Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Kilis 7 December University Journal of Theology
Tefsirlerde kaynak güvenilirliği sorunu dolayısıyla aktarılan bilginin bağlayıcılığına dair problemler ilk dönem tefsir rivayetlerinin isnad açısından mevkûf ve maktû' olmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu sorun sonraki dönemlerde müfessirlerin, kendilerinden önceki tefsirlerden yaptıkları alıntılarda da ilk kaynaklara inmemeleri veya bilginin doğruluğunu tespit konusunda titiz davranmamaları sonucunda genel bir yönelim halini almıştır. Bu durum akademik kaygıların yanı sıra tefsir eserleri başta olmak üzere doğruluk ve mevsukiyetiyle değer kazanan İslami literatürün kaynak güvenilirliği açısından gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Son zamanlarda klasik tefsirler üzerine yapılan tahkik ve tahric faaliyetlerinin yanı sıra müellifin belirttiği kaynaklara ulaşma (azv/isnad) çalışmalarına gösterilen yoğun ilginin de bu sebeple oluştuğu söylenebilir. Türkiye' de Latin harfleriyle neşredilen ilk tefsir olma özelliğini taşıyan Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın (1878-1942) Hak Dini Kur' an Dili isimli tefsiri de birçok kaynaktan yararlanılarak telif edilen özgün bir eserdir. Yazır, eserinin mukaddimesinde en fazla istifade ettiği kaynakları zikretmiş ve hangi durumlarda kaynaklara yer verip-vermeyeceğine dair metodunu açıklamıştır. Ayrıca bunu tefsirinde tatbik ederek kaynak verme konusundaki hassasiyetini göstermiştir. Eserlerin kaynaklarının değerli oluşu hakkındaki farkındalık, Elmalılı Tefsiri üzerine bugüne kadar yapılan çalışmaların hemen hepsinde devam etmiş az veya çok onun istifade ettiği kaynaklara değinilmiştir. Yazır'ın bu konudaki hassasiyetine ve üzerine yapılan çalışmalarda Elmalılı'nın kaynaklarının dikkate alınmasına rağmen Hak Dini Kur' an Dili'nin kaynakları hakkında birçok yanlış ve hatayla karşılaşılmaktadır. Bu makale; Elmalılı'nın kendinden önceki tefsirlerden tevarüs ettiği, kendisinin zuhülen düştüğü, tebyiz (temize çekme) çalışmaları sırasında oluşan, tefsirin Latin harflerine çevrilmesinde ve yapılan sadeleştirmelerde ortaya çıkan ayrıca Elmalılı'nın tefsirinin kaynaklarını konu alan çalışmalarda yer alan hataların tespitini amaçlamaktadır.
Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi , 2019
DergiPark (Istanbul University), 2019
Tefsirlerde kaynak güvenilirliği sorunu dolayısıyla aktarılan bilginin bağlayıcılığına dair problemler ilk dönem tefsir rivayetlerinin isnad açısından mevkûf ve maktû' olmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu sorun sonraki dönemlerde müfessirlerin, kendilerinden önceki tefsirlerden yaptıkları alıntılarda da ilk kaynaklara inmemeleri veya bilginin doğruluğunu tespit konusunda titiz davranmamaları sonucunda genel bir yönelim halini almıştır. Bu durum akademik kaygıların yanı sıra tefsir eserleri başta olmak üzere doğruluk ve mevsukiyetiyle değer kazanan İslami literatürün kaynak güvenilirliği açısından gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Son zamanlarda klasik tefsirler üzerine yapılan tahkik ve tahric faaliyetlerinin yanı sıra müellifin belirttiği kaynaklara ulaşma (azv/isnad) çalışmalarına gösterilen yoğun ilginin de bu sebeple oluştuğu söylenebilir. Türkiye' de Latin harfleriyle neşredilen ilk tefsir olma özelliğini