Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, Özgür Yayınları eBooks
Özet Bu çalışmamızda "Eskiçağ Anadolu'sunun Antropomorfik Kapları"nı ele aldık. Eskiçağ kültürü araştırmalarımızda bu konuyla ilgili fark ettiğimiz bazı eksiklikleri gidermek hem alanımıza yeni katkılar sağlayacak hem de bu alanda uluslararası bağlantıları ortaya çıkaracaktır. Başka bir ifadeyle kültürel akışın uluslararasındaki önemini vurgulayacak ve dolayısıyla bu alanın global bütünlüğünü sağlayacaktır. Çalışmamızda Anadolu coğrafyasında ortaya çıkarılmış antropomorfik kapların, taramızdan düzenlenmiş kap biçimsel, bezemesel ve kronolojik tipolojisine yer verilmiştir.
Journal of Turkish Studies, 2014
Güneydoğu Anadolu Bölgesine ait çeşitli merkezlerden el geçen ve Anadolu'daki birçok müzede sergilenen kabartma desenli sırsız seramikler içinde, üst bölümü yarım küre, alt bölümü konik yapılan ve formundan dolayı "kürevî-konik" olarak isimlendirilen kaplar, önemli bir grup oluşturmaktadır. Bu kapların fonksiyonları uzun süre belirlenememiş, el bombası, cıva kabı, parfüm kabı, ilaç kabı, ateş körüğü, kandil topu ve içecek kabı olabileceği konusunda çeşitli tartışma ve yorumlara yol açmıştır. Söz konusu eserler ağız, boyun ve gövde bölümlerinden oluşmaktadır. Ağız, eserlerin bir kısmında form bilgisi vermeyecek şekilde tamamen kırıktır. Diğerlerinde ise merkezinde ufak çaplı silindirik delik bulunan kürevi görünüştedir. Boyun ise, sağlam durumda olanlarda genellikle derin kazıma ile iki kenarı belirginleştirilmiş profilasyonla yayvan görünüşlü bir geçiş niteliğindedir. Gövde formu bakımından eserler genellikle boyundan itibaren profilli kademeler ile genişletilerek kürevî şekle dönüşmüş, daha sonra alta doğru konik görünüşle sivrileştirilmiştir. Eserlerin tamamının yapım tekniği aynıdır. Gövde, yekpare yapılmış ve üzerine ayrı bir parça olarak boyun ve ağız sonradan tutturulmuştur. Ağız ve boyunun imalatında çark kullanılmış olmalıdır. Kürevî-konik kapların süslemesi genellikle üst-kürevî bölümde bulunmakla beraber, az sayıda eserde konik bölüme kadar devam ettirilmiştir. Daha ziyade geometrik, bitkisel ve mask biçiminde insan figürleri dekoratif unsur olarak görülmektedir. 12.-14. yüzyıllara tarihlendirdiğimiz kürevî-konik kapların bugünkü Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Artuklular'a ait olduğu söylenebilir.
