Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2022, DergiPark (Istanbul University)
Edebiyatçıların ve sosyologların işlediği unsurların başında insan ve toplum gerçekliği gelir. Sosyal problemler, toplumsal değişim süreçleri, ekonomik dönüşümler vb. edebiyatçıların ve sosyologların eğildikleri birçok alanda önemli yer tutar. Edebiyatçıların, sosyologların araştırma verilerinden yararlandıkları gibi, sosyologların da edebiyatçıların yapıtlarından yola çıkarak çözümlemelerde bulundukları görülür. Dolayısıyla her iki disiplini iç içe geçiren payda, edebiyatçılar ile sosyologların ortak bir çalışma sahasında eserlerini üretiyor olmalarıdır. Edebiyatçılar cephesinde 21. yüzyılın önde gelen yazarlarından, romanlarının yanı sıra denemeleriyle de kendinden söz ettiren Amin Maalouf; kimlik, göç, savaş, yoksulluk gibi birçok sosyal problemi ele almasıyla örneklendirilebilir. Maalouf, denemelerinde günümüz toplumlarını derinden etkileyen toplumsal olgulara tarihsel bir zeminden edebiyatçı duyarlılığıyla yaklaşır. Sosyologlar içinde ise modernite, holokaust, totaliterizim, etik, küreselleşme başlıklarını merkezine alan, yine 21. yüzyılın önemli kuramcılarından Zygmunt Bauman'dan söz edilebilir. Edebiyatın toplumsal yaşamı anlama noktasındaki işlevine de çalışmalarında yer açan Bauman, Maalouf'un kritik ettiği toplumsal gerçekliklerin büyük bir kısmıyla yakından ilişkili sosyolojik üretimlerde bulunmuştur. Her iki yazarın özellikle ötekileştirme ve dışlanma bağlamında göç ve kimlik üzerine ele aldıkları sorunsallar benzer bir felsefi arka plana sahiptir. Kimlik konusunda öne sürdükleri ile göç olgusunu ele alırken insanlık açısından etkilerini masaya yatırdıkları eserlerinde insanlığın geleceği adına bir öngörü de oluştururlar. Bu çalışmada farklı coğrafyalardan gelen edebiyatçı Maalouf ile sosyolog Bauman'ın göç ve kimlik konusundaki düşüncelerinin karşılaştırılması amaçlanmaktadır. Bu özelliğiyle çalışmanın, edebiyatçıların ve sosyologların sosyal problemleri kavrayış biçimlerinin benzerliklerine veya farklılıklarına dair geliştirilecek karşılaştırmalı incelemelere katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
The aim of this study is to analyze the modern and postmodern social life styles of the Zygmunt Bauman within the frame of the concept of ambivalence. The concept of ambivalence comes to the meanings of ambiguity, multi-meanings, chaos and indefiniteness. The concept of ambivalence is important because it is opposite to the establishing order in the social life and provides the opportunity for evaluating the individual-social activities. A critical reading was made during the forming of this study in accordance with the texts of Zygmunt Bauman and other texts referred by these texts. In this context, first of all the relationship between the modernity and rationality was stressed on. In addition to this, the “foreign” category which symbolizes the social alienation in Bauman’s texts was investigated and it was put forward that this category has become ineffective in the globalizing world or transformed into “becoming nobody” process. Besides, it was stated that the expertise and consumption activities which provides rational solutions in freedom-safety and identity forming issues have brought the paradoxical process. Within this frame, the opportunity of the ethics of Bauman in the globalizing world was discussed. Finally, it was put forward that the “becoming nobody” process and identity forming tools in the globalizing world have been articulated with the rational-capitalist paradigms and an ethics concept based on responsibility has no opportunity to grow in such a world and it was stated that there are theoretic-practical problems in the criticisms of sociology directed to rationalism and in the political structure of today’s world and it was stressed on that sociology has to focus on people deaths with rationality and ideological positioning. Keywords: Modernity, Postmodernity, Ambivalence, Rationality, Morality-Ethics Bu çalışmanın amacı Zygmunt Bauman’ın müphemlik kavramı çerçevesinde modern ve postmodern toplumsal yaşam biçimlerini çözümlemektir. Müphemlik kavramı düzensizliği, çok anlamlılığı, kaosu ve belirsizliği ifade eder. Müphemlik toplumsal yaşamda düzen oluşturma ile karşıtlık içinde olması ve bireysel-toplumsal eylemlerin değerlendirilmesi için imkan sağlaması nedeniyle önem taşır. Çalışmanın oluşturulmasında Zygmunt Bauman’ın metinleri ve bu metinlerin gönderme yaptığı metinler kapsamında eleştirel bir okuma yapılmıştır. Bu anlamda, öncelikle modernlik ve rasyonellik ilişkisi üzerinde durulmuştur. Ek olarak Bauman’ın metinlerinde toplumsal ötekileştirmeleri simgeleyen “yabancı” kategorisi incelenmiş, bu kategorinin küreselleşen dünyada etkisizleştiği ya da “hiç kimseleşme” sürecine girdiği vurgulanmıştır. Ayrıca özgürlük-güvenlik ve kimlik oluşturma unsurlarında rasyonel çözümler sunan uzmanlık ve tüketim etkinliklerinin paradoksal süreçleri gündeme getirdiği belirtilmiştir. Bu çerçevede Bauman’ın ahlak anlayışının küreselleşen dünyadaki imkânı tartışılmıştır. Sonuç olarak küreselleşen dünyada “hiç kimseleşme” sürecinin ve kimlik oluşturma araçlarının rasyonel-kapitalist paradigma ile eklemlendiği, böyle bir dünyada sorumluluğa yönelik bir ahlakın imkan bulamayacağı vurgulanmış, sosyolojinin rasyonelliğe yönelik eleştirilerinde ve günümüzün siyasal yapısında teori-pratik sorunları olduğu belirtilmiş, sosyolojinin rasyonellik ve ideolojik konumlamalarla insan ölümlerine odaklanması gerektiği vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Modernlik, Postmodernlik, Müphemlik, Rasyonellik, Ahlak-Etik. .
