Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, İdil
https://doi.org/10.7816/idil-12-107-06…
11 pages
1 file
Bu çalışmada Rönesans sanatçısında mikrokozmos kavramı, hümanizmin temel kaynaklarının yorumlanışları üzerinden incelenmektedir. Çalışmanın amacı felsefî olan mikrokozmos kavramının Rönesans dönemi sanatçılarında nasıl bir yaratılış ve yaratıcılık algısı oluşturduğunu incelemektir. Bu kavram aynı zamanda dönemin sanat felsefesinin de odak noktalarından biridir. Yeni-Platoncu metinler, Kabala ve Hermetik külliyatın tercümeleri ile kendini yukarıdaki tanrısal dünya ile aşağıdaki süflî dünya arasında bağ olarak gören, ilahî olanı aşağıya ileten bir insan figürü Rönesans insanı için model olmuştur. Marsilio Ficino, Pico della Mirandola, Leonardo da Vinci, Michelangelo Buonarroti ve Andrea Palladio gibi Rönesans’ın felsefî temelini oluşturan isimlerinin yazdıkları metinler ve bazı sanat eserleri, sanatçının ilham alma ve tanrılaşma kavramlarının ana yapısını ve kendisini mikrokozmos olarak görme eğilimini ortaya koymaktadır. Sanatçı, ruhunun gözüyle metafizik âlemlere ulaşabilmektedir. Hümanist düşünce, insanı her şeyin merkezine koymakta ve bir anlamda tanrılaştırmaktadır. Antik felsefeden Rönesans düşüncesine aktarılan Makrokozmos-mikrokozmos analojisi, evrendeki her şeyin insanda mevcut olduğu fikrini, dolayısıyla da tanrılık makamına ulaşabileceğini açıklamaktadır.
Bu makale, Lorenzo de' Medici'nin sanata katkılarını ve Medici ailesinin Rönesans üzerindeki etkisini incelemektedir. Makale, Medici ailesinin Floransa'daki yükselişinin arka planında sanata ve bilim insanlarına verdikleri desteğin sonuçlarına odaklanmaktadır. Ayrıca, Lorenzo de Medici'nin sanata olan kişisel ilgisi ve bu ilginin sanatçılara sağladığı yaratıcı özgürlük yoluyla dönemin sanat anlayışı üzerinde nasıl bir etkisi olduğu tartışılmaktadır. Mediciler tarafından yaptırılan önemli sanat ve mimarlık yapılarının Rönesans kültürel mirasına nasıl katkıda bulunduğu da vurgulanmaktadır. Makale, Medici ailesinin Rönesans'ı siyasi ve kültürel bir devrim olarak şekillendirmedeki rolünü incelemektedir.
İnsanların etinden, sütünden, derisinden ve yününden/yapağısından faydalandığı küçükbaş hayvanlardan biri olan koyun ilkçağlarda evcilleştirilmiş hayvanlardan biridir. Koyun aynı zamanda devletlerin vergi kaynakları arasındaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda koyun besleyenler devlete ağnam vergisi ödemek zorundaydı. Koyunların birçok türü vardır. Bunlardan birisi özellikle yünü/yapağısı için beslenen merinos koyunudur. Türkçede İspanya koyunu da denilen bu türün yününün yünlü dokuma sanayiinde/kumaş üretiminde kullanılmıştır. Osmanlı imparatorluğu’nda koyun sahiplerinden tahsil edilen ağnam vergisi hakkında birçok araştırma olmasına rağmen Türkiye’deki koyun yetiştiriciliği tarihi, özellikle merinos koyunu yetiştiriciliği hakkında çalışma bulmak zordur. Dolayısıyla bu çalışmada 1844 tarihinde yayımlanan ve temelde merinos koyunu yetiştiriciliğini ele alan Risâle-i Ağnam kitabının ortaya çıkarılması ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2020
