Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, Mimar.ist Dergi
Neoliberal politikalar doğrultusunda üretim alanlarının kent dışına taşınması bununla birlikte sermaye birikimi için kentsel mekanların tüketime yönelik yeniden dizayn edilmesi 1980’lerden bugüne sermayenin yolunu açarak devletin kentsel politikası haline gelmiştir. Bu süreçte İstanbul özelinde söz konusu kent politikalarının getirisi olan dönüşümden en büyük pay alan bölgelerden biri ise Beyoğlu oldu. Özellikle 2000’li yıllardan sonra çıkarılan çeşitli kanun ve plan değişiklikleri ile kapsamının genişletildiği ve fiziki müdahalenin arttığı dönüşümlerin mekânsal etkisinin yanı sıra sosyo-kültürel sonuçlarının da görünürleştiği bir sürecin içerisinden geçiyoruz. İlk olarak 2020 yılının başında kamuoyuna açıklanan Beyoğlu Kültür Yolu projesi güzergahı ve durakları, karar vericilerin bölgeye, dönüşüm projelerine bütünlüklü yaklaşımını tekrar gözler önüne seriyor. Kentlilerin itirazına sebep olan birçok proje için bir meşrulaştırma aracına dönüştürülen kültür-sanat-müze fonksiyonları ise ‘kültür yolu’ ile bağlanıyor. İktidar için dönüştürülmesi arzulanan sosyal ve kültürel doku ve yaratılmak istenen ideolojinin kültürünü inşa etmenin yanı sıra ilk durağı Galataport İstanbul AVM olan Beyoğlu Kültür Yolu tüketim alanlarına müşteri taşıma, tüketim hattı oluşturma gibi amaçlara da hizmet ediyor. Beyoğlu Kültür Yolu’nun ilk durağı olan Galataport projesine çok benzer şekilde kentsel bağlamdan kopuk, kamusal yarar gözetmeksizin kıyıya inşa edilen diğer proje ise Tersane İstanbul (Haliçport) projesi oldu. Proje kapsamında Grand Pera AVM, Narmanlı Han, Galataport gibi projelere benzer şekilde müzeler yer alıyor. Desantralizasyon sürecinin ardından 1960’lı yıllardan itibaren kültür havzası ve turizm bölgesi olarak planlanan Haliç kıyıları bugün gerek Tersane İstanbul projesi gerekse mevcut yerel yönetimin son dönemde gündeme getirdiği bir parçası tarihi Haliç Tersanelerinde yer alan müze (sanat, film, müzik, fotoğraf) projeleri ile dönüştürülmeye devam ediyor. Galataport ve Haliçport projelerinin gündeme geldiği dönem ve öncesinde kamuoyuna duyurulan yaklaşımlar (Perşembe Pazarı yenileme alanı projesi, Haliç’e su altı karayolu tünel projesi ve Atatürk Köprüsü’nün yıkımı vb.) kesintisiz bir kıyı hattının dönüşümü üzerine tahayyülün bir başka göstergesi oldu. Beyoğlu Kültür Yolu projesi bugün kapsadığı alanın ötesinde Haliç kıyısında süregiden dönüşümün de beslediği ve beslendiği daha geniş perspektif ile büyük bir alanın dönüşümünü vaad ediyor. Haliç kıyıları, Galata kıyıları ve arkasındaki mahallelerin dönüşümünü; Beyoğlu Kültür Yolu ile birlikte değerlendirmenin ve Beyoğlu’nun dönüşümünü bütünlüklü bir şekilde ortaya koymanın elzem olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu yazının amacı, Beyoğlu Kültür Yolu projesini sadece yakın zamanda kamusal alan olarak sunulan Galataport değil Haliç kıyıları ve dönüşümü ve dönüşümü meşrulaştırmak için kullanılan kültür projeleri kapsamında ele almaktır.
