Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi
https://doi.org/10.56720/mevzu.1288081…
41 pages
1 file
Tenbîh harfleri Arap dilinde kelimenin mensup olduğu isim, fiil ve harf gruplarından harf kategorisi başlığı altında yer alan kelimelerdendir. Tenbîh olgusu Arapça söz diziliminde genel olarak belli bazı harfler ve işlevlerle kendisini göstermektedirler. Aslî görevleri kendilerinden sonra gelen söze dikkati çekmek olan bu harflerin sadece tenbîh görevini gördüklerini söyle-mek eksik ve yanlış olacaktır. Kadîm ulemanın kahir ekseriyeti cümle başında geldikleri için tenbîh harflerine istiftâh harfleri de demişlerdir. Her ne kadar tenbîh edatları Arap dilinde sık kullanıma sahip olmasalar da çok yönlü olmaları ve farklı manalarda değerlendirilmemeleri nedeniyle önem arz etmektedir. Kuran-ı Kerim’de de cümle içinde muhtelif konumlarda ve tenbîh dışında değişik mana ve işlevlerde kullanıldıkları görülmektedir. Mamafih bu özelliklerine rağmen istimalde az yer tutmaları onlarla alakalı detayların gözden kaçırılmasına neden olmaktadır. Bu özelliklere istinaden Arap dilinde tenbîh harflerinin işlevleri hakkında dikkatlerden kaçan ayrıntılar olduğu mülahaza edilerek bu çalışma kaleme alınmış ve bu bağlamda çalışmanın alandaki bir boşluğu dolduracağı düşünülmüştür. Çalışmada tenbîh harflerinin eda ettiği işlevler alanın otoritelerinin görüşleri ekseninde ele alınmış ve Kur’ân-ı Kerîm’deki kullanım şekilleri incelenmiştir.
THE MEANİNGS OF LETTERS IN ARABİC LANGUAGE AND THEİR EFFECT ON FIKHÎ DİSAPREEMENTS ABSTRACT The jurists of Islamic Law were in disagreement owing to various reasons and stated different ideas about the same matter. One of the reasons of these disagreements is the letters called “Hurufu’l-Meânî” or “The meanings of letters” which we chose as the topic of the thesis. In this thesis we grouped the letters under three headings as Conjurction, Genitive and Conditional. We didn’t cover all the letters in each category but we covered the ones which most caused the disagreements and which exist in classic method boks. The first we defined the meanings of the uses of the letters. The jurists dealing with the methodology and details of Islamic Law in determining the meanings of the letters based their views on the usage of these letters in Arabic language. It shows that they did not attend to give these letters new meanings pertaining to sheriat and they were loyal to their uses in the language. Then we have given one or two examples for each letter to show how they contributed to disagreement. As to some letters, although they have been covered in method books, we couldn’t find an example showing how they contributed to the disagreement. While discusing the disagreements occured, we tried to narrete the topic in respect to the sects to express it more sistemmatically. We took care not to diversity the topic much, only grounding the study on the ideas of two sects. The jurist of Islamic Law used other evidences in addition to the letters to support their ideas in secondary problems. The Prophet’s practices and hadiths came at the beginning of these evidences. We didn’t consider the evidences except the ones about the letters not to divert the topic. The topic of our thesis, the effects of the letters on disagreements in jurisprudence emerges from the disagreements in the jurist of Islamic Law’s and its methodology determining the meanings of these letters. These disagreements stem from two reasons. The first one is the disagreements in determining the real and metaphoric meanings of the letters. The second one is the disagreements in determining their meanings in sentences. As a result of these disagreements the jurisprudents reached to different conclusions and verdicts, and this caused the improvement of the fiqh (jurisprudence) and of the solutions of the problems.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD)
Klasik Arap edebiyatı eleştirmenleri tasviri kategorize ederken; betimlenen unsurun olduğu gibi nakli ve kendisine sanatsal yorum katılmak suretiyle nakli şeklinde ikiye ayırmışlardır. Modern dönemde Arap edebiyatı bilginleri ise, bu tasvir çeşitlerini kavramsal olarak karşılayacak bir takım ıstılâhî açılımlar getirmişlerdir. Modern dönem Arap edebiyatında edebî tasvir üslubu hissî ve hayâlî tasvir diye ikiye ayrılmıştır. Temel duyu organlarıyla hissedilen dış dünyanın betimlenen unsurlarının herhangi bir ekleme ve yorum katmaksızın olduğu gibi aktarılmasına hissî, teşbih ve istiare gibi söz sanatlarıyla süslenerek aktarılmasına ise hayali tasvir denmiştir. Ayrıca hayali tasvir; naklî, maddî ve vicdânî tasvir şeklinde üç sınıfa da ayrılmıştır. Naklî tasvirde dış dünyadaki iki somut unsur veya sahne arasında benzerlik ilgisi kurulmaktadır. Maddî tasvirde, bir fikir veya bir ruh halinin müşahhas bir öğenin veya fiziksel bir portrenin kendisine veya bir yönüne benzetme durumu söz konus...
