Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
aeri.org.tr
ÖZET Türkiye'de son yirmi yılda tarım-gıda ile diğer sektörlerin ihracat ve ithalatları birbirlerine yakın oranlarda büyümüştür. Tarım-gıda dışı sektörlerin faydalandığı ticaret serbestisinden faydalanma imkanı olmayan sektörün ihracat başarısı gelecek için ümit vericidir. Sektör bir yandan geleneksel ihraç ürünlerinden meyve, sebze ve sert kabukluların ihracatını artırırken, işlenmiş gıda sanayii ürünleri ihracatını da küçük adımlarla da olsa artırmayı başarmıştır. Türkiye'nin yakın coğrafyasında bulunan Kafkasya'daki pek çok ülke ile güçlü ticari ve kültürel bağları vardır Tarım sektöru diğer sektörlere benzer şekilde, ulusal sınırları aşan, dünya piyasasına mal ve ürün arz eden, " ticaretin uluslararasılaşmasının " hızla artmadadır. Bu değişim, çiftçileri, imalatçıları, pazarlamacıları, perakendecileri, tüketicileri, mal ve ürün akışına müdahale eden hükümetleri etkilemektedir. Mekalenin temel amaçı, Türkiye'nin Guney Kafkasya politikasında Gürcistanın rolü, 1991'den bugune kurulan ikili ticari ilişkilerde tarım sektorunun etkisi, küresel düzende Türkiye ile Gürcistan ekonomik ilişkilerinde tarım sektörünün etkisi, ikili ticari ilişkilerde etkili olan bazı fatörlar incelenmişdir. ABSTRACT In the last two decades Turkey's exports and imports of agriculture-food and other sectors have grown close to each other. The export success of the sector which is not able to benefit from the trade liberty enjoyed by the sectors other than agriculture and food is promising for the future. On the one hand, the sector has increased exports of fruits, vegetables and hard shells from traditional export products while increasing the export of processed food industrial products in small steps. Turkey has strong trade and cultural ties with many countries in the Caucasus, which are located in the immediate vicinity of Turkey. Similar to other sectors, the agricultural sector is a country that transcends national borders, supplies goods and products to the world market, "Internationalization of trade" is increasing rapidly. The main purpose of the organization is to examine the role of Georgia in Turkey's South Caucasus policy, the impact of the agricultural sector on bilateral commercial relations established since 1991, the impact of the agricultural sector on the global level Turkey and Georgia economic relations.
Türkiye ve AB’de tarım; istihdama katkısı, tarımsal sanayi’ye hammadde sağlaması, insanların besin ihtiyaçlarını karşılaması yanında, üretilen tarımsal ürünlerin ihraç edilmesi gibi nedenlerle, ekonomik ve sosyal açıdan stratejik bir sektör konumundadır. Türk tarımının Ortak Tarım Politikası’na uyumunda beklenen gelişme sağlanamamıştır. Bunun sebebi, finansman sorununu ve iki tarafın tarım sektörünün yapısal, sosyal ve ekonomik açıdan gösterdiği farklılıklardır. Bu nedenle bu çalışmada, Türkiye ile AB’nin tarımsal yapı, girdi kullanımı, bitkisel ve hayvansal üretim düzeyleri ile tarım politikalarındaki farklılıklar ele alınmıştır.
Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde kimlik meselesi ve bu mesele ile bağlantılı olan uygarlık, kültür, coğrafya, tarih gibi unsurlar AB’deki muhafazakar Hristiyan Demokrat kesimlerce giderek daha fazla gündeme getirilmekte ve Türkiye’nin AB üyeliği karşısında argüman olarak kullanılmaktadır. Kimlik meselesinin gündeme getirilmesinin hem AB için hem de Türkiye için içsel boyutları bulunmaktadır. Bu meselenin Türkiye – AB ilişkilerini nasıl etkilediği ve Türkiye ve AB içerisinde bu algının ne gibi neden ve sonuçları olduğu, hem Avrupa bütünleşmesi açısından, hem de Türkiye’deki öz algı ve Avrupa algısı bakımından önemlidir. Bu makalede yukarıdaki sorunsal ışığında Türkiye – AB ilişkileri değerlendirilmektedir.
