Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2009, Hutad
Bu çalışmada Osmanlı Devleti'nde III. Selim dönemindeki modernleşme çabalarını sona erdiren Kabakçı Mustafa İsyanı'nı incelenmeye çalışılacaktır. İsyan, olaylara bizzat şahit olmuş bir kişinin mektubundan yola çıkarak değerlendirilecektir. Mektup, Osmanlı Devletinin siyasî tarihinde ray değişimi olarak vasıflandırılabilecek olan, batı tarzı modernleşme çabalarından birini sona erdiren olayları anlatmasından dolayı önem arz etmektedir. Her toplumsal olay gibi, bu isyan da pek çok nedeni olduğu göz önünde bulundurularak incelenmeye çalışılmıştır. Modernleşme çabalarının halk katında yeterince anlaşılamaması ve reformcu kadronun dışında kalan siyasî-askerî elitler arasında da taraftar bulamaması başarısızlığın başlıca nedenleridir. Bunun yanında dönemin devletlerarası olaylarından kaynaklanan bazı gelişmeler de reform karşıtlarının karşıtlıklarını pekiştirip, sayılarını artırmış ve gelişen olaylar bir isyanla neticelenmiştir. Bütün bunlara rağmen bu başarısız reform çabası daha sonraki reformlar için gerekli tecrübenin edinilmesini sağlamıştır.
Akdeniz üniversitesi hukuk fakültesi dergisi, 2022
İsyan (Hadd-i Bağy), İslam-Osmanlı Ceza Hukuku terminolojisinde kendilerince haklı bir nedene dayanan bir grubun, meşru devlet otoritesine karşı güç kullanarak yönetimi ele geçirmeye çalışmasıdır. Tanımdan hareketle isyan suçu, meşru devlet otoritesine karşı silahlı güç kullanılarak topluca işlenen had suçlarından sayılmaktadır. Had suçları, suç tanımı ve suça uygulanacak yaptırımın bizzat kanun koyucu (Şârî/Nass) tarafından öngörülmüş, kamu ve kişi haklarını ihlal eden ağır suçlar olarak kabul edilmiştir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere bu suçun unsurları; meşru siyasal otoriteye karşı olması, topluca işlenmesi, kuvvet kullanılması, isyancıların kendilerince haklı bir nedenle kalkışmada bulunmalarıdır. Suçun tanımlanması hususunda İslam hukukçuları arasında ciddi görüş ayrılıkları söz konusu olmamakla birlikte, uygulanacak yaptırım konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Kuşkusuz görüş ayrılıklarının ortaya çıkması, suçun daha çok siyasi bir suç olması, birden fazla suç eylemini içinde barındırabilmesi ve temel kaynaklar olan Kur'an ve Sünnet'te suça ilişkin doğrudan bir hükmün bulunmaması ile ilgilidir. Hadd-i Bağy kimi zaman isyancıların, kimi zaman siyasal otoritelerin istismarına açık alan bırakan karma nitelikli bir suçtur. İsyancılar açısından genellikle siyasal otoritenin zulme sapması, adaletten uzaklaşması, hukuku çiğnemesi gibi iddialar öne sürülmüştür. Kimi zaman siyasal otorite, kendisine muhalif olan kişi ya da toplum katmanlarını susturmak amacıyla isyan suçunu devreye sokmaktan çekinmemiştir. Ancak nedenleri ve sonuçları açısından incelendiğinde isyan suçu kuşkusuz sıradan ve adi bir suç olarak değerlendirilemez. İslam Hukuku'nun en gelişmiş ve kapsamlı uygulama alanı olan Osmanlı Devleti'nde siyasal otorite birçok kez isyanlarla sarsılmıştır. Hatta kimi zaman bu isyanlar bizzat siyasal otoritenin kendisi olan padişahı tahtından indirmekle kalmamış, canlarına da mal olabilmiştir. Kuşkusuz bu kalkışmaların en önemlilerinden biri 1807'de Sultan III. Selim'e yönelik olan ve "Kabakçı Mustafa İsyanı" adıyla tarihe not edilen kalkışmadır. Söz konusu kalkışma yalnızca sultanı tahtından indirmekle kalmamış, hayatını da elinden almıştır. Adaletten, Şeriat'ten sapma, zulme yönelme iddialarıyla biçimlenmiş bu kalkışma Osmanlı-Türk modernleşme tarihinin önemli kırılma noktalarından biri olmuştur. 1807 Kabakçı İsyanı'nı hem Osmanlı Ceza Hukuku bağlamında hem siyasal otorite-merkez-çevre çatışması olarak siyasal anlamda incelemeye çalıştığımız bu makalede temel amacımız, XIX. Yüzyıl Osmanlı-Türk modernleşmesinin hukuki, siyasi ve sosyolojik sorunlarını ortaya koyabilmektir.
