Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2011, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi
Kurumsal sosyal sorumluluk, kurumların toplumun yaşam kalitesini arttırmak amacıyla, çalışanları, yerel halk ve bütün toplumla birlikte sürdürülebilir bir dünya için ekonomik, çevresel, kültürel ve sosyal gelişmeye destek verme sorumluluğudur. Şirketlerin tüm paydaşlarına ve topluma karşı etik ve sorumlu davranması, bu yönde kararlar alması ve uygulamasıdır. Üniversiteler kurumsal sosyal sorumlulukta nasıl yer almalıdır? Yenidünya, misyonlarını ve vizyonlarını yeniden tanımlayan, düşünce ve yaratıcılık için bir alan olarak görev yapmaya devam ederken, sosyal analiz, kritik düşünme ve sürdürülebilirlik için gerekli araçlar sağlayan bir üniversite anlayışına ihtiyaç duymaktadır. Temel görevleri eğitim ve araştırma olan üniversiteler, yaş aralığı 18'den 70'e kadar değişen, eğitim düzeyleri ilkokuldan doktoraya kadar çeşitlenen her cinsten ve kültürden bireylerin yer aldığı toplumun bir prototipini oluşturmaktadır. Bu bakımdan üniversiteler, toplumsal ve fiziksel çevrenin bugünü ve yarınını şekillendiren dinamiğin de bir parçası olmalıdır. Üniversiteler öncelikle gerçek Kurumsal Sosyal Sorumluluk kültürünü kendi bünyelerinde gerçekleştirmekle işe başlamalıdır. Üniversitelerin en önemli paydaşlarından olan öğrenci kitlesi üzerinde, üniversitelerin temel işlevlerinden biri olan eğitim konusunda ilk atılım gerçekleştirilmelidir. Gerçek eğitim, kendini tanıma ve öğrenme sürecini, kişisel gelişimi teşvik etmenin ve insanlara toplum içindeki yerlerini bulmada yol göstermenin yanı sıra toplulukları güçlendiren ve sosyal gelişimi harekete geçiren bir işlemdir. Eğitim, bireylerin hayata özgür ve aktif katılımlarını telkin, teşvik ve motive etmelidir. Fiziksel ve sosyal çevrelerindeki problemlere yeni yaklaşımlar oluşturabilecek yeteneklerle donatmalıdır. Eğitim kişisel, toplumsal ve evrensel bilincin gelişimini sağlamalıdır. Bu bilinçle donatılmış ve bu kavramı deneyimlemiş bireylerin oluşturduğu bir dünyada sosyal sorumluluk, artık hayatın doğal bir parçası halinde yaşanacaktır.
Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Dergisi, 2012
Duvarların Ardında İstanbul, 2007
Bir şehri oluşturan tekil parçalara başka pek çok şehirde de rastlamak mümkündür. Benzer bina tipolojisi, dış kaplamalar ve malzemeler, kent mobilyaları pek çok şehirde karşımıza çıkabilir; fakat bütün bu kent partiküllerinin ötesinde bir kent bütünselliğiyle karşılaşırız. Bu anlamda onu oluşturan öğeler her ne kadar sınıflandırılabilir olursa olsun, bütün kentler kendilerine has özellikler barındırırlar. Bu özellikler şehri yoktan var etmiş insanların bireysel ve toplumsal eylemliliklerinin amansız giriftliğini yansıtırlar. Şehir kendini oluşturan bütün parçaların toplamından daha fazlasıdır.
Mimarlık Dergisi, 2019
Turkiye Klinikleri J …, 2002
Biyolojik yapýlarla ilgili çalýþmalarda, sayýsal verilerin önemi büyüktür. Özellikle hücre, çekirdek, mitokondri vs. gibi doku bileþenlerinin sayýsý, karþýlaþtýrmalý çalýþmalar, toksikoloji ve geliþim biyolojisi baþta olmak üzere, yapýsal nicelik ile fonksiyon arasýndaki iliþkilerin incelendiði tüm dallarda önemli veriler saðlar (1). Bir organ veya yapýdaki belli bazý partiküllerin sayýlarýný belirlemek için yýllar boyunca deðiþik metotlar kullanýlmýþtýr. Modern stereolojik metotlarýn ortaya çýkmasýna kadar olan süreç içerisinde gerçekleþtirilmiþ olan çalýþmalarda, yapýlardan elde edilmiþ kesit veya dilimler üzerinde ilgilenilen taneciklerin (hücre, çekirdek vb.) izdüþümleri sayýlmýþ ve bir takým düzeltme faktörlerinin de kullanýlmasýyla, ilgilenilen taneciðin gerçek sayýsýnýn bulunmasýna çalýþýlmýþtýr (2-4). Söz edilen düzeltme faktörleri terimi, aslýnda, çok önceleri fark edilmiþ olan bir yanlýþlýðý düzeltmek amacýyla ortaya atýlmýþ olan bir dizi düþünceyi kapsamaktadýr. Stereolojik prensiplerin jeoloji disiplininde baþlayýp biyolojik bilimler üzerinden süren yolculuðu sayesindedir ki, bu gün tarafsýz ve etkin bir dizi metotla, gerçek tanecik sayýsýna ulaþýlabilmektedir (4).
