Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017, Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi
…
13 pages
1 file
Türkiye'nin hemen her bölgesinde göçebe, yarı göçebe ve yerleşik olarak romanlar yaşamaktadır. Bununla birlikte romanlar üzerinde genelde sosyolojik ve sosyo-psikolojik özelde ise müzik kültürleri üzerinde yeterli çalışmaların yapıldığı söylenemez. Özellikle müzik bilimi işiyle uğraşanların ilgi azlığı son derece dikkat çekicidir. Bu durumda romanların kapalı bir hayat yaşamayı tercih etmeleri de etkilidir. Kendilerine özgü yaşantıları, hayata bakış açıları, inançları, algıları ile farklı olarak görülen romanlar, müziğin hemen her türünde ama özellikle popüler müzik türünde etkin olarak yer edinmişlerdir. Bu çalışmanın amacı; "Dünya'nın ilk müzik yarışmasının yapıldığı yer olan "Dinar'da yaşayan romanların müzik yaşantılarına bakmak ve müzik kültürlerini ele almaktır. Çalışma Dinar ilçesi Dere/Tekke Mahallesi romanları ile sınırlandırılmıştır. Çalışmada; yerinde gözlem, görüşme, içerik analizi gibi alan araştırmasına yönelik yöntem ve tekniklerden yararlanılmış, elde edilen bulgular nitel araştırma yöntem ve tekniklerine göre analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Çalışmanın müzik ve sosyoloji, müzik ve sosyal-psikoloji, kültür, roman müziği gibi konularda araştırma yapmak isteyenlere kaynak teşkil edeceği ve özgün olduğu düşünülmektedir.
Journal of International Social Research
Öz Mübadele, Türk edebiyatında, çeşitli yönleriyle ele alınan ve özellikle de 1990 sonrasında kayda değer bir artış gösteren bir tema olarak öne çıkmaktadır. Mübadele konulu romanların yazarları çoğunlukla mübadil kökenli yazarlardır. Bunun yanında mübadele konusu çeşitli disiplinlerde ele alınmış ancak edebiyat sahasında oldukça az sayıda değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, konusu mübadele olan romanlar içerisinde, mübadillerin Türkiye'ye gelişleriyle yerli halk arasında yaşanan sorunların oluşturduğu kalıpyargılara, ötekileştirme süreçlerine değinilmeye çalışılmıştır. Mübadele, elbette öncesi, göç sırası ve sonrasıyla farklı dinamikleri barındırmaktadır. Özellikle bu çalışmada, mübadillerin yeni vatanda yerli halk tarafından hangi yönleriyle ötekileştirildiklerine değinilmektedir. Genel bir bakışla, romanlarda, mübadiller dil, inanç, giyim kuşam, gelenek görenek hatta geldikleri coğrafya üzerinden çeşitli adlandırmalara, ithamlara, aşağılamalara ve psikolojik şiddete maruz kalmışlardır. Bu ötekileştirmenin sebebi ise, otokton halkın mübadiller hakkında çok az bilgiye sahip olması gösterilebilir. Bu noktada, mübadillerin dışlandıkları ve bir korku nesnesi haline dönüştükleri görülmektedir. Ayrıca mübadiller bu durumda çoğu kez toplumdan tecrit edilirler ve kendi içlerine kapalı bir biçimde yaşarlar. Bu çalışmada, romanlarda yer alan çeşitli kalıpyargılar ışığında yerli halkın mübadillere bakışı en genel anlamda ele alınan noktadır.
