Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, KONYA VAKIFLARI
…
142 pages
1 file
One of the institutions of Turkish history is waqf. They served a function in the social, cultural and economic life of Turkish history and they have also contributed to the religious, judicial and social aspects of life. If one man donates some or all of his moveable and real properties in the name of Allah for requirements of people, that is called as waqf in Islam. The waqf institution has carried out its its existence from past to present under various names as it contributes to the religious, social, economic, judicial and cultural aspects of human life. The conception of helping and solidarity is existed on the basis of waqf. In this study, 565 waqfs are analyzed based on the sources of archival records of General Directorate of Foundations of Turkey, Konya Şer'iye registry and the catalogue of waqfs in the Ottoman Archives at the Turkish Presidency. We have underlined the following subjects in our study: the characteristics and social status of the founders of these waqfs, the current status of the moveable and real properties that were donated, the conditions of the waqfs, their managers and their contributions for religious and social life.
Co-Author | Konya Kitabı XVIII Konya Vakıfları I. Cilt | Konya Ticaret Odası Yayınları – Konya | 37-50, 2021
Vakfetmek, bir kişinin kendine ait taşınır veya taşınmaz herhangi bir değere mâlik mülkünü, dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsis etmesi demektir. Vakfetmekteki gaye toplumsal yardımlaşma, içtimai hayatın tanzimi ile karşılığını Allah’tan bekleyerek malın infak edilmesidir. Türklerin uzun süredir, Müslüman olmadıkları dönemler de dahil olmak üzere töreyle gelişen bir yardımlaşma kültürüne sahip oldukları bilinen bir gerçektir. Müslüman olmalarıyla beraber Allah yolunda harcama yapmayı, fakir, muhtaç ve kimsesizlere infak ve tasaddukta bulunmayı, iyilik yapmada ve takvada yardımlaşmayı, hayır ve yararlı işlere yönelmeyi öğütleyen birçok ayetin de emriyle Türkler, vakıf müessesesini hükmettikleri topraklarda yaygınlaştırmışlardır. Anadolu’ya girdikleri ilk dönemde uzun bir fetih ve yerleşme sürecinden sonra gelir düzeylerinde gözle görülür bir artış yaşanan Türkler, XII. yüzyılda İslamî çerçevedeki ilk vakıf eserlerini teşekkül ettirmişlerdir. Selçuklu dönemini kapsayan ilk dönem vakıf eserleri, Türkiye Selçukluları dönemine ait öncü, kaliteli ve uzun ömürlü yapılar olmuşlardır. Anadolu vakıf kurumunun hızlı tekâmülü ile diğer dönemlere sirayet eden temel nitelikleri de bu dönemde ortaya atılmıştır. Türkiye Selçuklularının halefleri olan Anadolu Beylikleri, vakıf müessesini yaygınlaştırarak daha da zenginleştirmişler ve vakıf kurumu altın çağı olarak nitelendirilen Osmanlı döneminde de zirveye ulaşmıştır. Anadolu’nun Müslüman-Türk kimliğine bürünmesini sağlayan Selçuklular ve Beylikler, burada kurdukları vakıf müessesiyle Anadolu’nun Türk yurdu olmasını sağlayarak, bu topraklarda bir vakıf medeniyeti tesis etmişlerdir. Çalışmamızda Türkiye Selçukluları ve Beylikler dönemi vakıfları hakkında genel bir bilgi verilerek, Selçuklular dönemi Konya’da inşa ve tanzim edilen vakıf eserlerinin kemiyeti hakkında kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca Beylikler döneminde Konya’da kurulan birçok vakfın genel niteliklerinin ortaya çıkarılması ve hazırlanan Konya vakıfları adlı eserde Selçuklu ve Beylikler dönemi vakıfları hakkında derinliğine yapılan çalışmalar öncesinde özet bir değerlendirme yapılması amaçlanmıştır. Endowing means to allocate a person’s own real estate or capital of any value for a religious, social and charitable cause. The purpose of a donation is the arrangement of social solidarity and life, as well the allocation of property by expecting its reward from Allah. It is a wellknown fact that Turks, even when they were not Muslims for a long time, have had a customarily developing culture of mutuality. Turks promoted waqf institutions in their countries motivated by the orders of many verses that advise spending for Allah, helping the poor, needy and orphans, helping in doing good and taqwa, and turning to charity and beneficial deeds. Turks, who experienced a noticeable increase in their income levels after a long conquest and settlement process in the first period they entered Anatolia in the 17th century, they formed the first waqf works of the century within an Islamic framework. The first period covers waqf works of the Seljuk period such as pioneering, good quality and long-lasting structures. The rapid evolution of the Anatolian waqf institutions and its basic characteristics that spread to other periods, have also occured in this period. Furthermore, Anatolian Principalities, known as the successors of the Turkey Seljuks, have enriched the waqfs by expanding them. Thus, the waqf culture reached its peak in the Ottoman period, which is described as the golden age. The Seljuks and Anatolian Principalities that enabled Anatolia transforming into a MuslimTurkish identity, established a fountain of civilization in Anatolian lands by creating a ‘waqf institution culture’. This study aims at presenting an overview on the waqfs of the Anatolian Seljuks and Anatolian principalities period in Konya, during the times of the Seljuks’ state. For this purpose, buildings and foundation works of those times, have been examined and briefly evaluated. An additional aim of our article was to present a summary for our book called ‘The Konya Waqfs’. Therefore, an investigation into general characteristics of many foundations established in Konya, as well a detailed evaluation about the times of the Seljuks and Principalities were necessary.
