Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2006, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
ÖZET İdarenin yargı denetimine tabi olması, hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Bu denetimin etkin bir biçimde gerçekleştirilebilmesi sadece davacının değil, kamunun menfaatini ilgilendirir. Bu nedenle, bir kamu hukuku dalı olan ve maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlayan vergi yargılamasında yargıç, gerek usule gerekse maddi olaya ilişkin konularda re'sen inceleme ve araştırma yapma yetkisi ve hatta görevi ile donatılmıştır. Vergi yargılamasında geçerli olan re'sen araştırma ilkesi, bu incelemede ilgili mevzuat, öğreti ve mahkeme kararları ışığında çeşitli yönleriyle ele alınmaktadır. Bu konuda Fransız hukukundaki uygulamaya da ayrıca değinilmektedir. Bu çalışmada, re'sen araştırma ilkesinin Türk hukukunda belirlenen sınırlarının, bu ilkenin işlevsel gayesine uygun bir mekanizma olmaktan uzaklaşmasına yol açtığı ileri sürülmektedir. Buna göre, re'sen araştırma ilkesi, çalışmada incelenen bir takım sınırlamalar dolayısıyla, işlevsel gayesi olan maddi gerçeğe ulaşarak idarenin etkin biçimde denetlenmesi ve kamunun menfaatinin sağlanması gayelerini tam olarak yerine getirememektedir. Örneğin, tanık delili, her ne kadar bazı mahkeme kararlarında ve bazı yazarlar tarafından idari yargılama yönteminin niteliğine uymadığı belirtiliyor ise de, esasında vergi yargılamasında kullanılan yöntemlere aykırı değildir. Hatta Vergi Usul Kanunu madde 3 ve mükerrer madde 378'deki özel düzenlemeler karşısında vergi yargılamasında duruşmalı davalarda tanık delilinin kullanılabilmesi gerekmektedir.
2021
Refah iktisadi kapsaminda yurutulen ve optimal vergileme ekseninde sekillenen vergi arayislari, sosyal refaha uygun bir vergilemenin nasil olmasi gerektigini arastirmaktadir. Sosyal refaha uygun bir vergileme yapilabilmesi icin etkinlik ve adalet kriterlerinin on planda tutulmasi gerekmektedir. Sosyal refah acisindan istenilen iki temel kriter olan etkinlik ve adalet arasinda bir ikame iliskisi bulunmaktadir. Bu nedenle sosyal refahin arttirilabilmesi icin veya en ust duzeye cikarilabilmesi icin bu iki kriterin arasinda bir denge kurulmasi gerekmektedir. Etkinlik ve adalet arasindaki bu denge toplum tercihlerinden hareketle kurulmaktadir. Yani sosyal refaha uygun bir vergilemenin en onemli kosulu, toplum tercihlerine duyarli olmasidir. Bu dogrultuda optimal vergileme ile toplumun vergilemeye iliskin etkinlik ve adalet tercihi belirlenmeye calisilmaktadir. Bu calismanin amaci; toplumun optimal vergilemeye iliskin tercihinin ve optimal vergilemenin sosyal refah uzerindeki etkisinin be...
Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, 2018
Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Dergisi, 2018
Birçok alanda gözlenen risk, şirketlerin iş faaliyetleri için sonuçları bilinmeyen durumlar yaratır. Bu yüzden diğer alanlarda olduğu gibi vergi riskinin de tespit edilmesi ve yönetilmesi önemlidir. Vergi riski; istenmeyen vergi sonuçları, finansal kontrol ve raporlamadaki zayıflıklar olarak ortaya çıkar. Bu çalışma, şirketlerde vergi riski algısını ve vergi riskinin yönetilebilirliğini ölçmeyi amaçlamaktadır. Bunu ölçmek için Elgood, Paroissien ve Quimby (2004), Wunder (2009) ve Gmeiner (2009) çalışmalarındaki sorular kullanılarak oluşturulan ölçek, daha fazla vergi riski taşıdığı kabul edilen bağımsız denetime tabi şirketlerin mali işlerden sorumlu yöneticilerine uygulanmıştır. Sonuçlar frekans analizi ve t-testine tabi tutulmuştur. Analiz sonuçlarına göre vergi planlaması yapan, kurumsal risk yönetimi uygulayan ve yurtdışı iştirake sahip şirketlerin vergiyle ilgili daha iyi izleme ve raporlama prosedürlerine sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Şirketlerin en çok yönetim riski ve itibari risk konusunda sorun yaşadıkları tespit edilmiştir. Vergi riski yönetimi uygulamak isteyen şirketlerin özellikle vergi birimini iyi yapılandırmalarında ve uzman personel çalıştırmalarında yarar vardır.
