Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2016, Şarkiyat mecmuası
Öz: XIV. yüzyıl Fars ediplerinden 'Ubeyd-i Zâkânî'nin Risâle-i Sad Pend adlı metni farklı konulara ait öğütleri barındırmaktadır. Bu eser içerisinde ironik unsurlar barındırması bakımından diğer pendnamelerden ayrılır. Bu metinde 'Ubeyd, yaşadığı toplumdaki mevcut yanlışları öğüt formunda tenkit etmektedir. Doğrudan tarif edilmemiş olsa bile, yüzü hayata ve hayatı tadında yaşamaya dönük olan edibin idealize ettiği bir hayat anlayışının izleri bu eserinde görülebilmektedir. Sad Pend (Yüz Öğüt) risalesinde toplumun hemen her katmanına mensup kişilere dönük eleştiriler yer alır. En ziyade siyasî, adlî ve dinî temsilcilerin yanı sıra, kadın ve evlilik üzerine izaha fazlasıyla muhtaç sözler söyleyen 'Ubeyd'in bu eserinde, diğer öğüt metinlerinde baskın olan ahiret hayatı vurgusu açık olarak görülmez. 'Ubeyd'in eleştirilerinin arka planında, onun izini sürdüğü samimiyet ve doğruluk anlayışının izlerinin olduğu söylenebilir.
Evliyânın büyüklerinden. Tasavvuf ehlinin çok tanınmışlarından olup, Seyyid-üt-Tâife denmekle meşhûrdur. Künyesi, Ebü'l-Kâsım'dır. Cüneyd bin Muhammed 822 (H.207)'de Nehâvend'de doğdu. Bağdat'ta büyüdü ve orada yaşadı. 911 (H.298) senesinde vefât etti. Cüneyd-i Bağdâdî yedi yaşında iken, mektepten gelince babasının ağladığını görüp, sebebini sordu: "Zekât olarak dayın Sırrî-yi Sekâtî'ye birkaç gümüş göndermiştim, almamış. Kıymetli ömrümü, Allah adamlarının, beğenip almadığı gümüşler için geçirmiş olduğuma ağlıyorum." dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Babacığım, parayı ver ben götüreyim." deyip dayısının evine gitti. Kapıyı çaldı. Dayısı, kim olduğunu sorunca; "Ben Cüneyd'im dayıcığım. Kapıyı aç ve babamın zekâtı olan bu gümüşleri al!" dedi. Dayısı; "Almam!" deyince, Cüneyd-i Bağdâdî; "Adl edip babama emreden ve ihsân edip, seni serbest bırakan Allahü teâlâ için al!" dedi. Dayısı; "Allahü teâlâ babana ne emretti ve bana ne ihsân etti?" dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Babamı zengin yapıp, zekât vermesini emretmekle adâlet eyledi. Seni de fakir yapıp, zekâtı kabûl etmek ve etmemek arasında serbest bırakmakla ihsân eyledi." dedi. Bu söz Sırrî-yi Sekatî'nin çok hoşuna gidip; "Oğlum! Gümüşleri kabûl etmeden önce seni kabûl ettim." dedi ve kapıyı açıp parayı aldı. Cüneyd-i Bağdâdî dayısına talebe olduktan bir süre sonra onunla berâber hacca gitti. Mescid-i Harâmda dört yüz kadar büyük zât, şükür hakkında konuşuyorlardı. Her zât şükrü târif ve îzâh ettiler. Netîcede dört yüz ayrı îzâh meydana geldi ise de, hepsi de bu târif ve îzâhları yetersiz buldu. Hazret-i Sırrî-yi Sekatî, orada bulunan Cüneyd-i Bağdâdî'ye; "Mâdem ki buradasın, bu hususta bir de sen bir şeyler söyle." dedi. Cüneyd-i Bağdâdî; "Şükür, Allahü teâlânın ihsân ettiği nîmet ile O'na isyân etmemek, O'na isyân için, ihsân ettiği nîmeti sermâye olarak kullanmamaktır." buyurdu. Orada bulunanların hepsi bu cevâba çok sevinip; "Seni tebrik ederiz. Maksadı en güzel şekilde ifâde ettin. Bu, ancak bu şekilde târif edilebilirdi." dediler. Sırrî-yi Sekatî; "Yavrum, öyle anlıyorum ki senin lisanın doğru ve kuvvetli olacak. Böyle güzel söyleyebilmek hâli sana nereden geliyor?" deyince, Cüneyd-i Bağdâdî; "Sizin sohbetlerinizde bulunmakla efendim." dedi. Cüneyd-i Bağdâdî hocasına