Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi
…
19 pages
1 file
Çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerinden Turgut Uyar’ın kent imgeleminde mekâna dair unsurlar, yalnızca yaşanılan yerler olarak yer almamakta; şair kente ve kent toplumuna eleştirel bir perspektiften bakmaktadır. Bu tutum, Çağdaş Kent Sosyolojisinin öncülerinden Henri Lefebvre tarafından sistemleştirilen kent kuramı ile paralellik göstermektedir. Lefebvre; toplumun bir bütün halinde kentleştiğini ve bu durumun da toplumsal pratiklere doğrudan yansıdığını savunmaktadır. Ona göre kentler; ekonomik ve politik sistemin homojenleştirme çabaları sonucunda yeni bir çehre kazanmıştır. Lefebvre’nin kenti çözümleme noktasında vurguladığı kimi semboller ve değerleri Uyar’ın şiirinde görmek mümkündür. Uyar için de kentler, yalnızca yaşanılan yerler değildir, Lefebvre’nin işaret ettiği sosyal etkileşimin mekân üzerindeki etkisi ve mekânın bu etkileşimde rol üstlendiği düşüncesi, Uyar’ın şiirlerinde somutlaşmış gibidir; algılanan, kavranan ve yaşanılan mekânların tümü toplumsal pratikleri yönlend...
AKÇAĞ YAY. , 2024
Turgut Uyar şiirinde mekân denilebilir ki, mekânın ve insanın birbiriyle karşılıklı iletişim kurma dürtüsünün bir sonucundan meydana gelir. Bu iletişim kurma isteği zorunlu ve gönüllü birer birlikteliğe dönüşür. Şairin kendi mizacı, ortak duyuş ve düşünüşe sahip olunan şiir akımı, yaşanan sosyo-ekonomik ve siyasi süreçlerin etkisiyle bireyselin ön planda olduğu ama fonda toplumsal problemlerin sıkça anıştırıldığı bir şiir düzeni haline gelir. Düz anlamların yanı sıra, eğretilemelere evrilen dilsel düzen kendini imgeleşen ve metaforlaşan bir şiir diline yaslar. Bu aynı zamanda Uyar’ın şiirinde birtakım izlekleri de meydana getirir.
Adıyaman Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2012
Turgut Uyar, uygarlığın/ modernitenin geldiği en son hâli, insanın iç ve dış uyumunun bozulmasında ve doğayla olan irtibatının koparılmasında yegâne etken olarak görür. Bu nedenle şiirinde, mutluluktan çok mutsuzluk getirdiğini iddia ettiği bilim ve teknoloji birikimlerinin protestosu çok yaygındır. Buna mukabil tabiat içinde, moderniteden uzak, neredeyse ilkel bir insan ve toplum düşü kurar. İnsanın kendine ve nesline acımasızlığı karşısında tedirgindir, ümitsizlikten kaynaklanan bir bunalım duygusu yaşar. İnsan davranışlarına ve çağına sinmiş anlamsızlık ve saçma duygularını, belli bir dönem şiirine anlamsızlık penceresini açarak daha etkili anlatmayı başarır. Uyar, şiirinin biçimini de söylediği şeye göre ayarlamıştır. Yaşam içerisinde her şeyin bölünmüşlüğü / dağınıklığı gibi şiirin şekli de belirsiz / karmaşık olmalıdır. Bu durumda yazdıklarının şiirsellik özelliklerini, başta kelime ve ibare yinelemelerine başvurmak suretiyle ritim ve ahenkle arttırmaya çalışır. Kent ritmini kaybedenler için yeniden sahte dünyalar kurar.
Erdem, 2015
A Philosophical Approach to Turgut Uyar’s “Bir Barbar Kendin Tartar Bir Barbar Aşağlarda,” In this article, Turgut Uyar’s –who is one of the pioneering poets of “İkinci Yeni”– poem entitled “Bir Barbar Kendin Tartar Bir Barbar Aşağlarda,” will be examined in the light of philosophical concepts. Even though Uyar’s poetry is usually evaluated as “hopeless” or “un- happy”, indeed it has a wider emotional catalogue. Uyar’s poetry cap- tures his own era from different angles. In order to perceive his poetry, one has to recourse philosophical concepts. In this context, two main themes in this poem are examined. The first of these is engaging with notion of “catharsis” as one of the basic characteristics of art through the eyes of philosophy. The second one is the “ideology of heroism” which is frequently criticized by philosophers. Uyar, on the one hand, poetizes a person who lives in conflict with the values of his own era, trying to purify himself. That purification is an indispensable element of self-consciousness process as the first imperative of philosophy. As known, conflicts between social and ethic values lead to the birth of tragic heroes. The second theme that Uyar discusses in this poem re- lates to this topic directly. The poet undermines the figure of “hero” in general by criticizing the tendecy of creating a hero from that conflict. Consequently, this article tries to show how Uyar dealt with the two primordial issues of history of humanity by a philosophical approach.
