
Serhat Yetimova
I was born in Istanbul and completed my primary and secondary education in Istanbul. I completed my undergraduate education in the history department of Kyrgyzstan-Türkiye Manas University in 2005. I studied Kyrgyz and Russian during my undergraduate studies. I made field trips in Central Asia. I completed my master's degree in press history at Mimar Sinan Fine Arts University in Istanbul in 2010. During my master's degree, I searched English and French newspapers published in the Ottoman Empire in the 19th century. In 2010 as a master's student, I attended courses on French language and culture at INALCO in Paris with the Erasmus program. In 2012, I started working as an Erasmus project specialist at the Maltepe University EU office. In 2014, I became a research assistant at Maltepe University, Department of Journalism, and in 2016, I became an assistant professor. I got my PhD degree in 2016 with thesis titled "An example of transnational discussions in cinema magazines from France and Turkey: A comparison between Positif and Altyazı magazines". Between 2018 and 2021, I worked as an assistant professor and then an associate professor at Aydın Adnan Menderes University, Department of Journalism. In 2019 and 2022, I was accepted by the University of Sorbonne Nouvelle III as a postdoctorate researcher and also I was supported by the French Embassy's Scholarship Programme. In France, I searched for cinema education policies and Turkish transnational cinemas in France. I have a good command of English, French, and Russian. I give seminars on media addiction, short film workshops, and effective communication seminars. I prepare and present cultural cinema programs on my channel Cinematic Journeys which broadcasts on YouTube. I am co-editor of the Turkish Journal of Film Studies Journal. I represented Turkey at the Taifas Balkan Films Festival held in Timişoara, which was selected as the 2023 European Capital of Culture. I am also responsible for the CinEd 2.1 project in Turkey, which is the most comprehensive film pedagogy project in the European Union. I am currently working as the Erasmus Program Coordinator at Sakarya University Faculty of Communication and as an associate professor in the Cinema-TV department.
***
İstanbul'da doğdum, ilk ve orta öğrenimimi İstanbul'da tamamladım. Lisans eğitimimi 2005 yılında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Tarih bölümünde tamamladım. Lisans eğitimim boyunca Kırgızca ve Rusça öğrendim. Orta Asya'da saha gezileri yaptım. Yüksek lisansımı İstanbul’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde basın tarihi alanında 2010 yılında tamamladım. Yüksek lisansım sırasında 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda yayınlanan İngilizce ve Fransızca gazeteleri araştırdım. 2010 yılında yüksek lisans öğrencisi olarak Erasmus programıyla Paris'te INALCO'da Fransız dili ve kültürü üzerine eğitimler alıp araştırmalar yaptım. 2012 yılında Maltepe Üniversitesi AB ofisinde Erasmus proje uzmanı olarak çalışmaya başladım. 2014 yılında Maltepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde araştırma görevlisi, 2016 yılında ise yardımcı doçent oldum. "Fransa ve Türkiye sinema dergilerinde ulusötesi tartışmalara bir örnek: Positif ve Altyazı dergilerinin karşılaştırılması" başlıklı tezimle 2016 yılında doktora derecemi aldım. 2018-2021 yılları arasında Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde önce yardımcı doçent, ardından doçent olarak çalıştım. 2019 ve 2022 yıllarında Sorbonne Nouvelle III Üniversitesi tarafından doktora sonrası araştırmacı olarak kabul edildim ve ayrıca Fransa Büyükelçiliği Doktora Sonrası Burs Programı tarafından desteklendim. Fransa'da sinema eğitimi politikalarını ve Fransa'daki göçmen Türk yönetmenler üzerine araştırmalar yaptım. İyi derecede İngilizce, Fransızca ve Rusça biliyorum. Medya bağımlılığı üzerine seminerler, kısa film atölyeleri, etkili iletişim seminerleri veriyorum. YouTube'da’ki Sinematik Yolculuklar kanalımda kültürel içerikli sinema programları hazırlıyor ve sunuyorum. Türkiye Film Araştırmaları Dergisi'nin eş editörüyüm. 2023 Avrupa Kültür Başkenti seçilen Temeşvar'da düzenlenen Taifas Balkan Film Festivali'nde Türkiye'yi temsil ettim. Aynı zamanda Avrupa Birliği'nin en kapsamlı film pedagojisi projesi olan CinEd 2.1 projesinin Türkiye sorumlusuyum. Hali hazırda Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Erasmus Program Koordinatörü ve Sinema-Tv bölümünde de doçent olarak görev yapıyorum
Address: Sakarya University, Faculty of Communication, Department of Radio-Tv and Cinema, Serdivan-Sakarya
...
Sakarya Üniversitesi Esentepe Kampüsü M2 Binası 3. Kat Serdivan/SAKARYA
Fax: 0(264)2957014
***
İstanbul'da doğdum, ilk ve orta öğrenimimi İstanbul'da tamamladım. Lisans eğitimimi 2005 yılında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Tarih bölümünde tamamladım. Lisans eğitimim boyunca Kırgızca ve Rusça öğrendim. Orta Asya'da saha gezileri yaptım. Yüksek lisansımı İstanbul’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde basın tarihi alanında 2010 yılında tamamladım. Yüksek lisansım sırasında 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda yayınlanan İngilizce ve Fransızca gazeteleri araştırdım. 2010 yılında yüksek lisans öğrencisi olarak Erasmus programıyla Paris'te INALCO'da Fransız dili ve kültürü üzerine eğitimler alıp araştırmalar yaptım. 2012 yılında Maltepe Üniversitesi AB ofisinde Erasmus proje uzmanı olarak çalışmaya başladım. 2014 yılında Maltepe Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde araştırma görevlisi, 2016 yılında ise yardımcı doçent oldum. "Fransa ve Türkiye sinema dergilerinde ulusötesi tartışmalara bir örnek: Positif ve Altyazı dergilerinin karşılaştırılması" başlıklı tezimle 2016 yılında doktora derecemi aldım. 2018-2021 yılları arasında Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde önce yardımcı doçent, ardından doçent olarak çalıştım. 2019 ve 2022 yıllarında Sorbonne Nouvelle III Üniversitesi tarafından doktora sonrası araştırmacı olarak kabul edildim ve ayrıca Fransa Büyükelçiliği Doktora Sonrası Burs Programı tarafından desteklendim. Fransa'da sinema eğitimi politikalarını ve Fransa'daki göçmen Türk yönetmenler üzerine araştırmalar yaptım. İyi derecede İngilizce, Fransızca ve Rusça biliyorum. Medya bağımlılığı üzerine seminerler, kısa film atölyeleri, etkili iletişim seminerleri veriyorum. YouTube'da’ki Sinematik Yolculuklar kanalımda kültürel içerikli sinema programları hazırlıyor ve sunuyorum. Türkiye Film Araştırmaları Dergisi'nin eş editörüyüm. 2023 Avrupa Kültür Başkenti seçilen Temeşvar'da düzenlenen Taifas Balkan Film Festivali'nde Türkiye'yi temsil ettim. Aynı zamanda Avrupa Birliği'nin en kapsamlı film pedagojisi projesi olan CinEd 2.1 projesinin Türkiye sorumlusuyum. Hali hazırda Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi Erasmus Program Koordinatörü ve Sinema-Tv bölümünde de doçent olarak görev yapıyorum
Address: Sakarya University, Faculty of Communication, Department of Radio-Tv and Cinema, Serdivan-Sakarya
...
Sakarya Üniversitesi Esentepe Kampüsü M2 Binası 3. Kat Serdivan/SAKARYA
Fax: 0(264)2957014
less
Related Authors
Menderes Akdağ
Adnan Menderes University
Efe Önal
Kocaeli University
Murat Şahin
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Ubong Andem Obong
Taraba State University Jalingo, Nigeria
Yaroslav A . Levin (Ярослав Левин)
Samara State Technical University
Kevser Akyol Oktan
Samsun Ondokuz Mayis University
InterestsView All (11)
Uploads
Conference Presentations by Serhat Yetimova
https://www.youtube.com/watch?v=QcogksU15f0&t=123s
https://www.septentrion.com/FR/livre/?GCOI=27574100911660
Abstract
It is seen that the studies in the field of film pedagogy in America and Europe date back to the 1920s in the historical plan. Film pedagogy is an educational field that is officially recognized in the national education system in these countries, supports official education pedagogically and develops students' artistic, intellectual and psychomotor skills culturally and technically. This research examines the cultural aspects of the projects and activities carried out in the country by Arte Urbana Collectif, an example of a Bulgaria-based cultural initiative, after specifying examples in America and Europe. Representatives of the collective, who were invited to the Sakarya International Film Festival, which was held for the seventh time this year, both gave information about the activities of Arte Urbana, and provided enlightening and experience-based information on the methods and goals valid in the field of film pedagogy. This paper explored the thoughts of the relevant representatives and the structure of Arte Urbana through in-depth interviews and content analysis methods. As a result, Bulgaria has gained important opportunities in education with this art collective that effectively benefits from European Union projects and has shown that it can be a part of a modern world with the international education Arte Urbana offers with its international staff.
Özet
Amerika ve Avrupa’da film pedagojisi alanındaki çalışmaların tarihsel planda 1920’lere dek uzandığı görülür. Film pedagojisi bu ülkelerde ulusal eğitim sistemi içinde resmen tanınmış, gerek formel eğitimi pedagojik açıdan destekleyici gerekse öğrencilerin sanatsal, entelektüel ve psikomotor becerilerini kültürel ve teknik bakımdan geliştirici özellikte olan bir eğitim alanıdır. Bu araştırma, Amerika ve Avrupa’da örnekleri belirttikten sonra Bulgaristan merkezli bir kültürel girişim örneği olan Arte Urbana Collectif’in ülkede yürüttüğü proje ve faaliyetleri kültürel yönleriyle incelemektedir. Bu yıl yedincisi düzenlenen Sakarya Uluslararası film festivaline davet edilen kolektifin temsilcileri hem Arte Urbana’nın faaliyetleri hakkında bilgiler vermiş, hem de film pedagojisi alanında geçerli olan metot ve hedefler konusunda aydınlatıcı, tecrübeye dayalı bilgiler sunmuştur. Bu bildiri ilgili temsilcilerin düşüncelerini ve Arte Urbana’nın yapısını derinlemesine görüşme ve içerik analizi yöntemleriyle araştırmıştır. Sonuç olarak bakıldığında Bulgaristan, Avrupa Birliği projelerinden etkin şekilde yararlanan, uluslar arası kadrosuyla sunduğu uluslar arası eğitimle çağdaş bir dünyanın parçası olabildiğini göstermiş bir sanat kolektifi ile eğitimde önemli imkânlar elde etmiştir.
(ÖZET)
Demokrat Parti’nin 27 Mayıs 1960 Darbesi’yle iktidardan düşürülmesiyle 1965 yılı genel seçimlerine kadar Türkiye, tarihinde ilk kez koalisyon hükümetleriyle tanışır. Türkiye bu dönemde 1968 olaylarıyla da tanışacaktır. Türkiye’deki iç siyasi olaylar 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasının gerekçesini oluşturacaktır. 12 Mart Muhtırası siyasetteki istikrarın bozulmasına da yol açmıştır. 12 Mart muhtırasından 12 Eylül 1980 Darbesine kadar hiçbir seçimde hiçbir parti tek başına iktidar olacak oy oranına erişmez. Türkiye koalisyonlar dönemine girer. Siyasi istikrarsızlık, zayıf iktidarlar dönemi başlamıştır. Türkiye hızla ekonomik darboğaza girer. Siyasi cinayetlerde de artış olur. Sokak gösterileri artar. Bu çalışma böyle bir dönemde Beykoz ilçesinin Türk basınında ne şekilde haber yapıldığını araştırmaktadır. İstanbul Boğazı’nın doğu kesiminde kalan Beykoz, konumu itibariyle ormanları, sayfiye yerleri, su yatakları bakımından ün kazanmış yerdir. Bu anlamda kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler anlamında önemli bir alandır. Çalışmamızda Hürriyet, Tercüman, Milliyet ve Cumhuriyet gibi gazeteler Beykoz haberleri bağlamında taranmıştır. Alan taraması yapıldığında çalışmamıza benzer bir araştırmanın yapılmadığı görülmüştür. Taranan gazetelerde Beykoz’a dair çok fazla haberin olmadığı tespit edilmiştir. Bunun nedenleri arasında Beykoz’un ekonomik anlamda fabrikalarıyla ön planda olan ve daha çok işçi nüfusun yaşadığı bir yer olması, diğer ilçelere nazaran az nüfusu, doğanın hâkim olduğu düzenli yapısı ve sosyo-kültürel bakımdan bir takım ücretsiz etkinliklerin yapılması olarak görülebilir.
(ABSTRACT)
After the Democrat Party was overthrown by the May 27, 1960 Coup, until the 1965 general elections, Turkey met with coalition governments for the first time in its history. In this period, Turkey will also meet with the events of 1968. Domestic political events in Turkey will form the justification for the March 12, 1971, Military Memorandum. The 12 March Memorandum also led to the deterioration of stability in politics. From the 12 March memorandum to the 12 September 1980 coup d'état, no political party can reach the rate of votes to be in power alone in any election. Turkey enters the period of coalitions. The period of political instability and weak governments has begun. Turkey quickly enters the economic bottleneck. There is also an increase in political murders. Street demonstrations increase. This study investigates how Beykoz district was reported in the Turkish press in such a period. Beykoz, located in the eastern part of the Bosphorus, is famous for its forests, summer resorts and waterways. In this sense, it is an important area in terms of cultural, artistic and sports activities. In our study, newspapers such as Hürriyet, Tercüman, Milliyet and Cumhuriyet were scanned in the context of Beykoz news. When a field survey was conducted, it was seen that there was no research similar to our study. It has been determined that there is not much news about Beykoz in the scanned newspapers. Among the reasons for this can be seen as the fact that Beykoz is at the forefront with its factories in the economic sense and is a place where more workers live, its less population compared to other districts, its regular structure dominated by nature and some free activities in socio-cultural terms.
(ABSTRACT)
Chile has a fifty years old history under the conflict of militarized and civilized tendencies which includes the subjects of democracy, globalization and social order that caused very interesting happenings and also it has similarities with Turkey’s close-history. This historical stage in Chile has the figures of democratic election of socialist Salvatore Allende government, after than coming to power through military coup d'état of General Augusto Pinochet and the towards the end of 1980s an established political campaign as “No” under the leadership of René Saavedra for a liberalized and civilized society. As to Turkey that it has three coups which would like to formalize society autocratically modernized and socialized. For example in 1960’s coup d’état was aiming to formalize society liberalized autocratically. In the years of 1970’s there was a huge conflict between the social wings because of liberalism and economic depression and so it was concluded 1980’s coup d’état and after than it started to apply economy plans based on neoliberal and consumption theories. All these historical milestones let us to be aware of todays of modern Turkey and Chile. In this presentation the author tries to understand the more than fifty years old democracy exam against bumps of Chile and Turkey through the eyes of political cinema. Methodologically it is used historical and comparative scanning analyze within the scope of taxonomies like as film type, directors and themes, feature of co-productions, contextual subjects, and dating of the films. Chilean cinema has more documentary films than Turkey has with more context and critical thinking as well.
Key words: Chile, Turkey, Revolution, Bumps, Democracy, Political Cinema, Taxonomy
(ÖZET)
Şili’nin 1950 sonrası siyasal ve toplumsal gelişimi asker-sivil çatışması altında geçen bir tarih olması bakımından demokrasi, küreselleşme ve toplumsal düzen adına oldukça ilginç ve bir ölçüde de Türkiye ile benzer özellikler gösteren bir durum arz etmektedir. Seçimle iktidara gelmiş olan Salvador Allende iktidarının sosyalist karakteri, askeri darbe ile bu yönetimin yıkılarak yerine askeri bir düzenle gelen General Augusto Pinochet’in otoriter rejimi ve 80’lerin sonuna doğru René Saavedra'nın başlattığı ‘Hayır’lı sivilleşme taraftarı siyasal kampanyaların ülkeyi getirdiği aşamalar Şili’nin bugününün inşasında önemli tarihsel örüntüler olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzer şekilde Türkiye’de de 1960 darbesi ile gelen otokratik özgürleşme, 1970’lerde özgürleşmenin getirdiği yıkıcı anarşist faaliyetler ile ekonomik buhran ve 1980 askeri darbesi sonrası gelen sıkıyönetim ve küreselleştirici neoliberal politikalarla benzer bir süreçle bugünlere gelen tarihsel dönemeçlerden geçmiştir. Bu bildiri darbeler bağlamında benzer tarihsel deneyime sahip iki ülke olarak Şili ile Türkiye’nin belirtilen 50 yılı aşkın demokratikleşme tarihine sinemanın gözünden bakmayı denemektedir. Araştırmanın temel sorunu demokratikleşmenin önündeki engel olarak görülen darbeleri Şili ve Türk sinemasının ne ölçüde konu ettiğinin karşılaştırmasından oluşmaktadır. Bu bakımdan belirtilen dönem ile sinemasal üretim arasındaki ilişkinin Türkiye ve Şili özelindeki durumunun bir karşılaştırması yapılmaktadır. Bu bağlamda yöntem olarak belli taksonomiler üzerinden tarihsel bir tarama gerçekleştirilmiştir. Taksonomiler arasında filmlerin türleri, yönetmeni, kullandıkları temalar, ortak yapım özellikleri, ilgi oldukları konu içerikleri, zaman aralıkları konu edilmiş ve bu yönde istatistiksel bir karşılaştırmaya gidilmiştir. Öyle ki Şili sineması Türk sinemasına oranla daha çok belgesel sinemaya ağırlık vererek; daha fazla bağlamsal içerik ve eleştirel tutum içeren bir yaklaşım biçime sahip bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Şili, Türkiye, Devrim, Darbe, Demokrasi, Politik Sinema, Taksonomi
İçinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli özelliklerinden birisi, görsel öğelerin yoğunluğudur. Günümüzde ülkeler arası yapılan denizaşırı savaşlar bile canlı yayın şeklinde dünyaya iletilmektedir. Cadde ve sokaklarda yer alan kameralı sistemler, yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen cep telefonları, görsel sanatlardaki baş döndürücü gelişmeler, bilgisayar ve oyun sektörünün geldiği nokta, dijital yüzyılın bir sonucudur. Teknolojik gelişmeler her ne kadar yaşamı kolaylaştıran özellikleriyle öne çıksa da, bilgisayar dünyasındaki gelişmelere paralel olarak gençlerin ve çocukların dünyasında etkinliğini artıran oyun endüstrisi, giderek yaşamları tehdit eden bir yapıya dönüşmüştür.
