Head of Department, Department of Political Science and International Relations (English), Faculty of Humanities and Social Sciences, Üsküdar University
2. AASSAM Uluslararası İslam Ekonomisi ve Ortak Ekonomik Sistemler Kongresi, 2018
ÖZET: ABD'nin Ortadoğu'daki temel politikası, birinci öncelikle İsrail'in güvenliğini korumaya yö... more ÖZET: ABD'nin Ortadoğu'daki temel politikası, birinci öncelikle İsrail'in güvenliğini korumaya yöneliktir. Bu çerçevede günümüzde ve gelecekte İsrail devletinin güvenliğine potansiyel olarak tehdit teşkil edebilecek hiçbir gücün oluşmasına ve gelişmesine fırsat verilmemesi, ABD dış politikasının temel önceliği olarak görülmektedir. Diğer yandan bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının kontrolü ve dünya pazarlarına taşınması ABD ve batı ülkeleri açısından hayati önem taşımaktadır. Bölgede İran veya başka bir devletin aşırı güç kazanması ve yükselmesi potansiyel olarak ABD'nin bölgedeki menfaatleri açısından tehdit olarak görülmektedir. İran'ın nükleer kapasitesini geliştirmeye çalışması ve Şii mezhepçiliğini kullanarak tüm bölgede etkisini yaymaya çalışması, ABD için öncelikli tehdit olarak algılanmakta, ekonomik ambargo ve siyasi baskılarla İran'ın gücünün zayıflatılması ve diğer İslam ülkeleriyle ekonomik ilişkilerinin bozulması amaçlanmaktadır. Bu maksatla, bölgede Sünni-Şii mezhep savaşı başlatılabilmesi için uygun koşulların oluşturulması hedeflenmektedir. ABD'nin Büyük Ortadoğu projesi kapsamında başlattığı bölge politikası, Türkiye dahil bölge ülkelerinin ekonomik bütünleşmesini olumsuz etkilemektedir. Bölgede gelecekte muhtemel çatışmaların ve ekonomik krizlerin önlenmesi maksadıyla, İslam ülkelerinin mezhepçi politikaları bir tarafa bırakarak ekonomik çıkarlarını optimum seviyede karşılayacak bölgesel ekonomik bütünleşmenin sağlanması yönünde çabalarını artırması gerekmektedir.
sl含m Birligi i9in Savunma 3. ASSAM Sanayi İşbirliği Usul ve Esaslarının Tespiti Kongresi, 2019
ÖZET: İkinci Dünya Harbi sonrasında siyasi bağımsızlıklarını kazanan İslam ülkeleri daha öncesind... more ÖZET: İkinci Dünya Harbi sonrasında siyasi bağımsızlıklarını kazanan İslam ülkeleri daha öncesinde sömürgeci ülkelerin hegemonyaları altında kalmış, kaynakları sömürülmüş halen de sömürülmeye devam edilmektedir. İslam ülkelerinin Batılı emperyalist güçler tarafından sömürgeleştirilmesinin temel nedenlerinden birisi, bu ülkelerin kendi milli sanayilerini ve buna bağlı olarak ta savunma sanayilerini geliştirmemeleridir. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni Dünya düzeni çerçevesinde, batılı gelişmiş emperyalist güçlerin İslam ülkeleri üzerindeki politik ve ekonomik hegemonyaları devam etmektedir. İslam ülkelerinin sahip olduğu petrol ve doğal gaz rezervleri bu ülkelere potansiyel olarak büyük bir mali ve ekonomik kaynak sağlasa da batılı güçlerin sürekli müdahaleleri nedeniyle, bu kaynaklar İslam toplumlarının çıkarları doğrultusunda kullanılamamakta, milli sanayilerin oluşturulabilmesi mümkün olamamaktadır. Suudi Arabistan ve petrol zengini diğer İslam devletleri savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını başta ABD olmak üzere batılı ülkelerden satın alma yoluyla sağlamaktadır. Bu çalışmada, İslam ülkelerinin savunma harcamaları ve silah tedarikinde dışa bağımlılıkları sorgulanacak ve gelecekte ortak İslam ülkeleri arasında savunma ve güvenlik kapasitelerini geliştirilebilmesi için izlenebilecek ortak politikalar ve işbirliği üzerinde durulacaktır.
3. ASSAM İslam Birliği için Savunma Sanayi İşbirliği Usul ve Esaslarının Tespiti Kongresi , 2019
ÖZET: ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olm... more ÖZET: ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olma ya da nüfuzlarını artırma çabaları, İslam ülkelerinde iç karışıklıkların oluşmasına, terörist eylemlerin artmasına ve bölgesel savaşların çıkması için gerekli koşulların oluşmasına hizmet etmektedir. İslam ülkelerinde terör örgütlerinin faaliyetlerini sona erdirmek ve büyük güçlerin emperyalist politikalarına engel olmak için tüm İslam ülkeleri, özellikle Ortadoğu'nun güçlü ve kadim devletleri olan Türkiye, İran ve Mısır'ın, güvenlik ve savunma alanda yeni bir işbirliği vizyonu geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, İslam ülkelerinin mezhepçi politikaları bir tarafa bırakarak karşılıklı ortak çıkarlar çerçevesinde, tamamen kendi milli kaynaklarına dayanan yeni bir güvenlik sistemi oluşturmaları önem arz etmektedir. Yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulabilmesi ve başarılı olması, İslam dünyasında ortak değerlerin öne çıkarılması ve güçlendirilmesi ile mümkün olabilir.
ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olma ya d... more ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olma ya da nüfuzlarını artırma çabaları, İslam ülkelerinde iç karışıklıkların oluşmasına, terörist eylemlerin artmasına ve bölgesel savaşların çıkması için gerekli koşulların oluşmasına hizmet etmektedir. İslam ülkelerinde terör örgütlerinin faaliyetlerini sona erdirmek ve büyük güçlerin emperyalist politikalarına engel olmak için tüm İslam ülkeleri, özellikle Ortadoğu'nun güçlü ve kadim devletleri olan Türkiye, İran ve Mısır'ın, güvenlik ve savunma alanda yeni bir işbirliği vizyonu geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, İslam ülkelerinin mezhepçi politikaları bir tarafa bırakarak karşılıklı ortak çıkarlar çerçevesinde, tamamen kendi milli kaynaklarına dayanan yeni bir güvenlik sistemi oluşturmaları önem arz etmektedir. Yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulabilmesi ve başarılı olması, İslam dünyasında ortak değerlerin öne çıkarılması ve güçlendirilmesi ile mümkün olabilir.
Dokuz Eylul Universitesi Sosyal Bilimler Enxtitusu, 2007
Bu çalışmanın amacı, 1995 yılında Barselona Bildirgesi ile başlatılan Avrupa Akdeniz Ortaklığı (A... more Bu çalışmanın amacı, 1995 yılında Barselona Bildirgesi ile başlatılan Avrupa Akdeniz Ortaklığı (AAO)’nın politik ve güvenlik boyutunda yaşanan problemleri, Avrupa Birliği’nin (AB) Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP), kapsamında ele almak, AB üyesi devletler ile Akdeniz güneyindeki ortaklar arasındaki güvenlik algılamalarındaki farklılıkları ve çelişkileri ortaya koymaktır. AAO, Akdeniz çevresinde ortak bir barış, istikrar ve refah alanı yaratmak, toplumlar arasında sosyal, kültürel ve insani dayanışmayı geliştirmeyi amaçlamaktadır. Avrupa güvenlik yaklaşımı uluslar üstüdür ve temel normlardan biri kanun hakimiyetidir. Barışın güvencesi ise üye devletlerin demokratik özelliğidir. Akdeniz güneyindeki ülkelerde demokratikleşmeyi engelleyen faktörler ise; rejimin ve devletin güvenliği arasındaki ilişki ile demokratikleşmenin istikrar için risk oluşturduğu düşüncesidir. Bu farklı algılamalar, Akdeniz’in bütünleştirilmesi ve istikrarı açısından AAO’nın zayıf ve etkisiz kalma riskini doğurmaktadır. AB’nin Akdeniz politikasının geliştirilmesi, AB üyesi devletler ile AAO’nun Akdeniz’in güneyindeki ortakları arasında daha yakın işbirliği ve ortak çalışma ortamları yaratılmasına bağlı olacaktır.
Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan bir siyasi birlik oluşturulabilmesi için, Batı Balkanların... more Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan bir siyasi birlik oluşturulabilmesi için, Batı Balkanların süratle Avrupa Birliği (AB) standartlarına ulaştırılması ve tam üyeliğe alınmaları gerekmektedir. 1999 yılında başlatılan “İstikrar ve Ortaklık Süreci”, AB’nin Batı Balkanlar’a ilişkin politikasının temel çerçevesini oluşturmaktadır. Bu sürecin temel unsurlarından biri olan İstikrar ve Ortaklık Anlaşmaları , bölgesel işbirliği, demokratikleşme, sivil toplumun gelişimi ve devlet kurumlarının oluşturulması konularına odaklanmıştır. Balkanlar’ın AB ile bütünleşmesi, farklılıklara hoşgörü ile yaklaşılmasını ve çok kültürlü bir çevrede bir arada yaşamayı gerektirmektedir. Yugoslavya’daki iç çatışmalar sonrası, Türkiye Balkanlar’da barışın tekrar tesis edilebilmesi için önemli görevler üstlenmiştir. Balkanlarda yaşayan Müslüman toplulukların huzur ve güvenlik içinde yaşamasını isteyen Türkiye’nin bu politikası, bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik istikrarı için önemli bir güvence ve fırsatlar bahşetmektedir. Türkiye’nin tam üyeliği, Batı Balkanların demokrasi, insan hakları, barış, istikrar, ekonomik gelişme ve AB ile bütünleşme sürecine büyük katkı sağlayacaktır. Batı Balkanlar’da sağlanacak medeniyetler uzlaşması, belki tüm Dünya’ya örnek olabilecek hoşgörü, uzlaşma ve birlikte yaşama kültürünün gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu durum, AB’nin küresel çapta siyasi etkisinin artması sonucunu da doğurabilecektir. Bu bağlamda bu çalışmada, Batı Balkanların geleceğinde AB ve Türkiye’nin rolü irdelenmektedir.