Bu çalışmada Zygmunt Bauman'ın bazı kavramlarıyla çalışma ilişkilerinin günümüzdeki görünümüne yeniden bakılmaktadır. Bilindiği gibi sosyal bilimciler, içinde yaşadığımız toplum tipini adlandırmak için uygun bir niteleme üzerinde değil, ancak mutlaka yeni bir isimle adlandırmanın gerekliliği üzerinde uzlaşmış görünüyorlar. Bu bağlamda 'sanayi toplumu'nun çalışma ilişkileri kalıpları tümden değişmiş ve çok daha 'akışkan' yapılar karşımıza çıkmış durumdadır. Bu yapıların çalışma hayatında ne tür bir görünüm ortaya çıkarttığını ortaya koymada Zygmunt Bauman'nın kavramları oldukça açıklayıcı durumdadır. Bu çalışmada da onun akışkan modernlik, ağır modernlik, sivil zayiat, turist-aylak ayırımı, iş etiği ve cemaat kavramları ele alınacaktır.
2011
Amin Maalouf, genelde kisilerini simgesel kisiliklerden secer, tarihsel olguya bagli olarak kisilerinin kimileri Doguludur, kimileri ise Batili. Yazmalari ve konusmalari icin kisilerine yerine gore kalem, yerine gore soz vererek onlari destekler. Bir romanci olarak, gercek tarihsel kisi ve olaylardan tip ve kesitler secerek onlari edebiyata uyarlar. Omer Hayyam, Hassan ibn al-Sabbah, Nizam al-Mulk, gibi diger bircok kisiyi gercek dunyada yasamis tarihsel kisilikler olarak karsimiza cikarirken, bize romanin baslica kahramani Benjamin O. Lesage gibi kurmaca kisiler ve olaylar da sunar. Romanindaki kurmaca, bircok yerde mit ve gercekle karisir hale gelir, anlatisinda gercek ile dusu ayirmak guclesir. Kuskusuz Semerkant konusu, kisileri ve tasidigi tarihsel romana ozgu nitelikleriyle tarihsel romanin tum ozelliklerini tasir.