TARİH ARAŞTIRMALARI-I , 2022
Vakıf kurmanın en önemli amacı, sürekli olarak sadaka verebilme isteğidir. Bu istekten kaynaklanan ve git gide değişen şartlar üzerine sadaka için mal vakfederek sadaka vermeyi devamlı hale getirmek hedeflenmiştir. Bu amaçla Osmanlı’da kurulan vakıflar, hukuki temeller üzerine kurulmuş ve sürekli olarak devlet denetimine tabi tutularak uzun ömürlü müesseseler olmayı başarmıştır. Vakıflar sayesinde devletlerin gelişmesi sürmüş, toplumların refahı artmış, israf engellenmeye çalışılmıştır. Bu müesseselerinin resmi belgesi olan vakfiyeler, tarih araştırmaları için önemli bilgiler içeren kıymetli belgeler olmuştur. Bazen diğer kaynaklarda olmayan bilgilere buralarda ulaşmak mümkün olmaktadır. Vakfiye, vakfeden tarafından (vâkıf) oluşturulan ve kadı tarafından tescil edilen hukuki bir belgedir. Geçmişten günümüze kadar var olan vakıfların çalışma düzenleri taş, deri, kâğıt gibi şeylere yazılmıştır. “Vakıf kütükleri, tapu tahrir defterleri ve şer‘iye sicillerinde yer alan sûretlerin dışında vakfiyeler rulo yahut kitap şeklinde kaleme alınmıştır. Asıl vakfiyenin tanzim ve tescilinden birkaç yıl sonra taşa, mermere veya kayalara kazılarak yazılmıştır.” Vakfiyeler, Arapça olarak yazılmaya başlamış; Selçuklular gibi Arap olmayan Müslüman milletler de genellikle teamüllere uymuştur. İlk Türkçe vakfiye, Anadolu’da Germiyanoğulları dönemine ait olup 1428 tarihinde yazılmıştır. Bu metinler sayesinde dönemin sosyo-ekonomik, siyasi ve kültürel hayatıyla ilgili malumat sahibi olunmaktadır. Defter şeklinde metinler olduğu gibi varaka halinde de olabilmektedir. Giriş bölümünde, Allah’a şükür; Peygamber’e (SAV) salat ve selam ile ayet ve hadisler de bulunur. Dua bölümü, dua ve beddua olarak ayırılmıştır. Son bölümde olan beddua, vakfın bekası için manevi bir tehdit maiyetindedir. Üç bölümden oluşan bu belgelerde özellikle şu hususlar yer alır: Vakfedilecek şeylerin neler olduğu ve bu malların nasıl idare edileceği, gelirlerin kimlere ve nasıl kullanılacağı, vakfın nasıl yönetileceği, şuhûdul halin mührü ve kadının hükmü. İslam devletlerinin inkişafında etkili olan vakıf müessesesi, sadece Müslüman ülkelerini değil; birçok açıdan neredeyse tüm dünyayı etkilemiştir. 19. asra gelindiğinde İslam ülkelerini işgal eden Batılı devletler, emperyalist politikalarını rahatça uygulayabilmek adına, engel olarak gördükleri vakıf yapılarına karşı olumsuz görüşler beyan etmiş ve bu kurumlardan kurtulmanın yollarını aramıştır. Vakıfların, ekonomiye ve topluma zarar verdiği düşüncesini yaymışlardır. Oysa bu önyargılar tam olarak incelenememiş olan arşiv belgeleriyle desteklendiğinde, aslında Avrupalıların da yakındığı ve çekindiği kadar İslam âlemine getirisi olmuştur