âid olan evin bir odasında kalırdı. Her an Allahü teâlâyı hatırlardı. Seccâdesi üzerinde, sabaha kadar "Allah, Allah" der, aynı abdestle sabah namazını kılardı. Bu hâl senelerce böyle devâm etti. Bir gece yıkanmak için suya ihtiyâcı oldu. Hava çok soğuk olduğu için; "Sabah olmasını bekleyeyim, su ısıtırım veya hamama gidip yıkanırım" dedi. Sonra düşündü ki: "Ben yıkanmayı tehir için, sabahın olmasını, su ısıtmak, hamama gitmek gibi bir sürü şeyleri istiyorum. Halbuki, Allahü teâlâ bana sâdece bir defâ yıkanmamı emrediyor. Ben de onu tehir için çeşitli bahâneler arıyorum. Benim yaptığım hiç münâsip değil." dedi. Hemen, gecelik elbisesi üzerinde olduğu halde, soğuk su ile gusletti. Tasavvufu, dayısı Sırrî-yi Sekatî'den öğrendi. Asrının kutbu idi. Binlerce velî yetiştirdi. Otuz defâ yaya olarak hacca gitti. Kerâmetleri, nasîhatları, hikmetli sözleri ve ihlâslı amelleri ile meşhûr oldu. Zâhirî ilimleri, İmâm-ı Şâfiî'nin talebelerinden Ebû Sevr'den öğrendi. Ayrıca Hâris-i Muhâsibî, Muhammed Kassâb ve başka zâtlarla da sohbet etti. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri, otuz sene cemâatle namazda ilk tekbiri kaçırmadı. Namazda kalbine dünyâ düşüncesi gelse, o namazı tekrar kılardı. Dâimâ Allahü teâlâyı hatırlardı. Her gün 400 rekat namaz kılardı. Otuz yıl yatsı namazından sonra hiç uyumadan ibâdetle meşgûl oldu.
Öz: XIV. yüzyıl Fars ediplerinden 'Ubeyd-i Zâkânî'nin Risâle-i Sad Pend adlı metni farklı konulara ait öğütleri barındırmaktadır. Bu eser içe-risinde ironik unsurlar barındırması bakımından diğer pendnamelerden ayrılır. Bu metinde 'Ubeyd, yaşadığı toplumdaki mevcut yanlışları öğüt formunda tenkit etmektedir. Doğrudan tarif edilmemiş olsa bile, yüzü ha-yata ve hayatı tadında yaşamaya dönük olan edibin idealize ettiği bir hayat anlayışının izleri bu eserinde görülebilmektedir. Sad Pend (Yüz Öğüt) risalesinde toplumun hemen her katmanına men-sup kişilere dönük eleştiriler yer alır. En ziyade siyasî, adlî ve dinî tem-silcilerin yanı sıra, kadın ve evlilik üzerine izaha fazlasıyla muhtaç sözler söyleyen 'Ubeyd'in bu eserinde, diğer öğüt metinlerinde baskın olan ahiret hayatı vurgusu açık olarak görülmez. 'Ubeyd'in eleştirilerinin arka planın-da, onun izini sürdüğü samimiyet ve doğruluk anlayışının izlerinin olduğu söylenebilir. Abstract: The text of the 'Risale-i Sad Pend' by Ubeyd-i Zakanî from the Persian Scholar of the fourteenth century contains advice from different subjects. It is different from other pendnames in that it accommodates ironic elements in it. In this text, Ubeyd criticizes misunderstandings in the society he lived in. Even if it is not directly described, the traces of a life understanding in which the scholar, whose face turns to life and living in the taste of life, idealizes can be seen in this work. In the Sad Pend (Ritual), there are criticisms about people belonging to almost every layer of the society. In this work of 'Ubeyd', who says words about women and marriage, which need to be explained so much, as well as about highly political, judicial and religious representatives, the emphasis on the life of the Hereafter, which prevails in other texts of advice, is not clearly seen. In the background of Ubayd's criticism, it can be said that the traces of sincerity and righteousness that he pursues are traceable.