İSLÂM DÜŞÜNCESİNDE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ ve TAHAMMÜL AHLÂKI–II Klasik Dönem (VII–XII. Asırlar)
Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2023
Klasik Türk edebiyatı hem şekil hem de tür bakımından oldukça zengin bir geleneğe sahiptir. Osmanlının dinî, siyasî, kültürel birçok unsurunu barındıran bu edebiyat döneminden günümüze pek çok eser kalmıştır. Bu eserler, toplumun aynası mahiyetindedirler. Letâifnâmeler de bu türden eserlerdir. Arapçada güldürücü tuhaf hikâye, şaka, nükte gibi anlamlara gelen “latife”, günümüzdeki fıkranın karşılığıdır. Mizahî, kısa hikâyelerin yer aldığı bu eserlerin en önemli özelliği güldürücü ve düşündürücü metinler olmalarıdır. Ayrıca dönemin mizah anlayışını yansıtması bakımından da üzerinde durulması gereken eserlerdir. Bu çalışmada letâifnâme denilince akla ilk gelen eserlerden olan Lâmi’î Çelebi’nin Letâifnâme’si “mizah kuramları” bağlamında incelenmiştir. Mizah, hemen her disiplinin çalışma alanına giren çok geniş çaplı bir kavramdır. Mizahı açıklama çabası çağlar boyu sürmüştür ve hâlâ da sürmeye devam etmektedir. Bu bağlamda ortaya çeşitli kuramlar konulmuştur. Bu kuramların en çok bilinenleri “üstünlük”, “uyumsuzluk”, ve “rahatlama” kuramlarıdır. Çalışmada önce mizah ve gülme kavramları, bu kavramların toplumdaki yeri açıklanmıştır. Daha sonra Lâmi’î Çelebi’nin Letâifnâme’sinde mizah kuramlarına uygun latifeler tespit edilmiştir. Bu latifeler, uygun oldukları mizah kuramına göre ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Çalışma sonunda Letâifnâme’de her üç mizah kuramına uygun birçok latife tespit edilmiştir. Burada incelenen latifeler dışında eserde çalışmaya eklenebilecek farklı örnekler de yer almaktadır. Ancak bunlar hem tekrara düşmekten kaçınmak hem de bu latifelerin birçoğunun müstehcen olması sebebiyle çalışmaya dâhil edilmemiştir. Eserdeki mizah kuramına uygun latifeler bâb ve latife numarası verilerek tablo hâlinde gösterilmiştir. Çalışma sonucunda incelenen 240 latifeden %11’nin üstünlük kuramına, %12’sinin uyumsuzluk kuramına, %10’unun ise rahatlama kuramına uygun olduğu tespit edilmiştir. Latifelerin %67’si ise herhangi bir kurama dâhil edilememiştir.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Bu çalışma, kamusal alan ile yeni medya arasındaki bağlantıyı irdeleyerek Zygmunt Bauman'ın görüşleri çerçevesinde yeni medyanın idealize edilmiş özelliklerinin kamusal alan açısından değerlendirilmesine odaklanmaktadır. Kamusal alan kavramı, en genel anlamıyla, toplumsal yaşamda kamuoyunun oluşturulabildiği alanları betimlemektedir. Kamusal alan, günümüzde pek çok farklı araştırmacı tarafından ele alınmış bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu eğilimle birlikte kamusal alan kavramının sınırları ve yeni teknolojilerle kamusal alanın niteliksel veya mekânsal olarak genişleyip genişlemediği önemli bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni medya, sağladığı özelliklerle söz konusu tartışmaların odak noktası olurken çeşitli araştırmacıların konuya yönelik bakış açısı da farklılaşmaktadır. Bu anlamda kamusal alan ve yeni medya ilişkisi göz önüne alındığında literatürde özellikle Zygmunt Bauman'ın görüşleri önemlidir. Bauman'ın değindiği özel alanın niteliğinin dönüşmesi, bireysel sorunların kamusal yönlerinin yitirilmesi, kamusal alanın aktörsüz kalması ve bireyin eleştirelliğini yitirmesi gibi konular, bir kamusal alan olarak yeni medya üzerine yeniden düşünmeyi gerektirmektedir.
KÜRESELLEŞME / ZYGMUNT BAUMAN (KİTAP ÖZETİ), 2019
Sosyolog Zygmunt Bauman'nın Küreselleşme/Toplumsal Sonuçları kitap özetidir.
2020
Zygmunt Bauman'ın ahlak anlayışına göre ahlaki sorumluluk her şeyden öncedir. Ahlakın hiçbir temeli yoktur, o herhangi bir amaca bağlanamaz, müphemdir ve müphemliği derecesinde kaygandır. Böyle bir ahlaki sorumluluk "Öteki için olmak" şeklinde tanımlanabilir. İki kişinin karşılıklı ilişkisinde, kişi, karşısındakinin ne yaptığından, bu sorumluluğu yüklenip yüklenmediğinden ve herhangi bir dışerkten bağımsız olarak sorumluluğu yüklenir. Ancak toplumla birlikte ikilinin bu ahlaki birliği bozulur. Burada artık üçüncü kişilerden bahsederiz. Üçüncünün ortaya çıkışıyla birlikte ilişkiler belirli yasalarla ve kurallarla kurulup sürdürülmelidir. Esasen Üçüncü de bir Öteki olsa da bu ilişki içinde bir dışerktir ve onunla birlikte bir düzen kurulması zorunlu hale gelmiştir. Temelsiz, irrasyonel ve müphem ahlakın, her türlü belirsizliği ortadan kaldırmaya çalışan rasyonel tasarımın içinde önsel olarak bulunması artık mümkün değildir. Burada artık evrensel etik kodlar geçerlidir ve ahlak, kurallarla belirlenir. Düzen tasarımı beraberinde yabancıları da getirir ve kent hayatında yabancılarla birlikte yaşamak, ahlakiliği kurallarla belirlenmiş bir toplum için korku vericidir. Ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememe şeklindeki korku ile beraber bir gün kendisinin de yabancı olma ihtimalinin verdiği korkudur bu. Her biçime bürünebilen her yere yayılmış olan korku: Proteofobia. Bu korkuyla birlikte içine girmeye gayret ettiğimiz steril alanlar, "Öteki için olma" durumunu git gide daha çok yok eder; ancak steril oldukları oranda da güvensizlik ve korku hissini artırır. Çalışmada Bauman'ın ahlak anlayışı bağlamında korku ve güvensizliğin bir değerlendirmesi yapılmıştır.