KVKD, 280 sayfa ve 176 hüküm barındıran defter içerisinde çok sayıda vakfiye sureti ile vakıflar hakkında bilgi bulunmaktadır. Kısaltması KVKD olup bu çalışmada sayfa ve hüküm numarası verilerek kaynak olarak kullanılmıştır. 11 VKD, 172 sayfa ve 196 hükümden oluşmakta ve kısaca VKD olarak kodlanmıştır. 12 KKVD, 319 sayfa ve 163 hüküm içeren defter KKVD olarak kodlanmış olup çok sayıda vakfiye sureti ile vakıf bilgileri içermektedir. 13 Atik Emirname Kaydı, 240 sayfa 362 hükümden oluşan defterin kısaltması kullanılmamıştır. 14 TVD, Vakıflar İdaresi Arşivinde 8 cilt halinde bulunan defterler İngiliz döneminde Hasan Behçet tarafından Kıbrıs Şer'iyye Sicilleri ile Vakıf Defterlerinin taranması sonucunda ortaya çıkartılmış vakfiyelerin okunuşlarını içermektedir. Fakat bu defterler yazılarının kötü olmasının yanında hatalı okumalar da içermektedir. Kullanırken vakfiyelerin orijinal nüshaları ile karşılaştırılması önem arz etmektedir. Zikredilen nedenlerden dolayı tarafımızca fazla kullanılmamakla birlikte çalışmanın gerekli yerlerinde problemlere dikkat çekilmiştir. TVD kısaltması ile kodlanmıştır. 15 İDVD, Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi arşivinde bulunan özetlerinden anlaşıldığı kadarıyla 166 sayfa ve 81 hükümden oluşan defterin gerek Osmanlıcası gerekse transkripsiyonu araştırmacılara açık değildir. İDVD olarak kodlanan defter, içerisinde İngiliz dönemi vakıf kayıtları yanında Lala Mustafa Paşa, Cafer Paşa vd. vâkıflara ait vakfiye kayıtlarını barındırmaktadır. Giriş Kıbrıs vakıfları ile ilgili bünyesinde bulunan çok sayıdaki belgenin kullanıldığı diğer bir arşiv, T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi'dir. Buradaki vakıf muhasebe kayıtları ile mühimme defterleri Kıbrıs vakıfları hakkında önemli bilgiler içermektedir. Konular hakkında Kıbrıs arşivlerinde oluşan belge sıkıntısında buradaki kaynaklardan istifade edilmiş ve esere bir bütünlük kazandırılmaya çalışılmıştır. Mezkûr kurum tarafından transkripsiyonu yapılıp yayımlanan 12 Numaralı Mühimme Defteri, Kıbrıs'ın fetih hazırlıkları, fetih süreci ve sonrası için önemli bilgiler içermektedir. 16 Kıbrıs'ta kurulmuş olan vakıflardan Haremeyn vakıfları dışındakilerde Evkaf Nezareti'nin kuruluş tarihi olan 1826 yılına kadar vakıflara ait muhasebe kayıtlarının düzenli tutulmadığı görülmektedir. Bunun nedeni muhtemelen mütevelliler tarafından takip edilen bu belge ve verilerin mezkûr kişiler tarafından ya tutulmamış ya da muhafaza edilmemiş olmasıdır. Kadı tarafından sicillere kaydı yapılan bazı vakıflara ait muhasebeler dışında kayıt bulunmamaktadır. Evkaf Nezareti'nin ada üzerinde faaliyetlerine başlamasından sonraki kayıtların tutulduğu arşivlerdeki belgelerden takip edilebilmektedir. B. Arşiv Dışı Kaynaklar Arşiv dışı kaynaklar, gerek arşivlerdeki kaynaklara dayalı yapılan tez, makale, proje gerekse seyahat, anı, tanıtım eserlerinden oluşmaktadır. Kıbrıs vakıfları hakkında toplu olarak hazırlanmış ilk önemli eser Mustafa Haşim Altan tarafından iki cilt halinde hazırlanan Belgelerle Kıbrıs Türk Vakıflar Tarihi isimli çalışmadır. 17 Mezkûr çalışma bu alandaki ilk kapsayıcı eser olup çok sayıda araştırmacı tarafından da kaynak olarak kullanılmakla birlikte bir sistem dâhilinde yazılmamıştır. Müellif, Kıbrıs vakıfları ile ilgili her türlü vakfiye, berat, muhasebe kaydı gibi belgeleri karışık olarak transkribe ederek ve bazı bilgiler ekleyerek yayımlamıştır. Kaynakçada özellikle Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi'nde olduğunu iddia ettiği belgelere ulaşılamamıştır.