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi dergisi, 2023
Çalışmada Vergi Usul Kanunu'nun 160 ve 160/A maddelerinde düzenlenen mükellefiyet kaydının vergi idaresi tarafından terkin edebileceği üç farklı hal vergi hukuku ve ceza hukukunun temel kavram ve ilkeleri çerçevesinde eleştirel bir bakış açısıyla incelenmiştir. Çalışmanın ilk üç bölümünde re'sen terkin işlemlerinin şartları, dördüncü bölümde ise bu işlemlerin hukuki nitelikleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda özellikle sahte belge düzenlenmesi suçunun işlendiğine dair tespitlerin ya da şüphenin olduğu durumlarda mükellefiyet kaydının re'sen terkini kararı alınması sürecinde temel hak ve özgürlüklerin korunması bakımından dikkat edilmesi gereken hususlar belirtilmiştir. Beşinci bölümde ise re'sen terkin yapılan durumlarda tebligatla bağlantılı yaşanılan sorunlar ele alınmıştır. Bu kapsamda uygulamada vergi incelemesi sonucunda mükellefiyet kaydının terkin edildiği hallerde bu hususun mükellefe ihbarname ile tebliğ edilmesinin ve mükellefiyet kaydı terkin edilen kişilere elektronik tebligat yapılarak defter ve belgelerin istenmesinin mükellef nezdinde yarattığı olumsuz durumlar açıklanmıştır. Sonuç olarak, mükellefiyet kaydının re'sen terkin edildiği durumlarda mevzuat ya da uygulamadan kaynaklı sorunlara dair değerlendirme yapılmış ve çözüm önerileri sunulmuştur.
Anayasa Yargısı
Mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunluluğu, T.C. 1982 Anayasası’nda herhangi bir istisna getirilmeksizin hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda gerekçeli karar hakkı, mutlak bir nitelik taşımaktadır. Vergi yargılamasının ayırıcı özellikleri dikkate alındığında vergi yargılaması bakımından gerekçeli karar hakkının anlam ve kapsamının ayrıca incelenmesi gerektiği düşünülmektedir. Vergi idaresinin hukuka ve gerçeğe uygun bir vergilendirme işlemi yürütebilmesi için yargı kararlarının doğru anlaşılıp uygulanması önemlidir. Bunun yanında vergilendirmenin vergi ödevlilerinin mülkiyet hakkı başta olmak üzere birtakım temel hak ve özgürlüklerine doğrudan bir müdahale niteliği taşıması, bu müdahalelerin öngörülebilir olmasını gerektirmektedir. Yargı kararlarının öngörülebilirliği ise yeterli ve makul bir gerekçeyle açıklanması ile sağlanabilecektir. Öte yandan vergi yargılamasına ilişkin olarak kamu hukuku kapsamında diğer bir yargı disiplini olan ceza yargılamasında verilen mahkûmiyet kararl...