The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology an... more The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology and information revolutions and interconnectedness between cultures make it impossible for tyrants to rule for lifetime while subjugating the people to servitude with no chance for their freedom. Despite the unique characteristics of each country, the common theme of the protests in the Arab world has been largely shaped by the continuing economic inequality and rising social injustices. The Arab youth charge the authoritarian governments as the main source of their socioeconomic problems, lack of freedoms, and injustices and, desire change in the current political systems. Syria has a central position connecting the Arab states to Turkey. As a pioneering state, Turkey needs a democratic Syria to contribute to the transformation of the Arab world. It could be said that the fall of Assad regime and the establishment of a democratic government in Syria can contribute to Turkey's initiatives for the transformation and regional integration in the Middle East. Öz: Arap baharı, dönüşüm içinde olan dünyanın bütünleyici bir parçası olarak görülebilir. Tek-noloji ve bilgi devrimleri ve kültürler arası bağlılık, halka özgürlükleri için şans tanımayan yöneticilerin ömür boyu iktidarda kalmalarını imkânsız kılmaktadır. Her ülkenin durumu kendine has özellikler taşımasına rağmen, Arap dünyasındaki protestoların ortak teması, büyük oranda süregelen ekonomik eşitsizlik ve artan sosyal adaletsizliklerle ilgilidir. Arap gençliği, süregelen ekonomik eşitsizliğin, sosyoekonomik problemlerin, özgürlüklerin ye-tersizliğinin ve adaletsizliklerin temel nedeni olarak baskıcı yönetimleri sorumlu tutmakta ve mevcut iktidarların değiştirilmesini istemektedir. Suriye, Arap devletlerini Türkiye'ye bağlayan merkezi bir konuma sahiptir. Öncü bir ülke olarak Türkiye'nin, Arap dünyasın-daki dönüşüme katkıda bulunabilmesi için demokratik bir Suriye'ye ihtiyacı vardır. Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de demokratik bir yönetimin tesisinin, Orta Doğu'da dö-nüşüm ve bölgesel bütünleşme için Türkiye'nin girişimlerine katkı sağlayabileceği ifade edilebilir.
The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology an... more The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology and information revolutions and interconnectedness between cultures make it impossible for tyrants to rule for lifetime while subjugating the people to servitude with no chance for their freedom. Despite the unique characteristics of each country, the common theme of the protests in the Arab world has been largely shaped by the continuing economic inequality and rising social injustices. The Arab youth charge the authoritarian governments as the main source of their socioeconomic problems, lack of freedoms, and injustices and, desire change in the current political systems. Syria has a central position connecting the Arab states to Turkey. As a pioneering state, Turkey needs a democratic Syria to contribute to the transformation of the Arab world. It could be said that the fall of Assad regime and the establishment of a democratic government in Syria can contribute to Turkey's initiatives for the transformation and regional integration in the Middle East.
This book aims to give a general understanding about the various types of dynamics to explain the... more This book aims to give a general understanding about the various types of dynamics to explain the political changes throughout the history. Particularly, it focuses on the historical background of the emergence of current global liberal economic system or the world system and the internal dynamics of the domestic political systems. In this context, the the effect of political leadership, partisanship, election systems, interest groups, public opinion and the ethnic groups are reviewed in a manner to understand their role on the political changes. The relationships between domestic and international dynamics are also handled by analyzing the Cold War and Post-Cold War political systems.
This part will try to clarify the links between legal and administrative rules and business, to d... more This part will try to clarify the links between legal and administrative rules and business, to develop a new perspective that would be helpful to managers and lawyers. The relationship between the legal discipline and business problems can be better understood by an examination of the appropriate analogies between the business law and the everyday business problems encountered in production, finance and human resource management. People spend very little time thinking about how to make a decision. This is a classic and common symptom of the failure. Knowing what should be done, but not actually doing it. There are three generic mistakes which characterise many of the failed decisions. These are making premature commitments, spending money on the wrong things and using failure-prone decision making processes. If the decision-making processes are effective, they will prevent premature commitment. In this respect, legal and administrative rules would have a crucial role to orient the business organisations to follow an effective and correct decision making process.
7th International Ataturk Conference, North Macedonia Academy of Sciences , 2011
After the declaration of the second Constitution on 23 July1908, Mustafa Kemal concentrated all h... more After the declaration of the second Constitution on 23 July1908, Mustafa Kemal concentrated all his efforts on military duties. He also aimed to issue the military books to improve the professional knowledge and experience of the officers. For this purpose, he wrote six books on military issues. The purpose of this paper is to make an assessment about how these efforts became effective for the formation and improvement of his military leadership and statesman. In this regard, I will specifically mention the points of his book "Tactical Exercise Excursion-Ta'biyeTatbikatSeyahati". He wrote this book in 1911 while he was on the position of Operational Department Chief of the 5 th Corps in Selanik. The aim of the book was to emphasize the importance of the military exercises, to train the officers on the field. He also mentioned the necessary qualifications of the commander. The importance of these books lies on the fact that he wrote four books during his military duty in Macedonian part of the Ottoman Empire. From this fact, it can be possible to say that his military and political leadership had shaped in Macedonia.
