Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, TÜRK DILLILERE TÜRKIYE TÜRKÇESININ ÖĞRETIMI
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018
ÖZ: Türkler tarih boyu Balkanlara birçok yoldan birçok kez ulaştılar. Ama en derin izlerini elbette ki Osmanlı hâkimiyeti süresinde bıraktılar. Bu izler Balkan dillerinin sözlüklerinde tanıklıklarını bugün de sürdürmektedir. Birlikte yaşanılan coğrafyalarda kültürlerin etkileşimleri kaçınılmazdır. Bunun en belirgin unsuru da verilen ve alınan kelimelerdir. Verilen kelimelerin alan tarafın dillinde gerçek anlamında kullanılması her zaman mümkün değildir. Alıcı dil kendi algısına, ihtiyaçlarına ve düşünce sistemine göre aldığı kelimeye anlam/anlamlar yükler. Zaman içinde fonetik ve morfolojik dönüşüm ve üstlendiği özgün anlamlarla alıntılanan sözcük artık yeni dilinin öz malzemesi haline gelir. Balkanlara verdiğimiz her sözcük aynı zamanda bizim de kullanmakta olduğumuz sözcüklerdir. Bu yüzden kendi dilinde yaşadığı için anlam genişlemesine, daralmasına, anlam iyileşmesine, kötüleşmesine vb. anlam olaylarına uğrayan sözcüklerimiz verilen dilde bu serüvenlerden habersiz kendi kavram dünyalarını oluşturmaktadırlar. Bu sözcüklerin kimilerinin karşılığı alıcı dilde yokken kimilerinin vardır. Eğer karşılığı yoksa gerçek anlamını korumaya daha elverişlidir. Ama eğer karşılığı varsa alıntılanan sözcüğe terim anlamı verilmekte ve kullanımı için dar bir alan tahsis edilmektedir. Bunların yanında bazı sözcükler Türkçenin bu günkü sözlüğünde yer almamaktadır. Ağızlarda yaşamakta olan sözcüklerin bazen asıl anlamında bazen yakın anlamında bazen de anlam değişimlerine uğramış haliyle Balkanlarda yaşadıkları görülmektedir. Örneğin Türkçe Sözlükte engin: 1.ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vasi. 2. denizin kıyıdan çok uzaklarda bulunan geniş bölümü; açık deniz. anlamlarına gelmektedir. Bu sözcük Bulgarcaya engín, ingin şeklinde ve sıralı, düzenli, düzgün anlamında geçmiştir. Bu anlam Derleme Sözlüğünde sözcüğün 5. anlamına karşılık gelmekte ve yakın anlam değişmesi olarak adlandırılabilecek bir durumda bulunmaktadır. Sözcüğün bu anlamının kullanıldığı bölge olarak Gölpazarı-Kurşunlu-Çankırı gösterildiğine göre buna bir anlam yüklememiz gerekmektedir. Biz bu çalışmamızda Balkanlarda kullanılan Türkçeden alıntı sözcüklerden sadece Derleme Sözlüğünde karşılığı olan sözcükler ve kullanıldıkları bölgeleri inceleyeceğiz. Bu konuda bir harita elde etmeye çalışacağız.