ÖZET Bu çalışmada İzmir'in Menemen İlçesinde Mermerli Mahallesinde yer alan Agios Konstantinos Rum Ortodoks Kilisesi tanıtılmıştır. Agios Konstantinos Kilisesi'nin, 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı'ndan sonra inşa edildiği zannedilmektedir. 20. yüzyılın ortalarında Menemen Belediyesi'nin deposu olarak kullanılan Agios Konstantinos Kilisesi 2014 yılında restore edilmiştir. Çalışma kapsamında kilisenin, başta mimarisi ve anıtsal özellikleri incelenmiştir. Kilise plan şeması, yapım tekniği ve kullanılan malzemeler ve süslemeleri açısından da değerlendirilmiştir. Bu bağlamda kilisenin mimari ve yapısal nitelikleri, litürjik objeleri, Ege bölgesinde ve İstanbul'da bulunan dönemin Rum Ortodoks kiliseleriyle karşılaştırılmıştır. Municipality in the middle of the 20th century. The building was restored in 2014. Within the scope of the study, the architecture and monumental properties of the church were examined. In addition, the church was evaluated in terms of plan scheme, construction technique and materials and decorations used. In this context, the church structure, architecture, liturgical elements were compared with the Greek Orthodox churches of the period in the Aegean region and Istanbul.
iktidarlarla, görünüşte bile uzlaşmaya benzeyen her türlü anlaşmayı reddetmişti. (K. Marx, Schweitzer'e Mektup, 24 Ocak 1865) Lukacs'ın deyişiyle, Marx'tan tek bir satır bile okumadığı açık olsa da, yazdıkları Marksizme ve sosyalizme karşı bir polemikten başka şey olmayan "düşman" Nietzsche, yine de burjuva dünyasını eleştirirken Marksistleri büyüler. (Antonio Negri, "Marxistes: une approche paradoxale". Magazine littéraire 298. Les vies de Nietzsche, s. 96)
23. Uluslararası Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu, 2019
2015 yılı içinde kelimenin kullanımında gerçekleşen yüzde iki binlik artıştan sonra "hakikat-sonrası" Kasım 2016'da Oxford sözlükleri tarafından yılın kelimesi seçildi. Sözlüğün verdiği tanımda "sonrası" eki, hakikati zamansal anlamda geçmiş olduğumuza işaret etmekten ziyade, hakikatin gözden düşerek önemini yitirdiğini ima ediyordu. Nitekim terimin etrafında dönen tartışmalarda, hakikat diye bir şeyin olmadığı bir dönemden değil, olguların siyasi bakış açımıza tabi olduğu bir çağdan bahsedilir. Bizim için hakikatten daha önemli bir şeyi savunurken ortaya çıktığı için, hakikat-sonrası "birilerini bir şeylere inandırmaya uğraşan insanların ideolojik üstünlüğü" anlamını kazanır. Bu açıdan bakıldığında hakikat-sonrası dönem yeni bir olgu sayılmaz. Hakikatin belli bir yorumuna ayrıcalık tanınıp bunun siyasal bir bağlam içerisinde ayıklanarak sunulabileceği düşüncesinin izleri insanlık tarihinin başka dönemlerinde de karşımıza çıkar. Söz gelimi 14. yüzyılın sonlarından 15. yüzyılın ilk yarısına kadarki elli yıllık dönemde Floransa'daki lonca cumhuriyetçiliği oligarşiye doğru kayarken, apaçık yayılmacı politikasına karşın komün kendine cumhuriyetçi özgürlüğün savunucusu rolünü biçmişti. Hümanizm ve Antikite kültü bu dönem Floransa'nın kültürel yaşantısında önemli bir yere sahipti, dolayısıyla Floransalı hümanistler ideal yurttaşlık, erdem ve özgürlüğe dayalı bir retorik geliştirdiler. Bunu yaparken de Antik Yunan mitolojisinin trajik kahramanı Herakles'ten faydalandılar. Herakles 13. yüzyıldan itibaren Floransa komününün amblemiydi ve kentin sembolik yapılarında sık sık kullanıldı. Buralardaki temsiller kolektif bir politikadan elitist bir politikaya geçişin izlerini taşıyordu ve ayrıcalıklı bir gruba hizmet eden kentsel bir imajın oluşumuna katkı sağladı. Erdem timsali maskülen bir kahramanda "tiranlığa karşı zafer kazanan