Milliyetçilik Araştırmaları Dergisi
Bu makale kanonik romanda köylü temasına odaklanmakta olup, Türkiye bağlamında bir değerlendirme yapmayı amaçlamaktadır. Bu minvalde Kemalist/Ulusalcı kanonik roman ile Marksist kanonik roman anlatılarını Yaban ve Bereketli Topraklar Üzerinde eserleri aracılığıyla incelemektedir. Köylü temasının işlendiği bu iki romanda, Türk köylüsüne iki farklı ideolojik bakış yansıtılmaktadır. Çalışma nihai olarak her iki anlatıda da köylünün dönüştürülmesi gereken bir özne olarak konumlandırıldığına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
2018
Bu arastirma, Antakya’da yasayan Domlarin muzik kulturlerini analiz etmek amaciyla kurgulanmistir. Arastirmada, literatur taramasi ve gorusme yontemlerinden yararlanilmistir. 15 Dom muzisyen ile gorusulerek Antakya’da yasayan Domlarin muzik kulturlerine yonelik tespitler yapilmistir. Bilimsel arastirmanin tumdengelim ozelliginden faydalanilarak, Cingene toplulugun genel ozellikleri aciklanmis, tarihlerinden bahsedilmis ve Antakya’daki Domlar konusuna gecilmistir. Daha sonra Domlarla, yapilandirilmis gorusme formuna dayali olarak alan calismasi yapilmis, toplanan veriler siniflandirilarak bilgisayar ortamina aktarilmistir. Dom kulturunu yasamlariyla temsil eden, gecimlerini genellikle mahalli sanatkâr olarak saglayan, Antakya yoresinde kendilerine “usta” denilen kisilerden bilgiler toplanmistir. Hatay Antakya ilcesinde yasayan Domlarin gelenek ve goreneklerine gore, kendi kulturlerinde benimsedikleri muziksel ozellikler arastirilmis ve elde edilen veriler siniflandirilmistir. Bu topl...
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
Classical Turkish literature attracts attention as a literary literature which has continued to develop through the means of giving value to culture and literature. When the historical trend of Turkish literature is investigated, it is seen that in some periods artists are gathered around some centers and people who are interested in science, art and literature. At the beginning of these meetings are the houses of the palace of the sultan and other state ministers, the palaces of the princes and the houses of the pasha and beyler in the provinces. Apart from these, the poets also have meetings among themselves. As literary tradition has developed from the side of the literary circles formed in these centers, it has become widespread. Due to its geographical, economic and political position, Diyarbakir, which is the center of science, culture and art in its geography, has an important position in Turkish culture and literature with its hundreds of artisans. In this study, literary environments shaped by the culture and art life in Diyarbakır, one of the important administrative centers in the east of Ottoman geography will be discussed, in particular, by Ali Emîrî's work titled Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid.
Türklük Bilimi Araştırmaları
İlk anlatılardan bugüne eserlerde gerçeklik izlenimini desteklediği düşünülen teferruat artmaya devam eder. Nazan Bekiroğlu Mücella’da Trabzon’u bir şehir, kendine has kültürel malzemeyi nesilden nesle yaşatan bir muhit olarak tescil etme gibi bir misyonu üstlenir. Eserde kadın penceresinden eşya ve hayata dair ayrıntılar, romana bir tür “müze roman” havası verir. Nitel araştırma kapsamında, betimsel veri analizi yöntemi kullanılan bu çalışmada; Trabzon’da kadın kültürüne yansıyan gündelik pratikler ve somut olmayan kültürel mirasa dair ayrıntıların Mücella romanına nasıl yansıtıldığı tespit edilecek ve bu ayrıntıların tercih sebeplerine kafa yorulmaktadır. Eserde eşyaya kullanım değeri dışında anlam atfedilir. Mücella’da dikkat edilmesi gereken ayrıntı, eşya ile birlikte ritüellerin de öncelenmesidir. Fetişizm bireysel bir tercihken Mücella’da bu kültürel bir pratik, alışkanlık, geçmişten geleni yaşatma arzusu olarak yansıtılır. Müze işlevi burada düşünülmesi gerekir. Ritüellerin b...
