Papers by Merve Erdem Burger

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Apr 15, 2019
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, enerji, haberleşme, su kaynakları, tarım, sağlık, ulaşım, eği... more Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, enerji, haberleşme, su kaynakları, tarım, sağlık, ulaşım, eğitim ve finansal hizmetler gibi kritik altyapı sektörlerinde faaliyet gösteren kamu kurumları ile özel kurum ve kuruluşlar bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanmaya başlamışlardır. Ancak siber ortamın, önemli kamu hizmetlerinde ve özel kişilerin sağladığı hizmetlerde kullanılması, beraberinde yeni bir güvenlik sorunu; aynı şekilde özel şahısların pek çok faaliyetine sirayet eden bilgisayar kullanımı, beraberinde yeni bir suç tipi doğurmuştur. İşbu noktada siber güvenlik, siber faaliyetlerin aksamasının yaratacağı sonuçlar göz önüne alındığında hem ulusal hem de uluslararası bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, siber güvenliğin sağlanması ve muhafazasında hem ulusal hukuk düzeninin hem de uluslararası hukuk düzeninin rolü yadsınamaz.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, enerji, haberleşme, su kaynakları, tarım, sağlık, ulaşım, eği... more Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, enerji, haberleşme, su kaynakları, tarım, sağlık, ulaşım, eğitim ve finansal hizmetler gibi kritik altyapı sektörlerinde faaliyet gösteren kamu kurumları ile özel kurum ve kuruluşlar bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanmaya başlamışlardır. Ancak siber ortamın, önemli kamu hizmetlerinde ve özel kişilerin sağladığı hizmetlerde kullanılması, beraberinde yeni bir güvenlik sorunu; aynı şekilde özel şahısların pek çok faaliyetine sirayet eden bilgisayar kullanımı, beraberinde yeni bir suç tipi doğurmuştur. İşbu noktada siber güvenlik, siber faaliyetlerin aksamasının yaratacağı sonuçlar göz önüne alındığında hem ulusal hem de uluslararası bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, siber güvenliğin sağlanması ve muhafazasında hem ulusal hukuk düzeninin hem de uluslararası hukuk düzeninin rolü yadsınamaz.

TBB Dergisi , 2019
Özet: Çalışmamız, bir gazete haberinden yola çıkarak oluştur-duğumuz kurgusal olaya ilişkin farkl... more Özet: Çalışmamız, bir gazete haberinden yola çıkarak oluştur-duğumuz kurgusal olaya ilişkin farklı olasılıklar dâhilinde yaptığımız değerlendirmelerden ibarettir. İşbu nedenle, çalışmaya hukuk jim-nastiği niteliği verilmiştir. Çalışmaya konu olan olay, 9 Mayıs 2018 tarihinde The NewYork Times'ta çıkan bir haberde ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Habere göre ülkemizde de faaliyet gösteren Katar menşeli beIN kanalının bütün içeriğinin beoutQ kanalı tarafından on saniye gecikmeyle yayınlandığı fark edilmiştir. BeIN şirketi tarafın-dan yapılan araştırma ve takip sonucunda, beIN yayınının söz konusu kanal tarafından bilgisayar korsancılığı kapsamında çalındığı (hack-lendiği) sonucuna varılmıştır. Ayrıca beoutQ kanalının yayın sinyalini, Suudi Arabistan devletinin en büyük yatırımcısı olduğu Arapsat şirke-tinden aldığı tespit edilmiştir. BeIN şirketi, iki şirkete karşı Suudi Ara-bistan mahkemelerinde dava açamamış; Arabsat şirketinden sinyal hırsızlığını sona erdirmesini talep etmiş, ancak herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır. Söz konusu olay sadece bir habere dayandığı için, çalışmayı kurgusal olay ekseninde şekillendirmek tercih edilmiştir. Kurgusal olayda A devleti menşeili X şirketinin yayınının B devleti menşeili Y şirketi tarafından çalınması ve yayının yine B devletinde bulunan Z şirketi tarafından sağlanan uydu frekansı ile yapıldığı tespit edilmiş-tir. Tespit üzerine X şirketi mevcut hırsızlıkla ilgili B devleti iç hukuk düzeninde hiçbir adım atamamış, Z şirketinden B şirketine frekans sağlamayı durdurmasını talep etse de bu girişim de işe yaramamıştır.