Dinbilimleri Akademik Arastırma Dergisi, 2004
Bu makale, 'terâdüf eleştirisi' ve 'furûku'l-luğaviyye'ye giriş' şeklinde tasarlanan bir dizinin üçüncü basamağını oluşturmaktadır. Terâdüf ve furûkun olgusallığı için sunulan dilsel, tarihsel ve Kur'ânî argümanların yeterliliği ve tutarlığı kritize edilecektir. Bu bağlamda terâdüf ve furûk için sunulan argümanların hangileri daha otantiktir; tutarlıdır ve yeterlidir? Bu argümanların kritiği, hangi dilsel alanı öncelememizi gerektirecektir; veya öncelemek gerçekten kaçınılmaz mıdır? gibi soruların cevapları, bu makalenin iskeletini teşekkül ettirmektedir.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2021
Mu‘reb kelimelerin sonlarındaki hareke, harf ve hazif türündeki i‘râb göstergeleri dilcilerin çoğunluğuna göre anlamın karinesidir. Bir başka deyişle kelime sonlarında bulunan i‘râb göstergeleri genel kabule göre, o kelimenin cümle içindeki konumunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Kelimenin cümle içindeki konumların bilinmesi ise cümlenin doğru biçimde anlaşılmasını sağlamaktadır. Her ne kadar kelime sonlarındaki i‘râb göstergelerinin kelimelerin cümle içindeki konumuyla bir ilgisi olmayıp sadece kelimeler arası geçişi kolaylaştırmak amacına matuf olduğunu söyleyenler olsa da çoğunluk tarafından bu görüş kabul görmemiştir. Bu nedenle makalede nahiv âlimleriyle müfessirlerdeki hâkim tavır çerçevesinde i‘râb-anlam incelemesi yapılmıştır. Dilcilerin çoğunluğu i‘râbın anlamın bir göstergesi olduğunu kabul ederler. Bu nedenle tefsirlerde sıkça yer alan i‘râb açıklamaları âyetlerdeki cümlelerin daha doğru anlaşılması amacına yöneliktir. Ebü'l-Esved ed-Düelî'nin Kur’ân’ın belli başlı kelimelerine harekeler koyması da Kur’ân’ın doğru biçimde okunup yanlış harekenin yanlış anlama yol açmasına engel olmasıyla ilgilidir. Bu nedenle i‘râb-anlam arasındaki sıkı ilişki nahiv kitaplarında açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Her ne kadar i‘râbın anlamın bir anahtarı olduğu belirtilse de bu durumun her zaman geçerli olmadığı görülmektedir. Çünkü bazen kelime sonlarındaki i‘râb göstergeleri ile anlam arasında bir uyuşmazlık görülmektedir. Böyle durumlar nahivciler tarafından kurbu’l-civâr olarak değerlendirilmektedir. Buna göre bir kelime cümle içindeki konumuna göre i‘râb göstergesi almayıp kendinden önceki kelimeyle uyum içinde olması için aynı i‘râb göstergesi almaktadır. Bunun amacı ise anlamdan ziyade cümlenin fonetik akışının bozulmamasıdır. Bu fonetik uyum sadece kelime sonlarındaki i‘râb göstergesiyle sınırlı da değildir. Bir kelimenin kendi