Arkhaia Anatolika 3, 2020
Son yıllarda artan bir ilgiyle çalışılmaya başlanan minyatür nesneler, ev, mezar ve kült kontekstinde karşılaşılabilen bir buluntu grubunu teşkil ederler. Süregiden tanım ve terminoloji oluşturma çabaları, minyatürleştirme olgusunun ardında yatan zihin yapısının keşfine yönelik çözümleme girişimleri, bu nesnelerin doğasına dair kavrayışımız üzerinde etkili olmuştur. Minyatür kaplar minyatürleştirmenin dinsel bağlamda sıklıkla ve genellikle büyük miktarlarda karşılaşılan ifadelerindendir. Önceleri daha çok gerçek boyutlu muadillerinin ekonomik temsilleri olarak görülen bu kaplar, şimdilerde gerçekliğin hissiyat doğrultusunda manipüle edilmesine vesile olan nesneler olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışmada, Anadolu’da minyatür kapların dinsel bağlamda kaydedildiği merkezler taranarak, seçilmiş örneklerle alandaki çalışmalara üst bakış sağlanması amaçlanmıştır. Çalışmanın ilk kısmında minyatürleştirme olgusu ve minyatürlere dair çözümlemelere yer verilmiş, kült kontekstinde ele geçen minyatür kapların bağlamdaki temsiline odaklanılmıştır. Bu nesnelerin buluntu durumu, düzenlemesi, işlevselliği, miktarı, hangi hissiyatı aktardığı ve ritüeldeki rolü üzerine çıkarımlar aktarılmıştır. Çalışmanın ikinci kısmında ise Anadolu’da minyatür kapların kült kontekstinde ele geçtiği merkezlerden belirli bir örüntü takip edilebilen örnekler aktarılmıştır. Minyatür kaplar çoğu durumda orijinal konumu ve düzenlemesi içerisinde değil, depozitlerde yığınlar halinde ele geçmektedir. Bu durum, bağlama göre anlam kazandığı varsayımından hareketle değerlendirilen bu nesnelerin anlamlandırılmasını güçleştirmektedir. Ancak in situ olarak kaydedilen bazı istisnai kontekstler, minyatür kapların dinsel bağlamdaki düzenlemesini yansıtmasının yanı sıra, kutsal alanın kimliklendirilmesi ve/veya mekandaki ritüelin tanımlanmasında, insan davranışına dair çıkarımlara ulaşılmasında etkili olabilmektedir. Belirtilen coğrafyanın çeşitli merkezlerinden gelen bu örneklere konu olan buluntu gruplarının tanımlı kutsal alanlar içerisinde ele geçtiği durumlar olduğu gibi; zaman zaman kap formu, yanındaki diğer buluntular ve düzenleme itibariyle bulunduğu konteksti tanımlayacak ve “kutsallık” atfedecek şekilde karşımıza çıkabildiği de kaydedilmektedir.
Anadolu Araştırmaları / Anatolian Research
Bayraklı Höyüğü (Eski Smyrna) kazıları çerçevesinde 2017 yılından itibaren "Batı Açmaları"nda yürütülen çalışmalarda Erken Tunç Çağ sonu ve Orta Tunç Çağ başlangıcına tarihlenen veriler açığa çıkarılmıştır. Başlıca 3 mimari yapı katıyla temsil edilen alanın, Erken-Orta Tunç Çağ geçiş dönemine tarihlenen I. Tabaka'sından ele geçen seramik bulguları içinde antropomorfik (insan yüzlü) kap parçalarına rastlanmıştır. Söz konusu tabakadan elde edilen seramik repertuvarı içinde az sayıda örnekle temsil edilen insan yüzlü kapların, farklı tipte ve özellikteki kaplardan oluştuğu dikkati çekmektedir. Bu makalede, Bayraklı'nın I. Tabakasında bulunan antropomorfik kaplar, form, mal ve bezeme özellikleri açısından değerlendirilerek Batı Anadolu'daki diğer Tunç Çağ merkezlerinde bulunan örneklerle karşılaştırma yoluna gidilmiştir. Buna göre Bayraklı'daki örnekler, form ve bezeme açısından ele alınarak Batı Anadolu arkeolojisindeki yeri üzerine bir değerlendirme yapılmıştır.
Sosyal Bilimlerde Güncel Tartışmalar 14, 2023
2024
Anadolu’nun farklı bölgelerinde, başrahip yönetiminde, özerk bir idari yapıya sahip olan tapınak devletlerinin geçmişi Mezopotamya medeniyetlerinden Sümerlere kadar uzanmaktadır. Tapınak devletleri başrahip yönetimi altında, geniş tarım arazilerine ve çok sayıda kutsal köleye sahiptir.Tapınak devletlerinin yönetim sistemi teokratik bir monarşi görünümündedir. Başrahiplerin hakimiyetinde olan tapınak devletleri yaşadıkları dönemde diğer devletler ve halklar tarafından saygı duyulan önemli kült merkezleridir. Buradan hareketle Mezopotamya’da ortaya çıkan ilk tapınaklar, kentler ve Mezopotamya inanç sistemi üzerinde durulmuş ve bu bağlamda Anadolu ile Mezopotamya etkileşimi ele alınmıştır. Anadolu’daki tapınak devletlerinin tarihsel süreçleri, idari yapısı, etkinliği ile özellikle Hellenistik ve Roma Dönemi’nde yaşanan gelişmeler üzerinde durulmuştur.
