Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Sargozasht-namahes, a memory of the period is written, they are poets or witnessed the events described in his early works. Who can give a place on the events in the fictional works of poets. However, the actual events are enriched by poets kurmacalarla. Including societal values and cultural elements of the works were written in this period is extremely important due to submit sections of everyday events. Hoja Nesh'et's worked on one of these works in the sargozashtnamahes. The work of a widow living in the community, the solution of a difficult situation and the situation described in the second event of the provision of a marriage. Point of view of the society are meselsine widowhood. This also reflects the distinction of being the adventurename is a mirror of society. Also in this work, to participate in a war poet's stay in a city where live events are located. Relationships between people and their daily life in the form of a closed society of male-female relationships become extremely tight, even that is also seen. They consider people in the creation of the institution of marriage matters, in line with expectations and interests of showing what they can do are faced with a book. In fact, it's quite humorous poet penned in a language is also seen. Firstly, the definition of sargozasht-namah article-entries. Then Hoja Nesh'ets evaluation has been made about the life and work of its own being. Issues of form and content of the work finished, copies made and an assessment is made transac
Kokshetau copy of Divan-ı Hikmet, which was found in the Museum of Literature and Art in Kokshetau, differs from the other copies in terms of grammatical features and vocabulary. We indicated in the article “A New Copy of Divan-ı Hikmet: Kokshetau Copy” that Kokshetau copy is the earliest copy among the current copies and it was written in the 15-16th centuries in Chagatai Turkish considering the orthographic and grammatical features of the copy. The copy reflects the characteristics of the literary language of that era. Erarslan states that Divan-ı Hikmet has the Uzbek language features in the Tashkent manuscript while it has the Kazan Tatar features in the Kazan edition. As a result of the studies we have done on the work, Kazakh language features can be seen in the Kokshetau copy. In the copy, it is possible to see some of the distinctive features of the dialectic groups. (küy- / yan- “to burn”; öt- /keç- “to pass” vb.) In this article, we corroborated the thesis that the copy is the earliest among the others by providing new addings to the orthographic and grammatical features of the copy. The use of the synonymous words in the vocabulary between the dialects has been analysed, and we examined the features of the Kazakh language in the copy. Moreover, we briefly mentioned the elements that came to Chagatai Turkish from Oghuz Turkish.
Özet: Hoca Ahmet Yesevî ve onun müritleri tarafından yazıya geçirilen hikmetler bütün Türk Dünyasının manevi gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Hikmetler, 11-12. yüz-yıllarda söylenmiş olmakla birlikte daha geç bir dönemde ve genellikle Çağatay Türk-çesi ile kaleme alınmışlardır. Hikmetlerin toplandığı kitaplara " Dîvân-ı Hikmet " adı verilmiştir. Biz, şimdiye kadar " Dîvân-ı Hikmet " in üç nüshasından haberdar idik. 2016 yılı-nın Aralık ayında Kazakistan'ın Kökşetav şehrinde Akmola Eyaleti Kültür İdaresine bağlı Edebiyat ve Sanat Müzesi tarafından " Hoca Ahmet Yesevî Mirası: Önemi, Nite-liği ve Etkileri " isimli ulusal bir konferans düzenlenmiştir. Bu konferansta " Dîvân-ı Hikmet " in yeni bir nüshasının bulunduğu haberi verilmiştir. Bu nüsha Kökşetav'da bulunmuştur ve Kökşetav'daki Edebiyat ve Sanat Müzesinde korunmaktadır. Kazak bilim adamı İymangazi Nurahmetulı bu nüshayı Kazakçaya aktarmıştır. Biz yazımızın giriş kısmında Nurahmetulı'nın çalışmasını da göz önünde tutarak bu-güne kadar " Dîvân-ı Hikmet " üzerine yapılan çalışmalar hakkında genel bilgiler ver-dikten sonra yeni nüshanın nasıl bulunduğuna ve Kökşetav'daki müzeye nasıl ulaştı-rıldığına değindik. Ayrıca nüshayı diğer nüshalardan ayıran imla ve gramer özellik-leri üzerinde durduk. Hayati Bice'nin Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlarından çıkan " Divan-ı Hikmet " çalışması esas alınarak yeni nüshanın ilk 10 sayfasının transkrip-siyonu ve Türkiye Türkçesine aktarmasına yer verdiğimiz bölümde farklılıkları dip-notlarla gösterdik. Yazının son bölümünde ise değerlendirme ve önerilerde bulunduk. Ekler bölümünde nüshanın ilk 10 sayfasının tıpkıbasımı bulunmaktadır.