2011
GİRİŞ Yargılamanın ve yargılama işlemlerinin yürütülüş şeklini belirleyen, iki ilkeden/usûlden söz edilir. Bunlar, sözlülük ve yazılılık ilkeleridir/usûlleridir1. Türk Hukuku’nda, idarî yargılama ve vergi yargılaması yazılı olarak ve dosya üzerinden yürütülmektedir. İdarî yargı/vergi yargısı hâkimi, tarafların yazılı iddia ve savunmaları ile bu iddia ve savunmaları desteklemek amacıyla dosyaya ibraz ettikleri veya ilgili yerlerden bizzat getirttiği belge ve bilgileri değerlendirmek suretiyle yargıya ulaşmak durumundadır2. Usûl kanunlarında sözlülük ve yazılılık ilkeleri belli ölçülerde bir arada yer alabilmektedir. Her iki ilkenin de olumlu ve olumsuz tarafları bulunduğundan, yargılama usûlüne göre bu ilkelerden biri ağırlıklı olarak uygulansa da diğerinden de tamamen uzaklaşılamaz3. Nitekim, İdarî Yargılama ve Vergi Yargılaması Hukuku’nda yazılılık ilkesi esas olmakla birlikte, bazı kanunî koşul ve kurallar çerçevesinde sözlü olarak “duruşma” yapılması da mümkün kılınmıştır. Sözcük...
Bu çalışmada 1995 yılından bu yana vergi müfettişi (2011 yılı öncesi adıyla vergi denetmeni) kadro sayısında görülen artışın vergi tahsilatına, kayıtdışılığın azaltılmasına ve vergilemede adalete olan etkileri ele alınmıştır. Buna göre, gerek vergi yükü gerekse genel bütçe gelirleri açısından bütçe vergi gelirlerinde artış görülmekle birlikte, bu artışın müfettiş sayısındaki değişimle bir ilişkisinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Kayıtdışılıkla mücadelede, artan denetimler sonucu kısmi başarı yakalandığı ve en azından kayıtdışı istihdam oranının azaldığı görülmektedir. Vergilemede adalet ise dolaylı vergiler lehine ve ücretliler aleyhine bozulmuştur. Sonuç olarak, denetim elemanı sayısındaki artış, ekonomik krizlerin ve çıkarılan vergi aflarının da etkisiyle, arzu edilen sonuçları ortaya koyamamıştır.
2019
24 Haziran 2018 Cumhurbaskanligi secimleri ile birlikte Cumhurbaskanligi Hukumet Sistemine gecilmistir. Cumhurbaskanligi Hukumet Sistemi ile birlikte Bakanlar Kurulu kaldirilmistir. Bakanlar Kurulu’na ait yurutmeye iliskin duzenleyici idari islem yapma yetkileri de Cumhurbaskani’na gecmistir. Buna gore, Cumhurbaskanligi Hukumet Sistemi ile birlikte, Cumhurbaskani’na vergi ile ilgili duzenleme yapma yetkisi de verilmistir. Bu makalede, Cumhurbaskani’nin vergi ile ilgili duzenleyici idari islem yapma yetkileri, bu yetkilerin sinirlari ile yargisal denetimi incelenmektedir.
2015
Bu calismanin amaci bazi urunler (Alkollu icecekler, Madeni Yaglar ve Tutun Mamulleri) uzerinden alinan ozel tuketim vergisinin OECD uyesi ulkelerdeki uygulamalarini karsilastirmali olarak analiz etmektir. Bunun icin oncelikle ozel tuketim vergisinin temel amaci, ozellikleri ve uye ulkelerde ozel tuketim vergisi hasilatinin gelisimi ele alinacaktir. Ardindan da sirasiyla alkollu iceceklerden, madeni yaglardan ve tutun mamullerinden alinan ozel tuketim vergileri ulke bazinda karsilastirmali olarak analiz edilecektir. Sonuc bolumunde ise Turkiye ile ilgili bir takim degerlendirmelerde bulunulacaktir. Turkiye’nin OECD uyesi ulkeler icerisinde ozel tuketim vergisinin en yuksek oldugu ulke olmasi calismanin onemini ve cekiciligini daha da artirmaktadir
Business & Management Studies: An International Journal, 2018
Accounting is a profession in which the community expects a high degree of commitment to ethical values. Accounting profession ethics brings limits on behaviours of professional members due to laws, societal values and traditions in order for professional activities to be carried out as required. IFAC, the accounting profession of the global profession, has published a Code of Ethics for Accounting Professionals Handbook, which has been comprehensively taken into account by the ethical principles that must be observed by accountants. IFAC's work has led many countries as well as legal arrangements in our country. Our study has been tested on the sample consisting of professional members and business owners / managers operating in Eskişehir province where the accountants' ethical principles are taken into consideration in their occupational behaviour. The data obtained from the accountants are analysed in terms of gender, professional experience and the number of taxpayers he...
