Reports by M. Serif Derince
Multilingualism is being embraced more and more rhetorically in Germany, yet the language policy ... more Multilingualism is being embraced more and more rhetorically in Germany, yet the language policy approach put into practice in schools shows a hierarchical order within which languages are treated unequally. While some are viewed favourably, some others are either marginalised or largely ignored. Analysing the newly introduced Kurdish heritage language teaching in Berlin, this article seeks to explore how language hierarchies function in schools and how teaching Kurdish is confined by such hierarchies. Drawing on field notes and observations collected as part of a larger project, the article pinpoints the structural limitations and challenges faced by Kurdish heritage language instruction in Berlin and why it might contribute to the reproduction of hierarchical attitudes towards multilingualism rather than challenge them.

Amed genelinde, diğer Kürt kentlerinde olduğu gibi, yapılan araştırmalar ve dil tartışmalarının y... more Amed genelinde, diğer Kürt kentlerinde olduğu gibi, yapılan araştırmalar ve dil tartışmalarının yapıldığı ortamlardaki gözlemler, devlet politikaları nedeniyle Kürtçe’nin yıllar içinde kaybolma eğilimi gösterdiğini ve kuşaklararasında aktarılamadığını göstermektedir. Öte yandan, bazı araştırmalar da özellikle 2000’li yılların başlarından itibaren asimilasyon politikalarına karşı hem siyasal hem de toplumsal alanda güçlü bir söylem ve farkındalık geliştirildiğini, bu sayede de bazı kamusal alanlarda Kürtçe’nin eskisine göre daha görünür olduğunu aktarmaktadır. Söz konusu görünürlük, Kürt halkının ve kurumlarının dilini koruma konusunda önceye göre daha örgütlü çalışma ve kampanyalar yürütmesi, çok farklı yöntemler ve araçlar kullanarak Kürtçe’nin korunması, daha görünür olması için verdiği mücadele ile mümkün olmuştur. Bugün gelinen noktada Kürtçe’nin ilerletilmesi, imkânlarının genişletilmesi ve özellikle eğitimin tüm kademelerinde kullanılabilir hale getirilmesi için birçok alanda çeşitli çalışmalar ve ciddi tartışmalar yürütülmektedir. Bu tartışmalarda Amed Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) söz konusu çalışmalarda daha etkin rol alması, belediye bünyesinde dil ve eğitim çalışmalarını kurumsallaştırması beklentileri de dile getirilmektedir. Belediyenin bu yönde bir girişimi sadece Amed genelinde değil, çevre kentlere ve belediyelerine de bu alanda yol gösterici olacağı ifade edilmektedir.
Buradan hareketle, bu raporda Amed Büyükşehir Belediyesi’nin Kürtçe’nin (Kurmancî ve Kirmanckî/Dimilkî/Zazakî lehçelerinin ikisini de kapsayacak şekilde) geliştirilip güçlendirilmesi çalışmalarına ve tartışmalarına katılımı ve katkısını nasıl yapabileceğine dair bir strateji geliştirilmesi amaçlanmakta ve bu stratejinin hangi çalışmalarla hayata geçirebileceği tartışılmaktadır.
The fifth volume of the Vienna Yearbook for Kurdish Studies reaches out to everyone interested in... more The fifth volume of the Vienna Yearbook for Kurdish Studies reaches out to everyone interested in language, migration, and social cohesion. It is intended for students and advanced scientists, for researchers and practitioners likewise, and addresses a wide range of disciplines, such as linguistics and sociolinguistics, sociology and political science, social and cultural anthropology, migration, memory and genocide studies, and many more. Why is this so? The reason lies in the topic itself: this is a book about Kurdish. There are only very few topics, we believe, that attract so many disciplines and refer to so many realms of human experience simultaneously.