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, enerji, haberleşme, su kaynakları, tarım, sağlık, ulaşım, eği... more Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, enerji, haberleşme, su kaynakları, tarım, sağlık, ulaşım, eğitim ve finansal hizmetler gibi kritik altyapı sektörlerinde faaliyet gösteren kamu kurumları ile özel kurum ve kuruluşlar bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanmaya başlamışlardır. Ancak siber ortamın, önemli kamu hizmetlerinde ve özel kişilerin sağladığı hizmetlerde kullanılması, beraberinde yeni bir güvenlik sorunu; aynı şekilde özel şahısların pek çok faaliyetine sirayet eden bilgisayar kullanımı, beraberinde yeni bir suç tipi doğurmuştur. İşbu noktada siber güvenlik, siber faaliyetlerin aksamasının yaratacağı sonuçlar göz önüne alındığında hem ulusal hem de uluslararası bir mesele olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, siber güvenliğin sağlanması ve muhafazasında hem ulusal hukuk düzeninin hem de uluslararası hukuk düzeninin rolü yadsınamaz. Anahtar Kelimeler: Siber güvenlik, siber uzay, kuvvet kullanma yasağı, meşru müdafaa hakkı, siber suçlar, Türk Ceza Kanunu bilişim suçları. ABSTRACT Along with the development of the technology, public facilities and private facilities which operates at the critical infrastructures like energy,

Özet:
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile kurulan Uluslararası Deniz Hukuku Mah... more Özet:
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile kurulan Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi, deniz hukukunda uzman, yeni bir yargı mercii olarak karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı’nın bugüne kadar verdiği kararların yaklaşık dörtte birinin deniz hukukuna ilişkin olduğunu göz önüne alacak olursak, deniz hukukunda uzman bir mahkemenin kurulması, Divan’ın iş yükü açısından önem arz etmektedir. Ancak iş yükü nedeniyle hâsıl olan uzmanlaşma ihtiyacı karşısında Mahkeme’nin kurulması, olumsuz eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu olumsuz eleştiriler genel olarak, yeni bir yargı merciinin kuruluşunun uluslararası hukukta parçalanmaya, içtihat farklılaşmasına ve diğer uluslararası yargı mercileri arasında yargı yetkisi çatışmasına sebep olma ihtimali hususlarında yoğunlaşmaktadır. Nitekim Mahkeme’nin kuruluşundan bu yana, gemi ve mürettebatın salıverilmesi ve ihtiyati tedbir kararları vermesi de, Mahkeme’nin etkisiz olduğu yorumuna neden olmaktadır. Mahkeme’nin 2012 yılında verdiği Bangladeş- Myanmar Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Kararı ise, önceki faaliyetlerinden farklı olarak, deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin ilk kararıdır. Çalışmanın amacı, Mahkeme’nin işbu kararı ışığında, kararda kullandığı sınırlandırma yöntemini ve sınırlandırmaya ilişkin açıklamalarını ele alarak, Mahkeme’ye ilişkin yapılan tartışmaları değerlendirmektir.
Abstract
International Tribunal for the Law of the Sea, established by 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea, is appeared before us as a new international judicial institution which is specialist on the law of the sea. Considering the fact that, almost one quarter of the cases of International Court Justice is on the law of the sea, establishment of a new judicial institution specialist on the law of the sea has importance on workload of the Court. However, establishment of the Tribunal, in the face of specialisation need caused by workload, has brought along negative criticism on the Tribunal, too. Aforementioned negative criticisms are generally focused on fragmentation of international law, differentiation of jurisprudence and conflict on jurisdiction of different international judicial institutions. Hence, since the establishment of the Tribunal, handling with orders on the prompt release of vessels and crews and provisional measures are caused the Tribunal to be called insufficient. As for Bangladesh- Myanmar Maritime Delimitation Judgment rendered by the Tribunal in 2012, being different from former activities of it, is the first judgment of the Tribunal on the maritime delimitation. The aim of the study is to examine discussions on the Tribunal via considering the aforementioned judgment, delimitation methodology of the judgment and reasoning on the delimitation of the Tribunal in detail.