MomentDergi
İstanbul’un kentsel dönüşüm kisvesi altında maruz kaldığı yıkıma en çok tanıklık eden bölgelerinden biri hiç şüphesiz Beyoğlu'dur. Bugün çok daha hızlı, plansız ve bilinçsizce gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projesi, bölgenin tarihi dokusunu tahrip ederken İstanbul'un bellek mekânlarından olan İstiklal Caddesi'ni tanınmayacak bir çehreye bürümektedir. Bir tür belleksizleştirme politikası olarak yürütülen ve caddelerin, sokakların, evlerin, dükkânların kıyımına sebep olan bu proje, kentin geçmişiyle olan bağına zarar verir. Walter Benjamin’in, kent mekânlarından ilham alan aylak gezgin olarak tanımladığı flanörün gözüyle Cadde boyunca ilerleyen bu metin, kentin kolektif belleğinin izlerini mekânlar üzerinde arar. Cadde boyunca gezinen flanör, Beyoğlu'nun geçmişine temas eden edebiyatçıların metinlerini kendine rehber edinir. Bu çalışma, kentsel dönüşüm projelerinin insanı ve tarihi göz ardı eden yapısını Benjamin'in kavramları aracılığıyla incelemeyi amaçlar.
Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi, 2018
Journal Of Social Humanities and Administrative Sciences, 2023
Kültür, son yıllarda sürdürülebilir kalkınmanın bir itici gücü olarak önem kazanmaktadır. Tasarım ortamı, kullanıcıların kimliklerini yansıtan, sürdürülebilir ve yenilikçi kültürel ürünleri nasıl yaratabilecekleri konusunda yol gösterecek bir kaynağa ihtiyaç duymaktadır. Söz konusu kaynaklar aynı zamanda tasarım eğitiminin de önemli bir konusu haline gelmiştir. Kültürel miras bu bakımdan her alanda önem kazanmıştır. Kültürel miras, tasarım ortamı ve yenilikçi yaklaşımları üzerinde kritik bir etkiye sahiptir. Kültürel tarihi miras unsurlarının tasarımda kullanımı, kullanıcıların inançlarını, beklentilerini ve değerlerini ürün ve hizmetlere yerleştiren yeni bir tasarım yaklaşımıdır. Makale, 2019 yılında Haliç Üniversitesi yayını olarak hazırlanan Prof.Önder Küçükerman’ın Haliç kitabının yazılması esnasında, Haliç’in sanayi mirasının bir simgesi olması nedeniyle başlatılan, Endüstriyel Tasarım Bölümünde araştırma konusu olarak gerçekleştirilmiş “Haliç Zinciri Halkası Replikasının Alınması” atölye çalışmasının tarihi mirasının tasarım eğitimi ortamında kullanımını analiz etmiştir. Kültürel miras unsurunun çok yönlü araştırılması, öğrencilerle kültürel bellek faktörlerinin tasarım ortamı aktarılmasının nasıl ilham kaynağı hale geldiğini deneyimlemek ve bir tasarım eğitimi modeli olarak örneklemek makalenin amacıdır. Makale, tarihi miras unsurlarının disiplinler arası bir çalışmayla küresel ve yerel anlamı ve önemini yeniden ele alarak mirasın tasarım ortamındaki inovasyon ve ilham kaynağı rolünü değerlendirmektedir. Kültürel miras unsurlarının tasarım eğitiminde kaynak olarak kullanımı miras koruma ve kültürel sürdürülebilirlik alanında önemli ve yenilikçi bir yaklaşım modelidir.
