Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014
…
20 pages
1 file
Doguda Hazar Denizinden batida Tuna nehrine kadar uzanan, Altay bozkirlarinin bir nevi devaminiteligindeki Karadeniz’in kuzeyindeki bozkirlar (Guney Rusya Bozkirlari) tarih oncesi ve tarihi devirlerde bircok kulture ve kavme ev sahipligi yapmistir. Bu bozkirin Orta Cagdaki ev sahipleri ise hic suphesiz tarihin her devrinde kendini gosteren ve buyuk siyasi tesekkuller kuran Turklerdir. Iste bu Turklerin adi Hazarlardir. Azerbaycan Turklugu ve Azerbaycan Turkcesinin sekillenmesinde Hazarlarin cok onemli rolu olmustur. VIII.-IX. asirlarda Hazar-Arap savaslarinin cogu Azerbaycan topraklarinda vuku bulmustur. Sonucta Hazarlarin bir kismi mecburen Azerbaycan’da yerlesmistir. Bugun Azerbaycan’da Hazardag (Fuzuli), Hazaryurd (Ordubad), yer isimleri Hazarlardan kalmadir. Ebulfez Elcibey bu makalesinde, Ibn El-Esir’in Hazarlar hakkindaki goruslerini ve Hazarlarin gecmisini ele almistir. Elcibey, bu makalesinde Hazarlar hakkinda degisik gorusler ileri surmustur
2018
Tarihte ilk olarak Hz. Osman'a isyanlarıyla gündeme gelen Hâricîler, daha sonra Hz. Ali ve Emevîler döneminde olduğu gibi Abbasîler döneminde de ayaklanmalarını sürdürmüşlerdir. Çalışmamızda Abbasîler döneminde el-Cezîre Bölgesinde meydana gelmiş toplam 17 ayaklanma tespit ettik. Bu ayaklanmaların birçoğunun ortak özelliği, altyapıdan yoksun, tepkisel birer hareket oluşlarıdır. Bu sebeple de ayaklanmalar, çoğu zaman kısa süreli olmuş ve liderin ölümüyle de hareket sona ermiştir. Bu ayaklanmaların çıkış sebebi de genellikle yönetimin İslam dışı bir uygulaması olmuştur. Hâricîlik, Bedevî kabilelerin büyüklerinden olup çoğunlukla el-Cezire bölgesine yerleşmiş olan Şeybanoğulları arasında yaygınlaşmıştır. el-Cezîre Hâricîleri genellikle Sufriyye kolundan olup, bölgeye ilk gelişleri Abdülmelik b. Mervan (65-86/685-705) dönemine rastlamaktadır. Ancak III./IX. Yüzyılda Hâricîlik, yerini önce Hanbelîlere sonra da Malikîlere bırakmıştır. Halife el-Muktedir zamanında (295-320/908-932) Şafiî, XI. Asırda ise Hanefî Fakihlerin getirilmesiyle bölge halkı sunnileştirilmiş oldu. Bölgede 318/930 yılından sonra herhangi bir Hâricî ayaklanmasına rastlayamadık. Hâricîler tarih boyunca enerjilerini Müslümanlarla mücadelede tükettiklerinden dolayı ümmetin geneli tarafından kalıcı bir destek görmemişlerdir. Günümüzde Uman, Zengibar, Doğu ve Kuzey Afrika'da küçük topluluklar halinde yaşayan ve artık Müslüman çoğunluğu tekfîr etmeyen, amaçlarına ulaşmak için de siyasi cinayetlere başvurmayan Hâricîler, İbadî mezhebine bağlı olup sayıları 1 milyondan azdır.