TÜRÜK Uluslararası Dil, Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 2019
Öz Bir eğitim-öğretim sürecine yönelik olarak telif, tercüme veya şerh yoluyla kaleme alınan eserler genellikle nesir olarak kaleme alınırken; inanç (din) ve edebiyat/dil ile ilgili temel bilgilerin öğretilmesi amacıyla yazılmış didaktik nitelikli pek çok eserin ise manzum olarak yazıldığı da görülmektedir. Bunların bir kısmı değişik tür ve seviyelerdeki eğitim süreçlerinde ders kitabı olarak da kullanılmışlardır. Osmanlı Devleti'nde ordu güçlerinden tamamen farklı olacak zaptiye (adlî kolluk/polis) güçlerinin ordudan ayrılması ve ayrı bir teşkilat olarak kurulması sürecinde, zaptiye teşkilatı bünyesinde görev alacak memurların yeni bir anlayışla eğitilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu kuruluşta görev alacak memurların bir kısmı 1307/1891 yılında padişah iradesi ile açılan kursta ilk defa eğitim sürecine alınmıştır. Bu ilk grupta yer alanlardan biri olan Komiser Mustafa, hukukla ilgili derslerde tuttuğu notlardan hareketle, zabit adaylarına Hukuk/ Ceza Hukuku derslerindeki temel kavramları öğretecek ders kitabı hüviyetinde "Manzûme-i Nazariyât-ı Hukûk-ı Cezâ" isimli manzum eseri kaleme almıştır.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
Türk İslâm edebiyatı sahasında bireyi ve toplumu ıslah etmeyi amaçlayan pek çok nasihat-nâme yazılmıştır. Bu eserler; halkın geneline hitaben yazılabildiği gibi hususî olarak kadınlar, çocuklar, tarikat erleri, devlet idarecileri gibi toplumun belirli bir kesimi için de kaleme alınmıştır. Kâdirî Hüseyin'e ait Miftâh-ı Cennet isimli eser de 17. asır Osmanlı padişahlarından Sultan IV. Murad için nazmedilmiştir. Eserin amacı, henüz çocuk denecek yaşta tahta geçen padişahı irşat etmektir. Padişah, eser boyunca kendisini dünya ve ahiret saadetine ulaştırmak için verilen nasihatlerin muhatabıdır. Bu çalışmada, Sultan IV. Murad için kaleme alınan ve manzum bir nasihat-nâme özelliği gösteren Miftâh-ı Cennet isimli eser tanıtılacaktır. İki bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde, biyografik kaynaklarda hâl tercümesi ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmayan eserin müellifi Kâdirî Hüseyin'in hayatı ve eserlerine değinilecektir. Ayrıca kaynaklarda Muhyiddîn-i Kâdirî olarak bilinen şahsiyetin, Kâdirî Hüseyin ile aynı kişi olabileceği hususundaki görüşler sunulacaktır. İkinci bölümde, çalışmamızın konusunu teşkil eden Miftâh-ı Cennet'in nüshaları tanıtılacak ve eserin muhtevası ile ilgili genel bilgiler verilecektir.