Editörler: Belgin Akçay, Gülüm Bayraktaroğlu Özçelik
Özet Uluslararası İlişkiler çalışmalarının özellikle 1990 sonrası dönemini etkileyen tartışmalar/pratikler/söylemler doğrudan egemenlik ile ilgili görünmese bile tüm tartışmaların odağında egemenlik yatmaktadır. Bugün egemenliğin köklü bir dönüşüm geçirdiği tezi de tartışmalara yeni bir boyut kazandırmıştır. Egemenliğin bir gerçeklik ve bir söylem/anlatı olarak geçirdiği değişimin temel tetikleyici unsurlarından biri hiç şüphesiz Avrupa'daki entegrasyonun tecrübe ettiği dönüşümdür. Entegrasyonun eriştiği nokta ve ulaştığı derinlik, geleneksel egemenlik algılarını alt üst etmiş ve egemenlik ile ilgili yaklaşık dört asır boyunca içselleştirdiğimiz mitler yıkılmaya yüz tutmuştur. Egemenliğin dönüşüm serüveni merkeze alınmadan yapılacak analizler gerçeğe teğet geçmeye mahkûm olacaktır. Bu anlamda Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini analiz edebilmek, ilişkilerin geleceğine dair bazı öngörülerde bulunabilmek adına egemenlik konusu temel analiz parametrelerinden biri olmalıdır. Türkiye'nin üyelik süreci 1959'dan beri farklı açı ve merkezlerden tartışılmıştır. Müzakere süreci ile birlikte tartışmalar derinlik kazanmıştır. Ancak tüm bu sürecin sonunda AB'nin de yaşadığı dönüşümün bir uzantısı olarak Türkiye-AB ilişkilerini etkileyecek temel unsur birçok kişinin iddia ettiğinin aksine ne tarım başlığı ne de serbest dolaşım başlığı olacaktır. Aksine görünmeyen, bir müzakere başlığı da olmayan ancak tüm süreci birincil planda etkileyen " egemenlik devri " konusu sürecin belirleyicisi olacaktır. Abstract In the post-1990 IR studies, although discussions/practices/discourses do not seem to be directly related to " sovereignty " , it lies within the focus of all discussions. Wide
Bu çalışmada turizm sektörü büyüme ile iktisadi büyüme arasında kısa ve uzun dönemli ilişki ayrıca ilişkinin doğrusal ve doğrusal olmayan karakteristiği araştırılmıştır. 2003-2015 yılları arasındaki çeyrek dönemlik veriler kullanılarak, turizm sektöründeki büyüme oranı ve Türkiye'nin ekonomik büyüme oranı arasındaki doğrusal ilişkiler, gecikmesi dağıtılmış otoregresif model (ARDL) ve asimetrik ilişkiler doğrusal olmayan gecikmesi dağıtılmış otoregresif (NARDL) model ile analiz edilmiştir. Test sonuçlarına göre turizm sektörünün büyüme oranı ve ekonomik büyüme oranı arasında bir eşbütünleşme saptanmış ama kısa ve uzun dönemde asimetrik ilişkiye rastlanmamıştır. ABSTRACT This study investigates short and long term relationships between tourism sector growth and economic growth, also the characteristic of nonlinear relationship. Linear relations between the rate of tourism sector growth and Turkey's economic growth rate is analyzed by autoregressive distributed lag model (ARDL) and nonlinear relations is analyzed by nonlinear autoregressive distributed lag model (NARDL) using quarterly data between 2003 and 2015. According to the results there is a cointegration between growth rate of tourism sector and economics growth rate, but there is not any asymmetric relation both in the short and long run.