TÜRK DILLILERE TÜRKIYE TÜRKÇESININ ÖĞRETIMI, 2023
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
Çev: Süleyman FİDAN 2 )
Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 1974
Türk e·ağızları terimi ilk defa burada kullanılıyor. Manası şudur: başka ağızlarda. rastlanılan ii/e fonemi bu ağızlarda yalnız e şeklinde tahakkuk eder; burada ii yoktur. Batı marjinal bölge Türk ağızlarında da a yoktur. Fakat bu ağızlarda bazı kelime ve morfemlerde ii yerine a istimal edilir. Bu bakımdan Balkanlarda üç areal müşahede edilir :
2017
Çuvaşçada ilgi ekinin durumu, belirtme ve yönelme eklerinin bir olması gibi meselelerin izahında kullanılan argümanlar karşıt görüşleri desteklemek için de kullanılabilir. Bu anlamda Balkanizm veya Balkanizasyon diye bilinen ve Comrie'nin belirlemesiyle "saha tipolojisi" olarak adlandırdığı özellikler Türkçenin bu ana meseleleri hakkında bizlere birtakım ipuçları verir fikrindeyiz. Özellikle Balkanizasyon'da gördüğümüz "ilgi eki" ile "durum ekleri" (yönelme) arasındaki ilişki, Çuvaşçadaki görüntünün yeniden yorumlanması konusuna ışık tutacağını düşünüyoruz. Zamirlerde katmerli çekim üzerine yapılan yeni çalışmalar da bu söylediklerimize ek olarak Sertkaya Hocamın bu çekimler için ifade ettiği Mongolizm fikrine karşı bizim 2015 yılında ilgi ekinin bu çekimde oynamış olduğu rolü gösteren ileri sürmelerimizi teyit etmektedir. Tüm bunları birleştirince bu çalışmada, Türkçede belirtme ve ilgi durum eklerinin kökenleri üzerine bir şeyler söylemek mümkün olabilmiştir. Yanlış hatırlamıyorsam bu çalışma Balkanizasyon'un durum ekleri üzerinden Türkçedeki yansımaları hakkında da bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
Özet: Hırvat-Türk ilişkileri uzun yıllar devam etmiş ve büyük bir kültür dairesi içerisinde gelişme imkânı bulmuştur. Bu etkileşim içerisinde toplumların birbirini tanıma ihtiyacı hem dil hem kültür alanında kendisini göstermiştir. Bu çalışmada Hırvatistan Zagrep Üniversitesi Oryantal Araştırmalar Türkoloji bölümünde Türk dili edebiyatı ve kültürü öğretiminde kullanılan kaynakça ve üzerine yapılan değerlendirmeler yer almaktadır. Elde edilen bulgular kaynakların özellikle dil alanında yoğunlaştığını ortaya koymaktadır. Tarihe ait kaynakların ise dil kaynaklarından sonra önemli bir yere sahip olduğu göze çarpmaktadır. Anahtar Kelimeler: Türk dili ve edebiyatı öğretimi, Türkoloji, Hırvatistan. A Turkish Language and Literature Teaching Bibliography Belonging to Balkanic Geography in the Case of Croatia Abstract: Croatian-Turkish relations have lasted for many years and found opportunity to develop in a huge cultural cycle. Communities' needs to know each other in this interaction emerged in the area of both language and culture. In this study, the bibliography, which was used in Turkish language, literature and culture teaching in Croatia Zagreb University Oriental Researches Turcology Department, and the assessments made upon it are examined. Obtained findings put forward that sources focus especially on language field. On the other hand, it draws attention that sources about history have an important role after the sources about language.