Bu araştırma, son günlerde gençlerin ve çocukların oldukça ilgisini çeken ve aynı zamanda birçoğunun ölümüne neden olan Mavi Balina adlı bilgisayar oyununu incelemeyi amaçlar. Türkiye’de ve dünyada çok sayıda kişinin ölümüne neden olan oyun, aynı zamanda intihar oyunu olarak da adlandırılmaktadır. Philipp Budeikin adlı genç tarafından yazılımı gerçekleştirilen oyunun, şimdiye dek en az 15 intihar vakasına neden olduğu bilinmektedir. Son olarak Ordu ilinde yaşayan 17 yaşındaki İbrahim Can Duman adlı genç, Mavi Balina adlı oyundaki talimatlar doğrultusunda kendisini asarak yaşamına son vermiştir. Kurbanlarını biyolojik atık olarak adlandıran oyunun yazılımcısı Budeikin, Rusya’da çıkarıldığı mahkeme tarafından üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
Mavi Balina adlı oyunda, kullanıcılara çoğunlukla şiddet içerikli elli adet talimat verilmekte ve elli günlük talimatlar, intihar etme komutuyla son bulmaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde 2011 yılında yayınlanmaya başlanan Black Mirror adlı dizi serisinin Shut Up and Dance bölümüyle benzerlik gösterir. Araştırma kapsamında, Mavi Balina adlı oyunda yer alan elli adet komut üzerinden teknoloji bağımlılığı tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Teknoloji, Dijital Çağ, Mavi Balina, Oyun, Black Mirror
Örnekleri: Çevre Sorunlarına Karşı Verilen Tepkilere Dair Kültürel Bir İnceleme
This study was written in order to gain a holistic view of environmental protests that came to the fore in the world media as news and documentary. Nowadays, although the sources of news have been strengthened due to communication technologies, the flow of data, news and information can sometimes be complex or disorganized, making it difficult to integrate a glance. Although there is visibility of relevant news in news networks or social media, its discernability is controversial. This study reveals what kind of reactions about the environmental problems in different cultures in an integrated perspective and cultural aspects. In order to create a stronger impact on environmental problems, it is more important than how environmental actions are performed, who participates in these actions, the impact of mass media on these actions, the manner in which the actions are discussed, and the philosophy of the actions beyond this. In this study, the scope of the world media in Turkey, the Turkish broadcasting Sputnik (Russia), Deutsche Welle (Germany), Euronews (France) and BBC (England), such as global news channels in the last 10-year period of environmental actions they communicate is focused on the cultural characteristics The study focuses on the communication forms of the world media (through the channels above) and makes a cultural reading on the countries in which the actions are carried out, on which environmental problems are focused on, how the actions are performed and how the mass media are used in the actions. Within the scope of the documentary, besides the independent productions, the content is focused on digital platforms such as Netflix and Youtube. In this way it will be possible for people to gain a stronger environmental awareness.
**********
Bu çalışma dünya medyasında, haber ve belgesel olarak öne plana çıkan çevre protestolarına dair bütünlükçü bir bakış kazanabilmek amacıyla kaleme alındı. Günümüzde haber kaynakları iletişim teknolojilerine bağlı olarak oldukça güçlenmiş olmasına rağmen veri, haber ve bilgi akışı kimi zaman bütünlükçü bir bakışı zorlaştıracak ölçüde karmaşık veya dağınık olabilmektedir. Haber ağlarında veya sosyal medya mecralarında ilgili haberlerin görünürlüğü olmakla birlikte fark edilebilirliği tartışmalıdır. Bu çalışma günümüzde hem Türkiye'de hem de Dünya ölçeğinde bir sorun olarak varlık gösteren çevre sorunlarına dair farklı kültürlerde ne tip tepkilerin ortaya konduğunu bütünlükçü bir bakış açısıyla ve kültürel karakteristikleriyle ortaya koymaktadır. Çevre sorunlarına dair daha güçlü bir etkinin oluşabilmesi için çevre eylemlerinin yapılmasından ziyade nasıl yapıldığı, bu eylemlere kimlerin katıldığı, kitle iletişim araçlarının bu eylemlerdeki etkisi, eylemlerin tartışılma biçimi ve bunun ötesinde eylemin felsefesi eylemlerin gerçekleştiriliyor olmasından çok daha önemlidir. Çalışma, dünya medyası kapsamında Türkiye’de Türkçe yayın yapan Sputnik (Rusya), Deutsche Welle (Almanya), Euronews (Fransa) ve BBC (İngiltere) gibi küresel haber kanallarında son 10 yıllık bir periyotta haberleştirilen çevre eylemlerinin kültürel karakteristikleri üzerinde durmaktadır. Çalışma, belirtilen eylemlerin dünya medyasının (yukarıdaki kanallar üzerinden) haberleştirme biçimlerine odaklanarak eylemlerin hangi ülkelerde gerçekleştirildiği, hangi çevre sorunlarına odaklanıldığı, eylemlerin gerçekleştirilme biçimi ve kitle iletişim araçlarının eylemlerde nasıl kullanıldığı üzerine kültürel bir okuma yapmaktadır. Belgesel kapsamında ise bağımsız yapımların yanında Netflix ve Youtube gibi dijital platformlarda yer alan içeriklere odaklanılmış olup medya bağlamında “haber+video+belgesel” şeklinde formülize edilebilecek daha bütünlükçü bir çevresel bakış açısının elde edilmesi hedeflenmiştir. Bu yolla insanların daha güçlü bir çevre farkındalığı kazanması mümkün hale gelebilecektir.
The influence of globalisation is flowed through nowadays. To understand better of globalistion term, it is suggested to look at subterms of globalisation like as world citizenship, internationalisation, multi-culturality, transnational trade, network society, suprastate or supranational organisations in culture, politic and economic areas. The globalisation as a multi-pole political world system is dervied from a world as mean of first and second which was destroyed by the 20th centruy’s world wars and end of Cold War. Furthermore, multipolarity was occured by world wide communication and computer techologies. These techonologies made the world possible for cross-border relations for nations, cultures and states. To give an exapmle for the progress we could talk about countries which have been in the economic ascendancy of Indonesia, Malesia or cinema industruies of India, Hong-Kong etc. as an opposing force to Hollywood. One of the important result of globalisation is narrative ways of cinematic production is now more similiar with Hollywodd aesthetics. So within the context of transborder relations with cultures is much more intensive, close, involutive than ever. At firist step of globalisation theory is discussed by general features than as second the effects of internet as an cultural tool in global era and as a last part of theory is conclued by cinema-internet relations. In the part of examination, it was looked at Vimeo contents for “Turkey’s Introductory Videos” and what kind of national and transnation contributions are done will be analyzed comparatively within context of taxonomic analyze. These analze will be classified at the basis of cultural and visual concepts. The research shows that post modern and consumerasim effects are very dominant on selected videos. Key words: Globalisation, Turkey, Transnationality, Cinema, Vimeo
***************************************************************************************
Küreselleşme, dünya vatandaşlığı, uluslararasılaşma, çok kültürlülük, ulus-ötesi yapı ve organizasyonlar ile küresel göç gibi olgularla ön plana çıkan bir sürecin kavramsal ifadesidir. Siyasal planda ise yerkürenin birinci ve ikinci dünya tarafından yönetilişinin, 19. yüzyılda endüstriyel devrimler ile 20. yüzyılda dünya savaşları ve beraberinde gelen toplumsal devrimlerle birlikte yıkıldığı ve üçüncü bir dünya ile birlikte çok merkezli güç yapılarının ortaya çıkmaya başladığı bir dünya düzenini de ifade etmektedir. Bu gelişmelerde güç dengelerindeki değişmenin etkisi kadar bilgi ve iletişim teknolojilerinin oluşturduğu ekonomik ve kültürel yapının gücü de bir o kadar etkili olmuştur. Küreselleşme Doğu için, Asya Kaplanları şeklinde başlayan ekonomik güçlenme, Uzak Doğu ve Hint sinemasının Hollywood karşısında birer güç dengesi haline gelmesi şeklinde gelişmişken diğer yandan da kültürel bakımdan sınırların kalktığı, Amerikan sineması tadında Uzak Doğu filmlerinin izlendiği, içerik ve stillerin iç içe geçtiği bir dünyayı işaret etmektedir. Bu araştırmada ilk olarak küreselleşme genel hatlarıyla tanımlanmış; sonrasında internetin bu olguya nasıl bir katkı sağladığı tartışılmıştır. Ayrıca, intenetin sinemasal üretimler noktasında sürece nasıl destek verdiği değerlendirilmiştir. Araştırmanın uygulama bölümünde Vimeo sitesinde yer alan Türkiye’ye özgü üretilen yerli ve yabancı içeriklerin özellikleri, Türkiye’nin tanıtımına nasıl bir katkıda bulunduğu ve bu yönde ne katkılar yaptığı ele alınmıştır. Araştırma, literatür taraması ile birlikte Vimeo sitesinde yer alan Türkiye’nin tanıtımı ile ilgili içeriklere yabancı üyelerin ne tip içerikler ürettikleri ve içeriklerini nasıl bir görsel tema ve tasrımla bütünlediklerinin belirlenmesini konu alan taksonomik analiz ile son bulacaktır. Yerli ve yabancı katkıların öne çıkardıkları argümanlar bağlamında bir karşılaştırma da yapılmıştır. İncelenen videolarda post modern kültürel özellikler bulunmuş ve küreselleşmenin anlatı dili üzerindeki etkisinin tükretim biçiminde dışa vurum içerdiği tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Türkiye, Ulus-ötesi Sinema, Vimeo
Thesis Chapters by Serhat Yetimova
These two journals which have critical publishing policy are analyzed according to conceptual map of critical discourse analyze. Because, the concept of critical discourse analyze and transnationalism overleaps in the discourse of domination, equality, justice, power etc. Key Words: Transnationalism, Film Criticism, Positif, Altyazı, Journalism, Cinema.
****************************************************************************************
Bariyerleri olmayan bir dünyanın inşası anlamına gelen küreselleşme olgusunun bir etkisi de ulusal anlatı kalıplarının dışına çıkmak anlamına gelen ulusötesi sinema anlatılarında kendini göstermektedir. Bu etki sinemanın diline yansıyabildiği gibi filmlerin eleştirisine de yansıyabilmektedir. Sınırların kaybolmaya başladığı bir dünyada insanlar özgürce fikir, inanç ve değer yargıları arasında bağlantı ve özdeşlikler kurarak seyahat etmekte; paylaşarak bilgiyi yeniden üretmektedir. Bu tez çalışması ulusu var eden temel değerler olarak dil, kültür, kimlik, aidiyet, inanç ve birlik gibi konuların varlığına film eleştirileri üzerinden bakmayı amaçlamaktadır. Araştırmaya konu olan Fransa'dan Positif ile Türkiye'den Altyazı dergilerinde eleştirisi yapılan aynı filmlere getirilen eleştirilerin bir karşılaştırması yapılmıştır. Diğer bir değişle her iki dergide de aynı şekilde yer almış uluötesi temalı filmlere getirilen yaklaşımların benzer, farklı ve özgün yönleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırmanın önemi Fransa ve Türkiye gibi küreselleşme sürecinin etkilerini benzer düzeylerde yaşayan iki ülke yazarlarının ulusötesilik fikrini algılama, yorumlama ve sorunlara çözüm üretme biçimlerini ortaya koymak noktasında belirginleşmektedir. Eleştirel bir yayınclık politikası güttüklerini belirten her iki dergide yer alan film eleştirileri, eleştirel söylem analizi yönteminin araç kiti kullanılarak çözümlenmiştir. Eleştirel söylem analizinin kavram haritasını oluşturan hak, adalet, eşitlik, egemenlik ve iktidar gibi kavramlar, ulus fikrini benzer kavramlarla eleştiri konusu haline getiren uluötesilik tartışması içinde de bulunduğundan bu anlamda analizlerde önemli kolaylıklar sağlamıştır.
Anahtar kavramlar: Ulusötesi, Film Eleştirisi, Positif, Altyazı, Dergicilik, Sinema
****************************************************************************************
Halk eğitim çalışmaları eğitim tarihimizde fazla üzerinde durulmayan bir konudur. Ülkemizdeki tarih araştırmaları daha çok dini, siyasal, askeri konularla ve ekonomi alanlarında yoğunlaşmıştır. Bu çalışmamızda ilk olarak halk eğitiminin genel eğitim felsefesinde, bir devletin ve bir toplumun yükselişinde oynadığı rolü belirlemeye çalıştık.Bu çalışmamızla halkın kültürel bilinç seviyesinin oluşumun evreleri üzerinde durmaya çalıştık. Konuya giriş bakımından ilk etapta klasik devirlerdeki Osmanlı toplum örgütlenmesinin oluşumu üzerinde durduk. Medreselerin kurulması, ahilik, toplumsal yardımlaşma ve bilimin ortaçağlar boyunca Osmanlı toplumda geçirdiği serüveni, yapılan araştırmalar ışığında izah etmeye gayret ettik. Burada elde ettiğimiz veri ve analizlere göre ortaçağlarda daha homojen olan toplumsal yapı ileriki devirlerde yapı değiştirecek ve milliyetçilik akımıyla parçalanmalar baş gösterecektir.Bir sonraki bölümde ise, 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanının toplumsal gelişime etkisi üzerinde durduk. Bu dönemde milliyetçilik akımlarıyla parçalanan toplumsal huzuru tekrar kazanmak için her etnik unsura haklar verilmeye çalışılmış ve genel olarak da iktisadi, siyasal ve eğitimsel olanaklar artırılmaya çalışılmıştır Toplumda daha önceki dönemlerde dönüşüm içinde olan ahlaki bilgiler Ahilik teşkilatının çökmesiyle medreselerin sırtına binmiştir. Medreseler ise bu dönüşümü siyasi ve dini elitler arasında sağlayabilmiş ve geniş halk kitlelerine ulaştıramamıştır. Buna üstelik bilim ve teknolojideki çağdaş yaklaşımları geriden takip etme yaklaşımı de eklenince eğitim ve bilim geniş Osmanlı kitlelerince hazmedilemeyen uzak mefhumlar olarak kalmıştır. Bu bölümde işte bu değişim üzerinde durarak, Osmanlı maarifinin teknik ve ilkesel sınırlarını halk eğitimi açısından ifade ettiği değere bakarak belirlemeye çalıştık. Fakat elde ettiğimiz verilere göre Osmanlılarda askeri alanlardaki eğitim ön planda tutulmuş, II. Meşrutiyet'li yıllara dek halk eğitimi eğitim hayatının son sıralarında gelmiştir. Bunun en kökü sebeplerinden biri Osmanlı halk kitlelerinin batıdaki gibi Rönesans ve reform hareketleriyle aydınlanamamış olması, coğrafi keşiflerde olduğu gibi de burjuva halk sınıfının doğamamış olmasıdır.İlerleyen bölümlerde ise basın yayın organlarının halk eğitimindeki önemi üzerinde durulmuştur. Gazetecilik faaliyetinin toplumsal bilinçlenmeyi doğurması için politik bir silaha dönüşmesi bir bakıma zararları dokunmuş olsa da devletin maarif organlarının boşluğunu tamamlamaya çalıştığı da bir gerçektir. Gündelik olaylardan, her hangi bir konuda detaylı bilgi edinmeye ve ileri düzeyde bir bilinç kazanmaya varıncaya dek basın çok önemli bir kültürel aydınlanma getirmiştir. Bunlara ek olarak konak ve cemiyet gibi toplumsal kurumların da bu aydınlanma macerasındaki işlevleri araştırılmıştır.Son bölümde de bu aydınlanma faaliyetlerine bir ömür vakfeden değerli ilim ve devlet adamlarının halk eğitimine hangi gözle baktığı üzerinde durulmuş, kendi ifadelerinden yola çıkarak bir dönem Osmanlı toplumsal hayatı resmedilmeye çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler: Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Maarif, Halk Eğitimi, Azınlıklar, Osmanlı Basını, Hukuk, Cemiyetler, Osmanlı Aydınları
Papers by Serhat Yetimova
in stage design. Number combinations, sequential numbers, and patterns are also common techniques used to enhance visual aesthetics in films. Fundamental components such as oblique, horizontal, vertical, and parallel lines are instrumental in achieving visual appeal. In our research, we investigate the properties of these components as they are discussed in scientific publications and their relevance to aesthetics. In this context, a comparative and quantitative analysis is conducted on 2001’s “Harry Potter and the Philosopher’s Stone” and the Turkish film “The Conquest
1453” (known as Fetih 1453 in Turkey). It is observed that “The Conquest 1453” employs excessive mathematical and geometric data, which somewhat diminishes the thematic strength of the film. In contrast, “Harry Potter and the Philosopher’s Stone” demonstrates a more balanced use of these elements.
motion picture is discussed in Central Asian, Russian, Turkish and Western digital media is analyzed comparatively in the context of historical and ideological film criticism. It is tried to be understood how each country interprets the film in their own media, how they look at the history of Kyrgyzstan and its ideological discourse. In the research, critical discourse analysis method was used and conceptual and thematic classifications were made. At the end of the research, while more history and politics were discussed in the Central Asian media, the Russian and Turkish digital media did not show enough attention to the historical flow, while the Western digital media discussed the film in a multifaceted way in the context of economy-political, identity, gender and aesthetics. Another
remarkable difference was that some of the Kyrgyz or Kazakh critics (especially statesmen, historians or artists) criticized the film on the economic-political axis. The in-depth and multidimensional criticisms
of the film developed by the eastern critics were found in the Western media or Western journalists gave place to these views in their own digital media.