Hazar'ın Hukuki Durumu, 2019
Günümüzde enerjinin devletlerin ulusal güvenlik politikalarındaki rolü yadsınamaz bir gerçektir. Devletler enerjiyi temiz, ucuz, kesintisiz bir şekilde temin etmek ve enerji arz güvenliğini sağlamak için enerji kaynaklarını çeşitlendirmek amacıyla farklı kaynak arayışlarına girmişlerdir. Bu sebeple Hazar sahip olduğu enerji rezervleri ile refah seviyelerini yükseltmek isteyen bölge ülkeleri için olduğu kadar küresel güç mücadelesi veren dünya devletlerinin ve uluslararası oluşumların da ilgi odağı olmuştur. Sovyetlerin dağılmasından sonra sayıları beşe çıkan kıyıdaş devletlerin arasında enerji kaynaklarının paylaşımı ve transferi meselesi hukuki statü sorununu ortaya çıkarmıştır. Rusya ve İran'ın Sovyetler Birliği döneminde yapılan antlaşmalara göre paylaşım yapılmasındaki ısrarcı tavırları sorunun uzun süre çözülememesinde etkili olmuştur. Rusya ve İran açısından sorunun çözümünde çözümsüzlükten yana bilinçli bir politika yürütüldüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Bölgede yaşanan diğer sorunlar da statü sorunuyla doğrudan ya da dolaylı bağlantılıdır. Statü sorununun çözümü diğer sorunların çözümünde de etkili olacaktır. Hukuki statü sorunu Hazar'ın deniz (açık, kapalı, yarı açık) mi, göl mü, özel statüde mi olduğu tartışmaları üzerinde şekillenmiştir. Bu çalışmada Hazar Havzasının coğrafi, jeopolitik, jeoekonomik özelliklerine yer verilmiş, bölgeyi önemli hale getiren unsurlar üzerinde durulmuştur. Hazar'da güç ve çıkar mücadelesi veren bölgesel ve küresel güçlerin politikaları etraflıca incelenmiştir. Kıyıdaş devletler arasında yaşanan problemler genel bir başlık altında değerlendirilirken statü problemi ayrı bir başlık altında kapsamlı bir şeklide ele alınmıştır. Statü probleminin tarihsel gelişimi dönemlere ayrılmak suretiyle incelenmiştir. Kıyıdaş devletlerin statünün tespiti ile ilgili olarak ileri sürdüğü tezler bölgeye uygulanabilirlik ve ihtiyaca cevap verebilirlik açısından ele alınmıştır. Bu çalışmanın amacı Hazar'ın özel statüde olduğunu, buna bağlı olarak da tüm tarafların imzalayacağı çerçeve bir anlaşma ile Hazar'ın statüsünün belirlenebileceğini, sonrasında ise bu çerçeve anlaşma doğrultusunda ihtiyaca göre gelişen şartlar ve değişen dengelere göre düzenlemeler yapılması gerektiğini ortaya koymaktır. Bununla birlikte statü sorunun çözümünün sürdürelebilir olup olmamasının, bölge ülkeleri ile bölgede etkinlik kurmak isteyen bölgesel ve küresel güçlerin siyasi ve ekonomik çıkarlarına bağlı olarak değişebileceğine de vurgu yapılmıştır. Today, the role of energy in national security policies of states is an undeniable fact. Countries have sought different sources to provide uninterrupted supply of energy at affordable prices by diversifying their energy resources. Therefore, with its energy reserves, the Caspian Sea has become the center of attention for the countries of the region who want to increase their welfare levels with their energy reserves, as well as the global power states and international formations. The issue of the sharing and transfer of energy resources among the riparian states, which rose to five after the collapse of Soviet Union, raised the question of legal status. Russia's and Iran's persistent attitudes towards sharing according to the treaties made during the Soviet Union were effective in not solving the problem for a long time. It can be said that Russia and Iran implemented a conscious policy in favor of non-solution in the solution of the problem. Other problems in the region are directly or indirectly linked with the status issue. The solution of status issue will trigger to solve other difficulties. The problem of legal status has been based on the discussions of whether the Caspian Sea is a sea, a lake or special status. In this study, the geographical, geopolitical and geoeconomic characteristics of the Caspian Basin were mentioned and the factors that make the region important were emphasized. The policies of regional and global powers struggling for power and interest in the Caspian Sea have been examined in detail. While the problems among the riparian states were grouped under a general heading, the status problem was discussed in a comprehensive way under a separate heading. The historical development of the status problem was examined by dividing into periods. The theses put forward by the riparian states regarding the determination of the status was discussed in terms of applicability and responsiveness to the region. The aim of this study was to reveal that the Caspian Sea has special status and that the Caspian Sea status can be determined by a framework agreement signed by all parties, thereafter, the necessity of making arrangements according to the conditions and changing balances in line with this framework agreement. In addition, it was emphasized that whether the solution of the status problem is sustainable or not can be changed depending on the political and economic interests of the countries in the region and the regional and global powers that wish to establish activity in the region.