“TURKOLOGIK TADQIQOTLAR” XALQARO ILMIY JURNALI INTERNATIONAL SCIENTIFIC JOURNAL OF “TURKOLOGICAL RESEARCH” ULUSLARARASI “TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI” BİLİMSEL DERGİSİ, 2024
Özet: Balkanlarda yetişen edebiyaçıların Türk edebiyatına getirdikleri yenilikler az değildir. Rumeli şairlerinin şiirleri bazı noktalarda öncülük ederek Türk edebiyatına yeni bir yön verdikleri ve Türk edebiyatına önemli katkılar sağladıkları görülmektedir. Bir dönem Balkanlar’da yaşanan siyasi olaylar, Türkçe’nin konuşma dili olarak yasaklanmasına yol açmıştır. Türk dilinin kullanımına karşı yapılan bu kısıtlama Balkan Türklerini, edebiyata yöneltmiştir ve milli hisler edebiyata yansıtılmıştır. Zamanın bir getirisi olan direniş gücü ile Türkçe, tüm kısıtlayıcı baskılara göğüs germiş ve sahada eser dili olmaya devam etmiştir. Sonraki aşamalarda ise coğrafi özellikleri ile önemli bir yer edinen ve kültürel bağlamda bir merkez konumunda olan Balkanlar, Balkan Türk edebiyatına şair ve yazarlar kazandırma yolunda adımlarını atmaya başlamışlardır. Balkanların yeniden şekillendirilmesi ve Türk edebiyatının temel taşları 1944 yılında atılmıştı . O dönemden itibaren Türk dünyası devletleri arasında diplomasi alanında ilişkiler kurulmuştur. İlişkiler kurulduğu andan itibaren karşılıklı dostluk ve anlaşma isikametinde olmuştur. Siyasi ilişkilerle beraber, kuşkusuz edebi ve kültürel alanda ilişkilerimizin düzeyi çok önemlidir. Türk unsuruna gelince Osmanlı-Türk kültürünün gerçek mirasçıları olan Balkan Türkleri, millî benlikleri ile eğitimlerini, dilini, edebiyatını ve kültürünü koruyup geliştirmekle yetinmeyerek, Türk Dünyası arasında her yanlı ilişkilerin gelişmesinde adeta altın bir köprü rolünü oynamaktadır. Anahtar kelimeler: Balkanlar, Türk Edebiyatı, Kültür, Türk Dünyası, Orta Asya.
ÖZET İmparatorlukların dağılması, milliyetçilik hareketleri ve ulus devletlerin kurulması azınlıkların oluşmasında çeşitli nedenler arasında sayılabilir. Azınlık grupların ortaya çıkmasında egemen olan devletin bölgeden çekilmesi sonucunda bölgede egemen olan ulusun devlet kurması sonucunda eski egemen gücün toplumu azınlık konumuna düşebilir. Genel kabul görmesi bakımından bu çalışmada Francesco Capotorti’nin azınlık tanımına yer verilecektir. Batı Trakya ve Bulgaristan Türkleri ise Capotori’nin tanımına uyan bir azınlıktır. Önemli bir özellikleri ise otokton azınlık olmaları ve yüzyıllardır bulundukları toprakta yaşıyor olmalarıdır. Bulgaristan ve Yunanistan Türkiye’nin komşu ülkeler olmalarının dışında, yüzyıllarca beraber yaşamış ,belirli dönemlerinde çatışmış ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin bu ülkeler ile tarihi geçmişi dışında komşu ülkelerinde kalmış olan soydaşları ‘‘Türk Azınlıklar’’ bulunmaktadır. Çalışmanın amacı Bulgaristan ve Yunanistan’ın Türk Azınlık üyelerine hangi politikaların uyguladığı, günümüzde azınlık politikalarının nasıl olduğunun karşılaştırılması ile hangi aşamada olduğu incelenmesidir. Anahtar Kelimeler: Batı Trakya, Bulgaristan Türkleri, Balkanlar, Azınlık ABSTRACT Disintegration of the empires,nationalist movements and the establishment of national states are among a variety of reasons for the formation of minorities.The emergence of the dominant minority group can fall into the minority in the community as a result of a withdrawal from the region which dominate the region's minority groups.This work will include Francesco Capotorti's definition of minorities in terms of general acceptance.The western thrace and Bulgaria Turks match the definition of Capotorti.The important features are that they are autochthonous minorities and living in their territory for centuries. In addition to be the neighborhood countries Turkey,Bulgaria and Greece have lived together for centuries but have clashed in certain periods.Apart from Turkey's past history with these countries there are Turkish minoritities who have stayed in those neighbor countries.The aim of this study is to examine which policies implemented by Bulgaria and Greece to the Turkish minority members,the comparison of how minority policies are and at what stage. Keywords: Western Thrace,Turks in Bulgaria,the Balkans,Minorities
