Bu bildiride Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendi’nin Rüyaları’ndaki “Geçmiş Zaman Elbiseleri”... more Bu bildiride Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendi’nin Rüyaları’ndaki “Geçmiş Zaman Elbiseleri” ve “Bir Yol” adlı hikâyeleri ile Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un Zaman Sığınağı adlı romanındaki “geçmiş zaman” imgesi üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır. Eserlerin seçilme sebeplerinden birincisi basım yılları arasındaki zaman farkının (1937/39, 2020) seksen yılı biraz aşkın olmasıdır. Bu da post-truth çağının edebi eserdeki “geçmiş zaman” ve “hakikat” imgelerinin izdüşümlerine yol göstericisi olacaktır. Bir diğer sebep ise eserdeki anlatıcıların bakış açılarıdır; Tanpınar’ın eserlerinde birey merkezli, diğerinde ise toplum merkezlidir. Tanpınar’ın incelenen eserlerinde anlatıcı, “geçmiş zaman” imgesini kullanırken rüya, hayal, geçmiş ve hakikat kavramlarını birbirine girer. Anlatıcı “hakikat”ine ulaşmak için onu rahatsız eden mekânlarda ya yolculuk yapar ya da korkunç/ olağanüstü olaylar yaşar. Bachelard gibi “poetik bir hayal” yaratır. Gospodinov’un eserinde, demans/ alzheimer ile mücadele eden Avrupalı devletler, hastalar için “geçmiş zaman klinikleri” açar. Bu klinikler neticesinde gelişen olaylar doğrultusunda Avrupa, “geçmiş referandumu”na gider. Avrupalılar, “şimdi”nin ve “gelecek”in yok edilmesi düşüncesinden dolayı, geçmişe sığınıp hatırladıkları “hakikati” kitsch gibi bir geçmişte yaşamaya çalışırlar. Çalışmada, Tanpınar ve Gospodinov’un eserleri ile ilgili genel bilgi verildikten sonra eserlerdeki geçmiş zaman imgelerinin hangi sözcükleri üzerinden verildiği gösterilir. İki eserin üzerinden 20. ve 21. yüzyıl yazarlarının “geçmiş zaman” ve “hakikat” imgeleri karşılaştırılarak değerlendirilir.
Ankara anadolu ve Rumeli araştırmaları dergisi, Dec 29, 2022
yorum farklılıkları ve benzerlikleri tespit edilir. Sonuç olarak bu tarihî şahsiyet üzerinden ste... more yorum farklılıkları ve benzerlikleri tespit edilir. Sonuç olarak bu tarihî şahsiyet üzerinden stereo tipler ortaya çıkar. Bu yüzden incelenen Tepedelenli Ali Paşa gibi tarihî şahıslar, Doğu ve Batı kültürünün, özellikle edebî eserlerinde etki bırakır. Oluşan imgelerin karşılaştırılmalı analizleriyle "biz" ile "öteki" tanımlamalarını anlamayı kolaylaştırır.
Türkler, tarihleri boyunca göç etmişlerdir. 19. ve 20. yüzyıllardaki Balkanlar’dan yapılan zorunl... more Türkler, tarihleri boyunca göç etmişlerdir. 19. ve 20. yüzyıllardaki Balkanlar’dan yapılan zorunlu veya kitlesel göçlerin varış yeri Anadolu/ Türkiye’dir. Osmanlı Dönemi’nde, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) ve I. ve II. Balkan Savaşları neticelerinde zulümden kaçarak göç etmek zorunda kalan birçok Balkanlı Müslüman, Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise, mübadele, savaş, asimilasyon ve soykırım gibi farklı sebeplerle Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Kuzey Makedonya, Kosova ve Bosna-Hersek’ten göçler olmuştur. Ekonomik, siyasî veya toplumsal sebep ve sonuçlarıyla göçler, Türk romanı ve hikâyesinde sıkça işlenen konulardan biridir. Bu bildiride, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında, tamamen veya dolaylı olarak Balkanlar’dan Türkiye’ye göçü konu edinen romanlardaki Balkanlı kadın göçmenler incelenmiştir. Çalışmanın giriş kısmında göç, göçmen kavramlarının açıklamaları verilir. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Balkanlardan yapılan göçlerle ilgili tarihî sürecin özetinin ardından Türk Edebiyatı’nda Balkanlar ve göç ile ilgili önceden yapılmış çalışmalardan bahsedilir. Ayrıca çalışmanın yöntemi hakkında bilgi verilir. Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul (1938), Safiye Erol’un Ciğerdelen (1946), Samiha Ayverdi’nin Mesihpaşa İmamı (1948), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler (1950), Orhan Kemal’in Murtaza (1952), Yılmaz Gürbüz’ün Acılar Masal Oldu (1975), Sevinç Çokum’un Bizim Diyar (1978), Kemal Bilbaşar’ın Zühre Ninem (1981), Refik Özdek’in Ocağımız Sönmesin (1989), im Kemal Öke’nin Günbatımı (1991), Selma Fındıklı’nın Gözüm Yaşı Tuna Selidir Şimdi (1997), Ayşe Kulin’in Umut (2009), Tülin Çayırcı’nın Gülcemal (2012) adlı eserleri ele alınmıştır. Eserlerde incelenen kişiler, başkahraman veya ikincil kahramanlardır. Çoğunlukla tarihi romanlar olan bu eserlerin bazılarında, otobiyografik izler de mevcuttur. İncelenen eserlerdeki kadın karakterlerin göç, göçmen, kimlik ve ulus kavramları hakkındaki görüşleri tasnif edilmiştir. Bahsi geçen kadın kahramanların fiziki ve karakter özellikleri incelenmiştir. Balkanlı kadın göçmenlerden bahsederken hangi imge, kavram veya sözcük üzerinde yoğunlaştığı bulunmuştur. Tespit edilen imgelerin olumlu ve olumsuz anlamlarının sonuçları irdelenmiştir. İncelenen kahramanlarının cinsiyet özelliklerinden doğan farklılıklar veya cinsiyet özelliklerine ait stereotiplerin olup olmadığı incelenmiştir. Bu çalışmada, elde edilen veriler göz önünde tutularak, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanındaki Balkanlı kadın göçmenlerin algısı açıklanmıştır.