Bu rapor dünya örneklerinde anadilinde eğitim ve eşitlik mücadeleleri üzerine odaklanmaktadır. Ra... more Bu rapor dünya örneklerinde anadilinde eğitim ve eşitlik mücadeleleri üzerine odaklanmaktadır. Raporda Galler ve Hindistan örneklerine detaylı bir şekilde bakılmakta, ayrıca farklı ülke örneklerinin ele alındığı konferanslarda öne çıkan eğilimler, kullanılan söylemler ve farklı pratiklere dair eleştirel bir değerlendirme sunulmaktadır.
Books by M. Serif Derince

Kurdisches Leben in Berlin, 2020
Die kurdischen Gemeinschaften stellen in ihrer ganzen Vielfalt und Unterschiedlichkeit eine der g... more Die kurdischen Gemeinschaften stellen in ihrer ganzen Vielfalt und Unterschiedlichkeit eine der größten gesellschaftspolitischen Gruppen in Berlin dar. In Ermangelung zuverlässiger Daten variieren die Schätzungen; vorsichtige Schätzungen liegen jedoch zwischen 100.000 und 150.000 Personen, was die Größe der Bevölkerung mit anderen großen Gemeinschaften wie der türkischen, arabischen, polnischen und der ehemals sowjetischen Gruppe vergleichbar macht, und sicherlich größer ist als solche Gemeinschaften wie die ehemals jugoslawische, vietnamesische, japanische oder pakistanische Gruppe. Trotz des Volumens der kurdischen Community in Berlin bleibt für sie sowohl in der akademischen Forschung als auch in der öffentlichen Politik nur wenig Raum. Infolgedessen werden die kurdischen Gemeinschaften unsichtbar gemacht und bei der Politikgestaltung und -umsetzung weitgehend ignoriert.
Die Kurdische Community blickt auf eine lange Tradition der Einwanderung nach Berlin und Deutschland im Allgemeinen zurück. Die ersten kurdischen Immigrationen nach Deutschland gehen auf die frühen 1920er Jahre zurück, als einige kurdische Eliten oder Intellektuelle nach dem ersten Weltkrieg nach Deutschland kamen. Mit anderen Worten, es ist mehr oder weniger ein Jahrhundert nach der Ankunft der ersten Gruppen von Kurden in Deutschland vergangen. Seitdem ist die Bevölkerung aufgrund einer Reihe politischer, sozialer und wirtschaftlicher Härten auf dem kurdischen Boden rasch gewachsen. Mit dem Begriff Kurdistan bezeichnen wir eine ausgedehnte Geografie, die sich von der östlichen und südöstlichen Türkei bis zum westlichen Iran und vom Nordirak bis zum nordwestlichen Syrien erstreckt.
Von besonderer Bedeutung ist die jüngste Zuwanderung nach Deutschland aus Syrien seit dem Ausbruch des syrischen Krieges 2011 und aus der Türkei als Folge des staatlichen Vorgehens gegen Kurden nach dem Scheitern der Verhandlungen zwischen dem türkischen Staat und der kurdischen politischen Bewegung im Jahr 2016. Die Folge ist ein Anstieg der kurdischen Bevölkerung in Berlin sowie in anderen deutschen Städten. Da die Mitglieder der kurdischen Gemeinschaften jedoch in offiziellen und administrativen (z.B. Schul-) Volkszählungen nicht als Kurden, sondern nur durch die jeweiligen Herkunftsnationen (Türkei, Iran, Irak, Syrien etc.) vertreten sind, gibt es keine offiziellen Daten, auf die man sich beziehen könnte. Das macht eine exorbitant hohe Komplexität aus, wenn es um kurdisches Leben, soziale Interaktion, Schulbildung, Beschäftigung, politische Partizipation, Sprachgebrauch usw. geht - nicht nur in Berlin, sondern auch in anderen deutschen und europäischen Städten. Umfassende wissenschaftliche Untersuchungen zu dieser Komplexität gibt es jedoch kaum, und dies gilt insbesondere für die kurdischen Community in Berlin. Infolgedessen besteht ein weitreichender Mangel an Wissen über die kurdischen sozialen und sprachlichen Profile sowie über die Probleme, denen die kurdischen Gemeinschaften beim Zugang zu öffentlichen Dienstleistungen, soziokulturellen Aktivitäten, politischer Partizipation und Organisationen gegenüberstehen, und darüber, wie sie auf die deutsche Integrationspolitik reagieren.
