Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023
Düşünen Şehir Dergisi, 2020
yılından bu yana yılda en az dört sayı olarak internet üzerinden yayımlanan uluslararası hakemli bir dergidir. Uluslararası İndekslere ve kütüphanelere sınırlı sayıda matbu olarak da gönderilmektedir. Dergimizin yayın faaliyetleri, CMT GRUP Ajans W.T. Yayıncılık adı altında yürütülmektedir. SocIndex, Pubget, DRJI, WorldCat vb. uluslararası indeks ve veri tabanları tarafından taranmaktadır. Dergimiz aynı zamanda pek çok uluslararası kütüphanede listelenmektedir.
Kuruldukları andan itibaren İslâm âlemine hâkim olmak adına yayılmacı bir politika benimseyen Fâtımîler, zamanla siyasî ve ekonomik anlamda Ortadoğu’nun en önemli gücü hâline gelmişlerdi. Fakat sahip oldukları bu potansiyele rağmen I. Haçlı Seferi ordusu karşısında aciz kalmaları şaşırtıcı bir gelişmeydi. Ayrıca gerek Haçlıların bölgeye gelişleri sırasında gerekse de Kudüs’ü kaybetmelerinin ardından başlattıkları mücadelelerde yeterli derecede gayret sarf etmedikleri ve bu konuda samimi olmadıkları yönünde çıkan tartışmalar günümüzde hâlâ sürmektedir. Haçlıların bölgede uzun bir süre varlıklarını sürdürmelerini sağlayan en büyük faktörlerden biri de İslâm dünyasında yaşanan ayrılıklardı. Nitekim siyasî ve mezhebî anlamda farklılaşmanın bir sonucu olarak bölgedeki İslâm gücü münferit bir kimliğe bürünmüştü. Devletler kendi çıkarları doğrultusunda bir politika benimsemişlerdi. Bu doğrultuda attıkları adımlar ise zamanla Müslüman âlemine zarar vermeye başlamıştı. Zira Fâtımîler, Güney Suriye ve Filistin’deki egemenliklerini tehlikeye sokan Selçukluların güç kaybetmesi adına Haçlıların ilerleyişine göz yummuştu. Ayrıca Haçlılarla ittifak kurma yolunda başlattıkları politika, onların bölgede rahatça ilerlemelerini sağlamıştı. Bu durum ise I. Haçlı Seferi’nin başarılı olmasında pay sahibi olmuştu. Bu çalışmada, I. Haçlı Seferi (1096-1099) sırasında Haçlılar ve Fâtımîler arasında şekillenen diplomatik ilişkiler ele alınacaktır.
Konstantinopolis'in Düşüşü ve Bizans'ın Sonu; Doğu Makedonya Sırp hükümdar ailesi Dragaş'a mensup olan annesi Helene dolayısıyla Dragazes diye adlandırılan VIII. İoannes'in kardeşi Konstantinos 6 Ocak 1449 yılında Bizans'ın son imparatoru olarak ilan edildi. Osmanlı'da ise II. Mehmed'in başa geçmesi adeta Bizans'ın son zamanlarının habercisiydi. Sultan II. Mehmed Karaman seferinden sonra Konstantinopolis'in fetih hazırlıklarına başladı. Bizans imparatoru da kendi imkânları ölçüsünde önlemler alıyordu. Ancak bütün umudunu zayıfta olsa Batı'nın yardımlarına bağlamıştı. Cenova ve Venedik'ten az da olsa yardım geliyordu. Sultan II. Mehmed ise Rumeli Hisarını bitirdikten sonra Edirne'ye geçerek hazırlıklarına devam etti. Macar asıllı Urban, Saruca ve mimar Muslihiddin kuşatma için toplar dökmüşlerdi. Hazırlıklar bittikten sonra Konstantinopolis önlerine gelen II. Mehmed, 6 Nisan 1453'de büyük topu ateşleyerek kuşatmayı resmen başlattı. 18 Nisan'da ilk büyük hücum yapıldı. Kuşatmada Haliç'teki zinciri kırmak mümkün olmayınca askerlik tarihinde ilk kez 67 gemi Tophane'den yağlı kalaslar üzerinden yürütülerek Kasımpaşa'da Haliç'e indirildi. Artık imparatorlukta ümitsizlik hâkimdi. 23 Mayıs'ta II. Mehmet son defa olarak bir elçi göndererek kentin teslim edilmesini istedi. İmparator "ölmeye hazırız" diyerek teslim olmayı reddetti. 29 Mayıs'ta sabaha karşı bizzat padişah hücumu başlattı. Sabahın ilk ışıklarıyla Osmanlı sancağı surlara dikilmişti. Bizans'ın son imparatoru da son nefesini savaşarak verdi. Sultan II. Mehmed erkânı ile birlikte öğlene doğru şehre girdi ve doğruca Ayasofya'ya gitti. Konstantinopolis'in düşüşüyle birlikte Bizans İmparatorluğu da son bularak tarihin derinliklerine gömülmüş oldu 1453 29 .