YUNUS EMRE MEHMET AKİF ARMAĞANI TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI, 2021
Drina Köprüsü, Derviş ve Ölüm, Babamın Kitapları ve Yürüyen Duvar adlı dört romandaki “köprü” ve ... more Drina Köprüsü, Derviş ve Ölüm, Babamın Kitapları ve Yürüyen Duvar adlı dört romandaki “köprü” ve “duvar” imgeleri ile Hacı Bektaş-ı Veli efsanelerinden ikisinde bahsi geçen imgeler karşılaştırılmıştır. Araştırmada Türk ve Batı edebiyatlarındaki metinlerden örneklerle “duvar” imgesi hakkında bilgi verilir. İncelenen metinlerdeki imgelerin olumsuz (ayırıcı, ayrıştırıcı) anlamları üzerinde durulur. Giriş kısmındaki açıklamadan sonra efsanelerinden ikisi üzerinde durularak “duvar” imgesinin anlamları açıklanır. Efsanelerindeki “duvar” imgesini, Hacı Bektaş-ı Veli kültünün özündeki farklı dini inanç ve telakkileri birleştirici (senkretizm) yapısıyla anlamlandırmak mümkündür. Bundan dolayı bahsi geçen imgenin olumsuz çağrışımlarının kaybedildiği ve “köprü” imgesinin olumlu anlamlarının ortaya çıktığı görülür. Böylelikle efsanelerdeki imgelerin olumlu (birleştirici, koruyucu) çağrışımları olduğu tespit edilir. Osmanlı Devleti döneminde tekkeler aracılığıyla yayılan bu efsanelerin, ondan sonra hem siyasi hem toplumsal görünümü değişen Balkanlarda, eski Yugoslavyalı dört yazarın romanlarındaki etkisi analiz edilir. İncelenen romanlar ise İvo Andriç’in Drina Köprüsü, Meşa Selimoviç’in Derviş ve Ölüm, Luan Starova’nın Babamın Kitapları ve İlhami Emin’in Yürüyen Duvar’dır. Sırasıyla Sırp, Boşnak, Arnavut ve Türk kökenli olan bu yazarlar, coğrafyanın etnik ve kültürel yapısının hem çeşitliliğini hem birliğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. İlk ikisi modern, diğer ikisi post-modern romanlar olmasına rağmen, onlardaki olaylar toplumsal ve bireysel dönüşümleri anlatır. Bu araştırmada, eserlerde sıkça geçen “duvar” ve “köprü” imgeleriyle bahsi geçen Hacı Bektaş-ı Veli efsaneleriyle karşılaştırılması yapılır.
Kenan Hulusi Koray’ın tek romanı olan Osmanoflar tarihî bir romandır. Eserde, bugünkü Bulgaristan... more Kenan Hulusi Koray’ın tek romanı olan Osmanoflar tarihî bir romandır. Eserde, bugünkü Bulgaristan’ın Karinabat şehrinde, Osmanoflar’ın 1904’te yaşadığı olaylar anlatılır. Roman kahramanları aracılığıyla “biz” ve “öteki”nin çatıştığı hususlar gösterilir. “Biz”, Türk ve Müslüman Osmanoflar ailesidir. Üç erkek kardeşten mürekkep aile, eşler ve çocuklarla genişler. Groşenka, Osmanof biraderlerden ortancasının kızıdır. “Öteki”, Bulgar komitacılık hareketinin temsilcileridir. Yuvanna Mihailoviç ise Groşenka’nın annesi olup ihtida etmiştir. Bu bildiride, ailenin “Türk” ve “Müslüman” kültür özelliklerinin karşısında olarak gösterilen bu iki kadın üzerinden yabancılaşma ve “öteki” unsurlarının nasıl işlendiği tespit edilir. Onların Türk kültürüne göre yabancılaşan özellikleri belirlenip neden “yabancı” veya “öteki” oldukları analiz edilir.
Bu araştırmada Osmanlı Devleti’nin Gerileme dönemi içinde olan 1788 – 1821 yılları arasında Yanya... more Bu araştırmada Osmanlı Devleti’nin Gerileme dönemi içinde olan 1788 – 1821 yılları arasında Yanya Valisi olarak görev yapan Tepedelenli Ali Paşa’nın üç romandaki tezahürü incelenir. Bunlar, Ahmet Mithat Efendi’nin Arnavutlar Solyotlar, İsmail Kadare’nin İbret Taşı (Kamarja e Turpit) ve Alexandre Dumas’ın Tepedelenli Ali Paşa (Ali Pacha) adlı romanlarıdır. Bahsi geçen tarihî şahsiyetin sırasıyla Türk, Arnavut ve Fransız kökenli yazarlar tarafından tarihî gerçekler karşısında nasıl algılandığı karşılaştırmalı analizle verilir. Bu yazarların eserleri farklı sebeplerden dolayı seçilir. Osmanlıcılık bakış açısını her eserine yerleştiren Ahmet Mithat Efendi’nin eserinde, Paşa’nın, isyanından önce Hristiyan Solyotlar ile Müslüman Arnavutlar arasındaki çatışmalara odaklanır. Kadare’nin eserinde, Paşa’nın infazının etkileri ve düşündürdükleri işlenir. Dumas ise monagrafi ve kurgunun birbirine karıştığı bir eserde Paşa’yı başkahraman yapar. İncelemede öncelikle Paşa’nın hayatı ile ilgili bilinen tarihî gerçeklerden bahsedilir. Üç eserin ait olduğu siyasî, kültürel ve toplumsal ortama göre değerlendirilmesi yapılır. Ortaya çıkan yorum farklılıkları ve benzerlikleri tespit edilir.
Türk dünyası dil ve edebiyat dergisi, Mar 18, 2021
Güdümlü bir edebiyat olan Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı,
konu olarak sosyalizmi/komünizmi, ... more Güdümlü bir edebiyat olan Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı,
konu olarak sosyalizmi/komünizmi, onun değerlerini ve ideallerini sıkça
işlemiş veya işlemek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı çocuk şiirleri ve
çocuk hikâyelerinde “partizan” ve “pioner” gibi sosyalizmi/komünizmi
hatırlatan simgelere sıklıkla rastlanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, “partizan” simgesi üzerinden Yugoslavya’da
Türk çocuk edebiyatının Yugoslavya çocuk edebiyatından hangi
yönlerden etkilendiğini açıklarken işlenen ortak değerlerin, simgelerin
veya imgelerin Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatındaki iz düşümlerini
göstermektir. Öncelikle, çalışmada incelenen metinler, Eski Yugoslavya
döneminde Türk çocuk edebiyatının vücut bulduğu Sevinç, Tomurcuk
ve Kuş dergileridir. Bunlara müteakip, bahsi geçen dergilerin ana yayın
organı olan Nova Makedoniya Yayınevinden çıkmış, yine bahsi geçen
dergilerde de yazar kadrosunda olan şair ve yazarların çocuklar için
çıkardıkları şiir ve hikâye kitaplarıdır. İlhami Emin, Fahri Ali, Şükrü
Ramo ve Nusret Dişo Ülkü’nün çocuklar için yazdıkları şiir kitapları da
incelenmiştir.
