Papers by Dr. Kahan Onur O Arslan
21st Century Slavery - The Various Forms of Human Enslavement in Today's World, 2022
In this study, first of all, the basic elements of the slavery phenomenon in general
and the para... more In this study, first of all, the basic elements of the slavery phenomenon in general
and the paradigm of slavery were tried to be discussed in order to understand the
slavery phenomenon correctly. Following these explanations, a definition proposal
has been made for modern slavery, which has not yet been defined in any national
or international law text. This defination includes four essential elements that must
be included in the definition of modern slavery: control, continuity, voluntas and
exploitation. Beside this defination On the axis of this definition, a brief critique of
other slavery definitions in the literature has been made. The desired result with these
discussions and explanations in the study is to present a generally accepted road map
that can be applied in the fight against modern slavery.
Türkiye Barolar Birliği Dergisi , 2022
Modern kölelik, kölelik kurumunun evrimi, yani zaman içerisindeki kesintisiz nitel ve nicel değiş... more Modern kölelik, kölelik kurumunun evrimi, yani zaman içerisindeki kesintisiz nitel ve nicel değişimi çerçevesinde günümüzde oldukça yaygınlaşan yeni kölelik uygulamalarını ifade eden bir olgudur. Modern kölelik uygulamalarının örneklerini oluşturan pek çok bireysel başvuru karşısında, İHAM’ın halen 1926 tarihli Kölelik Sözleşmesi’nde yer alan ve kişi üzerindeki mülkiyete bağlı yetkilerin kullanımını esas alan tanımını benimsemesi, söz konusu olgunun doğru anlaşılması ve engellenmesi çabaları karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu çalışmada; İHAM’ın bu yaklaşımının neden yetersiz kaldığı izah edilmeye çalışılmış ve nasıl bir yaklaşım benimsenmesi gerektiği yönünde öneriler sunulmaya çalışılmıştır.
Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2016
Çalışmamızda öncelikle vergilendirme yetkisinin meşruluk temeli olarak benimsenmesi gereken optim... more Çalışmamızda öncelikle vergilendirme yetkisinin meşruluk temeli olarak benimsenmesi gereken optimum vergilendirme ilkeleri belirlenmeye çalışılmış, ardından vergilendirme yetkisinin kullanılması bakımından kamu yararı kavramının önemi vurgulanmış ve Anayasa Mahkemesi’nin vergilendirme yetkisi ile ilgili kararlarına dayanak yaptığı kamu yararı kavramına ilişkin yaklaşımı incelenmeye çalışılmıştır.
Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Derigisi, 2015
Çalışmamızda halen gelişmekte olduğunu düşündüğümüz sağlık ının öncelikle insan hakları içerisind... more Çalışmamızda halen gelişmekte olduğunu düşündüğümüz sağlık ının öncelikle insan hakları içerisindeki yeri belirlenmeye ve sağlık hakkına ilişkin açıklayıcı bir tanım ver meye çalışılmıştır. Hakkın kapsamının ve t rihsel gelişiminin ele alınmasının ardından, sağlık hakkının uluslararası belgelerde ve Türk Hukukunda nasıl yer aldığının tespiti yapılmaya çalışılmıştır.
Özet: Bu çalışmada öncelikle kamu malı niteliğinin nasıl kazanıl-dığı ve hangi malların kamu malı... more Özet: Bu çalışmada öncelikle kamu malı niteliğinin nasıl kazanıl-dığı ve hangi malların kamu malı niteliği taşıdığı incelenmiştir. Ardın-dan, kamu mallarından yararlanma esasları, hâkim ilkeler doğrultu-sunda belirlenmeye çalışılmıştır. Abstract: In this study, first of all, which properties have the characteristics of public property and how to gain these characteristics are examined. Then, the rules of utilization of the public properties in the light of dominant principals are determined.