Türk edebiyatı tarihinin erken dönemlerinden itibaren yazılmaya başlanan manzum sözlükler, her yüzyılda verilen örnekleri ile bir gelenek haline dönüşmüştür. Bir dile ait bilinmeyen veya izaha muhtaç kelimelerin öğretilmesi amacıyla hazırlanan bu sözlükler çoğunlukla iki dilli olarak yazılmış, devre ve döneme göre üç dilli sözlükler biçiminde de hazırlanmıştır. Farklı dönemlerde yazılan bu sözlüklerden bazıları diğer örneklerinin önüne geçmiştir. Bu durumun oluşmasında ilgili eserin içeriği, işlevi ve hitap ettiği çevrenin önemi önde gelen etkenler arasındadır. Manzum sözlükler içinde Türkçe-Farsça örneklerden olan Muğlalı Şâhidî Dede’nin Tuhfe-i Şâhidî adlı eseri ile Sünbül-zâde Vehbî’nin Tuhfe-i Vehbî adlı eseri tercih edilen manzum sözlükler arasındadır. Vehbî’nin Türkçe-Farsça sözlüğü yanında Nuhbe adını verdiği Türkçe-Arapça manzum bir sözlüğü de bulunmaktadır. Bu eseri de Tuhfe’si kadar beğenilmiş ve okutulmuş bir sözlüktür. Nuhbe’nin Elbistanlı Ahmed Hayâtî tarafından başlanıp oğlu Şeref Halîl tarafından tamamlanan şerhi de bulunmaktadır. Hayâtî-zâde Şeref Halîl, Rûhu’l-Edeb adını verdiği eserinin girişinde Vehbî’nin Nuhbe’sinde özellikle Arapça darb-ı mesel, deyimleri açıkladığı kısımları kapsayan yeni bir sözlük hazırlama arzusunda olduğundan bahseder. Vehbî’nin bütün olarak ele aldığı kısımları fasıllara ayıran, kıtalar ve bu kıtaları devam ettiren mesnevilerle ilgili bahsi genişleten Şeref Halîl’in bu eseri ile Nuhbe arasında benzerlikler olduğu görülmektedir. Bu çalışmada Vehbî’nin Nuhbe’si ile bu eserin şerhini de tamamlayan Hayâtî-zâde Şeref Halîl’in Rûhu’l-Edeb adını verdiği eserinin bir mukayesesi yapılacaktır. İki eser arasındaki ortaklık/ayrılıkların tespiti, manzum sözlük yazma geleneğinin anlaşılması ve eserler arası ilişkilerin ortaya konulması bakımından önem arz etmektedir.