2020
Hukukun ustunlugu ve keyfiligin onune gecilmesi adina vergilerin kanuniligi ilkesi oldukca onem arz etmektedir. Vergileme surecinin optimalitesi ancak idarenin takdir yetkisinin sinirlandirilmasiyla saglanabilir. Aksi takdirde iktidarlar, mutlak guclerini vergileme surecine de sirayet ettirebileceklerdir. Anayasa’nin 73/4. maddesinde; vergilemeye iliskin belirli unsurlarda, kanunlarda belirlenen sinirlar icinde degisiklik yapma yetkisi Cumhurbaskani’na verilmistir. Ancak, bu yetkinin sinirlarinin cizildigi gorulmektedir. Vergilerin kanuniligi ilkesinin sinirlarinin asilmasi, demokratik hukuk devleti ilkesiyle bagdasmamaktadir. Calismanin amaci, guncel yargi kararlari isiginda vergilerin kanuniligi ilkesini irdelemektir. Konunun diger vergilendirme ilkelerine etkisinin de ele alindigi calismada, celiskili yargi kararlarina da yer verilmistir. Ayrica ilkenin icerigi, vergilendirme surecini de olusturdugundan konumuz kapsaminda degerlendirme yapilmistir. Bu baglamda calismada, vergi id...
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2017
Bu çalışmanın amacı, paranın yaratılma süreci ile vergi hasılatı arasındaki nedensellik ilişkisini Kartalist Yaklaşım bağlamında Türkiye örnekleminde değerlendirmektir. Bu bağlamda 1975 ile 2014 yılları arasındaki döneme ait yıllık vergi hasılatı ve para arzı (M2) verileri derlenmiştir. Analiz sürecinde ise Johansen Eşbütünleşme ve Granger Nedensellik Testleri kullanılmıştır. Uygulanan testlere göre para arzı ile vergi hasılatı değişkenleri arasında uzun dönemde eşbütünleşik bir ilişki bulunmaktadır. Elde edilen sonuçlar, toplam (dolaylı ve dolaysız) vergi hasılatından para yaratılma sürecine istatistiksel olarak anlamlı bir nedensellik ilişkisinin varlığını da göstermektedir. Bu sonuçlar, Kartalist Yaklaşımın paranın vergiye dayalı yaratılması sürecine yönelik görüşlerini desteklemektedir.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2016
Vergiler, ekonominin sağlıklı işleyebilmesi için en iyi kamu geliri olarak kabul edilir. Ancak Türkiye'de vergi gelirleri kamu ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Bu yüzden vergi gelirlerinin artırılması, devletin borç yükünün ve beraberindeki faiz yükünün azaltılması gerekmektedir. Türkiye'de önemli sorunlardan birisi, vergi yükü dağılımındaki dengesizliktir. Çünkü vergi yükü küçük bir kesimin üzerinde yoğunlaşmıştır. Temel olarak vergilerde indirimlerin, bu yolla vergi tabanının genişlemesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir. Bu sayede vergi yükünün daha adaletli ve dengeli dağılımı sağlanabilecektir. Böylece vergi yükü küçük bir kesime yüksek bir oranla yüklemek yerine, bütün mükelleflere dağıtarak her birinden daha az oran ve miktarda, ama hepsinden vergi alınmasının daha adil olacağı düşünülmektedir. Bu çalışma; vergi indirimleri yoluyla, özellikle yüksek vergiler nedeniyle kayıt altına alınamamış kaynaklara ulaşmayı, vergi kaçıranları koruyan düzenlemelerin önüne nasıl geçileceği ve vergi hasılatının vergi tabanı genişletilerek artırılması ile ilgili yöntemleri araştırmaktır.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019