Meltem İzmir Akdeniz Akademisi Dergisi, 2021
7145-9789 18. yüzyılda Lale Devri ile başlayan batılı yaşam tarzı ile sayfiye ve mesire yerlerine olan ilgi artmış, bunun sonucunda deniz kıyılarında sahilsarayları, yalılar
İTÜDERGİSİ/a, 2009
Bu çalışma; "Kültür Vadisi" olarak tanımlanmış olan Haliç ve çevresinin temizlenerek, tarihi ve doğal değerleri ile birlikte yeniden kültürel ve sosyal yaşama kazandırılması için önerilen yeni projelerin Galata bölgesi üzerine etkileri; yaya ve mekân arasındaki ilişkiyi yürünebilirlik endekslerine dayanarak inceleyen bir araştırmanın bulgularından yola çıkarak araştırılmaktadır. Böylece, oldukça merkezi bir konuma sahip olmasına rağmen şehrin diğer kısımlarından kopuk kalmış olan Galata ve yakın çevresinin yaya hareketlilik dokuları incelenerek, sözü edilmiş olan bu yeni kentsel tasarım proje önerilerinden Galataport ve Perşembe Pazarı projelerinin, Galata'nın yaya hareketlilik dokuları üzerine olası yansımaları değerlendirilmiştir. Galata'da yaya hareketlilik dokularının gözlemlenmesi ve tespitini gerektiren uygulamalar çalışma kapsamında geliştirilmiştir. Yürünebilirlik oranları ile ilgili karşılaştırmalar yapılabilmesi ve hareketlilik dokusunu etkileyen çevresel faktörlerin tespit edilmesi amacıyla belirlenen değişkenler; güvenlik, görsel kalite, çekicilik ve konfor, arazi kullanımı, eğim ve erişilebilirlik olarak beş ana başlık altında ele alınmıştır. Erişilebilirlik değerinin belirlenmesinde İngiltere University College London bünyesindeki Space Syntax Laboratuarı tarafından geliştirilen bir şehirsel tasarım modeli olan Space Syntax (Mekânsal Dizin) yönteminden yararlanılmıştır. Gözlemlenen yaya hareketlilik dokusu bağımlı değişken olarak ele alınarak, belirlenen beş bağımsız değişkenle çoklu regresyon yapılmıştır. Çoklu regresyon modelinin sonuçları, Galata'da yaya hareketlilik oranlarını etkileyen faktörleri %60 oranında açıklamaktadır. Modele göre, yaya hareketlerinde; "güvenlik", "erişilebilirlik" ve "arazi kullanımları" değişkenleri belirleyici etkenlerdir. Çalışma, ileriki aşamalarda, uygulama modeli sonucunda yaya hareketlerini etkilediği tespit edilen değişkenlerin, hareketlilik dokularını ne oranda ve hangi şekilde etkilediğinin araştırılması için alt başlıklarda incelenmesinin önemini ortaya koymaktadır.
XIX. Türk Tarih Kongresi (3-7 Ekim 2022 Ankara) Kongreye Sunulan Bildiriler, 2022
Öz AyĢe TaĢkent ve Nicole Kançal-Ferrari editörlüğünde Aralık 2021 tarihinde yayın hayatına kazandırılan, Türkçe ve Ġngilizce hazırlanan, Osmanlı Kültür Ortamında Miraç ve Yolculuk Durakları baĢlıklı iki ciltten müteĢekkil eser, Ġslâm tarihinde hususî bir öneme sahip olan miraç hadisesini; felsefî, tarihî, tasavvufî, edebî ve sanat boyutlarıyla ele alan kapsamlı bir çalıĢmadır. Kitap, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Topkapı Sarayı ve Türk ve Ġslam Eserleri Müzesi gibi çeĢitli saygın kurumların desteğiyle yürütülen kapsamlı bir projenin çıktısıdır. Projenin devamında on sekiz müellifin katılımıyla, yirmi altı makale ve yaklaĢık iki yüz görselden oluĢan kitap çalıĢması ilim dünyasına sunulmuĢtur.