Sütun kaidelerinin bezemeli olarak yapılması, Anadolu Mimarlığı'nda Hellenistik Dönemden itibaren görmeye başladığımız Attika kökenli bir uygulamadır. Didyma Apollon Tapınağı ve Sardes Artemis Tapınağı ile başlayan ve Hermogenes'e atfedilen yapılarda farklı biçimlerde karşımıza çıkan bu uygulama, Erken Roma Dönemi ve sonrasında da devam etmiştir. Bezemeli sütun kaideleri Hellenistik Dönemde, çoğunlukla, boyutları ve süslemeleri ile hemen hepsi birer prestij yapısı olan tapınaklarla özdeşleşmişken, Erken Roma Döneminden itibaren giriş kapıları ve onur anıtlarında da görülmeye başlanmıştır.
Ö¤r.Gör. Yusuf POLAT (Ünite 3, 4) Yrd.Doç.Dr. B. S. Alptekin ORANSAY (Ünite 5, 6) Doç.Dr. A. Tolga TEK (Ünite 7, 8) Editör Doç.Dr. Hüseyin Sabri ALANYALI
The aim of this study is to identify and classify Istanbul Anatolian side. For this reason, first the main landforms in the region are identified, and subsequently the geographical distribution of these landforms is stated. In the study, the related sections of the Turkey Topography Maps with a scale of 1/25.000 are used as a main material. The geological characteristics are composed of geological maps and reports with various scales which are prepared by different researchers. The thematic maps of this study are designed by the program called ArcInfo/ArcMap 10.0. At various times, scientific and technical field work was realized in the study area. It is understood that the topography of the field spent multigeomorphological cycle under controlled by different factors and processes. Besides the main landforms developed with different features, it is found that there are also many elemantary landforms which belong to fluvial, coastal, karst and volcanic topography at the examination field. It is found that the most dominant landform of the region is the river, therefore the fluvial landforms are more dominant around the region.
2020
Özet: Kimilerinin ağıt olduğunu dayattığı, kimilerinin ise ağıt olmadığı, hatta oturak havası olduğunu iddia ettiği “Hey Onbesli” türküsü üzerindeki, yöresi ve turu ile ilgili tartışma zaman zaman gündeme gelmektedir. Bir taraftan bu tartışma devam ederken, diğer taraftan da Anadolu dışından türkünün üç ayrı çeşitlemesi ve bir adet Radyo kaydı tespit edilmiştir. Bu çeşitlemeler sözel ve ezgisel yapıları birbirinden farklı Kerkük, Kirim, diğeri de Kırım'dan Romanya’ya taşınmış üç ayrı çeşitlemedir. Türkülerde ana sözler değişmiş ve eklentiler yapılmış olsa da nakarat sözleri kalıp ezgisi ve ezgi örgüsü neredeyse hiç değişmeden taşındıkları coğrafyalarda yeni bir yaratımla, çeşitleme halini almıştır. Türkü, Kirim, Romanya ve Kerkük çeşitlemelerinin yanında, Bulgaristan’ da Mestan Hüseyinov tarafından 1970’li yılların sonu veya 80’li yılların başlarında Sofya radyosunda okunmuştur, ancak sanatçının okuduğu bu icra o bölgeye ait bir varyant veya çeşitleme değildir.
Yekta Demiralp Anısına Sanat Tarihi Yazıları, 2020
Since ancient times, people have sought various ways to find and use water effectively in the geography where water has suffered. One of these remedies is the Saqia known as the water closet and the Nauras, one of the more developed species. In the Middle Ages, especially in the Islamic world, these tools, which are widely used in hydraulic systems, have been able to irrigate farmland, in addition, water needs of mosques, baths, bazaars and houses were met. Harran, one of the hottest regions in Anatolia, found many water-related building remains and vessel types during the excavations. The jugs, mugs and large water cubes, as well as the Saqia vessels, which appeared with their interesting forms, contain the first examples known to have existed in Anatolia so far. These containers, which are produced from a well or riverside to connect to pots designed to raise and transfer water, come in various forms. Although the Saqia vessels were discovered in many areas during excavations in Israel, Syria and Egypt, they were never introduced during the excavations in Anatolia. The aim of our research is to determine the presence of sakiya vessels in Harran and Anatolia, and to assist in the evaluation, determination and dating of their environment with other components such as water wells and canals.