taşıyan Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın (1878-1942) Hak Dini Kur' an Dili isimli tefsiri de birçok kaynaktan yararlanılarak telif edilen özgün bir eserdir. Yazır, eserinin mukaddimesinde en fazla istifade ettiği kaynakları zikretmiş ve hangi durumlarda kaynaklara yer verip-vermeyeceğine dair metodunu açıklamıştır. Ayrıca bunu tefsirinde tatbik ederek kaynak verme konusundaki hassasiyetini göstermiştir. Eserlerin kaynaklarının değerli oluşu hakkındaki farkındalık, Elmalılı Tefsiri üzerine bugüne kadar yapılan çalışmaların hemen hepsinde devam etmiş az veya çok onun istifade ettiği kaynaklara değinilmiştir. Yazır'ın bu konudaki hassasiyetine ve üzerine yapılan çalışmalarda Elmalılı'nın kaynaklarının dikkate alınmasına rağmen Hak Dini Kur' an Dili'nin kaynakları hakkında birçok yanlış ve hatayla karşılaşılmaktadır. Bu makale; Elmalılı'nın kendinden önceki tefsirlerden tevarüs ettiği, kendisinin zuhülen düştüğü, tebyiz (temize çekme) çalışmaları sırasında oluşan, tefsirin Latin harflerine çevrilmesinde ve yapılan sadeleştirmelerde ortaya çıkan ayrıca Elmalılı'nın tefsirinin kaynaklarını konu alan çalışmalarda yer alan hataların tespitini amaçlamaktadır.
2017
Siyak, Kur’ân’i anlama ve tefsir etme metodolojisi icinde onemli yer tutan bir konudur. Isabetsiz anlama ve yorumlar cogunlukla siyak ilkesine riayet etmemekten kaynaklanmaktadir. Siyak konusunu merhum mufessir Elmalili Hamdi Yazir’in da icinde bulundugu klasik ulema siyak ve munasebet kavramlariyla karsilamislardir. Daha cok siyakla anlama meselelerini, munasebetle ise i’caz, belagat ve fesahat konularini kastetmislerdir. Turkce yazilan eserlerde siyak konusunu ifade etmek uzere cogunlukla siyak sibak seklinde ikili kelime kullanilmaktadir. Ancak bir ifadenin hangi tarafinin siyak, hangi tarafinin sibak oldugu konusunda ciddi sayilabilecek karisikliklar soz konusudur. Bu karisikliklar maalesef sozluk ve tefsirlerde bile yer alabilmektedir. Bu karisikligin yasandigi kaynaklardan birisi de Elmalili tefsiridir. Bu yuzden ozgun sekline de uygun olmasi hasebiyle sadece siyak kavraminin kullanilmasi onerilmektedir. Elmalili merhum, tefsirinde siyak kelimesini 225 defa kullanmis ve bu kri...
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2018
Çev: Hüseyin ZAMUR Öz Muhammed İzzet Derveze, Arap milliyetçiliğinin oluşmasına fikirleri ve eserleriyle katkıda bulunmuş, Filistin direniş hareketinin şekillenmesinde belirgin bir rol oynamış önemli bir şahsiyettir. Ayrıca kendisi modern dönem Kur"ân tefsiri ile ilgili yapılan çalışmaların önemli isimlerindendir. Ettefsîru"l-Hadîs adlı çalışması bu alanda yapılmış önemli eserlerdendir. Derveze, bu eserinde sureleri nüzul sırasına göre dizerek tefsir etmeye çalışmıştır. Derveze, bu makalede Tefsir ilminin önemli konularından biri olan İsrâiliyyât"ı ele almıştır. Bu makalede İsrâiliyyât konusunun farklı bir açıdan ele alındığı düşünüldüğünden Türkçeye çevrilmesinin faydalı olacağı kanaatine varılmıştır.
2006
lâhi mesajlari insanlara ulastirmakla gorevli olan peygamberler , bu iletisim sureci icerisinde kaynak rolunu ustlenirler. Peygamberler, Allah’tan aldiklari mesajlari insanlara etkili bicimde iletebilmek icin, bir kaynagin sahip olmasi gereken temel nitelikleri kisiliklerinde tasirlar. Kur’an’a gore, bir kaynak olarak peygamberlerin tasimasi gereken ozelliklerin basinda guvenilirlik gelir.