Vakıflar Dergisi, 2019
Osmanlı Devleti’nde görülen ilk para vakfı Edirne’de 1423 yılında Yağcı Hacı Muslihiddin tarafından 10.000 akçeyle kurulan vakıftır. Bu tarihten Osmanlı’nın sona erdiği tarihe kadar para vakıfları varlıklarını yaygın bir şekilde sürdürmüşlerdir. Meşrûiyeti dönem dönem gerek Osmanlı uleması arasında gerekse günümüz fıkıh bilginleri arasında tartışılmış olsa da para vakıflarına kâhir ekseriyetle fukaha tarafından cevâz verilmiş, hatta tarihi süreç içerisinde Osmanlı Devleti’nin resmî ideolojisi haline gelerek varlıkları bir anlamda garanti altına alınmıştır. Özellikle XVI. asırda devrin önemli ulemaları olan ve şeyhülislâmlık görevini ifâ eden Ebussuûd Efendi ve Çivizâde arasındaki fıkhî temelli meşrûiyet tartışmaları yaşanmış ve Çivizâde’nin etkisiyle kısa bir dönem faaliyetlerine son verilmiş olsa da bu ara dönem akabinde bir daha asla para vakıfları uygulamasından vazgeçilmemiştir. Hatta para vakıflarının sosyal yaşama olan katkıları nazar-ı dikkate alınarak kurulmaları teşvik edilmiş ve bizzat padişahlar, vüzera ve ulema tarafından da bu tür vakıflar kurulmuştur. Günümüzde para vakıflarına yönelik akademik çalışmalar hız kazanmıştır. Para vakıflarına ilişkin ilk çalışmalar Osmanlı başkenti olan İstanbul’u kapsayacak şekilde yapılmış, zamanla Bursa gibi diğer büyük şehirleri ve Osmanlı’nın taşra bölgeleri ve kazalarını da içerecek diğer çalışmalar bunları takip etmiştir. Bu çalışma, bir Osmanlı taşrası olan Safranbolu’da kurulmuş para vakıflarını inceleyerek bu vakıfların kimler tarafından, ne kadar sermaye ile ve hangi amaçla kuruldukları hakkında bilgi vermeyi hedeflemektedir. Çalışmanın bir diğer amacı ise, para vakıflarının vakfiyelerinde geçen camilerin günümüze kadar intikal edip edemedikleri ve kurucularından soy bağı süren kişilerden günümüze kadar ulaşan kimselerin olup olmadığını saha araştırması yoluyla ortaya çıkarmaktır. Bu yönüyle tespit edebildiğimiz kadarıyla para vakıflarını inceleyen çalışmalar içinde saha araştırmasını içine alan ilk çalışma olarak farklılaşmakta ve literatüre yeni bir yaklaşım getirmektedir.