2019
Öz Pend, nasihat, Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Öğütlerin bir araya toplandığı eserlere nasihatnâme veya pendnâme denir. Bunlar genelde ahlâkî, öğüt verici eserlerdir. Nasihatler toplumun düzenli bir şekilde devam etmesi için önemli bir duruma gelmiştir. Nasihatnâmeler, dinî, ahlâkî ve didaktik eserler olup İslam dininin yasakladığı şeylerden kaçınılmasını, yapılması gerekenlerin yerine getirilmesini öğütler. Ayrı bir kitap hâlinde nasihatnâmeler olduğu gibi divanların içinde de bu tarz şiirler yer alabilmektedir. Bu nasihatnâmelerden biri de Osman Sirâceddin tarafından yazılmıştır. Şair, hakkında tezkirelerde bir bilgi bulunmamasına rağmen eserlerinde onun hakkında çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Buna göre şair, 19. yüzyılda yaşamıştır. Doğum tarihi bilinmemektedir. Şair, Erzurumludur. 1886 yılında vefat eden Mustafa Zeynüddin Efendi'ye bir mersiye sunmuş, Sultan II. Abdülhamid Han'a 1888 tarihli bir kıta yazmış ve tahminen bu tarihten sonra ise vefat etmiştir. Şairin içinde Mirâciyye ve Mevlid'inin bulunduğu Hayâl-i Bâl ve şiirlerinin bulunduğu Mecmua-i Hayâl-i Bâl isimli eserleri bulunmaktadır. Şiirleri incelendiğinde onun klasik Türk edebiyatı tarzında yazdığı görülmektedir. Makale bu eserdeki nasihat türündeki Pend-i İhvân üzerine olacaktır. Şairin vermiş olduğu öğütler, nasihatler verilmeye çalışılacaktır. Abstract Pend, as advice, has significant place in Turkish culture. Works compiled of recommendations are referred as recommendation book or advice book. These are generally works providing moral recommendations. Advices have important position to maintain the order of society. Recommendation books are religious, moral and didactic works and they provide advice to avoid the actions prohibited by Islam or to perform the actions that we should take. Recommendation books are published as individual books but also they are included to poem collections as poetry. One of the aforementioned recommendation books is written by Osman Sirâceddin. There is various information about the poet in his works despite there is not detail about him in his collection of biographies. Accordingly, poet has lived during 19 th Century. His birth date is unknown. He was born in Erzurum. He has presented an elegy in 1886 to deceased Mustafa Zeynüddin Efendi, written a quatrain dated 1888
Rûzgâr has an important place in the world of concept of Classical Turkish Literature. Many poets has used this concept in their poems in different ways. Usûlî is one of the most important poets of the Classical Turkish Literature. He has written a qasida based on concept of rûzgâr. In this article Usûlî’s qasida has rûzgâr as a rhyme will be examined.