DergiPark (Istanbul University), 2012
Gazali bilginin temellendirilmesi ve kaynağının neliği hakkında felsefi sisteminde tutarlı bir düşünce ortaya koyar. Onun açısından ilk sorun bilginin neliğinden daha ziyade bilginin kaynağıdır. Gazali, tecrübi bilgiyle aklın zorunlu olarak kabul ettiği bilgilerin bilgi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini sorgulayarak işe başlar. Sorunu ilk aşamada tecrübi bilgiyi ele alarak çözmeye çalışan Gazali, bu bilgi türünün yanıltıcı olduğunu düşünür. Yanıltıcı olan şey ise nesnel olarak bilginin kaynağı olamaz. Hemen arkasından Gazali aklı ele alır. Çünkü akıl duyu verilerine nazaran daha üstündür. Fakat akıl da bu sorgulamada Gazali'yi aradığı tatmine ulaştırmaz. Çünkü akıl insana aynı anda iki çelişik şeyi birden verebilir ya da var olmayan bir şeyi zihinde tasavvur ettirebilir. Bilgiyi elde edebilmemizin iki koşulu olan, duyu verilerine ve akla güvenilmezse bilgi nasıl elde edilebilir? Bilginin elde edilmesi mümkün değil midir? Mutlak bilginin imkanı üzerine başlattığı zihinsel diyalektik sonucunda içinden çıkılmaz bir şüpheye düşen Gazali bu halden zihni kurtarmanın gerekliliğine inanır. Bunun ancak ve ancak Tanrı'nın insanın kalbine doğurduğu nur ile olacağını, kişinin bilgiyi böyle bir süreç sonucunda elde edebileceğini savunur. Bu ise sezgi bilgisidir.
Marife dini araştırmalar dergisi, 2013
Son dönemlerde tefsir sahasında yapılan araştırmalar içerisinde tefsir usûlüyle ilgili olan çalışmaların dikkate değer ölçüde arttığı gözlemlenmektedir. Bu durum günümüzde tefsir usûlüyle ilgili arayışların ivme kazandığı, Kur'ân'ı bir metodoloji çerçevesinde anlama ve yorumlama çabalarının artarak devam ettiği gerçeğinin alâmeti olmakla birlikte modern dünyanın Kur'ân perspektifinden sahih bir şekilde anlaşılma ihtiyacının bir sonucu olarak da yorumlanabilir. Kapsamlı ve ilkeli bir tefsir usûlü olmadan Kur'ân'ı anlamanın mümkün olmadığı erbabının malûmudur. Ancak belirtilen bu usûlün mahiyetinin ne olduğu veya ne olması gerektiği hususunda öteden beri süregelen bir takım arayışlar söz konusu olmuştur. Bu arayışların vücuda getirdiği tartışmalar dönem dönem İslam âlimlerinin gündeminde yer almış bugün de yer almaya devam etmektedir. Zira bu tür tartışmalar her dönemde belli boşlukları dolduran önemli konuları ele almakta, Kur'ân'ın anlaşılmasına yönelik yeni açılımlar sağlamaktadır. Günümüzde bu açılımı sağlamaya aday çalışmalardan birisi de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Muhsin Demirci tarafından kaleme alınan "Tefsirde Metodolojik Sorunlar" isimli kitaptır. Tefsir usûlü ve tarihi konularında alanının uzman isimlerinden biri olan Demirci, muhtelif çalışmalarında temas ettiği tartışmalı konuların bir kısmını bu kitabında ayrıntılı olarak değerlendirmiş, temel tefsir usûlü kaynakları ışığında belli başlı tefsir usûlü sorunlarına eğilerek ulaştığı sonuçları okuyucuların dikkatine sunmuştur. Demirci, kitabının birinci bölümünde Kur'ân'ın şekli ve muhtevası üzerindeki usûlî tartışmaları ele almış, ikinci bölümünde Ulûmu'l-Kur'ân ile ilgili değerlendirmelerine yer vermiştir. Üçüncü ve son bölümde ise tefsir ilminin müstakil bir bilim olup olmadığı üzerinde duran Demirci, buna ek olarak Kur'ân'ın doğru bir şekilde anlaşılması ve yorumlanması hususunda bazı tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Eserin giriş kısmında, tefsir usûlü ve tefsir metodolojisi kavramlarını mukayeseli bir şekilde ele alarak irdeleyen yazar, söz konusu iki kavramın eşdeğer oldu-
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2020
İntihal: Bu makale, ienticate yazılımınca taranmıştır. İntihal tespit edilmemiştir. Plagiarism: is article has been scanned by ienticate. No plagiarism detected.