Hanbalism and Hanbalities in the Viewpoint of Asharite Scholars (Disagreements and Accusations), 2018
Mezhepler arası ilişkiler, öncelikle söylemler üzerine bina edilir. Yaftalayıcı isimler ve olumsuz nitelemeler, çoğu defa olumsuz ilişkileri de beraberinde getirir. Her ikisi de Ehl-i Sünnet’in bir kolu olmasına rağmen Eş‘arî âlimlerin Hanbelîlere yönelik olumsuz dil ve üsluplarının incelenmesi, bu açıdan önem teşkil etmektedir. Eş‘arî âlimler açısından Hanbelîlik, kurumsal kimliği bakımından Ehl-i Sünnet sınırları içerisinde yer alan ve sahih bir din anlayışını temsil eden fırka konumundadır. Ne var ki kelamî meselelere yaklaşımda aklın yeri, Allah’a ait sıfatların tevili ve mushaftaki lafızların mahluk olup olmadığı konularında Hanbelîlere çok ciddi eleştiriler yöneltilmiş, ayrıca Haşviyye, Mücessime, ayak takımı, câhil gibi aşırı birtakım ithamlarda bulunulmuştur. Bu olumsuz nitelemelerin arkasında dinsel hassasiyetlerin yanı sıra temsil ettikleri din anlayışının meşruiyetini sağlamaya yönelik kaygılar yer almaktadır. Diğer taraftan Nizâmülmülk’ün vezir olmasıyla birlikte siyasal bakımdan desteklenmeye başlanmaları, fikirlerini yaymak için avantajlı bir konuma yükselmeleri ve bu uğurda gerekli tüm imkanlara kavuşmaları, çoğu defa Hanbelîlerin aleyhine bir gelişme kaydetmeleri de bunda etkili olmuştur. Zira Eş‘arîliğin yükselmesine karşı Hanbelilerin zaman zaman sosyal şiddete varan tepkisi, onların üslubuna yansımıştır. Anahtar Kelimler: Eş‘arîlik, Hanbelîlik, Akıl, Haberî Sıfatlar, Halku’l-Kur’an, İtham. Relations between sects are built on discourses first. Nicknames and negative qualifications often lead to negative associations. When viewed from this angle the bad accusations that the Ash'arite scholars use about the Hanbalities are really striking. So, both are included in the Ahl al-Sunnah. In terms of Ash'arî scholars, Hanbalism is a branch within the Ahl al-Sunnah and represents a true understanding of religion. However, the Hanbalites were subjected to very serious criticisms about the comment of Allah’s qualities, nature of the Holy Qur'an’s letters. Beside of this, they were accused of some extreme accusations such as Hashviyya, Mucessima, Mushabbiha, idler and ignorant. These negative qualifications concern with ensuring the legitimacy of the religious thought they represent, as well as religious sensitivities. On the other side, being supported politically after Nizam al-Mulk became vizier, to gain an advantageous position to spread their ideas and to get all the necessary opportunities for it influenced their language. Finally, the reaction of the Hanbalities to the rise of the Asharism, this reaction sometimes caused social violence, is reflected in their wordings too. Keywords: Asharism, Hanbalism, Mind, İnformed Devine Attributes, Halqu’l-Qur'an, Accusation.
Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 2021
Öz-Günümüzde Bitlis ilinin mütevazı bir ilçesi olan Ahlat, geçmişi antik zamanlara dayanan ve orta çağda büyük bir merkeze dönüşen önemli bir kenttir. Ahlat'ı orta çağda ticaret, kültür ve medeniyet merkezi haline getiren Ahlatşahların sona ermesinden sonra şehir Eyyûbîlerin hâkimiyetine geçti. Şehirde yarım asra yakın hâkimiyet kuran Eyyûbîlerin doğu kolu, Meyyafârîkîn'deki merkezlerini Ahlat'a taşımaları buraya verdikleri önemin bir göstergesidir. Bu çalışmada birçok Müslüman hanedana ev sahipliği yapan Ahlat şehrinin ticari hayatında kullanılan Eyyûbî sikkeleri ele alınacaktır. Eyyûbî meliklerinin burada kestirdikleri sikkelerde "Ebu'l-Feth" ve "Ermen Şah" lakaplarını kullanması dikkat çekicidir. Orta çağ İslâm dönemi sikkeleri ticari hayatın ve ekonomik yapının yanında hükümdarlık sembollerini göstermesi bakımından tarihi kayıtlardır. Bu minvalde Eyyûbî sikkelerinde kullanılan motif ve figürler devrin kültür, sanat ve el işçiliği gibi farklı yönlerinin anlaşılması açısından da önemlidir. Çalışmada Eyyûbîlerin doğu kolunun Ahlat'a hâkim olduktan sonra burada kestirdikleri sikkelerde kullanmış oldukları hâkimiyet sembolleri ve motifleri ele alınacaktır. Melik el-Evhad dönemine ait iki adet sikkenin tanıtımı yapılacaktır. Melik el-Eşref'in Ahlat'ta bulunduğu sırada iki adet sikke ve yerine tayin ettiği kardeşi Şerafeddin Gazi'nin de onun adına kestirdiği dört adet sikkenin tanıtım ve analizi yapılacaktır.