Ulusal Tasarım Günleri, 2019
19. yüzyılda Avrupa ülkelerine tanınan ticari imtiyazlar ve sonrasında yayınlanan Tanzimat ve Islahat fermanları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu’nda hız kazanan “Batılılaşma” ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta etkili olmuştur. Bu dönemde yeni mimari üsluplar ve Avrupai yaşam tarzının beraberinde getirdiği gereksinmeler nedeniyle mevcut yapılarda meydana gelen dönüşümler ve inşa edilen batı kökenli yeni bina türleri özellikle başkent İstanbul’un fiziki yapısında değişikliklere yol açmıştır. Günümüzde mevcudiyetlerini sürdüren ve Batılılaşma Dönemi İstanbul’unda batı kökenli bir bina türü olarak değerlendirebileceğimiz pasajlar, işlevlerinde meydana gelen farklılaşmalara rağmen; sahip oldukları mimari özellikleri ve korumaya devam ettikleri izleriyle Osmanlı toplumundaki batılılaşma hareketlerini 21. yüzyıl İstanbul’unda dahi hatırlamamızı sağlayan bellek mekânları olarak karşımıza çıkarlar. Bu çalışmada öncelikle basılı ve dijital literatür taraması yapılarak bellek, toplumsal bellek ve bellek mekânı kavramları üzerinde durulacak ve bu kavramların batılılaşma dönemi İstanbul’unda inşa edilen pasajlarla ilişkileri Beyoğlu’ndaki Hacopulo Pasajı örneği üzerinden irdelenecektir Anahtar Kelimeler: Bellek Mekânı, İstanbul, Batılılaşma, Pasaj, Hacopulo Pasajı
Özet Herhangi bir destinasyonda çeşitli turizm ürünlerinin geliştirilmesi rekabet gücünün tek boyutlu yapıdan kurtarılarak çok boyutlu bir niteliğe kavuşturulmasının ilk adımıdır. Ülkeler kendi destinasyonlarında deniz-kum-güneşe dayalı kitle turizminin yanı sıra alternatif turizm ürünlerini de ön plana çıkarmaya çalışmaktadır. Bu açıdan bakıldığında semavi dinlerin doğuş ve yaşam merkezlerine doğru ortaya çıkan turistlik hareketliliklere dayalı inanç turizmi de ele alınabilecek bir ürün olma özelliği taşımaktadır. Deniz-kum-güneş üçlüsüne dayalı ve gücünü doğal, tarihi ve kültürel çekiciliklerinden alan Antalya, inanç turizmi bakımından da eşsiz bir potansiyele sahiptir. Bu çalışmanın amacı, adı İncil’de geçmekte olan Antalya destinasyonunda inanç turizmi potansiyelinin incelenmesi; üç semavi dini bir araya getirerek oluşturduğu sembolik öneminin yanı sıra dünyaya hoşgörü ve barış mesajı vermeyi amaçlayan dinler (hoşgörü) bahçe sinin inanç turizmindeki yerinin tespit edilmesidir. Anahtar Kelimeler: İnanç Turizmi, Dinler (Hoşgörü) Bahçesi, Antalya Abstract Developing new products of tourism at a destination is the first step of saving the competitive capacity from an undemensional pattern and creating a multidimensional quality. The countries are trying to give prominence to the alternative tourism products together with the tourism based on sea-sand-sun at their destinations. When we see it from this angle, tourism movements for faith tourism where abrahamic religions exist in the birthplace and where it is practised can be a product to be evaluated. Antalya which gains its power from the trio of seasun-sand, nature,history and cultural atractions has a unique potencial for faith tourism. The porpose of this study is studying Antalya whose name was mentioned in the bible in terms of faith tourism potencial; besides creating a symbolic importance by putting 3 divine religions together, evaluating the place of the faith garden whose desire is to send messages of tolerance and peace. Keywords: Faith Tourism, Faith (Tolerance) Garden, Antalya
Asya, Orta Doğu ve Anadolu’ya kadar ticari anlamda mekik dokuyan ve mahir diplomat özelliği taşıyan Soğd’lar, ipek yoluna hakim olan devletle birlikte egemenlik altına girmişlerdir. Ancak bu egemenlik bir asimilasyondan ziyade, gitmiş oldukları veya boyun eğdikleri toplumlara kendi kültürlerini taşımışlardır.