1 IV. ULUSAL COĞRAFYA SEMPOZYUMU “ AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDEKİ TÜRKİYE’DE BÖLGESEL FARKLILIKLAR” Ankara Üniversitesi, Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÜCAUM) 25 – 26 Mayıs 2006 ANKARA AVRUPA BİRLİĞİ BÖLGESEL POLİTİKASINDA TURİZMİN YERİ VE TÜRKİYE TURİZMİ The Place of Tourısm in European Union Regional Politics and Turkey Tourism Gözde EMEKLİ Ege Üniversitesi, Edebiyat Fak. Coğrafya Bl. 35100 Bornova-İzmir. [email protected] Özet: Avrupa Birliği (AB), farklı kültürler, bölgeler, diller, tarihler ve geleneklerden oluşan bir mozaiktir. Bu mozaiği oluşturan ülke ve bölgeler arasında farklılıklar olduğu bilinmekte, son yıllarda bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesi amacıyla politikalar oluşturulmaktadır. Coğrafya için önem taşıyan ve özellikle bölgesel dengesizlikler açısından sorun yaşayan, Avrupa Birliği ile uyum süreci hızlanan ülkemizin, birliğin bu yöndeki politikalarını takip etme zorunluluğu gündeme gelmektedir. Türkiye’ye daha çok AB ülkelerinden turist gelmesi ve Türkiye’nin dünya turizm pazarında AB ülkeleriyle rekabet içinde olması nedeniyle, Birliğin turizm politikaları Türkiye’yi de etkilemektedir. Türkiye, AB’ye aday ülkelerin katılımına açık olan programlardan yararlanabilme olanağına sahiptir. AB bütçesinden sağlanan hibe ve Avrupa Yatırım Bankası’ndan alınan kredilerden oluşan programlar, turizm sektörünü desteklemektedir Bu nedenle bildiride AB bölgesel politikaları içinde yer alan turizm teşvik programları irdelenecektir. Yerel kalkınma ve istihdam girişimlerini teşvik eden, bölgesel dengesizliklerin giderilmesinde turizmi araç olarak gören politika ve stratejiler iki grupta ele alınmaktadır. İlki yerel kalkınma eylemlerini içeren yapısal fonlar, ikincisi ise yerel girişimlerde büyük bir rol oynayan, bir dizi pilot projeleri, deneyim ve bilgi alışverişine yönelik işbirliği şebekelerini mali açıdan destekleme şeklindedir. Leader, Urban, Equal ve Interreg bireysel bir tema veya coğrafi alan üzerinde yoğunlaşan, yerel potansiyeli kullanarak turizm kaynaklarının geliştirilmesini hedef alan programlar (yerel tarihsel mirası içeren sit alanları, sanayi tesislerinin dönüştürülmesi, çiftlik tatilleri, vs.) Avrupa Birliği’nin başarılı çalışmaları arasındadır. AB’nin turizmi, bölgesel kalkınma farklılıklarını gideren gelişme stratejilerinin lokomotifi olarak görmesi, bu amaçla özellikle Akdeniz ülkelerine yönelik projelere finansal destek programları oluşturması, Türk turizminin şansıdır. Bu amaçla bildiri kapsamında AB ile bütünleşme aşamasında AB bölgesel ve turizm politikaları ele alınarak ülkemiz turizm politikaları karşılaştırılacak ve olası yararlar saptanmaya çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: Avrupa Birliği, Türkiye, bölgesel dengesizlikler, turizm, AB turizm politikaları. Abstract: European Union is a mosaic which is made up of different cultures, districts, histories and customs. It has been known that there is a difference between countries and districts in the mosaic concerned and some political policies have been strived to be formed in order to figure out imbalance issues among the regions lately. Turkey which has had a fast adaptation period with European Union recently has to follow the latest policies under consideration. Since many tourists from Europe would rather have a holiday in Turkey and Turkey is in competition with European countries in the world tourism market, tourism politics of Eoropean Community have affected Turkey as well. Turkey has an opportunity to benefit from the programmes that are open to the participation of the nominee countries of the European Community. The donation provided by the budget of European Union and programmes formed by loans obtained from European Investment Bank have supported tourism sector in Turkey. Therefore, tourism promotion programmes in E.U. regional politics will be evaluated. The politics which encourage local development and employment initiatives are assessed in two groups. In the first group, there are structural funds covering local development operations and in the second group, there are some financial support programmes that play a great role in the local initiatives, some pilot projects and cooperation networks aimed at utilizing experience and knowledge relations. The programmes intensifying on an individual theme or a geographical region, aiming at improving tourism resources by employing local potential such as Leader, Urban, Equal, and Interreg ( protected areas having local and historical heritage, transforming industrial plants, farm holidays etc. ) are amidst the successful works of E.U. Turkish tourism benefits from E.U. to a large extent as E.U evaluates the situation of Meditarrenean countries as locomotive of development strategies removing the differences of regional improvement and provides a financial back-up regarding the Meditarrenean projects. Therefore, in this paper, the politics of Turkish tourism will be compared with E.U. by evaluating its regional and tourism politics while the membership of Turkey is stil under discussion in E.U.