Bu çalışma, Türkiye ve Almanya'nın birbirleri ile potansiyel olarak en çok rekabette bulunabileceği Balkan ülkeleri ile olan ihracat hacimleri ve ih-racata konu olan mal kalemlerini kıyaslayarak, iki ülke arasındaki ticarî rekabeti mercek altına almakta ve Balkanlarda tamamlayıcı bir rolde mi yoksa rakip mi olduklarını analiz etmektedir. Türkiye genel olarak AB ülkeleri, özelde de Almanya'nın etki alanına girmiş olan Balkan piyasalarına nüfuz etme mücadelesine oldukça geç başlamıştır. Balkan ülkeleri ile yapılan ticaret hacmi ve fasılları incelen-diğinde, Almanya'nın pek çok ülkede Türkiye'den açık ara önde olduğu ve Türkiye ile Almanya arasında Balkanlarda ciddi bir rekabetin olmadığı görülmektedir. Ancak bazı fasıllardaki ihracat eğrileri inceleme periyo-dunda gösterdikleri ivmeyle devam ederse iki ülke sektörlerinin ilerleyen yıllarda bazı pazarlarda ciddi rakip olma potansiyeli mevcuttur. Türkiye'nin Balkanlardaki ekonomik gücünü artırmak için henüz Almanya ve Avrupa ülkeleri tarafından el atılmamış bakir sektörleri belirleyerek hareket etmesi, bölgedeki ekonomik varlığını güçlendirecek fasıllara yoğunlaşması ve bu ürün gruplarında Balkan ülkelerindeki piyasaları mercek altına alması gerekmektedir. Türk ihracatçıları Balkan ülkeleri ile Türkiye arasında mevcut olan coğrafi yakınlık ve kültürel bağları da fır-sata çevirerek bu ülke pazarlarına nokta atışı yapmalıdır. Bu ülkelerdeki tüketici ve ithalatçıya cazip gelecek kampanya ve fiyatlar sunmalı ve ülke halklarını etkileyecek pazarlama stratejileri geliştirmelidir. Ayrıca bu girişimlerde Balkanlarda bulunan Türkiye'ye ait bürokratik unsurların ve STK'ların katkısını almak da önemlidir. Zira Balkan ülkelerinde halen eski yönetim biçimlerinden miras kalan hantal bir bürokratik yapı vardır ve bu yapı hızlı iş yapmaya alışmış Türk yatırımcı ve tüccarlarının çabuk pes etmesine ve kendilerine başka pazarlar aramasına neden olmaktadır.
Özet Türk tarihî roman geleneğinde ağırlıklı olarak Orta Asya Türk tarihi ve Osmanlı tarihi konu edilmektedir. Genellikle tarihî kişilikler, savaşlar ve bazı sosyal hadiseler üzerinde duran bu romanların konu alanına son zamanlarda göç olgusu da eklenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde yaşanan önemli göç hareketlerinin toplumsal yaşamda meydana getirdiği değişimin işlendiği bu yeni edebî malzemenin en yaygın olanları arasında Balkan Savaşları ve sonrasında yaşanan trajedi yer almaktadır. Türkiye'de son dönemde yayımlanan birçok romanda, Balkan Türklerinin savaş döneminde Anadolu'ya gerçekleştirdikleri zorunlu göçler konu edilmiştir. Sosyal ve siyasi meseleleri sosyolojik boyutu ile bünyesinde taşımaya uygun bir edebî tür olan romanın, tarihî gerçeklik ile buluştuğu noktada var olan söz konusu romanlar hem edebiyat bilimi hem de tarih ve sosyoloji araştırmaları bakımından dikkate değer yayınlardır. Çalışmamızda 2000 sonrası yayınlanan ve ana eksenine Balkan Türklerinin Anadolu'ya gerçekleştirdikleri göçü alan romanlardan bir seçki yapılarak, söz konusu romanların göçle birlikte gelişen ortak kurguları, mekânları ve şahıs kadroları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu inceleme ile Balkan Savaşları ve sonrasında yaşanan göçlerin tarihsel gerçekliğinin romanın kurmaca dünyasına nasıl yansıdığı, Balkan trajedisinin roman estetiği çerçevesinde duygusal zemine taşınırken hangi unsurların kullanıldığı, edebî ve sosyolojik bir yaklaşımla tespit edilmiştir. Bu çerçevede yapılan mukayeseli incelemelerde romanların kurgu ve tezlerindeki ortaklık ile şahıs kadrolarında yer alan tiplerin benzer özellikleri ortaya konulmuştur.