özgürlükçü savaşçı" imajı oluşturuldu. After the 2000 percent increase in the use of the word in 2015, "post-truth" was declared the word of the year by Oxford dictionaries in November 2016. In the definition given by the dictionary, the suffix "post" implies that the truth has lost its importance by being discredited rather than pointing to the fact that we "past" the truth in the temporal sense of the word. As a matter of fact, the debates that revolve around the term refer to an age in which facts are subject to our political perspective, not an era when there is no truth. Because it comes forward when we defend something more important than truth for us, the post-truth becomes "the ideological superiority of people who try to convince someone of something". In this regard, the post-truth era is not a new phenomenon. Traces of the idea that a certain interpretation of truth can be privileged and presented in a political context can also be seen in the former periods of human history. For instance, through fifty years from the late 14th century to the first half of the 15th century, the guild republicanism in Florence shifted towards an oligarchy, while the commune assumed the role of the defender of republican liberty, despite its manifest expansionist policy. The cult of humanism and Antiquity had an important role in the cultural life of Florence, so Florentine humanists developed a rhetoric based on liberty, civic ideals and virtues. In doing so, they took advantage of Hercules, the tragic hero of Ancient Greek mythology. Hercules was the emblem of the commune of Florence from the 13th century onwards and was often used on the city's symbolic edifices. These figures bear the traces of a transition from a collective policy to an elitist one and have contributed to the formation of an urban image that serves a privileged group. An image of libertarian warrior who triumphed against tyranny was embodied in Hercules, a hero of virtue.
Güçlü bir yenilenme istenci, bilimsel düşüncelerde yaşanan dönüşümler XV. ve XVI. yüzyıllarda Batı dünyasında yeni bir dönemi başlatacaktır. Dönemler arasında kesin kopuşlar olmasa da Ortaçağ düşünce dünyası, yerini Rönesans'a bırakacaktır. Coğrafi alanda meydana gelen gelişmeler, Kopernik'in yermerkezci anlayışı tartışmaya açması ve Francis Bacon'un yeni bir bilimi inşa çabaları bitmek üzere olan Ortaçağın etkin dönüşümlerinin temelini oluşturan olaylar olarak karşımıza çıkar. Hümanizm, reform, kapalı bir dünyadan sonsuz bir evrene geçiş dönemin düşünce dünyasını tepetaklak edecektir. Avrupa, Hıristiyanlığa bağlı kalmakla birlikte Yunan kaynaklarına geri dönecek, Helenik miras Batı düşünce dünyasındaki güçlü konumuna yeniden kavuşacaktır. Bu bağlamda edebiyat, Helenizm dönemindeki logos ve doğa düşüncelerine yönelirken, Plâtoncu Floransa Akademisinde Platon'un görüşleri tartışmaya açılır ve onun Şölen'indeki güzellik anlayışı Rönesans sanatını besleyen ana kaynak durumuna gelir. Dinsel alanda meydana gelen dönüşümler ise Reform sürecini doğuracak, Protestan hareketinin yarattığı rüzgâr belirleyici bir biçimde yeni dönüşümlerin yaşanmasına katkıda bulunacaktır. Reform hareketi birey düşüncesini doğuracak, böylelikle dönemin düşünce dünyası insan üzerine yoğunlaşacaktır. Meydana gelen bu yeni düşünce iklimi sanat dünyasını yeni bir mecraya sürükleyecektir. Sanat artık