2017
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de tarıma yönelik destekler; tarım sektöründe üretim ve verimliliğin artırılmasında, tarımsal politikalara etkinlik kazandırılmasında, kırsal alt yapının güçlendirilmesinde, tarımda rekabet gücünün yükseltilmesinde ve çiftçilerin yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla tarım sektörünün desteklenmesi Türkiye’de tarımsal politikalar hazırlanırken üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konu olmaktadır. Bu yaklaşımdan hareketle bu çalışma, Türkiye ve bazı AB ülkelerinde tarımsal destekleme yöntemlerinin karşılaştırılması suretiyle; Türkiye’deki mevcut durumun AB çerçevesinde incelenmesini amaçlamaktadır. Araştırma kapsamında, Türkiye ve AB ülkelerindeki tarım sektörü genel olarak karşılaştırılmış ve tarımsal destek politikaları ve buna yönelik yapısal özellikler incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda, bu inceleme ve karşılaştırmalardan yola çıkılarak Türkiye’deki tarımsal destek politikalarının etkinliğine ilişkin değerlendirme ve önerilerde bulunulmuştur.
3.Uluslararası Sürdürülebilir Ekolojik Tarım Kongresi, 2024
The European Union Green Deal is a comprehensive plan for a sustainabil-ity-oriented transformation announced by the European Union (EU) in 2019. The Green Deal, the European Union's climate action plan, was created to en-sure a fair life and prosperity for all living beings by combating the climate-based catastrophe facing the world. This agreement aims to tackle major envi-ronmental problems such as climate change, environmental pollution, loss of biodiversity, sustainable use of resources and zero greenhouse gas emissions. The EU Green Deal envisages various transformations in each sector in order to achieve the set objectives and the agriculture sector is included in these trans-formation elements with different components. In this context, promoting sus-tainable agricultural employment and reducing the environmental impacts of agricultural practices are among the important objectives. To achieve these goals, various policy measures and legal regulations need to be developed and various steps need to be taken to promote sustainable agricultural employment. To comply with the Compact, it is necessary to implement training and qualifi-cation development activities for agribusinesses and agricultural workers, ex-pand the use of technology and innovation, establish, and implement various support programs to promote sustainable agricultural practices, improve work-ing conditions and decent work models, raise environmental awareness, and implement standards. These measures involve far-reaching policy and practice changes to increase sustainability and employment in the agricultural sector. Turkey, which has prominent trade relations with the EU and is an important market in terms of trade development, needs to adapt to the conditions set in the agreement process to increase its competitiveness and maintain its trade sustainability. Within the scope of the EU's Green Deal, the measures to be tak-en to protect the sustainability of agriculture and increase employment in the sector, and the changes and transformations that need to be realized in Turkey are discussed in this study.
Avrupa Birliği'nin Uluslararası İlişkileri ve Türkiye - Orion Kitabevi - Ankara- Editör: İlhan Sağsen, Mehmet Dalar - ss: 33-59, 2018
Giriş Türkiye'nin Avrupa Birliği ile olan ilişkisi (AET / AT ve şimdi AB) 1959'da diğer pek çok AB üyesi veya adayı ülkeye kıyasla çok erken bir tarihte başladı. Bu kadar erken başlamış olmasına rağmen bu ilişkinin sonucu halen pek de öngörülebiliri değil. Bu uzun ilişki, belki de bu kadar uzamasının nedeni, pek çok yanlış algı, yanlış anlama, önyargı, hayal kırıklığı ve mantıksızlığın neden olduğu karşılıklı bir güvensizlik atmosferinde süregelmiştir. Karşılıklı menfaatler nedeni ile de bir türlü sonuç alınamamasına rağmen halen devam etmektedir. Türkiye'nin Soğuk Savaş döneminde ve sonrasında Batı ile yakın işbirliği, sadece güvenlik ve ekonomik politika hedeflerine hizmet etmek için değil aynı zamanda 200 yıl önce başlatılan Batılılaşma sürecinin vazgeçilmez bir parçasıydı. Bu sürecin, Türkiye'nin Batı Medeniyetiyle olan bağlarını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve teknolojik performansını iyileştirmesi ve demokratik eksikliklerini de sona erdirmesi