Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023
…
13 pages
1 file
Bu kitabın yayın hakkı SİYASAL KİTABEVİ'ne aittir. Yayınevinin ve yayınlayıcısının yazılı izni alınmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
Sayfa 1 / 17 1. Ünite -Siyaset Sosyolojisinin Konusu, Gelişimi ve Metodu 1_ Genel olarak siyaset olgusunu ele alan modern sosyolojik araştırmaların ortaya çıkışı ne zaman olmuştur? İkinci Dünya Savaşından sonra olmuştur 2_ 1960'lar Seymour Martin Lipset'in Siyasal İnsan (Political Man) başlıklı kitabının yayınlanmasıyla ne olmuştur? Siyasetin Sosyolojisi disiplininin yükselişe geçmesinde dönüm noktası olmuştur. 3_ Lipset'in kitabı kaç ülkede yayınlandı? Yirmi ülkede yayınlanarak dünya çapında yankı bulmuş ve Sosyal Bilimler Atıf Endeksi tarafından bir "atıf klasiği" sayılmıştır. 4_ "Siyaset Sosyolojisi" dediğimizde, gelişim tarihine bakarak iki ayrı terim kullanacağız bunlar hangileridir "Klasik Siyaset Sosyolojisi" (veya bu ünitede kullanmayı tercih ettiğimiz şekliyle "Siyasetin Sosyolojisi") ve "Siyaset Sosyolojisi". 5_ Klasik anlamda Siyaset Sosyolojisi nedir? (Siyasetin Sosyolojisi), siyaset olgusunu sosyolojik paradigma aracılığıyla çözümler. Sosyolojik paradigma ise sosyolojik soru sormaya dayanır. Bu soru, her şeyden önce, insan eyleminin genel kabul gören ve resmen tanımlanmış olan amaçlarının arkasında yatanı bulma merakını içerir. 6_ Sosyolojik paradigma neyi odak alır? Esas itibariyle, sosyal yapıların, ilişkilerin dış yüzüne değil, bunun ardında yatan belirleyicilerine eğilmeyi odak alır. 7_ Sosyolojik problem nedir? özünde, sosyal etkileşimin nasıl ve ne şekillerde meydana geldiğine bakmakla ilgili bir durumdur 8_ Sosyolojik problem ne olarak nitelenebilir? Bu bağlamda, suç yerine kanun; boşanma yerine evlilik; ırk ayrımı yerine ırklara dayanan katrnanlaşma; ihtilal yerine hükümet sosyolojik problem olarak nitelenebilir 9_ Seymour Martin Lipset'in yukarıda andığımız Siyasal İnsan 'ıdır. Bu kitabında Lipset, siyaset olgusunun sosyal temellerini incelemiş; örneğin demokrasi ile ülkelerin eğitim, sanayileşme, şehirleşme düzeyi gibi sosyal değişkenler arasındaki bağınızı analiz etmiştir. 10_ Lipset'in Siyasetin Sosyolojisinin gelişiminde sağladığı dönüm noktası ne olmuş? daha sonra ortaya çıkacak yönelimlerin itici gücü olmuştur. 11_ Siyasetin Sosyolojisi olgun bir aşamada artık genel olarak siyaset-toplum, özel olarak da devlet-toplum ilişkisini inceleyen bir disiplin şeklinde yaygın kabul görmüş; 12_ Nitekim, özellikle 1950 ve 1970 arası dönemde siyasi gruplaşmaların toplumsal temelleri ve parti sistemleri (Seymour Martin Lipset ve Stein Rokkan), cemaat-iktidar yapıları (Lloyd Warner ve Steven Lukes); elitler (C. Wright Mills, Anthony Giddens, Tom Bottomore ve Wiiliam G.Domhoff) ve devrim ve toplumsal değişme üzerine tarihsel çalışmalar (Barrington Moore ve Theda Skocpol) gibi konularda, Siyasetin Sosyolojisine ilişkin çok önemli çalışmalar ortaya çıkmıştır. 13_ sosyal ve siyasal düşünce tarihinde toplum kavramlaştırmaları iki temel kategoriye ayrılır:
EGE SOSYOLOJİ DERGİSİ, 2004
The introduction of sociology in Turkey took place during the last periods of the Ottoman Empire as an effect of the modernisation movements. Sociology was charged with the mission of saving the collapsing state, and as a result sociology was shaped along with the official ideology. This situation continued during the Republican Era and sociology carried the aim of dissemination and legitimation of the official ideology. For this reason, we can suggest that sociology is used as an apparatus to construct an identity for the society.
Bu makalede tarih ve uygarlık süreci, sosyolojik açıdan incelenmeye çalışılmıştır. Çünkü her tarih yazımı ve pratiği belirli epistemolojik kabullerden, öncüllerden ve dünya görüşlerinden etkilenir. Bu etkilenim kimi zaman insanı rahatsız eden bir ideolojik vurgu taşırken, kimi zaman da nesnelliğin temel yazınsal nitelik olması kaygısını içerir. Böyle metinlerde toplumların ürettiği tarihler, uygarlıklar, sosyolojik verilerin de desteklediği bilgilerle bize kendilerini açarlar. Ayrıca bunları, geçmişi olduğu gibi bugünü anlamak açısından da önemli birer insanlık mirası olarak görmek mümkündür. Bu kapsamda tarihin konusunun kültürler olduğunu söyleyen, kültürlerin ise dinamik yapılar olup, özelliklerini yaratıcı kişilerden aldığı, dolayısıyla tarihin kültürler hakkında olumlu ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunmak yerine, kültürleri anlamaya çalışması gerektiği düşüncesiyle seçkinleşen İngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee'nin görüşleri makalenin son bölümünde incelenmiştir.