Turkish Studies, 2013
Mecâzlar ve onun en önemli kolu olan mecâz-ı mürsel, belâgat kitaplarının üç ana konusundan me'ânî, beyân ve bedî'in beyân konusu içinde ele alınmaktadır. Klâsik literatürde edebî sanatlar tabirinden ziyade, sözü lafız ve mânâca güzelleştiren unsurlar demek olan "muhassinât-ı lafziyye ve ma'neviyye" tabiri geçmektedir. Günümüzde ise bu durum göz ardı edilerek bütün konular edebî sanatlar adı altında toplanmakta ve mecâz, isti'âre ve kinâye gibi beyân konuları da edebî sanatlar içinde ele alınmaktadır. Halbuki klasik belâgat kitaplarında bunlar edebî sanattan ziyade, bir maksadı değişik yollarla ifade etmenin usûl ve kaidelerini inceleyen beyan ilmi içinde yer almaktadır. Mecâz-ı mürsel, belâgat kitaplarında ele alınan temel konulardan olup, isti'âreden başlayarak birçok edebî sanatın bu mecâz ağacından geliştiği görülmektedir. Mecâz-ı mürsel hakkında değişik belâgat kitaplarında birbirine benzer tanımlar yapılsa da gerçek anlamdan mecaz anlama giden alâkalarda muhtelif şekil ve sayılar görülmektedir. Bu alâkalar 10-25 arasında sayılabilmiş ise de genellikle 10-15 arasında alâka verilmiştir. Bazı kitaplarda ise bu konunun bulunmadığı görülmektedir. Mecâz-ı mürsel için günümüzde değişik isimler kullanılmakta ve bu da karışıklığa sebep olmaktadır. Bu sebeple çeşitli belâgat kitaplarında mecâz-ı mürselin tanım ve tasnifinin karşılaştırmalı olarak gösterilmesi önem arzetmektedir. Bu makalede belli başlı belâgat kitapları taranarak mecâz-ı mürsel ile ilgili tanım ve tasnifler incelenmiş ve mukayeseli olarak ortaya konulmuştur.
When the Ottoman Empire overcame the era of interregnum and reestablished its political unity, Sheikh Bedreddin, Börklüce Mustafa and Torlak Kemal revolts broke out. These revolts have become the most controversial subjects of the Ottoman History. The prevalent view has been that these rebellions, which had been generally examined from the axis of Sheikh Bedreddin, sparked off by the coactions of rebels. Therefore, Börklüce Mustafa's ideas have been evaluated as the Sheikh Bedreddin's ideology. Nonetheless, the differences between the practices and thoughts of the two rebels during their rebellions have posed dilemmas for the researchers. In this study, it was tried to investigate whether these rebellions had relations with each other in order to solve this issue. In doing so, by leaving the Sheikh Bedreddin based way of thinking we examined the issue more extensively with respect to views based on Mustafa Börklüce.