Toplum içinde bulunan bireylerin toplumsal nitelikli hususlara yaklaĢımı, bireysel hususlardan farklı dinamiklere sahiptir. Bu dinamikler, biraradalık halinin getirdiği kolektif bir bağlama sahip olup, eylem öncesi oluĢan süreç de söz konusu bağlam dâhilinde gerçekleĢmektedir. Maliye literatürü kapsamında bu durum en genel haliyle mali olayların siyasal boyutuna karĢılık gelmektedir. Bununla birlikte maliye literatürü vergilendirme temelinde sınırlandırılarak ele alındığında da söz konusu biraradalık halinin gerek vergilendirme yetkisine haiz olan gerekse vergi ödemekle yükümlü olan taraf açısından eyleme öncesi süreçleri Ģekillendirdiği söylenebilir. Eyleme öncesi süreçler "düĢünme" ve "karar verme (yargı)" Ģeklinde gerçekleĢirken, Immanuel Kant tarafından bu süreçlerin de birbirinden bağımsızlığı vurgusu yapılmıĢtır. Buna göre düĢünme ve karar verme iki ayrı yetiye sahip süreçler olarak ele alınmıĢtır. Nihayetinde düĢünme yetisinin sonuçları ile yargı yetisi arasında uyumsuzlukların olabilmektedir. Bu çalıĢmada Immanuel Kant tarafından vurgulanan düĢünce ve yargı yetisi ayrılığının vergilendirmeye bakıĢ üzerindeki etkisi ortaya konulmaya çalıĢılacaktır. Bu doğrultuda 2018 yılı itibariyle iki farklı ilde (EskiĢehir ve Kütahya) ikamet eden toplam 698 gelir vergisi mükellefine 5'li Likert ölçeği kullanılarak oluĢturulan bir anket uygulaması yapılmıĢtır. Elde edilen veriler dâhilinde SPSS 16 programında gerçekleĢtirilen Tek Yönlü Bağımsız Örneklem T testi ve oluĢturulan çapraz tablolar ile mükelleflerin vergiye iliĢkin düĢünme ve yargı yetileri arasında uyumsuzluk olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. The approach of the individuals in the society to the social issues has different dynamics from the individual issues. These dynamics have a collective context brought together by them, and the process before the action takes place within the context. Under the literature of public finance, this situation corresponds to the political dimension of the financial events. On the other hand, it can be said that when the fiscal literature is delimited on the basis of taxation, this unification process shapes the pre-action processes for both the taxpayer and the taxpayer. The pre-action processes were "thinking" and in "decision making (judgment)", while Immanuel Kant emphasized the independence of these processes. Accordingly, "thinking" and" decision making" are considered as processes with two distinct abilities. In the end, there may be discrepancies between the results of the "thinking ability" and the judicial power. In this study, the effect of thought and judiciary distinction highlighted by Immanuel Kant on taxation will be put forward. As a result, a questionnaire was applied to 698 income taxpayers residing in two different cities (EskiĢehir and Kütahya) by using 5-point Likert scale. According to the data obtained, it is concluded that there is a mismatch between taxation and judicial power of taxpayers with the One-Way Independent Sample T test and cross-tables conducted in SPSS 16 program.
