Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
TERCİHTEN ZORUNLULUĞA ÇOK PARTİLİ SİYASAL HAYATA GEÇİŞ SÜRECİ
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Yayın Grubu, 1984 yılından itibaren ulusal ve 2011 yılından itibaren ise uluslararası düzeyde düzenli olarak faaliyet yürütmekte ve yayınladığı kitaplar, ulusal ve uluslararası düzeydeki yükseköğretim kurumları kataloglarında yer almaktadır.
Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma ile başlayan muhalefet olgusu, Milli Mücadele sonrasında kurulan Büyük Millet Meclisi’nde de etkilerini göstermiştir. Milli Mücadele’nin en etkili gücü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, mecliste de kendine yer bulmuş ve Halk Fırkası’na dönüşmüştür. Partileşme sonrasında ülke tek parti yönetimine dönüşmüş, Meclis içerisinde de muhalefet devam etmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal durumdan rahatsızlık duyanlar muhalif parti denemelerinde bulunmuş ancak bu denemeler başarısız sonuçlanmıştır. Totaliter ve Faşist rejimlerin sükse yapmasıyla Türkiye de dış ilişkilerinden dolayı bu rejimlerden etkilenmiş ve yönetiminde bu rejimlere benzer değişiklikler yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla demokratik olmayan rejimlere karşı alınan tavır ve savaşın demokrasi yanlılarının zaferiyle sonlanması, Türkiye’yi de kapsayan küresel değişikliklere neden olmuştur. Türkiye de bunlardan etkilenmiş ve esen demokrasi rüzgarına kapılmıştır. İşte bu çalışmada Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde rol oynayan iç ve dış faktörler incelenmiş ve karşılıklı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Çalışmada, “Türkiye çok partili siyasal hayata geçiş sürecinde dış faktörlerden etkilenmiş midir?”, “Türkiye’de tek partili dönemde muhalif düşüncelere izin verilmiş midir?” gibi sorulara yanıt verilmiştir.
2020
Türk demokrasi tarihinde çok partili bir yaşama geçiş cumhuriyetin ilanı sonrası çok uzun soluklu bir süreç olarak nitelendirilebilir. Bu süreç üzerinde etkili olan faktörlere bakıldığında ise ilk olarak bu topraklar üzerinde bıraktığı yıkım ağır olan milli mücadele ile birlikte bu mücadele sonrası oluşan ortamdır. Cumhuriyet sonrası gerçekleştirilen inkılaplar ile yeni Türk devletinin kendisinden önce var olan Osmanlı’dan çok farklı bir siyasal yapıya sahip olduğu açıkça görülmüştür. Atatürk’ün en büyük temennisi olan demokratik bir anlayış ile yönetilen devlet yapısına sahip olunması ileride kurulacak olan yeni siyasi partilerin en büyük destekçisi olduğunun açık kanıtıdır. Atatürk döneminde başlayan bu çok partili siyasal hayata geçiş çalışmaları ancak onun dönemi sonrası başarılı bir şekilde uygulanmaya geçirilerek sağlanmıştır. Bunda etkili olan temel etmenlere bakıldığında ise ilk olarak dönemin toplumsal yapısı örnek gösterilebilir. Özellikle imparatorluk döneminde sadece saltanat mensupları ve İstanbul’da yaşayan belli bir kesimin eğitim sahibi olması buna bağlı olarak Anadolu topraklarında yaşayan halkın kendi kaderine terk edilerek sadece hayatlarını sürdürebilme çabası içerisinde olmaları dolayısıyla siyasal hareketlere ve bunun türevlerine olan bağlarının bulunmamasından kaynaklanmaktadır.