International Journal of Language Academy, 2018
One of the poets of 18. century Sünbülzâde Vehbî of Kahramanmaraş is best known by his Persian and Arabic poetical dictionaries. Other than his Divan, one of his works is Münşeat which we don't have the whole of it. Only a few of the letters in his Münşeat-which was said it was lost in a fire-are recorded in various works. Totally 12 letters of the poet in his Dîvân, Letâif-i İnşâ and Münşeât-ı Aziziye were found and examined by us. It is possible to get some information about life of Vehbi in these proses which were recorded with the names: Tezkire, Arîza, Kâime, Mektûb. Some of his letters are short, express a situation and have the character of tezkire and some of them are long and have literary content. Vehbi, who wrote almost all of his letters for the elders of the state, used dense and pompous language in his letters. The ironic language he used in some of his letters reveals Vehbi's ability in satire. The short poems by various poets, idioms and expressions in the letters show the literary character of the texts. In this work it will be talked about the contents of the letters, examples will be given about their style, some proses of his work which is known as lost will be presented and will be brought to light.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi
sküdârlı Sâfî, 1862 yılında Yanya’da dünyaya gelmiş, 1901 yılında Halep’te vefat etmiştir. Devrin ünlü edipleri tarafından beğeniyle söz edilen Sâfî’nin biri yazma halinde, altısı basılı toplam yedi eseri vardır. Eserlerinden Nev-bâve-i Kavâid-i Fârsî, Ezhâr-ı Gülistân ve Şîve-i Lisân-ı Fârisî adlı eserleri dışında bütün eserleri Âlim Yıldız tarafından çeviri yazı ile neşredilmiştir. Farsça muallimliği de yapan Üsküdârlı Sâfî’nin yazma halinde bulunan Dîvânçe-i Sâfi adlı eserinde biri terkîb-bend, diğeri kaside formunda iki naat; terkîb-bend formunda Regaip gecesini anlatan bir manzume ile bir mersiye; 50 gazel, 16 kıt‘a, bir mesnevi olmak üzere 71 müstakil şiir ile 10 müfret mevcuttur. Ölmeden iki yıl önce basılan ve divançesinden seçme şiirlerinin yer aldığı Şi‘r-i Sâfî adlı eserinde altısı yeni, 23’ü de Dîvânçe-i Sâfî’den seçilme 29 şiiri bulunmaktadır. Şairin bu eserleri dışında nazmen kaleme aldığı Cidâl-i Sa‘dî Bâ-Müddeî ve İslâm-ı Hazret-i Ömer Yâhud Bir Hârika adlı iki mesne...
2019
Hicri 1252-1267 yillari arasinda el-Âlusi tarafindan kaleme alinan Ruhu’l-meʿâni Tefsiri, muellifin kendine has goruslerini, yorumlarini ve Kur'an'la ilgili pek cok konuya bakis acisini yansitmasi bakimindan onemli bir eserdir. Onun, tefsirde ozgun bir yaklasim sergiledigi onemli konulardan biri de kirâat olgusudur. Kur’an ayetlerinin dogru anlamlandirilmasi noktasinda birincil derecede oneme sahip olan kirâat olgusu Ruhu’l-Me’âni’de en ust duzeyde islenmistir. Bu calismamizda Ruhu’l-Me’âni’de Kirâatlarin Anlami Zenginlestirmesi cercevesinde, Âlusi’nin kirâatleri kullanarak Kur’an mufredatinin anlam havuzunu, nasil zenginlestirdigini orneklerle ortaya koymaya calisacagiz.
Ulûmu’l-Kur’ân Kaynaklarında Kıraat İlmi, 2020
Giriş Muhammed Abdülazim Zürkânî (ö. 1948), 1 Mısır'ın batı bölgesinde yer alan Santa şehrine bağlı Menûfiye kasabasının bir köyü olan Zürkân'da doğmuştur. 2 Zürkan'a nispetle bu isimle anılan Zürkânî'nin doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte hicrî 14. asrın başlarında (1880'li yıllarda) doğduğu kaydedilmektedir. 3 Çocukluk yaşlarında Kur'ân-ı Kerîm'i hıfz edip temel dini bilgilerini aldıktan sonra, 1911'de Ahmediyye Enstitüsü'nde öğrenim görmeye başlayan Zürkânî; daha sonra Ezher Üniversitesine girmiş ve Usûlüddîn Fakültesinden mezun olmuş-* Öğr. Gör, Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kur'an-ı Kerim Okuma ve Kıraat İlmi ABD. 1 Zürkânî'nin isminin okunuşu hakkında tam bir ittifak söz sonusu değildir. Kelimeyi, kimileri ﻲ" ِ َﺎﻧ ﻗ ْ ﱠر "اﻟﺰ şeklinde fethalı olarak telaffuz ederken kimileri ötreli olarak ﻲ" ِ َﺎﻧ ﻗ ْ ﱡر "اﻟﺰ şeklinde telaffuz etmişlerdir. Bunda baskısı yapılan eserlerin kapaklarındaki her iki okuyuşu da ihtiva eden harekelendirmelerin etkisi büyüktür. Biz gerek çalışmamıza esas aldığımız baskıda gerekse Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi'nde "Zürkânî" şeklinde kaydedilmesi sebebiyle "Zürkânî" şeklindeki kullanımı tercih ettik.