2015
The subject of this study is ‘Evolution, Geographical Distribution and Dating of Bottle Shaped Forms in the Context of Relations between Anatolia and its Southern Neighbors’. The main purpose of this study is to reveal the evolution, geographical distribution and dating of bottle shaped forms which are also called ‘Syrian Bottles’. These bottles are found in remains of Early Bronze Age and Middle Bronze Age settlements and it is known that some of them produced locally and some of are imported. In addition to this, it is pointed out that these pottery forms had special areas of utilization. Also, origins and from where and in what ways did these pottery forms brought in Anatolia has researched. To examine these pottery forms, ‘bottle’ shaped forms in remains of Early Bronze Age settlements in Anatolia were determined and categorized typologically. Main principle in categorizing these forms was the ability to stand by them on a plane and they separated according to this principle into two main sections. Under these sections, these potteries are sorted according to form characteristics and ornaments from the simplest to more advance as subsections. To further investigate this case, some bottle shaped pottery which are stored in ‘İstanbul Arkeoloji Müzeleri-Eski Şark Eserleri Müzesi’ storage with unknown origins are thoroughly examined, photographed, detailed drawings are made, and these findings added to typological study. A distribution map and graphic has prepared in order to examine the distribution of pottery form which is one of the main questions of this study.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2014
Özet Tektonik Jeomorfoloji araştırmalarında yoğun olarak kullanılan morfolojik gözlem; morfolojik birimlerin tespiti, birimlerde meydana gelen değişim, aktif tektonik gibi birçok konunun aydınlanmasında önemli bir etkiye sahiptir. Jeomorfologların yıllardır arazide kazanmış oldukları bu morfolojik bakış açısı tecrübesi sayesinde birçok önemli bağlantılar tespit edilebilmektedir. Bu çalışmada Türkiye'nin önemli bir tektonik kuşağının bir bölümünü oluşturan Antakya-Kahramanmaraş grabeninde aktif tektoniğin etkisiyle oluşmuş olan morfolojik şekiller üzerinde durulacaktır. Antakya-Kahramanmaraş grabeni fay morfolojisinin çok belirgin olarak gözlemlendiği bölgelerden bir tanesidir. Ova tabanında Hassa leçeleri olarak bilinen genç volkanitler yer almaktadır. Graben kenarında yoğun olarak; derin ve ötelenmiş vadilere, yırtılmış veya asimetrik tepelere rastlanmaktadır. Bölgede yoğun olarak jeolojik çalışmalar ve kısmen de jeomorfolojik çalışmalar yapılmış olmakla birlikte salt fay morfolojisinin çalışıldığı bir çalışma mevcut değildir. Bu çalışma ile genç araştırıcıların araziye bakış açılarında değişim ve fayların tespiti hususunda morfolojik gözlemlerin oldukça önemli olduğu fikrinin verilebileceği düşünülmektedir. Morfolojik yöntemlerle fayların tespit edilmesi ve haritalandırılması ve de aletsel verilerin morfolojik gözlemlerle birleştirilmesi ile araziye genel bakış açısının oluşturulması bu çalışmanın amacını teşkil etmektedir.