Ausgehend von diesem Punkt hat Yekmal (Verein der Eltern aus Kurdistan in Berlin) als zivilgesellschaftliche Organisation, die eng mit der kurdischen Community in Berlin zusammenarbeitet, die hier vorgestellte Forschung durchgeführt, um die soziale und sprachliche Situation der heterogenen kurdischen Community in Berlin zu erschließen.
Die Ziele sind vielfältig: Erstens wollte Yekmal verlässlichere Daten über die kurdischen Einwohner Berlins sammeln, um besser mit und für die Gemeinschaften zu arbeiten; zweitens ist Yekmal der Ansicht, dass eine solche Forschung die öffentlichen Entscheidungsträger besser informieren kann, um eine informierte und effektive Politik in Bezug auf die kurdischen Gemeinschaften im Besonderen und andere Migrant*innengemeinschaften im Allgemeinen zu entwerfen; Drittens hofft Yekmal, dass durch die Ergebnisse sowohl staatliche als auch nichtstaatliche Akteure bei ihren verschiedenen Aktivitäten und Dienstleistungen unterstützt werden können; und schließlich können Yekmal, andere zivilgesellschaftliche Organisationen sowie öffentliche Ämter dank der Ergebnisse dieser Forschung effektivere Beziehungen zu den Gemeinschaften aufbauen.

Çocukların eğitim yolu ile dengeli bir şekilde çokdilli olmalarının nasıl sağlanabileceğine dair ... more Çocukların eğitim yolu ile dengeli bir şekilde çokdilli olmalarının nasıl sağlanabileceğine dair yeterince veri bulunmaktadır. Fakat buna rağmen hala yerli/kabile çocukları ile azınlık veya marjinalleştirilmiş topluluklara üye çocukların çoğuna okullarında ve toplumda güçlü olmalarını sağlayacak uygun anadili temelli çokdilli eğitim sunulmamaktadır. Elinizdeki kitapta, dünyanın çeşitli bölgelerinden uzmanlar bu durumun neden böyle olduğunu sormakta ve neler yapılması gerektiğini göstermektedir. Kitap, bu alandaki genel teorik tartışmaları ve karşılaşılan zorlukları detaylı ve anlaşılır bir şekilde ele almakta, Kanada, ABD, kuzey Avrupa, Peru, Afrika, Hindistan, Nepal ve Asya'daki birçok ülke ile ilgili yapılmış araştırmayı sunmaktadır. Bu alanda önde gelen akademisyenler tarafından yapılan analizler, her türlü adımı yerel bilgi ve deneyimler üzerine temellendirerek atmanın önemine vurgu yapmaktadır. Bu şekilde, yerel çözümleri küresel olarak paylaşmak daha güçlü teori geliştirmeye ve eğitim yoluyla daha adil ve eşit toplumlar kurmak için harekete geçmeye yol açabilirler.
