Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Journal of Turkish Studies
…
15 pages
1 file
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından istihdam edilen ve sayıları giderek artan kadın vaizler ya da diğer bir deyişle"vaizeler" cami içinde ve dışında oldukça geniş bir sahada çalışmalarını sürdürürler. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen cami, konferans salonu, ceza ve tevkif evleri, yaşlılar yurdu, öğrenci yurdu, Çocuk Esirgeme Kurumu, hastane ve benzeri yerlerde görevlendirilerek vaazlar veren, müftülüklerde telefonla veya sözlü olarak halkın sorularını cevaplayan, Kur'an kurslarında dersler veren vaizeler aynı zamanda Aile İrşad ve Rehberlik bürolarında da görev yaparlar. * Bu makalenin dayandığı saha çalışması sırasında desteklerini esirgemeyen Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencileri Eda Bayraktar, Elif Yenigün, Nazlı Altunel, Pelin Ergenekon ve Onur Yavuztekin'e çok teşekkür ederim.
I Dinler Tarihi Kongresi Bildiri Özetleri, 2023
Kadın figürü ilk defa, insanlığın atası olarak kabul edilen Adem’in eşi Havva şeklinde karşımıza çıkmıştır. İsmi, ırkı, dini ve fiziği farklı şekillerde olsa da kadın, erkekle birlikte insanlık tarihindeki tüm yaşananların ana belirleyicilerinden biri olmuştur. Musa peygamberi sepete koyup nehre bırakan annesi Yokebed, İsa peygamberi babasız dünyaya getiren annesi Meryem, Hz. Muhammed ilk vahyi alıp telaşla evine geldiğinde onu teskin edip kayıtsız şekilde ona inanan eşi Hatice, Süleyman peygamberin uğruna mucizeler sergilediği Saba Melikesi Belkıs örneklerinde olduğu gibi gelmiş geçmiş tüm inanç sistemlerinde kadınlar önemli roller yüklenmişlerdir. Bahailik inancının teşekkülü ve yayılmasında olduğu kadar evrensel kadın hakları konusundaki söylemleriyle de dikkatleri üzerine çeken Kazvinli Ümmü Selma’da Bahailer tarafından bu özel kadınlardan biri olarak kabul edilmektedir. Bahailiğin bir nevi temellerinin atıldığı Bedeşt toplantısındaki etkin rolüyle ön plana çıkan Ümmü Selma gerek faaliyetleriyle gerekse “İslam şeriatının sona erdiği ve artık yeni bir dönemin başladığı” şeklindeki ifadesi ile bu yeni dini hareketin fitilini ateşleyen öncü isimlerden biri olmuştur. Bahailikle ve kadın haklarıyla ilgili yapılan çalışmalarda Ümmü Selma isminden ziyade; Bedeşt toplantısındaki cesur ve samimi tavırlarından dolayı “Tahire (Pak)” ve “Noktayı Cezbiye (Çekici Nokta)”, güzelliğinden dolayı “Kurratul Ayn (Gözlerin Tesellisi)” ve “Ferahul Fuad (Gönül Sevinci)”, altın gibi parladığı iddia edilen saçlarından dolayı “Zerrin Taç (Altın Taç)”, söylem ve davranışlarından dolayı “Zekiyye (Faziletli)” lakaplarıyla anılmış ve tanınmıştır. Bahailere göre günümüze kadar gelmiş geçmiş tüm dinler; kadınların haklarına önem vermiş hatta onların durumlarını iyileştirmeye, statülerini kuvvetlendirmeye çalışmışlarsa da tarihte ilk defa kadının erkeğe denk görüldüğü din kendi inançlarıdır. Bunun en güzel ve açık örneği de Tahire’dir. O, tüm baskı ve zulümlere rağmen hem inancını hem de kadın haklarını savunmaktan geri durmamıştır. Bu uğurda ailesini kaybetmiş, toplumda ahlaksızlıkla suçlanmış ve neticesinde inandığı davanın bedelini feci şekilde öldürülerek canıyla ödemiş bir kahramandır. Günümüzde Bahailer tarafından Tahire’nin anısını yaşatmak ve fikirlerini tüm dünyaya duyurmak için Tahirih Justice Center (Tahire Adalet Merkezi) adında sivil toplum kuruluşu teşekkül ettirilmiş, onunla ilgili birçok makale ve kitap yazılmıştır. Ayrıca Bahai toplumu için bu denli öneme sahip olan Tahire/ Zerrin Taç, Türk milliyetçiliğinin saygın isimlerinden biri olan Nihal Atsız’ın yazılarına dahi konu edilmiş ve kendisinden “Kazvinli bir Türk kızı” olarak övgüyle bahsedilmiştir.