Tarihsel Süreçte Kocaeli’nde Manav Kültürü Misafirperverlik, Uluslararsı Orhan Gazi ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu-V Bildirileri, Cilt 3, Kocaeli, 2019, 2019
Selçuklulardan itibaren Türkleşen Kocaeli bölgesi yüzyıllarca Manavlara vatan olmuştur. Bu önemli coğrafyada yaşayan Manavlar bölgenin tarihine ve kültürüne çok şey katmışlardır. Ülkemizde önemli bir Manav yerleşim yeri olan Kocaeli vilayeti, Selçuklulardan Osmanlılara ve en nihayetinde de Türkiye Cumhuriyetine yüzyıllarca bu coğrafyada kardeşliğin, hoşgörünün ve ortak paydada buluşabilmenin merkezi olmuştur. Manav kelimesi 19. yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte, içerisinde Kocaeli’nin de bulunduğu bölgelerde kullanılan bir kelimedir. Manav, bu bölgelerde yaşayan gayrimüslimler ile özellikle devlet toprak kaybettikçe Balkanlar ve Kafkaslardan gelen muhacirlerin yörede yerleşik olarak yaşayan, Müslüman, yerli Türkmen ahaliye verdikleri isimdir. Manavlar nasıl misafirperver bir topluluk olduklarını Kocaeli coğrafyasında çok iyi göstermişlerdir. 16. yüzyılda Şah zulmü ve Celali isyanlarından kaçan Ermeniler güveni ve huzuru Kocaeli bölgesinde aramışlardır. Payitahta yakın olması, verimli toprakları ve iklimi gibi pek çok çekici özelliği içerisinde barındıran bölge, zor durumdaki bazı Ermeni ailelerini buraya çekmiştir. Dil, din ve kültür farklılıkları olan Ermeni göçmenler ile yerli Manavlar ilk zamanlar sorunlar da yaşamışlardı. Ama bölgemizde en büyük misafirperverlik örneğinin ilk safhasını oluşturan bu dönemde Manavlar farklılıklara rağmen Ermenilerle yüzyıllarca kardeşçe yaşamışlardır. Kocaeli sancağında 19. yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte pek çok köy kurulmuştur. Büyük çoğunluğunu Balkanlardan ve Kafkaslardan gelen muhacirlerin oluşturdukları bu köyler Manav köyleri ile ayrı özelliklere sahip olabilmekteydiler. Başka coğrafyalardan gelen insanlar, geldikleri coğrafyalara kendi kültürlerini ve yaşayış tarzlarını da büyük oranda getirdiler. Bu durum zaman zaman bölgesel olarak sorun da olmuştur. Yeni gelen bazı muhacirlerin kültürlerindeki farklılıklar Manavlara garip gelmiş, bu durum çeşitli dilekçelere de konu olmuştur. Kocaeli Manavları 19. yüzyılın özellikle ikinci yarısında bölgelerine gelen muhacirlere büyük bir misafirperverlik göstererek onların bu zor zamanlarında yanlarında olmuşlardır. Bu tarihi süreç günümüze kadar devam etmiştir.
Istanbul tarih boyunca konumu ve tarihiyle dünyanın dikkatini çekmektedir. Heredot Mısır için "Nil nehri olmasaydı Mısır olmazdı" cümlesini kullanır. Aynı sözü Istanbul için de kullanabiliriz. Istanbul Boğazı olmasaydı Istanbul olur muydu? Boğaz, Istanbul'un jeostratejik ve jeopolitik değerini daha da artırmıştır. Bunun en iyi örneklerden birisi Napolyon'un "Dünya' da tek ülke olsa başkenti Istanbul olurdu" sözüdür.
1. Uluslararası Turizm ve Mimarlık Konferansı, 2018
İnsanoğlu var olduğu günden bugüne ticari, yeme-içme, farklı yerler görme ve keşfetme amaçlı seyahat etmiştir. Turizm olarak adlandırılan bu kavram; insanlarının sürekli ikamet ettikleri yerler dışında yapılan seyahatler olarak ifade edilebilir. İlk turizm hareketleri insanoğlunun doğasında var olan merak ihtiyacı ile gündeme gelmiştir. Günümüzde ise turizm seyahatlerine kongre, inanç, kültür, sağlık, spor gibi yeni nedenler eklenmiştir. Kentlerin sahip oldukları coğrafi, kültürel, tarihi özellikler ile mimari yapıları keşfetmek isteyen insanlar, kültür turizmini alternatif bir turizm anlayışı olarak benimsemişlerdir. Kültür turizminin gelişmesinin temel nedenlerinden birisi, farklı yörelerdeki insanların zaman içerisinde oluşturdukları fiziki, sosyal, kültürel ve mimari kimliklerini daha iyi tanımak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Turizmden sosyal, ekonomik ve kültürel kazanımlar sağlamak amacıyla kentlerin potansiyelleri en etkin şekilde kullanılmalıdır. Konya İli’ne bağlı bir mahalle olan Sille yaklaşık 5700 yıllık tarihi geçmişe sahiptir. Sille tarihinde Hristiyan ve Müslüman nüfusun bir arada yaşadıkları bilinmektedir. Erken Hristiyanlık dönemine ait kaya oyma kiliselerinin de bulunduğu Sille, arkeolojik sit alanı olarak koruma altına alınmıştır. Geleneksel mimari dokuya sahip olan Sille’nin kültürel miras yapıları, günümüzde pek çok yerli ve yabancı turistin ilgisini çekmektedir. Bu çalışmada Konya kültür turizminde önemli çekim noktalarından biri olan Sille’de dini yapılar, geleneksel evleri, hamamlar, çeşme ve köprüler incelenerek turizm değeri ortaya konmuştur. Sille’ye ait yerel kimlik unsurları kültür turizmi ögeleri göz önünde bulundurularak, bir turizm güzergahı olan Sille’nin tanıtımı hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Turizm, Konya, Kültürel Miras, Kültür Turizmi, Sille.