Papers by M. Serif Derince

Egitim, Devlet, İnsan, 2024
Bir asrını 2023 yılında dolduran Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en süreklilik gösteren ve gerek po... more Bir asrını 2023 yılında dolduran Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en süreklilik gösteren ve gerek politik gerekse de sosyal hayat içinde diğer meselelerle en fazla iç içe geçen konularından biri ana dilinde eğitim meselesidir. Bunun sebebi, ana dilinde eğitim meselesinin bir yandan Türkiye Devleti için, Türk olmayan diğer halkların inkârı, asimilasyonu ve hatta imhasına dayanan kurucu politikayla doğrudan ilişkili olması; diğer yandan bu politikalara maruz kalan halkların varlık mücadelesi, direnme ve baskıya dayalı devlet politikalarının dönüştürülmesi çabalarında temel referans olmasıdır. Ancak geride kalan yüzyıl boyunca, hem uluslararası arenada hem de bölgesel ve ulusal ölçekte önemli değişiklikler ve dönüşümler olmasına rağmen, Türkiye’de anadilinde eğitimin statüsü konusunda ne devlet politikası ve yönetim biçimi açısından ne de buna maruz kalan Türkçe dışında ana dili olan halklar açısından yapısal kopuş olmuştur. Diğer deyişle 1923 yılında TBMM Hükûmeti ve I. Dünya Savaşı’nın kazanan tarafı İtilaf Devletleri arasında imzalanan Lozan Antlaşması’yla genel çerçevesi çizilen, Türkiye Devleti’nin ana dilinde eğitim meselesine yaklaşımını oluşturan resmî politika, günümüzde hâlâ çok fazla değişiklik olmadan sürdürülmektedir. Bu politika, başlangıçta iddia edildiği ve hedeflendiği gibi tek dil konuşan homojen toplum oluşturulmasını sağlayamasa da Türkçe dışındaki ana dillerinin konu- şanlarının sayısı ve kimlikleri konusunda çok büyük fark yaratmıştır. Zira kay- naklarda önemli farklılıklar görülse de kuruluş döneminde kırk civarında dilin konuşulduğu tahmin edilen Türkiye’de günümüzde bu dillerin ancak yarısı ko- nuşulmaya devam etmekte, bu dilleri konuşanların sayısı da bazı tekil örnekler hariç marjinal sayılabilecek rakamlarla ifade edilmektedir.2 Türkiye’nin benimsediği anadilinde eğitim politikası, nihai amacına ulaşamadığı gibi çok yönlü ve katmanlı sosyal, siyasal, kültürel, dilsel ve eğitimsel sorunlar silsilesi ortaya çıkarmıştır. Ancak tüm önemine rağmen, bu konuyu elen alan bilimsel üretim sayısı ve bu çalışmaların hem niteliği hem de kapsamı sınırlı sayıdadır.

Kürtler ve Cumhuriyet, 2023
Kürtçenin gündelik hayatta kullanılması ve yeni kuşaklara aktarılması hakkında Türkiye bağlamında... more Kürtçenin gündelik hayatta kullanılması ve yeni kuşaklara aktarılması hakkında Türkiye bağlamında gerek güncel tartışmalarda gerekse de akademik yayınlarda ön plana çıkan yaygın söylem, Kürtçenin kaybolmaya yüz tuttuğu yönündedir. Bu söylemin büyük oranda doğru olduğu rahatlıkla söylenebilir. Zira hem birçok araştırma hem de son dönemde yapılan bazı anketler açık bir şekilde Kürtçenin kuşaklar arasında kaybolmaya doğru bir gidişat izlediğini göstermek- tedir. Hatta, benzer dil politikalarına maruz kalmış birçok dil gerçekten de kaybolmuştur ki buna Türkiye’de bir zamanlar konuşulan bazı diller de örnektir. Bu nedenle, araştırmaların ve tartışmaların çoğu haklı olarak Osmanlı devletinin son dönemlerinde başlayıp Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile devam kurumsal- laştırılan baskıcı dil politikalarına ve bunların Kürtçe açısından doğurduğu tahripkâr sonuçlara odaklanmaktadır. Bu araştırmaların bilimsel tespitlerinin yanında, genel olarak Kürt toplumuna ve özelde de dil kaybını politik, toplumsal, kültürel ve hatta bireysel bir mücadele alanı olarak gören kesimlere vermek istediği mesaj, dil kaybını durdurmak adına hem kurumsal önlemler alınması hem de farkındalık çalışmaları yapılması gerektiği yönündedir. Ancak, tüm açıklığına ve haklılığına rağmen bu mesajın yeterince sonuç alıcı bir politik ve toplumsal dönüşüme yol açtığı söylenebilir mi? Bundan emin olmak zor.
Öte yandan, meselenin çoğunlukla bu tarafına bakılması, Kürtçenin her şeye rağmen konuşulmaya devam etmesi ve farklı ortamlarda öğretilmesi hakkındaki daha karmaşık ve hatta paradoksal gerçekliğin yeterince görünmemesine neden olmaktadır. Buradan yola çıkarak, bu yazının amacı yüzyıllık süreç içerisinde Kürtçe için verilen mücadelenin dönemsel bir okumasını yapmak ve böylece Kürtçenin hangi süreçler sonucu ve aktörler aracılığı ile bahsedilen kolektif dil ve kimlik hafızasını meydana getirdiğini incelemektir.