KÜLLİYAT OSMANLI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2021
Son dönem Zenbûrî şeyhlerinden olan Yahya Âgâh Efendi; Zenbûriyye’nin pîri kabul edilen Muhammed Sâdık Erzincanî gibi eser telifine önem vermiştir. Farklı tarîkatlara dair derviş çeyizi olarak da bilinen kıyafetleri çizimlerle anlattığı “Mecmuatü’z-Zarâif Sandukatü’l-Ma’ârif” isimli eseri farklı çalışmalara kaynak teşkil etmekle birlikte, telifatından diğer eserler rağbet görmemiştir. Yaptığımız çalışmalar neticesinde; Yahya Âgâh Efendi’nin “Tarîkat-nâme-i Zenbûriyye-i Sâdıkiyye”, “Merâsim-i Usûl-i İkrâr u İlbâs” ve “Usûl-i Mukâbele-i Şerîf” isimli üç eseri ele alınarak incelenmiştir. Tarîkat-nâme-i Zenbûriyye-i Sâdıkiyye; tasavvufun gerekliliği, cehrî ve hafî zikrin delilleri, biat, râbıta, Zenbûriyye’nin esasları gibi konuları ele almakla birlikte, bunlara ek olarak “Tasavvuf ve Tarîkatlara Dair Fetvalar” bölümünü içermektedir. Usûl-i Mukâbele-i Şerîf; Nakşibendiyye, Kadiriyye ve Zenbûriyye’de kelime-i tevhîd, ism-i Hayy zikri, devran zikri gibi tarîkat ayinlerinin yanı sıra muhtelif gün ve gecelere mahsus Zenbûriyye usûllerinin nasıl icra edildiğini açıklarken, Merasim-i Usûl-i İkrar u İlbas; bahsi geçen tarîkatların biat, hilafet gibi merasimleri ile muhtelif tarîkat kıyafetlerinin tekbirlenmesi merasimlerini anlatmaktadır. Çalışmamızın konusunu Yahya Âgâh Efendi’nin “Tarîkat-nâme-i Zenbûriyye-i Sâdıkiyye”, “Merasim-i Usûl-i İkrar u İlbas” ve “Usûl-i Mukâbele-i Şerîf” isimli üç eserinin incelenmesi oluşturmaktadır. Derinlemesine ele alınarak günümüz Türkçesine de aktardığımız bu üç eser; kendilerine has özellikleri ve Zenbûriyye’ye dair içerdikleri bilgiler özelinde araştırılmış olup, İstanbul’un son dönemlerindeki tekkelerde görülen bazı sorunlara da yer vermektedir. Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Tarîkat, Zenbûriyye, Yahya Âgâh Efendi, Muhammed Sâdık Erzincanî.