Conference Presentations by Merve Erdem Burger

ÖZET Uzayın ve uzay faaliyetlerinin hukuki rejimi, gerek uluslararası antlaşmalarla gerek Birleşm... more ÖZET Uzayın ve uzay faaliyetlerinin hukuki rejimi, gerek uluslararası antlaşmalarla gerek Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İlkeleri'yle ortaya konulmuştur. Ancak mevcut hukuki rejim, uzay teknolojisinin gelişmesiyle birlikte, yeni kavram ve kurumlar bakımından tartışmaya açılmıştır. Uzay teknolojisinin uzay hukukuna etkisi bakımından literatürde en çok karşılaşılan konular; uzay trafiği, uzay çöpü, uzayın barışçıl kullanımı ve uzay turizmi olarak karşımıza çıkmaktadır. Söz konusu tartışmalar farklı görüşleri içerse de, uzaya ilişkin mevcut uluslararası antlaşmaların belirtilen meselelere cevap vermek bakımından yetersiz kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla uluslararası toplumun harekete geçerek, mevcut antlaşmalara ek protokoller ya da yeni uluslararası antlaşmalar yapması gerekmektedir. GİRİŞ Uzaya ve uzay faaliyetlerine ilişkin hukuki rejim, uzay faaliyetlerinin başlamasından bir süre sonra düzenlenebilmiştir. Yani hukuk, teknolojinin gerisinde kalmış, hukuki boşluk döneminde dünya ABD ile Sovyetler Birliği'nin uzay rekabetini seyretmiştir. Söz konusu seyir, insanoğlunun Ay'a ayak basmasından sonra sona ermiş, Birleşmiş Milletler bünyesinde uzaya ve uzay faaliyetlerine ilişkin bir uluslararası antlaşma yapılması gündeme gelmiştir.[33] Birleşmiş Milletler bünyesinde önce Ad Hoc olarak kurulan ve Daimi Komite'ye dönüştürülen Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanılması Komitesi (COPOUS), uzayın gerek hukuki açıdan gerekse teknolojik açıdan ele alındığı bir platform olmuştur. Nitekim uzaya ilişkin uluslararası antlaşmalar önce Komite bünyesinde tartışılmış, daha sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilmiştir. Uluslararası antlaşmaların içermediği bazı konular, yine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bünyesinde kabul edilen " İlkeler " ile düzenlenmiştir. [23] Uzaya ve uzay faaliyetlerine ilişkin hukuki rejim gerek antlaşmalar gerek Genel Kurul İlkeleri ile oluşturulmuş olsa da, teknolojinin yıldan yıla gösterdiği ilerleme, uzay faaliyetlerini etkilediği ölçüde

ÖZET Geleneksel örgütlü suçluluğun ekonomik, teknolojik ve siyasi gelişimlerle birlikte nitelik d... more ÖZET Geleneksel örgütlü suçluluğun ekonomik, teknolojik ve siyasi gelişimlerle birlikte nitelik değiştirmesi neticesinde, sınıraşan suçlar kavramı ortaya çıkmıştır. Sınıraşan suçların küresel niteliği, ulusal bazda suçla mücadeleyi zorlaştırmakta ve devletler arası işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Siber suçlar da, işleniş yöntemi ve etkileri bakımından, sınıraşan suçlardan biri olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla, siber suçlarla mücadelede de, uluslararası işbirliğinin önemi açıktır. Bu çalışmanın amacı, siber suçlarla mücadelede, uluslararası işbirliğini sağlayan uluslararası ve ulusal araçları ele almak ve bu araçların etkinliğini değerlendirmektir. Anahtar Sözcükler: Sınıraşan suçlar, siber suç, uluslararası işbirliği, adli yardımlaşma, suçluların iadesi. ABSTRACT As a result of change in traditional organized criminality because of economic, technologic and political developments, transnational crime concept has showed up. Universal characteristics of transnational crimes make difficult to combat with them at national level and force cooperation between states. Cyber crimes are also, with respect to its committing methods and effects, described as transnational crimes. Therefore, the importance of international cooperation for combating cyber crimes is also obvious. This study aims to examine international and national tools on international cooperation for combatting cybercrimes and to evaluate their effectiveness.
Talks by Merve Erdem Burger
Uploads
Papers by Merve Erdem Burger
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile kurulan Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi, deniz hukukunda uzman, yeni bir yargı mercii olarak karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı’nın bugüne kadar verdiği kararların yaklaşık dörtte birinin deniz hukukuna ilişkin olduğunu göz önüne alacak olursak, deniz hukukunda uzman bir mahkemenin kurulması, Divan’ın iş yükü açısından önem arz etmektedir. Ancak iş yükü nedeniyle hâsıl olan uzmanlaşma ihtiyacı karşısında Mahkeme’nin kurulması, olumsuz eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu olumsuz eleştiriler genel olarak, yeni bir yargı merciinin kuruluşunun uluslararası hukukta parçalanmaya, içtihat farklılaşmasına ve diğer uluslararası yargı mercileri arasında yargı yetkisi çatışmasına sebep olma ihtimali hususlarında yoğunlaşmaktadır. Nitekim Mahkeme’nin kuruluşundan bu yana, gemi ve mürettebatın salıverilmesi ve ihtiyati tedbir kararları vermesi de, Mahkeme’nin etkisiz olduğu yorumuna neden olmaktadır. Mahkeme’nin 2012 yılında verdiği Bangladeş- Myanmar Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Kararı ise, önceki faaliyetlerinden farklı olarak, deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin ilk kararıdır. Çalışmanın amacı, Mahkeme’nin işbu kararı ışığında, kararda kullandığı sınırlandırma yöntemini ve sınırlandırmaya ilişkin açıklamalarını ele alarak, Mahkeme’ye ilişkin yapılan tartışmaları değerlendirmektir.