ÖZET İlk ışık olan güneşten bu yana bütün ışıklar güneşin ya da gökyüzünün egemenliğindedir. Dünya saatini dahi onların emrine vermiştir. İnsan yaptıklarını, ettiklerini farklı biçimlerde de olsa ışığın altında gerçekleştirmek zorundadır. Suni ışık gelene kadar asıl kaynak hiçbir zaman değişmemiştir. Şiir de aslında ışığın altında ezilir, yazılır. Bilinmeyen zamanlara ulaşmak isteyen şair sözü, olabildiğince ilahi kelama yaklaşmak niyetiyle yola çıkmaktadır. Şiirin bir ruh tozu gibi çevresini etkisi altına alması bütün bilinenlerin ruhuna sirayet etmesine bağlıdır. Bu yüzden şairler bizim baktığımızın, gördüğümüzün ötesinde bir bakış taşırlar. Işığın bilinen anlamları herkese aittir. Özel anlamları ise özelliğin yansımasıdır. " İkinci Yeni " , Türk şiir geleneği içerisinde şiirsel yoğunluğun olduğu bir zamana tanıklık etmiştir. Dünyadaki farklı eğilimlerin, kırılmaların yaşandığı bir zamanı görmüştür. Bütün geçişler insan istisnası olan şairlerin dünyasında çok farklı tepkimeler doğurur. " Turgut Uyar " ın yarı kentli bir şahsiyet olarak arada sıkışmış bütün değerleri kendi iklimine taşıdığını söyleyebiliriz. Işık onun görmek istediklerini aydınlatan veya karartan çifte bir değerdir. Genel anlamlarının yanında özel, nitelikli anlamlar da taşır. Özellikle siyah ve beyaz dikkat çeken imge yükleriyle doludur. Beyazın, siyahın trajik boşluk noktasında aynı nitelikleri taşıması ilginçtir. Bu da " Turgut Uyar " şiirine farklı bir anlam boyutu katar.
Ayhan Geçgin, romanlarında başkasının hayatını yaşadığını hisseden insanları anlatır. Bu insanlar yaşadıkları hayattan bir şekilde kaçarlar. Ama kaçtıkları aslında Henri Lefebvre’in tarif ettiği kent yaşamı ve gündelik hayattır. Karakterlerin neden kaçtığını anlayabilmek için hayatları, gündelik hayatları ve yaşadıkları kent incelenmelidir. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, Lefebvre’in modern kent ve gündelik hayat teorilerini Geçgin’in romanlarıyla birlikte okuyarak karakterlerin neden kaçtıklarını anlamak ve Türkiye’de, 1980 sonrasında şekillenen gündelik hayatın eleştirisini yapmaktır.
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2022
“Terziler Geldiler” Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel Arabistanı kitabının ardından yayımlanan şiirlerinde çokça görülen köy-kent, kırsal-şehir karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Şiirin alt metninde uygarlık ve liberal ekonominin Türkiye’ye girişinin köyden kente göç edenler nezdindeki yansımaları aktarılmıştır. Şiirde dekor olarak kullanılan kent ve atın bulunduğu kırlar şairin duygularını keskinleştiren nesnel dekorlara sahiptir. Bu yönüyle şiirde nesnel bağlılaşık bulunur. Şiirdeki iki farklı sembol üzerinden Türk toplumunun geçirdiği dönüşümleri okuyabiliriz. Sembol dilinin çözülmesiyle iki farklı dünya ve zamanın şair üzerinde bıraktığı duygusal etkiler açığa çıkar. “Terziler Geldiler” şairin Tütünler Islak kitabındaki diğer şiirlerinin temasını da oluşturan kapitalizm ve modernleşme eleştirisini içerir. Uyar, modernleşmenin bireyi gelenekten ve doğal hayattan kopardığını düşünmektedir. Yarattığı “altın çağ” ile Türk tarihinin geçirdiği merhaleleri tarih algısındaki değişimler çerçevesinde kendi bakış açısıyla yeniden değerlendirir. Yeni tarih algısıyla şair mevcut resmi tarih görüşünden uzaklaşmaktadır. Türkiye’deki kentleşme ve değişime maruz kalan kitlelerin bir örneği olarak moderniteden ve bunalım yaratan modern tarihten kurtulmanın yollarını aramaktadır. Türk tarihinden seçtiği mitik “Orta Asya Dönemi” ile distopik “Modern Türkiye”den zihinsel kaçış yaratmaktadır. Çalışmada nesnel bağlılaşık kavramından bahsedildikten sonra şiirdeki sembollerin ne olduğu belirlenerek Turgut Uyar’ın tarih ve kentleşme algısı “Terziler Geldiler” şiiri üzerinden çözümlenmiştir.