Semerkand Magazine, 2016
İçerisinde bulunduğumuz zaman, sathîliğin başını alıp gittiği, maddenin hiç olmadığı kadar manaya galebe çaldığı, suretlere rağbet olunup sîretlerden bihaber olunduğu bir zaman. Ahir zaman. Ve evet, Hz. Adem a.s.’dan bugüne, ademoğlu her daim bu hastalığın pençesinde idi; ancak şu ahir zamandaki kadar değil. Zira yüzeydekinin ötesini görebilmek, manayı elde edebilmek her daim zora talip olmakla, nefsi terbiye ile mümkün. Ahir zamanda ise nefsi terbiyenin önündeki engeller her zamankinden daha çok. Efendimiz s.a.v.’in “Müminin ferasetinden sakınınız. Zira o Allah’ın nuruyla bakar.” (Tirmizî, nr. 3419) diye işaret ettiği hal de, manayı görmeye işaret eden hal. Hadis şârihlerinin ifadesiyle bu hal ya Allah’ın, veli kullarının kalplerine nuruyla tecellisi ve onların insanların hallerine vâkıf olması ya da Rasulü’nün ahlâkı ile ahlâklanmaya çalışan, nefsinin terbiyesi ile meşgul müminlerin tecrübî bilgi ile insanların derununa vâkıf olmasıdır. Her iki halde de dikkat surete değil sîretedir. Yani öze, manaya yoğunlaşmaktadır ki, aslolan da budur.
International Journal of Human Sciences, 2015
In this study, students' fraction concept has been studied to reveal their errors and misconceptions. For this purpose, researchers prepared an "error and misconception diagnostic test" which consists of 34 questions about part-whole relationship (simple and compound fractions), number line, and comment. The reliability coefficient of this test is 0.86. The misconceptions diagnostic test was applied to 73 secondary school students and 113 university students. According to results, students participated in the study had five different misconceptions type about fractions. They are: Unequal partitioning misconceptions; misconceptions about the expansion and simplification of fractions; misconceptions resulting from conceiving number line in partwhole relationship; misconceptions because of using unequal parts of a whole while adding ; misconceptions about adding numerators and denominators of fractions.
2011
Vucut butunlugunun ihlâli, zarar gorenin beden veya ruh butunlugunun maddi veya manevi bir zarar meydana gelecek sekilde bozulmasini ifade etmektedir. Vucut butunlugunun ihlalinden dogan zararlar ise vucut butunlugunun ihlâli neticesinde meydana gelen maddi ve manevi eksilmeleri ifade etmektedir. Vucut butunlugunun ihlali sonucunda ortaya cikan maddi zararlar Borclar Kanunu m. 46’da ozel olarak hukme baglanmistir. Bu hukum geregince vucut butunlugunun ihlâli nedeniyle zarar gorenin malvarliginda meydana gelen maddi zararlar, masrafl ar, calisma gucunun kismen veya tamamen kaybindan dogan zararlar ve ekonomik gelecegin sarsilmasindan dogan zararlar seklinde tasnif edilebilir. Vucut butunlugunun ihlalinden dogan manevi tazminat talebi ise BK. m. 47’de ozel olarak duzenlenmistir. Bu hukum geregince hâkim ozel sartlari da goz onunde bulundurarak, vucut butunlugu ihlal edilen kisiye manevi zarar olarak adalete uygun bir tazminat odenmesine karar verebilecektir
uvt.ulakbim.gov.tr
Bu makale Türkçedeki buyrum tümcelerini edimbilim çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır. Buyrum tümcesi kavramı tanımlanmakta, Söz Eylem Kuramı, Bağıntı Kuramı, Grice'ın İlkeleri ve Buyrum Tümceleri İlişkileri açıklanmakta ve buyrum tümceleri ile ilgili farklı işlevler örneklendirilmektedir. Türkçedeki buyrum tümcelerinin her zaman buyurucu güç yansıtmayacağı özellikle vurgulanmaktadır. Bu bağlamda, Söz Eylem Kuramının Türkçedeki buyrum tümcelerinin Edimbilimini açıklamada yetersiz kaldığı iddia edilmektedir.