“Partizan” simgesinin Yugoslavya çocuk edebiyatındaki önemi ve
çocuk edebiyatı ürünlerindeki sürekli tekrarlanan sosyalist/komünist
imgelerin genel özelliklerinden bahsedilmiştir. Bahsi geçen bu özellikler
Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı eserleri üzerinde tespit edilmeye
çalışılmıştır. İncelenen “partizan” simgesi olduğundan dolayı, 1945 ile
1992 yılları arasındaki metinlere odaklanılmış, bu zaman dilimi dışındaki
eserler göz ardı edilmiştir. Tespit edilen ve incelenen metinlere yazar veya
okur odaklı analizler yapılmıştır. Bu inceleme, elde edilen verilerle genel
bir sonuca bağlanmıştır.
1989 Zorunlu Göçü, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren tarihsel süreç içinde Bulgaristan T... more 1989 Zorunlu Göçü, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren tarihsel süreç içinde Bulgaristan Türklerinin uğradıkları çeşitli baskı, şiddet ve mezalimin görüldüğü ve yaşandığı, XX. yüzyıldaki son trajedidir. Yazılı ve görsel medya dâhil olmak üzere, Türkiye ve Bulgaristan Türkleri konuyla ilgili birçok makale, roman, şiir, hikâye ve hatıra gibi farklı türlerde yazılar kaleme almışlardır. Bu çalışmada, Emine Işınsu, Ömer Osman Erendoruk, Sabri Tata, Mürvet Altınel ve Mehmet Türker'in romanlarında Bulgaristan Türklerinin komünist dönemde maruz kaldıkları manevî baskılar, ad değiştirme, fizikî şiddet ve birçok asimile etme yöntemi başta olmak üzere çeşitli mezalim örneklerinin yazarlar tarafından nasıl ele alındığı gösterilmiştir. Vatansever, cesur ve kimliğine sahip çıkan Bulgaristan Türkleri, kendi milletine ihanet eden mankurtlaşmış Bulgaristan Türkleri ve yaşanan sorunların müsebbipleri olarak gösterilen komünist Bulgarlar bahsedilen romanlarda sıkça karşılaşılan edebî (kurmaca) karakterler olduğundan, romanlarda onların yeri ve öneminden bahsedilmiştir. Bu çalışmada, yazarların, sosyolojik tespitlerine yer vererek, sorunların sonucu olarak ele alınan 1989 Zorunlu Göçü'nü, Türk ile Bulgar kimlikleri üzerinden nasıl tanımladıkları incelenmiştir.
Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’i... more Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’in Gurbet Hikâyeleri adli eserinde, oteki baglamindan incelenmeye musait yogun imgeler bulmak mumkundur. Genellikle hikâyelerin mekâni Suriye, zamani ise XX. yuzyilin baslaridir. Bundan dolayi, yerel halk olan Araplar ile casus veya asker Ingilizler ve Fransizlar hikâyelerde sikca gecmektedir. Eserde Araplar ve Avrupalilar tespit edilip, yazarin ulkesine duydugu ozlemle, Osmanli Devletinin yikilisinda etkisi bulunan bu gruplara nasil baktigi incelenmistir.
Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’i... more Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’in Gurbet Hikâyeleri adli eserinde, oteki baglamindan incelenmeye musait yogun imgeler bulmak mumkundur. Genellikle hikâyelerin mekâni Suriye, zamani ise XX. yuzyilin baslaridir. Bundan dolayi, yerel halk olan Araplar ile casus veya asker Ingilizler ve Fransizlar hikâyelerde sikca gecmektedir. Eserde Araplar ve Avrupalilar tespit edilip, yazarin ulkesine duydugu ozlemle, Osmanli Devletinin yikilisinda etkisi bulunan bu gruplara nasil baktigi incelenmistir.
As a guided literature, Turkish children’s literature in Yugoslavia has frequently studied or dea... more As a guided literature, Turkish children’s literature in Yugoslavia has frequently studied or dealt with socialism / communism, the values and ideals of it. Therefore, reminiscent of socialism/communism symbols such as “partisan” and “pioneer” are frequently seen in children’s poems and stories. The aim of this study is to explain the ways in which Turkish children’s literature in Yugoslavia is influenced by Yugoslavian children’s literature, and to show the projections of the common values and symbols in Turkish children’s literature in Yugoslavia. The texts examined were Sevinç, Tomurcuk and Kuş magazines, which were formed by the Turkish children’s literature in the period of the former Yugoslavia and the poetry and story books of the poets and writers who also wrote in the mentioned magazines from Nova Makedoniya Publisher, the main publication organ of these magazines. Poetry books written by İlhami Emin, Fahri Ali, Şükrü Ramo and Nusret Dişo Ülkü were also examined. The “parti...
Bu bildiride Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendi’nin Rüyaları’ndaki “Geçmiş Zaman Elbiseleri”... more Bu bildiride Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Abdullah Efendi’nin Rüyaları’ndaki “Geçmiş Zaman Elbiseleri” ve “Bir Yol” adlı hikâyeleri ile Bulgar yazar Georgi Gospodinov’un Zaman Sığınağı adlı romanındaki “geçmiş zaman” imgesi üzerinden bir değerlendirme yapılacaktır. Eserlerin seçilme sebeplerinden birincisi basım yılları arasındaki zaman farkının (1937/39, 2020) seksen yılı biraz aşkın olmasıdır. Bu da post-truth çağının edebi eserdeki “geçmiş zaman” ve “hakikat” imgelerinin izdüşümlerine yol göstericisi olacaktır. Bir diğer sebep ise eserdeki anlatıcıların bakış açılarıdır; Tanpınar’ın eserlerinde birey merkezli, diğerinde ise toplum merkezlidir. Tanpınar’ın incelenen eserlerinde anlatıcı, “geçmiş zaman” imgesini kullanırken rüya, hayal, geçmiş ve hakikat kavramlarını birbirine girer. Anlatıcı “hakikat”ine ulaşmak için onu rahatsız eden mekânlarda ya yolculuk yapar ya da korkunç/ olağanüstü olaylar yaşar. Bachelard gibi “poetik bir hayal” yaratır. Gospodinov’un eserinde, demans/ alzheimer ile mücadele eden Avrupalı devletler, hastalar için “geçmiş zaman klinikleri” açar. Bu klinikler neticesinde gelişen olaylar doğrultusunda Avrupa, “geçmiş referandumu”na gider. Avrupalılar, “şimdi”nin ve “gelecek”in yok edilmesi düşüncesinden dolayı, geçmişe sığınıp hatırladıkları “hakikati” kitsch gibi bir geçmişte yaşamaya çalışırlar. Çalışmada, Tanpınar ve Gospodinov’un eserleri ile ilgili genel bilgi verildikten sonra eserlerdeki geçmiş zaman imgelerinin hangi sözcükleri üzerinden verildiği gösterilir. İki eserin üzerinden 20. ve 21. yüzyıl yazarlarının “geçmiş zaman” ve “hakikat” imgeleri karşılaştırılarak değerlendirilir.