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2018
Sinema, kendine has dili ile, anlatılarında, sinematografik ve felsefi kodlar barındırır. Bu kodlar, izleyicinin filmi anlamlandırma aşamasında değişimlere uğrayarak, herkeste sonucun tek tipleşmesinin önüne geçer. Böylece sinema metinlerinin, izleyiciler tarafından farklı okumalarına ulaşılır. Bu durum bir film yönetmeni için eşsiz bir zenginlik olduğu kadar, sinema alanına da büyük katkı sağlar. Sinemanın büyülü dünyasında, izleyicinin bu kodları nasıl algıladığı çoğu zaman farklılıklar göstermektedir. Bu çalışmanın araştırma kısmına kadar olan bölümünde alımlama kavramına değinilmiş, film üzerinden alımlamanın önemi vurgulanmıştır. İzleyicinin kodları nasıl okuduğu, araştırma kısmında incelenmiştir. "Beyaz Bant" sinemanın usta yönetmenlerinden Michael Haneke'nin gözüyle perdede anlam bulmuştur. Yönetmenin bakış açısına izleyicilerin nasıl ve ne kadar yaklaşabildikleri, aynı pencereden bakıp bakmadıkları çalışmanın odak noktasıdır. Bu araştırmada, 5 kadın, 5 erkek olmak üzere, yaş aralıkları 30-40 arası değişen bir grup ile, derinlemesine mülakat yöntemi kullanılarak çalışılmıştır. Grup üyeleri, bir yılı aşkın bir süredir kısa film ve sinema üzerine çalışmalar yapmaktadır. 10 birey ile yürütülen araştırmada, herkesin okuma şeklinin kodlama/kodaçımlama modeline uyarlandığında farklı olabilmesi tartışılmaktadır. Bu araştırma iki ana başlık üzerinden yürütülmüştür. Fiziksel şiddet ve psikolojik şiddet.
2011
Belgesel sinemada belki gerçek ve doğruluk kadar önemli olan bir başka boyut da içtenliktir. Diğer bir deyişle, anlatılanların gerçeğe uygun olması için yöntemenin elinden geleni yaptığına inanmak.
Erzincan üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi, 2019
Bozkurt ve Cumhuriyet, 2020
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Milletini ve Türk İnkılabını yüceltici semboller kullanılmıştır.Bunlardan birisi bozkurt sembolüdür. Ben bu çalışmamda bozkurt simgesinin Cumhuriyetin ilk yıllarında neden kullanıldığını, sosyal medyada dolaşan bazı bilgilerin doğru olup olmadığını inceledim. Bu liste uzatılabilir ama benim yazdıklarım bazı bilgiler ışığında ilerlediklerimdir. Yazmadıklarım ise somut bir delil bulamadığım için bu listeye eklemedim. NOT: Bu makale lisans 2. öğrencisi olduğum dönemde yazılmıştır. İçerik olarak akademik bir metot olsa da yazım olarak akademik metoda tam uygun olmayabilri. (Bunu yüksek lisans eğitimime başlayınca fark ettim.)
2018
Avcilik, insanlik tarihinin ilk donemlerinden itibaren var olan ve ilk insanlarin yiyecek ihtiyaclarini karsilamak amaciyla zorunlu olarak gerceklestirdikleri bir ugras alanidir. Ancak zaman icerisinde ziraat toplumuna gecilmesi ve medeniyet seviyesinin gelismesine paralel olarak avcilik gecim kaynagi olmaktan cikmistir. Bu cercevede av faaliyetleri daha ziyade eglenmek, spor yapmak, dinlenmek, halkla irtibat kurmak, teftiste bulunmak ve savas hazirliklari icin tatbikat yapmak gibi amaclar dâhilinde yapilir hale gelmistir. Avcilik faaliyetlerinin gelisiminde Turklerin onemli katkilari vardir. Nitekim Turklerde avcilik faaliyetleri devlet teskilatlanmasinin bir parcasi ve askeri bir tatbikat unsuru haline gelmistir. Bu cercevede Turk-Islam devlet zincirinin bir halkasi olan Osmanli Devleti’nde de kurulusundan itibaren var olan ve zamanla gelistirilen bir av teskilati bulunmaktadir. Nitekim Osmanli padisahlari kurulus yillarindan itibaren avcilik faaliyetlerine onem vermis olup, calis...