Der Tagungsband präsentiert ausgewählte 20 wissenschaftliche Beiträge über Archäologie in der Türkei in 2 Sprachen (Deutsch und Türkisch)
İstanbul Araştırmaları Dergisi
Mimar.ist, sayı: 48, s. 97-105. Halic (Golden Horn) Arsenals; New Target of Urban Loot... The maritime arsenal (tersane) of Istanbul is one of the most important complexes in the whole Ottoman history of industry and technology. There are reliable sources which reveal that it was active even at the age of Mehmed II the Conqueror. At least from the early 16th century onwards, its history can be traced with the help of Ottoman archival material and visual and architectural documents, besides “in situ” remnants of the past. Today, in the region of Golden Horn-Camialti-Taskizak, there are wide building complexes which were constructed in successive stages, often erasing the edifices of the earlier periods. It should therefore be an appropriate behavior to protect and transfer this heritage to the future generations. But in July 2013 Turkish Government made a tender as Istanbul Haliç Yacht Marina and Complex Project (Haliçport). This project for the privatization of Camialtı and Taşkızak shipyards in the Golden Horn includes two yacht ports, two five-star hotels – each with 400 rooms – a big mosque for 1,000 persons, shopping malls and parks in the area of around 230,000 square meters. On the other hand we have to endeavor our best efforts to protect this site. For this purpose, The Haliç Solidarity, a group of shipyard workers, unions, trade associations, local residents and resident associations concerning their stance towards the planned Haliçport Project. Haliç Solidarity Platform believes that the natural and cultural landscape of the Golden Horn with its shipyards, archeological assets and historic urban fabric should be protected with the public interest in mind. The platform proposes that as a public heritage site, the shipyard should be preserved with utmost care and transmitted into the future by enhancing its production-employment capacity (for information: [email protected]). This paper, which states the history, their present condition and the future of the arsenals in details, is hoped to be an introductory source for any research on this region so as to get a clear and a comprehensive approach to this problem.
Sanat Tarihi Yıllığı / Journal of Art History
İnsanoğlunun devamlılığı için su, geçmişten günümüze kadar her dönem değerli olmuştur. Mimari alanda gelişen teknoloji, su kemerleri, suyolları, çeşmeler, sarnıçlar gibi etmenlerle, su, kaynağından uzaklaşmış ve yeni yerleşim yeri kurulmasında oldukça önemli rol oynamıştır. Türk-İslam mimarisinin en küçük ölçekli yapılarından olan çeşmeler hem hayır hem de ihtiyacı karşılama amacı ile yapılmışlardır. Bu doğrultuda çeşmeler dönemin kültür ve estetik anlayışını yansıtması açısından önemlidir. Beyoğlu'nda artan nüfusa bağlı olarak bölgede su sıkıntısı ortaya çıkmıştır. Bu sebeple II. Mahmut döneminde Beyoğlu'nda çeşme inşası hem ihtiyaca karşılık verme amaçlı hem de dönemin süsleme üslubunu yansıtacak şekilde yapılmıştır. Su mimarisinin revaçta olduğu dönemlerde, dönemin mimari ve dekoratif üslubunu yansıtan çeşmelerin yapımı artmıştır. II. Mahmut dönemi çeşmeleri, Osmanlı Devleti'nin tüm alanlarda yaşadığı değişimlere paralel şekilde mimari ve süsleme değişimlerini göstermeleri açısından Osmanlı Sanatında önemli yer tutmaktadır. Bu çalışma kapsamında, II. Mahmut dönemi Beyoğlu'nda inşa edilen dokuz adet çeşme tespit edilmiştir. Araştırma dahilindeki çeşmeler daha önceki çalışmalarda detaylıca ele alınmamıştır. Tespit edilen çeşmelerin malzemeleri, süsleme üslubu, kitabeleri ve ölçüleri detaylı olarak incelenmiştir. Türk mimarisindeki yeri ortaya konmaya çalışılarak, dönemin birer somut örneği olan harap durumdaki çeşmelerin gelecek nesillere aktarılması amaçlanmıştır.