(ENG)
Digitalization affects and transforms areas that are an integral part of daily life such as education, After the World Trade Centre towers were destroyed by a terrorist attack undertaken by Al-Qaeda on September 11, 2001, America began searching for Osama Bin Laden as the culprit of the attack. This process covers a period of approximately 10 years. Zero Dark Thirty (2012) is an interesting film in that it tells how American intelligence manages this process. The film, which causes interesting debates in Turkey and the world, creates a current version of American hegemony within Hollywood production patterns. This article analyzes the discussion initiated by the film by using the critical discourse analysis method and the analysis kit consisting of power, power, justice, history and other concepts. Considering both the discourse of the film and the debates in the press, as well as the historical and sociological contexts, the only difference of the examined film from its predecessors is that it was shot with a more qualified scenario and more effective technological equipment. According to Americans, the cause of terrorism is jihadist Islamic views. The message that Islam is dignified and holy to the extent that it serves American values and expansionist policies is delicately presented. In essence, the ideological devices of the American state, such as American capitalism, anti-humanist positivism, and individual pragmatism, continue to exist as prominent elements in the visual composition. As a matter of fact, the advanced camera and effects technology and the renewed Hollywood aesthetic used in Zero Dark Thirty exemplify the pragmatic-capitalist discourse and American hegemony.
(TR)
11 Eylül 2001'de El-Kaide’nin üstlendiği bir terör saldırısı ile Dünya Ticaret Merkezi kuleleri yerle bir edildikten sonra Amerika, saldırının sorumlusu olarak Usame Bin Ladin’in arama faaliyetlerine girişir. Bu süreç. Yaklaşık 10 yıllık bir süreyi bulan bir zaman dilimini kapsar. Zero Dark Thirty (2012) işte Amerikan istihbaratının bu süreci nasıl yönettiğini anlatması bakımından ilginç bir filmdir. Türkiye ve Dünyada ilginç tartışmalara neden olan film Hollywood üretim kalıpları içinde Amerikan hegemonyasının güncel bir versiyonunu oluşturur. Bu makale eleştirel söylem analizi yöntemini güç, iktidar, adalet, tarih ve öteki kavramlarından oluşan analiz kitini kullanarak filmin başlattığı tartışmayı analiz etmektedir. Gerek filmin ortaya koyduğu söylem gerek basında çıkan tartışmalar, diğer yandan tarihsel ve sosyolojik bağlamlar dikkate alındığında incelenen filmin öncekilerden tek farkının daha nitelikli bir senaryoyla ve daha etkili teknolojik donanımla çekilmiş olmasıdır. Amerikalılara göre terörün nedeni cihatçı İslami görüşlerdir. İslam, Amerikan değerleri ve yayılmacı politikalarına hizmet ettiği ölçüde muteber ve mukaddestir mesajı incelikli bir şekilde sunulmaktadır. Özünde Amerikan kapitalizmi, anti hümanist pozitivizm, bireysel pragmatizm gibi Amerikan devletinin ideolojik aygıtları görsel kompozisyon içinde öne çıkan unsurlar olarak varlığını devam ettirmektedir. Nitekim Zero Dark Thirty filminde kullanılan ileri kamera ve efekt teknolojisi ve yenilenmiş Hollywood estetiği pragmatik-kapitalist söylemini ve Amerikan hegemonyasını örneklendirir şekildedir.
(Abstract)
Many virtual revolutions of industry 4.0 such as artificial intelligence, virtual reality, remote control are taking place. Especially with the pandemic process, the intensive use of distance education technologies in education has caused almost all of the society to operate and produce on the ground of a digital public space. This driving force has resulted in young people thinking more effectively about business models on digital platforms. The pandemic has accelerated this process, forcing traditional business areas to go digital. This article claims to be original by trying to understand how students perceive digital job opportunities in cities other than big cities such as Istanbul, Ankara and Izmir. Considering how the situation is progressing in other provinces with relatively limited access to digital technologies, the situation in Anatolia gains importance. For this reason, it has been tried to understand how students who study at two different universities in Anatolia (Bolu and Aydın) interpret today's digital business opportunities by using the technique of in-depth interviews, and in which areas they operate and create an intense demand. Considering all the answers, it has been determined that the participants in the universities where the subject of digital entrepreneurship is examined differently from the big/metropolitan cities such as Istanbul, Izmir and Ankara are in a very basic level of development.
Keywords: Digital Business, Digital Economy, Intercultural Communication, Distance Education, Pandemic
(Özet)
Yapay zekâ, sanal gerçeklik, uzaktan kontrol gibi endüstri 4.0'ın bir çok sanal devrimleri gerçekleşiyor. Özellikle pandemi süreci ile birlikte eğitimde de uzaktan öğretim teknolojilerinin yoğun bir biçimde kullanımı toplumun neredeyse tamamının dijital bir kamusal alan zemininde faaliyette ve üretimde bulunmasına neden oldu. Bu itici güç gençlerin dijital platformlardaki iş modellerini daha etkin bir biçimde düşünmesi sonucunu doğurdu. Pandemi geleneksel iş alanlarını dijitalleşmek zorunda bırakarak bu süreci hızlandırdı. Bu makale İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin dışındaki şehirlerde dijital iş imkânlarının öğrenciler tarafından nasıl algılandığını anlamaya çalışmakla özgün olma iddiasındadır. Dijital teknolojilere görece erişimi sınırlı olan diğer illerde durum nasıl seyrediyor sorunu merkezinde bakıldığında Anadolu'daki durum önem kazanıyor. Bu sebeple Anadolu'daki iki farklı üniversitede (Bolu ve Aydın) öğrenim gören öğrencilerle derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak günümüzün dijital iş imkânlarını nasıl yorumladıklarını, faaliyette bulunup hangi alanlarda yoğun bir talep oluşturdukları anlamaya çalışılmıştır. Tüm yanıtlar dikkate alındığında dijital girişimcilik konusunun özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük/metropol şehirlerdekinden farklı olarak incelenen üniversitelerdeki katılımcıların çok temel düzeyde bir gelişim içinde olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Dijital İş, Dijital Ekonomi, Kültürlerarası İletişim, Uzaktan Eğitim, Pandemi
Proje başlığı, yöneticisi ve ortakları için bakınız: (SECC-SCIFEST - Associated event, Yenisehir Belediye Baskanligi (Mersin)
https://ec.europa.eu/research/mariecu...
https://arge.yenisehir.bel.tr/
Uyguladığım Atölye Konusu: Evsel Atık Toplama için Mobil Aplikasyon Uygulaması ve Farkındalık Kampanyası Bağlamında Dijital Afiş Tasarımı
Uyguladığım Atölyenin amacı: Evsel atıkların geri dönüşümünün sağlanmasında bilişim teknolojilerinin rolünün anlatılması ve farkındalık kampanyasının düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Uyguladığım Atölyenin özeti: Evsel atıkların ekonomiye katılımı günümüzde önemli bir sorun olarak ön plana çıkmaktadır. Belediyeler gibi kamu kurum ve kuruluşlarının evsel atıkları toplama hususunda sorumlulukları vardır. 21. yüzyılda teknoloji bu kadar ilerlemişken evsel atıkların geri dönüşüme kazandırılması ya geleneksel yöntemlerle yapılmakta ya da hiç yapılmamaktadır. Bu bağlamda atölyemizde katılımcılarımızla birlikte yapay zeka teknolojilerini de kullanarak yapacağımız bir mobil uygulama ile evsel atıkların geri dönüşümünün tek tuşla yapılmasına sağlamayı amaçlıyoruz. Ayrıca evsel atıkların toplanması noktasında bir farkındalık kampanyası olarak dijital afişler tasarlanacaktır.
***
(ENG)
I carried out a workshop as a researcher at the Sustainable Environment and Climate Change International Science Festival-European Researchers' Night Event.
My workshop Topic: Workshop for Design a Mobile Application to Collect Domestic Waste and Digital Poster Design in the Context of Awareness Campaign The purpose of the workshop is aimed to explain the role of information technologies in recycling household waste and to organize an awareness campaign.
Summary of the workshop: The contribution of household waste to the economy is an important problem today. Public institutions and organizations such as municipalities have responsibilities in collecting household waste. In the 21st century, while technology has advanced so much, recycling household waste is either done with traditional methods or not done at all. In this context, we aim to ensure that household waste is recycled with a single click, with a mobile application that we will make using artificial intelligence technologies together with our participants in our workshop. In addition, digital posters will be designed as an awareness campaign for the collection of household waste.
For project title, coordiantor and partners: (SECC-SCEST - Associated event, Yenisehir Belediye BaskanligiMersin)
https://ec.europa.eu/research/mariecu...
https://arge.yenisehir.bel.tr/
2000’li yıllardan itibaren gelişen dijital yayıncılık sayesinde tematik kanallar çok yönlü şekilde izleyici ile buluşmaya başlamıştır. Fakat, Türkiye'deki izleyici kitlenin, belgesel programlarını izlemeyi tercih etmediği yönünde genel bir kanı vardır. Teknolojinin gelişimi ile medya sistemlerinin bu konuda sağladığı çeşitlilik bir istisna olarak değerlendirilebilir. Bu çalışma belli bir yayıncılık anlayışına sahip İZ TV içeriklerinin gazetelerin dijital versiyonları üzerinde ne ölçüde ve hangi kavramsal terminoloji ile temsil edildiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda basın taraması kapsamında; İZ TV ile ilgili haber, köşe yazısı ve röportajlar taranmış ve ana akım medyanın bir belgesel kanalı olarak İZ TV içeriklerini nasıl değerlendirdiği ve belgesel yayıncılığı içinde nerede gördüğü üzerine geliştirdiği söylemi analiz edilmeye çalışılmıştır. Tarama sonucunda makalede yer verilen örnekler, İZ TV haberlerinin en çok yayınlandığı gazetelerden oluşmaktadır. İZ TV’nin kurulduğu yıl olan 2006’dan 2015 yılına dek ana akım medyada konu ile ilgili içerikler incelendiğinde köşe yazarları boyutunda önemli seviyede eleştirel bir yaklaşımın olmadığı gözlenirken; haber taramalarında daha çok kanalın programlarının ‘rahat izlenir’ ve ‘nitelikli’ olduğundan bahsedilmektedir.
(Abstract)
This study firstly looks at the historical development stages of the Third Cinema movement. What type of artistic and intellectual production which have the properties of this trend in the recent history of Turkey has been carried out to take it? The surge in the study of the processes through which current reflections of documentary films in Turkey are subject to an assessment of how it developed. The research uses the critical discourse analysis method as a method. The Third Cinema movement differs from industrial cinema in terms of production style, discourse and cinematographic design. In terms of financial support, films related to the Third Cinema are produced with crowdfunding or collective budgets; in terms of discourse, it stands in opposition to ideologies such as modernism, imperialism and capitalism; In terms of cinematographic narrative, although it creates visuality with an irregular fiction, it has features of transforming thought into action. In this respect, it is examined to what extent these features are reflected in the analyzed films with the method of critical discourse analysis. In today's Turkish cinema, Press (Sedat Yılmaz, 2011) is also seen in the Third Cinema movement. The independent production conditions and the fact that it is a film that directly conveys the opinion of the director, and its attempt to convey the autocratic and strict nationalist (fascistic) political mechanism of the period through the eyes of the journalists and the public, allows the film to be seen in this genre (Bak, 2018, p. 13). In another study focusing on the current provision Third Cinema in Turkey's Nuri Bilge Ceylan's films are on. The director's film Winter Sleep (2014) is in the same category as the adaptation of the novel, such as Taste of Cherry in Iran (1997, Direction: Kiarostemi), Kite Hunter in Afghanistan (2003, Halit Hüseyin), Patience Stone in Pakistan (2010, Atiq Rahimi). It is interpreted as films that have managed to create an alternative world and stand against it by rejecting the determination of modernism's fate and ethical principles. The characters, energies, ideals and actions in these films come to the fore as people who opposed modernism (Aymaz, 2018, p.10) Nuri Bilge Ceylan's early period films (Cocoon, Town, May Trouble) were low- budget, individual productions and mostly played by family members as actors, they can be considered within the Third Cinema movement, although they do not contain revolutionary and militant features. His films are independent of capital and producer pressure. It was shot with small teams of friends. Problems related to modern life such as amateur acting, modern urban-deprived provincial contradictions, moral erosion, unemployment, loneliness were heavily addressed in the director's early films. Recently, films supported by platforms such as Mesopotamia Cultural Center, Sine-Yol cinema collective and SineGöz Film Workshop are also seen in the Third Cinema movement. Short films directed by Kazım Öz, Ax (Toprak, 1999) and Photograph (2001), and around 25 short films and documentaries, including Yeşim Ustaoğlu's Journey to the Sun (Güneşe Yolculuk, 1999), were realized with the support of the Mesopotamia Cultural Center. The mentioned films followed an independent path in production and distribution (Çakan, 2017). The films Tekel 51 (2009) and Yola Düştük (2010) were also shot by the Sine-Yol Cinema Collective. In addition, there has been a great debate in Istanbul within the scope of urban transformation in recent years. Some directors, such as İmre Azem and Bingöl Elmas, think that cities with historical, cultural and civilized values are disappearing. They produce documentary films within the Third Cinema movement in order to draw attention to the gradual transformation of the districts into unidentified consumption areas on a global scale. Social realistic scenarios of the films made, independent production conditions, free screening and then turning into action allow these films to be evaluated among the examples of Third Cinema. Explaining the whole process as it takes place in real time and real places, especially from the eyes of the people who are victimized by the system, increases the effects of these films. In this context, Imre Azem's Ecumenopolis: The City of No End and Lamekan-The Collapse of the Metalized City and Bingöl Elmas's Neighbor! Huuu! Documentaries are quite remarkable in this respect. One of the collective work can be seen in the reflection of the current Third Cinema in Turkey is Only Blockbusters Left Alive: Monopolization Film Distribution in Turkey (Kapalı Gişe, 2016) dir. The directors of the independent production, shot in the production of Germany-based Colored Giraffes, are Şenay Aydemir, Evrim Kaya, Kaan Müjdeci and Firat Yücel. In general, the low-budget and independent films are not shown in movie theaters in Turkey. The documentary examines this problem to the audience in the historical process. In particular, the axis of global investors neoliberal policies of the monopolies created in Turkey are subject to criticism. When Ümit Kıvanç's documentaries are examined closely, it can be said that they are the examples of the Third Cinema with their revolutionary, militant and action-oriented features. Archive footage, actual shots, reflected opinions of experts on the subject, displaying the feelings and thoughts of the public, representation of local, regional and cultural elements constitute examples of the representation of the characteristics of the Third Cinema movement in Ümit Kıvanç cinema. In addition, Ümit Kıvanç also supported projects that he was not involved in with his technical and editing skills; it has shown that it supports humanitarian projects regardless of culture, race, and sect or East-west ideological divide. He did not hesitate to collaborate with modern Western institutions such as the United Nations, which he criticized when it came to human health and his health.
Ümit Kıvanç mostly shares all the details of his documentaries. Among these, the original texts of the documentary, images, and translations of the music in the foreign language used, generic information, and used resources are available on the websites of the documentaries. In this case, viewers are seen as readers. It is a cinema with third Cinema manifestos. It doesn't just show; it also informs and makes effective use of writing for this purpose. The main purpose of this method, which turns the viewers into readers, is to provide permanence; it is to reinforce memory and awareness.
Keywords: Third Cinema, Ümit Kıvanç, Yılmaz Güney, İmre Azem, Turkish Cinema
*****
(Özet)
Üçüncü Sinema, dünyanın sömürgeleştirilmiş ülkelerinde 1950’lerden sonra görülmeye başlayan bir sinema akımıdır. Üçüncü sinema üçüncü dünya diye tarif edilen ülkelerdeki sinema biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Üçüncü Sinema akımı, sermayeden bağımsız, gerçek hayat hikâyelerinin perdeye yansıdığı, üretim, gösterim ve dağıtım araçlarının serbestçe dolaşımda olduğu bir sinema üretimidir. Bu sinema pratiğinin temel amacı dünyanın herhangi bir yerindeki emperyalist, otokratik ve sömürücü yönetim biçimlerini eleştirmektir. Bu sebeple militan ve devrimci bir sinema pratiğidir. Bu çalışma ilk olarak Üçüncü Sinema akımının tarihsel gelişim aşamalarına bakmaktadır. Sonra Türkiye’nin yakın tarihinde bu akımın özelliklerini taşıyan ne tip sanatsal ve fikirsel üretimler gerçekleştirilmiş onu ele almakta; araştırma kısmında da akımın Türkiye’deki güncel yansımaları belgesel filmler özelinde eleştirel söylem analizi metodunu kullanarak değerlendirme konusu yapmaktadır. Söz konusu yönetmenlerin belgeselleri incelendiğinde Üçüncü Sinema akımının özelliklerini üretim-gösterim ve dağıtım noktasında taşıdığı tespit edilirken özellikle kent-taşra ayrımı, kentsel dönüşüm ve mülkiyet hakkı, insan ve kadın hakları, fırsat eşitsizliği ve azınlık hakları gibi konuları işledikleri görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Üçüncü Sinema, Ümit Kıvanç, Yılmaz Güney, İmre Azem, Türk Sineması
Globalization transforms everything within notional values and national education as well. Multiculturalist or multicultural and multi-ethnicity approaches also give effects on national education and politics in the context of globalization. This flow like as ethnic-based national politics brings to light of social conflict among national society and the others. Especially 2005 riots of France and long lasting Kurdish society and recent Syrian migration of Turkey force them to be subject of the problem that has strong arguments on national systems within identity and integration through education. This article tries to determine etymological changes of nationalism and its effect on national education debate through the eyes of Entre Les Murs (2008) and On the Way to School (2008) and its national directors. Both of films have non-ideological perspective and search for humanitarian values of nationalists and the others. Both of films criticize the nationalism as a sub-term of modernism instead of feudalism. Lack of cultural equality and civilisation and technical infrastructure of education system in France and Turkey cannot transform the whole society to be gathered under the co-nationalism umbrella. It causes greying of personal, humanitarian effects of two idealist and hero teachers on their student in the films. All this kind of mis-opportunities of French and Turkish modernisation for their whole society means populist politics continue to shape the education but partially.