History Studies, 2014
Özet: Tiyatro, toplumsal sorunların çözümü için toplumsal sorumluluk üstlenerek toplumla etkileşime girmektedir. Bu çalışma, genellikle işletmecilik tarafından kullanılan sosyal sorumluluk kavramını tiyatroya uyarlamaktadır. En önemli tiyatro kuramcılarından biri olan Bertolt Brecht, tiyatro oyunlarında sosyal sorunlara odaklanmaktadır. Dünyanın değişebilir olduğunu düşünen Bertolt Brecht, bu fikri sahneye taşıyarak, seyircileri sosyal sorunlara çözüm üretebilen aktif öznelere dönüştürmeyi hedeflemiştir. Bu nedenle Bertolt Brecht, tiyatro teorilerinde önemli bir kilometre taşıdır. Bu makale, Brecht'in fikirlerini merkeze yerleştirerek tiyatronun sosyal sorumluluğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Tiyatronun toplumsala yönelik sorumluluğunu, dolayısıyla onun toplumla olan ilişkisini, anlamak için tiyatroyu tarihiyle ve sahneleme teknikleriyle (konvansiyonel tiyatro ve konvansiyonel-olmayan tiyatro) beraber bütünlüklü bir şekilde ele almak gerekmektedir. Tarihsel süreç içinde ortaya çıkmış olan tiyatro işletmelerinin toplumla ilişkisinin, tiyatronun kendisinin toplumla olan ilişkisinden farklı olduğu düşünülmektedir. Sonuç olarak, bu çalışmada tiyatroya ilişkin tarihsel sürece yer verilerek tiyatronun sosyal sorumluluğu ile tiyatro işletmelerinin sosyal sorumluluğu sahneleme teknikleriyle beraber karşılaştırılmıştır. Tiyatronun sosyal sorumluluğunun ekonomik ve politik siyasi teorilerle bağlantılı olduğu sonucuna varılmıştır. Abstract Theatre has an interaction with the society by taking social responsibility on solving of the social problems. This study adapts the concept of social responsibility, which is generally used by business management, to theatre. As the one of the most important theatre theorists, Brecht focuses on social problems in his theatre plays. Bertolt Brecht, who thinks that the world is changeable, by bringing to his idea to the stage, targeted to change the spectators to active subjects who can produce the solutions to their problems. Therefore, Bertolt Brecht is an important milestone of theatrical theories. This article aims to reveal social responsibility of theatre by relocating Bertolt Brecht's ideas to the center. In order to understand the theatrical responsibility of the theater, and therefore its relation to society, it is necessary to deal with the history of theatre and technics of staging (conventional theatre and * Yüksek Lisans Öğrencisi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Sosyal Politika Bilim Dalı, S.yazar, [email protected] Bu çalışma, Prof.Dr. Bülent Bayat danışmanlığında Selda Dudu'nun Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı Sosyal Politika Bilim Dalı yüksek lisansı kapsamında yazmakta olduğu " Vasıf Öngören'in Zengin Mutfağı Oyununda Tiyatronun Sosyal Sorumluluğu: Brecht Çerçevesinden Bir Değerlendirme " başlıklı master tezinden alınmıştır.