Ankara anadolu ve Rumeli araştırmaları dergisi, Dec 29, 2022
yorum farklılıkları ve benzerlikleri tespit edilir. Sonuç olarak bu tarihî şahsiyet üzerinden ste... more yorum farklılıkları ve benzerlikleri tespit edilir. Sonuç olarak bu tarihî şahsiyet üzerinden stereo tipler ortaya çıkar. Bu yüzden incelenen Tepedelenli Ali Paşa gibi tarihî şahıslar, Doğu ve Batı kültürünün, özellikle edebî eserlerinde etki bırakır. Oluşan imgelerin karşılaştırılmalı analizleriyle "biz" ile "öteki" tanımlamalarını anlamayı kolaylaştırır.
Türkler, tarihleri boyunca göç etmişlerdir. 19. ve 20. yüzyıllardaki Balkanlar’dan yapılan zorunl... more Türkler, tarihleri boyunca göç etmişlerdir. 19. ve 20. yüzyıllardaki Balkanlar’dan yapılan zorunlu veya kitlesel göçlerin varış yeri Anadolu/ Türkiye’dir. Osmanlı Dönemi’nde, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) ve I. ve II. Balkan Savaşları neticelerinde zulümden kaçarak göç etmek zorunda kalan birçok Balkanlı Müslüman, Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise, mübadele, savaş, asimilasyon ve soykırım gibi farklı sebeplerle Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Kuzey Makedonya, Kosova ve Bosna-Hersek’ten göçler olmuştur. Ekonomik, siyasî veya toplumsal sebep ve sonuçlarıyla göçler, Türk romanı ve hikâyesinde sıkça işlenen konulardan biridir. Bu bildiride, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanında, tamamen veya dolaylı olarak Balkanlar’dan Türkiye’ye göçü konu edinen romanlardaki Balkanlı kadın göçmenler incelenmiştir. Çalışmanın giriş kısmında göç, göçmen kavramlarının açıklamaları verilir. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Balkanlardan yapılan göçlerle ilgili tarihî sürecin özetinin ardından Türk Edebiyatı’nda Balkanlar ve göç ile ilgili önceden yapılmış çalışmalardan bahsedilir. Ayrıca çalışmanın yöntemi hakkında bilgi verilir. Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul (1938), Safiye Erol’un Ciğerdelen (1946), Samiha Ayverdi’nin Mesihpaşa İmamı (1948), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler (1950), Orhan Kemal’in Murtaza (1952), Yılmaz Gürbüz’ün Acılar Masal Oldu (1975), Sevinç Çokum’un Bizim Diyar (1978), Kemal Bilbaşar’ın Zühre Ninem (1981), Refik Özdek’in Ocağımız Sönmesin (1989), im Kemal Öke’nin Günbatımı (1991), Selma Fındıklı’nın Gözüm Yaşı Tuna Selidir Şimdi (1997), Ayşe Kulin’in Umut (2009), Tülin Çayırcı’nın Gülcemal (2012) adlı eserleri ele alınmıştır. Eserlerde incelenen kişiler, başkahraman veya ikincil kahramanlardır. Çoğunlukla tarihi romanlar olan bu eserlerin bazılarında, otobiyografik izler de mevcuttur. İncelenen eserlerdeki kadın karakterlerin göç, göçmen, kimlik ve ulus kavramları hakkındaki görüşleri tasnif edilmiştir. Bahsi geçen kadın kahramanların fiziki ve karakter özellikleri incelenmiştir. Balkanlı kadın göçmenlerden bahsederken hangi imge, kavram veya sözcük üzerinde yoğunlaştığı bulunmuştur. Tespit edilen imgelerin olumlu ve olumsuz anlamlarının sonuçları irdelenmiştir. İncelenen kahramanlarının cinsiyet özelliklerinden doğan farklılıklar veya cinsiyet özelliklerine ait stereotiplerin olup olmadığı incelenmiştir. Bu çalışmada, elde edilen veriler göz önünde tutularak, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanındaki Balkanlı kadın göçmenlerin algısı açıklanmıştır.
YUNUS EMRE MEHMET AKİF ARMAĞANI TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI, 2021
Drina Köprüsü, Derviş ve Ölüm, Babamın Kitapları ve Yürüyen Duvar adlı dört romandaki “köprü” ve ... more Drina Köprüsü, Derviş ve Ölüm, Babamın Kitapları ve Yürüyen Duvar adlı dört romandaki “köprü” ve “duvar” imgeleri ile Hacı Bektaş-ı Veli efsanelerinden ikisinde bahsi geçen imgeler karşılaştırılmıştır. Araştırmada Türk ve Batı edebiyatlarındaki metinlerden örneklerle “duvar” imgesi hakkında bilgi verilir. İncelenen metinlerdeki imgelerin olumsuz (ayırıcı, ayrıştırıcı) anlamları üzerinde durulur. Giriş kısmındaki açıklamadan sonra efsanelerinden ikisi üzerinde durularak “duvar” imgesinin anlamları açıklanır. Efsanelerindeki “duvar” imgesini, Hacı Bektaş-ı Veli kültünün özündeki farklı dini inanç ve telakkileri birleştirici (senkretizm) yapısıyla anlamlandırmak mümkündür. Bundan dolayı bahsi geçen imgenin olumsuz çağrışımlarının kaybedildiği ve “köprü” imgesinin olumlu anlamlarının ortaya çıktığı görülür. Böylelikle efsanelerdeki imgelerin olumlu (birleştirici, koruyucu) çağrışımları olduğu tespit edilir. Osmanlı Devleti döneminde tekkeler aracılığıyla yayılan bu efsanelerin, ondan sonra hem siyasi hem toplumsal görünümü değişen Balkanlarda, eski Yugoslavyalı dört yazarın romanlarındaki etkisi analiz edilir. İncelenen romanlar ise İvo Andriç’in Drina Köprüsü, Meşa Selimoviç’in Derviş ve Ölüm, Luan Starova’nın Babamın Kitapları ve İlhami Emin’in Yürüyen Duvar’dır. Sırasıyla Sırp, Boşnak, Arnavut ve Türk kökenli olan bu yazarlar, coğrafyanın etnik ve kültürel yapısının hem çeşitliliğini hem birliğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. İlk ikisi modern, diğer ikisi post-modern romanlar olmasına rağmen, onlardaki olaylar toplumsal ve bireysel dönüşümleri anlatır. Bu araştırmada, eserlerde sıkça geçen “duvar” ve “köprü” imgeleriyle bahsi geçen Hacı Bektaş-ı Veli efsaneleriyle karşılaştırılması yapılır.