Journal of Turkish Studies, 2016
Ahîlik teşkilâtının Mevlevîlikle yakın bir ilişkisi bulunduğunu gösteren çok çeşitli işaretler mevcuttur. Mevlevîlik ve Ahîlik iki ayrı tarîkat/teşkilât olmalarına karşın birbirlerini tamamlayan özellikler göstermişlerdir. Mevlevîlik daha çok dinî-tasavvufî yönüyle, ahîlik ise halka-dünyaya yönelik konuları ele almasıyla ön plana çıkmıştır. Mevlevîlerdeki sema' merasimlerinin ahîlikte de yer alması, bu ilişkinin örnekleri arasında yer almaktadır. Ancak Mevlâna bazı ahî çevreleri tarafından kabul görürken bazı ahîler Mevlânâ'ya ve Mevlevîliğe muhalefet etmişlerdir.
Tarih ve Toplum , 1997
Bu makalede üzerinde durmak istediğimiz, Haçlı Seferlerinin ilanı ve arkasından girişilen hazırlıklardır. Haçlı Seferlerinin ortaya çıktığı koşulları ve nedenlerini mümkün olduğunca kısa şekilde özetlemeye çalışcağız.
EBÛ MANSÛR ES-SEÂLİBÎ'DE AHLAKÎ GÖRECELİLİK, 2019
Özet Arap edebiyatının en parlak dönemini yaşadığı hicri 5. yüzyılın edebiyatçılarından olan Ebû Mansûr es-Seâlibî'nin derleme tarzı eserlerinden birisi de "Tahsînu'l-kabîh ve takbîhu'l-hasen"dir. İnsanlar tarafından örfi manada güzel bulunan şeylerde çirkinlikler tam aksine çirkin ve kötü kabul edilen şeylerde de güzellikler bulunabileceği düşüncesinden hareketle kaleme aldığı bu eserde fikri donukluğun ve ahlaki sıradanlığın ilgi çekici bir üslupla kırıldığı görülmektedir. Bu eserde Modern bir kavram olan ahlaki göreceliğin (rölativizm) İslam literatürünün erken dönemlerinde kavram düzeyinde olmasa da pratik düzeyde ele alındığı düşünülebilir. Zira eser başlığından da anlaşılacağı gibi örfi değer yargılarının kimi zaman kişi, zaman ve ortama göre değişkenlik arz edebildiği üzerinedir. Yalan, cimrilik, kin, yaşlılık, hastalık mutlak anlamda kötü değerlendirilemeyeceği gibi kanaat, cesaret ve zühd gibi örfi manada güzel kabul edilen hasletlerde de yeri ve zamanına göre gayr-ı ahlaki olabilmektedir. Bu makale müellifin konuyu ele alış biçimini ele alacaktır. Abstract One of the compilation-style works of Abu Mansur al-Seâlebî, one of the poets of the 4th century who lived the most brilliant period of Arabic literature, is Mans Tahsînuındanl-kubhi and takbîhuadıl-husn Arap. It is seen that the idea frostiness and moral mediocrity are broken in an interesting style in this work, which is written in the light of the idea that there can be beauties in the things that are considered as ugly and bad by the people. In this work, it can be considered that a modern concept of moral relativism (relativism) is dealt with at the practical level, although not at the level of concept, in the early period of the Islamic literature. As it can be understood from the title of the works, it focuses on the fact that customary value judgments can sometimes vary according to person, time and environment. Lies, stinginess, hatred, old age, the disease can not be evaluated in the absolute sense, such as conviction, courage and zühd as well as accepted in the sense of being in the sense of time and time may be unethical moral beers. This article will address the author's way of handling the issue.
Haçlı seferleri siyasi, sosyal, dini, ekonomik, psikolojik ve araştırıldıkça daha da çeşitlendirilecek sebepler silsilesine bağlanan bir Doğu-Batı karşılaşmasının tarihçesidir. Bu makalede Eyyubi-Haçlı karşılaşmasının genel mantığı ve siyasal alt yapılanması tespit edilmekle beraber özelde Eyyubilerin üçüncü büyük sultanı el-Melik el-Kamil ile Alman imparatoru ve Sicilya kralı olan II. Friedrich arasında yapılan 1229 tarihli Yafa antlaşmanın mahiyeti irdelenecektir. Beşinci ve altıncı Haçlı seferlerinin Eyyubiler'in merkezi Mısır üzerine olan baskısı sonrasında yapılan bu antlaşma ile Kudüs tekrar Haçlıların eline geçecektir. Bu el değişiminin belirli şartları mevcutsa da Kudüs'ün uzlaşıda ki yeri yani Haçlıların kutsal şehirlerine kavuşmalarının yankıları nasıl değerlendirilmelidir? Eyyubiler'in siyasi başarısızlığı olarak mı? Haçlılar'ın dini zaferi olarak mı? ya da konjönktürel durumun gereği olarak mı? Makalede bu soruların cevabı verilmeye çalışılacaktır.