EKEV, 2021
Hadis ilminin önemli sîmâları zikredilirken ağırlıklı olarak erkek muhaddislerden bahsedilmektedir. Hiç şüphesiz erkeklerin diğer İslâmî ilimlerde olduğu gibi Hadis alanında da tedris faaliyetleri, eser telifi, rivayet oranları gibi kriterler açısından sayısal olarak daha fazla oldukları bir vakıa olsa da kadınların da bu alandaki hizmetleri yadsınamaz. Hadis ilminde kadınların yerine yönelik son dönemde yapılan birçok akademik çalışma ile bu konu da gün geçtikçe vuzûha kavuşmaktadır. Muhaddislerin lakaplarını ele alan Elkâb Edebiyâtı kitaplarında erkeklerle beraber zaman zaman kadın muhaddislerin de lakaplarına yer verilmiştir. Kadın muhaddislere verilen lakapların mâhiyeti üzerine yapılan bu çalışmada, tespit edilen lakapların birçoğunun hadis ilmi ve Kur'an öğretimi ile meşguliyetleri nedeniyle kendilerine verildiği, bir kısmının ise başka nedenlerden kaynaklandığı görülmüştür. İlmî nedenlerle verilen lakaplar, kadınların bu ilim dalındaki hizmetlerini, gayretlerini, kendi devirlerinde diğer ulema ve halk üzerinde oluşturdukları tesiri göstermesi açısından önem arz etmektedir. Kadın muhaddislere verilen lakapların hiç birinin olumsuz anlam taşımaması da çalışmada ulaşılan sonuçlardandır.
BEÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2024
İktisadî, siyasî, kültürel ve dinî çeşitli etmenlerin sebep olduğu birtakım sosyal olayların neticesinde toplumlar içerisinde aykırı ya da illegal olarak da adlandıran reformist gruplar ortaya çıkmıştır. Özellikle dinî temelli bu tür oluşumlar zaman içerisinde ana akım dinî gövdeden kopan yeni dinî yapıların ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. 19. yy.’ın ortalarından itibaren dünya genelinde sayıları hızla artan bu oluşumlar Yeni Dinî Hareketler olarak adlandırılmaktadırlar. Böylesi grupların en belirgin özelliklerinden biri sıra dışı ve cesur olarak niteledikleri bir liderin önderliğinde bir araya gelmemeleridir. Kurretü’l-Ayn mahlaslı Kazvinli Fatma/ Ümmü Selma ’da bu aktivistlerden biridir. Kurretü’l-Ayn, Şiilerin beklediği kurtarıcı olduğu iddiasıyla ortaya çıkan Bâb’ın en hararetli savunucularından biridir. Daha sonraki süreçte ise “İslâm dininin hükümlerinin artık ömrünü tamamladığı” şeklindeki ifadesiyle Bahâîliğin önde gelen savunucularından biri olmuştur. Mensupları tarafından son ilâhî din, dinler tarihi uzmanları tarafındansa Yeni Dinî Hareket olarak kabul edilen Bahâîliğin kadına verdiği değerin anlaşılması açısından farklı bir konumda değerlendirilen Kurretü’l-Ayn’ın