****
Küreselleşme sürecinde ulusun inşa ettiği tüm değerler birer tartışma konusudur. Ulusal eğitim de bu tartışmanın bir boyutunu oluşturmaktadır. Çok kültürlülük/kültürcülük, çok kimliklilik gibi alt başlıklarla sahip bir kavram olarak küreselleşme milli eğitim anlayışının değişmesinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Bu gelişmeler katı etnik-ulusalcı yaklaşımlar sergileyen kimi ülkelerde önemli çatışmaların da konusunu oluşturmaktadır. Özellikle 2005 Paris İsyanlarında Fransa’nın içine girdiği ulusal eğitim tartışması günümüzde de geçerliğini tüm canlılığıyla korumaktadır. Türkiye de hakeza Kürt toplumu ve son zamanlardaki Suriyeli göçmenlerle benzer bir tartışmanın öznesi konumundadır. Bu makale sinemanın aracılığında küreselleşme sürecindeki ulusal eğitim olgusuna yönelik nasıl bir söylem geliştirildiğine Türk ve Fransız yönetmenlerin gözünden bakmaktadır. Karşılaştırmalı söylem analizi yöntemini kullanan bu makale, örneklem olarak Fransa’dan Entre Les Murs (Duvarlar Arasında, 2008, Laurent Cantet) ile Türkiye’den İki Dil Bir Bavul (2008, On the Way to School, Özgür Dogan, Orhan Eskiköy) filmlerini konu ve senaryo bakımından ulus söyleminin tarihsel gelişimini dikkate alarak karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Her iki filmin ideolojik bir tutum sergilemek yerine sürece insani ve kültürel olarak yaklaştığı tespit edilmiştir. Her iki filmde de ulus kavramının türevleri olarak ulusal kimlik ve ulusal eğitim, modernleşme sürecinin bir parçası olarak tanımlanmış; Fransız ve Türk eğitim sisteminin kültürel türdeşlik ve medenileşme sağlamadan ve teknik altyapı zeminini oluşturmadan popülist politik yaklaşımlar sergileyerek ötekileri uluslaştırmanın bir parçası yapmaya çalıştığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Her iki filmde de birer idealist öğretmen öne çıkarılmış ötekileştirmeden bağımsız milli olarak değil insan olarak hareket eden varlıklar olarak resmedilse de büyük resmin içinde görünür olamadıkları yönünde değerlendirmede bulunulmuştur.
https://www.youtube.com/watch?v=QcogksU15f0&t=123s
https://www.septentrion.com/FR/livre/?GCOI=27574100911660
Abstract
It is seen that the studies in the field of film pedagogy in America and Europe date back to the 1920s in the historical plan. Film pedagogy is an educational field that is officially recognized in the national education system in these countries, supports official education pedagogically and develops students' artistic, intellectual and psychomotor skills culturally and technically. This research examines the cultural aspects of the projects and activities carried out in the country by Arte Urbana Collectif, an example of a Bulgaria-based cultural initiative, after specifying examples in America and Europe. Representatives of the collective, who were invited to the Sakarya International Film Festival, which was held for the seventh time this year, both gave information about the activities of Arte Urbana, and provided enlightening and experience-based information on the methods and goals valid in the field of film pedagogy. This paper explored the thoughts of the relevant representatives and the structure of Arte Urbana through in-depth interviews and content analysis methods. As a result, Bulgaria has gained important opportunities in education with this art collective that effectively benefits from European Union projects and has shown that it can be a part of a modern world with the international education Arte Urbana offers with its international staff.
Özet
Amerika ve Avrupa’da film pedagojisi alanındaki çalışmaların tarihsel planda 1920’lere dek uzandığı görülür. Film pedagojisi bu ülkelerde ulusal eğitim sistemi içinde resmen tanınmış, gerek formel eğitimi pedagojik açıdan destekleyici gerekse öğrencilerin sanatsal, entelektüel ve psikomotor becerilerini kültürel ve teknik bakımdan geliştirici özellikte olan bir eğitim alanıdır. Bu araştırma, Amerika ve Avrupa’da örnekleri belirttikten sonra Bulgaristan merkezli bir kültürel girişim örneği olan Arte Urbana Collectif’in ülkede yürüttüğü proje ve faaliyetleri kültürel yönleriyle incelemektedir. Bu yıl yedincisi düzenlenen Sakarya Uluslararası film festivaline davet edilen kolektifin temsilcileri hem Arte Urbana’nın faaliyetleri hakkında bilgiler vermiş, hem de film pedagojisi alanında geçerli olan metot ve hedefler konusunda aydınlatıcı, tecrübeye dayalı bilgiler sunmuştur. Bu bildiri ilgili temsilcilerin düşüncelerini ve Arte Urbana’nın yapısını derinlemesine görüşme ve içerik analizi yöntemleriyle araştırmıştır. Sonuç olarak bakıldığında Bulgaristan, Avrupa Birliği projelerinden etkin şekilde yararlanan, uluslar arası kadrosuyla sunduğu uluslar arası eğitimle çağdaş bir dünyanın parçası olabildiğini göstermiş bir sanat kolektifi ile eğitimde önemli imkânlar elde etmiştir.
(ÖZET)
Demokrat Parti’nin 27 Mayıs 1960 Darbesi’yle iktidardan düşürülmesiyle 1965 yılı genel seçimlerine kadar Türkiye, tarihinde ilk kez koalisyon hükümetleriyle tanışır. Türkiye bu dönemde 1968 olaylarıyla da tanışacaktır. Türkiye’deki iç siyasi olaylar 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasının gerekçesini oluşturacaktır. 12 Mart Muhtırası siyasetteki istikrarın bozulmasına da yol açmıştır. 12 Mart muhtırasından 12 Eylül 1980 Darbesine kadar hiçbir seçimde hiçbir parti tek başına iktidar olacak oy oranına erişmez. Türkiye koalisyonlar dönemine girer. Siyasi istikrarsızlık, zayıf iktidarlar dönemi başlamıştır. Türkiye hızla ekonomik darboğaza girer. Siyasi cinayetlerde de artış olur. Sokak gösterileri artar. Bu çalışma böyle bir dönemde Beykoz ilçesinin Türk basınında ne şekilde haber yapıldığını araştırmaktadır. İstanbul Boğazı’nın doğu kesiminde kalan Beykoz, konumu itibariyle ormanları, sayfiye yerleri, su yatakları bakımından ün kazanmış yerdir. Bu anlamda kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler anlamında önemli bir alandır. Çalışmamızda Hürriyet, Tercüman, Milliyet ve Cumhuriyet gibi gazeteler Beykoz haberleri bağlamında taranmıştır. Alan taraması yapıldığında çalışmamıza benzer bir araştırmanın yapılmadığı görülmüştür. Taranan gazetelerde Beykoz’a dair çok fazla haberin olmadığı tespit edilmiştir. Bunun nedenleri arasında Beykoz’un ekonomik anlamda fabrikalarıyla ön planda olan ve daha çok işçi nüfusun yaşadığı bir yer olması, diğer ilçelere nazaran az nüfusu, doğanın hâkim olduğu düzenli yapısı ve sosyo-kültürel bakımdan bir takım ücretsiz etkinliklerin yapılması olarak görülebilir.
(ABSTRACT)
After the Democrat Party was overthrown by the May 27, 1960 Coup, until the 1965 general elections, Turkey met with coalition governments for the first time in its history. In this period, Turkey will also meet with the events of 1968. Domestic political events in Turkey will form the justification for the March 12, 1971, Military Memorandum. The 12 March Memorandum also led to the deterioration of stability in politics. From the 12 March memorandum to the 12 September 1980 coup d'état, no political party can reach the rate of votes to be in power alone in any election. Turkey enters the period of coalitions. The period of political instability and weak governments has begun. Turkey quickly enters the economic bottleneck. There is also an increase in political murders. Street demonstrations increase. This study investigates how Beykoz district was reported in the Turkish press in such a period. Beykoz, located in the eastern part of the Bosphorus, is famous for its forests, summer resorts and waterways. In this sense, it is an important area in terms of cultural, artistic and sports activities. In our study, newspapers such as Hürriyet, Tercüman, Milliyet and Cumhuriyet were scanned in the context of Beykoz news. When a field survey was conducted, it was seen that there was no research similar to our study. It has been determined that there is not much news about Beykoz in the scanned newspapers. Among the reasons for this can be seen as the fact that Beykoz is at the forefront with its factories in the economic sense and is a place where more workers live, its less population compared to other districts, its regular structure dominated by nature and some free activities in socio-cultural terms.
(ABSTRACT)
Chile has a fifty years old history under the conflict of militarized and civilized tendencies which includes the subjects of democracy, globalization and social order that caused very interesting happenings and also it has similarities with Turkey’s close-history. This historical stage in Chile has the figures of democratic election of socialist Salvatore Allende government, after than coming to power through military coup d'état of General Augusto Pinochet and the towards the end of 1980s an established political campaign as “No” under the leadership of René Saavedra for a liberalized and civilized society. As to Turkey that it has three coups which would like to formalize society autocratically modernized and socialized. For example in 1960’s coup d’état was aiming to formalize society liberalized autocratically. In the years of 1970’s there was a huge conflict between the social wings because of liberalism and economic depression and so it was concluded 1980’s coup d’état and after than it started to apply economy plans based on neoliberal and consumption theories. All these historical milestones let us to be aware of todays of modern Turkey and Chile. In this presentation the author tries to understand the more than fifty years old democracy exam against bumps of Chile and Turkey through the eyes of political cinema. Methodologically it is used historical and comparative scanning analyze within the scope of taxonomies like as film type, directors and themes, feature of co-productions, contextual subjects, and dating of the films. Chilean cinema has more documentary films than Turkey has with more context and critical thinking as well.
Key words: Chile, Turkey, Revolution, Bumps, Democracy, Political Cinema, Taxonomy
(ÖZET)
Şili’nin 1950 sonrası siyasal ve toplumsal gelişimi asker-sivil çatışması altında geçen bir tarih olması bakımından demokrasi, küreselleşme ve toplumsal düzen adına oldukça ilginç ve bir ölçüde de Türkiye ile benzer özellikler gösteren bir durum arz etmektedir. Seçimle iktidara gelmiş olan Salvador Allende iktidarının sosyalist karakteri, askeri darbe ile bu yönetimin yıkılarak yerine askeri bir düzenle gelen General Augusto Pinochet’in otoriter rejimi ve 80’lerin sonuna doğru René Saavedra'nın başlattığı ‘Hayır’lı sivilleşme taraftarı siyasal kampanyaların ülkeyi getirdiği aşamalar Şili’nin bugününün inşasında önemli tarihsel örüntüler olarak karşımıza çıkmaktadır. Benzer şekilde Türkiye’de de 1960 darbesi ile gelen otokratik özgürleşme, 1970’lerde özgürleşmenin getirdiği yıkıcı anarşist faaliyetler ile ekonomik buhran ve 1980 askeri darbesi sonrası gelen sıkıyönetim ve küreselleştirici neoliberal politikalarla benzer bir süreçle bugünlere gelen tarihsel dönemeçlerden geçmiştir. Bu bildiri darbeler bağlamında benzer tarihsel deneyime sahip iki ülke olarak Şili ile Türkiye’nin belirtilen 50 yılı aşkın demokratikleşme tarihine sinemanın gözünden bakmayı denemektedir. Araştırmanın temel sorunu demokratikleşmenin önündeki engel olarak görülen darbeleri Şili ve Türk sinemasının ne ölçüde konu ettiğinin karşılaştırmasından oluşmaktadır. Bu bakımdan belirtilen dönem ile sinemasal üretim arasındaki ilişkinin Türkiye ve Şili özelindeki durumunun bir karşılaştırması yapılmaktadır. Bu bağlamda yöntem olarak belli taksonomiler üzerinden tarihsel bir tarama gerçekleştirilmiştir. Taksonomiler arasında filmlerin türleri, yönetmeni, kullandıkları temalar, ortak yapım özellikleri, ilgi oldukları konu içerikleri, zaman aralıkları konu edilmiş ve bu yönde istatistiksel bir karşılaştırmaya gidilmiştir. Öyle ki Şili sineması Türk sinemasına oranla daha çok belgesel sinemaya ağırlık vererek; daha fazla bağlamsal içerik ve eleştirel tutum içeren bir yaklaşım biçime sahip bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Şili, Türkiye, Devrim, Darbe, Demokrasi, Politik Sinema, Taksonomi
İçinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli özelliklerinden birisi, görsel öğelerin yoğunluğudur. Günümüzde ülkeler arası yapılan denizaşırı savaşlar bile canlı yayın şeklinde dünyaya iletilmektedir. Cadde ve sokaklarda yer alan kameralı sistemler, yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen cep telefonları, görsel sanatlardaki baş döndürücü gelişmeler, bilgisayar ve oyun sektörünün geldiği nokta, dijital yüzyılın bir sonucudur. Teknolojik gelişmeler her ne kadar yaşamı kolaylaştıran özellikleriyle öne çıksa da, bilgisayar dünyasındaki gelişmelere paralel olarak gençlerin ve çocukların dünyasında etkinliğini artıran oyun endüstrisi, giderek yaşamları tehdit eden bir yapıya dönüşmüştür.
Bu araştırma, son günlerde gençlerin ve çocukların oldukça ilgisini çeken ve aynı zamanda birçoğunun ölümüne neden olan Mavi Balina adlı bilgisayar oyununu incelemeyi amaçlar. Türkiye’de ve dünyada çok sayıda kişinin ölümüne neden olan oyun, aynı zamanda intihar oyunu olarak da adlandırılmaktadır. Philipp Budeikin adlı genç tarafından yazılımı gerçekleştirilen oyunun, şimdiye dek en az 15 intihar vakasına neden olduğu bilinmektedir. Son olarak Ordu ilinde yaşayan 17 yaşındaki İbrahim Can Duman adlı genç, Mavi Balina adlı oyundaki talimatlar doğrultusunda kendisini asarak yaşamına son vermiştir. Kurbanlarını biyolojik atık olarak adlandıran oyunun yazılımcısı Budeikin, Rusya’da çıkarıldığı mahkeme tarafından üç yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
Mavi Balina adlı oyunda, kullanıcılara çoğunlukla şiddet içerikli elli adet talimat verilmekte ve elli günlük talimatlar, intihar etme komutuyla son bulmaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde 2011 yılında yayınlanmaya başlanan Black Mirror adlı dizi serisinin Shut Up and Dance bölümüyle benzerlik gösterir. Araştırma kapsamında, Mavi Balina adlı oyunda yer alan elli adet komut üzerinden teknoloji bağımlılığı tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Teknoloji, Dijital Çağ, Mavi Balina, Oyun, Black Mirror
Örnekleri: Çevre Sorunlarına Karşı Verilen Tepkilere Dair Kültürel Bir İnceleme
This study was written in order to gain a holistic view of environmental protests that came to the fore in the world media as news and documentary. Nowadays, although the sources of news have been strengthened due to communication technologies, the flow of data, news and information can sometimes be complex or disorganized, making it difficult to integrate a glance. Although there is visibility of relevant news in news networks or social media, its discernability is controversial. This study reveals what kind of reactions about the environmental problems in different cultures in an integrated perspective and cultural aspects. In order to create a stronger impact on environmental problems, it is more important than how environmental actions are performed, who participates in these actions, the impact of mass media on these actions, the manner in which the actions are discussed, and the philosophy of the actions beyond this. In this study, the scope of the world media in Turkey, the Turkish broadcasting Sputnik (Russia), Deutsche Welle (Germany), Euronews (France) and BBC (England), such as global news channels in the last 10-year period of environmental actions they communicate is focused on the cultural characteristics The study focuses on the communication forms of the world media (through the channels above) and makes a cultural reading on the countries in which the actions are carried out, on which environmental problems are focused on, how the actions are performed and how the mass media are used in the actions. Within the scope of the documentary, besides the independent productions, the content is focused on digital platforms such as Netflix and Youtube. In this way it will be possible for people to gain a stronger environmental awareness.
**********
Bu çalışma dünya medyasında, haber ve belgesel olarak öne plana çıkan çevre protestolarına dair bütünlükçü bir bakış kazanabilmek amacıyla kaleme alındı. Günümüzde haber kaynakları iletişim teknolojilerine bağlı olarak oldukça güçlenmiş olmasına rağmen veri, haber ve bilgi akışı kimi zaman bütünlükçü bir bakışı zorlaştıracak ölçüde karmaşık veya dağınık olabilmektedir. Haber ağlarında veya sosyal medya mecralarında ilgili haberlerin görünürlüğü olmakla birlikte fark edilebilirliği tartışmalıdır. Bu çalışma günümüzde hem Türkiye'de hem de Dünya ölçeğinde bir sorun olarak varlık gösteren çevre sorunlarına dair farklı kültürlerde ne tip tepkilerin ortaya konduğunu bütünlükçü bir bakış açısıyla ve kültürel karakteristikleriyle ortaya koymaktadır. Çevre sorunlarına dair daha güçlü bir etkinin oluşabilmesi için çevre eylemlerinin yapılmasından ziyade nasıl yapıldığı, bu eylemlere kimlerin katıldığı, kitle iletişim araçlarının bu eylemlerdeki etkisi, eylemlerin tartışılma biçimi ve bunun ötesinde eylemin felsefesi eylemlerin gerçekleştiriliyor olmasından çok daha önemlidir. Çalışma, dünya medyası kapsamında Türkiye’de Türkçe yayın yapan Sputnik (Rusya), Deutsche Welle (Almanya), Euronews (Fransa) ve BBC (İngiltere) gibi küresel haber kanallarında son 10 yıllık bir periyotta haberleştirilen çevre eylemlerinin kültürel karakteristikleri üzerinde durmaktadır. Çalışma, belirtilen eylemlerin dünya medyasının (yukarıdaki kanallar üzerinden) haberleştirme biçimlerine odaklanarak eylemlerin hangi ülkelerde gerçekleştirildiği, hangi çevre sorunlarına odaklanıldığı, eylemlerin gerçekleştirilme biçimi ve kitle iletişim araçlarının eylemlerde nasıl kullanıldığı üzerine kültürel bir okuma yapmaktadır. Belgesel kapsamında ise bağımsız yapımların yanında Netflix ve Youtube gibi dijital platformlarda yer alan içeriklere odaklanılmış olup medya bağlamında “haber+video+belgesel” şeklinde formülize edilebilecek daha bütünlükçü bir çevresel bakış açısının elde edilmesi hedeflenmiştir. Bu yolla insanların daha güçlü bir çevre farkındalığı kazanması mümkün hale gelebilecektir.