Kenan Hulusi Koray’ın tek romanı olan Osmanoflar tarihî bir romandır. Eserde, bugünkü Bulgaristan... more Kenan Hulusi Koray’ın tek romanı olan Osmanoflar tarihî bir romandır. Eserde, bugünkü Bulgaristan’ın Karinabat şehrinde, Osmanoflar’ın 1904’te yaşadığı olaylar anlatılır. Roman kahramanları aracılığıyla “biz” ve “öteki”nin çatıştığı hususlar gösterilir. “Biz”, Türk ve Müslüman Osmanoflar ailesidir. Üç erkek kardeşten mürekkep aile, eşler ve çocuklarla genişler. Groşenka, Osmanof biraderlerden ortancasının kızıdır. “Öteki”, Bulgar komitacılık hareketinin temsilcileridir. Yuvanna Mihailoviç ise Groşenka’nın annesi olup ihtida etmiştir. Bu bildiride, ailenin “Türk” ve “Müslüman” kültür özelliklerinin karşısında olarak gösterilen bu iki kadın üzerinden yabancılaşma ve “öteki” unsurlarının nasıl işlendiği tespit edilir. Onların Türk kültürüne göre yabancılaşan özellikleri belirlenip neden “yabancı” veya “öteki” oldukları analiz edilir.
Bu araştırmada Osmanlı Devleti’nin Gerileme dönemi içinde olan 1788 – 1821 yılları arasında Yanya... more Bu araştırmada Osmanlı Devleti’nin Gerileme dönemi içinde olan 1788 – 1821 yılları arasında Yanya Valisi olarak görev yapan Tepedelenli Ali Paşa’nın üç romandaki tezahürü incelenir. Bunlar, Ahmet Mithat Efendi’nin Arnavutlar Solyotlar, İsmail Kadare’nin İbret Taşı (Kamarja e Turpit) ve Alexandre Dumas’ın Tepedelenli Ali Paşa (Ali Pacha) adlı romanlarıdır. Bahsi geçen tarihî şahsiyetin sırasıyla Türk, Arnavut ve Fransız kökenli yazarlar tarafından tarihî gerçekler karşısında nasıl algılandığı karşılaştırmalı analizle verilir. Bu yazarların eserleri farklı sebeplerden dolayı seçilir. Osmanlıcılık bakış açısını her eserine yerleştiren Ahmet Mithat Efendi’nin eserinde, Paşa’nın, isyanından önce Hristiyan Solyotlar ile Müslüman Arnavutlar arasındaki çatışmalara odaklanır. Kadare’nin eserinde, Paşa’nın infazının etkileri ve düşündürdükleri işlenir. Dumas ise monagrafi ve kurgunun birbirine karıştığı bir eserde Paşa’yı başkahraman yapar. İncelemede öncelikle Paşa’nın hayatı ile ilgili bilinen tarihî gerçeklerden bahsedilir. Üç eserin ait olduğu siyasî, kültürel ve toplumsal ortama göre değerlendirilmesi yapılır. Ortaya çıkan yorum farklılıkları ve benzerlikleri tespit edilir.
Türk dünyası dil ve edebiyat dergisi, Mar 18, 2021
Güdümlü bir edebiyat olan Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı,
konu olarak sosyalizmi/komünizmi, ... more Güdümlü bir edebiyat olan Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı,
konu olarak sosyalizmi/komünizmi, onun değerlerini ve ideallerini sıkça
işlemiş veya işlemek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı çocuk şiirleri ve
çocuk hikâyelerinde “partizan” ve “pioner” gibi sosyalizmi/komünizmi
hatırlatan simgelere sıklıkla rastlanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, “partizan” simgesi üzerinden Yugoslavya’da
Türk çocuk edebiyatının Yugoslavya çocuk edebiyatından hangi
yönlerden etkilendiğini açıklarken işlenen ortak değerlerin, simgelerin
veya imgelerin Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatındaki iz düşümlerini
göstermektir. Öncelikle, çalışmada incelenen metinler, Eski Yugoslavya
döneminde Türk çocuk edebiyatının vücut bulduğu Sevinç, Tomurcuk
ve Kuş dergileridir. Bunlara müteakip, bahsi geçen dergilerin ana yayın
organı olan Nova Makedoniya Yayınevinden çıkmış, yine bahsi geçen
dergilerde de yazar kadrosunda olan şair ve yazarların çocuklar için
çıkardıkları şiir ve hikâye kitaplarıdır. İlhami Emin, Fahri Ali, Şükrü
Ramo ve Nusret Dişo Ülkü’nün çocuklar için yazdıkları şiir kitapları da
incelenmiştir.
“Partizan” simgesinin Yugoslavya çocuk edebiyatındaki önemi ve
çocuk edebiyatı ürünlerindeki sürekli tekrarlanan sosyalist/komünist
imgelerin genel özelliklerinden bahsedilmiştir. Bahsi geçen bu özellikler
Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı eserleri üzerinde tespit edilmeye
çalışılmıştır. İncelenen “partizan” simgesi olduğundan dolayı, 1945 ile
1992 yılları arasındaki metinlere odaklanılmış, bu zaman dilimi dışındaki
eserler göz ardı edilmiştir. Tespit edilen ve incelenen metinlere yazar veya
okur odaklı analizler yapılmıştır. Bu inceleme, elde edilen verilerle genel
bir sonuca bağlanmıştır.