2010
Birçok alanda Balkanlara yönelik çalışmaların yanında akademik çevreler de Balkan Yarımadası’nı araştırma ve inceleme konusu etmişlerdir. Bu bağlamda Balkanlara, çeşitli bölgelerine, milletlerine, siyasi ve tarihi olaylarına binaen birçok akademik tez meydana getirilmiştir. Biz de bu çalışmamızda Türkiye’deki üniversitelerde Balkanlar hakkında hazırlanan yüksek lisans ve doktora tezlerinin dökümünü vermeyi amaçladık. Bu bağlamda Balkanlarla ilgili tezlerin künyelerini ihtiva eden bu bibliyografya çalışması alana ilgi duyan herkes için toplu bir kaynak dökümü niteliğindedir. Tez bibliyografyasındaki tezlerin künyelerine Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi internet adresinden ulaşılmıştır.1 Mümkün olduğunca çok başlık taranmış olup Ağustos 2010 tarihine kadarki tezler tespit edilmiştir. Tez künyelerindeki sıralama şu şekildedir: Yazar soyadı, Yazar adı, tez adı, tez adının İngilizce veya Türkçe karşılığı, üniversite adı, enstitü adı, tezin yapıldığı şehir, tarih, tez türü ve danışmanı. Bibliyografyamızda toplam 990 yüksek lisans ve doktora tezi bulunmaktadır. Çalışmada öncelikle genel olarak Balkanlar hakkındaki tezler bir araya getirilmiş daha sonra da bölgesel çalışmalara yer verilmiştir. Her bölge hakkındaki yüksek lisans ve doktora tezleri de ayrı başlıklarda zikredilmiştir. Genel bakılacak olursa hakkında en çok çalışma yapılan bölge 225 yüksek lisans ve 35 doktora olmak üzere toplam 260 tezle Yunanistan’dır. Buna mukabil en az çalışılan bölge de tespitimize göre 2 yüksek lisans çalışmasıyla Slovenya’dır.
Yugoslav-Türk ilişkileri yüzyıllardan beri hiç kopmamak ile birlikte bazen normal dönemler ve bazen de çalkantılı durumlara nazaran hala birbirleri ile ilişki içersindedirler.