Kitabevi, İstanbul, 2001
OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNDE TASAVVUFÎ VE AHLAKİ KONULAR, 2024
Bilindiği gibi Tasavvuf, disiplinler arası bir çalışmayı gerektirmektedir. Bir yönüyle tasavvufi çabalar şahsi bir çabayı gerektirirken diğer diğer yönüyle de toplumla ilgili diğer konularla bağı bulunmaktadır. Bu sebeple Müslüman ilim adamları tarafından muhataplarına dini konularla birlikte ahlaki konular da tasavvufi gayelerle anlatılır. İslam dininin temel konuları ise itikat, ibadet ve ahlaki konularıdır. Bu ve benzeri konularda bir eser telif edilirken her ne kadar tek bir konu ve üslup üzerinde devam edilse de diğer konulardan da tamamen bağımsız bir konu bulunmaz. Nitekim Dürretü’n-Nâsihîn'de yazarın ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla cami cemaatine vaaz ve irşad kitabı olarak telif edildiğini görmek mümkündür. Buna binaen eser içerik bakımından tasavvufî ve ahlaki konuları da ihtiva etmektedir. Başlıca tasavvufî ve ahlaki konuları ise, İslam dininin bir Müslüman’dan yapmasını beklediği ve uzak durulması gerektiği davranışlardan dua, zikir, tevekkül etmek, ihsanda bulunmak gibi ameller ile gıybet, kibir, kötü zan benzeri amellerdir. Diğer taraftan Dürretü'n-Nâsihîn’de insanı en çok ilgilendiren ölüm anı, öldükten sonraki haller, cennet, cehennem, şeytan gibi manevi varlıklar ile vaaz ve irşad maksadıyla izah edilmeye çalışılır. Dininin özü nasihatten ibarettir. Kalplerin saflaşması ve Allah'a yönelmesinin ilk yolu da vaaz ve irşattır. Vaaz ve irşad eden kimse dinin iman, ibadet esaslarını insanlara anlattığı gibi ahlaka dair konularını da anlatmaya çalışır. Esasen ahlaki konular, felsefenin de konusudur. Ancak ahlaki değerlerin pratik hayatta görünür hale gelmesi gerekmektedir. Bunun ilk aşaması da vaaz ve irşattır. Osman Efendi de Osmanlı toplumunda dindar bir çevrede yetişmiş, Müslüman kitlelere vaaz ve irşad bilgisine sahip olabilecek ilmi düzeye sahip bir kişilik olduğuna telif ettiği Dürretü'n-Nâsihîn adlı eserinde tanık olmaktayız. Zira eser İslami ilimlerin anahtarı hükmünde olan Arapçayla telif edilmesi, eserde gösterdiği ilmi referanslar eseri ve sahibini nitelikli kılmıştır. Seminer çalışmamızda Hopalı Osman Efendi'nin ilmi kabiliyetiyle vaaz üslubuyla vermeye çalıştığı Temel İslam Bilimlerinin Tasavvufi ve Ahlaki temel konuları izah edilmeye çalışılmıştır. Zira ilim zaman içerisinde devam eden bir silsileler zinciri gibidir. Bu ilim halkalarından sonra gelenlerin önce gelenlerden haberdar olması gerekmektedir. Sonuç olarak tüm bunlar dikkate alındığında Dürretü'n-Nâsihîn adlı eserde tasavvuf ehlinin hem vaaz ve irşad edilmesi hem de okuyanların istifade edebileceği tasavvufi bilgiler içermesi bakımından okunmaya değer bir eser olduğu anlaşılmış olup eser sahibi de İslam dünyasında İslam’a hizmet etmiş bir müellif olmayı gerektirmektedir.
ÖZET İslam dininin Türkistan bölgesine ulaşmasından sonra Anadolu’ya, oradan da tüm dünyaya yayılmasında Türk boylarının önemli katkıları oldu. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde İslam ile tanışan Türkler, Ömer b. Abdülaziz dönemi ve sonrasında İslam’ı bir din olarak benimseyerek İslam’a hizmet ettiler ve neticede İslam ve dünya tarihine önemli izler bıraktılar. Türklerin Müslüman olma sürecini hızlandıran pek çok unsurdan biri de Yesevî tarikatının kurucusu Hoca Ahmed Yesevî’nin bölgedeki etkisidir. Fikri alt yapısını İslam düşüncesinin şekillendirdiği Ahmed Yesevî, konargöçer bir hayat yaşayan Türk boyları arasında İslam’ın iman, amel ve ahlaka yönelik hükümlerinin benimsenip uygulanmasında etkili oldu, hikmetleri vasıtasıyla İslam’ın yayılmasına katkı sağladı. Ahmed Yesevî’nin en önemli eseri olan Dîvân-ı Hikmet’in kaynağı, -kendisinin de ifade ettiği gibi- ayet ve hadislerdir. Yesevî’nin, İslam’ın iki ana kaynağı olan Kitap ve Sünneti esas alarak hikmetlerini oluşturması, İslam’ın hükümlerine olan bağlılığını göstermesi bakımından önemlidir. Tebliğimizde Yesevî’nin hikmetlerinde İslam’ın ameli hükümlerini konu edinen fıkıh ilmine ne derecede temas ettiğine, fıkhın terimlerine ne ölçüde yer verdiğine örneklerle değinmeye çalışacağız.