bekleniyordu. Bugün bile, bu sürecin sonuna kadar getirilmesi, Türk iç ve dış politikasının temel ve geri alınamaz hedefi olmaya devam etmektedir. Güvenlik açısından soğuk savaş döneminde Türkiye, Avrupa'nın parçası olarak, Sovyet yayılmacılığına karşı çok önemli bir rol oynamıştır. Ayrıca, Türkiye 1945'ten beri OECD, Avrupa Konseyi ve NATO gibi Avrupa'nın kurumlarında resmen temsil edilmektedir; ancak Brüksel ve Ankara arasındaki ilişkilerde Türkiye'nin "Avrupalılığı" hala bir tartışma konusu yapılabilmektedir. Bu çalışmanın amacı Türkiye ve AB arasındaki bu uzun ilişkiyi bazı kırılma noktalarına dayandırarak anlatmaya çalışmaktır. AB-Türkiye ilişkisi bu çalışmada çok daha uzun dönemli Türkiye'nin batılılaşma sürecinin önemli bir parçası olarak kabul edilecektir ve değerlendirmeler bu anlayış çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Bu çerçeveden bakıldığında ilk başvuru ve Ankara Anlaşmasının imzalanması ve anlaşmaya Katma Protokolün eklenmesi ilişkilerin ilk ve en uzun dönemini oluşturmaktadır. Türkiye ve dünya siyasetinde önemli dönüşümlerin yaşandığı 80'li yıllarda Türkiye'nin yaptığı doğrudan üyelik başvurusu çalışmanın ikinci bölümünü oluşturacak; bu başvurunun reddi üzerine hızla tamamlanan Gümrük Birliği ise çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturacaktır. Türkiye'nin AB üyeliğine resmen aday ülke ilan edilmemesi ve bunu takiben donan AB-Türkiye ilişkileri, bu kararın alındığı Lüksemburg Zirvesi başlığı altında çalışmanın dördüncü bölümünü oluşturacaktır. İlişkilerin yumuşadığı ve Türkiye-AB ilişkilerinde daha sıcak yeni bir dönemin açılmasına yol açan Helsinki Zirvesi ve Türkiye'ye aday ülke statüsünün verilmesi beşinci bölümde tartışılacaktır. Çalışmanın altıncı bölümünde ise Türkiye ile AB arasında üyelik müzakerelerinin hangi şartlarda başladığı değerlendirilecektir. Son bölümde ise müzakerelerin başlaması ile farklı bir boyut kazanması beklenen AB-Türkiye ilişkileri yazının hazırlandığı tarihe kadar gerçekleşen önemli olaylar ışığında anlatılmaya çalışılacaktır.
Bu çalışma, Türkiye hükümetinin Suriye mülteci krizini yönetiş biçimlerini inceleyecek ve Avrupa Birliğinin sürece dâhil olabilmesi için politika önerileri geliştirecektir. Türkiye’nin yönetim şekli, yasal durum ve kampların fiziksel koşullar olarak iki farklı açıdan incelenecektir. Birinci bölümde, yasal durum kapsamında, Suriyeli mültecilere sağlanan koruma ve Türkiye’nin 1951 tarihli Mültecilerin Durumuna Dair Sözleşmeye koyduğu coğrafi çekince ile İskân Kanunu’nun bu korumaya olumsuz etkileri tartışılacaktır. İkinci bölümde, Türkiye’deki kampların fiziksel koşulları ve yaratığı güvenlik sorunlarına değinilecektir. Son olarak üçüncü bölümde ise Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye ne şekilde destek verebileceğine odaklanılacaktır. Mültecileri çevreleyen ciddi yasal ve politik sorunların aşılması için ise Türkiye’nin kendisini yeniden Batı çerçevesinde tanımlaması gerektiği üzerine değerlendirme yapılacaktır. Aynı zamanda yapılandırmacı(constructivist) teoriden yola çıkarak mültecilerin Avrupa’ya yerleşimi için Avrupa Birliği içinde yapılabilecek düzenlemeler ve finansal yardımlar tartışılacaktır.
Sanayileşmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülke 1950'lerden sonra dünya ticaretinde görülen değişikliklere uyum sağlamak ve bu değişikliklerin avantajından faydalanabilmek için iktisadi bütünleşme sürecine girmişler ve çeşitli organizasyonların içerisinde yer almışlardır. Bu organizasyonların içinde en dikkat çekeni ise Avrupa Birliği (AB) ve özelde de Gümrük Birliği (GB) olmuştur. Tarihte en çok görülen bütünleşme şekli olan GB, üyeler arasında her türlü tarife ve kotaların kaldırılmasını ve üçüncü ülkelere karşı ortak bir tarife oranı uygulanarak ortak dış ticaret politikalarının benimsenmesini ifade etmektedir. Mevcut AB-Türkiye ikili tercihli ticaret çerçevesi ("BPTF") artık 20 yaşında ve AB'nin diğer önemli ekonomik ortaklarla sonuca bağladığı veya müzakerelerde bulunduğu daha iddialı serbest ticaret anlaşmaları (FTA'lar) nedeniyle eski hale gelmiştir. Bu çalışma BPTF'nin ne kadar iyi çalıştığını ve mevcut gümrük birliğini (CU) geliştiren gelişmiş bir ticari çerçeve (ECB) ve CU'yu değiştiren derin ve kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması (DCFTA) dahil potansiyel iyileştirmeler için seçenekleri yatırımla özelinde analiz etmektedir.