Hukuk devleti idealini amaçlayan devletlerde, kamu gücü kullanımı sebebiyle ortaya
çıkan zararlar... more Hukuk devleti idealini amaçlayan devletlerde, kamu gücü kullanımı sebebiyle ortaya
çıkan zararların tazmin edilmesi gerekir. Bu çerçevede, kamu gücünü kullanarak
yargılama yapan hâkimlerin ve Cumhuriyet savcılarının yargılama faaliyetlerini yürütürken
görevlerini kötüye kullanarak muhataplara zarar vermeleri halinde de devlet
bu zararı tazmin etmelidir. Bu yükümlülük her şeyden önce Anayasa’nın 40. maddesinin
3. fıkrasından kaynaklanmaktadır. Aynı maddede ayrıca devletin zarar görene
ödemek zorunda kaldığı tazminatı, zarara sebep olan kamu görevlisine rücu etme hakkının
olduğu da düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda
ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda yargılama faaliyetinden dolayı
hangi durumlarda hâkiml”erin şahsen sorumlu tutulabilecekleri düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler ışığında, bireysel başvuru neticesinde de devletin ödediği tazminat
sebebiyle hâkimin hukuki sorumluluğu noktasında kusurlu hâkime karşı rücu
davası açılması hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur.
Fakat pozitif hukukumuzda bu ihtimalde rücu davasının hangi mahkemede açılması
gerektiği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ayrıca rücu davasının ilk derece mahkemesi hâkimine karşı mı, yüksek yargı organı
üyelerine karşı mı, yoksa her iki mahkemenin üyelerine karşı mı açılacağına dair de
herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Çalışmamızda bu iki muhtemel hukuki sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine dair
tespitler ve öneriler yer almaktadır.
At the states aiming of the rule of law principle, it is required to compensate the
damages emerged from the usage of public forces. Within that context; whilst the
judges and public prosecutors carrying out their judicial activities by using the public
force if they cause damage, the state should compensate that damage came out of
misconduct of the officials. That obligation, first of all, derived from Article 40 (3) of
the Constitution. The same Article also regulated that the compensation paid to the
injured party by the state that obliged to pay, it has the right to recourse that to the
official who caused to damage in question.
It is regulated that under which circumstances the judges could be held personally
responsible for their judicial activities at related provisions of the 6100 Law of Civil
Procedure, the 5271 Law of Criminal Procedure and the 2802 Law of Judges and Public
Prosecutors.
In the light of these regulations, if the compensation paid by state as a consequence
of an individual application, the civil liability of the judge arises. The right of
recourse the compensation to the responsible judge is inherent at the principle of
rule of law.
However; at the current regulations there is no provision related to the authorised
court for the case of recourse. Moreover, there is also no provision about the case of
recourse that whom it should be addressed to whether the first instance courts’ judge
or the appeal courts’ judges, or to both.
In that work we will analyse those two probable legal gaps and will make some
points.
Bu çalışmada, önce bir kavram olarak “insan onuru” tanımlanmaya çalışılmış ve insan haklarının ka... more Bu çalışmada, önce bir kavram olarak “insan onuru” tanımlanmaya çalışılmış ve insan haklarının kaynağı olarak “insan onurunun evrensel niteliği” üzerinde durulmuş; sonra genel olarak “koruma tedbirleri” incelenmiş ve son olarak da koruma tedbirleri bağlamında temel bir ilke olarak insan onurunun korunması üzerine bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır.

Üniter Federal ve Bölgesel Devletlerde Yerel Yönetim Esasları (Fransa, Almanya ve İspanya Örnekle... more Üniter Federal ve Bölgesel Devletlerde Yerel Yönetim Esasları (Fransa, Almanya ve İspanya Örnekleri) başlıklı kitabımız Adalet Yayınevi'nden 2016 yılında basılmıştır.
Bu çalışma, işlevsel demokrasi yolunda nitelikli bir mesafe almış olduğunu düşündüğümüz Avrupa Birliği üye ülkelerinden üç tanesinin Anayasal düzenlemeleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Çalışmamızda, biri üniter, biri federal biri ise bölgesel niteliğe sahip üç Avrupa Birliği ülkesinde yerel yönetimlerin nasıl düzenlendiği, yerel yönetim birimlerinin özerklik dereceleri ve yerel yönetimlerin merkezi hükümetlerle aralarındaki ilişkilerinin ne şekilde düzenlendiği gibi sorulara cevaplar aranmaktadır. Bu sorulara cevaplar aranırken yerel yönetim kavramının çeşitli anlamları, üzerinde durulmuş ve konunun daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla yerel yönetimlerle doğrudan alakalı olan yerel özerklik ve demokrasi gibi kavramlara ve bu kavramların yerel yönetimler bakımından önemine değinilmiştir.