Kurdish Studies, 2022
Multilingualism is being embraced more and more rhetorically in Germany, yet the language policy ... more Multilingualism is being embraced more and more rhetorically in Germany, yet the language policy approach put into practice in schools shows a hierarchical order within which languages are treated unequally. While some are viewed favourably, some others are either marginalised or largely ignored. Analysing the newly introduced Kurdish heritage language teaching in Berlin, this article seeks to explore how language hierarchies function in schools and how teaching Kurdish is confined by such hierarchies. Drawing on field notes and observations collected as part of a larger project, the article pinpoints the structural limitations and challenges faced by Kurdish heritage language instruction in Berlin and why it might contribute to the reproduction of hierarchical attitudes towards multilingualism rather than challenge them.
Eğitim Sen Yayinlari, 2013
Egitim Bilim Toplum, Aug 14, 2012
Cokdillilik Turkiye’de yeni yeni tartisilmaya calisilan, ozellikle Turkiye akademisinde neredeyse... more Cokdillilik Turkiye’de yeni yeni tartisilmaya calisilan, ozellikle Turkiye akademisinde neredeyse hep gormezden gelinen bir konu. Oysa bircok kaynagin (Ethnologue, 2009; Konda, 2006; Dundar, 1999; Egitim-Sen, 2010) gosterdigi gibi Turkiye’de yirmiden fazla dili konusan topluluk bulunmakta ve bircok sehirde, mahallede, sokakta, carsi-pazarda insanlarin farkli dilleri kullandiklarini gormek mumkun. Ancak Cumhuriyetin kurulusundan beri egitim pratikleri ulkenin cokdilli yapisini yansitmamakta, tekdilli bir toplum varmis gibi hareket edilmektedir. Turkce disindaki dillerin egitim kurumlarinda kullanilmasi sadece birkac Bati diliyle sinirlidir.
Egitim Bilim Toplum, Aug 14, 2012
Türkiye’de Dil Hakları ve Dilsel oğulluk, 2021
Makalenin amacı, Almanya’da ve Türkiye’de Kürtçe seçmeli dil derslerini
karşılaştırmalı olarak ... more Makalenin amacı, Almanya’da ve Türkiye’de Kürtçe seçmeli dil derslerini
karşılaştırmalı olarak tartışmaya açıp Kürtçe açısından bazı kazanımlara,
süreç içinde karşılaşılan kısıtlılıklara ve kısır döngülere işaret etmektir.
Bunu gerçekleştirmek için öncelikle her iki ülkede eğitimde dil politikaları
ve planlamasına yaklaşım ve seçmeli dil dersleri ile Kürtçenin konumuna
dair genel bir özet yapılmaktadır. Sonrasında, seçmeli dil derslerinin
hangi sosyopolitik bağlamda gündeme geldiği tartışılmaktadır. Akabinde,
Kürtçenin seçmeli dil dersi olarak her iki ülkede durumuna daha ayrıntılı
bir şekilde bakılmakta ve karşılaşılan sorunlar, kısıtlamalar ve imkanlar
ele alınmaktadır. Son bölümde ise iki ülkede Kürtçe seçmeli dil dersleri
hakkında karşılaştırmalı bir analiz yapılıp, geleceğine dair bazı çıkarımlar
yapılmaktadır.
Uploads
Reports by M. Serif Derince
Buradan hareketle, bu raporda Amed Büyükşehir Belediyesi’nin Kürtçe’nin (Kurmancî ve Kirmanckî/Dimilkî/Zazakî lehçelerinin ikisini de kapsayacak şekilde) geliştirilip güçlendirilmesi çalışmalarına ve tartışmalarına katılımı ve katkısını nasıl yapabileceğine dair bir strateji geliştirilmesi amaçlanmakta ve bu stratejinin hangi çalışmalarla hayata geçirebileceği tartışılmaktadır.