ÖZET Kıbrıs, Türkiye için jeopolitik önemi olan, tarihi çok eski olan bir adadır. Kıbrıs'a taraf olan devletlerden biri olan Yunanistan'ın Kıbrıs'ı topraklarına katmak istemesi olan ENOSİS ile Kıbrıs sorunu başlamış ve bu mesele Türkiye ile Yunanistan arasında ciddiyetini koruyarak bu güne kadar gelmiştir. GKRY'nin AB'ye tam üyelik başvurusuyla birlikte sorun daha karmaşık bir hale gelmiştir. Sorunun çözülebilmesi için AB'nin olaya müdahale etmemesi ve GKRY'nin adada bağımsız ve eşit iki toplumun varlığını kabul etmesi gerekmektedir. KKTC eskiden olduğu gibi bugünde aynı kararlılıkta mücadelesine devam etmektedir. ABSTRACT Cyprus is an island that its history is very old and has a geopolitical importance for Turkey. The problem of Kıbrıs was started with ENOSİS which was intention of Greece to add Cyprus into her land. By keeping importance, the problem between Turkey and Greece has been brought up until now. The problem has became more complicated with the full membership application of SCGA to European Union. To solve the problem, it is required that European Union should not interfere to the case and SCGA should accept the existence of two independent and equal society. TRNC has been continuing its struggle with the same determination as it was in the past.
ÖZET Türkiye iktisadi kalkınmaya her zaman önem vermiş ve Avrupa Birliği'ne girme yolunda büyük bir çaba ve gayret içinde olmuştur. Ekonomik, siyasal, askeri, sosyal ve kültürel anlamda gelişmesini sağlamak amacıyla insanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğu'na 31 Temmuz 1959'da ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye, ayrıca 14 Nisan 1987'de Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) tam üyelik için başvurmuştur. Süreç içinde Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin "Son Dönemine " geçilmiştir. Türkiye-AB ilişkilerinin dönüm noktası, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'dir. Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir. Türkiye için hazırlanan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. Türkiye'nin küresel kriz karşısında gösterdiği başarılı tutum gerek dünya ve gerekse Avrupa Birliği tarafından dikkatle izlenmektedir. Bu konuda doğrudan yabancı yatırımların artırılması yönünde çalışmalar yapan Türkiye, Avrupa Birliği'yle arasındaki ticari ilişkilerin daha ileri bir seviyeye götürme yönünde bir takım bürokratik işlerin hafifletilmesi yoluna gitmiştir. 2002 yılı Aralık ayında Kopenhagen'de toplanan Avrupa Birliği Konseyi Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini başlatma talebini Aralık 2004 tarihinde toplanacak Avrupa Birliği Konseyi toplantısında ele almayı kararlaştırmıştır. Bu karar Türkiye'nin tam üyelik sürecinin gecikmesine neden olacaktır. Ancak Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tam üyelik müzakerelerinin başlaması Türkiye ve Avrupa Birliği ekonomik ilişkilerinin gelişimiyle yakından bağlantılıdır.
MCES-2020 Debating Europe: Past, Present and Future, 2020
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) arasındaki ilişkiler anlaşmalara olduğu kadar bazı önemli anlaşmazlıklara da dayanan bir yapıdadır. Öyledir ki ABD – AB ilişkilerindeki gidişat yalnızca iki tarafı değil; dünyanın geri kalanını olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. Her iki tarafın da zaman zaman stratejik ortağı, zaman zaman sorunlu müttefiki olan Türkiye; ilişkilerdeki gidişattan en fazla etkilenen ülkelerden birisidir. Türkiye, Batı odaklı dış politikasının en önemli iki partneri olan ABD ve AB ile ekonomik, siyasi ve askeri iş birlikleri geliştirilmiş; ikili ilişkilerdeki “müttefiklik” perspektifi gittikçe derinleşmiştir. Süreç içerisinde ABD ile NATO üyeliği perspektifi, AB ile Birlik üyeliği perspektifi yaratılmıştır. Bu perspektifler ABD – AB ilişkilerinin gidişatına göre gelişmekte ve/veya değişmektedir. Bu çalışma, Türkiye’nin transatlantik ilişkilerde ve çatlaklarda izlediği politikaları ve seçtiği konumu inceleyerek; Türkiye’nin Batı odaklı dış politikasına tanımsal bir yorum getirmeye çalışmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.