1989 Zorunlu Göçü, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren tarihsel süreç içinde Bulgaristan T... more 1989 Zorunlu Göçü, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren tarihsel süreç içinde Bulgaristan Türklerinin uğradıkları çeşitli baskı, şiddet ve mezalimin görüldüğü ve yaşandığı, XX. yüzyıldaki son trajedidir. Yazılı ve görsel medya dâhil olmak üzere, Türkiye ve Bulgaristan Türkleri konuyla ilgili birçok makale, roman, şiir, hikâye ve hatıra gibi farklı türlerde yazılar kaleme almışlardır. Bu çalışmada, Emine Işınsu, Ömer Osman Erendoruk, Sabri Tata, Mürvet Altınel ve Mehmet Türker'in romanlarında Bulgaristan Türklerinin komünist dönemde maruz kaldıkları manevî baskılar, ad değiştirme, fizikî şiddet ve birçok asimile etme yöntemi başta olmak üzere çeşitli mezalim örneklerinin yazarlar tarafından nasıl ele alındığı gösterilmiştir. Vatansever, cesur ve kimliğine sahip çıkan Bulgaristan Türkleri, kendi milletine ihanet eden mankurtlaşmış Bulgaristan Türkleri ve yaşanan sorunların müsebbipleri olarak gösterilen komünist Bulgarlar bahsedilen romanlarda sıkça karşılaşılan edebî (kurmaca) karakterler olduğundan, romanlarda onların yeri ve öneminden bahsedilmiştir. Bu çalışmada, yazarların, sosyolojik tespitlerine yer vererek, sorunların sonucu olarak ele alınan 1989 Zorunlu Göçü'nü, Türk ile Bulgar kimlikleri üzerinden nasıl tanımladıkları incelenmiştir.
Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’i... more Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’in Gurbet Hikâyeleri adli eserinde, oteki baglamindan incelenmeye musait yogun imgeler bulmak mumkundur. Genellikle hikâyelerin mekâni Suriye, zamani ise XX. yuzyilin baslaridir. Bundan dolayi, yerel halk olan Araplar ile casus veya asker Ingilizler ve Fransizlar hikâyelerde sikca gecmektedir. Eserde Araplar ve Avrupalilar tespit edilip, yazarin ulkesine duydugu ozlemle, Osmanli Devletinin yikilisinda etkisi bulunan bu gruplara nasil baktigi incelenmistir.
Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’i... more Romanda veya hikâyede imge kendisini en cok sahislar uzerinde gostermektedir. Refik Halid Karay’in Gurbet Hikâyeleri adli eserinde, oteki baglamindan incelenmeye musait yogun imgeler bulmak mumkundur. Genellikle hikâyelerin mekâni Suriye, zamani ise XX. yuzyilin baslaridir. Bundan dolayi, yerel halk olan Araplar ile casus veya asker Ingilizler ve Fransizlar hikâyelerde sikca gecmektedir. Eserde Araplar ve Avrupalilar tespit edilip, yazarin ulkesine duydugu ozlemle, Osmanli Devletinin yikilisinda etkisi bulunan bu gruplara nasil baktigi incelenmistir.
As a guided literature, Turkish children’s literature in Yugoslavia has frequently studied or dea... more As a guided literature, Turkish children’s literature in Yugoslavia has frequently studied or dealt with socialism / communism, the values and ideals of it. Therefore, reminiscent of socialism/communism symbols such as “partisan” and “pioneer” are frequently seen in children’s poems and stories. The aim of this study is to explain the ways in which Turkish children’s literature in Yugoslavia is influenced by Yugoslavian children’s literature, and to show the projections of the common values and symbols in Turkish children’s literature in Yugoslavia. The texts examined were Sevinç, Tomurcuk and Kuş magazines, which were formed by the Turkish children’s literature in the period of the former Yugoslavia and the poetry and story books of the poets and writers who also wrote in the mentioned magazines from Nova Makedoniya Publisher, the main publication organ of these magazines. Poetry books written by İlhami Emin, Fahri Ali, Şükrü Ramo and Nusret Dişo Ülkü were also examined. The “parti...
Uploads
Papers by Gözde Özlem
Tanpınar’ın incelenen eserlerinde anlatıcı, “geçmiş zaman” imgesini kullanırken rüya, hayal, geçmiş ve hakikat kavramlarını birbirine girer. Anlatıcı “hakikat”ine ulaşmak için onu rahatsız eden mekânlarda ya yolculuk yapar ya da korkunç/ olağanüstü olaylar yaşar. Bachelard gibi “poetik bir hayal” yaratır. Gospodinov’un eserinde, demans/ alzheimer ile mücadele eden Avrupalı devletler, hastalar için “geçmiş zaman klinikleri” açar. Bu klinikler neticesinde gelişen olaylar doğrultusunda Avrupa, “geçmiş referandumu”na gider. Avrupalılar, “şimdi”nin ve “gelecek”in yok edilmesi düşüncesinden dolayı, geçmişe sığınıp hatırladıkları “hakikati” kitsch gibi bir geçmişte yaşamaya çalışırlar.
Çalışmada, Tanpınar ve Gospodinov’un eserleri ile ilgili genel bilgi verildikten sonra eserlerdeki geçmiş zaman imgelerinin hangi sözcükleri üzerinden verildiği gösterilir. İki eserin üzerinden 20. ve 21. yüzyıl yazarlarının “geçmiş zaman” ve “hakikat” imgeleri karşılaştırılarak değerlendirilir.
veya kitlesel göçlerin varış yeri Anadolu/ Türkiye’dir. Osmanlı Dönemi’nde, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı (93 Harbi) ve I. ve II. Balkan Savaşları neticelerinde zulümden kaçarak göç etmek zorunda
kalan birçok Balkanlı Müslüman, Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise, mübadele,
savaş, asimilasyon ve soykırım gibi farklı sebeplerle Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Kuzey
Makedonya, Kosova ve Bosna-Hersek’ten göçler olmuştur. Ekonomik, siyasî veya toplumsal sebep ve
sonuçlarıyla göçler, Türk romanı ve hikâyesinde sıkça işlenen konulardan biridir. Bu bildiride, Cumhuriyet
Dönemi Türk Romanında, tamamen veya dolaylı olarak Balkanlar’dan Türkiye’ye göçü konu
edinen romanlardaki Balkanlı kadın göçmenler incelenmiştir.
