Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, Uluslararası ilişkiler dergisi
…
4 pages
1 file
Sanat Bakacından Savaş, 2023
SANAT BAKACINDAN SAVAŞ; edebiyattan resme, sinemadan müziğe, heykelden fotoğrafa, dokumadan popüler kültüre iskeletlerin dansının türlü çeşit "insani" yansımasına usta sanatçı Enis Batur'un gözünden geniş açılı bir bakış...
Düşünce ve Tarih, 2023
Türklerin savaş tarihine, tahmin edilenin ötesinde ve çok yönlü katkıları olmuştur. Bunlardan bazıları bizzat Türkler tarafından bulunmuş ya da geliştirilmiş yeniliklerdir. Bu arada bulunan şey, maddi bir olgu, mesela bir silah olabileceği gibi bir yöntem ya da her kullanıldığında iyi sonuçlar veren bir strateji de olabilir. Atın evcilleştirilmesi, üzengi (şövalye sınıfının doğmasının önünü açan icat), bileşik kavisli yay (uzaktan savaş olgusunu başlatan icat), 10’lu sistem, eğri süvari kılıcı, pastırma (pratik savaşçı yiyeceği), savaş oyunları... Türklerin savaş tarihine olan katkılarının bir diğer boyutu ise kendilerinin mucidi olmadıkları kimi yenilikleri çok geniş bir coğrafyada oldukça yaygın biçimde kullanmış olmalarıdır.
Öz: Fransız düşünür Jean Baudrillard'ın yapıtlarını, 1960'lardan beri Batı Avrupalı dünyanın yazgısı üzerine yazdığı kuramsal incelemeler ve kültürel analizler oluşturur. Bu anlamıyla Baudrillard'ın düşünsel serüveni üzerinden zamanın hükmünün ne olduğunu görebiliriz. Bu çalışma kapsamında Baudrillard'ın çağdaş sanata yönelik eleştirel düşüncesi incelenecektir. Estetik, duyuların yetkinlik alanını konu alan bir bilim olarak XVIII. Yüzyılda şekillendiğinde sanat için genel-geçer referanslar üretme iddiasındaydı. Fakat çağdaş sanat, sanatın sanat olarak bir öneminin olmadığı, dolayısıyla herkesin sanatçı olabileceği ve her şeyin bir sanat nesnesine dönüşebileceği şeklindeki bir tezle sanatın profesyonelleşmişine karşı bir tepkiler zincirine dönüştü. Bu krizi " obur bayağılık " estetiği olarak niteleyen Baudrillard'ın Batı Avrupa merkezli eleştirel düşüncesinde estetik ve çağdaş sanat önemli bir yer tutmaktadır. 1980'lerden itibaren felsefi ve edebi dozu giderek artan yazılarında kültür metafiziğine yönelen Fransız düşünürün kuramları, çağdaş sanatı kıyasıya eleştirdiği için, " sanatın sonu " nun geldiğini ilan eden kuramlarla özdeşleştirilmiştir. Baudrillard'ın sanata yönelik eleştirileri 1990'larda en keskin halini aldığında, sanatsal yaratıcılığın bittiği ve sanat adına ortaya konulacak yeni bir şeyin olmadığını ileri süren geleneksel eleştiri kalıplarından farklı olarak bu kez, sanatın, varoluşun bütün alanlarına nüfuz ederek her şeyleştiği dolayısıyla hiçbir şeye dönüştüğü tezini vurgulayan bir tür metafizik halini almıştır. Bu durumu " Kötülüğün Şeffaflığı " kitabında " Trans-estetik " kavramıyla açıklayan düşünür, bu evreyle birlikte sanatın bütün özgülüklerini, sınırlarını ve her tür ayırt ediciliğini yitirdiğine inanmaktadır. Bu inceleme kapsamında varmak istediğimiz sonuç, Badrillard'ın sanat anlayışı, eleştirel düşüncesinde estetiğin nüfuzu, çağdaş sanatın varlık nedeni, hükmü ve sınırlarına ilişkin genel bir çerçeve edinmek olacaktır.
Güvenlik Stratejileri Dergisi , 2023
With the help of military and civilian scholars, this special issue provides a comprehensive narrative on a range of topics, including the effects of technology on naval warfare, the conduct of warfare, human resources, soldiers’ training and education, civil defence, and total defence forces. To put it briefly, we have chosen to focus on topics that have received relatively little attention in Turkish literature. Furthermore, this special issue investigates concepts that have been extensively debated in recent decades, such as “new wars”, “new missions”, and “new militaries”. These topics are covered in Turkish literature to some degree. However, Turkish readers may not always benefit from the theories and concepts imported from other languages, mostly English. First, Turkish translations of imported theories and concepts are not necessarily perfect equivalents. Second, even if they have equivalents, they can be distorted. This unintended distortion process produces several new Turkish terms, paving the way for confusion. Therefore, in this special issue, the authors are invited to discuss the meaning and appropriate Turkish counterparts of these “new” concepts. As a contribution to this general narrative, Körpe discusses the relationship between the concepts of conventional, asymmetric, and hybrid warfare within the framework of battlefield functional areas. Mehmet Fatih Baş explores the use of war games in the disciplines of military history, international relations, and war studies around the world, analyses why this trend is less popular in Turkish academia, and then offers suggestions on how Turkish academia can benefit from war games based on the world at large. Emrah Özdemir comparatively examines the law enforcement stability policing operations and their applicability, sustainability, and contributions to peace and reconstruction through the cases of Afghanistan and Iraq. Evren Mercan analyses the developmental stages of naval operations and warships by bringing a new perspective to the “wave” theory developed by Vincent P. O’Hara and Leonard R. Heinz and focuses on the technological impact on naval warfare. Cemil Sağlam examines the civil defence incorporated by European nations into their defence strategies against emerging threats, particularly in the aftermath of the Russian-Ukrainian War. Esra Ecem Şahin examines the functional change of armies in the post-Cold War period and how countries such as the US, Russia, and Türkiye have adapted to these new missions. Beyzanur Arslan investigates the conceptual framework of lawfare, questions the relationship between war and law through the debate on whether it is a new generation war, and examines the use of law as a legitimation tool in contemporary wars. Finally, Sadık Emre Karakuş wrote about an area that has remained extremely weak in Turkish literature, the historical roots of the development of non-commissioned officers in Türkiye and its possible effects on the present day.