tamamıyla bağımsızlaşma yolundadır. Sanat, teolojinin hizmetinden çıkar ve aydınlanma süreci üzerinden anlam kazanmaya başlar. Dönüşüm hümanist harekete uygun olarak gerçekleşir. Dönemin sanat anlayışı dünyayı, insanı ve bireyi keşfetme peşindedir. Dinsel temaşanın aracı olmaktan çıkan sanat, insan denen varlığı bir bütün olarak kavramanın bir aracı haline gelir. Bu anlamda Leon Battista Alberti, önemli bir kavşak noktası olarak karşımıza çıkar. Resim Üzerine adlı eserinde güzelliği bir bütünün parçaları arasındaki uyum olarak değerlendiren Alberti, ortaçağ anlayışını reddederek insanı ve onun sahip olduğu nitelikleri ön plana çıkararak portre geleneğini başlatır. Aynı esrinde Alberti'nin tabloyu, içinden dünyanın seyredileceği bir pencere olarak değerlendirmesi sanatın yeni konumuna dair bir işaret olarak okunabilir. İnsanın doğuşu, bireyin ve öznenin öne çıkarılma süreci resim sanatında yeni ve özgün bir türü doğuracaktır: Otoportre. Sanatçının Kendi Portresi'yle kendi imgesi üzerine eğilen Albrecht Dürer, bazı otoportrelerinde kendini İsa'yla özdeşleştirerek sanatçının kimliği konusunda yeni tartışmalara sebep olmuştur. Deha kavramı işte bu tartışmalardan doğmuş ve sanatçının modern imgesi bu dönemde şekil bulmuştur. Platon'daki ilahi esin ve Aristoteles'in üstün insan melankolisi gibi antik yunan kaynaklı düşünceler sanatçının bir deha olarak yorumlanmasına temel teşkil etmiştir. Floransa'daki Platon okulunun Hocası olan Marsilio Ficino'nun, deha konusunda geliştirdiği psikolojik teori, dönemin güzellik anlayışı üzerinde etkili olmuştur. Onunla birlikte, Platon'daki
Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, 2020
Homo economicus, insanın rasyonel düşünen ve davranan bir varlık olduğunu, ekonomik çıkarlarını en üst düzeyde sağlamak amacıyla hareket ettiğini ifade eden bir iktisat kavramıdır. Daniel Defoe’nun, 1719’da, Adam Smith’ten uzun yıllar önce yarattığı Robinson Crusoe karakteri, kapitalizm öncesi bir homo economicus örneğidir ve homo economicus’un davranış özellikleri genellikle Robinson Crusoe’ya atıfta bulunularak öğretilmektedir. Robinson, sahip olduğu şeyleri hesaplayan, kaydeden ve gelecekte oluşturacaklarını tahmin ettiği faydalara göre düzenleyen bir figürdür. Bu bağlamda hem ekonomik hem de ahlaki hesaplamayı ve hesaplaşmayı içeren muhasebesel düşünce ve muhasebe kayıtları, metaforik olarak kitabın hemen hemen her sayfasında yer almaktadır. Bu çalışmanın amacı, Robinson Crusoe özelinde 18. yy İngiliz edebiyatında muhasebe kavramlarının ve kayıt sisteminin inandırıcılığı arttırmak ve gerçekliğe yakınlaşmak amaçlı kullanımını ve muhasebe gibi bir üstyapı kurumunun ekonomik ilişkilerin biçimiyle olan bağlantısını ortaya koymaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
IKSAD INTERNATIONAL PUBLISHING HOUSE, 2021
TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2019
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi Sayı 51, 2021
Otuzyedi Sanat ve Tasarım, 2024
GÜNÜMÜZ SANATÇISININ ANAMORFİK İLLÜZYONU, 2021
SANAT TARİHİ DERGİSİ /JOURNAL OF ART HISTORY (full text: https://dergipark.org.tr/tr/pub/std/issue/54299/677857), 2020
ART- SANAT, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü , 2017
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON MYTHOLOGY 2-5 MAY 2019, ARDAHAN PROCEEDINGS BOOK, 2019
7. INTERNATIONAL HISTORY AND CULTURE CONGRESS , 2022