Legal Mali Hukuk Dergisi, 2020
Vergi hukuku, hukuk sisteminin bir parçası olarak hukuksal akıl yürütmenin de parçasıdır. Hukuksal olaylar üzerinde akıl yürütebilmek için olayın nesnesi olan somut yasa maddesini ve öznesi olan olayı, yasa üstü metinleri, değerler ve ilkeler sistemini bir arada değerlendirmek gereklidir. Böyle bir değerlendirmeye Anayasa Mahkemesi "bütünlüklü bakış" adını vermektedir. Somut olayla hukuk kuralı arasında anlamsal bağ kurulduğu zaman yorum eyleminden bahsedilir. Bu noktada, yorumun tutarlı, makul ve uygulanabilir olabilmesi için; yorum ile ilgili özel kurallar, yasa kuralında yer alan kelimelerin sözlük anlamı, yasanın tarihi ve güncel amacı, vergi olayının ekonomik çözümlemesine dayalı yorum ve anayasa'nın esası, vergilendirmeye ilişkin ilkelerin anlamı ve yorumun bunlara uygun olarak nasıl konumlandırılacağı, anayasa altı metin olarak vergi hukuku yasalarının bu konumlama içindeki pozisyonunun bir arada değerlendirilmesi gereklidir. Bu makalede ağırlıklı incelenen husus, "vergilendirmeyle ilgili anayasal ilke ve kuralların bütünlüklü yaklaşım perspektifiyle yorumu nasıl denetlendiği" dir. Makale iki kısımdan oluşmaktadır: Birinci kısımda doğru ve makul bir yorumun ana çerçevesi sunulmaktadır. İkinci kısımda, bir somut olay üzerinden, idare, yetkili derece mahkemeleri ve hatta Anayasa Mahkemesi tarafından doğru kabul edilen bir yorumun, mülkiyet hakkı, yasallık, belirlilik, öngörülebilirlik ilkeleri açısından geçersiz kılınabileceği koşullar incelenmektedir.
Makale
Mahremiyet kavramı yalnızca özel hayata ilişkin değil, vergilendirme söz konusu olduğunda kişinin iktisadi, ticari ya da vergilendirmeye konu yapılabilecek her türlü unsuruna ilişkin bir kavramdır. Vergi hukukunda da idarenin üst hiyerarşide olması sebebi ile mükellefi idareye karşı koruma amacına yönelik bir düzenleme olarak yerini almıştır. Beyana dayanan vergi sistemlerinde vergilendirmeye ilişkin her türlü bilginin mükellef ve/veya sorumlu tarafından verildiği bir ortamda, elde edilen bilginin idare tarafından korunması ve yeni düzenlemeler ile mevcudun iyileştirilmesi mükellefin güveninin tesis edilmesinde ve gelecekte etkin bir vergilemenin yapılmasında önemli bir aşamadır. Bu çalışmada söz konusu ilkenin nasıl daha etkin uygulanması gerektiğine dair öneriler belirlenmeye çalışılmıştır.
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2014
Bu çalışmanın amacı Türkiye'de "Yaygın ve Yoğun Vergi Denetimi" olgusunu tarihsel süreç içinde; hukukî yapısı, vergi idaresinin uygulamaları ve yargı kararları ışığında incelemektir. Vergi denetimi, literatürde; yoklama, yaygın ve yoğun vergi denetimi, vergi incelemesi ve arama sonucu yapılan vergi incelemesi kavramlarının tamamını kapsayan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Vergi Usul Kanunu'nda "Vergi Denetimi" veya "Vergi İdaresinin Mükellefi Denetleme Yolları" başlıklı bir düzenleme yoktur. Kanunda bu kapsam, "Yoklama", "İnceleme", "Arama" ve "Bilgi Toplama" olmak üzere dört alt bölüm başlığında toplanmıştır. Ancak "Yaygın ve Yoğun Vergi Denetimi", kavram olarak tanımlanmamıştır. Bu denetim, yoklama başlığı altında, yoklamaya yetkili olanlara verilen ilave yetkiler şeklinde düzenlenmiştir. İlk olarak 1985 yılında yapılan bu düzenleme ile vergi idaresi mükellefleri başta belge düzenine uyma ödevi konusunda olmak üzere; defter kayıtları, levha asma zorunluluğu, yazar kasa kullanma gibi konularda anlık olarak denetlemektedir. Çalışma, bu denetimlerle ilgili uygulamada yaşanan sorunları vergi idaresinin uygulamaları ve yargı organı kararları ışığında değerlendirmekte ve çözüm önerileri sunmaktadır.