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2016
Olba, 2018
PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün (DAI) Kısaltmalar Dizini'nde 'OLBA' şeklinde yer almaktadır. OLBA dergisi hakemlidir. Makalelerdeki görüş, düşünce ve bilimsel değerlendirmelerin yasal sorumluluğu yazarlara aittir. The articles are evaluated by referees. The legal responsibility of the ideas, opinions and scientific evaluations are carried by the author. OLBA dergisi, Mayıs ayında olmak üzere, yılda bir kez basılmaktadır.
Atatürk yolu, 2022
'ün kaleminden çıkan eserler, kılıçla kazandığı zaferler kadar üzerine çalışma yapılan bir alandır. Muhtelif zaman ve mekânlarda Mustafa Kemal Atatürk tarafından kaleme alınmış not defterlerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulan "Atatürk'ün Not Defterleri" isimli 12 ciltlik seri, onun eserleri arasında sayılabilir. Defterlerin içerisinde çok çeşitli konular not alınmış ve bu notlar belirlenen başlıklarda çalışmamızda tasnif edilmiştir. Mustafa Kemal'in not defterlerine baktığımızda askerî hususlara dair; istihbarat, muhabere ve milis kuvvetler, entelektüel hususlara dair; kitap, şarkı, şiir ve tarih, günübirlik hususlara dair; iktisadi çıkmazları ve alışveriş, diğer hususlara dair; millet egemenliği ve dinî mevzular gibi muhtevaları çeşitlilik arz eden notlarını görmekteyiz. Bu makale, 12 ciltlik söz konusu not defterlerinin muhtevasında değinilen konuların istatistiki bilgisini, profilini ve bu konulardan özellikle Askerlik mesleğine dair değerlendirmeleri içermektedir. Bu bağlamda askerlik eğitimi ve talimi, tatbikat, tarihi askerlik mesleğine uygun kullanmak, cesaret gibi kavramlar bu değerlendirmelerin içeriğini oluşturmaktadır. Ayrıca "Sancım Var, Uyuyamadım, Hafıza Kur'an Okuttum" başlığı altında azmine, bizzat kendi kaleminden aldığı notlar üzerinden yakından bakılmış, farklı zaman ve mekânlarda kaleme aldıkları ile mukayeseler yapılarak bir takım değerlendirmelere ulaşılmıştır.
e-Makâlât, 2020
Considerations on Wahhābīsm in The Context of Identity And Historiography (The Case Study of Aḥmed Cevdet Pasha and Osman b. Bishr) Ebru KOÇAK 1 Öz Vehhâbîlik, tarihin belirli bir bölümünde, belirli bir coğrafyada ortaya çıkan ve kendine özgü bir sosyo-kültürel yapıdan beslenen dini-politik bir harekettir. Dinî, mezhebî, içtimaî ve siyasî boyutları ile İslam dünyasında önemli etkileri olan Vehhâbîlik, tarihsel bir olgu olarak pek çok esere konu olmuştur. Osman b. Bişr Necdî'nin (1290/1873) 'Unvanü'l-Mecd fî Tarihi Necd'i ve Ahmed Cevdet Paşa'nın (1313/1895) Tarih-i Cevdet'i, bu konuda akla gelen kaynaklardandır. Ahmed Cevdet Paşa ve Osman b. Bişr hemen hemen aynı dönemlerde yaşayan ve ortak bir zaman diliminde meydana gelen olayları konu edinen iki tarihçidir. Her ikisinin de belirli bir söylemin temsilcisi konumunda olmaları bu çalışmaya ilham vermiştir. Bu iki tarihçi arasında yapılacak bir mukayese, toplumsal değer yargılarının ve tarihçinin konumunun, olay ve olguların
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], 2023
* Makalemi, ricam üzerine okuyup bazı teklif ve tashihlerde bulunan Dr. Mustafa Yüceer"e, ayrıca birtakım Arapça ibarelerin tercümesi konusunda yardımcı olan Dr. Gökhan Sebati IĢkın"a, Farsça beyitlerin çevirisi hususunda danıĢtığım Prof. Dr. Halil Çeçen ve Doç. Dr. Suat Donuk"a teĢekkür ederim.