Journal of International Social Research, 2018
Bu çalışmanın temel problemini, dinin post-modern dönemde kişinin hayatını renklendiren egzotik unsurlardan biri mi olacağı, yoksa kişiyi ve toplumu kuşatan, onlara bütünlüklü bir anlam dünyası sunan geleneksel işlevini devam mı ettireceği sorunsalı oluşturmaktadır. Bilindiği gibi birey, bir toplum içerisinde doğar ve içinde doğduğu toplumu oluşturan temel dinamiklerle kişiliğini inşa eder. Bundan dolayı toplum içerisindeki rol modeller kişinin akıp gideceği hayat çizgisini belirlemede önemli bir etken konumundadır. Ancak bu 'modeli' oluşturan toplumsal dinamikler, sabit, steril ve toplumun dışında/üstünde şekillenen olgular değildir. Geleneksel hayatı imleyen verili anlam dünyası, Aydınlanma düşüncesiyle ortaya çıkan felsefi ve bilimsel zemin değişikliği ile parçalanmış ve modern/postmodern dönemin ortaya çıkardığı 'akışkan' kişiliğin kendi kendini inşa etme iddiası, anlamın sürekli yıkıldığı ve yeniden kurulduğu rasyonel bir zemine kişiyi mecbur etmiştir. Bu zemin aynı zamanda kararsız ve değişken iki otorite biçimi üretmiştir: Uzmanlar ve sayısal çoğunluk. Verili hayatın en önemli anlam kaynağı olan din; bu süreç içerisinde evrilerek 'dini danışmanlık' gibi bir uzmanlığa ve kişinin hayatını renklendiren tüketilebilir egzotik parçalardan biri olmaya dönüşmüştür. Bu bağlamda çalışma, Müslümanların bugün yaşadığı anlam sorununu bu çift kutuplu parçalanmaya bağlamaktadır. Yine, bir yandan teknolojik 'geri' kalmışlığın verdiği acelecilik, öbür yandan kendi geleneksel anlam dünyasının elden kayıp gitmesine ve çoğu zaman teknoloji üzerinden karşı bir duruş sergileme durumunun, Müslümanları 'ara yerde' parçalı bir kimliğe mahkûm ettiğini iddia etmektedir.
Suç denildiğinde, hemen akla gelen Dostoyevski'nin XIX. yüzyılın sonlarında yayımlanan romanlarından Suç ve Ceza'nın, suça ve suçla bağlantılı olan toplumsal ya da kişisel değerlere getirmeye çalıştığı 'yaşayan' insanın perspektifi, failin suçu işleme sebeplerine yönelik kuramlarca git gide göz ardı
Gülşah GÜLEÇ (2016). Her Şey Zaten Tasarlandı (mı?), XXI, Mimarlık, Tasarım, Mekan Dergisi, Sayı 153, Puna Yayın, İstanbul, Ekim 2016, ss. 40-42.
Listening is seen as the one of basic skills in the discipline of language teaching. Developing listening skill is different from fields of teaching mother language, second language and foreign language. For this reason, terms towards listening skill can be changed. Terms of bottom up and top-down processing are the subject of studies related with teaching listening in second language learning. These terms has not been added to agenda of the field of teaching Turkish as a second language which is popular in the last period yet. In fact, the listening skill in teaching Turkish as a second language as teaching it as a first language has been rarely studied, and studies related this skill remained limited. For this reason, some terms such as bottom up and top-down processing have to be added to agenda of teaching Turkish as a second language, and they have to be subject to further debates. In this study, bottom up and top-down processing in teaching Turkish as a second language was outlined, and a theoretical overview was given with the purpose of filling gaps in the literature of teaching Turkish as a second language, and introducing new terms.