26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı’da yaşanan
olaylar kimi tanımlamalara göre katliam,
kimi tanımlama... more 26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı’da yaşanan
olaylar kimi tanımlamalara göre katliam,
kimi tanımlamalara göre vahşet. Biz
ise olayları uluslararası hukuk terminolojisindeki
tanımı ile “soykırım” olarak nitelendirmekteyiz.
Elbette soykırım tanımlaması
vahşet ve katliam dahil olayla ilgili tüm duygusal
tanımlamaları içinde barındırmaktadır
ancak; soykırım olarak nitelendirilen bir
olayın uluslararası hukuk alanında doğuracağı
sonuçlar diğer tanımlamalara nazaran
çok daha farklı olacaktır.
Ruhban Okulu’nun açılabilmesi öncelikle
Fener Rum Partikhanesi’nin iradesine bağ-
lıdır.
Patrikha... more Ruhban Okulu’nun açılabilmesi öncelikle
Fener Rum Partikhanesi’nin iradesine bağ-
lıdır.
Patrikhanenin, Heybeliada Ruhban
Okulu’nun açılmasını, Anayasamız, yasalarımız
ve Lozan Anlaşması doğrultusunda,
YÖK’e bağlı bir öğretim kurumu olarak, di-
ğer vatandaşlara tanınan eşit haklar çerçevesinde
açılmasını istemesi halinde bu talebin
yerine getirilmemesi için hiçbir gerekçe
bulunmamaktadır.
Aksi takdirde, Patrikhane’nin, Ruhban
Okulu’nun, Cumhuriyetimizin demokratik,
laik ve hukuk devleti olma niteliklerine aykırı
bir takım imtiyazlarla birlikte açılması
yönünde bir irade sergilemesi halinde bu talep,
Anayasamızın “Cumhuriyetin Nitelikleri”
başlıklı ikinci maddesi var olduğu sürece
gerçekleşmesi hukuken mümkün olmayan
bir talep olarak kalmayı sürdürecektir.

Hukuk bilimi, doğru ve yanlış hukuki davranış ve kararların ilke ve ölçüleriyle ilgili bir bilimd... more Hukuk bilimi, doğru ve yanlış hukuki davranış ve kararların ilke ve ölçüleriyle ilgili bir bilimdir. Bu sebeple hukuk bilimi, sırf bilme işlemi ile yetinemez, o aynı zamanda bir karar bilimidir. Böyle bir niteliğe sahip olan hukuk bilimi sadece hukukun ne olduğu değil aynı zamanda ne olması gerektiği sorusuna da cevap vermeyi amaç edinmelidir.
Bildirimizde, hukukun ne olması gerektiği sorusuna cevap verilebilmesi için hem genel anlamda felsefi yaklaşımın hem de bir disiplin olarak hukuk felsefesinin ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Bildirimizde önce mevcut ilk ve orta öğretim sistemimiz içerisinde temel felsefe derslerinin yeri sonra hukuk eğitiminde hukuk felsefesi dersinin yeri üzerine bazı tespitlerde bulunulmuştur. Daha sonra hukuk felsefesinin, hukuk uğraşını meslek edinenlerin (Hukukçuların değil!) hayatlarındaki yeri üzerinde durulmuş ve tespit edilen sorunların çözümü için yapılabilecekler önerilmeye çalışılmıştır.
İşlevsel demokrasi yolunda nitelikli bir mesafe almış olduğunu düşündüğümüz Almanya’nın Anayasal ... more İşlevsel demokrasi yolunda nitelikli bir mesafe almış olduğunu düşündüğümüz Almanya’nın Anayasal ve yasal düzenlemeleri çerçevesinde hazırlanan bu çalışmamızda, gelişmiş bir federal devlette yerel yönetim yapılanmasına dair tespitlerde bulunulacak ve yerel yönetim yapılarının demokrasi üzerindeki etkileri değerlendirilmeye çalışılacaktır.