Basın, kamuoyunun oluşmasında ve etkilenmesinde tarihin her döneminde rol oynamıştır. Türkiye’nin de demokrasi tarihine bakıldığında siyasiler, basın aracılığıyla kamuoyu oluşturmayı amaçlarken, basın da kendisini iktidara göre konumlandırmıştır. Anadolu’da zorluklar içinde yayın hayatını sürdürmüş olan yerel gazeteler, yayınlandıkları dönemde kamuoyu oluşturmuş ve sonrasında tarihe ışık tutmuştur. Tek parti döneminde İstanbul ve Ankara’da basılan gazeteler gibi yerel basın da çoğunlukla iktidarın yanında bir söylem kullanmıştır. Bu çalışmada tek parti döneminden çok partili döneme geçiş sürecinde Bolu’da yayınlanan gazeteler doküman inceleme yöntemiyle ele alınmıştır. Bolu’da 1913’te devlet tarafından kurulan matbaa ile yayına başlayan Bolu’nun vilayet gazetesi “Bolu”, 1974 yılına kadar yayınını sürdürmüştür. Cumhuriyetin kuruluşundan 1946 yılına kadar Bolu’da resmi Bolu gazetesinden başka gazete yayınlanmamıştır. Bolu gazetesi, tek parti döneminde hükümetin genel politikasını destekleyen bir tutum sergilemiştir. Gazete, şehrin yöneticilerinin icraatını anlatma ve açık övgüye dayalı bir söylem kullanmıştır. 1946 yılından sonra dönemin iktidarını destekleyen, sahip ve yöneticilerinin aynı zamanda CHP il yöneticisi olduğu Yeşil Bolu ve ardından Güzel Bolu gazeteleri yayınlanmıştır. Bu gazeteler için Cumhuriyet Halk Partisi doğrudan para ve kâğıt yardımı yapmıştır. Sonuç olarak 1946 ve 1950 yıllarında yapılan Milletvekili Genel Seçimleri ile Türkiye’de yeni gazeteler yayınlanmaya başlamış ve İstanbul’da olduğu gibi yerelde de basın hayatı canlanmıştır. Çok partili hayata geçişin ardından yayınlanan gazetelerle basın ortamı çok sesliliğe kavuşmuş, halkın daha farklı kaynaktan haber alabilmesi sağlanmıştır. Ancak iktidarlar değişse de siyasi iradenin basın üzerinde etki kurma isteğinde bir değişiklik olmamıştır. Özellikle tek parti ve sonrasında gelen yönetim döneminde Bolu’da yayınlanan gazetelerin çoğunlukla iktidarın güdümünde yayın yaptıkları söylenebilir.
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2023
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Ġnkılâbı'nın ideolojisini geniĢ halk kitlelerine yayma amacıyla kurulan Halkevleri, faaliyet içerisinde bulunduğu süreç boyunca tek parti iktidarının politikalarına uygun hareket etmiĢ ve Halkevleri Ģubeleri tarafından çıkarılan dergiler bu politikaların önemli araçları olmuĢtur. Trabzon Halkevi ġubesi ve onun yayın organı olan Ġnan dergisi de bu durumun yansıdığı örneklerden biri olup, bu çalıĢmada özellikle çok partili hayata geçiĢ sürecinin gerçekleĢtiği ilk dönem olan 1945-1950 yılları arasında, ülke siyasetinde yaĢanan demokratik dönüĢümün izlerini Trabzon Halkevi ve Ġnan dergisi üzerinden sürmek amaçlanmıĢtır. Bu doğrultuda Ġnan dergisinde dönem içerisinde demokrasi üzerine çıkan yazılar temel alınarak hareket edilmiĢ ve bu yazılar hem demokrasi teorisi, hem de dönemin genel iktidar politikaları etrafında değerlendirilmeye çalıĢılmıĢtır. Yapılan incelemeler sonucunda, Trabzon Halkevi ve Ġnan dergisinin ülkedeki demokratik dönüĢümden etkilendiği ve iktidarın demokrasi konusuna yaklaĢımına uygun bir tutum takınarak, bazı çekincelere sahip olunsa da "Türk demokrasisi" olarak niteledikleri süreci destekledikleri tespit edilmiĢtir.