Çalışmanın giriş kısmında göç, göçmen kavramlarının açıklamaları verilir. Osmanlı Devleti ve
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Balkanlardan yapılan göçlerle ilgili tarihî sürecin özetinin ardından Türk
Edebiyatı’nda Balkanlar ve göç ile ilgili önceden yapılmış çalışmalardan bahsedilir. Ayrıca çalışmanın
yöntemi hakkında bilgi verilir. Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul (1938), Safiye Erol’un Ciğerdelen
(1946), Samiha Ayverdi’nin Mesihpaşa İmamı (1948), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler
(1950), Orhan Kemal’in Murtaza (1952), Yılmaz Gürbüz’ün Acılar Masal Oldu (1975), Sevinç
Çokum’un Bizim Diyar (1978), Kemal Bilbaşar’ın Zühre Ninem (1981), Refik Özdek’in Ocağımız
Sönmesin (1989), im Kemal Öke’nin Günbatımı (1991), Selma Fındıklı’nın Gözüm Yaşı Tuna Selidir
Şimdi (1997), Ayşe Kulin’in Umut (2009), Tülin Çayırcı’nın Gülcemal (2012) adlı eserleri ele alınmıştır.
Eserlerde incelenen kişiler, başkahraman veya ikincil kahramanlardır. Çoğunlukla tarihi romanlar
olan bu eserlerin bazılarında, otobiyografik izler de mevcuttur. İncelenen eserlerdeki kadın karakterlerin
göç, göçmen, kimlik ve ulus kavramları hakkındaki görüşleri tasnif edilmiştir. Bahsi geçen kadın
kahramanların fiziki ve karakter özellikleri incelenmiştir. Balkanlı kadın göçmenlerden bahsederken
hangi imge, kavram veya sözcük üzerinde yoğunlaştığı bulunmuştur. Tespit edilen imgelerin olumlu
ve olumsuz anlamlarının sonuçları irdelenmiştir. İncelenen kahramanlarının cinsiyet özelliklerinden
doğan farklılıklar veya cinsiyet özelliklerine ait stereotiplerin olup olmadığı incelenmiştir. Bu çalışmada,
elde edilen veriler göz önünde tutularak, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanındaki Balkanlı kadın
göçmenlerin algısı açıklanmıştır.
şehrinde, Osmanoflar’ın 1904’te yaşadığı olaylar anlatılır. Roman kahramanları aracılığıyla “biz” ve “öteki”nin çatıştığı
hususlar gösterilir. “Biz”, Türk ve Müslüman Osmanoflar ailesidir. Üç erkek kardeşten mürekkep aile, eşler ve çocuklarla
genişler. Groşenka, Osmanof biraderlerden ortancasının kızıdır. “Öteki”, Bulgar komitacılık hareketinin temsilcileridir.
Yuvanna Mihailoviç ise Groşenka’nın annesi olup ihtida etmiştir. Bu bildiride, ailenin “Türk” ve “Müslüman” kültür
özelliklerinin karşısında olarak gösterilen bu iki kadın üzerinden yabancılaşma ve “öteki” unsurlarının nasıl işlendiği
tespit edilir. Onların Türk kültürüne göre yabancılaşan özellikleri belirlenip neden “yabancı” veya “öteki” oldukları
analiz edilir.
konu olarak sosyalizmi/komünizmi, onun değerlerini ve ideallerini sıkça
işlemiş veya işlemek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı çocuk şiirleri ve
çocuk hikâyelerinde “partizan” ve “pioner” gibi sosyalizmi/komünizmi
hatırlatan simgelere sıklıkla rastlanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, “partizan” simgesi üzerinden Yugoslavya’da
Türk çocuk edebiyatının Yugoslavya çocuk edebiyatından hangi
yönlerden etkilendiğini açıklarken işlenen ortak değerlerin, simgelerin
veya imgelerin Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatındaki iz düşümlerini
göstermektir. Öncelikle, çalışmada incelenen metinler, Eski Yugoslavya
döneminde Türk çocuk edebiyatının vücut bulduğu Sevinç, Tomurcuk
ve Kuş dergileridir. Bunlara müteakip, bahsi geçen dergilerin ana yayın
organı olan Nova Makedoniya Yayınevinden çıkmış, yine bahsi geçen
dergilerde de yazar kadrosunda olan şair ve yazarların çocuklar için
çıkardıkları şiir ve hikâye kitaplarıdır. İlhami Emin, Fahri Ali, Şükrü
Ramo ve Nusret Dişo Ülkü’nün çocuklar için yazdıkları şiir kitapları da
incelenmiştir.
“Partizan” simgesinin Yugoslavya çocuk edebiyatındaki önemi ve
çocuk edebiyatı ürünlerindeki sürekli tekrarlanan sosyalist/komünist
imgelerin genel özelliklerinden bahsedilmiştir. Bahsi geçen bu özellikler
Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı eserleri üzerinde tespit edilmeye
çalışılmıştır. İncelenen “partizan” simgesi olduğundan dolayı, 1945 ile
1992 yılları arasındaki metinlere odaklanılmış, bu zaman dilimi dışındaki
eserler göz ardı edilmiştir. Tespit edilen ve incelenen metinlere yazar veya
okur odaklı analizler yapılmıştır. Bu inceleme, elde edilen verilerle genel
bir sonuca bağlanmıştır.
Books by Gözde Özlem
Tanpınar’ın incelenen eserlerinde anlatıcı, “geçmiş zaman” imgesini kullanırken rüya, hayal, geçmiş ve hakikat kavramlarını birbirine girer. Anlatıcı “hakikat”ine ulaşmak için onu rahatsız eden mekânlarda ya yolculuk yapar ya da korkunç/ olağanüstü olaylar yaşar. Bachelard gibi “poetik bir hayal” yaratır. Gospodinov’un eserinde, demans/ alzheimer ile mücadele eden Avrupalı devletler, hastalar için “geçmiş zaman klinikleri” açar. Bu klinikler neticesinde gelişen olaylar doğrultusunda Avrupa, “geçmiş referandumu”na gider. Avrupalılar, “şimdi”nin ve “gelecek”in yok edilmesi düşüncesinden dolayı, geçmişe sığınıp hatırladıkları “hakikati” kitsch gibi bir geçmişte yaşamaya çalışırlar.