içindeki uyumunun sağlanması adına söz konusu kelimenin sarfî yapısında da değişiklik yapılabilmektedir. Bu durum sarf ve nahiv kuralına aykırılığına rağmen Arapların hem kelime içi hem de kelimeler arası harekelerinin uyumuna önem vermesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim bu tarz bir okuyuş hem telaffuz kolaylığı hem de muhatap açısından bir insicam hissi sağlamaktadır. İşte bu makale Kur’ân âyetlerinde i‘râb göstergelerinin her zaman anlamı ortaya koyan bir karine olmadığı iddiasını taşımaktadır. Bu iddianın temel gerekçesi Arap kelâmındaki mevcut kullanımda olduğu gibi Kur’ân âyetlerinde fonetik uyum için anlama aykırı i‘râb göstergelerinin bulunmasıdır. Bu durum edebî özellikler açısından anlama ilişkin edebî sanatlar yanında fonetiğe ilişkin sanatların da Kur’ân’ın önemli hususlarından biri olduğunu göstermektedir. Nahivde kurbu’l-civâr diye ifade edilen bu özelliğin bulunduğu âyetler konusunda müfessirlerin yaklaşımları birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu farklı yaklaşımların temelinde müfessirlerin dikkate aldıkları ilgili rivâyetler, nahiv ekolü vb. hususlar yer almaktadır. Anlam karışıklığı olmaması durumunda yerleşik nahiv kuralına aykırı durumların kullanımına müsamahalı yaklaşılmaktadır. Bu nedenle i‘râb-ı nahvîye aykırı olduğu halde anlam belirsizliği olmaması durumunda kurbu’l-civâr kullanılmaktadır. Kurbu’l-civârı salt bir kullanım kabul edip şâz gören Basralı nahivcilerin aksine Kûfeli nahivciler ise meseleyi kıyâsî bir nahiv kuralı haline getirip şart edatların cevap cümlelerinin meczûmluğunu buna bina etmişlerdir. Hem Arap dilinde hem de Kur’ân âyetlerinde kurbu’l-civâr nahivcilerin çoğunluğu tarafından bir kullanım olarak kabul görse de kullanım yeri açısından görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Erken dönem nahivciler arasında bu konuya dair bir netlik bulunmazken geç dönem nahivcilerin geneline göre kurbu’l-civâr meselesi sıfat-mevsûf, te’kit-müekked minh ve atf-ı beyan konumlarına mahsustur. Ancak kurbu’l-civârın atıfta olup olamayacağı meselesi ise tartışmalıdır. Tartışmaların ortaya çıktığı ilk dönemlerde atıfta kurbu’l-civâr genellikle kabul görmezken sonraki dönemlerde daha yaygın bir şekilde kabul görmeye başlamıştır. Bu makalede metot olarak klasik temel nahiv kaynaklarından yararlanılarak konunun teorik çerçevesi ortaya konulmuştur. Ortaya konulan teorik çerçeveye göre ilk dönemden günümüze kadar belli başlı öne çıkan tefsir kaynaklarında kurbu’l-civâra konu olan âyetler hakkındaki tartışmalar analitik bakış açısıyla ele alınmıştır.