Bu yazı, bir Sırp ve bir Yunan yazarın birer romanındaki Türklerle, Müslümanlarla ilgili unsurların incelendiği bir karşılaştırmalı edebiyat çalışmasıdır. Türk imajının, Batı’da tarihî, metaforik özellikler taşıdığı belirtilmekte, Balkanlarda hüküm süren Osmanlı’yla ilgili olumlu, olumsuz pek çok şeyin bu iki romanda işlendiği vurgulanmaktadır. Bunların, yazarların kendi millî kimliklerini ifade etmek için bir karşıt, öteki yaratmak çabasından kaynaklandığı vurgulanmaktadır. İvo Andriç’in Drina Köprüsü romanındaki unsurlar, 1. Osmanlı eserleri, 2. Türk ve Osmanlı kimliğini taşıyan şahıslar, 3. Yazarın Osmanlı devlet anlayışıyla ilgili düşünceleri, 4. Efsaneler, masallar, atasözleri, türküler, inanışlar, alt başlıklarında ele alınmaktadır. Nikos Kazancakis’in El Greko’ya Mektuplar romanındakiler ise 1. Tarihî unsurlar, 2. Günlük hayatla ilgili unsurlar, 3. Mekânla, coğrafyayla ilgili unsurlar, 4. Dinî unsurlar, başlıklarında işlenmiştir. Sonuç’ta, iki eserde Türk, Osmanlı kimliğinin, hem baskıcı devlet yönetiminin sembolü olduğu hem de birlikte yaşanılan farklı geleneklere, inanışlara sahip komşular olarak işlendiği belirtilmektedir.
Dergi Karadeniz, 2016
Geçmişten günümüze sözlü kültür ortamında icra edilmekte olan fıkralar, anonim halk edebiyatının konusu ve örneklerinin sayısı bakımından en zengin, en renkli türlerinden biridir. Halkın müşterek yaratma gücünden beslenen fıkralar, güldürmek, bir düşünceyi açıklamak, bir tezi savunmak, bir kişiyi ikna etmek gibi değişik amaçlarla anlatılırlar. Fıkra tipleri ise belirli bir sosyal çevre veya zümre ile bir düşünüş ve davranış biçimini temsil yeteneği kazanan tiplerdir. Bu çalışmada Mersin'in Erdemli ilçesinde fıkra anlatma geleneği içerisinde önemli bir yeri olup mahalli fıkra tipi olarak değerlendirilmesi gereken "Mudahhar fıkraları" ele alınıp incelenmiştir. Tarihi süreç içerisinde bölgede yaşayan Yörüklerin konar-göçer yaşam tarzından yerleşik düzene geçmeye başlamaları, sosyokültürel hayatta önemli değişimler meydana getirmiştir. Bu değişimler kimi zaman mizahi yolla çeşitli anlatılarda, özellikle fıkralarda konu edilmiştir. Makalede, Erdemli merkez ve köylerinden derlenen 15 adet Mudahhar tipine bağlı fıkra örneği, biçim ve içerik bakımından tahlil edilmiştir. Ayrıca Mudahhar tipinin, Mersin fıkra anlatma geleneği içerisindeki yeri üzerinde durulmuş, bu fıkraların yörenin sosyokültürel yaşamındaki işlevlerine değinilmiştir. İncelememiz sonucunda söz konusu yöre insanının konar-göçer yaşam tarzından yerleşik yaşam tarzına geçiş sürecinde karşılaştığı aksaklıkları, olumsuzlukları, zıtlıkları, "Mudahhar tipi" aracılığıyla dile getirdiği görülmüştür.
Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2015
Distopik romanlar yazıldıkları dönemin, siyasal, teknolojik ve sosyal durumundan hareketle geliştirilmiş geleceğe yönelik kurgulardan oluşan eserlerdir. Genellikle çağdaş toplumun unsurlarını içeren ve bazı modern eğilimlerin sakıncalarına karşı uyarı niteliği taşır, modern toplumu bekleyen olumsuz geleceği veya durumu anlatırlar. Türün temel özelliği ütopya karşıtı bir düşünceden hareket ederek, kötümser bir gelecek tablosu çizmesidir. Eserlerin hemen hemen tamamında son derece merkezileşmiş baskıcı sistem yüksek teknolojiyi toplumu kolay yönetebilmek için kullanan baskıcı totaliter rejimlerin hâkimiyeti altında bir geleceğe işaret etmesidir. Distopik romanlarda amorf bir sosyal yapı dikkati çeker. Küçük grupların kaybolmuş, geleneksel kültürün izlerinin silinmiş, sosyal rol ve statüler bireyin tercihlerine bakılmaksızın baskıcı bir biçimde dayatılmıştır. Arındırılmış bir toplum ideali adına sapmalar yok etme mantığıyla cezalandırılmaktadır. Dikey ve yatay toplumsal hareketliliğin imkânsız hâle gelmesi ve ağırlıklı olarak kast sistemine benzer sistemlerin hâkim olması, tek tip insan yapısının hâkim olması distopik romanlardaki sosyal yapının değişmeyen nitelikleridir.