2020
Kulturel mirasin aktarimi turizmde rekabet edilebilirlik yerel halkin ilgisini cekme, yerel kaynak olusturma ve ticarilesme ile dogrudan orantilidir. Turizm gelirleri icerisinde buyuk payi el sanatlari urunlerinin olusturdugu dusunuldugunde bu anlamda kececiligin de goz ardi edilemeyecek potansiyel bir guce sahip oldugunu soylemek de yanlis olmaz. Gunumuzde teknolojik acidan cok ileri gitmis toplumlarin geleneksel unsurlara sahip kulturel degerlerden turizm alaninda etkin sekilde faydalandiklari gorulmektedir. Teknolojik caga yenik duserek, islevselligini yitiren geleneksel kecelerin kulturel gecmisi ve birikiminin somut birer yansimasi olarak toplumun yasayis bicimini yansittigi goz onune alindiginda bu sanatin turizm acisindan onemi unutulmamalidir. Standart bir uretim anlayisi ile pazarlama, kalite, model, arsivleme konularindaki organizasyon eksikligini gidermek icin bir devlet politikasi olusturulmalidir. Turizmin kultur miraslarinin korunmasi ve yonetilmesi sureclerinde aktif ...
Beykoz 2020 Sempozyumu Tebliğler Kitabı, 2021
Bir Boğaz köyü olan Paşabahçe, Beykoz’un da önemli yerleşimlerinden biridir. Deniz seviyesinden doğudaki tepelere doğru yükselen eğimli bir coğrafyaya sahiptir. Merkezde sık bir kent dokusuna sahipken, tepelere doğru bahçeler içindeki ahşap köşklerin oluşturduğu yazlık bir yerleşim yeri nitelikleri göstermektedir. Ülkemizin önemli endüstri geleneği ve mirasını da barındıran semtin tarihî konutları ve geleneksel dokusu günümüze ulaşabilmiştir. Endüstri tesisleri, kilise, çeşmeler ve külliye dışında özellikle geniş bahçeler içinde yer alan ve Boğaz’a yönelen nitelikli köşkler ve ahşap konutlar, Paşabahçe’nin kültür envanterini teşkil etmektedir. Ancak günümüz kent dinamikleri içinde hızla kaybolan tarihî sivil mimarlık örnekleri, Paşabahçe’de de çağdaş yaşamın gereklerini yerine getiremedikleri ve/veya bakım zorluğu nedenleri ile kaybolma tehlikesi altındadır. Semtin nitelikli sivil mimarlık örneklerinden biri olan Mahmut Bey Köşkü de bu korunması gerekli kültür varlıklarından biridir. Kültür mirası niteliğindeki tarihî ve özgün anıtsal yapılar ve pek çok sivil mimarlık örneği ile endüstri mirası niteliğindeki sanayi yapıları özgün dokuları içinde korunmalıdır. Bunun için geniş bir belgeleme çalışmasının ardından Paşabahçe, Beykoz ve İstanbul genelinde gerçekleştirilecek bütüncül koruma politikaları ile bu yapıların korunarak geleceğe aktarılmaları sağlanmalıdır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.