ANASAY, 2020
Osmanlı Devleti, Almanya'nın müttefiki olarak Birinci Cihan Harbi'ne katılmıştır. Beş cephede İngiltere, Rusya ve Fransa'ya karşı savaşan Osmanlı Devleti, Almanya'nın mağlup olması ile politik yalnızlığa ve işgale itilmiştir. Savaş sonrası imzalanan Mondros Mütarekesi ile İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını birer birer işgal etmiştir. İngiltere'nin desteklediği Yunanistan da parçalanan Osmanlı topraklarından pay almak için kıyasıya mücadeleye girmiştir. Mondros Mütarekesi'nin ağır şartlarından dolayı Osmanlı Devleti'nin, bu işgallere karşı koyacak gücü bulunmamıştır. Bu durum sonucunda bünyesinde her kesimden nüfusun yer aldığı bir halk hareketi olan "Kuvayı Milliye" örgütü ortaya çıkmıştır. Kuvayı Milliye, Türk halkının işgale, zulme ve yapılan hak
Bolu, Geredeli Mustafa'nın Kurtuluş Savaşına katılması ile ilgili olarak aile içinde anlatılagelen bazı bilgiler ile ailenin elinde Gazi Mustafa'dan kalan İstiklal Madalyası gibi bazı eşyalar üzerinden bir hayat hikayesi anlatımı yapılmıştır
YABANCI DİL OLARAK TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE GÖRÜNTÜSEL GÖSTERGELER YOLUYLA KÜLTÜR AKTARIMI- “DEDE KORKUT HİKAYELERİ” ÖRNEĞİ
Bu Kitabın tüm hakları Etimesgut Belediye'ne aittir. Hiç bir şekilde çoğaltılıp kopyalanamaz. Tebliğlerdeki tüm yorum ve görüşler tebliğ sahiplerinin sorumluluğu altındadır.
Anadolu ve Balkan Araştırmaları Dergisi
Kıbrıs, jeopolitik konumundan dolayı tarih boyunca tüm devletlerin elde etmek istediği bir ada olmuştur. Rumlar ENOSİS’i gerçekleştirmek yani Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için çok uzun zaman uğraşmışlardır. Rumlar bu hedefleri doğrultusunda Kıbrıs’ta yaşayan Türklere saldırılarda bulunmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanistan’ın ENOSİS faaliyetleri daha da hızlanmıştır. Özellikle 1963, 1964 ve 1967 yıllarında yoğunlaşan Rum saldırıları yüzünden, Türkiye bu saldırıları önlemek için girişimlerde bulunmuştur. 15 Temmuz 1974 tarihine gelindiğinde ise Yunanistan Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı subaylar, Makarios’u devirerek Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin kurulduğunu açıklamışlardır. Tüm bu durumlar karşısında Türklerin daha fazla eziyet altında kalmasına göz yummak istemeyen Türkiye Cumhuriyeti, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir. Bunun sonucunda Kıbrıs’ta yaşayan Türkler zulümlerden kurtulmuş ve insanca yaşama hakkına kavuşmuştur. Uzun yıllar geç...
Istanbul University - DergiPark, 2018
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.