International Symposium on Sustainable Development, 2010
As a small economy, Macedonia takes active steps to attract foreign direct investment (FDI). The ... more As a small economy, Macedonia takes active steps to attract foreign direct investment (FDI). The country adopted new laws not only to ensure conveniences for foreign investors but also provided many incentives to attract investment. The legal system in Macedonia realized substantial reforms. However, they lack the adequate resources, and subject to political pressures and corruption. Enforcement of the law and contracts is inconsistent and not impartial. This paper examines the legal changes in Macedonia and its effects on FDI and forecast on strategic management changes on the administrative decisions for investment. New legal and administrative regulations on investment incentives will provide a new momentum for the economic development of this EU candidate state.
International Conference on Challenges of Economic European Integration for Western Balkan, 2010
Throughout the Cold War, NATO was the main security organization of the North Atlantic region. As... more Throughout the Cold War, NATO was the main security organization of the North Atlantic region. As the leading state of NATO, the United States had a powerful existence in the Western Europe to counter the challenges coming from the communist bloc. The end of Cold War completely changed the threat assessments for the security of the Europe and the North America. Western Balkans had experienced dramatic events in the Post-Cold War period. Ethnic and religious conflicts and clashes concluded with the disintegration of the former Yugoslavia. The attention of the US and other European main powers shifted to this region. Without peace and stability of this region, the overall security of the Euro-Atlantic region couldn't be maintained. The completion of the European integration process is also closely related to the peace and stability in the Western Balkans. The success of maintaining security in the region will depend on the prevention of the human rights violation and discrimination for the minority groups, also to developing interdependency among the Balkan nations through enhancing cooperation.
Özet: Avrupa Birliği'nin (AB) temel hedeflerinden birisi, Batı Balkan ülkelerini en kısa sürede A... more Özet: Avrupa Birliği'nin (AB) temel hedeflerinden birisi, Batı Balkan ülkelerini en kısa sürede AB içine alarak Avrupa'nın ekonomik ve siyasi bütünleşmesini tamamlamaktır. AB, 1990'lı yılların başından itibaren "İstikrar ve Ortaklık Süreci" ve 2008 yılından itibaren de "Bölgesel İşbirliği Konseyi" kapsamında, Batı Balkanlarda istikrarlı yapılar oluşturmak istemektedir. Hırvatistan hariç, diğer Batı Balkan ülkelerine nazaran daha avantajlı bir pozisyona sahip olan Makedonya'nın, AB ile uyum sürecini tamamlayarak tam üye olabilmesi için 5-6 yıllık bir sürece ihtiyaç duyabileceği değerlendirilmektedir. Türkiye ve Makedonya arasındaki tarihsel ve kültürel bağlar, Türk iş adamlarının Makedonya'ya daha fazla ilgi göstermesini ve yatırımlarını artırmasını sağlayacak olumlu bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Makedonya'da yaşayan Türkler ve diğer Müslüman topluluklar, Makedonya Cumhuriyeti'nin ekonomik gelişmesinde ve AB normlarına uyum sağlamasında bir fırsat olarak görülmelidir. AB, birlikte yaşama kültürüdür. Birbirine saygı içerisinde ortak bir kaderi paylaşma anlayışıdır. Azınlık haklarına saygı, AB'nin temel normlarından birisidir. Bu bağlamda; Makedonya, Avrupa'da model olabilecek özelliklere sahiptir. Makedonya'daki çeşitli etnik gruplar arasında diyalog ve işbirliğinin geliştirilmesi yönünde somut projeler geliştirilmesi, Makedonya'nın AB ile bütünleşmesine ve uyum politikalarının geliştirilmesine çok önemli katkılar sağlayabilecektir. Makedonya'nın AB ile uyum süreci çerçevesinde, Türkiye Hükümeti, Türk üniversiteleri ve sivil toplum kuruluşları Makedonya'da geliştirilecek yeni projelere destek vermeye hazırdır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile diğer bakan ve milletvekilleri her fırsatta bu desteği ifade etmektedirler ve daha da artırılması için gayret göstermektedirler.
2. AASSAM Uluslararası İslam Ekonomisi ve Ortak Ekonomik Sistemler Kongresi, 2018
ÖZET: ABD'nin Ortadoğu'daki temel politikası, birinci öncelikle İsrail'in güvenliğini korumaya yö... more ÖZET: ABD'nin Ortadoğu'daki temel politikası, birinci öncelikle İsrail'in güvenliğini korumaya yöneliktir. Bu çerçevede günümüzde ve gelecekte İsrail devletinin güvenliğine potansiyel olarak tehdit teşkil edebilecek hiçbir gücün oluşmasına ve gelişmesine fırsat verilmemesi, ABD dış politikasının temel önceliği olarak görülmektedir. Diğer yandan bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının kontrolü ve dünya pazarlarına taşınması ABD ve batı ülkeleri açısından hayati önem taşımaktadır. Bölgede İran veya başka bir devletin aşırı güç kazanması ve yükselmesi potansiyel olarak ABD'nin bölgedeki menfaatleri açısından tehdit olarak görülmektedir. İran'ın nükleer kapasitesini geliştirmeye çalışması ve Şii mezhepçiliğini kullanarak tüm bölgede etkisini yaymaya çalışması, ABD için öncelikli tehdit olarak algılanmakta, ekonomik ambargo ve siyasi baskılarla İran'ın gücünün zayıflatılması ve diğer İslam ülkeleriyle ekonomik ilişkilerinin bozulması amaçlanmaktadır. Bu maksatla, bölgede Sünni-Şii mezhep savaşı başlatılabilmesi için uygun koşulların oluşturulması hedeflenmektedir. ABD'nin Büyük Ortadoğu projesi kapsamında başlattığı bölge politikası, Türkiye dahil bölge ülkelerinin ekonomik bütünleşmesini olumsuz etkilemektedir. Bölgede gelecekte muhtemel çatışmaların ve ekonomik krizlerin önlenmesi maksadıyla, İslam ülkelerinin mezhepçi politikaları bir tarafa bırakarak ekonomik çıkarlarını optimum seviyede karşılayacak bölgesel ekonomik bütünleşmenin sağlanması yönünde çabalarını artırması gerekmektedir.