Kocatepe İslami İlimler Dergisi, 2022
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi/This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
2014
Hanefî mezhebinin günümüze ulaşan ilk Muhtasar’ının yazarı olan Tahâvî İslami ilimlerin birçok sahasında eser vermiş ender âlimlerimizden biridir. Bu çalışmada Tahâvî’nin çeşitli hükümleri delilleriyle tartıştığı ve sonunda kendince isabetli olan görüşü gerekçeleriyle birlikte ortaya koyduğu kitabı Şerhu Meânî’l-Âsâr’ın Kitâbu’s-Salât bölümü mercek altına alınmıştır. Kitâbu’s-Salât içerisinde Tahâvî’nin, Hanefi mezhebi imamları olarak ifade ettiğimiz Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’den herhangi bir veya ikisine yahut da her üçüne birden muhalefet ettiği meseleler tespit edilerek, ictihad ederken nasıl bir yol izlediği anlaşılmaya çalışılmıştır. Bunu yaparken Tahâvî’nin imamlara nisbet ettiği görüşlerin onlara aidiyetini doğrulamak amacıyla imamların hakkında konuşulan konuyla ilgili hangi görüşe sahip oldukları diğer kaynaklardan da tespit edilmeye ve Tahâvî’nin görüşlerinin seyrini takip edebilmek amacıyla diğer eserlerinde ilgili meselelerle ilgili nasıl bir görüş ortaya koyduğu tespit edebilmeye çalışılmıştır. --- Tahawi, owning the first compendious bookwe have now, is a scholar writing in many of the Islamic sciences fields. In this study, we focused on Kitab as-Salat part in Şerh Maani al-Asar in which Tahawi discusses various judgments with its evidences, and at the end of the rubric presents his position with his justifications. By identfying the issues on which Tahawi opposes Ebu Hanifa, Ebu Yusuf and Muhammad b. Hasan eş-Şeybani, Tahawi’s method is tried to understand as presenting his judicial opinion. Also, we confirmed the Founders’ opinions from different sources so as to understand whether they have the opinions, and what is the exact founders’ opinions compared to Tahawi’s references. Finally, in order to understand Tahawi’s opinions progresses we checked on his positions about different issues from his different boks.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Arap Dilinde İsm-i Fâil ve Kur'ân Bağlamında Manaya Etkisi The Use of Ism al-Fāʿil in The Arabic Language and its Effect on the Qurʾānic Context
Selcuk Universitesi Turkiyat Arastırmaları Dergisi, 2014
Türkler geçmişten günümüze Köktürk, Uygur, Arap, Kiril, Latin gibi pek çok alfabe kullanmıştır. Bunlar içinde en uzun sürelisi ve en yaygını tarihî ve bazı çağdaş Türk lehçelerinin yazımı için kullanılan Arap alfabesidir. Bu alfabeye ait bazı harflerin kalıplaşmış ifadeler olan deyimlerde kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu alfabedeki harfler, Türkiye Türkçesinde olduğu gibi ("elifi mertek sanmak", "lâmı cimi yok", "mim koymak" vd.) Kazan Tatar Türkçesinin söz varlığında da kullanılmaya devam etmektedir. Bu çalışmada, Arap alfabesinin günümüz Kazan Tatar Türkçesi deyimlerindeki izlerinden bahsedilecektir.
Tefsir Araştırmaları Dergisi, 2021
Tecvid ilminin en önemli meselesi Kur’ân-ı Kerîm harfleridir. Zira harflerin düzgün telaffuz edilmesi, Kur’ân tilâvetinde hatadan korunmanın en temel şartıdır. Söz konusu gerçeklikten hareketle İslâm âlimleri Arap dilinde harflerin tasnifine, mahreçleri ve sıfatları konusuna ilk asırdan başlamak üzere her devirde özel bir önem vermişlerdir. Arap dilinde harflerle alakalı konular ele alındığında gündeme gelen meselelerden biri de onların lakapları meselesi olmuştur. Halîl b. Ahmed’in Kitâbü’l-‘Ayn isimli eserinde harflerin mahreçlerini gözeterek on tane lakap belirlemesiyle harflerin lakapları konusunun erken dönemde ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Harflerin lakapları, onların mahreçlerinden hareketle oluşturulmakla birlikte konunun, harflerin sıfatlarıyla da irtibatlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu makalede harflerin lakapları meselesinin ortaya çıkışı, lakaplar konusunun eserlerde yer alma süreci, harfler için belirlenen lakapların neler olduğu, harflerin lakapları tamlamasıyla ne kastedildiği, harflerin lakaplarının bağlantılı olduğu diğer başlıklar, aynı harflere verilen lakapların âlimler arasında farklılık arz edip etmediği, harflerin lakapları konusuna yer veren müelliflerin oranı, harflerin lakapları bağlamında öne sürülen eleştiriler gibi Arap dili, kıraat ve tecvid ilimlerinde harflerin lakaplarıyla bağlantılı konular araştırılacaktır.