Bu araştırmanın amacı öğretmen görüşleri doğrultusunda yurt dışında yaşayan Türk çocuklarının ana dil kullanım düzeylerinin belirlenmesidir. Yurt dışında yaşayan Türk çocukların Türkçeyi sınırlı zaman ve mekânlarda kullanıyor olmaları onları ana dili ve kültürlerine giderek yabancılaştırmaktadır. Öğretim gördükleri okullarda eğitim dilinin İngilizce veya yerel dil olması ve bu dillere ağırlık verilmesi ana dilinin kullanımını ve gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bu durum öğrencilerin kültürel kimliklerine ve milli benliklerinin oluşmasına da olumsuz etki etmektedir. Balkanlarda Türkçe öğretmenliği yapan öğretmenlerin ana dili Türkçenin öğretiminde karşılaştıkları sorunlar ve Türk kökenlilerin ana dili kullanım düzeyleri, çok kültürlü ortamın çocukların kültürel gelişimine etkileri güncel konulardır. Nitel araştırma kapsamında uzman görüşüne başvurmak ve ilgili kaynakları taramak suretiyle ölçmeyi sağlayacak nitelikte bir anket oluşturulmuş ve yüz yüze görüşme yoluyla veriler toplanmıştır. Elde edilen veriler Excel programında analiz edilmiştir. Bu araştırmanın sonucunda Balkanlarda ana dili olarak Türkçenin öğretilmesinde belirli bir kitap ve müfredatın bulunmadığı, çocukların ana dillerini öğrenme ve geliştirmeye yönelik ders saatlerinin yetersiz oluşu, Türk öğrencilerde ana dili ve kültürel benlik bilincinin oluşmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Abstract The purpose of this research is to determine the level of native language usage of Turkish children living abroad through the views of teachers. Turkish children living abroad are increasingly alienating themselves from their native language and culture due to the reasons of using their native language in limited time and places. The level of usage and the development of mother tongue are affected negatively as the medium of instructions being English or local language in the schools where they have their education. This situation also negatively affects the students' cultural awareness and the formation of their national identity. The problems faced by the teachers in Balkans while teaching Turkish as the native language, the levels of Turkish originated people's using their native language, the effects of multicultural environment on children's cultural development are the current issues. Referring to expert opinions in the scope of qualitative research and scanning relevant sources, a survey was created to provide with measurement and the data were collected through face to face interviews. The resulting data was analyzed in Excel. As a result of this research, it can be concluded that there is no particular book and curriculum in teaching Turkish as a native language, there is inadequate number of teaching hours for learning and development of children 's native language, and the Turkish student shave not acquired adequate level of Turkish as native language and have not developed cultural self-awareness. 1. GİRİŞ İnsan yaşamının vazgeçilmez bir parçası olan dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araçtır. İletişim kurabilmek için çeşitli yöntemler bulunsa da iletişimi konuşarak sağlamak en kolay ve en kestirme yoldur. İnsanlar, duygularını, fikirlerini, sorunlarını birbirlerine aktarmak için dili bir vasıta olarak kullanırlar. Toplumlar, asırlar önce biriktirmeye başladıkları bilgi ve değerlerini dil hazinesi içinde muhafaza ederler. Bu sebeple insanın aile ve çevresinden öğrendiği ana dili, kültürün oluşumunu sağlayan en önemli unsurlardan biridir (İşcan, 2007: 5-6). Ana dili öğrenimi aile içinde başlayıp okulda devam eden ve hayat boyu süren uzun bir süreçtir. İnsan var olduğu müddetçe dil de varlığını sürdürür çünkü konuşma sadece insana özgü bir davranıştır. Dil olmaksızın düşüncelerin ifade edilmesi keşmekeşe sebep olur. Her insanın kendini anlatmaya ihtiyacı vardır ve bu ihtiyacını dili kullanma kabiliyeti ölçüsünde giderebilir. Dili yanlış öğrenmiş ya da yeteri kadar öğrenememişse duygu ve düşüncelerini de aynı şekilde yanlış ve eksik aktarma sorunu oluşmaktadır. Bu nedenle her insan kendini istediği ölçüde ifade edebilmesi için ana dili eğitimi almalıdır. Dil, o dilin konuşulduğu çevrede daha çabuk öğrenilmektedir. Nitekim ana dili de ana vatanında öğrenildiğinde daha farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Çünkü eğitim ortamı, öğrenmeyi desteklemektedir. Okulda öğrenilen ana dili bilgisi sosyal çevrede, arkadaşlar arasında, çarşı-pazarda, insanların bulunduğu her yerde pratik edilerek aktifleştirilir. Ancak yurt dışında dil kullanım alanları dil öğreniminde yetersiz
Balkan Eğitim Araştırmaları 2018/ Balkan Educational Studies 2018-iv © ULUSLARARASI BİLİMSEL ARAŞTIRMA KİTABI Alanı: Eğitim Bilimleri, Dil ve Edebiyat Hazırlandığı Yer: Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Her hakkı saklı olup, kitap içerisinde yer alan yazıların her türlü sorumluluğu yazarlarına aittir. İzin alınmaksızın hiçbir şekilde ve hiçbir yolla tamamen veya kısmen çoğaltılamaz, kopyalanamaz, elektronik ortamlara kaydedilemez ve kaynakça belirtilmeden alıntı yapılamaz.