ÖZET Toplumun bilimi olan sosyoloji geçmişe bakan yönüyle tarihte yaşamış toplumları anlamamıza yararken aynı zamanda içinde yaşadığımız çağın toplumlarını anlamak ve açıklamak konusunda da sosyal bilimler arasında ilk sıraya yerleştirilebilir. Sosyolojiyi anlarken bu bilimin bir geçmişi ve bilimler tasnifinde bir yeri olduğu akılda tutulmalıdır. Sosyolojinin dilinden konuşabilmek elbette ki bir donanımın ve elde edilmesi gereken bir tecrübenin sonucudur. İlahiyat öğrenimi açısından sosyolojinin bir bilim olarak anlamı noktasında ilahiyatçılar arasında farklı değer yargılarına sahip kesimler bulunmaktardır. İlahiyat öğrenimi gören öğrencilerin felsefe din bilimleri ve bu bölümün alt disiplini olan sosyolojiye karşı olumlu tutumları yanında ilahiyat mezunu olan farklı branşlarda ki öğretim görevlilerinin olumsuz tutumları anlamlandırılmaya değer bir olgudur. Bu değerlendirmelerin kaynağı ile ilgili tartışmalar bu araştırmanın sınırlarını aşmaktadır. İlahiyat alanının ve ilahiyatçıların sosyoloji bilimini kullanma ve bu ilmi sahiplenme noktasında ki tutumları farklılık göstermekle birlikte sonuç olarak çekingen bir tavır içinde oldukları söylenebilir. Ayrıca bu tavrı tetikleyen, sosyal bilimlerin ilahiyattan izale edilmesi adına kurumsal bir takım adımlar atılmış olması dikkat çekicidir. Bu farklı bakış açılarının anlaşılması noktasında makalemiz sınırları dâhilinde küçük ama değerli olduğuna inandığımız bir adım atmak gayretinde olacağız.
Copyright © Bu kitabın Türkiye'deki her türlü yayın hakkı Eğitim Yayınevi'ne aittir. Bütün hakları saklıdır. Kitabın tamamı veya bir kısmı 5846 sayılı yasanın hükümlerine göre kitabı yayımlayan firmanın ve yazarlarının önceden izni olmadan elektronik/mekanik yolla, fotokopi yoluyla ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılamaz, yayımlanamaz.
Toplumsal bölünmeler, sosyal eşitsizlik ve dezavantaj biçimleri üreten geniş kalıp ve süreçlere işaret etmektedir. Bu süreç ve oluşumlar ise, ekonomik olduğu kadar, bireylerin yaşam seyrine ve sağlık durumlarına bağlı olarak ortayla çıkan sosyal süreçlerle ilişkilidir (Bilton ve diğerleri, 2008: 68). Zenginlik ve yoksulluk, bu yönüyle toplumdaki temel sosyo-ekonomik bölünmelerden birine karşılık gelmektedir ve zenginliğin bölüşülmesindeki yaygın eşitsizlik toplumsal bölünmenin en önemli ve belki de en bariz biçimlerinden birini teşkil etmektedir(Bilton ve diğerleri, 2008: 70). Söz konusu eşitsiz bölünmelerin, toplumların içinde bulundukları tarihsel dönem ve bağlama ilişkin olarak belirleyici faktör ve ayırt edici sosyal kategorileri (yaş, cinsiyet, meslek, sınıf, etnisite, inanç ve ulus vb) farklılaşabilmektedir. Bununla birlikte endüstriyel toplumlarda tipik olarak sınıf temelli ve zengin-yoksul bölünmesine dayalı bir farklılaşmanın daha dikkat çekici olduğu görülmektedir. Literatürde, birçok sosyal kuramcının, yoksulluğu bir zenginlik biçimin yokluğu olarak değil, aksine zenginliği üreten ekonomik sistemin doğrudan bir sonucu olarak değerlendirme eğiliminde oldukları görülmektedir. Yoksulluk olgusu, sosyolojik açıdan; bireysel olduğu kadar toplumsal; konjönktürel ve tesadüfi olduğu kadar sistemsel-yapısal nitelikler taşıyan; çok boyutlu bir sosyal güvenlik ve insan hakları sorunu olarak dikkat çekmektedir. Çok boyutlu bir olgu olarak yoksulluk olgusunun kavramsallaştırılması ve ölçülebilir, gözlemlenebilir hale getirilmesi yönündeki çabalar, söz konusu sorun alanına tözsel olmaktan çok “ilişkisel” bir bakış açısı ile bakılmasını ve düşünümsel bir sosyo-etik tavır alışı gerekli kılıyor görünmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE ATA YADİGÂRI DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ-II:CİLT, 2023
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , 1943
Millî Kültür Araştırmaları Dergisi (MİKAD), 2020
TC DİCLE ÜNÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ VE SANAT TARİHİ ANABİLİMDALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİMDALI YÜKSEK LİSANS TEZİ, 2010