sl含m Birligi i9in Savunma 3. ASSAM Sanayi İşbirliği Usul ve Esaslarının Tespiti Kongresi, 2019
ÖZET: İkinci Dünya Harbi sonrasında siyasi bağımsızlıklarını kazanan İslam ülkeleri daha öncesind... more ÖZET: İkinci Dünya Harbi sonrasında siyasi bağımsızlıklarını kazanan İslam ülkeleri daha öncesinde sömürgeci ülkelerin hegemonyaları altında kalmış, kaynakları sömürülmüş halen de sömürülmeye devam edilmektedir. İslam ülkelerinin Batılı emperyalist güçler tarafından sömürgeleştirilmesinin temel nedenlerinden birisi, bu ülkelerin kendi milli sanayilerini ve buna bağlı olarak ta savunma sanayilerini geliştirmemeleridir. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni Dünya düzeni çerçevesinde, batılı gelişmiş emperyalist güçlerin İslam ülkeleri üzerindeki politik ve ekonomik hegemonyaları devam etmektedir. İslam ülkelerinin sahip olduğu petrol ve doğal gaz rezervleri bu ülkelere potansiyel olarak büyük bir mali ve ekonomik kaynak sağlasa da batılı güçlerin sürekli müdahaleleri nedeniyle, bu kaynaklar İslam toplumlarının çıkarları doğrultusunda kullanılamamakta, milli sanayilerin oluşturulabilmesi mümkün olamamaktadır. Suudi Arabistan ve petrol zengini diğer İslam devletleri savunma ve güvenlik ihtiyaçlarını başta ABD olmak üzere batılı ülkelerden satın alma yoluyla sağlamaktadır. Bu çalışmada, İslam ülkelerinin savunma harcamaları ve silah tedarikinde dışa bağımlılıkları sorgulanacak ve gelecekte ortak İslam ülkeleri arasında savunma ve güvenlik kapasitelerini geliştirilebilmesi için izlenebilecek ortak politikalar ve işbirliği üzerinde durulacaktır.
3. ASSAM İslam Birliği için Savunma Sanayi İşbirliği Usul ve Esaslarının Tespiti Kongresi , 2019
ÖZET: ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olm... more ÖZET: ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olma ya da nüfuzlarını artırma çabaları, İslam ülkelerinde iç karışıklıkların oluşmasına, terörist eylemlerin artmasına ve bölgesel savaşların çıkması için gerekli koşulların oluşmasına hizmet etmektedir. İslam ülkelerinde terör örgütlerinin faaliyetlerini sona erdirmek ve büyük güçlerin emperyalist politikalarına engel olmak için tüm İslam ülkeleri, özellikle Ortadoğu'nun güçlü ve kadim devletleri olan Türkiye, İran ve Mısır'ın, güvenlik ve savunma alanda yeni bir işbirliği vizyonu geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, İslam ülkelerinin mezhepçi politikaları bir tarafa bırakarak karşılıklı ortak çıkarlar çerçevesinde, tamamen kendi milli kaynaklarına dayanan yeni bir güvenlik sistemi oluşturmaları önem arz etmektedir. Yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulabilmesi ve başarılı olması, İslam dünyasında ortak değerlerin öne çıkarılması ve güçlendirilmesi ile mümkün olabilir.
ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olma ya d... more ABD, Rusya ve Çin'in başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere, İslam ülkeleri üzerinde egemen olma ya da nüfuzlarını artırma çabaları, İslam ülkelerinde iç karışıklıkların oluşmasına, terörist eylemlerin artmasına ve bölgesel savaşların çıkması için gerekli koşulların oluşmasına hizmet etmektedir. İslam ülkelerinde terör örgütlerinin faaliyetlerini sona erdirmek ve büyük güçlerin emperyalist politikalarına engel olmak için tüm İslam ülkeleri, özellikle Ortadoğu'nun güçlü ve kadim devletleri olan Türkiye, İran ve Mısır'ın, güvenlik ve savunma alanda yeni bir işbirliği vizyonu geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, İslam ülkelerinin mezhepçi politikaları bir tarafa bırakarak karşılıklı ortak çıkarlar çerçevesinde, tamamen kendi milli kaynaklarına dayanan yeni bir güvenlik sistemi oluşturmaları önem arz etmektedir. Yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulabilmesi ve başarılı olması, İslam dünyasında ortak değerlerin öne çıkarılması ve güçlendirilmesi ile mümkün olabilir.