XVIII. Türk Tarih Kongresi Kongreye Sunulan Bildiriler (I. Cilt), 2022
Göktürk Dönemi diğer sanat dallarında olduğu gibi maden işçiliği bakımından da önemli eserler ortaya koymuştur. Özellikle VIII. yüzyılın ortasında yoğun biçimde kullanıldıkları görüşü ağırlık kazanan Göktürk Dönemi'ne ait madeni kaplarda tunç, gümüş, altın ve bunların alaşımlarına rastlamak mümkündür. Bunlar arasında en çok gümüş kaplar karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte sözü edilen kapların bazen saf gümüş değil ama bakır ve altın da içerdikleri bilinmektedir. Özellikle VI. yüzyıldan sonra saf gümüş ürünlerin yanı sıra bakır ve yoğun bakıraltın ihtiva eden kaplar Güney Sibirya'da karşımıza çıkar. 1 Ayrıca altın kaplama örneklerin varlığı da bilinmektedir. 2 *
2013
Geomorphological Features of the Anatolian Side of Istanbul Province Current study aims to investigate the geomorphologic features of the Anatolian side of Istanbul; a product of elements and processes developed in the new tectonic period. In line with this aim, a detailed literature reviews were undertaken, and the obtained findings were validated with the help of several analyses and field studies. Geographical Information Systems (GIS) and Remote Sensing (RS) methods and techniques were utilized in study maps generation and analyses phases. In addition, OSL (Optically Stimulated Luminescence) dating process was undertaken to investigate the geologic formation and development characteristics in a healthier manner and some river and marine terraces were dated. The results of the study show that the study field has a topography with polycyclic characters with various landforms which underwent a lengthy and discontinuous process based on various morphological development and different elements and processes Time concept which started with the collection of first lithological stowage in LowerOrdovician continued with northward distortion resulted from the counter clockwise rotation of the study field?s horizontal axis when looked form the east and with the initialization of deformation with the help of the right lateral discharge in the vicinity of Marmara Sea in Middle-Upper Miocene. Distortion resulted from this situation called relief inversion in geomorphologic development caused the formation of valleys embedded in their products as a result of new energy obtained by drainage. Therefore, the study field obtained its current geomorphologic shape. The geomorphologic cycle however still continues today. Keywords: Geomorphological Features, Geographical Information Systems (GIS), Remote Sensing (RS), OSL (Optically Stimulated Luminescence) dating, İstanbul
Arkhaia Anatolika 3, 2020
The miniature objects, the subjects of increasing research interest in recent years, are a group of finds frequently encountered in the domestic, funerary and cultic settings. The ongoing efforts to develop definitions and terminology alongside with the analytical attempts to discover the mindset behind miniaturization have had an impact in our attempt of perception of the nature of these objects. The miniature vessels stand as the expressions of miniaturization frequently -and often in large quantities- discovered in religious contexts. These vessels, the formerly assumed economic representations of their full-sized counterparts, are currently considered as the objects manipulating reality in line with the emotions. This study aims to provide an overview of the research in the field through a survey of the selected examples where miniature vessels were recorded in religious context in Anatolia. The first part of the study gathers the analyses on the phenomenon of miniaturization and the miniatures with a special focus on the representation of miniature vessels in the cult context, providing the inferences of the setting, arrangement, functionality, quantity, emotion, and the role of these objects in ritual. The second part of the study presents the examples displaying certain patterns among the centres where miniature vessels were found in the cult context in Anatolia. The miniature vessels have often been unearthed en masse in the deposits rather than in their original settings, which makes it difficult to interpret these objects evaluated based on the assumption that they gain meaning according to the context. However, some exceptional in situ contexts besides reflecting the religious arrangement of miniature vessels may also effectively identify the sacred space and/or define ritual and reach inferences of human behaviour. There are cases where these groups of finds were uncovered in already identified sacred spaces, whereas there are also some that these miniature vessels attribute “sacredness” to the spaces where they were found based on the vessel form, the assemblage and the setting.