The influence of globalisation is flowed through nowadays. To understand better of globalistion term, it is suggested to look at subterms of globalisation like as world citizenship, internationalisation, multi-culturality, transnational trade, network society, suprastate or supranational organisations in culture, politic and economic areas. The globalisation as a multi-pole political world system is dervied from a world as mean of first and second which was destroyed by the 20th centruy’s world wars and end of Cold War. Furthermore, multipolarity was occured by world wide communication and computer techologies. These techonologies made the world possible for cross-border relations for nations, cultures and states. To give an exapmle for the progress we could talk about countries which have been in the economic ascendancy of Indonesia, Malesia or cinema industruies of India, Hong-Kong etc. as an opposing force to Hollywood. One of the important result of globalisation is narrative ways of cinematic production is now more similiar with Hollywodd aesthetics. So within the context of transborder relations with cultures is much more intensive, close, involutive than ever. At firist step of globalisation theory is discussed by general features than as second the effects of internet as an cultural tool in global era and as a last part of theory is conclued by cinema-internet relations. In the part of examination, it was looked at Vimeo contents for “Turkey’s Introductory Videos” and what kind of national and transnation contributions are done will be analyzed comparatively within context of taxonomic analyze. These analze will be classified at the basis of cultural and visual concepts. The research shows that post modern and consumerasim effects are very dominant on selected videos. Key words: Globalisation, Turkey, Transnationality, Cinema, Vimeo
***************************************************************************************
Küreselleşme, dünya vatandaşlığı, uluslararasılaşma, çok kültürlülük, ulus-ötesi yapı ve organizasyonlar ile küresel göç gibi olgularla ön plana çıkan bir sürecin kavramsal ifadesidir. Siyasal planda ise yerkürenin birinci ve ikinci dünya tarafından yönetilişinin, 19. yüzyılda endüstriyel devrimler ile 20. yüzyılda dünya savaşları ve beraberinde gelen toplumsal devrimlerle birlikte yıkıldığı ve üçüncü bir dünya ile birlikte çok merkezli güç yapılarının ortaya çıkmaya başladığı bir dünya düzenini de ifade etmektedir. Bu gelişmelerde güç dengelerindeki değişmenin etkisi kadar bilgi ve iletişim teknolojilerinin oluşturduğu ekonomik ve kültürel yapının gücü de bir o kadar etkili olmuştur. Küreselleşme Doğu için, Asya Kaplanları şeklinde başlayan ekonomik güçlenme, Uzak Doğu ve Hint sinemasının Hollywood karşısında birer güç dengesi haline gelmesi şeklinde gelişmişken diğer yandan da kültürel bakımdan sınırların kalktığı, Amerikan sineması tadında Uzak Doğu filmlerinin izlendiği, içerik ve stillerin iç içe geçtiği bir dünyayı işaret etmektedir. Bu araştırmada ilk olarak küreselleşme genel hatlarıyla tanımlanmış; sonrasında internetin bu olguya nasıl bir katkı sağladığı tartışılmıştır. Ayrıca, intenetin sinemasal üretimler noktasında sürece nasıl destek verdiği değerlendirilmiştir. Araştırmanın uygulama bölümünde Vimeo sitesinde yer alan Türkiye’ye özgü üretilen yerli ve yabancı içeriklerin özellikleri, Türkiye’nin tanıtımına nasıl bir katkıda bulunduğu ve bu yönde ne katkılar yaptığı ele alınmıştır. Araştırma, literatür taraması ile birlikte Vimeo sitesinde yer alan Türkiye’nin tanıtımı ile ilgili içeriklere yabancı üyelerin ne tip içerikler ürettikleri ve içeriklerini nasıl bir görsel tema ve tasrımla bütünlediklerinin belirlenmesini konu alan taksonomik analiz ile son bulacaktır. Yerli ve yabancı katkıların öne çıkardıkları argümanlar bağlamında bir karşılaştırma da yapılmıştır. İncelenen videolarda post modern kültürel özellikler bulunmuş ve küreselleşmenin anlatı dili üzerindeki etkisinin tükretim biçiminde dışa vurum içerdiği tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Türkiye, Ulus-ötesi Sinema, Vimeo
These two journals which have critical publishing policy are analyzed according to conceptual map of critical discourse analyze. Because, the concept of critical discourse analyze and transnationalism overleaps in the discourse of domination, equality, justice, power etc. Key Words: Transnationalism, Film Criticism, Positif, Altyazı, Journalism, Cinema.
****************************************************************************************
Bariyerleri olmayan bir dünyanın inşası anlamına gelen küreselleşme olgusunun bir etkisi de ulusal anlatı kalıplarının dışına çıkmak anlamına gelen ulusötesi sinema anlatılarında kendini göstermektedir. Bu etki sinemanın diline yansıyabildiği gibi filmlerin eleştirisine de yansıyabilmektedir. Sınırların kaybolmaya başladığı bir dünyada insanlar özgürce fikir, inanç ve değer yargıları arasında bağlantı ve özdeşlikler kurarak seyahat etmekte; paylaşarak bilgiyi yeniden üretmektedir. Bu tez çalışması ulusu var eden temel değerler olarak dil, kültür, kimlik, aidiyet, inanç ve birlik gibi konuların varlığına film eleştirileri üzerinden bakmayı amaçlamaktadır. Araştırmaya konu olan Fransa'dan Positif ile Türkiye'den Altyazı dergilerinde eleştirisi yapılan aynı filmlere getirilen eleştirilerin bir karşılaştırması yapılmıştır. Diğer bir değişle her iki dergide de aynı şekilde yer almış uluötesi temalı filmlere getirilen yaklaşımların benzer, farklı ve özgün yönleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırmanın önemi Fransa ve Türkiye gibi küreselleşme sürecinin etkilerini benzer düzeylerde yaşayan iki ülke yazarlarının ulusötesilik fikrini algılama, yorumlama ve sorunlara çözüm üretme biçimlerini ortaya koymak noktasında belirginleşmektedir. Eleştirel bir yayınclık politikası güttüklerini belirten her iki dergide yer alan film eleştirileri, eleştirel söylem analizi yönteminin araç kiti kullanılarak çözümlenmiştir. Eleştirel söylem analizinin kavram haritasını oluşturan hak, adalet, eşitlik, egemenlik ve iktidar gibi kavramlar, ulus fikrini benzer kavramlarla eleştiri konusu haline getiren uluötesilik tartışması içinde de bulunduğundan bu anlamda analizlerde önemli kolaylıklar sağlamıştır.
Anahtar kavramlar: Ulusötesi, Film Eleştirisi, Positif, Altyazı, Dergicilik, Sinema
****************************************************************************************
Halk eğitim çalışmaları eğitim tarihimizde fazla üzerinde durulmayan bir konudur. Ülkemizdeki tarih araştırmaları daha çok dini, siyasal, askeri konularla ve ekonomi alanlarında yoğunlaşmıştır. Bu çalışmamızda ilk olarak halk eğitiminin genel eğitim felsefesinde, bir devletin ve bir toplumun yükselişinde oynadığı rolü belirlemeye çalıştık.Bu çalışmamızla halkın kültürel bilinç seviyesinin oluşumun evreleri üzerinde durmaya çalıştık. Konuya giriş bakımından ilk etapta klasik devirlerdeki Osmanlı toplum örgütlenmesinin oluşumu üzerinde durduk. Medreselerin kurulması, ahilik, toplumsal yardımlaşma ve bilimin ortaçağlar boyunca Osmanlı toplumda geçirdiği serüveni, yapılan araştırmalar ışığında izah etmeye gayret ettik. Burada elde ettiğimiz veri ve analizlere göre ortaçağlarda daha homojen olan toplumsal yapı ileriki devirlerde yapı değiştirecek ve milliyetçilik akımıyla parçalanmalar baş gösterecektir.Bir sonraki bölümde ise, 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanının toplumsal gelişime etkisi üzerinde durduk. Bu dönemde milliyetçilik akımlarıyla parçalanan toplumsal huzuru tekrar kazanmak için her etnik unsura haklar verilmeye çalışılmış ve genel olarak da iktisadi, siyasal ve eğitimsel olanaklar artırılmaya çalışılmıştır Toplumda daha önceki dönemlerde dönüşüm içinde olan ahlaki bilgiler Ahilik teşkilatının çökmesiyle medreselerin sırtına binmiştir. Medreseler ise bu dönüşümü siyasi ve dini elitler arasında sağlayabilmiş ve geniş halk kitlelerine ulaştıramamıştır. Buna üstelik bilim ve teknolojideki çağdaş yaklaşımları geriden takip etme yaklaşımı de eklenince eğitim ve bilim geniş Osmanlı kitlelerince hazmedilemeyen uzak mefhumlar olarak kalmıştır. Bu bölümde işte bu değişim üzerinde durarak, Osmanlı maarifinin teknik ve ilkesel sınırlarını halk eğitimi açısından ifade ettiği değere bakarak belirlemeye çalıştık. Fakat elde ettiğimiz verilere göre Osmanlılarda askeri alanlardaki eğitim ön planda tutulmuş, II. Meşrutiyet'li yıllara dek halk eğitimi eğitim hayatının son sıralarında gelmiştir. Bunun en kökü sebeplerinden biri Osmanlı halk kitlelerinin batıdaki gibi Rönesans ve reform hareketleriyle aydınlanamamış olması, coğrafi keşiflerde olduğu gibi de burjuva halk sınıfının doğamamış olmasıdır.İlerleyen bölümlerde ise basın yayın organlarının halk eğitimindeki önemi üzerinde durulmuştur. Gazetecilik faaliyetinin toplumsal bilinçlenmeyi doğurması için politik bir silaha dönüşmesi bir bakıma zararları dokunmuş olsa da devletin maarif organlarının boşluğunu tamamlamaya çalıştığı da bir gerçektir. Gündelik olaylardan, her hangi bir konuda detaylı bilgi edinmeye ve ileri düzeyde bir bilinç kazanmaya varıncaya dek basın çok önemli bir kültürel aydınlanma getirmiştir. Bunlara ek olarak konak ve cemiyet gibi toplumsal kurumların da bu aydınlanma macerasındaki işlevleri araştırılmıştır.Son bölümde de bu aydınlanma faaliyetlerine bir ömür vakfeden değerli ilim ve devlet adamlarının halk eğitimine hangi gözle baktığı üzerinde durulmuş, kendi ifadelerinden yola çıkarak bir dönem Osmanlı toplumsal hayatı resmedilmeye çalışılmıştır.Anahtar Kelimeler: Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Maarif, Halk Eğitimi, Azınlıklar, Osmanlı Basını, Hukuk, Cemiyetler, Osmanlı Aydınları
in stage design. Number combinations, sequential numbers, and patterns are also common techniques used to enhance visual aesthetics in films. Fundamental components such as oblique, horizontal, vertical, and parallel lines are instrumental in achieving visual appeal. In our research, we investigate the properties of these components as they are discussed in scientific publications and their relevance to aesthetics. In this context, a comparative and quantitative analysis is conducted on 2001’s “Harry Potter and the Philosopher’s Stone” and the Turkish film “The Conquest
1453” (known as Fetih 1453 in Turkey). It is observed that “The Conquest 1453” employs excessive mathematical and geometric data, which somewhat diminishes the thematic strength of the film. In contrast, “Harry Potter and the Philosopher’s Stone” demonstrates a more balanced use of these elements.
motion picture is discussed in Central Asian, Russian, Turkish and Western digital media is analyzed comparatively in the context of historical and ideological film criticism. It is tried to be understood how each country interprets the film in their own media, how they look at the history of Kyrgyzstan and its ideological discourse. In the research, critical discourse analysis method was used and conceptual and thematic classifications were made. At the end of the research, while more history and politics were discussed in the Central Asian media, the Russian and Turkish digital media did not show enough attention to the historical flow, while the Western digital media discussed the film in a multifaceted way in the context of economy-political, identity, gender and aesthetics. Another
remarkable difference was that some of the Kyrgyz or Kazakh critics (especially statesmen, historians or artists) criticized the film on the economic-political axis. The in-depth and multidimensional criticisms
of the film developed by the eastern critics were found in the Western media or Western journalists gave place to these views in their own digital media.
(ENG)
Digitalization affects and transforms areas that are an integral part of daily life such as education, After the World Trade Centre towers were destroyed by a terrorist attack undertaken by Al-Qaeda on September 11, 2001, America began searching for Osama Bin Laden as the culprit of the attack. This process covers a period of approximately 10 years. Zero Dark Thirty (2012) is an interesting film in that it tells how American intelligence manages this process. The film, which causes interesting debates in Turkey and the world, creates a current version of American hegemony within Hollywood production patterns. This article analyzes the discussion initiated by the film by using the critical discourse analysis method and the analysis kit consisting of power, power, justice, history and other concepts. Considering both the discourse of the film and the debates in the press, as well as the historical and sociological contexts, the only difference of the examined film from its predecessors is that it was shot with a more qualified scenario and more effective technological equipment. According to Americans, the cause of terrorism is jihadist Islamic views. The message that Islam is dignified and holy to the extent that it serves American values and expansionist policies is delicately presented. In essence, the ideological devices of the American state, such as American capitalism, anti-humanist positivism, and individual pragmatism, continue to exist as prominent elements in the visual composition. As a matter of fact, the advanced camera and effects technology and the renewed Hollywood aesthetic used in Zero Dark Thirty exemplify the pragmatic-capitalist discourse and American hegemony.
(TR)
11 Eylül 2001'de El-Kaide’nin üstlendiği bir terör saldırısı ile Dünya Ticaret Merkezi kuleleri yerle bir edildikten sonra Amerika, saldırının sorumlusu olarak Usame Bin Ladin’in arama faaliyetlerine girişir. Bu süreç. Yaklaşık 10 yıllık bir süreyi bulan bir zaman dilimini kapsar. Zero Dark Thirty (2012) işte Amerikan istihbaratının bu süreci nasıl yönettiğini anlatması bakımından ilginç bir filmdir. Türkiye ve Dünyada ilginç tartışmalara neden olan film Hollywood üretim kalıpları içinde Amerikan hegemonyasının güncel bir versiyonunu oluşturur. Bu makale eleştirel söylem analizi yöntemini güç, iktidar, adalet, tarih ve öteki kavramlarından oluşan analiz kitini kullanarak filmin başlattığı tartışmayı analiz etmektedir. Gerek filmin ortaya koyduğu söylem gerek basında çıkan tartışmalar, diğer yandan tarihsel ve sosyolojik bağlamlar dikkate alındığında incelenen filmin öncekilerden tek farkının daha nitelikli bir senaryoyla ve daha etkili teknolojik donanımla çekilmiş olmasıdır. Amerikalılara göre terörün nedeni cihatçı İslami görüşlerdir. İslam, Amerikan değerleri ve yayılmacı politikalarına hizmet ettiği ölçüde muteber ve mukaddestir mesajı incelikli bir şekilde sunulmaktadır. Özünde Amerikan kapitalizmi, anti hümanist pozitivizm, bireysel pragmatizm gibi Amerikan devletinin ideolojik aygıtları görsel kompozisyon içinde öne çıkan unsurlar olarak varlığını devam ettirmektedir. Nitekim Zero Dark Thirty filminde kullanılan ileri kamera ve efekt teknolojisi ve yenilenmiş Hollywood estetiği pragmatik-kapitalist söylemini ve Amerikan hegemonyasını örneklendirir şekildedir.
(Abstract)
Many virtual revolutions of industry 4.0 such as artificial intelligence, virtual reality, remote control are taking place. Especially with the pandemic process, the intensive use of distance education technologies in education has caused almost all of the society to operate and produce on the ground of a digital public space. This driving force has resulted in young people thinking more effectively about business models on digital platforms. The pandemic has accelerated this process, forcing traditional business areas to go digital. This article claims to be original by trying to understand how students perceive digital job opportunities in cities other than big cities such as Istanbul, Ankara and Izmir. Considering how the situation is progressing in other provinces with relatively limited access to digital technologies, the situation in Anatolia gains importance. For this reason, it has been tried to understand how students who study at two different universities in Anatolia (Bolu and Aydın) interpret today's digital business opportunities by using the technique of in-depth interviews, and in which areas they operate and create an intense demand. Considering all the answers, it has been determined that the participants in the universities where the subject of digital entrepreneurship is examined differently from the big/metropolitan cities such as Istanbul, Izmir and Ankara are in a very basic level of development.
Keywords: Digital Business, Digital Economy, Intercultural Communication, Distance Education, Pandemic
(Özet)
Yapay zekâ, sanal gerçeklik, uzaktan kontrol gibi endüstri 4.0'ın bir çok sanal devrimleri gerçekleşiyor. Özellikle pandemi süreci ile birlikte eğitimde de uzaktan öğretim teknolojilerinin yoğun bir biçimde kullanımı toplumun neredeyse tamamının dijital bir kamusal alan zemininde faaliyette ve üretimde bulunmasına neden oldu. Bu itici güç gençlerin dijital platformlardaki iş modellerini daha etkin bir biçimde düşünmesi sonucunu doğurdu. Pandemi geleneksel iş alanlarını dijitalleşmek zorunda bırakarak bu süreci hızlandırdı. Bu makale İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerin dışındaki şehirlerde dijital iş imkânlarının öğrenciler tarafından nasıl algılandığını anlamaya çalışmakla özgün olma iddiasındadır. Dijital teknolojilere görece erişimi sınırlı olan diğer illerde durum nasıl seyrediyor sorunu merkezinde bakıldığında Anadolu'daki durum önem kazanıyor. Bu sebeple Anadolu'daki iki farklı üniversitede (Bolu ve Aydın) öğrenim gören öğrencilerle derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak günümüzün dijital iş imkânlarını nasıl yorumladıklarını, faaliyette bulunup hangi alanlarda yoğun bir talep oluşturdukları anlamaya çalışılmıştır. Tüm yanıtlar dikkate alındığında dijital girişimcilik konusunun özellikle İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük/metropol şehirlerdekinden farklı olarak incelenen üniversitelerdeki katılımcıların çok temel düzeyde bir gelişim içinde olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Dijital İş, Dijital Ekonomi, Kültürlerarası İletişim, Uzaktan Eğitim, Pandemi
Proje başlığı, yöneticisi ve ortakları için bakınız: (SECC-SCIFEST - Associated event, Yenisehir Belediye Baskanligi (Mersin)
https://ec.europa.eu/research/mariecu...
https://arge.yenisehir.bel.tr/
Uyguladığım Atölye Konusu: Evsel Atık Toplama için Mobil Aplikasyon Uygulaması ve Farkındalık Kampanyası Bağlamında Dijital Afiş Tasarımı
Uyguladığım Atölyenin amacı: Evsel atıkların geri dönüşümünün sağlanmasında bilişim teknolojilerinin rolünün anlatılması ve farkındalık kampanyasının düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
Uyguladığım Atölyenin özeti: Evsel atıkların ekonomiye katılımı günümüzde önemli bir sorun olarak ön plana çıkmaktadır. Belediyeler gibi kamu kurum ve kuruluşlarının evsel atıkları toplama hususunda sorumlulukları vardır. 21. yüzyılda teknoloji bu kadar ilerlemişken evsel atıkların geri dönüşüme kazandırılması ya geleneksel yöntemlerle yapılmakta ya da hiç yapılmamaktadır. Bu bağlamda atölyemizde katılımcılarımızla birlikte yapay zeka teknolojilerini de kullanarak yapacağımız bir mobil uygulama ile evsel atıkların geri dönüşümünün tek tuşla yapılmasına sağlamayı amaçlıyoruz. Ayrıca evsel atıkların toplanması noktasında bir farkındalık kampanyası olarak dijital afişler tasarlanacaktır.