Öz Bu makalede, hicrî VIII. asırda yaşayan Yemenli Hanefî fakîhi ve müfessir Ebû Bekir el-Haddâd'ın ve onun " Tefsîru'l-Haddâd " ismiyle meşhur " Keşfü't-tenzîl fî tahkîki'l-mebâhis ve't-te'vîl " adlı eserinin tanıtılması konu edilmiş; dolayısıyla Haddâd'ın ilmî kişiliği ile tefsir yöntemi-nin saptanması ve eserinin tefsir metodolojisi açısından incelenerek tefsir tarihindeki yeri ve öneminin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu çerçevede tefsirin muhtevası kısaca tanıtılmış; bununla birlikte eserin genel özellikleri tetkik ve kaynakları tespit edilmiş; eser bu kaynaklarla karşılaştırılarak müellifin tefsirini oluştururken bunlardan ne ölçüde istifade ettiği irdelenmiştir. Bu şekilde Ebû Bekir el-Haddâd'ın genelde temel İslam bilimlerine özelde ise tefsir ilmine katkı-larının belirlenmesine çalışılmıştır. Anahtar kavramlar: Ebû Bekir el-Haddâd, Keşfü't-tenzîl fî tahkîki'l-mebâhis ve't-te'vîl, tefsir, müfessir, Yemen Abu Bakr Al-Haddad And The Sources of His Tafsir Al-Qur'an Abstract Subject of this article is to introduce 8 th Hijri century Yemenite mufassir and Hanafi faqih Abu Bakr al-Haddad and his tafsir entitled " Kashf al-tanzil fi tahqiq al-mabahith wa-al-ta'wil ". It is intended to determine Al-Haddad's scholarly stature and his method of tafsir, thus ascertaining his contribution to science of exegesis, as well as to analyze his tafsir in terms of tafsir methodology and to elicit its prominence in tafsir history. In this context, the content of " Tafsir al-Haddad " is shortly presented and its general features are elaborated. Thereafter, the sources of the tafsir are introduced and it is compared with these sources to determine to what extent the mufassir utilized these works. Thus, it is aimed to determine Al-Haddad's contribution to Islamic sciences in general and the science of tafsir specifically.
Yedinci ve onuncu yüzyıllarda güçlü teşkilâtı, ticarî faaliyeti, dinî hoşgörüsü ve iktisadî refahı sayesinde Kafkaslar ile Karadeniz'in kuzey düzlüklerinde İdil'den (Volga) Dnyeper (Özi)-Çolman'a (Kama)' ve Kiyev'e kadar uzanan sahada siyasî istikrar sağlayan Hazar Hakanlığı, Doğu Avrupa tarihinde büyük rol oynayan ve düzenli bir devlet kuran ilk Türk kavmidir.1
İbnü'l-Esir: Hayatı, Eserleri ve Tarihçiliği, 2023
İbnü’l-Esîr, 555-630/1161-1233 yılları arasında yaşamış ve İslam coğrafyasında meşhur olmuş tarihçi ve hadisçidir. Kendisine kadar ulaşan tarihî malzemeleri titizlikle toplamış ve tarih yazıcılığı birikimine katkı sunarak kendisinden son- raki nesillere işlediği bu malzemeyi miras bırakmıştır. Tarih boyunca Müslümanlar, bu mirası dikkatli bir şekilde koru- mak için gereken önemi göstermişlerdir. Öyle ki farklı coğ- rafyalarda yaşayan Müslümanlar, İbnü’l-Esîr’in eserlerini kendi dillerine çevirmişlerdir. Dolayısıyla tarih boyunca Müslümanların gündeminde kalmayı başaran bu eserler gü- nümüze kadar ulaşabilmiş ve günümüzde yaşayan pek çok milletten insan, İbnü’l-Esîr’in bu eserlerine muttali olmak suretiyle onun mirasçıları olmuşlardır. İbnü’l-Esîr’in eserleri sadece İslam coğrafyasında değil Hristiyan coğrafyasında da ilgiyle karşılanmıştır. Özellikle Hristiyan coğrafyasının yakından takip ettiği konulardan bi- ri olan Haçlı Seferlerini bizatihi gözlemleyerek veya başka gözlemcilerden nakillerde bulunarak bu seferler hakkında bahsi geçen coğrafyada yaşayan kimselere Müslüman bir ta- rihçi gözüyle farklı veriler sağlamıştır. Hal böyleyken çalışmamızla ilgili olarak tarih yazıcılığı konusunda önemli bir konuma sahip olan İbnü’l-Esîr’in, ta- rih tasavvuruna ilişkin ilkelerine ulaşmak ve buradan hare- ketle onun tarihe yaklaşım biçimini tespite yönelik veriler elde etmeye çalışmak, araştırmamızın temel amacını teşkil etmektedir. İbnü’l-Esîr’i daha iyi anlamak için hayatına iliş- kin bilgiler de öncelikli olarak verilmiştir. Çalışmamız, Giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında konuya hazırlık yapmak üzere araştırmanın konu- su, amacı ve önemi, konu ile alakalı çalışmalar, araştırma ya- parken kullanılan yöntemler işlenmiştir. Daha sonra tezimi- zin konusu olan İbnü’l-Esîr’in hayatı ve eserleri birinci bö- lümde, tarihçiliği ve metodolojisi ise ikinci bölümde ince- lenmiştir.