Bu çalışmada Türk edebiyatında türüne ve konusuna çok fazla rastlanılmayan mensur bir mersiyenin tanıtımı yapılacaktır. Söz konusu Sünûsî-i Asgar adlı mensur mersiye, meşhur Ziver Paşa’nın oğlu Yusuf Bahâeddin tarafından küçük yaşta ölen torunu için yazılmıştır. Eser, torununun ölüm tarihi olan 1329/1914 yılında kaleme alınmış ve bir yıl sonra da Matbaa-i Osmaniye’de bastırılmıştır. 14 sayfalık bu eserin son kısmında, çaprazlama nazım şekliyle yazılmış yedi dörtlükten oluşan manzum bir mersiye de kayıtlıdır. Eserdeki ifadelerden anlaşıldığına göre; Sünûsî, Yusuf Bahâeddin’in kızının çocuğudur ve iki yahut üç yaşında iken ağır bir soğuk algınlığı neticesinde hastalanarak vefat etmiştir. Yusuf Bahâeddin’in sade, anlaşılır ve samimi bir dille çektiği ıztırabı dile getiren bu mensur mersiye, Âkif Paşa’nın torunu için yazdığı mersiyeden sonra yazılmış bu sahadaki ikinci mersiye olması yönüyle önemli bir metindir. Eserde Sünûsî’nin teyzesi kızı Betül ile birlikte çektirmiş olduğu bir fotoğrafının yer alması, eseri ilginç kılan bir diğer özelliktir. Makalemizde edebiyat tarihlerinde anılmayan bu eserin tanıtımı ve Arap harflerinden Latin alfabesine aktarımı yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Yusuf Bahâeddin, Sünûsî, Mersiye, Mensur, Divan
Hikmet-akademik edebiyat dergisi, 2018
Bu makalenin konusunu, Trabzon’un Dernekpazarı İlçesi Kondu Mahallesi’nde özel bir şahsa ait kütüphanede tespit edilen bir risâle oluşturmaktadır. Mezkûr kütüphane, Gümüşhânevî Dergânı’nın ve Gümüşhânevî Ahmed Ziyâeddîn Hazretleri’nin halifesi Yûsuf Şevkî el-Ofî Efendi (1840-1904) Hazretleri’nin torunlarına aittir. Rik’a hattıyla istinsah edilmiş olan söz konusu risâlede Gümüşhânevî dergâhından Mehmed/Muhammed Ziyâeddîn Hazretleri’nin bir eseri bulunmaktadır. Eserin adı Sebeb-i Hilkat-i Eşyâ olup henüz herhangi bir kaynakta izine rastlanmamıştır. Risâlenin sonunda 16 Muharrem 1316 tarihi (M.6 Haziran 1898) bulunmaktadır. Risâle toplam 20 sayfadan oluşmaktadır. Risâle, Hâzâ Risâle-i Manzûme-i Sebeb-i Hilkat-i Eşyâ başlığı ile başlamaktadır. Manzûme 117 dörtlükten oluşmaktadır. Eser, Hamd-i bî-had senâ vü şükr iderem zâtuna / İderem dâ’im halveti hem selâmı Ahmede / Dahi âl-i sahâbe hem dahi evlâd-ı cem’an / Efdal-i mahlûk olupdur fahr-ı ‘âlem aşkına dörtlüğüyle başlamaktadır. Eserin son dörtlüğünde yer alan Bu Muhammed Ziyâeddîn kulundur ‘âsî sana mısrasından şairinin kimliği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Muhammed Ziyâeddîn Hazretleri hakkında henüz elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bildiride Sebeb-i Hilkat-i Eşyâ adlı manzumenin çeviriyazılı metni ve müellifi hakkında elde edilen bilgiler ortaya konacaktır. Bu bakımdan bildiri vesilesiyle, kaynaklarda bahsedilmeyen bir eserin gün ışığına çıkarılmış olacağı düşünülmektedir.
TUDED, 2012
Klasik Türk edebiyatında en fazla işlenen konulardan biri tasavvuftur. Bu çalışmamıza konu olan "Kitâb-ı Menâzilü's-Sâlikîn" 16. yüzyıl şâirlerinden Üsküdarlı Aşkî'ye ait tasavvufî konuları ele alan bir eserdir. Eser mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. Çalışmamızda eserin müellifi Üsküdarlı Aşkî hakkında kısaca bilgi verilmiş, eserin nüshaları tanıtılmış, muhteva özellikleri değerlendirilmiş ve tespit edilebilen iki nüsha üzerinden transkripsiyonlu metin kurulmuştur.