1986
'nda, •-tıpkı kader ve davô arkadaşı Numık. Kemôl gibi~ edebi cehresiy°le• olduğu kadar, s_ iyôsi ve _ sosyal môhiyetteki faaliyetleri •ile de dikkatleri üzerinde toplamış, neticede her iki •yönünü .muhtelif. eserlerinde birleştirmiş bir kimsedir. Ancak,. siyôsi. şahsiyetini • djğer birçoklarında görüldüğü üzere, büyük
Özet: Cumhuriyet devri Türk edebiyatında daha çok şair kimliği ile tanınan Necip Fazıl Kısakürek, şiirin yanında hikâye, roman, tiyatro gibi diğer edebî türlerde de eserler kaleme almıştır. Fakat onun şair kimliğinin ön planda olması dolayısıyla hakkında hazırlanan akademik çalışmaların da büyük çoğunluğu şiirleri üzerinedir. Makalemizde Necip Fazıl'ın 1965 yılında yazdığı " Hasene Bacı " adlı hikâyesini inceleyerek onun hikâyeciliği üzerine yapılan akademik çalışmalara katkı sağlamayı amaçlamaktayız. Çalışmamızda öncelikle bu hikâyenin kaynağının kendi askerlik hatıraları ve mürşidi Abdülhakîm Arvâsî ile yaptığı sohbetlerden oluşan Tanrı Kulundan Dinlediklerim adlı eserindeki bir anekdot olduğunu ortaya koyacağız. Ardından hikâyenin konusunu oluşturan şekilci dindarlık üzerinde duracağız. Bir şair/yazar olmasının yanı sıra İslâmî anlamda bir düşünür ve hareket adamı olan Necip Fazıl'ın bu hikâyesinde şekilci dindarlığı nasıl eleştirdiğini ve Hasene Bacı karakteri ile şekilci dindarlığa karşı nasıl bir model sunduğunu inceleyeceğiz. Abstract: In republician period of Turkish literature, Necip Fazıl Kısakürek who is known as a poet; wrote the other types of literature like stories, novels,theatre texts in addition to poems. However, because of his poet identity was in the forefront, vast majority of academic writings about him is about his poems. In our article we aim to provide contribution to academic writings upon his story writing, analysing the story called " Hasene Bacı (Hasene Sister) " that he wrote in 1965. Primarily in our article we are going to prove that the source of this story was the memoirs of his soldiership and an anactode from the book called Tanrı Kulundan Dinlediklerim (The Sayings That I Listened From A God's Servant) which is composed of the conversations that he made with his holy guide (murshid) Abdülhakim Arvasi. After all we are going to lay emphasis on pietism that the story is about. As well as a poet/writer, in an Islamic aspect Necip Fazıl was a thinker and an activist, in this story we are going to view how he criticise the formalist pietism and what kind of model he presents against the formalist pietism.
Hz. Omer, a famous companion of the prophet of Islam, the principle of fair. Living in speed, and the caliphate has fulfilled the task of overseeing those under the provision is recognized in the act of justice. For this reason, many related to his fair management approach is narrated in the books of Islamic history. 13 Century of conquest to be intense and gas together with an understanding of the superiority of the Islamic religion with the need to tell the public to mark the emergence of religious and mystical stories about Sahaba observe that arise. In this story, an example of their piety and Islamic societies have attempted to describe the direction. Working on mathnawi’s, Hz. Omar, the son of adultery and punished even implement a penalty period by law, even if the son does not exceed describes any favors. Mathawi, "folk-type mathnawi " belongs to the group. Mathnawi classic feature of this type of religious and moral issues to educate the people, and gather them around the religion of Islam. For this reason Hz. Muhammad's life and miracles took place during the events of their lives on the basis of the mathnawi of this type can be found written in plain language. Dasitan-ı Şehman, the above-mentioned properties are not showing the mathnawi. Hz. Omar is a story of a mathnawi equitable management approach. Primarily, mathnawi’s described in the historical aspects of the story is examined. In the Islamic history sources, Omar's son about which there is in such a rumor were investigated. Then focused on mathnawi's features the type of folk. Conducted and transcribed copies of mathnawi views are given in the text.