2020
1990 sonrasındaki dönemde Amerikalı siyaset bilimci Joseph Nye, uluslararası alanda güçlü sayılabilmek için askeri ve ekonomik gücü içeren sert gücün yanında kültür, değerler ve politikaların da gerekli olduğunu açıklamış ve “yumuşak güç” kavramını ortaya atmıştır. Yeni uluslararası sistemde bölgesel-alt sistemler görünür hale gelmiş, Balkanlar hem bu anlamda hem de bünyesinde artan etnik ve dini çatışmalar anlamında önemli bir bölge haline gelmiştir. Bu anlamda kırılgan bir yapıda olan Balkanlar, ekonominin ve demokrasinin geliştirilmesi açısından hem ekonomik güce hem de yumuşak güce sahip bir aktöre ihtiyaç duymaktadır. Yumuşak güç anlamında Balkan bölgesinde, sınır komşusu olan Türkiye ve bir demokrasi temsilcisi olarak Avrupa Birliği etkin hale gelmiştir. Bu çalışmada Türkiye ve AB’nin Balkanlar’daki yumuşak güç faaliyetleri, Joseph Nye’ın ABD üzerinden açıkladığı bu kavram perspektifinden incelenecektir.
Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin önemi her geçen gün artmaktadır. Türkçenin öğretimine destek olmak, dilsel becerileri geliştirmek amacıyla hem ders ve yöntem kitapları hem de yapılan bilimsel çalışmalar hızlı bir şekilde artmaktadır. Dilsel beceriler; bireylerin dinlediklerini, gördüklerini, okuduklarını tam ve doğru olarak anlaması ve yine bunları tam ve doğru olarak başkalarına anlatması biçiminde özetlenebilir. Becerilerin kazandırılması ise dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi dört ana etkinliğe dayanır. Dil öğretiminde dilsel becerileri geliştirmek için yüzyıllardır süregelen, denenmiş birçok yöntem bulunmaktadır. Dil öğrenicisinin öncelikle yazma ve dinleme becerileri olmak üzere temel dil becerilerini geliştiren, bazı yöntembilimciler tarafından dil bilgisi çeviri yöntemi içinde yazma faaliyeti olarak değerlendirilen dikte bu yöntemlerden biridir. “Dikte, bir başkasına o anda söyleyerek yazdırma faaliyetidir” (URL 1). Diktenin, etkin olarak kullanıldığında dilin dört temel becerisini (dinleme, konuşma, okuma, yazma) aynı anda geliştirmeye yardımcı olduğu görülmüştür. Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde gerek öğretim programlarında gerekse dil öğretim kitaplarında pek yeri olmayan bu yöntem, birçok ülkede dilin hem ikinci dil olarak hem de yabancı dil olarak öğretiminde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Dil öğretiminde sıkça kullanılan bu yöntemin, Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde de faydalı olacağı düşünülmektedir. Dikte, Türkçe dinleme, konuşma, okuma, yazma, dil bilgisi ve kelime öğretiminde faydalı olacaktır. Bu makale, dil öğretiminde sıkça kullanılan dikte yönteminin önemi, faydaları, sınıf içinde uygulanması, türleri, seçimi, değerlendirmesi ve diktenin yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kullanımını anlatmak için yazılmıştır. Makalede Türkçe öğretiminde seviyelere göre hangi tür diktelerin kullanılabileceği ve bu dikte türlerine örnekler verilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.