Maturidinin Akide Risalesi Ve Serhi
The Problem of the Attribution of Tafsir al-Jailani to Abdulqadir Jailani Abstract, 2014
The object of this article is to find out whether or not the book known as Tafsir al-Jailani which is attributed to Abdulqadir Jailani (d. 561/1166) and published in 2009 by two different publishing houses in Istanbul and Beirut really belongs to him. The literary style and the contents of the aforementioned book exegesis raise some question marks about its attribution to Jailani. Upon its examination, it is seen that the author named his book as al-Fawatih al-Ilahiyya wa al-Mafatih al-Ghaybiyya. It is also known by the expert of the field since The object of this article is to find out whether or not the book known as Tafsir al-Jailani which is attributed to Abdulqadir Jailani (d. 561/1166) and published in 2009 by two different publishing houses in Istanbul and Beirut really belongs to him. The literary style and the contents of the aforementioned book exegesis raise some question marks about its attribution to Jailani. Upon its examination, it is seen that the author named his book as al-Fawatih al-Ilahiyya wa al-Mafatih al-Ghaybiyya. It is also known by the expert of the field since
Akademi Kitabevi Yayınevi, 2005
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2019
Suffering after the death of a loved one, as in literatures belonging to different cultures also found a place in Turkish literature; in old Turkish poetry "sagu", in classic Turkish poetry "mersiye" has appeared. Tarkibband is the most prefering form, in which elegies that written with various verse forms. Mustaqim-zada expressed his feelings with a lyrical and artful style after the passing away of his master, whom he served for seven years. In addition to the information given about the life, goodness and virtues of Mohammad Amin Tokadi, issues related to the Nakhshibendi sect and mystical concepts were also mentioned. In our study respectively; general information about the lives of Mustaqim-zada Suleyman Sadaddin is given, tarkib-band which formed 12 strophe and 96 distich, text with Arabic script and Turkish transcription, prose form and translation to Turkish of present day is presented and explained.
Son Çağ Yayınları, 2023
İslâm ahlak felsefesinde amelî ahlakın gayeleri; üzüntüden kurtulma ve mutluluktur. Bu minvalde ilk İslâm filozofu Ebû Ya’kub el-Kindî, üzüntüden kurtulma üzerine bir risale yazarak “Üzüntüyü Yenmenin Çareleri” başlığı altında meseleyi İslâm felsefesi içerisinde sistematik olarak tartışan ilk düşünür olmuştur. Bu meselede Kindî’nin risalesi İslâm felsefesinde ilk kaynak kabul edilmekle birlikte ondan sonra gelen önemli ahlakçı Ebû Bekr er-Râzî’nin eṭ-Ṭıbbü’rrûḥânî adlı eseri meseleyi daha tafsilatlı şekilde ele almıştır. Üzüntüden kurtulma gayesi Fârâbî’yle mutluluk gayesine dönüşmüş, bireyin ruh sağlığı toplumun ruh sağlığı ile ilişkilendirilmiştir. Sonraki süreçte, İbn Sînâ’dan İbn Miskeveyh‘e, Gazzâlî’den Mâverdî’ye birçok İslâm filozofunun risale ve eserlerinde üzüntüden kurtulmanın çareleri aranmış ve çözüm önerileri sunulmuştur. Böylesine önemli bir konuya Mâverdî’nin katkısı, hastalık olarak tanımladığı hüznün yanında özellikle “sabır” kavramı etrafında üzüntüyü yenmeye çareler aramasıdır. Eserinde zıtlıkların bulunduğu dünya hayatı içerisinde hüzün ile mutluluğunun yer almasının doğallığını yineleyen Mâverdî, hüzne aklî yöntemlerle çözüm yolları sunmuştur. Bu çalışmada İslâm ahlak düşüncesinde edeb kavramı çerçevesinde yazılan eserlerden birsi kabul edilen Mâverdî’nin Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn adlı eseri bağlamında mesele tartışmaya açılmıştır. Çalışmada salt manada üzüntüyü yenmenin çarelerinin Mâverdî’de ne şekilde ele alındığı, literatüre yaptığı katkı ve İslâm ahlak düşüncesindeki önemi incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Ahlak, Üzüntü, Sabır, Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn
Amasya İlahiyat Dergisi, 2024
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software. Telif Hakkı ve Lisans / Copyright & License: Yazarlar dergide yayınlanan çalışmalarının telif hakkına sahiptirler ve çalışmaları CC BY-NC 4.0 lisansı altında yayımlanmaktadır. / Authors publishing with the journal retain the copyright to their work licensed under the CC BY-NC 4.0.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.