2017
Amasya; Selcuklu ve Osmanli Donemi’nin onemli idari ve kulturel merkezlerinden birisidir. Amasya’da kurulan medreseler ilim ve kultur hayatina buyuk katkilar sunmus, dini ve fenni ilimler alaninda bircok ilim ve sanat adami yetismis, basta Istanbul olmak uzere Anadolu’nun degisik sehirlerinde onemli hizmetlerde bulunmuslardir. Amasya’da yetisen bu cok yonlu âlimlerden birisi de Hayreddin Hizir el-Atufi’dir. Merzifon’da dogan ve Amasya medreselerinde ders veren hocalardan dini ve pozitif ilimler dersleri alan Atufi Istanbul’da Saray hocaligina tayin edilmistir. Daha sonra bu gorevinden ayrilan Atufi camilerde vaaz ve tefsir sohbetleri yapmistir. Tip, kelam, tefsir, hadis ve mantik alaninda eserler kaleme almistir. Hadis serhciligi konusunda meshur olan muellif, tefsir alaninda da Osmanli medreselerinde okutulan Zemahseri ve Beyzâvi tefsirlerine birer hâsiye yazmistir. Eserlerin Istanbul kutuphanelerinde el yazma nushalari mevcuttur. Bu makale hâsiye gelenegi cercevesinde muellifin te...
Turkish Journal of Shiite Studies Şiilik Araştırmaları, 2019
Müslümanların on dört asrı aşan tarihi sürecinde yüzlerce mezhep ortaya çıkmıştır. Bunların çoğu tarihin dehlizlerinde kaybolup gitmiş, bazıları ise yaşama imkânı bularak günümüze kadar var olmuştur. Günümüze kadar gelen bu mezheplerden en önemli ikisi Şîa ve Ehl-i Sünnet ekolleri olup her iki mezhebin de inanç-uygulamalarına göre “sahih” kabul ettikleri kaynaklar bulunmaktadır. Şii dünyada Kur’an-ı Kerim’den sonra en fazla değer atfedilen ve “Kur’an’ın kardeşi” gibi benzetmeler yapılan kitaplardan biri Nehcü’l-Belâga’dır. Bu kitap, Şerîf er-Radî (ö. 406/1016) tarafından yazıldığı kabul gören ve içeriğinin ise Hz. Ali’nin hutbeleri, sözleri ve mektupları olduğu belirtilen bir eserdir. Bu yönleriyle eser din ve inanç esasları bakımından olduğu kadar tarihi bir kaynak olarak da önemini ortaya koymaktadır. Şii dünya için çok büyük bir öneme sahip olan bu eserin tarihsel süreçte incelenmesinin ve eser üzerindeki şüphelerin irdelenmesinin Ehl-i Sünnet camiası ve akademik çalışmalar için de önemli olacağı kanaatini taşımaktayız. Özellikle mezhepler arası karşılaştırmalı çalışmaların yapılması bakımından Nehcü’l-Belâga gibi temel ve önemli kaynaklarla ilgili eserlerin eleştirel çalışmaların yapılması son derece önemlidir.