diğer bir vurgulanan yanı da edebî yönüdür. Ona ait olduğu iddia edilen şiirler vasıtasıyla hatırası ve fikirleri günümüzde de yaşatılmaya çalışılmaktadır. Hatta bu amaçla günümüzde faaliyetlerini devam ettiren Tahirih Justice Center (Tâhire Adalet Merkezi) adında bir sivil toplum kuruluşu dahi kurulmuştur. Kurretü’l-Ayn, Bahâîler tarafından; yaşadığı coğrafyada gördüğü eksiklik ve kusurları İslâm’a mal ederek birtakım arayışlara giren ve Bâbîlik- Bahâîlik gibi yeni inanışlarla dine yeni bir bakış kazandırma gayretleriyle bir reformist, toplumda ezilen ve dışlanan kadınların hakları korumak için giriştiği mücadele ile bir aktivist, inandığı fikirleri daha etkili şekilde insanlara duyurmak için dile getirdiği dizelerle bir şair olarak kabul edilmiştir. Bu çalışma, ülkemizde şu ana kadar az sayıda da olsa yapılmış olan çalışmaların aksine konuyu ön yargılardan uzak şekilde, dinler tarihinin objektiflik ilkesine bağlı kalarak, literatür taraması sonucunda elde edilen verilerle incelemeye çalışmaktadır.
Milel ve Nihal, 2022
Bu çalışmanın amacı münzevi yaşamı seçen kadınların manastır hayatına dair kaide ve kuralları birçok açıdan yeniden düzenlemek için Papa Francis tarafından 29 Haziran 2016 tarihinde yayınlanan Vultum Dei Quarere (Vechullah’ı Aramak) isimli bir belge ile gelen yeni düzenlemeleri incelemektir. Bu belgeyle birlikte kadınların manastır hayatını düzenleyen eski genelgelerin hükmü kaldırılmış, bazı yasalar güncellenmiş, yeni yasalar tesis edilmiş ve modern problemlere çözümler getirilmiştir. Bu belgede manastır hayatı ile ilgili hususlar on iki açıdan ele alınarak yeni reformların zemini oluşturulmuştur. Bunlar; eğitim, ibadet, Tanrının sözleri, Evharistiya ve Günah çıkarma, cemaatle birlikte kardeşçe yaşam, özerklik, federasyonlar, kapalı mekân türleri, çalışma, sessizlik, iletişim kanalları ve asketik yaşam başlıkları altında genel hatları belirtilmiş ve ileri yıllarda çıkartılacak bir yönetmelik ile detaylı yasaların geleceği ilan edilmiştir. İki yıl sonra 1 Nisan 2018 tarihinde Cor Orans (Dua Eden Bir Kalp) isimli bir yönetmelik hazırlanmıştır. Bu yönetmelik genel hükümler ve çerçeve yasalar içermesinin yanı sıra özel kanunlarla manastır hayatının birçok alanını düzenleyen oldukça geniş kapsamlı bir belgedir. Araştırmamızda manastır hayatına intizam getiren diğer papalık dokümanları da mukayeseli bir biçimde incelenmiş ve rahibelerin manastır hayatıyla ilgili Kilise Hukukunun nihai hükümleri önemli başlıklar altında analiz edilmiştir.