En küçüğünden en büyüğüne kadar her insan topluluğu, bir kuruluş ve işleyiş düzenine ihtiyaç duym... more En küçüğünden en büyüğüne kadar her insan topluluğu, bir kuruluş ve işleyiş düzenine ihtiyaç duymuştur. 1 Doğal yaşam dönemi olarak da adlandırılan devletsiz toplum dönemi, kimi düşünürlerce barış ortamı, 2 kimi düşünürlerce bir kavga ve kargaşa ortamı 3 olarak tanımlanmışsa da toplumlar, ister barış ortamı isterse de kargaşa ortamı olsun bu dönemin sonunda her zaman, devlet denilen örgütlenmenin çatısı altında buluşmuşlardır.
Conference Presentations by Dr. Kahan Onur O Arslan
Bu bildiri 19-22 Mayıs 2016 tarihinde İspanya'nın Madrid kentinde düzenlenen İnsan ve Toplum Bili... more Bu bildiri 19-22 Mayıs 2016 tarihinde İspanya'nın Madrid kentinde düzenlenen İnsan ve Toplum Bilimleri konulu 1. Uluslararası Bilimsel Araștırmalar Kongresi'nde (IBAD-2016) sunulmuş ve bildiri kitabında basılarak yayınlanmıştır. Atıf kurallarına uyularak alıntı yapılabilir.
23 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya giren Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ile birlikte, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların büyük bir çoğunluğunun usule ilişkin kabul edilebilirlik şartlarını karşılamadıkları gerekçesiyle işin esasına girilmeksizin reddedildiği görülmektedir. Bu sebeple, bireysel başvuru sürecinde başvurucuların gereksiz yere zaman, para ve hak kaybına uğramamaları amacıyla çalışmamızda, Anayasa Mahkemesinin güncel kararları ışığında bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartları incelenmiştir.
Uploads
Papers by Dr. Kahan Onur O Arslan
and the paradigm of slavery were tried to be discussed in order to understand the
slavery phenomenon correctly. Following these explanations, a definition proposal
has been made for modern slavery, which has not yet been defined in any national
or international law text. This defination includes four essential elements that must
be included in the definition of modern slavery: control, continuity, voluntas and
exploitation. Beside this defination On the axis of this definition, a brief critique of
other slavery definitions in the literature has been made. The desired result with these
discussions and explanations in the study is to present a generally accepted road map
that can be applied in the fight against modern slavery.
çıkan zararların tazmin edilmesi gerekir. Bu çerçevede, kamu gücünü kullanarak
yargılama yapan hâkimlerin ve Cumhuriyet savcılarının yargılama faaliyetlerini yürütürken
görevlerini kötüye kullanarak muhataplara zarar vermeleri halinde de devlet
bu zararı tazmin etmelidir. Bu yükümlülük her şeyden önce Anayasa’nın 40. maddesinin
3. fıkrasından kaynaklanmaktadır. Aynı maddede ayrıca devletin zarar görene
ödemek zorunda kaldığı tazminatı, zarara sebep olan kamu görevlisine rücu etme hakkının
olduğu da düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda
ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda yargılama faaliyetinden dolayı
hangi durumlarda hâkiml”erin şahsen sorumlu tutulabilecekleri düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler ışığında, bireysel başvuru neticesinde de devletin ödediği tazminat
sebebiyle hâkimin hukuki sorumluluğu noktasında kusurlu hâkime karşı rücu
davası açılması hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur.
Fakat pozitif hukukumuzda bu ihtimalde rücu davasının hangi mahkemede açılması
gerektiği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ayrıca rücu davasının ilk derece mahkemesi hâkimine karşı mı, yüksek yargı organı
üyelerine karşı mı, yoksa her iki mahkemenin üyelerine karşı mı açılacağına dair de
herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Çalışmamızda bu iki muhtemel hukuki sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine dair
tespitler ve öneriler yer almaktadır.