Milat, 2017
Sanatçı ve sanat ürünleri, çağının birinci elden tanıklığını yapar. Sanat, olaylara farklı bakmayı, yeni detaylar keşfetmeyi, yeni bakış açıları geliştirmeyi, eleştirel düşünme ve sorgulama kapasitesini arttırmayı, düşünme ve soru sorma biçimlerinin yetkinleşmesini, bireyin dış dünyası ile yeni anlam bağıntıları ve bağlantıları kurmasını sağlayan, derinlikli varoluşsal kökleri olan, kalıcı etkiler bırakan, bireyi ve yaşamı ifşa ve inşa etme becerisine sahip etkili bir insani duyum, düşünme ve eylem alanıdır. Suriye Vekâletler Savaşı, işte tam da sanatın ilgilendiği tüm yaşam katmanlarına doğrudan dokunan, sadece bölgesel değil aynı zamanda küresel ölçekli bir yıkıntılaştırma, enkazlaştırma ve yok etme projesidir, müdahalesidir. Çağının tanığı olmakla sorumlu sanatçı, bu olaya bigâne kalamaz. 20. yüzyılın savaşları milyonlarca insanın canına mal oldu. 21. yüzyıldaki bugünün savaşları da aynı şekilde milyonlarca insanın ölümüne yol açarken, aynı zamanda milyonlarcasını da yerinden ediyor. Suriye'de bir milyona yakın insanın öldüğü ve ülkenin yarısının iç ve dış göçmen konumuna düştüğü göz önüne alındığında (13-15 milyon), yıkıntılaştırmanın, enkazlaştırmanın ve yok etmenin boyutu katlanılmaz biçimde gözler önüne serilir. Suriyeli ve Türkiyeli sanatçıların gözünden savaş Suriye, Halep yıkımının tanıkları sanatçılar çağının kaydını tutuyor. Yayın Tarihi: 29-30 Kasım 2017
2015
Azerbaycan, tarih boyunca seyyahların, diğer adıyla gezginlerin uğrağı olmuştur. Gezginler zaman zaman gezip gördükleri yerleri ve duyup işittiklerini anlatmışlar ve bunların bazılarını yazıya geçirmişlerdir. 17.-18.yüzyıllarda Chardin ve diğerleri, genel olarak ticaret yolları, güzergâhlar hakkında tasvirler yapmışlardır. Fransa, özellikle bu asırda İrana pek çok heyet göndermiştir. Bunların en önemlilerinden birini de Jean ve arkadaşı M. Raisin 1671de çıktığı yolculuktur. Osmanlı İmparatorluğuna ve İrana yaptıkları seyahatler, Osmanlı İmparatorluğu ile Hristiyan Avrupa'nın ilişkileri hakkında bilgiler verirler. Chardin,1643 yılında Paris'te dünyaya gelmiştir. 1665de ilk doğu seyahatine çıktı. Bu seyahatinde elmas ticareti yapmak için İran ve Hindistana gitmiştir. Kral Abbas, beğendiği Chardin 1670 yılına kadar özel tüccarı yaptı. Chardin, 1671 yılında ikinci Doğu seyahatine çıkmıştır. İzmir, İstanbul, Girit, Kafkasya ve Gürcistanı geçerek 1673 yılında tekrar İrana gelmiş ve bu kez dört yıl kalmıştır. Ayrıca İngiltere Kralı, Chardine şövalyelik unvanı vermiştir. Chardin, Voyages de Monsieur le Chevalier Chardin en Perse et autres lieux de l'Orient (Monsieur Chardin'in İran ve Doğunun çeşitli yerlerine yaptığı seyahatler) adlı seyahatnamesinin ilk bölümünü, 1686 yılında Doğu Hindistan İngiliz Şirketi temsilcisi olarak gittiği Amsterdam'da yayımlamıştır. Chardin seyahatnamesini 1711 yılında tamamlamıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Türkiye Film Araştırmaları Dergisi, 2022
Değişimi Anlamak: Georges Balandier, Büyük Rahatsızlık, 2018
Onto - Online Psikoloji Dergisi, 2015
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AKADEMİK DERGİSİ, 2019
Toplum ve Siyaset Felsefesi Derneği, 2018
Journal of International Social Research, 2015
Sdu Arte Guzel Sanatlar Fakultesi Sanat Dergisi, 2011
Diyalog Interkulturelle Zeitschrift Für Germanistik, 2021
New Fındıngs On The Gallıpolı Battlefıeld, 2023
Çağdaş Türk Felsefesine Giriş, 2024
The Journal of Academic Social Sciences, 2020