***
(ENG)
I carried out a workshop as a researcher at the Sustainable Environment and Climate Change International Science Festival-European Researchers' Night Event.
My workshop Topic: Workshop for Design a Mobile Application to Collect Domestic Waste and Digital Poster Design in the Context of Awareness Campaign The purpose of the workshop is aimed to explain the role of information technologies in recycling household waste and to organize an awareness campaign.
Summary of the workshop: The contribution of household waste to the economy is an important problem today. Public institutions and organizations such as municipalities have responsibilities in collecting household waste. In the 21st century, while technology has advanced so much, recycling household waste is either done with traditional methods or not done at all. In this context, we aim to ensure that household waste is recycled with a single click, with a mobile application that we will make using artificial intelligence technologies together with our participants in our workshop. In addition, digital posters will be designed as an awareness campaign for the collection of household waste.
For project title, coordiantor and partners: (SECC-SCEST - Associated event, Yenisehir Belediye BaskanligiMersin)
https://ec.europa.eu/research/mariecu...
https://arge.yenisehir.bel.tr/
2000’li yıllardan itibaren gelişen dijital yayıncılık sayesinde tematik kanallar çok yönlü şekilde izleyici ile buluşmaya başlamıştır. Fakat, Türkiye'deki izleyici kitlenin, belgesel programlarını izlemeyi tercih etmediği yönünde genel bir kanı vardır. Teknolojinin gelişimi ile medya sistemlerinin bu konuda sağladığı çeşitlilik bir istisna olarak değerlendirilebilir. Bu çalışma belli bir yayıncılık anlayışına sahip İZ TV içeriklerinin gazetelerin dijital versiyonları üzerinde ne ölçüde ve hangi kavramsal terminoloji ile temsil edildiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda basın taraması kapsamında; İZ TV ile ilgili haber, köşe yazısı ve röportajlar taranmış ve ana akım medyanın bir belgesel kanalı olarak İZ TV içeriklerini nasıl değerlendirdiği ve belgesel yayıncılığı içinde nerede gördüğü üzerine geliştirdiği söylemi analiz edilmeye çalışılmıştır. Tarama sonucunda makalede yer verilen örnekler, İZ TV haberlerinin en çok yayınlandığı gazetelerden oluşmaktadır. İZ TV’nin kurulduğu yıl olan 2006’dan 2015 yılına dek ana akım medyada konu ile ilgili içerikler incelendiğinde köşe yazarları boyutunda önemli seviyede eleştirel bir yaklaşımın olmadığı gözlenirken; haber taramalarında daha çok kanalın programlarının ‘rahat izlenir’ ve ‘nitelikli’ olduğundan bahsedilmektedir.
(Abstract)
This study firstly looks at the historical development stages of the Third Cinema movement. What type of artistic and intellectual production which have the properties of this trend in the recent history of Turkey has been carried out to take it? The surge in the study of the processes through which current reflections of documentary films in Turkey are subject to an assessment of how it developed. The research uses the critical discourse analysis method as a method. The Third Cinema movement differs from industrial cinema in terms of production style, discourse and cinematographic design. In terms of financial support, films related to the Third Cinema are produced with crowdfunding or collective budgets; in terms of discourse, it stands in opposition to ideologies such as modernism, imperialism and capitalism; In terms of cinematographic narrative, although it creates visuality with an irregular fiction, it has features of transforming thought into action. In this respect, it is examined to what extent these features are reflected in the analyzed films with the method of critical discourse analysis. In today's Turkish cinema, Press (Sedat Yılmaz, 2011) is also seen in the Third Cinema movement. The independent production conditions and the fact that it is a film that directly conveys the opinion of the director, and its attempt to convey the autocratic and strict nationalist (fascistic) political mechanism of the period through the eyes of the journalists and the public, allows the film to be seen in this genre (Bak, 2018, p. 13). In another study focusing on the current provision Third Cinema in Turkey's Nuri Bilge Ceylan's films are on. The director's film Winter Sleep (2014) is in the same category as the adaptation of the novel, such as Taste of Cherry in Iran (1997, Direction: Kiarostemi), Kite Hunter in Afghanistan (2003, Halit Hüseyin), Patience Stone in Pakistan (2010, Atiq Rahimi). It is interpreted as films that have managed to create an alternative world and stand against it by rejecting the determination of modernism's fate and ethical principles. The characters, energies, ideals and actions in these films come to the fore as people who opposed modernism (Aymaz, 2018, p.10) Nuri Bilge Ceylan's early period films (Cocoon, Town, May Trouble) were low- budget, individual productions and mostly played by family members as actors, they can be considered within the Third Cinema movement, although they do not contain revolutionary and militant features. His films are independent of capital and producer pressure. It was shot with small teams of friends. Problems related to modern life such as amateur acting, modern urban-deprived provincial contradictions, moral erosion, unemployment, loneliness were heavily addressed in the director's early films. Recently, films supported by platforms such as Mesopotamia Cultural Center, Sine-Yol cinema collective and SineGöz Film Workshop are also seen in the Third Cinema movement. Short films directed by Kazım Öz, Ax (Toprak, 1999) and Photograph (2001), and around 25 short films and documentaries, including Yeşim Ustaoğlu's Journey to the Sun (Güneşe Yolculuk, 1999), were realized with the support of the Mesopotamia Cultural Center. The mentioned films followed an independent path in production and distribution (Çakan, 2017). The films Tekel 51 (2009) and Yola Düştük (2010) were also shot by the Sine-Yol Cinema Collective. In addition, there has been a great debate in Istanbul within the scope of urban transformation in recent years. Some directors, such as İmre Azem and Bingöl Elmas, think that cities with historical, cultural and civilized values are disappearing. They produce documentary films within the Third Cinema movement in order to draw attention to the gradual transformation of the districts into unidentified consumption areas on a global scale. Social realistic scenarios of the films made, independent production conditions, free screening and then turning into action allow these films to be evaluated among the examples of Third Cinema. Explaining the whole process as it takes place in real time and real places, especially from the eyes of the people who are victimized by the system, increases the effects of these films. In this context, Imre Azem's Ecumenopolis: The City of No End and Lamekan-The Collapse of the Metalized City and Bingöl Elmas's Neighbor! Huuu! Documentaries are quite remarkable in this respect. One of the collective work can be seen in the reflection of the current Third Cinema in Turkey is Only Blockbusters Left Alive: Monopolization Film Distribution in Turkey (Kapalı Gişe, 2016) dir. The directors of the independent production, shot in the production of Germany-based Colored Giraffes, are Şenay Aydemir, Evrim Kaya, Kaan Müjdeci and Firat Yücel. In general, the low-budget and independent films are not shown in movie theaters in Turkey. The documentary examines this problem to the audience in the historical process. In particular, the axis of global investors neoliberal policies of the monopolies created in Turkey are subject to criticism. When Ümit Kıvanç's documentaries are examined closely, it can be said that they are the examples of the Third Cinema with their revolutionary, militant and action-oriented features. Archive footage, actual shots, reflected opinions of experts on the subject, displaying the feelings and thoughts of the public, representation of local, regional and cultural elements constitute examples of the representation of the characteristics of the Third Cinema movement in Ümit Kıvanç cinema. In addition, Ümit Kıvanç also supported projects that he was not involved in with his technical and editing skills; it has shown that it supports humanitarian projects regardless of culture, race, and sect or East-west ideological divide. He did not hesitate to collaborate with modern Western institutions such as the United Nations, which he criticized when it came to human health and his health.
Ümit Kıvanç mostly shares all the details of his documentaries. Among these, the original texts of the documentary, images, and translations of the music in the foreign language used, generic information, and used resources are available on the websites of the documentaries. In this case, viewers are seen as readers. It is a cinema with third Cinema manifestos. It doesn't just show; it also informs and makes effective use of writing for this purpose. The main purpose of this method, which turns the viewers into readers, is to provide permanence; it is to reinforce memory and awareness.
Keywords: Third Cinema, Ümit Kıvanç, Yılmaz Güney, İmre Azem, Turkish Cinema
*****
(Özet)
Üçüncü Sinema, dünyanın sömürgeleştirilmiş ülkelerinde 1950’lerden sonra görülmeye başlayan bir sinema akımıdır. Üçüncü sinema üçüncü dünya diye tarif edilen ülkelerdeki sinema biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Üçüncü Sinema akımı, sermayeden bağımsız, gerçek hayat hikâyelerinin perdeye yansıdığı, üretim, gösterim ve dağıtım araçlarının serbestçe dolaşımda olduğu bir sinema üretimidir. Bu sinema pratiğinin temel amacı dünyanın herhangi bir yerindeki emperyalist, otokratik ve sömürücü yönetim biçimlerini eleştirmektir. Bu sebeple militan ve devrimci bir sinema pratiğidir. Bu çalışma ilk olarak Üçüncü Sinema akımının tarihsel gelişim aşamalarına bakmaktadır. Sonra Türkiye’nin yakın tarihinde bu akımın özelliklerini taşıyan ne tip sanatsal ve fikirsel üretimler gerçekleştirilmiş onu ele almakta; araştırma kısmında da akımın Türkiye’deki güncel yansımaları belgesel filmler özelinde eleştirel söylem analizi metodunu kullanarak değerlendirme konusu yapmaktadır. Söz konusu yönetmenlerin belgeselleri incelendiğinde Üçüncü Sinema akımının özelliklerini üretim-gösterim ve dağıtım noktasında taşıdığı tespit edilirken özellikle kent-taşra ayrımı, kentsel dönüşüm ve mülkiyet hakkı, insan ve kadın hakları, fırsat eşitsizliği ve azınlık hakları gibi konuları işledikleri görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Üçüncü Sinema, Ümit Kıvanç, Yılmaz Güney, İmre Azem, Türk Sineması
Globalization transforms everything within notional values and national education as well. Multiculturalist or multicultural and multi-ethnicity approaches also give effects on national education and politics in the context of globalization. This flow like as ethnic-based national politics brings to light of social conflict among national society and the others. Especially 2005 riots of France and long lasting Kurdish society and recent Syrian migration of Turkey force them to be subject of the problem that has strong arguments on national systems within identity and integration through education. This article tries to determine etymological changes of nationalism and its effect on national education debate through the eyes of Entre Les Murs (2008) and On the Way to School (2008) and its national directors. Both of films have non-ideological perspective and search for humanitarian values of nationalists and the others. Both of films criticize the nationalism as a sub-term of modernism instead of feudalism. Lack of cultural equality and civilisation and technical infrastructure of education system in France and Turkey cannot transform the whole society to be gathered under the co-nationalism umbrella. It causes greying of personal, humanitarian effects of two idealist and hero teachers on their student in the films. All this kind of mis-opportunities of French and Turkish modernisation for their whole society means populist politics continue to shape the education but partially.
****
Küreselleşme sürecinde ulusun inşa ettiği tüm değerler birer tartışma konusudur. Ulusal eğitim de bu tartışmanın bir boyutunu oluşturmaktadır. Çok kültürlülük/kültürcülük, çok kimliklilik gibi alt başlıklarla sahip bir kavram olarak küreselleşme milli eğitim anlayışının değişmesinde oldukça önemli bir etkiye sahiptir. Bu gelişmeler katı etnik-ulusalcı yaklaşımlar sergileyen kimi ülkelerde önemli çatışmaların da konusunu oluşturmaktadır. Özellikle 2005 Paris İsyanlarında Fransa’nın içine girdiği ulusal eğitim tartışması günümüzde de geçerliğini tüm canlılığıyla korumaktadır. Türkiye de hakeza Kürt toplumu ve son zamanlardaki Suriyeli göçmenlerle benzer bir tartışmanın öznesi konumundadır. Bu makale sinemanın aracılığında küreselleşme sürecindeki ulusal eğitim olgusuna yönelik nasıl bir söylem geliştirildiğine Türk ve Fransız yönetmenlerin gözünden bakmaktadır. Karşılaştırmalı söylem analizi yöntemini kullanan bu makale, örneklem olarak Fransa’dan Entre Les Murs (Duvarlar Arasında, 2008, Laurent Cantet) ile Türkiye’den İki Dil Bir Bavul (2008, On the Way to School, Özgür Dogan, Orhan Eskiköy) filmlerini konu ve senaryo bakımından ulus söyleminin tarihsel gelişimini dikkate alarak karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Her iki filmin ideolojik bir tutum sergilemek yerine sürece insani ve kültürel olarak yaklaştığı tespit edilmiştir. Her iki filmde de ulus kavramının türevleri olarak ulusal kimlik ve ulusal eğitim, modernleşme sürecinin bir parçası olarak tanımlanmış; Fransız ve Türk eğitim sisteminin kültürel türdeşlik ve medenileşme sağlamadan ve teknik altyapı zeminini oluşturmadan popülist politik yaklaşımlar sergileyerek ötekileri uluslaştırmanın bir parçası yapmaya çalıştığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Her iki filmde de birer idealist öğretmen öne çıkarılmış ötekileştirmeden bağımsız milli olarak değil insan olarak hareket eden varlıklar olarak resmedilse de büyük resmin içinde görünür olamadıkları yönünde değerlendirmede bulunulmuştur.
Technology addiction is considered to be one of the types of addictions considered within the scope of the fight against addictions carried out by the Green Crescent. Specifically, this type of dependence, which is defined as the situation in which secondary school age young people cannot socialize independently from technology, can have serious damages in terms of social, cultural and health as in other dependence types.This type of addiction, which includes sub-topics such as online interactive games, cyber bullying, uncontrolled technology and media use, is an issue that focuses on recent academic research. The examination of the subject as a case within the medical sciences is not considered sufficient; There is also a need for preventive work in terms of effective communication. The short film workshop applications, designed as one of the workshops considered to contribute positively to the pedagogical development of young people, have been observed to contribute positively to the development and socialization of addiction awareness.In this study, an ethnographic field study was carried out between 2016-2018 on the applications in the short film atelier held in Yesilay in Istanbul Maltepe. This study showed that although students showed some positive changes, intensive technology consumption was dominant and students gained real socialization and awareness in weak level. In addition to the inadequacy of the voluntary trainer support, the lack of voluntary trainer support has been observed to have been implicated in the limited time, unstable participation, family-NGO mismatch and lack of educational material were the disadvantages.