Tek Parti Döneminde Teşrini Masumiyet Vakıaları , 2019
Sosyal politika, farklı yönetim ve piyasa tasavvurları olan siyasi ideolojilerin üzerinde sıklıkla tartıştığı ve eleştiri getirdikleri topluma hizmet uygulamalarıdır. Her bir siyasal teori, kendi yönetim anlayışından hareketle sosyal politikanın sorunlarını, açmazlarını veyahut gerekliliklerini ve bunun sınırlarını çizmeye çalışmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, çeşitli siyasi teorilerin sosyal devlete ve onun temel argümanlarına bakış açılarını ve ileri sürdükleri eleştirileri ele almaktır. Çalışmada öncelikle sosyal politika/ sosyal devlet anlayışının genel bir çerçevesi çizilmekte ve ardından sırasıyla neoliberalizm, muhafazakârlık, sosyal demokrasi, sosyalizm ve Marksizmin sosyal politika yaklaşımları değerlendirilmektedir. Neoliberalizm, sosyal politikaları gereksiz ve maliyetli görerek eleştirmekte ve kamusal hizmetlerin şartlı sunumunu savunmaktadır. Muhafazakâr yaklaşım, neoliberalizmle uyumlu bir görüntü sergilemekte, ancak sosyal politika uygulamalarını sivil toplum vicdanına yükleyerek yardım çerçevesinde sunulması şeklinde bir yaklaşım benimsemektedir. Sosyal demokrasi yaklaşımı, sosyal politika uygulamalarını devletin görevi ve vatandaşın hakkı olarak görmektedir. Sosyalist ve Marksist yaklaşımlar ise, sosyal politika uygulamalarını, kapitalist düzenin kendi meşruiyet ve devamlılığını sağlamak için verdiği tavizler olarak okumakta ve bu uygulamaları eleştirmektedir. Literatürde bu yaklaşımların sosyal politikalara yönelik bakış açılarını bir arada değerlendiren çalışmaların azlığı bu araştırmayı önemli kılmaktadır.
The failure of the both experiences, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Progressive Republican Party) in 1924 and the Serbest Cumhuriyet Fırkası (Liberal Republican Party) in 1930, had revealed that Turkey was not ready for a multi-party system yet. In the following period, the rulers had considered that the country should be managed in a stronger sense of political power in order to achieve the desired projects. For this reason, Turkey had been ruled by the Cumhuriyet Halk Partisi (Republican People’s Party) from 1930s until 1945 under the single-party administration, which had all the powers and responsibilities of the multi-party system on its own. The establishment of a multi-party system in Turkey had been only possible after the environment for system change has been formed. In this study, the report of the Republican People's Party Tokat deputy Ali Galip Pekel, who received a stay at the time when the Party served him as the Kayseri District Inspector, had examined. İn the report prepared by the results of the examinations made at Kayseri and Nigde provinces Ali Galip Pekel had presented, the discontents which caused people drifting away from CHP (RPP) in the period of transition to the multi-party system and the suggestions of solutions that could have removed the discontents. In this context, it is hoped that the study is expected to contribute to a better understanding of the mentioned period.
Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren ülke içerisinde demokrasiye geçiş bağlamında yeni partilerin kuruluşu söz konusu olmuş ve demokratik bir yönetim biçimi gerçekleştirilmek istenmiştir. Çok partili hayata geçiş denemeleri söz konusu olsa da Demokrat Parti dönemine gelinceye dek başarılı bir oluşum sergilenememiştir