Bilimname, 2019
Arap dilinde cümleyi oluşturan ve müsned-müsnedun ileyh diye adlandırılan iki ana unsur vardır. Cümle içerisinde asıl olan bu iki unsur, fiil cümlesinde fiil ve fâil, isim cümlesinde ise mübtedâ ve haber olarak bulunur. Bazen de cümle içerisinde bu ikisi dışında kalan, çoğu zaman ana düşünceyi ve cümlenin ifade ettiği temel manayı sunma hususunda kendilerinden müstağni olunabilen, ancak söylenmek istenen manayı tamamlama, manası kapalı olan cümleye açıklık getirme, genel manayı tahsis etme gibi amaçlarla kullanılan ve nahiv ilminde fazla )اﻟﻔﻀﻠﺔ( diye isimlendirilen mef'ûl, hâl, temyiz vb. yan ögeler bulunur. Bu öğelerden biri de şibh-i cümle diye adlandırılan zarf ve câr-mecrûrdur. Bunlar fiilin meydana geldiği zaman, mekân, şekil, durum vb. yönlerle cümlede eksik kalan manaları ortaya çıkarıp kastedilen mananın eksiksiz bir şekilde ifade edilebilmesi hususunda son derece önemli bir rol oynarlar. Bu vazifeyi yerine getirirken de cümle içerisinde zikri geçen ya da karîneler yoluyla anlaşılan fiiller ile çok sıkı bir irtibat (taalluk) içerisinde bulunurlar. Bu sebeple mananın sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesi, bu irtibatın doğru bir şekilde tespit edilmesine bağlıdır. Bu makalede şibh-i cümle konusu zarf, câr-mecrûr ve taalluk alt başlıklarıyla ele alınmaktadır. Istılahların kelime tahlillerinin yapılması, konuyla ilgili bazı meselelerin ele alınması ve konu etrafında dilcilere ait bazı farklı bakış açılarının irdelenmesi suretiyle Arap gramerinde son derece önemli bir yeri olan bu konunun kavranmasına yönelik katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.
Mütefekkir, 2016
Arap Dilinde lâm harfi, anlam spektrumu en geniş harflerdendir. Bu anlamlardan birini yansıtan ‘Lâmu’l-âkıbe’ terimi; “birinci eylemin sebebi olarak, genellikle istenmeyen ve zorunlu olmayan sonucun dikkat çeken farklı bir üslupla öne çıkarılması” sadedinde kullanılmaktadır. Kaynaklarda farklı isimlerle değinilen ilgili edat, oldukça sınırlı sayıda temel örnek dışında Kur’ân meallerine tam anlamıyla yansıtılamamıştır. ‘Lâmu’l-ille’, ‘lâmu’l-garaz’ veya ‘key’ anlamıyla meallerde yer bulan bu edat, özellikle bazı ayetlerin mealinde kelimenin tam anlamıyla ‘anlamsız’ bir hâl almaktadır. Bu çalışmada elliden fazla meal, on bir örnek ayet üzerinden ve söz konusu edat bağlamında incelenerek değerlendirilmiştir.