At the states aiming of the rule of law principle, it is required to compensate the
damages emerged from the usage of public forces. Within that context; whilst the
judges and public prosecutors carrying out their judicial activities by using the public
force if they cause damage, the state should compensate that damage came out of
misconduct of the officials. That obligation, first of all, derived from Article 40 (3) of
the Constitution. The same Article also regulated that the compensation paid to the
injured party by the state that obliged to pay, it has the right to recourse that to the
official who caused to damage in question.
It is regulated that under which circumstances the judges could be held personally
responsible for their judicial activities at related provisions of the 6100 Law of Civil
Procedure, the 5271 Law of Criminal Procedure and the 2802 Law of Judges and Public
Prosecutors.
In the light of these regulations, if the compensation paid by state as a consequence
of an individual application, the civil liability of the judge arises. The right of
recourse the compensation to the responsible judge is inherent at the principle of
rule of law.
However; at the current regulations there is no provision related to the authorised
court for the case of recourse. Moreover, there is also no provision about the case of
recourse that whom it should be addressed to whether the first instance courts’ judge
or the appeal courts’ judges, or to both.
In that work we will analyse those two probable legal gaps and will make some
points.
Bu çalışma, işlevsel demokrasi yolunda nitelikli bir mesafe almış olduğunu düşündüğümüz Avrupa Birliği üye ülkelerinden üç tanesinin Anayasal düzenlemeleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Çalışmamızda, biri üniter, biri federal biri ise bölgesel niteliğe sahip üç Avrupa Birliği ülkesinde yerel yönetimlerin nasıl düzenlendiği, yerel yönetim birimlerinin özerklik dereceleri ve yerel yönetimlerin merkezi hükümetlerle aralarındaki ilişkilerinin ne şekilde düzenlendiği gibi sorulara cevaplar aranmaktadır. Bu sorulara cevaplar aranırken yerel yönetim kavramının çeşitli anlamları, üzerinde durulmuş ve konunun daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla yerel yönetimlerle doğrudan alakalı olan yerel özerklik ve demokrasi gibi kavramlara ve bu kavramların yerel yönetimler bakımından önemine değinilmiştir.
olaylar kimi tanımlamalara göre katliam,
kimi tanımlamalara göre vahşet. Biz
ise olayları uluslararası hukuk terminolojisindeki
tanımı ile “soykırım” olarak nitelendirmekteyiz.
Elbette soykırım tanımlaması
vahşet ve katliam dahil olayla ilgili tüm duygusal
tanımlamaları içinde barındırmaktadır
ancak; soykırım olarak nitelendirilen bir
olayın uluslararası hukuk alanında doğuracağı
sonuçlar diğer tanımlamalara nazaran
çok daha farklı olacaktır.
Fener Rum Partikhanesi’nin iradesine bağ-
lıdır.
Patrikhanenin, Heybeliada Ruhban
Okulu’nun açılmasını, Anayasamız, yasalarımız
ve Lozan Anlaşması doğrultusunda,
YÖK’e bağlı bir öğretim kurumu olarak, di-
ğer vatandaşlara tanınan eşit haklar çerçevesinde
açılmasını istemesi halinde bu talebin
yerine getirilmemesi için hiçbir gerekçe
bulunmamaktadır.
Aksi takdirde, Patrikhane’nin, Ruhban
Okulu’nun, Cumhuriyetimizin demokratik,
laik ve hukuk devleti olma niteliklerine aykırı
bir takım imtiyazlarla birlikte açılması
yönünde bir irade sergilemesi halinde bu talep,
Anayasamızın “Cumhuriyetin Nitelikleri”
başlıklı ikinci maddesi var olduğu sürece
gerçekleşmesi hukuken mümkün olmayan
bir talep olarak kalmayı sürdürecektir.