Books by M. Serif Derince
Die Kurdische Community blickt auf eine lange Tradition der Einwanderung nach Berlin und Deutschland im Allgemeinen zurück. Die ersten kurdischen Immigrationen nach Deutschland gehen auf die frühen 1920er Jahre zurück, als einige kurdische Eliten oder Intellektuelle nach dem ersten Weltkrieg nach Deutschland kamen. Mit anderen Worten, es ist mehr oder weniger ein Jahrhundert nach der Ankunft der ersten Gruppen von Kurden in Deutschland vergangen. Seitdem ist die Bevölkerung aufgrund einer Reihe politischer, sozialer und wirtschaftlicher Härten auf dem kurdischen Boden rasch gewachsen. Mit dem Begriff Kurdistan bezeichnen wir eine ausgedehnte Geografie, die sich von der östlichen und südöstlichen Türkei bis zum westlichen Iran und vom Nordirak bis zum nordwestlichen Syrien erstreckt.
Von besonderer Bedeutung ist die jüngste Zuwanderung nach Deutschland aus Syrien seit dem Ausbruch des syrischen Krieges 2011 und aus der Türkei als Folge des staatlichen Vorgehens gegen Kurden nach dem Scheitern der Verhandlungen zwischen dem türkischen Staat und der kurdischen politischen Bewegung im Jahr 2016. Die Folge ist ein Anstieg der kurdischen Bevölkerung in Berlin sowie in anderen deutschen Städten. Da die Mitglieder der kurdischen Gemeinschaften jedoch in offiziellen und administrativen (z.B. Schul-) Volkszählungen nicht als Kurden, sondern nur durch die jeweiligen Herkunftsnationen (Türkei, Iran, Irak, Syrien etc.) vertreten sind, gibt es keine offiziellen Daten, auf die man sich beziehen könnte. Das macht eine exorbitant hohe Komplexität aus, wenn es um kurdisches Leben, soziale Interaktion, Schulbildung, Beschäftigung, politische Partizipation, Sprachgebrauch usw. geht - nicht nur in Berlin, sondern auch in anderen deutschen und europäischen Städten. Umfassende wissenschaftliche Untersuchungen zu dieser Komplexität gibt es jedoch kaum, und dies gilt insbesondere für die kurdischen Community in Berlin. Infolgedessen besteht ein weitreichender Mangel an Wissen über die kurdischen sozialen und sprachlichen Profile sowie über die Probleme, denen die kurdischen Gemeinschaften beim Zugang zu öffentlichen Dienstleistungen, soziokulturellen Aktivitäten, politischer Partizipation und Organisationen gegenüberstehen, und darüber, wie sie auf die deutsche Integrationspolitik reagieren.
Ausgehend von diesem Punkt hat Yekmal (Verein der Eltern aus Kurdistan in Berlin) als zivilgesellschaftliche Organisation, die eng mit der kurdischen Community in Berlin zusammenarbeitet, die hier vorgestellte Forschung durchgeführt, um die soziale und sprachliche Situation der heterogenen kurdischen Community in Berlin zu erschließen.
Die Ziele sind vielfältig: Erstens wollte Yekmal verlässlichere Daten über die kurdischen Einwohner Berlins sammeln, um besser mit und für die Gemeinschaften zu arbeiten; zweitens ist Yekmal der Ansicht, dass eine solche Forschung die öffentlichen Entscheidungsträger besser informieren kann, um eine informierte und effektive Politik in Bezug auf die kurdischen Gemeinschaften im Besonderen und andere Migrant*innengemeinschaften im Allgemeinen zu entwerfen; Drittens hofft Yekmal, dass durch die Ergebnisse sowohl staatliche als auch nichtstaatliche Akteure bei ihren verschiedenen Aktivitäten und Dienstleistungen unterstützt werden können; und schließlich können Yekmal, andere zivilgesellschaftliche Organisationen sowie öffentliche Ämter dank der Ergebnisse dieser Forschung effektivere Beziehungen zu den Gemeinschaften aufbauen.
