oldukça bağlı, tasavvufî kimliği ön planda olan bir şairdir. Bu çalışmada, daha önce üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan Ali Hoca'nın şiirlerinde Tasavvufî unsurlar; tasavvufî tabirler, mutasavvıflar, ekoller, imamlar ve mekânlar başlıkları altında taranmıştır. Böylece tasavvufun şiirlerdeki anlam dünyasına kattığı derinlik ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
MUKADDİME, 2017
Öz: Bu makalede, 17. yüzyılda Osmanlı Devletinde yaşayan önemli mutasavvıf şahsiyetlerinden Şeyh Ahmed Cızîrî'nin varlık, ilahi sevgi ve cemal gibi tasavvufi konularla ilgili anlayışı ele alınmaktadır. Cızîri her ne kadar tasavvufun bazı konu ve kavramlarını şiirleriyle izah etmişse de varlık, aşk ve cemal konuları üzerinde daha detaylı bir şekilde durmakta, bu kavramları şiirlerinde geniş bir şekilde işlemektedir. Cızîri, varlık anlayışını tasavvufun genel varlık anlayışı olan "vahdet-i vücûd" un çerçevesi dâhilin de açıklamasına rağmen bu konudaki düşüncelerini "vahdet-i mutlak" olarak isimlendirir. Ona göre, yaratıcı dışında yaratılan her şey hâdistir. Allah, yarattığı her varlığa kendi isim ve sıfatlarıyla tecelli ederek insanlardan ilminin keşf edilmesini dilemektedir. Mutlak varlık olan yaratıcı bütün mevcudatı kendi cemal nuruyla yarattığından ötürü Allah'a yönelen insan da cemal nuruyla O'na bağlanmaktadır. Zira Allah her şeyi cemal sıfatıyla yarattığında insan yaratılan her varlıkta mevcut bulunan bu ilahi güzelliğe âşık olmaktadır. İnsandaki ilahi sevginin alevlenmesi, ancak nesnedeki ilahi cemalin keşfiyle gerçekleşir.
ÇAĞDAŞ MİMARLIK ARAŞTIRMALARI, Dakam., 2020
ÖZET Bu yazıdaki amacım perspektifteki kaçış noktasını ’patafizik yollarla sorunlaştırmak ve orijinizm adını verdiğim yöntemin potansiyellerini göstermek. Orijinizm –uygulaması karmaşık olsa da– saptanan bir veya birkaç kaçış noktasına, bir planın veya plan parçasının tüm çizgilerinin yöneltilmesinden ibarettir. Planda kaçış noktaları varsaymak paradoksal olmakla beraber ilham verici olabilir. Bu işlem mimari işlev ve anlam ilkeleri gözetilmeden uygulanır. Ancak algoritma mekanik bir işlemden ibaret değildir: “Klinamen” ya da “tasarımcının yorumu” aşamasında, sonuçlar değerlendirilip gerekli görülen değişiklikler yapılabilir. Bir temsil aracı olarak mimari perspektif faydacı bir araçtır ve mimarlık tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu arka plana bakabilmek için önce Erwin Panofsky’nin perspektif anlayışıyla Pavel Florenski’nin “tersten perspektif” kavramını karşı karşıya getirerek felsefi bir tartışma yapmayı denedim. Bu karşıtlıkta Panofsky kaçış noktasının tekilleşmesinin bilimsel önemine parmak basarken Florenski kurallı perspektife karşı çıkar. Bu tartışmadan sonra, Lucretiusçu klinamen kavramını kerteriz alarak sapmanın kurucu potansiyeline dikkat çekmeye çalıştım. Klinamen (sapma), ’patafiziğe (hayali çözümler bilimine), oulipo’ya (potansiyel edebiyat atölyesine), Pomi’ye (potansiyel mimarlık atölyesine) aynı anda açılan bir kapıdır; ki bu makale bu üç pratiği birbirine bağlama iddiasındadır. Orijinizm, Pomi’nin icatlarından biridir. Pomi, 2002 yılında Oulipo’dan esinlenerek başlattığım bir mimarlık atölyesidir. Orijinizmle, ’patafiziğin temelini oluşturan istisnailiğe erişilir: Plandaki sistematik çarpıtma işlemi beklenmedik düzeyde istisnai bir durum yaratır; öyle ki planın yeni hali üzerinde birçok mekânsal gözlemde bulunulabilir. Tarihsel olarak Oulipo’nun yöntemleri mimarlığa da ilham vermiştir. 1960 yılında bir grup matematikçi, yazar, şair, bilim insanı ve sanatçının bir araya gelerek “kısıt altında yazı”nın olanaklarını araştırmaya başlamasından neredeyse altmış yıl sonra, “kısıt altında mimarlık” yapmanın Pomi’de benzer bir potansiyele işaret ettiği söylenebilir. Kısıt kullanmak, belli bir olanağı kasten askıya alarak matematiksel yollarla beklenmedik sonuçlara ulaşmayı içerir ve birçok farklı uygulamadan oluşur. Pomi’den önce mimarlık alanında kısıt konusunda ciddi deneylerin pek yapılmamış olması şaşırtıcıdır. Böylece Pomi mimarlık eğitiminde son birkaç yıl içinde yepyeni bir alan oluşturmuştur; kendi işlemlerini icat ederek ilk uygulamalarını yapmaya ve çarpıcı sonuçlar almaya başlamıştır. Mimari perspektifte gözden çıkarak çizime yönelen ışık, çizimden çıkarak göze yönelse ne olurdu? Bu soruyla beraber Alfred Jarry’nin ilk kez yirminci yüzyılın başlarında ortaya attığı ’patafiziğin, yani hayali çözümler biliminin mimarlık alanındaki izdüşümlerini, perspektif kavramını çarpıtarak temellendirmeyi denedim. Orijinizm yöntemi, plan düzlemine yerleştirilen hayali kaçış noktalarıyla planın yeniden şekillenmesini temel alan matematiksel bir prosedürdür ve bir dizi ölçümsel işleme bağlı bir algoritmadır. Pomi’de önce mimari planda, sonra da kent ölçeğinde yapılan birkaç tasarım deneyi, orijinizm’in mimarlık alanında hem mizahi hem oyuncul hem de potansiyel bir tasarım aracı olabileceğine işaret etmektedir. Anahtar Sözcükler: Potansiyel Mimarlık İşliği (Pomi), Oulipo, ’Patafizik, perspektif, kısıt altında mimarlık.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2019
Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
The Journal of Academic Social Sciences, 2021
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi [Journal of Academic Literature],, 2018
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2017
Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2014
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2022
Dokuz Eylül Ünivesitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Journal of Turkish Studies, 2016
İran Çalışmaları Dergisi, 2017