2020
Calismamizda Kur’ân’da izzet ve mulk kavramlarinin nasil bir uslupla sunuldugu ve tefsir kaynaklarimizda izzet ve mulkun elde edilme keyfiyetine nasil yaklasildigi hususu ele alinmistir. Bu kapsamda mulk ve izzetin teminine dair âyetler incelenmis, Fâtir suresinin 10. âyeti ise diger âyetlere nispetle daha ayrintili bicimde ele alinmistir. Zikri gecen âyetin calismanin merkezinde olmasina bagli olarak konuyla ilgili kavramsal cerceveye soz konusu âyetteki kavramlar da dâhil edilmistir. Bu dogrultuda izzet, mulk, amel, sâlih ve kelime kavramlari makalenin sinirli alani kapsaminda incelenmistir. Sozu edilen kavramlar incelenirken genel bir cerceve cizildikten sonra makaledeki teze destek olacak anlam cercevesi uzerinde yogunlasilmistir. Ele alinan kavramlarin pek cok calismada ele alinmasina binaen soz konusu kaynaklara da deginilmis fakat sozlukler ve tefsirlerdeki aciklamalar esas alinmistir. Kavramsal cerceveden sonra izzet ve mulkun temini hususunda ilâhi mesiet ve ilâhi yasalar e...
2011
Şia’nin Imamiyye Kolu’na mensup alimlerin bircogu Kur’ân’in tahrife ugradigi gorusundedir. Bunlarin en meshur ve en eskilerinden biri de Tefsiru’lKummi’nin muellifi olan Ali b. Ibrahim el-Kummi (o. 397/920)’dir. Kummi’nintelif etmis oldugu bu tefsir, Seyyid Tayyib el-Musevi el-Cezâiri’nin 1966’da kaleme aldigi takdim yazisi ile nesredilmistir. Kur’ân’in tahrif edildigini iddia edenCezâiri, soz konusu takdim yazisinda “Tahrifu’l-Kur’ân” basligi altinda Ehl-iSunnet’e mensup ulemanin eserlerine de atiflar yapmaktadir. Bu baglamda makalenin amaci Cezâiri’nin Sunni kaynakli referanslarinin tutarli olup olmadigi konusunda bir analiz yapmaktir. Sonuc olarak Cezâiri’nin konuyla ilgili yaptigi atiflarinda tutarli gorunmedigi ve bu tutarsizligin ayni gorusu paylasan Şii alimlerinbenzer yaklasimlarina ornek olusturdugu tespit edilmistir
2019
Kur'an'ın güvenirliği ve korunmuş olmasının rasyonel temelleri
1997
In the transverse fillet welds under tensile loads, distributions of stresses are analyzed in the weld region by the finite element method. Two types of transverse fillet welds, one is subjected to sliding action at root of the weld, the other is subjected to tearing action at the root. The problem is treated as a plane stress state. Stress distributions in weld regions are presented by distributions of legs and the throat.
Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017
Tefsir genel itibariyle âyetleri izah etme faaliyetini ifade eder. Bu sahada ekseriyetle sûfîlerin yapmış olduğu işârî açıklamalar, özellikle tasavvuf karşıtı araştırmacılar tarafından yoğun itirazlara hedef olmaktadır. Söz konusu itirazların iki önemli noktada temerküz ettiği görülür. İlki, bir ayetin birden fazla anlamının olmayacağı şeklindeki itirazdır. Nitekim sûfîlerin ortaya koydukları işaretler, âyetlerin literal boyutuyla sınırlı ve bazen bu boyutla doğrudan ilişkili değildir. İkincisi ise bu yöntemin, âyetlerin zâhirini inkâr anlamı taşıdığı şeklindedir. Bu itirazın itham boyutunun da olduğu açıktır çünkü sûfîler sapkın Bâtınîler gibi âyetlerin literal boyutunu ve hükümlerini inkâr etmezler. Bu makalede işârî tefsirin genel tefsir disiplini içerisindeki yeri tespit edilmeye çalışılmış ardından her iki itiraz tahlil edilmiştir. Klasik işârî tefsirlerden verilen örnekler ışığında âyetlerin sarîh anlamına yönelik bir inkâr emaresinin olmadığı teyit edilmiştir. Öte yandan sûfîlerin, yapmış oldukları işârî yorumlarda, bunların herkes tarafından anlaşılması gereken sarih diğer anlamlar olduğu şeklinde bir iddialarının bulunmadığı görülmektedir. Zira her insanın manevî deneyimi öznel bir yapı arz eder ve yapılan izâhlar âyetin sarîh lafzıyla değil daha ziyâde o lafzın bireyde yaptığı mânevî tesirle ilgilidir.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2019
Nazîr İbrâhîm'in Câmi'ü'l-Hikâyât Tercümesinde Kaynaklar Meselesi The Question of Sources in Nazîr İbrâhîm's Translation of the Câmi'ü'l-Hikâyât Müjgan ÇAKIR* Öz Avfî'nin meşhur hikâye derlemesi Cevâmi'ü'l-Hikâyât'ın İbn Arabşâh, Ahmed, Abdullâh Bahâyî Efendi, Celâlzâde Sâlih gibi kişiler tarafından kısmen veya tamamen tercümelerinin yapıldığı bilinmektedir. Bu eserin muhtasar tercümelerinden biri 18. asrın meşhur Edirneli şairlerin-den Nazîr ve Nazîrâ mahlaslarıyla yazdığı şiirleri ya-nında birçok dinî ve tasavvufî içerikli eserleri olan Nazîr İbrâhîm'e aittir. Nazîr İbrâhîm kısmen metni tercüme ederken Avfî'nin yararlandığı bazı kaynakları doğal ola-rak eserinde zikretmiştir. Fakat bunların yanında kendi-sinin az da olsa yeni kaynaklardan faydalandığı ve bir ta-kım ilavelerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim met-ninin giriş kısmında bu durumu yani yeni hikâyeler ilave ettiğini de belirtmektedir. Bu makalede eserde geçen kaynak isimleri üzerinden Nazîr İbrahîm'in metne ne derece katkıda bulunduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.
2001
Sufilere gore duyular ve akil bilgi kaynagi olmakla birlikte, mutlak bilginin edinilmesinde yetersiz kalmaktadir. “Akil acizdir, aciz olan da yine aciz olana delildir” seklinde formule edilen bu yaklasima gore ilahi bilgi kalp yoluyla elde edilebilir. Bunun icin de kulun, kalbine seytan ve nefs tarafindan telkin edilen durtulere karsi dikkatli olmasi, dunyevi kirlerden arinmasi gereklidir. Bunun sonucunda Allah, sufiye marifet bilgisini lutfeder. Bu bilginin nihayeti de, Allah’in gercekten bilinmeyecegini idrak etmektir. Muhasibi’nin bilgi kaynaklarina bakisini incelemeye calistigimiz bu yazida gorulmektedir ki O, bilgi kaynaklarini duyular, akil, haber ve kalp olarak belirlemistir. Anlasilmaktadir ki O’nun bilgi konusundaki tespit ve degerlendirmeleri, tasavvufta genel olarak bilgi anlayisinin sekillenmesinde onemli bir rol oynamistir.
2015
Imam Ebu Mansur Muhammed el-Mâturidi, Hanefi Mezhebinin en onemli fakihleri arasinda yer alir. Ayni zamanda o, adiyla anilan bir mezhebin Imami kabul edilecek kadar Akaid ve Kelam ilimlerine vakiftir. Diger Islam ilimlerinde de gayet yuksek bir mertebeye sahip olan Mâturidi’nin Te’vilâtu’lKur’ân adli bir tefsiri bulunmaktadir. Dirayet tefsirinin ilk ve onemli temsilcilerinden olan bu eserinde o, ayetleri aciklarken mesnetsiz hareket etmemekte, belli bir nizam ve tertip icerisinde birtakim veri kaynaklarindan yararlanmaktadir. Biz bu kaynaklari, biri dahili (zorunlu, zaruri, birincil), digeri harici (gerekli, tali, ikincil) olmak uzere ikiye ayirabiliriz. Kur’an’in Kur’anla, sunnetle, Arap lugatiyle, nuzul sebepleriyle, yazim ve kiraat farkliliklariyla tefsiri dahili kaynaklari olusturmaktadir. Harici kaynaklar ise, Arap Edebiyati ve Belâgatinden, sahabe kavillerinden, tâbiinin ve diger ulemanin fikirlerinden, mezheplerin goruslerinden, orf ve gelenekten ve Isrâili rivayetlerden meyd...