Dokuz Eylul Universitesi Sosyal Bilimler Enxtitusu, 2007
Bu çalışmanın amacı, 1995 yılında Barselona Bildirgesi ile başlatılan Avrupa Akdeniz Ortaklığı (A... more Bu çalışmanın amacı, 1995 yılında Barselona Bildirgesi ile başlatılan Avrupa Akdeniz Ortaklığı (AAO)’nın politik ve güvenlik boyutunda yaşanan problemleri, Avrupa Birliği’nin (AB) Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP), kapsamında ele almak, AB üyesi devletler ile Akdeniz güneyindeki ortaklar arasındaki güvenlik algılamalarındaki farklılıkları ve çelişkileri ortaya koymaktır. AAO, Akdeniz çevresinde ortak bir barış, istikrar ve refah alanı yaratmak, toplumlar arasında sosyal, kültürel ve insani dayanışmayı geliştirmeyi amaçlamaktadır. Avrupa güvenlik yaklaşımı uluslar üstüdür ve temel normlardan biri kanun hakimiyetidir. Barışın güvencesi ise üye devletlerin demokratik özelliğidir. Akdeniz güneyindeki ülkelerde demokratikleşmeyi engelleyen faktörler ise; rejimin ve devletin güvenliği arasındaki ilişki ile demokratikleşmenin istikrar için risk oluşturduğu düşüncesidir. Bu farklı algılamalar, Akdeniz’in bütünleştirilmesi ve istikrarı açısından AAO’nın zayıf ve etkisiz kalma riskini doğurmaktadır. AB’nin Akdeniz politikasının geliştirilmesi, AB üyesi devletler ile AAO’nun Akdeniz’in güneyindeki ortakları arasında daha yakın işbirliği ve ortak çalışma ortamları yaratılmasına bağlı olacaktır.
Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan bir siyasi birlik oluşturulabilmesi için, Batı Balkanların... more Avrupa coğrafyasının bütününü kapsayan bir siyasi birlik oluşturulabilmesi için, Batı Balkanların süratle Avrupa Birliği (AB) standartlarına ulaştırılması ve tam üyeliğe alınmaları gerekmektedir. 1999 yılında başlatılan “İstikrar ve Ortaklık Süreci”, AB’nin Batı Balkanlar’a ilişkin politikasının temel çerçevesini oluşturmaktadır. Bu sürecin temel unsurlarından biri olan İstikrar ve Ortaklık Anlaşmaları , bölgesel işbirliği, demokratikleşme, sivil toplumun gelişimi ve devlet kurumlarının oluşturulması konularına odaklanmıştır. Balkanlar’ın AB ile bütünleşmesi, farklılıklara hoşgörü ile yaklaşılmasını ve çok kültürlü bir çevrede bir arada yaşamayı gerektirmektedir. Yugoslavya’daki iç çatışmalar sonrası, Türkiye Balkanlar’da barışın tekrar tesis edilebilmesi için önemli görevler üstlenmiştir. Balkanlarda yaşayan Müslüman toplulukların huzur ve güvenlik içinde yaşamasını isteyen Türkiye’nin bu politikası, bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik istikrarı için önemli bir güvence ve fırsatlar bahşetmektedir. Türkiye’nin tam üyeliği, Batı Balkanların demokrasi, insan hakları, barış, istikrar, ekonomik gelişme ve AB ile bütünleşme sürecine büyük katkı sağlayacaktır. Batı Balkanlar’da sağlanacak medeniyetler uzlaşması, belki tüm Dünya’ya örnek olabilecek hoşgörü, uzlaşma ve birlikte yaşama kültürünün gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu durum, AB’nin küresel çapta siyasi etkisinin artması sonucunu da doğurabilecektir. Bu bağlamda bu çalışmada, Batı Balkanların geleceğinde AB ve Türkiye’nin rolü irdelenmektedir.
The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology an... more The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology and information revolutions and interconnectedness between cultures make it impossible for tyrants to rule for lifetime while subjugating the people to servitude with no chance for their freedom. Despite the unique characteristics of each country, the common theme of the protests in the Arab world has been largely shaped by the continuing economic inequality and rising social injustices. The Arab youth charge the authoritarian governments as the main source of their socioeconomic problems, lack of freedoms, and injustices and, desire change in the current political systems. Syria has a central position connecting the Arab states to Turkey. As a pioneering state, Turkey needs a democratic Syria to contribute to the transformation of the Arab world. It could be said that the fall of Assad regime and the establishment of a democratic government in Syria can contribute to Turkey's initiatives for the transformation and regional integration in the Middle East. Öz: Arap baharı, dönüşüm içinde olan dünyanın bütünleyici bir parçası olarak görülebilir. Tek-noloji ve bilgi devrimleri ve kültürler arası bağlılık, halka özgürlükleri için şans tanımayan yöneticilerin ömür boyu iktidarda kalmalarını imkânsız kılmaktadır. Her ülkenin durumu kendine has özellikler taşımasına rağmen, Arap dünyasındaki protestoların ortak teması, büyük oranda süregelen ekonomik eşitsizlik ve artan sosyal adaletsizliklerle ilgilidir. Arap gençliği, süregelen ekonomik eşitsizliğin, sosyoekonomik problemlerin, özgürlüklerin ye-tersizliğinin ve adaletsizliklerin temel nedeni olarak baskıcı yönetimleri sorumlu tutmakta ve mevcut iktidarların değiştirilmesini istemektedir. Suriye, Arap devletlerini Türkiye'ye bağlayan merkezi bir konuma sahiptir. Öncü bir ülke olarak Türkiye'nin, Arap dünyasın-daki dönüşüme katkıda bulunabilmesi için demokratik bir Suriye'ye ihtiyacı vardır. Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de demokratik bir yönetimin tesisinin, Orta Doğu'da dö-nüşüm ve bölgesel bütünleşme için Türkiye'nin girişimlerine katkı sağlayabileceği ifade edilebilir.