Abstract
International Tribunal for the Law of the Sea, established by 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea, is appeared before us as a new international judicial institution which is specialist on the law of the sea. Considering the fact that, almost one quarter of the cases of International Court Justice is on the law of the sea, establishment of a new judicial institution specialist on the law of the sea has importance on workload of the Court. However, establishment of the Tribunal, in the face of specialisation need caused by workload, has brought along negative criticism on the Tribunal, too. Aforementioned negative criticisms are generally focused on fragmentation of international law, differentiation of jurisprudence and conflict on jurisdiction of different international judicial institutions. Hence, since the establishment of the Tribunal, handling with orders on the prompt release of vessels and crews and provisional measures are caused the Tribunal to be called insufficient. As for Bangladesh- Myanmar Maritime Delimitation Judgment rendered by the Tribunal in 2012, being different from former activities of it, is the first judgment of the Tribunal on the maritime delimitation. The aim of the study is to examine discussions on the Tribunal via considering the aforementioned judgment, delimitation methodology of the judgment and reasoning on the delimitation of the Tribunal in detail.
Conference Presentations by Merve Erdem Burger
Talks by Merve Erdem Burger
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile kurulan Uluslararası Deniz Hukuku Mahkemesi, deniz hukukunda uzman, yeni bir yargı mercii olarak karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı’nın bugüne kadar verdiği kararların yaklaşık dörtte birinin deniz hukukuna ilişkin olduğunu göz önüne alacak olursak, deniz hukukunda uzman bir mahkemenin kurulması, Divan’ın iş yükü açısından önem arz etmektedir. Ancak iş yükü nedeniyle hâsıl olan uzmanlaşma ihtiyacı karşısında Mahkeme’nin kurulması, olumsuz eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu olumsuz eleştiriler genel olarak, yeni bir yargı merciinin kuruluşunun uluslararası hukukta parçalanmaya, içtihat farklılaşmasına ve diğer uluslararası yargı mercileri arasında yargı yetkisi çatışmasına sebep olma ihtimali hususlarında yoğunlaşmaktadır. Nitekim Mahkeme’nin kuruluşundan bu yana, gemi ve mürettebatın salıverilmesi ve ihtiyati tedbir kararları vermesi de, Mahkeme’nin etkisiz olduğu yorumuna neden olmaktadır. Mahkeme’nin 2012 yılında verdiği Bangladeş- Myanmar Deniz Alanlarının Sınırlandırılması Kararı ise, önceki faaliyetlerinden farklı olarak, deniz alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin ilk kararıdır. Çalışmanın amacı, Mahkeme’nin işbu kararı ışığında, kararda kullandığı sınırlandırma yöntemini ve sınırlandırmaya ilişkin açıklamalarını ele alarak, Mahkeme’ye ilişkin yapılan tartışmaları değerlendirmektir.
Abstract
International Tribunal for the Law of the Sea, established by 1982 United Nations Convention on the Law of the Sea, is appeared before us as a new international judicial institution which is specialist on the law of the sea. Considering the fact that, almost one quarter of the cases of International Court Justice is on the law of the sea, establishment of a new judicial institution specialist on the law of the sea has importance on workload of the Court. However, establishment of the Tribunal, in the face of specialisation need caused by workload, has brought along negative criticism on the Tribunal, too. Aforementioned negative criticisms are generally focused on fragmentation of international law, differentiation of jurisprudence and conflict on jurisdiction of different international judicial institutions. Hence, since the establishment of the Tribunal, handling with orders on the prompt release of vessels and crews and provisional measures are caused the Tribunal to be called insufficient. As for Bangladesh- Myanmar Maritime Delimitation Judgment rendered by the Tribunal in 2012, being different from former activities of it, is the first judgment of the Tribunal on the maritime delimitation. The aim of the study is to examine discussions on the Tribunal via considering the aforementioned judgment, delimitation methodology of the judgment and reasoning on the delimitation of the Tribunal in detail.