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Sosyal devlet anlayışı ve bireylerin bir arada yaşamaya başlamaları, devletlerin üstlendikleri görev ve yükümlülükleri artırmıştır. Artan bu görev ve yükümlülükler, devletlerin sürekliliği olan finansman kaynaklarına sahip olmalarını gerektirmektedir. Devletler farklı finansman kaynaklarına sahip olmakla birlikte, kamu harcamalarının finansmanı açısından en önemli kaynaklarını vergi gelirlerinin oluşturduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda, temel kaynak durumunda olan vergi gelirlerinin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi büyük bir öneme sahiptir. Vergi gelirlerinin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi için ise vergi denetimi müessesesine ihtiyaç duyulmaktadır. Vergi idaresi tarafından çeşitli vergi denetim yöntemleri kullanılarak, denetim faaliyetleri gerçekleştirilmektedir. Söz konusu yöntemler arasında ise vergi incelemeleri oldukça önemli bir yere sahiptir. Vergi incelemesini, süreç olarak bir bütün halinde değerlendirdiğimizde, farklı aşamaları olan çok yönlü bir kavram olarak ele alabiliriz. Vergi inceleme süreci, ilk olarak incelenecek mükelleflerin tespiti ile başlar. İhbar ve şikayetler, yargı makamlarından gelen talepler gibi çeşitli nedenler göz önünde bulundurularak, incelenecek mükellef seçimi gerçekleştirilir. Çalışmada, Türk vergi hukukunda yer alan denetim yöntemleri arasında büyük bir öneme sahip olan vergi inceleme sürecinde, incelemeye tabi olacak mükelleflerin hangi kriterlere göre ve ne şekilde belirleneceği değerlendirilecektir. Bu anlamda, ülkemizde incelenecek mükelleflerin belirlenmesinde kullanılan yöntemlerin yeterli düzeyde olduğunu söylemek mümkündür.
Uluslararası sosyal bilimlerde yenilikçi yaklaşımlar dergisi, 2022
Vergi uyumunu etkileyen faktörler literatürde sıkça tartışılan bir konudur. Mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu sağlayabilmek için önem arz eden faktörlerden birisi de ödüllerdir. Vergiye uyumlu olan mükelleflerin somut ve/veya soyut olarak ödüllendirilmesi, vergiye gönüllü uyumunun artırılmasında rol oynadığı gibi vergi gelirlerinin artırılmasında da önemli bir yere sahiptir. Gönüllü vergi uyumunun merkezinde mükellef ve mükellef davranışları yer almaktadır. Bu nedenle mükelleflerle yapılan ampirik çalışmalar vergi uyumunun ödüllendirilmesi konusunda daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda çalışmada, Çanakkale ili Biga ilçesi özelinde gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerin vergiye uyumunun ödüllendirilmesi ile ilgili görüşlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada anket yöntemi kullanılarak 193 mükellefin vergi uyumunun ödüllendirilmesi ile ilgili görüşlerine ulaşılmıştır. Çalışmanın sonuçları, vergi uyumunun ödüllendirilmesinin vergi uyumunun artırılması açısından etkili olabileceği yönündedir.
DergiPark (Istanbul University), 2012
Belli bir egemenlik sahasındaki krallar ve beyler, kendi mülklerinin gelirleriyle geçinmek durumundadır. Vergi talebi ancak olağanüstü ya da "özel" durumlarda söz konusu olur. "Her feodal bey, kızı evlendiğinde, oğlu şövalye yapıldığında ve 93 Aliefendioğlu, Vergilendirmede Adalet, s. 243.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.