The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology an... more The Arab spring could be seen as an integral part of a world in transformation. The technology and information revolutions and interconnectedness between cultures make it impossible for tyrants to rule for lifetime while subjugating the people to servitude with no chance for their freedom. Despite the unique characteristics of each country, the common theme of the protests in the Arab world has been largely shaped by the continuing economic inequality and rising social injustices. The Arab youth charge the authoritarian governments as the main source of their socioeconomic problems, lack of freedoms, and injustices and, desire change in the current political systems. Syria has a central position connecting the Arab states to Turkey. As a pioneering state, Turkey needs a democratic Syria to contribute to the transformation of the Arab world. It could be said that the fall of Assad regime and the establishment of a democratic government in Syria can contribute to Turkey's initiatives for the transformation and regional integration in the Middle East.
This book aims to give a general understanding about the various types of dynamics to explain the... more This book aims to give a general understanding about the various types of dynamics to explain the political changes throughout the history. Particularly, it focuses on the historical background of the emergence of current global liberal economic system or the world system and the internal dynamics of the domestic political systems. In this context, the the effect of political leadership, partisanship, election systems, interest groups, public opinion and the ethnic groups are reviewed in a manner to understand their role on the political changes. The relationships between domestic and international dynamics are also handled by analyzing the Cold War and Post-Cold War political systems.
This part will try to clarify the links between legal and administrative rules and business, to d... more This part will try to clarify the links between legal and administrative rules and business, to develop a new perspective that would be helpful to managers and lawyers. The relationship between the legal discipline and business problems can be better understood by an examination of the appropriate analogies between the business law and the everyday business problems encountered in production, finance and human resource management. People spend very little time thinking about how to make a decision. This is a classic and common symptom of the failure. Knowing what should be done, but not actually doing it. There are three generic mistakes which characterise many of the failed decisions. These are making premature commitments, spending money on the wrong things and using failure-prone decision making processes. If the decision-making processes are effective, they will prevent premature commitment. In this respect, legal and administrative rules would have a crucial role to orient the business organisations to follow an effective and correct decision making process.
7th International Ataturk Conference, North Macedonia Academy of Sciences , 2011
After the declaration of the second Constitution on 23 July1908, Mustafa Kemal concentrated all h... more After the declaration of the second Constitution on 23 July1908, Mustafa Kemal concentrated all his efforts on military duties. He also aimed to issue the military books to improve the professional knowledge and experience of the officers. For this purpose, he wrote six books on military issues. The purpose of this paper is to make an assessment about how these efforts became effective for the formation and improvement of his military leadership and statesman. In this regard, I will specifically mention the points of his book "Tactical Exercise Excursion-Ta'biyeTatbikatSeyahati". He wrote this book in 1911 while he was on the position of Operational Department Chief of the 5 th Corps in Selanik. The aim of the book was to emphasize the importance of the military exercises, to train the officers on the field. He also mentioned the necessary qualifications of the commander. The importance of these books lies on the fact that he wrote four books during his military duty in Macedonian part of the Ottoman Empire. From this fact, it can be possible to say that his military and political leadership had shaped in Macedonia.
International Symposium on Sustainable Development, 2010
As a small economy, Macedonia takes active steps to attract foreign direct investment (FDI). The ... more As a small economy, Macedonia takes active steps to attract foreign direct investment (FDI). The country adopted new laws not only to ensure conveniences for foreign investors but also provided many incentives to attract investment. The legal system in Macedonia realized substantial reforms. However, they lack the adequate resources, and subject to political pressures and corruption. Enforcement of the law and contracts is inconsistent and not impartial. This paper examines the legal changes in Macedonia and its effects on FDI and forecast on strategic management changes on the administrative decisions for investment. New legal and administrative regulations on investment incentives will provide a new momentum for the economic development of this EU candidate state.