Öz Orta Doğu'da 2011 yılında ortaya çıkan "Arap Baharı" 1 sürecindeki halk hareketleri kısa süre içinde Mart 2012'de Suriye'yi de etkisi altına almış, bu ülkedeki Baas Rejimi'ni tehdit etmeye başlamıştır. Beşşar Hafız el-Esed'in iktidarı, halkın demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi yönündeki reform taleplerini dikkate almamış, kitlesel gösterileri şiddete başvurarak durdurmayı tercih etmiştir. Rejim ilk etapta sivil nitelikli başlayan daha sonra ise silahlı ayaklanmaya dönüşen muhalefet hareketine karşı mukavemetini korumakta kararlı görünmüş ve en büyük desteği Rusya, Çin ve İran'dan almıştır. Buna karşılık ABD ve diğer batılı ülkeler şiddetin derhal sona erdirilmesi yönünde silah kullanma tehdidine varacak düzeyde uyarılarda bulunmuş ancak BM Güvenlik Konseyi'nden herhangi bir kuvvet kullanımı kararı çıkarma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Şimdilerde devam eden Cenevre-2 2 görüşmelerinde meseleye geçici bir çözüm aranmaktadır. Bu zamana kadar yaşanan gelişmelere; ABD, AB, Rusya ve Iran açısından ne ifade ettiği ve uygulanan politikaların bazı uluslar arası ilişkiler teorileri perspektifinden nasıl okunması gerektiği konusu üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: uluslararası ilişkiler teorileri, Arap Baharı, Suriye Krizi, Giriş Tarihsel dönemler arasındaki benzerlikler, farklılıklardan her zaman daha önemlidir. Özellikle güç politikaları, çatışma ve savaş olasılığı tarihin kaçınılmaz acı gerçekleridir. Tarih "ilerlemez", ama sürekli "kendini tekrarlar". Bunun en az üç nedeni vardır. Birincisi, insan doğasının değişmemesidir: insanlar, arzularına ve mantık veya ahlâkî kaygılarla sınırlanamayan dürtülerine teslim olmuş, bencil ve güç arayışı içinde yaratıklardır. Kültürel, teknolojik ve ekonomik ilerleme çerçevesindeki değişimler "hayatın bu gerçeklerini" değiştirmez. İkincisi, tarihi, öyle ya da böyle bencil çıkara dayalı siyasî birimler şekillendirir. Bu siyasî birimler, tarihin farklı dönemlerinde farklı şekiller (kabile, imparatorluk, şehir-devleti, ulus-devlet vb.) alabilir, fakat davranışları, diğer siyasî birimlerle potansiyel veya gerçek rekabet anlamında hiç değişmez. Üçüncüsü, anarşi, zaman zaman "anarşi-merkezcilik" olarak da adlandırılan varsayıma göre tarihin kalıcı bir gerçeğidir. Çeşitli medeniyetlerin uzun dönemli hâkimiyetlerine rağmen, hiçbir büyük veya süper güç küresel egemenlik tesis etmeyi başaramamıştır. Bu durum, sonuçta tüm siyasî birimleri şiddet temelinde kendi başının çaresine bakmaya zorlarken, korku, şüphe ve rekabetin, her tarihsel dönemin temel niteliği olmasını sağlamıştır. (Heywood, 2013) Suriye"de yaşananlar bir asrı aşkın süredir bölgede devam eden çatışmaların devamı veya tamamlayıcısı niteliğindedir. Realizmin liberalizmi, liberalizmin marksizmi, marksizmin eleştirel teorileri tetiklediği ortamda; insanın doyumsuz arzularına cevap verecek her hangi bir yol henüz 1 Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen'de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas'ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap Dünyasında yaşanan büyük harekettir. 2010 yılında başlayan ve günümüzde de süren, Arap coğrafyasında yaşanan halk hareketlerine verilen ortak addır. 2
INTERNATIONAL İSTANBUL MODERN SCIENTIFIC RESEARCH CONGRESS -IV, 2022