Türklerde Kadın, ed. Alpaslan Demir-Tuba Tombuloğlu-Oğuz Polatel, Kömen Yayınları, Konya, 2020
Kadın ve erkek kamlar, âlemler arası kozmik yolculuklar gerçekleştirebilen ve ilişkiler kurabilen, toplumun huzurunu, refahını, sağlığını ve mutluluğunu olumsuz etkilerden koruyabilen insanlardır. Kamlar, insanlar ile ruhlar arasındaki iletişimi sağlayan ‘aracı güce sahip’ kişilerdi. Kamlık sonradan kazanılan bir yeti olmadığından, kam neslinden gelmek gerekiyordu. Erkek ya da kadın olabilen kamların, sosyal statü açısından diğer insanlardan bir farkı yoktu. Cinsleri ayırt etmeyen Türkçe’de ‘kadın kam’ için özel bir isim mevcut değildi.Kamların diğer insanlardan üstün oldukları nokta, dini ritüel sırasında ruhlar âlemiyle kurdukları iletişimden ibarettir. Trans hali geçtikten sonra diğer ölümlü insanlardan hiçbir farkları yoktur. Eski Türk dini ritüellerinde en önemli unsurlar dans ve şiirdir. Bu nedenle kamların iyi bir ozan, dansçı ve taklitçi sıfatlarını taşıması gerekmektedir. Kamların dini ritüeller sırasında kendi çaldıkları davulun etkisi ile kendilerini transa sokmaları sonucu Tanrı ve ruhlarla iletişim sağladıkları düşünülmüştür. Kamların ritüel esnasında yaptıkları dansların ve şiirlerin belirli kalıpları olmayıp, hepsi doğaçlamadır. Eski Türk dini ritüellerinde kadınların önemli etkin katılımcılar olduklarının izleri tarihin derinliklerine kadar uzanmaktadır. Kadınlar, bedenleri ve zihinleri sayesinde insanlık tarihi boyunca şifa vermede ve geleceği görmede rol oynamışlardır. Tıbba ya da yönetime karışan kadınların ilk başta erkeklere ait olan alanlara girdiği düşünülse de tarihsel açıdan aslında bunlar kadınlara ait olan ama erkeklerin sonradan ele geçirdiği alanlardır.
Bu çalışmada, toplumun temel kurumlarından olan dinin, modern dünyada, sekülerleşme olgusuna karşın kendini modern çağın beraberinde getirdiği araçlarla yeniden nasıl var ettiği anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmanın ana temasını, yaşadığımız çağda sekülerleşme süreciyle beraber dinin gündelik hayattan çekileceği iddialarına rağmen, kendini yeniden üretebildiği düşüncesi oluşturmaktadır. İslam dini, içinde barındırdığı evrensellik iddiası ve kolaylaştırma ilkesiyle beraber değişimlere adapte olabilmektedir. Bu özelliğinden dolayı, düşünümsel bir modernlik karşısında düşünümsel ve kendini yeniden üretebilen bir din görmekteyiz. Bununla birlikte, küreselleşme, kentleşme, sekülerleşme süreçleriyle ve teknolojik gelişmelerle birlikte internet kullanımının yaygınlaşması ibadetlerde birtakım değişimler meydana getirmiştir. Dinsel bireyciliğin yaygınlaşması, dinin büyü bozumuna uğraması, ibadetlerin toplumsal işlevlerinde değişme veya zayıflamanın görülmesi ve dinin araçsallaşması görülen değişimlerden bazılarıdır. Bu çalışmada, dini pratiklerden olan kurban, zekât, fitre ve bağış gibi mali ibadetler ele alınmıştır. Bu ibadetlerin, çeşitli kurumlar veya online ödeme yöntemleriyle gerçekleştirilmesi, dini pratiklerin yeniden üretimi bağlamında anlaşılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın alan araştırması kısmında ise kır-kent ve cinsiyet farkı gözetilmek kaydıyla 20 kişiyle nitel araştırma yöntemlerinden olan derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda elde edilen veriler, mali ibadetlerdeki değişimler ve mali ibadetlerin yeniden üretimi açısından çalışmada öne sürülen teorik bilgiler ışığında analiz edilmiştir. -The main purpose of this thesis is to try to understand how religion, which is one of the basic institutions of the society, has reproduction itself over the course of the secularization in the modern era. The main theme of this study is to argue that the religion is reproducing itself despite the claims that religion has withdrawn from our life because of secularization. The religion of Islam can adapt to changes with its claim of universality and the principle of facilitation. Because of this feature, we see a reflexive and self-reproducing religion against a reflexive modernity. However, the widespread use of the internet with globalization, urbanization, secularization processes and technological developments has brought about some changes in worship. The spread of religious individualism, the disenchantment of religion, the change or weakening of the social functions of worship, and the instrumentalization of religion are some changes observed. In this study, religious practices such as Sacrifice, Zakah, Charity, and Alms will be discussed. Moreover, the effect of performing such worship by various institutions or technological means on the reproduction of religious practices will be examined sociologically. In the field research part of the study, in-depth interviews, which is one of the qualitative research methods, were conducted with 20 people, taking into account rural-urban and gender differences. In the light of the data obtained in this context, the changes in financial worship and the reproduction of financial worship were analyzed based on the theoretical information revealed in the study. Keywords: Modernization, NGO, Reflectivity, Religious Practices, Secularization.