Nobel Yayınevi, 2021
Zygmunt Bauman, akışkan kimlik kavramıyla küreselleşmenin ağırlığını hissettirdiği postmodern toplumlarda, bireysel ve kolektif kimlik ve aidiyet biçimlerinin sabit, değişmez ve müzakere edilemez olma özelliklerini yitirdiğine gönderme yapar. Bauman'a göre bireysel kimliği belirleyen kolektif referansların ve ulus devletin yaptırım gücünü giderek kaybettiği günümüzde, bireyler kendi kimlik ve aidiyet biçimlerini gelip geçici ve yüzeysel bir tarzda ve üstelik süreklilik ve uyumlu olma baskısından da azade biçimde inşa etmek zorunluluğuyla (veya özgürlüğüyle) karşı karşıya kalmıştır. Bauman'a göre bu gelişme, küreselleşme adı verilen daha geniş ekonomik, sosyal ve kültürel süreçlerin yanında buna eşlik eden yeni medya ve dijital iletişim teknolojilerinin getirdiği sanallık, anlık iletişim ve etkileşim gibi özelliklerin de bir ürünüdür. Bu çalışma kapsamında, siber alanda bireylerin ve toplumsal grupların kimlik inşası pratiklerini konu alan güncel tartışmalar ve ampirik araştırmalar ışığında Bauman'ın akışkan kimlik kavramı değerlendirilmektedir. Çalışmanın ilk bölümünde Bauman'ın akışkan kimlik kavramını nasıl temellendirdiği ve bu bağlamda internet ve yeni iletişim teknolojilerinin rolünü nasıl ele aldığı değerlendirilecek, ikinci bölümde ise kuramcının bu yaklaşımı ve geliştirdiği savlar çeşitli araştırmalar ışığında eleştirel olarak ele alınacaktır.
Ulakbilge Sosyal Bilimler Dergisi, 2016
A. G. Baumgarten kurucusu olduğu estetiği "Aestetica"'sında (1750/58) geniş kapsamlı olarak şiirselliğe ve retoriğe dayandırmaktadır. Ancak burada onun için önemli olan, "duyusal bilgi"'nin bireysellik hakkının geçerli kılınmasıdır. Burada kesin olarak "estetik" (αíσυŋгηικόç) sözcüğünün "duygu ve algıyla ilgili", "duyusal olarak anlaşılır" bağlamındaki temel anlamına bağlı kalmaktadır. Baumgarten'ın estetiği duyusal bilginin ve algılamanın felsefesidir ve duyarlığı dış uyarım ve mantığın malzemesi olarak algılamaz, aksine bilginin özel bir türü olarak ciddiye alır. Bu nedenle de estetik, "duyusal bilginin bilimi" olarak tanımlanır. Bu çalışma ile "Aestetica"'nın temel bölümleri ele alınarak Baumgarten'ın estetik anlayışının genel çerçevesini çizmek amaçlanmaktadır.
Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2022
2017’nin Ocak ayında hayatını kaybeden Polonyalı İngiliz sosyolog Zygmunt Bauman ardında muazzam bir akademik miras bıraktı. Akademik nitelik taşıyan son röportajlarının birinde, senelerdir yürüttüğü kapsamlı araştırmalarına konu olan mühim meselelere işaret ediyor. Bauman, siyasi otorite ve güç arasındaki farka ilişkin değerlendirmelerle söze başlıyor. Sonrasında (“akışkan modernite”ye dair çoktandır süregelen araştırmaları göz önünde tutulursa hiç de şaşırtıcı olmayacak bir şekilde) günümüzde aha hafif bir tüketici biçimini benimsemiş olan kapitalizmin anlılığına odaklanıyor. Röportajın diğer bir konusu da, auman’ın “sosyolojik hermenötik” olarak adlandırdığı şahsi araştırma yöntemidir. Bu yöntem, herhangi bir ‘izm’ fadesini kullanmaya karşı isteksizlik ve yaratıcı özgürlüğü ısıtlamaya muktedir tüm araştırma ekollerine (postmodernizm e dahil) yönelik derin güvensizlik etrafında şekillenir. Röportajın son bölümünde Bauman, entelektüellerin oplumsal anlamda yaşadığı keşmekeşe dikkat çeker
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.