ÖZET 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet, Osmanlı siyasi hayatında yeni bir dönemi başlatmıştır. II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamı ise, Osmanlı düşünce ve siyasi hayatına önemli bir hareketlilik kazandırmıştır. II. Meşrutiyetle birlikte sansürün kaldırılması sonucu, çok sayıda gazete ve dergi Osmanlı toplum hayatına girmiş, böylece toplumda yeni fikirler gelişmeye başlamıştır. Oluşturulan bu özgürlük ortamında anayasal düzen yeniden kurularak, Osmanlı Meclisi açılmıştır. Meclisin açılması farklı siyasi düşünceleri cesaretlendirmiş, bu siyasi düşüncelerin mecliste temsili amacıyla da siyasi partiler kurularak, böylece çok partili siyasi hayata geçilmiştir. Bu özgürlük ortamı içerisinde kurulan siyasi partilerden biriside Osmanlı Sosyalist Fırkasıdır (Partisi). Hüseyin Hilmi ve arkadaşları tarafından 26 Şubat 1910 tarihinde çıkarılmaya başlanan “İştirâk Dergisi” aracığıyla sosyalist düşünceler Osmanlı toplumuna tanıtılmış, daha sonra ise bu düşünceler bir siyasi harekete dönüşerek partileşme süreci başlatılmıştır. Bu çalışmaların sonucu, Eylül 1910’da da Osmanlı Sosyalist Fırkası kurularak, Osmanlı siyasi hayatında yerini almıştır. Ne yazık k, II. Meşrutiyetin getirdiği özgürlük ortamı çok uzun sürmedi. II. Meşrutiyetin ilanıyla başlayan, Osmanlı siyasal hayatına canlılık getiren bu dönem, Mahmut Şevket Paşa’nın 1913 yılında bir suikast sonucu öldürülmesiyle birlikte, İktidarı elinde bulunduran İttihat ve Terakki Fırkası muhalefeti sindirip, Osmanlı siyasal hayatındaki özgürlük ortamını kaldırarak yerine baskıcı bir rejim kurmuştur. 1910-1913 yılları arasında Osmanlı işçi sınıfının örgütlenmesini ve haklarını savunan Osmanlı Sosyalist Fırkası, Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi olayıyla ilişkilendirilerek, 1913 yılında parti yöneticileri tutuklanmış, bunun sonucu olarak da Osmanlı Sosyalist Fırkası dağılmıştır. Bu bildiride, Osmanlı Sosyalist Fırkasının hangi ortamda nasıl kurulduğu, Osmanlı toplumundan nasıl tepkiler aldığı ve parti programıyla toplumsal sorunlara ne tür çözümler önerdiği gibi konular ele alınıp değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Siyaset, Parlamento, Fırka, Sosyalist, İştirak.
Thanks to globalization opportunities, terrorism can cause enormous damages using telecommunications networks with very little cost. The abolishment of borders between countries together with advances in communication and transportation technology, it has been difficult to control and supervision of national borders as it was in traditional sense. This is a way to facilitate the business of terrorism. In this way the terrorists can be organized by a very easy way and well away from state control. İn this respect, global terrorism has different characteristics from classic terror approach. In this study, first, "globalization" and "terrorism" words will be explained in conceptual ground, after that it will focus on the possible effects of globalization by the spread of terrorist activities. In this context, it will be focused where changes on the size of terrorism in the period by the September 11 attacks which is the beginning of the period of global terrorism and is considered a milestone in the history of multinational fight against terrorism.
Tarihin her döneminde neredeyse bütün toplumlarda var olan terörizmin siyasal nitelikli olanının amacı, ülke bütünlüğünü bozmak veya mevcut siyasal düzeni değiştirmektir. Temelinde siyasal bir amaç ve şiddet barındıran siyasal terörizm, amacına yönelik eylemleri gerçekleştirirken diğer terörizm türlerinden farklı yöntemler kullanmaktadır. Gerçekte tam anlamıyla bir ideoloji içermemekle birlikte, terörist gruplar tarafından politik bir faaliyet olarak lanse edilmek istenen siyasal terörizm aslında özü itibariyle bir suçtur. Günümüzde artarak devam eden siyasal terörizm faaliyetleri, toplum güvenliğine yönelik en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır. Amaca ulaşmada bir araç görevini üstlenen terörizm artık sadece Ortadoğu ülkelerine özgü olmaktan çıkmış ve günümüz Batı dünyasının en büyük kabusu haline gelmiştir.