Journal of Higher Education and Science, 2011
Kurumsal sosyal sorumluluk, kurumların toplumun yaşam kalitesini arttırmak amacıyla, çalışanları, yerel halk ve bütün toplumla birlikte sürdürülebilir bir dünya için ekonomik, çevresel, kültürel ve sosyal gelişmeye destek verme sorumluluğudur. Şirketlerin tüm paydaşlarına ve topluma karşı etik ve sorumlu davranması, bu yönde kararlar alması ve uygulamasıdır. Üniversiteler kurumsal sosyal sorumlulukta nasıl yer almalıdır? Yenidünya, misyonlarını ve vizyonlarını yeniden tanımlayan, düşünce ve yaratıcılık için bir alan olarak görev yapmaya devam ederken, sosyal analiz, kritik düşünme ve sürdürülebilirlik için gerekli araçlar sağlayan bir üniversite anlayışına ihtiyaç duymaktadır. Temel görevleri eğitim ve araştırma olan üniversiteler, yaş aralığı 18'den 70'e kadar değişen, eğitim düzeyleri ilkokuldan doktoraya kadar çeşitlenen her cinsten ve kültürden bireylerin yer aldığı toplumun bir prototipini oluşturmaktadır. Bu bakımdan üniversiteler, toplumsal ve fiziksel çevrenin bugünü ve yarınını şekillendiren dinamiğin de bir parçası olmalıdır. Üniversiteler öncelikle gerçek Kurumsal Sosyal Sorumluluk kültürünü kendi bünyelerinde gerçekleştirmekle işe başlamalıdır. Üniversitelerin en önemli paydaşlarından olan öğrenci kitlesi üzerinde, üniversitelerin temel işlevlerinden biri olan eğitim konusunda ilk atılım gerçekleştirilmelidir. Gerçek eğitim, kendini tanıma ve öğrenme sürecini, kişisel gelişimi teşvik etmenin ve insanlara toplum içindeki yerlerini bulmada yol göstermenin yanı sıra toplulukları güçlendiren ve sosyal gelişimi harekete geçiren bir işlemdir. Eğitim, bireylerin hayata özgür ve aktif katılımlarını telkin, teşvik ve motive etmelidir. Fiziksel ve sosyal çevrelerindeki problemlere yeni yaklaşımlar oluşturabilecek yeteneklerle donatmalıdır. Eğitim kişisel, toplumsal ve evrensel bilincin gelişimini sağlamalıdır. Bu bilinçle donatılmış ve bu kavramı deneyimlemiş bireylerin oluşturduğu bir dünyada sosyal sorumluluk, artık hayatın doğal bir parçası halinde yaşanacaktır.
kalemkahveklavye.com, 2018
Matthew Wainer'ın Türkiye'de Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan "Her Şey Kızım İçin" romanı üzerine inceleme yazısı.
Oyunun Bir Parcasi Olmak - MUSIAD - 2003 - soylesi ozetleri, 2003
Yayinlanmadi...
YKY Yayınları, 2023
Bu yazı, Sanat Dünyamız Dergisi'nin Ocak-Şubat sayısında "Kesişimsellik ve Sanat" dosyası altında yayınlanmıştır. Metin kapsamında Ercan Akın'ın Bozlu Art Project'te sergilenen "Umutsuz Bekleyiş" adlı sergisine odaklanmaktadır
Araştıma Makalesi, 2024
Bu çalışmada, İbn Teymiyye'nin (ö. 728/1328) evrene matuf varlıklar zincirine verdiği hükmün, benimsediği "tüm" (kull) kavramıyla ilişkisi ele alınmıştır. Daha önce yapılan İbn Teymiyye araştırmalarında işlenmediği anlaşılan bu konu temelinde İbn Teymiyye, "Ortak nitelik/ler taşıyan fertlerden oluşan her bütün (cümle) veya toplam (mecmūʿ), tümel (kullī) olarak tümü vermek zorunda mıdır?" sorusuna muhatap kılınmaktadır. İbn Teymiyye'nin bu soruya verebileceği muhtemel yanıta, metinleri üzerinden ulaşılmaya çalışılmaktadır. Böylece evrenin kıdemi yahut hudûsuna yönelik İbn Teymiyye'nin verdiği hükmün mantıksal bir yönünü irdeleyen çalışma, öncelikle bütün ve tümel kavramlarını ele almakta ve aralarındaki farkları vazetmektedir. Çalışma, tek bir tümün farklı itibarlarla hem bütün hem de tümel olarak değerlendirilebileceğini fakat bu iki tüm türü arasında kategorik bir geçişliliğin ve indirgemenin olamayacağını belirtmektedir. Çalışmada son olarak, İbn Teymiyye'nin geçmişe dönük evrene matuf varlıklar zincirine, tümün bir türü açısından kadim hükmünü verdiği, diğer bir tüm türü açısından ise hâdis hükmünü verdiği ortaya konulmakta ve meselenin salt akledilir kavramların dışsal entiteler olarak görülmesiyle ilgili yönüne ve bu yönün evrene dair hüküm ile ilişkisine işaret edilmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.