Papers by Cuma YILDIRIM

Journal of Agrarian Change , 2024
The coronavirus 2019 (COVID-19) pandemic and the Russia–Ukraine war have demonstrated that the ne... more The coronavirus 2019 (COVID-19) pandemic and the Russia–Ukraine war have demonstrated that the neoliberal system is unstable during global crises. In times of crisis, exporter countries adopt protectionist policies in the form of export restrictions to safeguard their local food supply and curb inflation. Consequently, low-income countries might find themselves unable to access essential food products. In this regard, the aftermath of the COVID-19 pandemic and the Russia–Ukraine war has gradually increased export restrictions, causing severe food supply disruptions. In particular, import-dependent countries cannot access essential food products and face famine. To this point, this study explores the vulnerabilities of neoliberalism when exporter countries turn to protectionism. Moreover, it asks whether food sovereignty and self-sufficiency could act as a safeguard for import-dependent states against such vulnerabilities. In doing so, the study aims to contribute to the literature by linking protectionism with export restrictions, diverging from the more common association of protectionism with solely import restrictions.

Türk İdare Dergisi, 2023
Bu çalışma, çocuk suçluluğuna neden olan faktörleri belirlemek ve bu yönde önleyici politika öner... more Bu çalışma, çocuk suçluluğuna neden olan faktörleri belirlemek ve bu yönde önleyici politika önerileri geliştirmek amacıyla Mayıs-Ekim 2023 döneminde Samsun’un Selahiye Mahallesinde yürütülen saha araştırmasına dayanmaktadır. Yüksek bir çocuk nüfusuna sahip olan Türkiye, çocukların iyi olma halinin sağlanması, çocukların ve gençlerin donanımlı ve üreten nesiller olarak hayata atılmalarının desteklenmesine yönelik politikalara öncelik vermektedir. Etkin ekonomi politikalarıyla huzurlu bir topluma yönelik sosyal politikaların bir arada yürütülmesi hedefini benimseyen Türkiye’nin kalkınma perspektifinde çocuklar özel politika gerektiren toplumsal kesimler arasında sayılmıştır. Araştırma,
odak grup görüşmeleri ve bireysel görüşmeler yoluyla yürütülmüş, katılımcılar amaçlı örnekleme tekniğine göre belirlenmiştir. İlk odak grup görüşmesi aynı bölgede görev yapan mahalle muhtarlarıyla, ikinci odak grup görüşmesi İlkadım Sosyal Hizmet Merkezi yöneticileri ve uzmanlarıyla gerçekleştirilmiştir. Mülakat aşamasında ise Selahiye Mahallesinde bulunan ilkokul ve ortaokul müdürleri, ilgili okulların rehberlik öğretmenleri ve din görevlileriyle görüşülmüştür. Çocukların korunması, meselenin çok boyutlu yapısı nedeniyle bütünleşik bir yönetim sistemini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ihtiyaç duyulan bütünleşik yönetimin hayata geçirilebilmesi için mülki idare teşkilatı, “yönlendirme”, “koordinasyon” ve “denetim” işlevleriyle, kritik öneme sahiptir.