Ülkemizde ilk siyasi oluşumlar Tanzimat Dönemiyle birlikte başlamıştı. O zamanlar gizli olarak toplanmak zorunda kalınmıştı. Ancak II. Meşrutiyetle birlikte resmi olarak siyasi cemiyetlerin kurulmasına izin verilmişti. İlk çok partili hayat bu dönemde başlamış ancak Babıali Baskınıyla birlikte muhalif partiler kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte meclis içinde bir muhalif grup oluşmuştu işte bu dönem Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın oluşmasına neden olmuştur. Ancak rejim karşıtlarının bu partiye katılması ve mensuplarının döneminin irticacı faaliyetlerine karışması nedeniyle kapatılmıştı. 1930'lu yıllarda ise Atatürk'ün isteği üzerine Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ancak kısa bir süre sonra Terakkiperver Fırka'da olduğu gibi rejim düşmanlarının katılması nedeniyle fırka başkanı Fethi Bey partiyi feshetmek zorunda kalmıştı. Bu çalışmada Türkiye'nin çok partili hayata geçiş denemelerin incelenmiştir. ABSTRACT The first political formations in our country started with the Tanzimat Period. At that time they had to meet in secret. However, II. With the Constitutional Monarchy, the establishment of official political societies was allowed. The first multi-party life started in this period, but the opposition parties were closed with the Babıali Raid. With the proclamation of the Republic, an opposition group formed within the parliament, and this period led to the formation of the Progressive Republican Party. However, it was closed due to the fact that opponents of the regime joined this party and its members were involved in the reactionary activities of the period. In the 1930s, the Free Republican Party was established at the request of Atatürk. However, after a short time, Fethi Bey, the head of the party, had to dissolve the party due to the participation of the enemies of the regime, as was the case with the Progressive Party. In this study, Turkey's attempts to transition to a multi-party system were examined.
2019
Türkiye’nin 1946 yılında Demokrat Parti (DP) ile başlayan gerçek çok partili hayatından, DP’nin iktidarı ele alış süreci ve 10 yıllık DP hükümetini sonlandıran askeri müdahale incelenmiştir. 1923’den beri iktidarda olan ve 27 yıllık tek başına iktidar erkini elinde bulunduran Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) de ilk kez bulunduğu muhalefetlik durumu ile ülkenin içinde yer aldığı ekonomik, sosyal ve siyasal olaylar irdelenmiştir.
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2017
ÖZ Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki (BİT) gelişimler, özellikle internet, bütün insan faaliyetlerini olduğu gibi siyaseti de etkilemektedir. Bu etki, siyaset adına akla gelen her sahada dönüştürücü düzeyde gözlenmektedir. Siyasette yaşanan dönüşüm, devletin, örgütlerin ve bireylerin dijitalleşmesi kavramları çerçevesinde incelenmektedir. Demokrasinin anahtar terimlerinden birisi olan katılımın siyasetin dijitalleşmesinden nasıl etkilediği ele alınmaktadır. BİT sayesinde siyasal katılım yeni yolları ortaya çıkmıştır. Literatür incelemesi ve siyasal sürecin gözlenmesi ile elde edilen bulgular çerçevesinde; dijital çağda siyasal katılımın biçimleri ve araçları tasnif edilmektedir. Bu kapsamda, bilginin dolaşımı, şeffaflık ve kamu yönetiminin sivil denetimi, geri bildirim, siyasal müzakere, örgütlenme, örgüt içi çalışmalar, propaganda, siyasal eylem ve seçimler gibi katılım örneklerinde BİT etkisi incelenmektedir. Bu incelemelerin sonunda, temsili demokrasinin doğrudan demokrasiye dönüşmesi ihtimali tartışılmıştır. İnternet ve özellikle sosyal medya aracılığıyla siyasete ilginin yükselmesi, demokrasinin gelişimine katkıları açısından değerlendirilmektedir. ABSTRACT Developments on Information and Communication Technologies (ICT), especially on the internet, have been influencing all human activities including politics. This influence is observed on every single field considered in politics at transformative level. The transformation experienced in politics is analyzed within the framework of the following concepts: digitalization of state, organization, and individual. How participation, one of the key terms in democracy, is affected from digitalization of politics is addressed. Thanks to ICT, new ways of political participation are come into view. In the framework of findings through literature review and observation of political process, forms and means of political participation are classified in the digital age. Within this scope, ICT influence is analyzed in participation samples, such as, circulation of information, transparency, civilian oversight of public administration, feedback, political negotiation, organization, intra-organizational exercises, propaganda, political action, and elections. At the end of these analyzes, the possibility of the transformation from representative democracy to direct democracy is addressed. The increase in interest through the internet and especially via social media is analyzed in terms of the contributions to the development of democracy.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.