Dini Araştırmalar
Öz Moğol akınlarıyla birlikte günümüz Afganistan coğrafyasında ortaya çıkmış Türk kavimleri arasında sayılan Hazaralar, 13’ncü asırdan itibaren kaynak ve metinlerde kendine yer bulmuştur. Keza İslam devletleri tarihinin önde gelen şahsiyetlerinden addedilen Bâbürlüler Devleti’nin kurucusu Sultan Bâbür, çok erken yaşlarda Fergana’da yönetime gelmesi ve ardından Delhi’ye kadar uzanan mücadelesinde karşılaştığı hadiseleri ve askeri faaliyetleri kaydederken kaleme aldığı türünün ilk örneği sayılan Bâbürnâme adlı hatıratında Hazaralara da değinmiştir. Devlet adamlığı yanında çok iyi bir gözlemci ve tahlil yeteneğine sahip olduğu görülen Bâbür Şah, Hazaraların yaşadığı yerleri, takındıkları tavır ve davranışlar hakkında kıymetli bilgilere eserinde yer vermiştir. Araştırma, Çağatay lehçesinde yazılmış olan Bâbürnâme’nin Reşit Rahmet Arat’ın günümüz Türkçesine çevrilmiş eseri ve Anette Susannah Beveridge’nin İngilizce çevirisi metinlerinin mukayeseli tahkikinden neşet ederken, Hazaraların k...
JOURNAL OF SOCIAL, HUMANITIES AND ADMINISTRATIVE SCIENCES, 2021
Hazar Devleti Doğu Avrupa tarihinde rol oynamış önemli Türk devletlerinden biridir. 7 ve 10. Yüzyıllar arasında güçlü devlet teşkilatı, canlı ticari faaliyeti, dini hoşgörüsü ve iktisadi refahı ile Kafkaslar ve Karadeniz'in kuzey düzlüklerinden Kiyef'e uzanan sahada siyasi istikrarı sağlamış bir Türk devletidir. Tarihte Türkler süreç içerisinde çeşitli dinleri kabul etmişler ve yakın ve uzak geleceklerini devletlerin siyasi ve politik durumlarını yönlendirme gayreti içerisinde bulunmuşlardır. Bu durum Uygur Türkleri ile başlamış onların Maniheizm dinini benimsemeleri gerek kültürel gerekse askeri ve ekonomik açıdan Türk tarihini etkilemiştir. Konumuzun temelini teşkil eden Hazar Türklerinin Museviliği kabul etmesi ve bu dinin Kafkasya'da bir denge unsuru olması önemlidir. Bir kısım Türk boylarının da Museviliği kabul etmeleri ile birlikte bu din çoğunlukla Hazar Türkleri ile ilişkilendirilmiş ve bu konuda birçok bilimsel araştırma yapılmıştır. Bu çalışmada Hazar Türklerinin hangi sebep ve amaçlar ile nasıl ve ne şekilde Museviliği kabul ettikleri sonuçları ile birlikte incelenmeye çalışılmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1991
Journal of International Social Research, 2020
Hicrî Birinci Asırda İslâmî İlimler -I-, 2020
History Studies International Journal of History, 2012
Journal of Religious Culture = Journal für Religionskultur, 2017
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (C.19), 1999
Dini Araştırmalar Dergisi / The Journal of Religious Studies, 2022
Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2019
Felsefe Dünyası, 2004
Turkish Academic Research Review - Türk Akademik Araştırmalar Dergisi [TARR], 2018