Papers by M. Serif Derince
Öte yandan, meselenin çoğunlukla bu tarafına bakılması, Kürtçenin her şeye rağmen konuşulmaya devam etmesi ve farklı ortamlarda öğretilmesi hakkındaki daha karmaşık ve hatta paradoksal gerçekliğin yeterince görünmemesine neden olmaktadır. Buradan yola çıkarak, bu yazının amacı yüzyıllık süreç içerisinde Kürtçe için verilen mücadelenin dönemsel bir okumasını yapmak ve böylece Kürtçenin hangi süreçler sonucu ve aktörler aracılığı ile bahsedilen kolektif dil ve kimlik hafızasını meydana getirdiğini incelemektir.
karşılaştırmalı olarak tartışmaya açıp Kürtçe açısından bazı kazanımlara,
süreç içinde karşılaşılan kısıtlılıklara ve kısır döngülere işaret etmektir.
Bunu gerçekleştirmek için öncelikle her iki ülkede eğitimde dil politikaları
ve planlamasına yaklaşım ve seçmeli dil dersleri ile Kürtçenin konumuna
dair genel bir özet yapılmaktadır. Sonrasında, seçmeli dil derslerinin
hangi sosyopolitik bağlamda gündeme geldiği tartışılmaktadır. Akabinde,
Kürtçenin seçmeli dil dersi olarak her iki ülkede durumuna daha ayrıntılı
bir şekilde bakılmakta ve karşılaşılan sorunlar, kısıtlamalar ve imkanlar
ele alınmaktadır. Son bölümde ise iki ülkede Kürtçe seçmeli dil dersleri
hakkında karşılaştırmalı bir analiz yapılıp, geleceğine dair bazı çıkarımlar
yapılmaktadır.
Buradan hareketle, bu raporda Amed Büyükşehir Belediyesi’nin Kürtçe’nin (Kurmancî ve Kirmanckî/Dimilkî/Zazakî lehçelerinin ikisini de kapsayacak şekilde) geliştirilip güçlendirilmesi çalışmalarına ve tartışmalarına katılımı ve katkısını nasıl yapabileceğine dair bir strateji geliştirilmesi amaçlanmakta ve bu stratejinin hangi çalışmalarla hayata geçirebileceği tartışılmaktadır.
Die Kurdische Community blickt auf eine lange Tradition der Einwanderung nach Berlin und Deutschland im Allgemeinen zurück. Die ersten kurdischen Immigrationen nach Deutschland gehen auf die frühen 1920er Jahre zurück, als einige kurdische Eliten oder Intellektuelle nach dem ersten Weltkrieg nach Deutschland kamen. Mit anderen Worten, es ist mehr oder weniger ein Jahrhundert nach der Ankunft der ersten Gruppen von Kurden in Deutschland vergangen. Seitdem ist die Bevölkerung aufgrund einer Reihe politischer, sozialer und wirtschaftlicher Härten auf dem kurdischen Boden rasch gewachsen. Mit dem Begriff Kurdistan bezeichnen wir eine ausgedehnte Geografie, die sich von der östlichen und südöstlichen Türkei bis zum westlichen Iran und vom Nordirak bis zum nordwestlichen Syrien erstreckt.