Bildirimizde, hukukun ne olması gerektiği sorusuna cevap verilebilmesi için hem genel anlamda felsefi yaklaşımın hem de bir disiplin olarak hukuk felsefesinin ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Bildirimizde önce mevcut ilk ve orta öğretim sistemimiz içerisinde temel felsefe derslerinin yeri sonra hukuk eğitiminde hukuk felsefesi dersinin yeri üzerine bazı tespitlerde bulunulmuştur. Daha sonra hukuk felsefesinin, hukuk uğraşını meslek edinenlerin (Hukukçuların değil!) hayatlarındaki yeri üzerinde durulmuş ve tespit edilen sorunların çözümü için yapılabilecekler önerilmeye çalışılmıştır.
Conference Presentations by Dr. Kahan Onur O Arslan
23 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya giren Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ile birlikte, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların büyük bir çoğunluğunun usule ilişkin kabul edilebilirlik şartlarını karşılamadıkları gerekçesiyle işin esasına girilmeksizin reddedildiği görülmektedir. Bu sebeple, bireysel başvuru sürecinde başvurucuların gereksiz yere zaman, para ve hak kaybına uğramamaları amacıyla çalışmamızda, Anayasa Mahkemesinin güncel kararları ışığında bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartları incelenmiştir.
and the paradigm of slavery were tried to be discussed in order to understand the
slavery phenomenon correctly. Following these explanations, a definition proposal
has been made for modern slavery, which has not yet been defined in any national
or international law text. This defination includes four essential elements that must
be included in the definition of modern slavery: control, continuity, voluntas and
exploitation. Beside this defination On the axis of this definition, a brief critique of
other slavery definitions in the literature has been made. The desired result with these
discussions and explanations in the study is to present a generally accepted road map
that can be applied in the fight against modern slavery.
çıkan zararların tazmin edilmesi gerekir. Bu çerçevede, kamu gücünü kullanarak
yargılama yapan hâkimlerin ve Cumhuriyet savcılarının yargılama faaliyetlerini yürütürken
görevlerini kötüye kullanarak muhataplara zarar vermeleri halinde de devlet
bu zararı tazmin etmelidir. Bu yükümlülük her şeyden önce Anayasa’nın 40. maddesinin
3. fıkrasından kaynaklanmaktadır. Aynı maddede ayrıca devletin zarar görene
ödemek zorunda kaldığı tazminatı, zarara sebep olan kamu görevlisine rücu etme hakkının
olduğu da düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda
ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nda yargılama faaliyetinden dolayı
hangi durumlarda hâkiml”erin şahsen sorumlu tutulabilecekleri düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler ışığında, bireysel başvuru neticesinde de devletin ödediği tazminat
sebebiyle hâkimin hukuki sorumluluğu noktasında kusurlu hâkime karşı rücu
davası açılması hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur.
Fakat pozitif hukukumuzda bu ihtimalde rücu davasının hangi mahkemede açılması
gerektiği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ayrıca rücu davasının ilk derece mahkemesi hâkimine karşı mı, yüksek yargı organı
üyelerine karşı mı, yoksa her iki mahkemenin üyelerine karşı mı açılacağına dair de
herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Çalışmamızda bu iki muhtemel hukuki sorunun nasıl çözülmesi gerektiğine dair
tespitler ve öneriler yer almaktadır.
At the states aiming of the rule of law principle, it is required to compensate the
damages emerged from the usage of public forces. Within that context; whilst the
judges and public prosecutors carrying out their judicial activities by using the public
force if they cause damage, the state should compensate that damage came out of
misconduct of the officials. That obligation, first of all, derived from Article 40 (3) of
the Constitution. The same Article also regulated that the compensation paid to the
injured party by the state that obliged to pay, it has the right to recourse that to the
official who caused to damage in question.
It is regulated that under which circumstances the judges could be held personally
responsible for their judicial activities at related provisions of the 6100 Law of Civil
Procedure, the 5271 Law of Criminal Procedure and the 2802 Law of Judges and Public
Prosecutors.
In the light of these regulations, if the compensation paid by state as a consequence
of an individual application, the civil liability of the judge arises. The right of
recourse the compensation to the responsible judge is inherent at the principle of
rule of law.
However; at the current regulations there is no provision related to the authorised
court for the case of recourse. Moreover, there is also no provision about the case of
recourse that whom it should be addressed to whether the first instance courts’ judge
or the appeal courts’ judges, or to both.