Keywords: Green Crescent, Addiction, Technology Addiction, New Media, Short Film, Education, Başıbüyük
****
Öz
Teknoloji bağımlılığı Türkiye’de ulusal ölçekte Yeşilay’ın yürüttüğü bağımlılıklarla mücadele programı kapsamında ele alınan bağımlılık türlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Özellikle orta dereceli okul çağındaki gençlerin teknolojiden bağımsız sosyalleşememeleri durumu olarak tanımlanan bu bağımlılık türünün diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi sosyal, kültürel ve sağlık açısından ciddi zararları olabilmektedir. Çevrimiçi etkileşimli oyunlar, siber zorbalık, kontrolsüz teknoloji ve medya kullanımı gibi alt konu başlıklarını barındıran bu bağımlılık türünün öğrenciler üzerinde ne tip etkiler uyandırdığı yakın dönem akademik araştırmaların üzerinde durduğu bir konudur. Konunun sadece tıp bilimleri çerçevesinde bir vaka olarak incelenmesi yeterli görülmemekte; etkili iletişim açısından önleyici birtakım çalışmaların yapılmasına da ihtiyaç duyulmaktadır. Gençlerin pedagojik gelişimlerine olumlu katkı sağladığı düşünülen atölye çalışmalarından biri olarak tasarlanan kısa film atölyesi uygulamaları gençlerin bağımlılık farkındalığı geliştirme ve sosyalleşmelerine olumlu katkı sunduğu gözlenmiştir. Bu çalışma kapsamında 2016-2018 yılların arasında İstanbul Maltepe İlçesinde bulunan Yeşilay temsilciliği nezdinde gerçekleştirilen kısa film atölyesindeki uygulamalara ilişkin etnografik bir alan çalışması yapılmıştır. Bu çalışma göstermiştir ki katılım gösteren öğrenciler bir takım olumlu değişimler göstermekle birlikte yoğun teknoloji tüketimi baskın olduğundan öğrencilerin sosyalleşme ve farkındalık kazanmaları zayıf düzeyde kalmıştır. Bu etkinin sağlanamamasında gönüllü eğitmen desteğinin yetersizliği kadar, kısıtlı zaman zarfında gerçekleştirilen uygulamaların, istikrarsız katılımın, aile-STK-okul uyumsuzluğu ve eğitsel materyaleksiğinin etkisinin de olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Yeşilay, Bağımlılık, Teknoloji Bağımlılığı, Yeni Medya, Kısa Film, Eğitim, Başıbüyük
Thanks to the digital publishing that has developed since the year 2000, the thematic channels have begun to meet with the audience in a versatile way. There is a general public opinion that most of people do not watch documentaries. Thanks to decreasing technological opportunities causes an alternative in the meaning of varieties of TV channels and programs to audiences. This study aims to analyze reflection of the opinions of the journalists as documentary-watchers on daily mainstream journals which they are very popular in Turkey. Also used conceptual terminology by the journalists also analyzed within context of discourse analyze in this article. Thus; IZ TV related news, columns and interviews were scanned and tried to determine how the mainstream media that are Posta, Sabah and Milliyet evaluated İZ TV content as a documentary channel and viewed it in documentary publishing. The examples that are included in the article as a result of the survey are the newspapers published most of the İZ TV news. When the contents related to the subject were analyzed in the mainstream media from the year of İZ TV, which was established in 2006 to 2015, it was observed that there was no critical approach in the level of columnists. It is mentioned that the program of the channel is 'easily monitored' and 'qualified' in the news scans. The debates on the scanned newspapers showed that there were not any historical, sociological or critical analyze done by the journalists. Key words: Documentary culture, Iz Tv, Thematic channels and Digital Media
*************************************************************************
2000’li yıllardan itibaren gelişen dijital yayıncılık sayesinde tematik kanallar çok yönlü şekilde izleyici ile buluşmaya başlamıştır. Fakat, Türkiye'deki izleyici kitlenin, belgesel programlarını izlemeyi tercih etmediği yönünde genel bir kanı vardır. Teknolojinin gelişimi ile medya sistemlerinin bu konuda sağladığı çeşitlilik bir istisna olarak değerlendirilebilir. Bu çalışma belli bir yayıncılık anlayışına sahip İZ TV içeriklerinin gazetelerin dijital versiyonları üzerinde ne ölçüde ve hangi kavramsal terminoloji ile temsil edildiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda basın taraması kapsamında; İZ TV ile ilgili haber, köşe yazısı ve röportajlar taranmış ve ana akım medyanın bir belgesel kanalı olarak İZ TV içeriklerini nasıl değerlendirdiği ve belgesel yayıncılığı içinde nerede gördüğü üzerine geliştirdiği söylemi analiz edilmeye çalışılmıştır. Tarama sonucunda makalede yer verilen örnekler, İZ TV haberlerinin en çok yayınlandığı gazetelerden oluşmaktadır. İZ TV’nin kurulduğu yıl olan 2006’dan 2015 yılına dek ana akım medyada konu ile ilgili içerikler incelendiğinde köşe yazarları boyutunda önemli seviyede eleştirel bir yaklaşımın olmadığı gözlenirken; haber taramalarında daha çok kanalın programlarının ‘rahat izlenir’ ve ‘nitelikli’ olduğundan bahsedilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Belgesel kültürü, İz TV, Tematik Kanallar ve Dijital medya
The notion of Authenticity is evaluated in the flow of historical process through varies of its aspects. The notion of authenticity can be translated as an ethic and values systems but in some places it can be also evaluated as a meaning of trust, selfdom or reality. Reorganizing the big data, deeply detailed researches, trying new methodologies, correlating the things like as diverse theory, discipline or methods can be also the translation of authenticity. In cinema studies the matter of authenticity was born during 1950s. After the second world war ın the some cinema flows were occurred in France, Italy and Latin America as the new waver, new realism and independent cinema. This flows were de symbols of rupture of industrialized production of cinema. Because in those years as a postwar period the cultural, sociological, pedagogical, institutional and political progress (publishing, courses, films etc.) of the cinema was the main discussion argument of the society. So it can be admitted that it started to discuss the problem of authenticity during years of 1950s of western world. In this study it is aimed to determine the master and doctorate thesis in Turkey within context of authenticable production. According to the listed codes as explained in this article the frequency analyze was realized. In the conclusion according to these codes like as writer, theme, subject, language, focusing period, interdisciplinary and method there is not enough diversity is found. Keywords: Cinema, Authenticity, Thesis, Master, Doctorate
*********************************************************************
Özgünlük kavramı tarihsel süreçte kültürel açıdan çok farklı yönleriyle ele alınan bir kavram olma özelliği göstermiştir. Kimi yerde ahlak ve değer sistemlerinden beslenen bilgi olarak görülen özgünlük kimi yerde güven ve bazen de kendiliğindenlik, sahicilik gibi tanımlarla karşılaşmıştır. Çok miktardaki yeni verinin ilk kez yazılı olarak sunulması özgünlük değeri ifade edebildiği gibi, ayrıntılara inen, farklı bir yöntem deneyen, mevcut yöntemi başka bir alana ya da mevcut bir teoriyi farklı teorilerle ilişkilendiren; bilgiyi yeniden disiplinler arası üreten çalışmalar da özgünlük kavramı çerçevesinde incelenmektedir. Sinemada özgünlüğün oluşması ise sinemanın başlangıcından 50 yıl gibi bir süre sonra 1950’lerle birlikte Batıdaki eleştirel sinema yayıncılığı ile başlamış sayılabilir. Fransa’da yeni dalga, İtalya’da yeni gerçekçilik, Latin Amerika’da bağımsız yeni sinema akımlarıyla bağlantılı olarak gelişen hareketler sinemada özgün ve nitelikli çalışmaların ortaya çıkmasına aracılık etmiştir. Buradaki özgünlüğü oluşturan unsur endüstriyel üretim mekanizmasından kurtulup sanat odaklı çalışmaların üretilmesidir. Sinemaya ilişkin dergiciliğin, kitapların, kurumlaşmanın, pedagojik, politik ve sosyolojik yaklaşımlarca gelişmesi, sinemada özgünlük meselesinin doğmasına aracılık etmiştir denebilir. Bu çalışma Türkiye’de 1990-2014 yılları arasında üretilen yüksek lisans ve doktora tezlerinin özgünlükleri üzerine bir tarama çalışmasıdır. Belli bir takım kodlar geliştirilerek yapılan bu taramada frekans analizi yapılmıştır. Bu kodların ortaya çıkardığı tabloda yapılan çalışmaların konu, dil, yazar, bağlam, disiplinlerarasılık ve yöntem açısından sınırlı bir çeşitlilik ortaya koyduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Sinema, Özgünlük, Tez, Yüksek Lisans, Doktora
Internet can be considered as a platform which provides liberal opportunities for blogs, personal or group produces within context of cinema and its’ cultural and artistic features. Instead of immense popular products of cinematic production can be easily seen on web sides also alternative discourses or products can find its place on web platforms as Ekşi Sinema provides. This research aims to define alternative media mentality of Ekşi Sinema within context of alternative media and cinema intersections. Other world cinemas as a meaning of non-Hollywood products, thematically classifications, movie festivals, short-films, amateur studies, political and institutional progress of cinema in Turkey is a subject of this study which aims to define a map of web production as a meaning of alternative media through focusing on Ekşi Sinema web platform by the method of qualitative critical discourse analyze. As known that alternative media approaches gather the paradigms against the globalized-capitalized politics and totalitarian regimes on behalf of democratic society. But in Rhizomatic media approaches globalization is an inevitable reality which formalize the situation, things and cultural productivity interconnected. Because of this reason alternative media germinated from the mentioned interconnectivity caused by globalization. Ekşi Sinema is a subject of this research for the relations of alternative media approaches. As a result that Ekşi Sinema represents all of alternative media approaches. As to critical discourse analyze as known that searches for the terms of justice, equality, independence, freedom and presentation match with terms of alternative media as non-commerciality, amateurship, detachedness, participation and acting. So it can be defined to map out dimensions of thoughts on cinematic culture and art. In the conclusion Ekşi Sinema has features of all kind of Alternative Media applications.
Key Words: Alternative Media, Alternative Cinema, Web, Critical Theory, Ekşi Sinema
**************************************************************************
İnternetin sağlamış olduğu bağımsız ve özgür iletişim olanakları sayesinde sinemaseverler blog, kişisel web sayfası veya kendi gruplarına özgü web ortamlarında sinema yayıncılığı yapar hale gelebilmekte; böylelikle sinemanın sanatsal ve kültürel yönünü hem fark etmekte hem de güçlendirmektedir. Bu anlamda popüler sinema ürünlerinin yoğun şekilde varlık gösterdiği bir alan olarak internette sinemanın tanıtımı yanında sinema tartışmalarının da mümkün olabildiği artık varlığı yoğun biçimde hissedilen bir gelişme durumundadır. Bu bakımdan Türkiye’de yayın yapan dijital web siteleri arasında alternatif olarak değerlendirilebilecek Ekşi Sinema web platformunun alternatif medya yayıncılığını nasıl algıladığı ve bu yayıncılığın sinemanın kültürel üretimine nasıl bir katkı yaptığı üzerinde durulmaya çalışılmaktadır. Alternatif medya kapsamında değerlendirilebilecek tecimsellik dışı üretim, özgürlük, bağımsızlık ve amatörlük gibi yaklaşımlarla kurumsal gelişime ilişkin konu başlıklarında Ekşi Sinema web sitesinin sunduğu içerik analiz edilmekte; böylelikle sinema sanatına dair farkındalığın boyutları ölçülmeye çalışılmaktadır. Alternatif Medya kuramları arasında geçen yaklaşımların esasen küresel ve ulusal plandaki otoriter-tek-tipleştirici yaklaşımlar karşısında takınılan tavrı simgelediği düşünülse de küreselleşen dünyada köksap (rhizomatic) denilen bir yaklaşımda da görüldüğü üzere alternatiflik ana akımla iç içe geçen bir alandan beslenmektedir. Bu yaklaşımda alternatiflik, ana akım üretimlerden bağımsız bir alan olmamakla birlikte küreselleşen dünyada her şeyin bir alternatifi ürettiği kanısı yaygın olmaya başlamıştır. Çoklu kültürel bağlantılılık halleri her şeyin birbiri ile ilişkilenmesine ve farklı farklı alternatiflikler üretmesine aracı olmaktadır. Analize konu olan başlıklar eleştirel söylem analizi yönteminin temel karakteristikleri olan adalet, eşitlik, özgürlük, bağımsızlık ve temsil gibi kavramlar araç olarak kabul edilerek incelemeler yapılmakta, Ekşi Sinema’nın mevcut yapısı ile Alternatif Medya kuramlarının yaklaşımları ilişkilendirilmektedir. Yapılan analizlere göre Ekşi Sinema’nın bütün alternatif medya kuramına ilişkin yaklaşımları sergileyen bir mecra özelliğini gösterdiğini belirtmek gerekir.
Anahtar Kelimeler: Alternatif Medya, Alternatif Sinema, Web, Eleştirel Kuram, Ekşi Sinema
France has very long-lasting history about cinema journalism for more than hundred years. On the contrary of Turkish movie press the academic or popular journals in France has long-term productivity period in publishing process. This article written based on current digital resources aims to understand how film criticism and cinema journalism effect to cinema industry of France in historical perspective from past to nowadays. This study has an important role while putting a value into Turkish cinema literature which film criticism and film journalism are not very common subjects to be searched for. This article uses historical scanning method to make clear of a film journal’s position which is called Positif within context of film journalism tradition in France. The success of long-lasting film journalism in France is concerned to film activities hold by cinematheques which spread to whole society and also the film critics’ features who they are proactive in media, education, cultural and artistic life as an interdisciplinary behaviour. The journal of Positif is an intellectual interest of France in cinema industry with its institutional durableness. When it looks at the critics’ typology it seems that they are very productive both in academic and commercial markets with their multiphasic personality.
Key Words: Cinema Magazine, France, Film Critique, French Cinema Magazines, Positif
**************************************************************************
Fransa’da sinema dergiciliği 100 yılı aşkın şekilde varlığı ile oldukça uzun bir geçmişe sahiptir. Akademik olduğu kadar popüler alanda da birçok derginin Türkiye’dekilerin aksine uzun bir zaman dilimine yayılmış şekilde yayın hayatında oldukları görülmektedir. Güncel dijital kaynakların derlenmesi kapsamında yapılan bu çalışma Fransa’da sinemanın gelişimine zemin teşkil eden alanlar olarak film eleştirmenliği ve sinema dergiciliğinin Fransa’daki sinema endüstrisinin gelişimindeki katkısını anlamaya çalışmaktadır. Türkçe sinema araştırmalarında henüz bir aşama kaydetmemiş olan film eleştirisi ve sinema dergiciliği düşünüldüğünde çalışma ilgili literatürdeki eksikliği gidermek noktasında önemli bir işlev üstlenmektedir. Bu çalışma tarihsel tarama metodunu kullanarak hem Fransız sinema dergiciliği geleneğinin oluşumunu hem de bu gelenek içinde Positif dergisinin konumunu belirlemeye çalışmaktadır. Bu çalışma göstermiştir ki Fransa’da sinema dergiciliğinin gelişiminin arka planında sinematek etkinlikleri kapsamındaki etkinliklerin tabana yayılmasının etkinliği yanında eleştirmenlerin provaktif ve interdisipliner şekilde sanatsal, kültürel, eğitsel ve medyatik etkinliklerin içinde yer almaları bulunmaktadır. Positif dergisi de kurumsal süreklilik bakımından Fransa’nın sinemanın entelektüel tarafına gösterdiği değerin bir işareti konumundadır. Yazarların tipolojilerine ve çalışmalarına bakıldığında gerek akademik gerekse piyasa koşullarında oldukça üretken oldukları ve ayrıca sinema dışından da beslenerek alana değer katmaya çalışan çok yönlü kişiler oldukları tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Sinema Dergiciliği, Fransa, Film Eleştirisi, Fransız Sinema Dergileri, Positif
Globalization has various direct effects on politics, economics, culture and arts, especially on cinema. Cross-cultural approaches, multi-cultural and multi-national relations transform the notion of nation and its cinema This study aims to analyse the approaches to transnational films within the context of two movie journals: Positif (France) and Altyazı, (Turkey) which can show the cultural reactions of the mentioned countries to globalization. The method of the study is document review and content analysis. By this methods, the following headlines were searched; total film reviews related to transnational cinema, nationality of transnational film’s productions, critics’ rate on film analyse and similar film analyses on both journals. In the conclusion, ıt was seen that Altyazı has more critique than Positif related to transnational cinema between the years 2011-2015. While 79 articles were published in Positif magazine, 169 transnational themed film critiques have been published in Altyazı magazine. It can be evaluated that France has less interest in globalization or it is less affected by it than Turkey. French critics criticize the films which have French co-producers. Co-produced films also show the Frenchs’ low-rate intention to globalization. When it comes to Altyazı, the results are totally different as much more interest is shown to international films. This interest shows that Turkey is more keen to be affected by foreign cultures and globalization. Also it was seen that usually same people are writing for Positif about international movies, while Altyazı’s critics about the same issue are different and various. This shows that Positif has more specifications on transnational film analyses. According to basic problematic of this study, which based on the question of whether countries have been able to preserve locality and national values against globalization or not, France is more conservative and nationalist when it comes to issues related to globalization.
Keywords: French Cinema, Cinema Magazine, Film Criticism, Cinema, Transnational Cinema
***************************************************************************************
Küreselleşme ve onun alt başlıklarından olan ulusötesileşme, siyasetten ekonomiye sanatta kültüre kadar günümüzde etkileri doğrudan hissedilen bir olgu olarak öne çıkmaktadır. Bu olgunun ülke sinemalarına yansıması da kaçınılmazdır. Küreselleşme sürecindeki çok yönlü kültürel ilişkiler, çok dilli ve çok uluslu yapımlar ulus düşüncesini yeniden biçimlendirmektedir. Bu makale, Fransa’dan Positif, Türkiye’den de Altyazı dergilerinin küreselleşmenin etkisinde gelişen ulusötesi sinemaya dair yaklaşımlarına bakarak küreselleşme karşısında her iki ülkenin tutumlarını incelemekte bunu da doküman incelemesi ve içerik analizi yöntemleri ile gerçekleştirmektedir. Ulusötesi temalı film eleştirilerinin her iki dergideki toplam oranı, yapımcı ülke yoğunlukları, eleştirmenlerin dağılımı ve her iki derginin sayfalarında yer verdiği aynı filmlerin eleştirisi tema olarak belirlenmiştir. Her iki dergide 2011-2015 yılları arasında yapılan taramalar neticesinde Positif dergisinde 79; Altyazı dergisinde ise 169 ulusötesi temalı film eleştirisinin yer aldığı tespit edilmiştir. Bunların 22’si her iki derginin de ortak şekilde konu edindiği eleştirilerdir. İstatistiklerden yola çıkıldığında Altyazı dergisine oranla Fransa’daki ulusötesi sinemaya yönelik ilginin daha az oluşu; Fransa’nın küreselleşme olgusuna görece daha az ilgi gösterip ondan daha az etkilendiği şeklinde yorumlanmaktadır. Positif dergisinde eleştirisi yer alan ulusötesi filmlerin ortak yapımcısının çoğunluğunun Fransız şirketleri olması da bu yönelimin bir yansıması şeklinde okunabilir. Altyazı’daki durum ise Türkiye’nin yabancı kültürlere ve dolayısıyla küreselleşme sürecinin etkisine daha açık olduğunun bir işareti sayılmaktadır. Diğer yandan Altyazı dergisinde gündeme alınan film eleştirileri hep farklı yazarlar tarafından kaleme alınmışken Positif dergisinde çoğunlukla aynı yazarların ulusötesi temalı filmleri eleştirdikleri görülmektedir. Bu da Fransızların uzmanlaşmaya gösterdikleri ilginin bir açıklaması sayılabilir. Araştırmanın dayandığı temel problem olarak küreselleşme karşısında ne kadar ulusal ve yerel kalınmıştır sorusu karşısında Fransa’nın Türkiye’ye oranla daha yerli ve milli bir tutum içinde olduğu görülmekledir.