Cam Kapların Mobil Uygulama ile 3B Modellenmesi: Aksaray Müzesinde Bulunan Amphoriskos ve Antropomorfik Kap Örneği, 2023
Özet Kültürel miras, toplumların geçmişlerinden gelen değerli unsurları içeren ve gelecek nesillere aktarılan bir zenginlik kaynağıdır. Bu miras, tarih, sanat, gelenekler, el sanatları, dil, müzik, mimari ve en önemlisi arkeoloji olmak üzere daha birçok alanı içerir. Kültürel mirasın korunmasında arkeolojik anlamda bilimsel kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkan arkeolojik eserlerin belgelenmesi, iklim kontrolü, aydınlatma, sergileme, güvenlik, temizlik-bakım, ziyaretçi kontrolü vb. görevler müzelere düşmektedir. Bu çalışma ile Aksaray Müzesinde bulunan cam malzemeden üretilmiş Amphoriskos ve Antropomorfik Kap Örneği mobil uygulama (polycam) ile üç boyutlu (3B) modelleri oluşturulmuştur. Çalışma sonucunda cam eserlerin hassas ve kırılgan yapıları nedeniyle belgeleme işlemleri esnasında eser üzerinde hasar meydana gelme ihtimali gibi yaşanan olumsuz durumlar en aza indirgenmesi sağlanmıştır. LİDAR özellikli Iphone 14 Pro mobil telefon ve Polycam isimli mobil uygulama ile 3B modelleme yapılarak cam eserlerin kırılgan yapıları nedeni ile zarar meydana gelme ihtimali aza indirgenmiş, zamandan tasarruf sağlanmakla birlikte, oldukça yüksek çözünürlükte modellenen eserlerin saklanması, eserde meydana gelen yüzey ve kimyasal değişiklikler noktasında restorasyon çalışmaları için 3B veri imkânı sunmaktadır. Bununla birlikte 3B modelleme çalışmaları sonucunda obj. formatında elde edilen veri, video görüntüleme programı yardımı ile LCD (Liquid Crystal Display) ekranda Aksaray Müzesi teşhir salonunda sergilenmiş olup, çağdaş müzecilik anlayışına katkı sağlanmıştır.
Türkiye Ekonomisinin Güncel Sorunları 1, 2023
Anadolu Kaplanları, Türkiye'de son yıllarda ekonomik güç merkezi olarak ortaya çıkan ve hızla büyüyen bir grup şehri ifade eder. Bu şehirler, Türkiye'nin orta ve doğu bölgelerinde yer almaktadır. “Anadolu Kaplanları” kavramı genellikle bu şehirlerin müşterek ekonomik başarılarını ve ülkenin ekonomik büyümesini yönlendirme potansiyellerini tanımlamak için kullanılır. Bu şehirler; Kayseri, Gaziantep, Konya, Denizli, Kahramanmaraş ve Balıkesir’den oluşmaktadır. Anadolu Kaplanları; stratejik konumları, proaktif yerel yönetim politikaları ve vasıflı işgücü sayesinde son yıllarda önemli bir ekonomik büyüme performansı ortaya koymuştur. Anadolu Kaplanlarının başarısının ana nedenlerinden biri, stratejik öneme sahip olan konumlarıdır. Konumları, onları ticaret için önemli bir merkez haline getirmektedir. Bu başarıya katkı sağlayan bir diğer faktör de yerel yönetimlerin proaktif politikalarıdır. Yerel makamlar; yeni yatırımları çekmek, girişimciliği desteklemek ve elverişli bir iş ortamı yaratmak için proaktif bir yaklaşım benimsemiş ve sanayi bölgeleri kurmuş, yeni işletmeler için mali teşvikler sağlamış ve bürokrasiyi hafifleterek, düşük vergiler ve akıcı düzenleyici süreçler gibi iş dostu politikalar oluşturmuşlardır. Anadolu Kaplanlarının Türkiye'nin ekonomik büyümesini yönlendirme ve gelecekte daha da başarılı olma potansiyeline sahip olduğu öngörülmektedir.
ve her yılın Mart-Ekim ayları arasında arazi çalışmaları gerçekleştirilmiş ve toplam 63 tipulid taksonu belirlenmiştir. Arazi çalışmalarının yapıldığı her bir ay 4 haftaya ayrılmıştır. Örneklerin toplandığı tarihin denk geldiği hafta işaretlenerek tipulid türlerinin uçuş zamanları belirlenmeye çalışılmıştır. Ergin tipulid örneklerine Mart'tan Ekim'e kadar hemen hemen her ayda rastlanılmıştır. Bununla birlikte en fazla taksonun Mayıs ayında (53), en az ise Ağustos (7) ayında uçtuğu belirlenmiştir. Diğer aylarda 9-38 arasında değişen sayılarda tipulid taksonuna rastlanılmıştır. Üç taksona ait örnekler bütün aylarda bölgede uçarken, 11 taksonun erginlerinin uçuş zamanının bir ayla sınırlı olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlara göre türlerin büyük bir kısmının uçuş zamanları Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına rastlamaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.