In that work we will analyse those two probable legal gaps and will make some
points.
Bu çalışma, işlevsel demokrasi yolunda nitelikli bir mesafe almış olduğunu düşündüğümüz Avrupa Birliği üye ülkelerinden üç tanesinin Anayasal düzenlemeleri çerçevesinde hazırlanmıştır. Çalışmamızda, biri üniter, biri federal biri ise bölgesel niteliğe sahip üç Avrupa Birliği ülkesinde yerel yönetimlerin nasıl düzenlendiği, yerel yönetim birimlerinin özerklik dereceleri ve yerel yönetimlerin merkezi hükümetlerle aralarındaki ilişkilerinin ne şekilde düzenlendiği gibi sorulara cevaplar aranmaktadır. Bu sorulara cevaplar aranırken yerel yönetim kavramının çeşitli anlamları, üzerinde durulmuş ve konunun daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla yerel yönetimlerle doğrudan alakalı olan yerel özerklik ve demokrasi gibi kavramlara ve bu kavramların yerel yönetimler bakımından önemine değinilmiştir.
olaylar kimi tanımlamalara göre katliam,
kimi tanımlamalara göre vahşet. Biz
ise olayları uluslararası hukuk terminolojisindeki
tanımı ile “soykırım” olarak nitelendirmekteyiz.
Elbette soykırım tanımlaması
vahşet ve katliam dahil olayla ilgili tüm duygusal
tanımlamaları içinde barındırmaktadır
ancak; soykırım olarak nitelendirilen bir
olayın uluslararası hukuk alanında doğuracağı
sonuçlar diğer tanımlamalara nazaran
çok daha farklı olacaktır.
Fener Rum Partikhanesi’nin iradesine bağ-
lıdır.
Patrikhanenin, Heybeliada Ruhban
Okulu’nun açılmasını, Anayasamız, yasalarımız
ve Lozan Anlaşması doğrultusunda,
YÖK’e bağlı bir öğretim kurumu olarak, di-
ğer vatandaşlara tanınan eşit haklar çerçevesinde
açılmasını istemesi halinde bu talebin
yerine getirilmemesi için hiçbir gerekçe
bulunmamaktadır.
Aksi takdirde, Patrikhane’nin, Ruhban
Okulu’nun, Cumhuriyetimizin demokratik,
laik ve hukuk devleti olma niteliklerine aykırı
bir takım imtiyazlarla birlikte açılması
yönünde bir irade sergilemesi halinde bu talep,
Anayasamızın “Cumhuriyetin Nitelikleri”
başlıklı ikinci maddesi var olduğu sürece
gerçekleşmesi hukuken mümkün olmayan
bir talep olarak kalmayı sürdürecektir.
Bildirimizde, hukukun ne olması gerektiği sorusuna cevap verilebilmesi için hem genel anlamda felsefi yaklaşımın hem de bir disiplin olarak hukuk felsefesinin ne kadar önemli olduğu vurgulanmaktadır.
Bildirimizde önce mevcut ilk ve orta öğretim sistemimiz içerisinde temel felsefe derslerinin yeri sonra hukuk eğitiminde hukuk felsefesi dersinin yeri üzerine bazı tespitlerde bulunulmuştur. Daha sonra hukuk felsefesinin, hukuk uğraşını meslek edinenlerin (Hukukçuların değil!) hayatlarındaki yeri üzerinde durulmuş ve tespit edilen sorunların çözümü için yapılabilecekler önerilmeye çalışılmıştır.
23 Eylül 2012 tarihinde uygulamaya giren Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ile birlikte, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların büyük bir çoğunluğunun usule ilişkin kabul edilebilirlik şartlarını karşılamadıkları gerekçesiyle işin esasına girilmeksizin reddedildiği görülmektedir. Bu sebeple, bireysel başvuru sürecinde başvurucuların gereksiz yere zaman, para ve hak kaybına uğramamaları amacıyla çalışmamızda, Anayasa Mahkemesinin güncel kararları ışığında bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartları incelenmiştir.