1990
onumuz, hemen hemen yediyüz yıl ötesinden bize seslenen bir şâirin yaşadığı bir dönemde, 1240'lardan 1321'lere kadar uzanan seksen yıllık bir süre içinde kurulmuş olan Türk vakıflan-II dır. Vakıflar, her sene kutlanan Vakıf Haftası'nda, bu salonda da defalarca belirtildiği gibi, Türk tarihinin bin yıllık bir kesitinde, kültürün bütün buudlannda insanlara hizmet sunmayı görev edin miş bir müessesedir. Bugün hâlâ sanat eserleri olarak veya dinî, sosyal, kültürel ve iktisadî alanlarda hâlâ görevlerini sürdüren veya belli alanlarda yeni fonksiyonlar kazandınimış kuruluşlar olarak ülkemizin her yanında maddî varlıklarına veya manevî tesirierine rastlanmaktadır. Bunlar arasında Yunus Emre döne minde kurulmuş olanlar da vardır. Yunus Emre döneminde, sultan, bey, vezîr, zanaatkâr veya tüccar, din veya ilim adamı, nihâyet tarikat şeyhleri, vs... tarafından te'sis edilmiş vakıflardan 35 tanesinin vakfi yesi Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde hâlen muhafaza edilmektedir. Bu vakfiyelerden bir kısmı daha önce ya özel inceleme konusu yapılmak suretiyle yayınlanmış veya başka araştırmalara kaynaklık yap mak üzere tahlil edilmişlerdir. Celâleddin Karatay'ın vakfiyeleri merhum Osman Turan tarafından^ Kırşehir Emiri Caca Oğlu Nureddin'in vakfiyeleri Ahmet Temir tarafından^, Emirci Sultan vakfiyesi ise Ahmet Yaşar Ocak tarafından ^ yayınlanmıştır. Niksarlı Ahi Pehlivan'ın vakfiyesi ise, bu zâtın kurmuş ol duğu dârüssulehânın işleyiş mekânizmasını tahlil ve tasvir eden bir tebliğde bizzat tarafımdan değerlendirilmiştir'^.
Bafra'da Osmanlı Dönemi Para Vakıfları, 2023
Giriş Osmanlı hem toplum hem de devlet olarak vakıfların meydana gelmesinde ve yaşatılmasına önemli çaba göstermiş ve bu sebeple bir vakıf medeniyeti olarak anılagelmiştir. Geleneksel vakıf sisteminde vakfedilen malvarlıklarını arazi, arsa, bahçe, dükkân, değirmen, han, hamam, kervansaray ve benzeri türden gayrimenkuller oluşturmaktadır. Çok daha önceleri tartışılmış olmakla birlikte Osmanlı'da 15. yüzyılda başlayan bir gelenek ile paranın da vakfedildiğine tanık oluyoruz. Bu iki vakıf türünün benzer amaçlara hizmet ettiği, kuruluş aşamalarının ve teşkilat yapılarının aynı olduğu düşünüldüğünde birbirinden ayrıldığı nokta yalnızca sermayelerinin farklı olmasıdır. Para vakıfları Osmanlı vakıf sisteminde büyük bir öneme haizdir. Bu sistemin ilk uygulanmaya başladığı 15. yüzyılda konuyla ilgili tenkit ve benzeri görüşler bulunmazken muhtemelen 16. yüzyılda daha da fazla yaygınlaşmasıyla birlikte Osmanlı ilmiye mensupları arasında yüksek perdeden tartışmalar cereyan etmiş ve birçok risale kaleme alınmıştır 2. Tartışmadaki önemli isimler arasında para vakıflarının karşıtı olan Çivizâde Mehmed Muhyiddin Efendi ve İmam Birgivî ile bu oluşumun savunucusu olan İbn Kemal (Kemalpaşazâde), Ebussuud Efendi, Sofyalı Bali Efendi ve Fenârîzâde Muhiddin Efendi öne çıkmaktadır 3 .
Vakıflar Dergisi, 51, 2019
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Bütün Yönleriyle Çubuk ve Çevresi Uluslararası Sempozyumu, Editörler: Prof. Dr. Hüseyin Çınar-Dr. Tekin Önal, 9-10 Ekim 2015, Çubuk-Ankara, Çubuk Belediyesi Yayınları, Ankara., 2016
Türklük bilimi araştırmaları, 2006
The Journal of Turk-Islam World Social Studies, 2022
Vakıflar Dergisi, 2019
Prof. Dr. Bayram Ürekli'ye Armağan, 2023
Journal Of History School, 2020
Yalova Araştırmaları Kongresi Bildiri Kitabı, 2021
History Studies, 2015
Mediterranean Journal of Humanities, 2012
1. Uluslar arası Türk Tıp Tarihi Kongresi , 10. Ulusal Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildiri Kitabı. 20-24 Mayıs 2008, Cilt-1, İstanbul 2008, sayfa 56-68., 2008
Vakıf Kuran Kadınlar, 2019
Osmanlı Arşiv Belgelerine ve Vakfiyelerine Göre Köprülü Ailesi Vakıfları, 2012