Von besonderer Bedeutung ist die jüngste Zuwanderung nach Deutschland aus Syrien seit dem Ausbruch des syrischen Krieges 2011 und aus der Türkei als Folge des staatlichen Vorgehens gegen Kurden nach dem Scheitern der Verhandlungen zwischen dem türkischen Staat und der kurdischen politischen Bewegung im Jahr 2016. Die Folge ist ein Anstieg der kurdischen Bevölkerung in Berlin sowie in anderen deutschen Städten. Da die Mitglieder der kurdischen Gemeinschaften jedoch in offiziellen und administrativen (z.B. Schul-) Volkszählungen nicht als Kurden, sondern nur durch die jeweiligen Herkunftsnationen (Türkei, Iran, Irak, Syrien etc.) vertreten sind, gibt es keine offiziellen Daten, auf die man sich beziehen könnte. Das macht eine exorbitant hohe Komplexität aus, wenn es um kurdisches Leben, soziale Interaktion, Schulbildung, Beschäftigung, politische Partizipation, Sprachgebrauch usw. geht - nicht nur in Berlin, sondern auch in anderen deutschen und europäischen Städten. Umfassende wissenschaftliche Untersuchungen zu dieser Komplexität gibt es jedoch kaum, und dies gilt insbesondere für die kurdischen Community in Berlin. Infolgedessen besteht ein weitreichender Mangel an Wissen über die kurdischen sozialen und sprachlichen Profile sowie über die Probleme, denen die kurdischen Gemeinschaften beim Zugang zu öffentlichen Dienstleistungen, soziokulturellen Aktivitäten, politischer Partizipation und Organisationen gegenüberstehen, und darüber, wie sie auf die deutsche Integrationspolitik reagieren.
Ausgehend von diesem Punkt hat Yekmal (Verein der Eltern aus Kurdistan in Berlin) als zivilgesellschaftliche Organisation, die eng mit der kurdischen Community in Berlin zusammenarbeitet, die hier vorgestellte Forschung durchgeführt, um die soziale und sprachliche Situation der heterogenen kurdischen Community in Berlin zu erschließen.
Die Ziele sind vielfältig: Erstens wollte Yekmal verlässlichere Daten über die kurdischen Einwohner Berlins sammeln, um besser mit und für die Gemeinschaften zu arbeiten; zweitens ist Yekmal der Ansicht, dass eine solche Forschung die öffentlichen Entscheidungsträger besser informieren kann, um eine informierte und effektive Politik in Bezug auf die kurdischen Gemeinschaften im Besonderen und andere Migrant*innengemeinschaften im Allgemeinen zu entwerfen; Drittens hofft Yekmal, dass durch die Ergebnisse sowohl staatliche als auch nichtstaatliche Akteure bei ihren verschiedenen Aktivitäten und Dienstleistungen unterstützt werden können; und schließlich können Yekmal, andere zivilgesellschaftliche Organisationen sowie öffentliche Ämter dank der Ergebnisse dieser Forschung effektivere Beziehungen zu den Gemeinschaften aufbauen.
Öte yandan, meselenin çoğunlukla bu tarafına bakılması, Kürtçenin her şeye rağmen konuşulmaya devam etmesi ve farklı ortamlarda öğretilmesi hakkındaki daha karmaşık ve hatta paradoksal gerçekliğin yeterince görünmemesine neden olmaktadır. Buradan yola çıkarak, bu yazının amacı yüzyıllık süreç içerisinde Kürtçe için verilen mücadelenin dönemsel bir okumasını yapmak ve böylece Kürtçenin hangi süreçler sonucu ve aktörler aracılığı ile bahsedilen kolektif dil ve kimlik hafızasını meydana getirdiğini incelemektir.
karşılaştırmalı olarak tartışmaya açıp Kürtçe açısından bazı kazanımlara,
süreç içinde karşılaşılan kısıtlılıklara ve kısır döngülere işaret etmektir.
Bunu gerçekleştirmek için öncelikle her iki ülkede eğitimde dil politikaları
ve planlamasına yaklaşım ve seçmeli dil dersleri ile Kürtçenin konumuna
dair genel bir özet yapılmaktadır. Sonrasında, seçmeli dil derslerinin
hangi sosyopolitik bağlamda gündeme geldiği tartışılmaktadır. Akabinde,
Kürtçenin seçmeli dil dersi olarak her iki ülkede durumuna daha ayrıntılı
bir şekilde bakılmakta ve karşılaşılan sorunlar, kısıtlamalar ve imkanlar
ele alınmaktadır. Son bölümde ise iki ülkede Kürtçe seçmeli dil dersleri
hakkında karşılaştırmalı bir analiz yapılıp, geleceğine dair bazı çıkarımlar
yapılmaktadır.