Academia.eduAcademia.edu

Felsefi Psikoterapi / Philosophical Psychotherapy

2021, Felsefi Psikoterapi

Abstract

Evren bize, bilimin ve hatta teolojinin çözebileceğinden daha büyük bir hızla gizlerini sunar. İşte bu noktada her ikisinin dogmalarını ya da zayıflıklarını benimsemek zorunda kalmadan, her iki taraftan da güç alan felsefe devreye girer. Felsefenin sorduğu sorular, aslında hepimizin kendimize sormamız gereken sorulardır. “İyi bir hayat nasıl yaşanır? İyi bir hayat nedir? İyi nedir? Yaşamın konusu nedir? Neden buradayım ve neden doğru olanı yapmalıyım? Doğru nedir?”. Bütün bu “nedir?”li sorular gündelik yaşamın bütün paradoksal yapısı nihayetinde her ne kadar basit ve sıradan gözükseler de özünde öyle değildirler. Şöyle dönüp de elimizdeki listeye bir baktığımızda, bu sorulara yanıt vermenin hiç de kolay olmadıklarını görürüz. Peki ama, her sorunun bir yanıtı olmak zorunda mıdır diye düşünebiliriz kendi kendimize. Yani her sorunun altını çizdiği temel problemin bir çözümü var mıdır? Eğer sorular doğru sorulduysa, o halde bir yerde bir çözüm elbet var demektir. Ancak bu çözüm bizim istediğimiz bir çözüm olmayabilir. Yaşantımızı sürdürebilmek için ihtiyacımız olan asıl şey söz konusu bu problemleri kontrol altına alabilmemizdir. Felsefe bize bunu sağlayacak yegâne aracımızdır. Çünkü felsefe, insanların onu anlayabileceği ve yaşantılarına uygulayabileceği noktalarda gün yüzüne çıkartır kendini. Yürüyüş biçimlerimiz, sapaklarımız, yürürken yanımızda taşıdıklarımız ve de taşıyamadıklarımız bakımından farklılıklar gösteriyor olsak da her birimiz aynı asli yolun farklı yolcularıyız. Burada asıl önemli olan, sırt çantamızda doğru malzemeleri taşımamızdır. Bu malzemeler, sağlam bir felsefi bakışa sahip olabilmemiz, kendimize ait dünya görüşümüzü oluşturabilmemiz adına olmazsa olmazlarımız olacak olan, felsefi düşüncenin temel unsurları olarak sıralayabileceğimiz felsefi bilgi, kavramsal analiz, mantık ilkelerine dayalı akıl yürütme, diyalektik kavrayış ve felsefi iç görüdür. Nasıl ki felsefi düşünce geleneğinin olmadığı toplumlar bağımlı toplumlarsa, aynı şekilde felsefi düşünce geleneğine sahip olmak bakımından kendisini geliştirmeyen insanlar da bağımlıdırlar. Oysa felsefe yapılan her yerde, özgür insanlar vardır. Gelin izin verelim, felsefe bize özgürlüğümüzü versin. Ne diyor Roma İmparatoru ünlü Stoacı filozof Marcus Aurelius Antoninus Augustus (M.Ö.121-180): Etrafındaki diğer insanların yönetici zihnine bakma, sadece doğrudan doğruya doğanın seni yönlendirdiği yere bak…“Kendine dön. Budur doğru davranarak kendine yeten ve huzuru bulmuş akli yönetici aklın doğasında olan!” … Dalgaların sürekli üzerinde parçalandığı kaya gibi ol, dur sarsılmadan, etrafında köpürürken sular. “Başıma gelen benim kötü talihim deme, aksine şunu de: “Başıma gelene rağmen, bu benim iyi talihim, hiç üzülmeden buna dayanabilirim, ne “şimdi”den etkileniyorum ne de gelecekten korkuyorum.”…Başıma gelen benim kötü talihim değil, buna karşın ona soyluca katlanmak iyi talihimdir…Felsefenin seni dönüştürmek istediği türde bir birey olarak kalmak için mücadele et! (Meditasyonlar/7.55; 7.28; 4.49; 6.30)