Bu araştırma, kendisini bir dinsel grup/cemaat aidiyetiyle tanımlayan kadınların, sosyal yaşamdaki giyinme biçimleriyle ilgili olarak, ait oldukları gruptaki diğer kadınlar tarafından nasıl bir davranışa maruz kaldıklarını anlamak amacıyla yapılmıştır. Başka bir deyişle hedefimiz, grubun ilkelerine uygun düşmeyecek şekilde giyinen kadınlara karşı grup içindeki diğer kadınların nasıl davrandığını tespit etmektir. Araştırmada odak grup görüşmesiyle elde ettiğimiz veriler, anlayıcı yaklaşımla söylem analizi yapılarak irdelenmiştir. Yaptığımız araştırmada, dinselliğini belli bir dinsel grup bünyesinde sürdüren kadınların, dahil oldukları grubun giyinmeye yönelik ilkelerine uygun düşmeyecek şekilde giyindiklerinde, grup içindeki diğer kadınlar tarafından belli ölçüde baskıya maruz kaldıkları ortaya çıkmıştır. Grubun ilkelerine uygun düşmeyecek şekilde giyinmeyi arzu eden kadınlar, öncelikle grup içinde üstlendikleri örnek olma misyonuna ters düşmemek, sonrasında ise gruptan dışlanmamak için bu arzularına uygun davranmamaktadırlar. Ancak ait oldukları grubun sosyal etkisini hissetmedikleri veya kendilerini gruba aidiyet misyonuyla tanımayan kişilerin olduğu sosyal ortamlarda arzu ettikleri giyinme biçimlerini tercih etmektedirler. Son tahlilde dinsel gruplardaki kadınlar arasında sosyal yaşamdaki giyinmeye yönelik baskı ve kontrol mekanizmalarının bulunduğunu söylemek mümkündür.
"Toplumsal cinsiyet rolleriyle şekillenen öğrenilmiş kimlik biçimleri kadın-erkek davranışlarını belirliyor. Birde yapısal faktörler, özgüven eksikliği, sosyal baskı mekanizmaları olunca kadınlar dışarıdaki dünya evimden daha sorunlu diye problemli hayatlarını devam ettiriyorlar. Ekonomik imkansızlıkları da dikkate almak gerekir. Bu ve benzeri bir çok gerekçe hanımları yaşadığı şartları yaşanır hale getirmenin yollarını aramaya itiyor, bu da daha çok ‘rüya’lar üzerinden kurgulanan bir yaşam tarzı olarak devam ediyor diyebilirim."
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2021
Kadın ve Mekân , 2023
Toplum Ve Demokrasi Dergisi, 2014
Marife dini araştırmalar dergisi, 2012
Altenatif Politika, 2009
Journal of Turkish Studies, 2015
TOPLUM DİN ve KADIN, 2022
Toplum ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 2024
Kadının Öyküsü, Gelenekten Moderniteye Bir Yolculuk, 2024
Diyanet Dergisi, 2022
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2020