2020
Tahrif; kelimenin manasını değiştirmek, bir şeyin yerini değiştirmek gibi manalara gelmektedir. Kur'ân-ı Kerîm Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarındaki âyetleri tahrif ettiklerini, onlardaki hükümlerle amel etmediklerini, birtakım âyetleri gizlediklerini ve yanlış yorumladıklarını belirtmektedir. Tahrifin boyutunun bilinmesi, bu kitapların doğru anlaşılması için önem arz etmektedir. Bu çalışmada tahrif ifadesinin geçtiği âyetler ışığında Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarında yapmış oldukları tahrifler ve tahrifin boyutu Mevdûdî'nin açıklamalarıyla beraber ele alınmıştır. O'na göre değişiklik kutsal kitapların belli bölümlerinde yapılmıştır. Yani kısmî bir tahrifat söz konusudur. Mevdûdî, Yahudi ve Hıristiyanların Tevrat ve İncilin kelimelerini değiştirerek metinde tahrifat yaptıklarını ifade etmektedir. Mevdûdî aynı zamanda Ehl-i Kitap mensuplarının Tevrat ve İncil'de bulunan kelimelerin anlamlarını başka yönlere çekerek kelime oyunları ile ayetleri yorumlamada da tahrifat yaptıklarını belirtmektedir. Ancak Tevrat ve İncil'in ne kadarının tahrif edildiğinin bilinemeyeceğini söylemektedir. İlâhî kitapların aynı kaynaktan geldiğini özellikle vurgulayan Mevdûdî, Yahudi ve Hıristiyanların yapmış oldukları tahrifat ortadan kaldırıldığı zaman Kur'ân-ı Kerîm ile önceki kitaplar arasındaki çelişkilerin ortadan kalkacağını belirtmektedir. Tahrif konusunda özellikle Yahudi ve Hıristiyan din adamlarının kendi kutsal metinlerine göstermiş oldukları sadakatsizliğin etkisinin olduğu görülmektedir.
2020
Kur’ân’in tefsiri ve onunla alakali ilimlerde kaleme alinan eserler, Islami ilimlerde arastirmalarda bulunmak iste-yenlerin ihtiyac duyacaklari en onemli kaynaklardandir. Cunku butun Islami ilimlerin ilk ve en onemli kaynagi, Kur’ân’dir. Bunun icin bu calismamizda Kur’ân’in tefsiri ve onunla alakali ilimlerde yazilan eserleri tanitmak suretiyle arastirmacilara yardimci olmayi hedefliyoruz. Boylelikle arastirmacilarimiz, ihtiyac duyduklari bilgileri nereden alacaklarini bilecek ve bu bilgilere daha kisa surede ulasabileceklerdir. Ancak bu sahada yazilan butun eserleri kisa da olsa tanitilmasi, ciltler dolusu kitap yazmayi gerektirmektedir. Hem bu alanda yazilan eserlerin cok olusu hem de calismamizin bir makale cercevesin-de olmasi sebebiyle sadece hicri IV-VI. asirlarda kaleme alinan belli basli eserleri tanitmayi uygun bulduk. Bunun icin bu asirlarda kaleme alinan ve ulasabildigimiz belli basli kaynaklari, yazarlarinin vefat tarihlerine gore ele alarak tanitmaya calisacagiz.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.