2020
There are many narratives from the Prophet about that the Quran was revealed upon seven letters and in general these narratives were con-sidered as the root of qiraats (variant readings of the Qur’ân). Most of scholars said with reference to narratives which are about the topic that in the large period of the prophethood the Quran was recited upon one letter, after that because of several reasons the seven letters’ permis-sion was given. As it is understood from the hadiths some companions who had not known the permission, when they heard their friends’ dif-ferent readings they complained the Prophet about these readings, but in these issues he said that all these were right, because the Quran was revealed upon seven letters. Despite it can be understood from narra-tives that the Quran was revealed upon seven letters, there is no expla-nation of seven letters’ meaning that was narrated from the Prophet. Because of lack of any explanation of the Prophet, it was started to in-dicate i...
HAÇLI SAVAŞLARININ ETKİSİ ALTINDA SÜNNİ-Şİİ İLİŞKİLERİ, 2018
Bu çalışmanın temel noktasını, İslam dünyasında mezhepçilik adına öne sürülen kısır çatışmaların yapısal olmaktan çok siyasi olduğu ve mezheplerin itikâdî ağırlık noktalarının oluşmasının tarih içerisindeki siyasi çatışma noktalarıyla doğrudan ilgili olduğu tezi oluşturuyor.
Erken Ortaçağ' dan itibaren Latinler haç vazifesi sebebiyle Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden yola çıkarak Anadolu üzerinden kutsal topraklara gidiyordu. Batı' dan Doğu'ya dini nedenlerin yanında ticari ve siyasi nedenlerle de dönem dönem tüccarlar ve elçiler gitmişti. XI. yüzyılın sonuna gelindiğinde ise ilk defa I. Haçlı Seferi münasebetiyle Doğu ve Batı halkları Anadolu'da kitlesel olarak karşı karşıya geldi. Bizans ile olan düşmanca ilişkilerden dolayı Latinler Anadolu' da kendilerine yardımsever dindaşlar olarak Ermenileri seçti. Latinler, Doğuyu bilen Hıristiyanlar olarak Ermenilerle yapılacak işbirliğinde, Türkler ve Bizans'a karşı üstünlük sağlamış olacaktı. Bu doğrultuda Latinlerin I. ve II. Haçlı seferleri sürecinde Ermenilerle ilişkileri çoğunlukla düşmana karşı işbirliği içinde gelişmişse de zaman zaman Latinlerin, Ermenilere ait bölgeleri tehdit etmeleri ve onların mal, mülklerini gasp etmeleri nedeniyle düşmanca gelişti. Ermeniler açısından I. ve II. Haçlı Seferi sürecine bakıldığında Kilikya bölgesinde bir Ermeni Krallığı'nın yanı sıra Anadolu' da birbi-rinden bağımsız küçük Ermeni devletçiklerden oluşan çoklu bir yapı-nın mevcut olduğu görülür. Kilikya Ermenileri bölgede her ne kadar bir devlet kurmuşsa da varlıklarını devam ettirebilmek için dönem dönem Haçlı kuvvetleriyle, Bizans ve Selçuklular ile ittifak halinde oldular. Haçlılar Anadolu'ya geldiklerinde bölgedeki Ermeniler arasında birlik beraberlik ve ortak bir siyaset olmamasına rağmen, tüm Ermeniler sanki anlaşmışçasına Haçlılara yardımcı olmak için bu süreçte ellerinden
Mediterranean Journal of Humanities, 2011
Haçlı Seferleri, Batılı Hristiyanlar ve Doğulu Müslümanlar açısından bazı olumlu sonuçlar doğurdu. Ancak bunun yanı sıra can, mal kayıpları ve psikolojik yönden kötü etkileri de oldu. Haçlı Seferleri'nin bu olumsuz etkilerine en fazla maruz kalanlar ise, doğuda yaşayan Hristiyan tebaa oldu.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.