Özet Bu çalışmada Millî Kütüphane kayıtlarında Ankara Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi Koleksiyonunda yer alan 06 Hk 4334/1 arşiv numaralı yazmanın 1b-20a varakları arasında bulunan "Hikâye-i Mucizâtü'n-Nebi" isimli eser Arap harflerinden günümüz harflerine transkripsiyonlu olarak aktarılarak tanıtılmıştır. Yazmada eserin müellifi veya müstensihi, telif veya istinsah tarihi ile ilgili herhangi bir kayıt yoktur. Yazma içinde bir eser daha vardır. Bu eser yazmanın 20b-31b varakları arasında yer alır. Bu eserde H 994 (M 1585/ 1586) tarihinde geçtiği ifade edilen bir olay çevresinde dinî bilgiler verilmektedir. Hikâye-i Mucizâtü'n-Nebi isimli yazma eserde eserin müellifi, müstensihi, telif veya istinsah tarihine ait bir kayıt bulunmasa da yazma içinde aynı kalemden çıkan ve 20b-31b varakları arasında bulunan H 994 (M 1585/ 1586) tarihinde Sultan Murad devrinde geçen bir olay üzerine kurulan ve dini bilgiler içeren ikinci eserden hareketle Hikâye-i Mucizâtü'n-Nebi'nin H 994 tarihinde veya daha sonra kaleme alınmış olabileceğini düşünmek yerinde olacaktır.
Hind üslûbunun takipçilerinden biri olan Şinâsî, işlediği konular ve motiflerle klâsik zemine bağlı kalarak daha önce benzeri görülmeyen, orijinal hayal ve teşbihlere başvurur. Şinâsî, kimi söyleyişleri ile Klasik Türk şiirinin estetik beğenisine sadık kalarak şiire yenilik getirmeye çalışan orijinal bir şairdir.
Akademik Matbuat , 2021
Hüseyin Hüsnü, 1900'lerin ilk yıllarında Vehhâbîlere karşı yapılan savaşa katılarak Necid'de gözlemler yapma ve bölgeyi yakından tanıma fırsatı buldu. Hüseyin Hüsnü'nün Suûdîlerin 1902'de Riyad'ı yeniden ele geçirmeleri ile birlikte başlatılan sefer öncesinde ve sırasında dikkatini çeken hususlara dair aldığı notlar 'Necid Kıtasının Ahvâl-i Umûmiyesi' adıyla kitaplaştırıldı. Belirtilen eserde, insan-coğrafya ve iklim ekseninde yaşanılan şartların hayatın bütün alanlarının şekillenmesinde nasıl bir etkiye sahip olduğu gösterilmektedir. Osmanlı Devleti'nin uzun yıllar idaresi altında bulunan Necid'e ilişkin gözlemlerini aktaran kişinin Karadeniz iklimine sahip bir yer olan Artvin'de doğmasıysa verilen bilgileri daha da ilgi çekici hale getirmektedir; çünkü Necid ikliminin karakterini belirleyen ana etken çöldür. Kumlarla örtülü çöl toprakları üzerinde yaşayanların tahammüllerini zorlayan etkilere sahiptir. Çölde, kabileler arası savaşlar ve anlık yağma girişimlerinin etkisi ile güven duygusu da yoktu. Bölgenin sakinlerinden Hadariler, yıldızların seyrine göre tarımsal faaliyetlerini yürütmekte ve Bedevilere nazaran yerleşik hayatın gerekliliklerine daha çok uyum sağlamaktaydı. Beşeri faaliyetlerin başında emek yoğun hurma üretimleri ve binek vasfı ile ulaşım aracı olmasının yanı sıra önemli bir şifa kaynağı görülerek sütü tüketilen develerin yetiştiriciliğiydi. Çalışmamızda Hüseyin Hüsnü'nün gözlemlerine dayanarak Necidlilerin gündelik hayatlarında önemli bir yer işgal eden kahve gibi alışkanlıklarına yer verildi. Böylece Osmanlı Devleti'nin son yıllarında bölge sakinlerinin yaşamları ve genel durumlarının aktarılması amaçlandı.
YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI, 2018
Nâzım Hikmet, şiir yanında değişik türlerde eserler kaleme alır. Sanatkârın eser verdiği türlerden biri de hikâyedir. Geniş bir okuma yelpazesine sahip olan sanatkâr, Türk ve dünya edebiyatına ait birçok eseri okur ve bunlar hakkında değerlendirmelerde bulunur. Bu değerlendirmeler aracılığıyla Nâzım Hikmet’in eserlerine kaynaklık eden kimi metinler ve edebî şahsiyetler hakkında ipuçlarının belirlenmesi mümkündür. Nâzım Hikmet’in kaleme aldığı hikâyelerde, Rus edebiyatının mizah öykücülüğünde öne çıkan isimlerinden biri olan Mihail Zoşçenko’nun metinleriyle söylem düzeyinde ve metinlerarasılık görüngüsünde ilişki kurduğu görülür. Bu çalışmada Nâzım Hikmet’in hikâye türündeki eserlerin Mihail Zoşçenko’nun hikâyeleriyle olan söylem benzerliği incelenecek ve söz konusu eserler arasındaki dikkat çeken metinlerarası ilişkiler ağı çözümlenmeye çalışılacaktır.