The Qur'anic texts, as other sacred texts, had been revealed in an environment which was formed by some certain religious, historical and social conditions. Therefore, we observe that the Qur'ân has criticized great religious, political, economical and cultural systems which formed the reason of their people. Rooted religious systems surrounding the environment of the revelation had received the greatest portion of these criticisms. So, while the Qur'an criticized the Judaism and Christianity the greatest religions of the past and present day, It refers to their cultural codes which were adopted in the process of their historical formation. These codes must be decoded in order to place these criticisms on a proper and correct ground. This can be achieved by having enough knowledge about linguistic, historical and cultural structures of those religions. Otherwise, it will be difficult to define and explain some names, titles and references expressed in the Qur'ân. In this article, we wanted to study nearly 'rabbanniyyun' and 'ribbiyyûn' titles mentioned in the Qur'ân and translation issue of the titles into Turkish.
AKİF, 2022
Hz. Peygamber, İslâm dini ile ilgili mesajları insanlara ulaştırırken Arap dilindeki edebî üslûpları kullanmıştır. Hz. Peygamber'in kullandığı bu üslûplardan biri olan istifham, asıl itibariyle daha önceden bilinmeyen bir şey hakkında bilgi edinme isteğinin sözlü olarak ifade edilmesidir. İstifhamın önem arz eden özelliklerinden biri de kullanıldığı yere ve amaca göre bazı durumlarda hakiki anlamı dışında kullanılarak mecâzî anlamlar ifade etmesidir. Bu makalede, Arap dilinde hadisin rolü hakkında özet bilgiler verilmekle birlikte, istifham, istifham edatları ve istifham üslûbu konularında belagat ilmi açısından temel bilgiler sunulmuş ve aynı zamanda Buhârî'nin el-Câmi'us-Sahîh adlı eserinde geçen hadislerden alınan örnekler eşliğinde istifham üslûbunun, hangi manalarda kullanıldığı izah edilmeye çalışılmış ve istifham üslûbunun belagat özellikleri incelenmiştir.
Arap dili gramerinin yaygınlaşmasına katkı sağlayan ve Arap gramerinde kural dışı olarak tanımlanan hilâfu'l-asl kavramının asıl çıkış sebebi, gramercilerin nahiv usullerinden biri sayılan semaʿa çok önem vermeleri nedeniyle ortaya çıkmıştır. Fakat bu semaʿ yoluyla gelen malzeme, nahivcilerin bu kavramı çok dikkatli kullanmaları nedeniyle nahiv kaidelerinde herhangi bir karışıklığa sebep olmamıştır. Bilakis bu köklü kavram, hilâf ve mücadele alanı olduğundan görüşlerin ve ilmi içtihatların çokluğu nedeniyle daha sonra büyük bir dilbilimsel mirasa neden olmuştur. Hilâfu'l-asl kavramı bir gramer konusu olarak yeni, fakat konuyla alakalı genel bilgiler şeklinde ele alındığında eskidir. Zira klasik dilciler, bu konunun kapsamına girecek malumattan bahsetmişlerdir. Fakat bu malumat belli bir konu çerçevesinde ele alınmamış kitapların arasında dağınık bir şekilde yer almıştır. Çalışmamızda hilâfu'l-asl'ı bir konu bütünlüğünde ele alarak kavramın genel anlamını, ortaya çıkış sebeplerini nahivdeki bütün konuları kapsadığından, örnek olarak mecrûrattan cer harfiyle mecrûr olan isim, meczûmattan muzari' fiil, merfuâttan mübtedâ ve mansûbattan örnek olarak mefûlün bih ele alınmıştır.
dinbilimleri.com
Ebu'l-Hasen Ali b. İsa er-Rummânî Arap dili çalışmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Mu'tezili bir kelamcı olan er-Rummânî, mantık ilmiyle yakından ilgilenmiş, bu ilimden elde ettiği birikimi uğraştığı diğer dini ilimlere uygulamak istemiş ve bu yüzden yerilmiştir. er-Rummânî'nin bu özelliğini en fazla öne çıkaran eserlerinden birisi de el-Hudud adlı eseridir. Nahiv ilminde kullanılan bazı terimlerin tanımlanmaya ihtiyaç duyduğunu belirtmiş ve bu ihtiyacı gidermeye çalışmıştır. Eser, Arap dil çalışmalarında, gerek içerik ve gerekse metot bakımından bir ilktir.