Anahtar Kelimeler: Fransız sineması, sinema dergisi, film eleştirisi, sinema, ulusötesi sinema
Nuri Bilge Ceylan is one of the reputable film director as known in Turkey and in the World. In this sense the reason of being known can be about universal language of the content or universalism of art. Nuri Bilge Ceylan is called a director of the New Turkish Cinema who agglomerate the things of local and universal in his films in the context of world literature and world cinema. So world press were interested about the film which contains the topics of bureaucracy, provincialism, female-male relations, patriarchy and inertia. This study aims to search for cultural reflexes of film critics from nine different nationalities on Ceylan's film. The notion of Anatolianism was analysed according to comments of critics who are in the effects of global modernism by discourse analyse method. Review articles selected on the press releases of the film were found on the official web page of the director. In the conclusion critics criticized the film within context of western terminology as like feminism, bureaucracy, Christianity, realism, symbolism, security, competition and minimalism. None of them has visited Anatolia and at least never mentioned about their own experiences or original sources related to Anatolia as like a local poet, national writer, historical byword, ethnic stich, other films, Turkish history etc. Every of the critic has acted to criticizes the film according to sub terms o of modernism as a standardized behaviour. So all these details showed the film criticism is under the effect of westernized modernism which excludes local/national/experimental comments. Key Words: Once Upon a Time in Anatolia, Nuri Bilge Ceylan, Turkish Cinema, International Press, Film Critique
**************************************************************************************
Nuri Bilge Ceylan gerek Türkiye'de gerekse dünya çapında sinema çevrelerinin yakından takip ettiği yönetmenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ilginin nedenleri arasında yönetmenin sunduğu içeriğin evrensel dili olabildiği gibi bunda sanatın evrenselliği de belirleyici olabilmektedir. Yeni Türk Sineması içinde dünya sineması ile edebiyatını yakından takip eden bir Türk yönetmen olarak Nuri Bilge Ceylan, filmlerinde yerel ile evrenseli buluşturmaktadır. Anadoluluk olgusunu incelediği Bir Zamanlar Anadolu'da filmi gerek Türkiye'de gerekse yurtdışında oldukça ilgi ile karşılanmıştır. Filminde bürokrasi, taşralılık, kadın-erkek ilişkileri, ataerkillik ve atalet fikirlerinin işlendiği gözlenen yönetmenin filmi yurt dışı basınında birçok eleştiri ve haberin konusu olmuştur. Bu makale yönetmenin belirtilen filminin dünya basınındaki yansımalarına film eleştirisi başlığı altında bakmaktadır. Bu sebeple filmin basın arşivinde yer alan yazılar arasından İngilizce ve Fransızca basında yazan dokuz farklı ulustan eleştirmenin kaleme aldığı eleştiri yazılarını söylem analizi yöntemi kullanılarak çözümlemekte ve küresel modern kültürün etkisindeki eleştirmenlerin Anadolu gibi bir yerelliği eleştirme biçimlerine bakmaktadır. Araştırmanın sonucunda dokuz farklı ulustan eleştirmen modernizm ortak paydasında belirtilen filmi eleştirmiş, kendi kültürleri ile Anadoluluk arasında ilişki kurmak yerine Batı literatürünün kavram haritası olan feminizm, bürokrasi, Hristiyanlık, realizm, sembolizm, güvenlik, rekabet ve minimalizm gibi kavramları referans alarak Anadolu'ya bakmayı tercih etmişlerdir. Bu durum yapılan eleştirilerin bir ölçüde tek tipleşerek standartlaşmasını beraberinde getirmiş, Anadolu'ya ilişkin özgün fikir ve deneyimlerin eleştirilerin içinde yer almaması ile sonuçlanmıştır. Tüm bu veriler küreselleşen dünyanın kültürünün Batı merkezli bir okuma içinde olduğunu da göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Bir Zamanlar Anadolu’da, Nuri Bilge Ceylan, Türk Sineması, Uluslararası Basın, Film Eleştirisi
Mustafa Akdağ’ın Eserlerine Göre Derviş Zaim’in “Cenneti
Beklerken” Filminin Tarihi Arka Planı ve Filmle İlgili Basında Çıkan
Tartışmalar adlı çalışmalarında Menderes Akdağ ve Serhat Yetimova,
Zaim filmlerinin tarihi arka planına odaklanıyor. Yazıda; 16. yy. sonları
ile 17. yy. başlarında Osmanlı sosyal, kültürel ve ekonomik hayatının
betimlendiği Cenneti Beklerken’in Neo-Osmanlı tesirindeki pek çok
film ve yapımdan ayrıldığı ileri sürülüyor. Akdağ ve Yetimova'nın
araştırmalarında elde ettikleri bulguları Osmanlı tarihçisi Prof. Dr.
Mustafa Akdağ’ın eserleriyle karşılaştırmalı bir okumaya tabi tutmaları
Zaim’in filmlerine farklı bir bakışı sunuyor. Cenneti Beklerken filmini
Celali İsyanları bağlamında ele alan araştırmacıların karşılaştırmalı
okumalarından; Mustafa Akdağ’ın yazıyla yapmaya çalıştığı şeyin Derviş
Zaim’im filmler aracılığıyla yaptığı sonucuna ulaşılıyor.
(Özet)
2005 yapımı McLibel (McDonalds Davası) adlı belgeselde yönetmenler Franny Armstrong ve Ken Loach, McDonalds şirketinin, devasa fast food restoran zinciri olarak ürünlerini ve ticari uygulamalarını kınayan bir broşür dağıtan Londra Greenpeace çevreci kolektifinin iki üyesini (David Steel ve David Morris) merkeze alan, İngiltere tarihinin en uzun süren meşhur "McLibel" davasını araştırır. Dava McDonalds'a açılmıştır ve onun toplumdaki zararlı etkilerini durdurmayı amaçlar. Bu makale ise belgesele yönelik YouTube özelindeki sosyal medyada yürütülen kamplaşma, marjinalleşme ve siber linç kavramlarını merkeze alarak belgeselin sosyal medyadaki tartışılma biçimini inceleme konusu yapar.
(Summary)
In the documentary McLibel (The McDonalds Case, 2005), directors Franny Armstrong and Ken Loach feature two members of the Greenpeace environmental collective of London (David Steel and David Morris), who distribute a leaflet denouncing the McDonalds company's products and business practices as a massive chain of fast-food restaurants, England. . The documentary investigates the longest-running infamous "McLibel" case in history. The lawsuit was filed against Mcdonald's and aims to stop its harmful effects on society. This article focuses on the concepts of polarization, marginalization and cyber lynching in the social media-specific to YouTube, and examines the way the documentary is discussed in social media comments.
(Özet)
Beykoz Sümerbank Deri ve Ayakkabı Fabrikası’nın Beykoz Kundura’ya
dönüşümü üretimin endüstriden medyatik bir alana geçtiğini gösterir. Bu yeni üretim mantığında ve düzeninde varlık gösteren kurmaca filmler, diziler, sahne gösterileri, sergiler dilsel üretimin gerçekleştiğini gösterdiği gibi üretim kültürünün de dilsel ve görsel karakterde yeniden yaratıldığını ifade eder. Artık üretilen sınai mal ve teknolojiler değil fikirler, tasarımlar, imajlar, metinlerarası ilişki ve hizmetlerdir. Postmodernizm adı verilen bu süreçte üretilen sanal ürünler müşterilere çoğunlukla ücret karşılığında sunulur ki bu durum liberal ya da neoliberal ekonomik düzenin de kendini gerçekleştirmesidir.
(Summary)
Beykoz Sümerbank Leather and Shoe Factory was transformed to Beykoz Kundura at the beginning of the 2000s. This transformation indicates that production has moved from an industry to a mediatic field. Fictional films, serials, stage performances and exhibitions that exist in this new production logic and order indicate that linguistic production is realized and that the production culture is recreated in linguistic and visual character. It is no longer produced industrial goods and technologies, but ideas, designs, images, intertextual relations and services. Virtual products produced in this process called postmodernism are often offered to customers for a fee, which is the realization of the liberal or neoliberal economic order.
Publication Date: 2021
Publication Name: National Beykoz Symposium Proceedings Book
Türkiye’de Koalisyonlar Döneminin (1973-1980)Türk Basınında Beykoz Algısı Demokrat Parti’nin 27 Mayıs 1960 Darbesi’yle iktidardan düşürülmesiyle 1965 yılı genel seçimlerine kadar Türkiye, tarihinde ilk kez koalisyon hükümetleriyle tanışır. Türkiye bu dönemde 1968 olaylarıyla da tanışacaktır. Türkiye’deki iç siyasi olaylar 12 Mart 1971 Askeri Muhtırasının gerekçesini oluşturacaktır. 12 Mart Muhtırası siyasetteki istikrarın bozulmasına da yol açmıştır. 12 Mart muhtırasından 12 Eylül 1980 Darbesine kadar hiçbir seçimde hiçbir parti tek başına iktidar olacak oy oranına erişmez. Türkiye koalisyonlar dönemine girer. Siyasi istikrarsızlık, zayıf iktidarlar dönemi başlamıştır. Türkiye hızla ekonomik darboğaza girer. Siyasi cinayetlerde de artış olur. Sokak gösterileri artar. Bu çalışma böyle bir dönemde Beykoz ilçesinin Türk basınında ne şekilde haber yapıldığını araştırmaktadır. İstanbul Boğazı’nın doğu kesiminde kalan Beykoz, konumu itibariyle ormanları, sayfiye yerleri, su yatakları bakımından ün kazanmış yerdir. Bu anlamda kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetler anlamında önemli bir alandır. Çalışmamızda Hürriyet, Tercüman, Milliyet ve Cumhuriyet gibi gazeteler Beykoz haberleri bağlamında taranmıştır. Alan taraması yapıldığında çalışmamıza benzer bir araştırmanın yapılmadığı görülmüştür. Taranan gazetelerde Beykoz’a dair çok fazla haberin olmadığı tespit edilmiştir. Bunun nedenleri arasında Beykoz’un ekonomik anlamda fabrikalarıyla ön planda olan ve daha çok işçi nüfusun yaşadığı bir yer olması, diğer ilçelere nazaran az nüfusu, doğanın hâkim olduğu düzenli yapısı ve sosyo-kültürel bakımdan bir takım ücretsiz etkinliklerin yapılması olarak görülebilir.
Bu kitapta okurlar Fransa’da sinema eğitiminin kurumsal ve kültürel boyutları hakkında yazarın gözlemlerini, notlarını ve alandan uzmanlarla yaptığı derinlemesine görüşmeleri bulacak. Yazarın çalışması 2019 yılında Paris’teki Sorbonne Nouvelle III Üniversitesi Sinema bölümünün daveti ve Fransız hükümetinin verdiği doktora sonrası bursu ile yapılan araştırmalar sonucunda yazıldı. Kitabın yazılma amacı Fransız sinemasını Türkiye’de tanıtmak olduğu kadar Fransa’da sinema okumak isteyen kişilerin nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda da yönlendirici bilgiler sunmaktı. Diğer taraftan kitap, Türkiye’nin Fransa’daki eğitim ve kültür sistematiğine ulaşabilmesi için nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda da bir aydınlatma içermektedir. Üç bölüm şeklinde hazırlanan kitabın ilk bölümü katılım gösterilen etkinliklere dair etnografik gözlemlerden, ikinci bölümü alanında uzman kişilerle yapılan röportajlardan, son bölümü de Fransız sinemasına dair panoramik bir değerlendirmeden oluşmaktadır. Fransız sineması Türkiye’de çok tanınan bir sinema alanı fakat Fransız eğitim sistemi ve bunun içinde Fransız sinema eğitimi konusunda hatırı sayılır bir literatürün henüz oluşmadığı görülüyor. Bu bakımdan çalışma Türkiye’de alanında öncü bir niteliğe sahiptir. Fransız sinemasının sahip olduğu estetik, anlatısal ve endüstriyel başarının arka planında nasıl bir eğitim ve kültürlenme sürecinin de işlediğinin öğrenilmesi okur nezdinde bütüncül bir bakış açısı kazanmaya yardımcı olacaktır. Kitabı özgün kılan bir diğer taraf da kitabın bu araştırma projesine özgü açılan Youtube kanalı (Sinematik Yolculuklar) ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğidir. Okurlar, yapılan röportajları Youtube kanalında orijinal dillerinde izleyebilecekken Türkçe deşifrelerini ise sadece kitapta bulabilecekler. Diğer taraftan ziyaret edilen kurumlara ve katılım gösterilen etkinliklere dair zengin görsel-işitsel içerikler de Youtube kanalına yüklenen röportaj videolarının içersine serpiştirilmiş durumdadır. Youtube kanalına yüklenen kimi röportajda geçen kurum, konu başlığı ve dijital uygulamaların açıklamaları da aynı şekilde kitapta yer alıyor. Bu yönleriyle kitap dijital kaynaklarla entegre şekilde hibrid bir özellik gösteriyor; diğer bir değişle ikisinin birbirini tamamlaması bakımından kitap ve dijital kanalın eş zamanlı takip edilmesi gerekiyor.
Tüm Yönleriyle İnternet Haberciliği
Gazetecilik faaliyeti adına, internetin sağlamış olduğu en zorlayıcı değişken etki hiç şüphesiz çoklu medya ortamlarının varlığıdır. Böyle bir etkinin varlığı kâğıda ve yazıya bağlı geleneksel gazetecilik deneyiminin de dijitalleşmesine ve çoklu tasarımlar içeren bir platforma dönüşmesine neden olmaktadır. Yeni nesil haber organizasyonları denildiğinde videoların, interaktiflerin, infografiklerin, harita, test, GIF, çizelge, oyun ve sanal gerçeklik uygulamalarının haber platformlarındaki bir arada ya da yoğun biçimde kullanımı ifade edilmektedir. Fakat her bir ülkenin tüm bu yenilikleri etkin bir biçimde haber ağlarında kullandıkları söylenemez. Kimi ülkeler haber platformlarında çok sayıda yeni nesil akıllı uygulamaya yer verirken kimi ülkelerde bu durum yavaş bir gelişmenin konusu olabilmekte kimi yerde de sanatsal kaygıların önemsendiği görülmektedir. Bu çalışma yeni nesil habercilik uygulamalarının sunduğu avantajların Amerika ve Türkiye gibi habercilik konusunda uzun bir tarihsel deneyime sahip iki ülke tarafından nasıl kullanıldıklarının biçimsel/fonksiyonel yönden incelemesini yaparak özgünlüklerinin hangi alanlarda oluştuğunun farkına varmaya çalışmaktadır. Örneklem kapsamında Amerika’dan Associated Press (AP), Türkiye’den de Anadolu Ajansı (AA) tercih edilmiştir. Çalışmanın neticesinde fark edilmiştir ki Associated Press yeni nesil habercilik uygulamalarının yaklaşık tamamına yakının estetik ve teknolojik kaygılarla kullanırken Anadolu Ajansı görece sınırlı bir seviyede kalmıştır.
Anahtar Kelimeler: Yeni Nesil Haber Organizasyonu, Online Gazetecilik, Haber, İnternet Gazeteciliği, Yeni Medya
Genç Fidanlar Bahçesi: Erenköy Kız Lisesi Tarihi
Türkiye'de asırlık bir lise olan Erenköy Kız Lisesi'nin tarihinde var olmuş iki öğretmenin dünya görüşü
***
History and Communication: İffet Halim Oruz and Halide Nusret Zorlutuna
The world view of two teachers who have existed in the history of Erenköy Girls' High School in Turkey
Türkiye Film Araştırmaları Dergisi için tasarladığım posterler
IRCAV - Institut de recherche sur le cinéma et l'audiovisuel
An extraordinary history of idealist painting teacher...
AduTv’de başladığımız Bir Bilene Sor aldı serimizin dün akşamki konuğu Uz. Psikoterapist, Danışman ve Yazar Soner Koşan idi. Kendisi ile pandemenin kendisinden çok sosyal, psikolojik ve medyatik etkileri üzerine konuştuk. Alternatif ve eleştirel düşünce tekniklerini kullanarak bireysel olgunlaşma, toplumsal cinsiyet, ailevi ve toplumsal sorumluluk, ahlaki yüzleşme, pedagojik gelişim ve üretim psikolojisi meselelerini aydınlatmaya çalıştık. Ayrıca masalları ve hayal kurmayı da masaya yatırdık.
Lisans eğitimini Türkiye’de yüksek lisans ve doktora çalışmalarını ise Almanya’da Bremen ve Dortmund Üniversitelerinde gerçekleştirmiş olması Soner Koşan’ın Türkiye’deki gelişmeleri geniş bir perspektiften yorumlamasında oldukça önemli bir imkân sunuyor. Almanya’da edindiği akademik tecrübeleri Türkiye’ye uygulaması bağlamında özellikle ailelerin eğitilmesi ve üretim psikolojisinin toplumda yaygınlaştırılması adına gerçekleştirdiği 2 projesi (Bilinçli Ebeveynler Okulu Projesi ve Şirketim Beni Seviyor Projesi) toplumsal fayda anlamında kayda değer çalışmalar arasında yer alıyor.
Uluslararası Gazetecilik Federasyonu üyesi olarak bir dönem Almanya’da gazetecilik de yapan Soner Koşan sosyal sorumluluk, terapi, kurumsal danışmanlık, kitap ve benzeri projelerle pandemide de ara vermeden yoğun bir tempo içinde yaşamını sürdürüyor.
Merak edenler Youtube kanalından söyleşimizi izleyebilir.
***
(ENG)
Last night's guest was Psychotherapist, Consultant and Author Soner Koşan. We talked to him about the social, psychological and media effects rather than the pandemic itself. We tried to illuminate the issues of individual maturation, gender, family and social responsibility, moral confrontation, pedagogical development and production psychology using alternative and critical thinking techniques. We also discussed fairy tales and daydreaming.
He completed his undergraduate education in Turkey. He carried out his master's and doctoral studies in Bremen and Dortmund Universities in Germany. This potentially offers an important opportunity for Turkey itself to interpretation in a wider perspective. He gained academic experience in Germany has applied to Turkey. In this context, two projects (Conscious Parents School Project and My Company Loves Me Project), which are carried out especially for the education of families and dissemination of production psychology in the society, are among the significant works in terms of social benefit. As a member of the International Journalism Federation, Soner Koşan, who also worked as a journalist in Germany for a while, continues her life in a pace without a break in the pandemic with social responsibility, therapy, corporate consultancy, books and similar projects.
2219_BiDEP
DOKTORA SONRASI ARAŞTIRMA BURSU
PARİS-FRANSA: 15-02/15-08-2019.
https://www.youtube.com/watch?v=7H5T4ncfDVY&list=PLD1ZiBNVjbW5TSHD_nNUEGzs3NlRAX5RJ
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Televizyonu Bursiyer Programı
Technology Addiction Seminar, Istanbul / Maltepe - Mediha Engizer Multi-Program Anatolian High School, 19 February 2018, Speakers: Faculty Member Serhat Yetimova. http://medihaengizerkml.meb.k12.tr/