2013
Ka'b Al-Akhbar the early history of Islam, and many Muslims and people of Jewish descent sciences of hadith and tafsir İsra'iliyat element of concern in many Islamic culture came into being. Many of them originated in the Old Testament stories, some of which are among the Jews recited religious stories were created in order to give the lesson and course. The stories of the early scholars of Jewish descent interpretation of Islam under the guise of science of this period sokmalarıyla İsra'iliyat tafsir started. One of these scholars is Wahb bin Munabbih. Wahb bin Munabbih, narrated the history of Islam While many stories are recognized. These stories are used as a source recognized by many Muslim historians. This is the beginning of the Muslim scholars are names like Al-Tabari and Mas'udi. One of the stories narrated by Wahb bin Munabbih’s Erve story. Islamic culture has been transferred to many different versions of this story. Encountered only two instance of Turkish literature. The first of these 17, is the work of the poet who lived in another century, author unknown, Bilal called a "folk-type mathnawi" example. Wahb bin Munabbih’s worked primarily explained by the historical personality of this article. Its origins come from and what were his family. Copy of the transaction is characterized mathnawi’s made. Then mathnawi’s form and content were examined. In addition, a comparison of his work was named Bilal Kissa-i Erve. At the conclusion of the overall evaluation of the work place.
Karabük Türkoloji Dergisi, 2022
İslam kültür ve medeniyeti ışığında yetişmiş Anadolu sahasındaki şairler, inşa ettikleri yazılı ürünler arasında, nasihatname türüne ayrı bir önem vermişler, çeşitli örneklerle bu türün varlığını Cumhuriyet dönemine kadar sürdürmüşlerdir. Bu çalışmada, XX. yüzyılda Divan Edebiyatı şiir anlayışını devam ettiren Ali Salâhaddin Yiğitoğlu (d.1877-ö.1939), yazdığı dinî, tasavvufi ve hikemi şiirlerinin yanı sıra, güzel ahlakı konu ettiği telif ve tercümeleriyle bu türün önemli temsilcileri arasında sayılmıştır. Yiğitoğlu'nun güzel ahlakı konu alan "Tehzîbü'ş-Şiyem" isimli eseri, manzum nasihatnameler ışığında ele alınmış, şairin hayatı ve eserleri hakkında kısa bilgi verildikten sonra eser, şekil ve muhteva açısından incelenmiştir. Manzum bir eser olan Tehzîbü'ş-Şiyem'in, matla, müfret, kıt'a, nazım ve mesnevi nazım şekli ve aruz vezniyle yazılmış bin şiirden meydana geldiği tespit edilmiştir. Yiğitoğlu, her bir şiiriyle ahlaki ve hikemi bir mevzuyu işleyerek bin nasihat vermeyi hedeflemiş, bu sayede eseri, türünün dikkat çekici örneklerinden biri olmuştur.
Özet Sovyet Birliği " nin dağılmasından sonra Yesevî ve Yesevîlik üzerine büyük bir ilgi uyanmış, birçok kongre, sempozyum gibi faaliyetler ve yayımlar yapılmıştır. Buna rağmen bu konuda birinci dereceden kaynak olan hikmetlerin tahlilî bir değerlendirmesiyle tenkitli bir ilmî neşri bugüne kadar yapılamamıştır; çünkü araştırıcıların karşısında belli sınırlılıklar vardır. Birazdan okuyacağınız yazı; Ahmed Yesevî Üniversitesi " nin konuyla ilgili yeni yayımının 3 birtakım aksamalarını örnek alarak hikmetlerin filolojik neşir metotları ile yeniden nasıl yayımlanması gerektiğine dairdir. Son olarak da Mısır/Kahire " de keşfettiğimiz ve şimdiye kadar bilinen en eski tarihli Hikmetler Mecmuasının en kısa yılı içinde bir filolojik neşir metotlarına göre yayımlanacağını muştular. Abstract After the disintegration of Soviet Union, a great interest has awaken on Ahmad Yasaviy and Yasaviyya. Several new publications of The Dīvān-ı Hikmat,
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.