Çalışmada, Tanpınar ve Gospodinov’un eserleri ile ilgili genel bilgi verildikten sonra eserlerdeki geçmiş zaman imgelerinin hangi sözcükleri üzerinden verildiği gösterilir. İki eserin üzerinden 20. ve 21. yüzyıl yazarlarının “geçmiş zaman” ve “hakikat” imgeleri karşılaştırılarak değerlendirilir.
veya kitlesel göçlerin varış yeri Anadolu/ Türkiye’dir. Osmanlı Dönemi’nde, 1877-1878 Osmanlı-Rus
Savaşı (93 Harbi) ve I. ve II. Balkan Savaşları neticelerinde zulümden kaçarak göç etmek zorunda
kalan birçok Balkanlı Müslüman, Anadolu’ya yerleştirilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde ise, mübadele,
savaş, asimilasyon ve soykırım gibi farklı sebeplerle Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Kuzey
Makedonya, Kosova ve Bosna-Hersek’ten göçler olmuştur. Ekonomik, siyasî veya toplumsal sebep ve
sonuçlarıyla göçler, Türk romanı ve hikâyesinde sıkça işlenen konulardan biridir. Bu bildiride, Cumhuriyet
Dönemi Türk Romanında, tamamen veya dolaylı olarak Balkanlar’dan Türkiye’ye göçü konu
edinen romanlardaki Balkanlı kadın göçmenler incelenmiştir.
Çalışmanın giriş kısmında göç, göçmen kavramlarının açıklamaları verilir. Osmanlı Devleti ve
Türkiye Cumhuriyeti’ndeki Balkanlardan yapılan göçlerle ilgili tarihî sürecin özetinin ardından Türk
Edebiyatı’nda Balkanlar ve göç ile ilgili önceden yapılmış çalışmalardan bahsedilir. Ayrıca çalışmanın
yöntemi hakkında bilgi verilir. Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul (1938), Safiye Erol’un Ciğerdelen
(1946), Samiha Ayverdi’nin Mesihpaşa İmamı (1948), Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler
(1950), Orhan Kemal’in Murtaza (1952), Yılmaz Gürbüz’ün Acılar Masal Oldu (1975), Sevinç
Çokum’un Bizim Diyar (1978), Kemal Bilbaşar’ın Zühre Ninem (1981), Refik Özdek’in Ocağımız
Sönmesin (1989), im Kemal Öke’nin Günbatımı (1991), Selma Fındıklı’nın Gözüm Yaşı Tuna Selidir
Şimdi (1997), Ayşe Kulin’in Umut (2009), Tülin Çayırcı’nın Gülcemal (2012) adlı eserleri ele alınmıştır.
Eserlerde incelenen kişiler, başkahraman veya ikincil kahramanlardır. Çoğunlukla tarihi romanlar
olan bu eserlerin bazılarında, otobiyografik izler de mevcuttur. İncelenen eserlerdeki kadın karakterlerin
göç, göçmen, kimlik ve ulus kavramları hakkındaki görüşleri tasnif edilmiştir. Bahsi geçen kadın
kahramanların fiziki ve karakter özellikleri incelenmiştir. Balkanlı kadın göçmenlerden bahsederken
hangi imge, kavram veya sözcük üzerinde yoğunlaştığı bulunmuştur. Tespit edilen imgelerin olumlu
ve olumsuz anlamlarının sonuçları irdelenmiştir. İncelenen kahramanlarının cinsiyet özelliklerinden
doğan farklılıklar veya cinsiyet özelliklerine ait stereotiplerin olup olmadığı incelenmiştir. Bu çalışmada,
elde edilen veriler göz önünde tutularak, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanındaki Balkanlı kadın
göçmenlerin algısı açıklanmıştır.
şehrinde, Osmanoflar’ın 1904’te yaşadığı olaylar anlatılır. Roman kahramanları aracılığıyla “biz” ve “öteki”nin çatıştığı
hususlar gösterilir. “Biz”, Türk ve Müslüman Osmanoflar ailesidir. Üç erkek kardeşten mürekkep aile, eşler ve çocuklarla
genişler. Groşenka, Osmanof biraderlerden ortancasının kızıdır. “Öteki”, Bulgar komitacılık hareketinin temsilcileridir.
Yuvanna Mihailoviç ise Groşenka’nın annesi olup ihtida etmiştir. Bu bildiride, ailenin “Türk” ve “Müslüman” kültür
özelliklerinin karşısında olarak gösterilen bu iki kadın üzerinden yabancılaşma ve “öteki” unsurlarının nasıl işlendiği
tespit edilir. Onların Türk kültürüne göre yabancılaşan özellikleri belirlenip neden “yabancı” veya “öteki” oldukları
analiz edilir.
konu olarak sosyalizmi/komünizmi, onun değerlerini ve ideallerini sıkça
işlemiş veya işlemek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı çocuk şiirleri ve
çocuk hikâyelerinde “partizan” ve “pioner” gibi sosyalizmi/komünizmi
hatırlatan simgelere sıklıkla rastlanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, “partizan” simgesi üzerinden Yugoslavya’da
Türk çocuk edebiyatının Yugoslavya çocuk edebiyatından hangi
yönlerden etkilendiğini açıklarken işlenen ortak değerlerin, simgelerin
veya imgelerin Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatındaki iz düşümlerini
göstermektir. Öncelikle, çalışmada incelenen metinler, Eski Yugoslavya
döneminde Türk çocuk edebiyatının vücut bulduğu Sevinç, Tomurcuk
ve Kuş dergileridir. Bunlara müteakip, bahsi geçen dergilerin ana yayın
organı olan Nova Makedoniya Yayınevinden çıkmış, yine bahsi geçen
dergilerde de yazar kadrosunda olan şair ve yazarların çocuklar için
çıkardıkları şiir ve hikâye kitaplarıdır. İlhami Emin, Fahri Ali, Şükrü
Ramo ve Nusret Dişo Ülkü’nün çocuklar için yazdıkları şiir kitapları da
incelenmiştir.
“Partizan” simgesinin Yugoslavya çocuk edebiyatındaki önemi ve
çocuk edebiyatı ürünlerindeki sürekli tekrarlanan sosyalist/komünist
imgelerin genel özelliklerinden bahsedilmiştir. Bahsi geçen bu özellikler
Yugoslavya’da Türk çocuk edebiyatı eserleri üzerinde tespit edilmeye
çalışılmıştır. İncelenen “partizan” simgesi olduğundan dolayı, 1945 ile
1992 yılları arasındaki metinlere odaklanılmış, bu zaman dilimi dışındaki
eserler göz ardı edilmiştir. Tespit edilen ve incelenen metinlere yazar veya
okur odaklı analizler yapılmıştır. Bu inceleme, elde edilen verilerle genel
bir sonuca bağlanmıştır.