the Journal of Academic Social Sciences
Roman insanlar temel kültürel kıymetlerini çağlar boyunca, özgül bir tarih gerekirse Bizans devirlerinden bu yana hep muhafaza edegelmişlerdir. Bu kavmin menşei Hindistan'a kadar takip edilebilir ki oradan bir surette dünyanın hemen her yerine yayılmışlardır. Bazıları konar-göçer hayat tarzını bayağı yakın zamanlara kadar sürdürmüş iken; kimileri de belli şehir ve kasabalarda kendilerini topluca iskân eylemişlerdir. İstanbul Romanlarının yerleşikleri esasen tarihî sura yakın mevkilere inhisar ederler. Bu neşeli ve gamsız insanlara "ana bulvar" toplum bazı menfi sıfatlar nispet etmiş ise de; (müzik yeteneği ve el sanatları gibi) geçek erdemleri kat'iyyen yadsınamamıştır. Bu özgül çalışmada; bu topluluklar; bir akademik makalenin kapsamının elverdiği ölçüde teferruatı haiz şekilde ele alınmışlardır. Bu itibarla başvurulan ana kaynaklar; mühim sosyal bilimci François de Vaux de Foletier'in Fransızca kitabı ile; merhum sosyal-tarihçi Reşad Ekrem Koçu'nun (vefatıyla yarım kalan) şahane çalışması İstanbul Ansiklopedisi'nin bazı ciltlerinden ibarettir. Diğer tâlî kaynaklar da kullanılmıştır. Yazar Kendi şahsî deneyimlerini de çalışmaya derc etmiştir. Modası geçmiş ve hor görülen "Ç*ng*n*" kelimesi; mecburî aktarımlar dışında, yazarca bilinçli olarak atlanmıştır.
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Şâiri veya Hececiler olarak da bilinen,Faruk Nâfiz (Çamlıbel), Orhan Seyfi (Orhon), Yusuf Ziyâ (Ortaç), Halit Fahri (Ozansoy) Enis Behiç (Koryürek) gibi şairlerle temsil edilen; edebî ve kültürel gelenek olarak Anadolu/ Asya Türk varlığına yaslanan Milli Edebiyat Hareketi'nin şiir kolu olarak kabul edilebilir. Çünkü bu şairlerin dil anlayışlarını, ölçü ve izlek bağlamındaki kabullerini, Milli Edebiyat Hareketi belirler. Milli Edebiyat Hareketi'nin milli lisan, milli edebiyat ve nihayet milli devlet gibi esasları, Ömer Seyfettin, Ali Canip, Ziya Gökalp, Ahmet Hikmet, Orhan Seyfi, Enis Behiç gibi şairlerin ve yazarların da "milli romantik bir duyuş" tarzını oluşturur. Bu bağlamda Beş Hececilerin temsil değeri en yüksek duygusu "milli romantik duyuş"tur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ataturk Universitesi Turkiyat Arastırmaları Enstitusu Dergisi, 2005
Bilig, 2021
DergiPark (Istanbul University), 2016
MÖ III. BİNYILDA ANADOLU, 2022
The Journal of Academic Social Science Studies, 2013
Journal of Turkish Studies, 2017
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2017
SÖYLEM Filoloji Dergisi, 2021
Hece Dergisi, 2010
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 2021
Fraktal Dergisi Sayı: 4, 2014
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2018
Journal of International Social Research