International Conference on Challenges of Economic European Integration for Western Balkan, 2010
Throughout the Cold War, NATO was the main security organization of the North Atlantic region. As... more Throughout the Cold War, NATO was the main security organization of the North Atlantic region. As the leading state of NATO, the United States had a powerful existence in the Western Europe to counter the challenges coming from the communist bloc. The end of Cold War completely changed the threat assessments for the security of the Europe and the North America. Western Balkans had experienced dramatic events in the Post-Cold War period. Ethnic and religious conflicts and clashes concluded with the disintegration of the former Yugoslavia. The attention of the US and other European main powers shifted to this region. Without peace and stability of this region, the overall security of the Euro-Atlantic region couldn't be maintained. The completion of the European integration process is also closely related to the peace and stability in the Western Balkans. The success of maintaining security in the region will depend on the prevention of the human rights violation and discrimination for the minority groups, also to developing interdependency among the Balkan nations through enhancing cooperation.
Özet: Avrupa Birliği'nin (AB) temel hedeflerinden birisi, Batı Balkan ülkelerini en kısa sürede A... more Özet: Avrupa Birliği'nin (AB) temel hedeflerinden birisi, Batı Balkan ülkelerini en kısa sürede AB içine alarak Avrupa'nın ekonomik ve siyasi bütünleşmesini tamamlamaktır. AB, 1990'lı yılların başından itibaren "İstikrar ve Ortaklık Süreci" ve 2008 yılından itibaren de "Bölgesel İşbirliği Konseyi" kapsamında, Batı Balkanlarda istikrarlı yapılar oluşturmak istemektedir. Hırvatistan hariç, diğer Batı Balkan ülkelerine nazaran daha avantajlı bir pozisyona sahip olan Makedonya'nın, AB ile uyum sürecini tamamlayarak tam üye olabilmesi için 5-6 yıllık bir sürece ihtiyaç duyabileceği değerlendirilmektedir. Türkiye ve Makedonya arasındaki tarihsel ve kültürel bağlar, Türk iş adamlarının Makedonya'ya daha fazla ilgi göstermesini ve yatırımlarını artırmasını sağlayacak olumlu bir faktör olarak değerlendirilmelidir. Makedonya'da yaşayan Türkler ve diğer Müslüman topluluklar, Makedonya Cumhuriyeti'nin ekonomik gelişmesinde ve AB normlarına uyum sağlamasında bir fırsat olarak görülmelidir. AB, birlikte yaşama kültürüdür. Birbirine saygı içerisinde ortak bir kaderi paylaşma anlayışıdır. Azınlık haklarına saygı, AB'nin temel normlarından birisidir. Bu bağlamda; Makedonya, Avrupa'da model olabilecek özelliklere sahiptir. Makedonya'daki çeşitli etnik gruplar arasında diyalog ve işbirliğinin geliştirilmesi yönünde somut projeler geliştirilmesi, Makedonya'nın AB ile bütünleşmesine ve uyum politikalarının geliştirilmesine çok önemli katkılar sağlayabilecektir. Makedonya'nın AB ile uyum süreci çerçevesinde, Türkiye Hükümeti, Türk üniversiteleri ve sivil toplum kuruluşları Makedonya'da geliştirilecek yeni projelere destek vermeye hazırdır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile diğer bakan ve milletvekilleri her fırsatta bu desteği ifade etmektedirler ve daha da artırılması için gayret göstermektedirler.
Uploads
Papers by Fehmi Ağca
Yugoslavya’daki iç çatışmalar sonrası, Türkiye Balkanlar’da barışın tekrar tesis edilebilmesi için önemli görevler üstlenmiştir. Balkanlarda yaşayan Müslüman toplulukların huzur ve güvenlik içinde yaşamasını isteyen Türkiye’nin bu politikası, bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik istikrarı için önemli bir güvence ve fırsatlar bahşetmektedir. Türkiye’nin tam üyeliği, Batı Balkanların demokrasi, insan hakları, barış, istikrar, ekonomik gelişme ve AB ile bütünleşme sürecine büyük katkı sağlayacaktır. Batı Balkanlar’da sağlanacak medeniyetler uzlaşması, belki tüm Dünya’ya örnek olabilecek hoşgörü, uzlaşma ve birlikte yaşama kültürünün gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu durum, AB’nin küresel çapta siyasi etkisinin artması sonucunu da doğurabilecektir. Bu bağlamda bu çalışmada, Batı Balkanların geleceğinde AB ve Türkiye’nin rolü irdelenmektedir.
Yugoslavya’daki iç çatışmalar sonrası, Türkiye Balkanlar’da barışın tekrar tesis edilebilmesi için önemli görevler üstlenmiştir. Balkanlarda yaşayan Müslüman toplulukların huzur ve güvenlik içinde yaşamasını isteyen Türkiye’nin bu politikası, bölge ülkelerinin siyasi ve ekonomik istikrarı için önemli bir güvence ve fırsatlar bahşetmektedir. Türkiye’nin tam üyeliği, Batı Balkanların demokrasi, insan hakları, barış, istikrar, ekonomik gelişme ve AB ile bütünleşme sürecine büyük katkı sağlayacaktır. Batı Balkanlar’da sağlanacak medeniyetler uzlaşması, belki tüm Dünya’ya örnek olabilecek hoşgörü, uzlaşma ve birlikte yaşama kültürünün gelişmesine katkıda bulunacaktır. Bu durum, AB’nin küresel çapta siyasi etkisinin artması sonucunu da doğurabilecektir. Bu bağlamda bu çalışmada, Batı Balkanların geleceğinde AB ve Türkiye’nin rolü irdelenmektedir.