ÇÜTAD Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2024
Turgut Uyar, şiir hayatının ilk döneminde yayımladığı Arz-ı Hal (1949) ve Türkiyem (1952) adlı kitaplarında sade ve anlam odaklı bir dille Anadolu sevgisi, yoksulluk, gurbet, doğa ve yalnızlık temalarını işlerken, sonraki yıllarda daha öyküsel ve örtük bir anlatımı benimsemiş ve ağırlıklı olarak kent yaşamından bunalan bireyin doğaya duyduğu özlemi ve kaçış arzusunu yansıtmıştır. 1953-1959 yılları arasında çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerden oluşan Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı kitabı bu değişimin en belirgin örneklerini sunmaktadır. Her biri 1954 yılında yazılarak ikisi bu kitaba dâhil edilmiş olan tel cambazı şiirleri şairin poetik anlayışındaki değişimi göstermesi ve semantik düzeyde vurgulaması bakımından önemlidir. “Tel Cambazının Rüzgârsız Aşklara Vardığını Anlatır Şiirdir”, “Tel Cambazının Kendi Başına Söylediği Şiirdir”, “Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir” ve “Tel Cambazının Telden Düşerken Söylediği Şiirdir” başlıklarını taşıyan bu metinler, bireyin modern dünyada yaşadığı varoluşsal mücadeleleri, içsel çatışmaları ve toplumla olan ilişkilerini sembolize eder. Denge arayışındaki bireyi temsil eden tel cambazı imgesiyle bireyin hem kendisiyle hem de toplumla olan karmaşık ilişkileri derinlemesine ele alınır. Uyar’ın şiir anlayışına ışık tutan bu şiirlerde tel cambazının tel üzerinde durma ve düşme riski, dünyaya atılarak var olan bireyin yaşamda denge arayışı ile özünü bulma mücadelesini temsil eder. Böylelikle Uyar, tel cambazını, bireyin özgün varoluşunu inşa etmeye çalışırken yaşadığı dengesizlikleri, kaygıları ve yenilenme gereksinimini anlatmak için kullanır. Bu figür, bireyin iç dünyasındaki çatışmaları, kendini topluma karşı savunma güdüsünü ve sürekli yenilenme arzusunu yansıtır. Şair, tel cambazı imgesi üzerinden hem bireyin hem de sanatçının sürekli bir yenilenme ve kendini yeniden icat etme gereksinimini vurgular. Bu bağlamda, Uyar’ın tel cambazı şiirleri, bir yandan modern bireyin varoluşsal sancılarını ve toplumdan ayrışarak kendi yolunu bulma çabasını simgelerken bir yandan da şairin ustalıktan kaçınan, eskimeme ve tazelenmeye dayalı şiir ilkesini vurgulayan etkileyici bir anlatı sunar. Bu şiirler, şairin şiir anlayışındaki değişimi ve bireyin sürekli bir dönüşüm ve yenilenme ihtiyacını güçlü bir şiirsel anlatımla aktarmaktadır.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2018
İnşa ettiğimiz zaman bunun sonsuza kadar süreceğini düşünelim. Bunun ne günlük mutluluk ne de günlük kullanım için olduğunu düşünelim. Bu, öyle bir iş olsun ki, bizden sonra gelenler bize müteşekkir kalsınlar. Taş üstüne taş koyarken öyle düşünelim ki, bir gün geldiğinde ellerimiz onlara dokunduğu için mukaddes sayılsınlar ve bizden sonra gelen nesiller yapılan işe ve esere bakıp şöyle desinler: İşte babalarımız bunu bizim için yaptı."
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, 2018
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD)
Rast Müzikoloji Dergisi, 2021
Dil ve Edebiyat Araştırmaları/Journal of Language and Literature Studies, 2021
Erzurum Teknik Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2018
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi :/RumeliDe Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2022
Kabulünün 101. Yılında İstiklâl Marşı ve Milli Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy Uluslararası Sempozyumu, 2022