Öz: Kasem, her dilde kullanılmakla beraber özellikle Arapça'da hem yazı hem de konuşma dilinde sözü pekiştirmek amacıyla sıkça başvurulan bir üsluptur. Cahiliye dönemine ait şiir ve nesirlerin yanı sıra Kur'ân-ı Kerim'de de kasem üslubunun geniş yer tutması, önemini daha da artırmıştır. Bu itibarla kasem hem tefsir, fıkıh, hadis gibi din ilimlerinde hem de sarf, nahiv, belâgat gibi dil ilimlerinin konusu olmuştur. İfade ettiği anlam ve kendisini oluşturan unsurlar açısından kasemin birçok formu bulunmaktadır. Söz konusu formlardan biri de "lâ uksimu" formudur. Bu form Kur'ân'a özgü olup Arapça konuşma ve yazı dilinde kullanılmamıştır. Bu nedenle "lâ uksimu" formu gerek anlam gerekse gramer açısından geniş bir şekilde tartışılmıştır. Bu çalışmada kasemin genel özellikleri ve formları incelenerek "lâ uksimu" formu ile ilgili tartışmaların doğru bir şekilde anlaşılması amaçlanmıştır. Bu konuda ileri sürülen görüşler mukayese edilmiş ve konuyla ilgili kanaat ortaya konmuştur.
2015
One aspectof them iraculous of the Qur'an is too composition of the Qur'an is extra ordinary to be in harmony. These subtle ties in the composition of the Qur'an and this branch of science that studies the in tricacies of the Qur'an is in the Tafseer metodoloji is called “Therelation ship between verse sand sures of the Qur'an.” We examined this issue in our article in the context of Fakhruddin al Razi's Tafseer Mefatihu’l- Gaybby giving examples.
2016
Arap dili ve Edebiyati tarihinde kendisine Ahfes lakabinin verildigi bircok nahiv âlimi bulunmaktadir. Bunlardan ilk ucu “Buyuk Ahfes” (el-Ahfes el-Ekber), “Ortanca Ahfes”(el-Ahfes el-Evsat), ve “Kucuk Ahfes” (el-Ahfes elAsgar) diye meshur olmuslardir. Kendisine ilk defa Ahfes lakabi takilan Ebu’lHattab’in (Buyuk Ahfes) bu lakabi nicin aldigi bilinmemektedir. Ardindan gelen Sa’id b. Mes’ade (Ortanca Ahfes) Ahfeslerin en meshuru olmus ve muhtemelen daha sonraki nahiv bilginlerine bu lakabin verilmesine vesile olmustur. Arastirmadaki amacim, Ahfesler arasinda isim benzerligi sebebiyle bir karisiklik olup olmadigini tespit etmektir.
Dinbilimleri akademik araştırma dergisi, 2005
Ebu'l-Hasen Ali b. İsa er-Rummânî Arap dili çalışmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Mu'tezili bir kelamcı olan er-Rummânî, mantık ilmiyle yakından ilgilenmiş, bu ilimden elde ettiği birikimi uğraştığı diğer dini ilimlere uygulamak istemiş ve bu yüzden yerilmiştir. er-Rummânî'nin bu özelliğini en fazla öne çıkaran eserlerinden birisi de el-Hudud adlı eseridir. Nahiv ilminde kullanılan bazı terimlerin tanımlanmaya ihtiyaç duyduğunu belirtmiş ve bu ihtiyacı gidermeye çalışmıştır. Eser, Arap dil çalışmalarında, gerek içerik ve gerekse metot bakımından bir ilktir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.