Dergi makalesi, 2021
Türkiye’de illerin yönetimine bakıldığında tarım sektörüyle ilişkili birçok kamu
kurumu, üretici... more Türkiye’de illerin yönetimine bakıldığında tarım sektörüyle ilişkili birçok kamu
kurumu, üretici örgütü, özel sektör, meslek kuruluşu ve üretici olduğu görülmektedir.
Ancak tüm bu bileşenleri ortak bir paydada buluşturacak ve sektörün öngörülebilir
bir planlama içerisinde yönetilmesini sağlayacak etkin bir kurumsal mekanizma
bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı da bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte olan İl
Tarımsal Kalkınma Kurulu’nu önermektir. Bu kurul önerisiyle illerde tarım sektörü
yönetimindeki aktörlerin ve süreçlerin daha iyi anlaşılması, tarım politikalarının
tasarımı ve uygulanmasının nasıl iyileştirilebileceği hedeflenmektedir. Araştırmada
İl Tarımsal Kalkınma Kurulu’nun neden gerekli olduğu ve bu kurulun işlevinin ne
olacağına yönelik sorulara cevap aranmaktadır. Çalışma, illerde tarım sektörü
yönetiminin iyileştirilmesi için sistematik bir çalışma olmadığından keşfedici araştırma
niteliğinde olup, literatür taramasına dayanmaktadır. Araştırma sonucunda, mevcut
durumda illerde tarım sektörünü yönetecek etkin bir kurumsal mekanizmanın olmadığı
ortaya konulmuş ve il tarımsal kalkınma kuruluna duyulan ihtiyaç tespit edilmiştir.
Önerilen kurulun kurumsallaşması için ise belediyelerin il tarımsal kalkınma kurulu
toplantılarına ev sahipliği yapması ve bu süreci sahiplenmesi gerektiği belirtilmiştir

Hitit Sosyal Bilimler, 2019
Türkiye’de üniversite-sanayi iş birliğinin istenilen düzeyde olmaması, uzun yıllardan beri çalışı... more Türkiye’de üniversite-sanayi iş birliğinin istenilen düzeyde olmaması, uzun yıllardan beri çalışılan konuların başında gelmektedir. Yapılan çalışmaların çoğu üniversitelerin beklentilerini ve algılarını ele almış ancak sanayi kesiminin üniversite-sanayi iş birliğine yönelik algı ve beklentilerinin üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu kapsamda araştırmanın amacı, Samsun’daki sanayi kesimi ile üniversite arasında karşılıklı ve etkin bir ilişki/etkileşim kurabilmesi ve üniversite-sanayi iş birliğinin daha da geliştirilebilmesi için sanayi kesiminin üniversite algısını belirlemek ve beklentileri hakkında çıkarımlar yapmaktır. Çalışmanın verileri, Samsun’un Tekkeköy ilçesinde faaliyette bulunan 243 sanayiciden toplanmış ve analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, sanayi kesiminin üniversiteyi görece olumlu niteliklere sahip olan, ama şehirden ve sanayi sektöründen kopuk bir kurum olarak algıladıkları söylenebilir. Yine katılımcılara göre üniversite ile sanayi sektörü arasındaki ilişkilerin geliştirilmeye muhtaç olduğu ve bu konudaki beklentilerinin ise üniversitenin aktif rol alması yönünde olduğu ifade edilebilir. Öte taraftan sanayi kesimi kendilerinin de üniversiteye yeterli destek sunmadıkları yönünde bir özeleştiri yaparken; üniversitenin kendilerine ne tür katkılar sunabileceği hususunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını da belirtmişlerdir.

Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019
Belediye personeli, belediye hizmetlerinin ve politikalarının hayata geçmesinde çok önemli işlevl... more Belediye personeli, belediye hizmetlerinin ve politikalarının hayata geçmesinde çok önemli işlevlere sahiptir. Bu nedenle belediyelerde nitelikli bir kamu hizmeti verilebilmesi için; belediye personel sisteminin sorunları dikkate alınmalı ve topluma karşı bu büyük sorumluluğu, bilinçli şekilde hayata geçirmenin yolları aranmalıdır. Belediye personel sisteminin uygulanmasında karşılaşılan sorunları çözmenin en önemli aşaması ise bu sorunların sistematik olarak ortaya konulmasıdır. Bu kapsamda çalışmanın amacı belediye personel sisteminin uygulanmasında karşılaşılan sorunları tespit ve analiz etmektir. Veriler Samsun Büyükşehir Belediyesi örneğinde görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Çalışmanın sonunda belediye personel sisteminin uygulanmasında liyakat ve kariyer ilkelerinin iyi işlemediği, ücret adaletsizliğinin yaşandığı, performans değerlendirmenin iyi yönetilemediği ve personel yapısının parçalı bir yapıya sahip olduğu tespiti yapılmıştır.

Dünyada kentsel nüfus oranının hızla artması insan-doğa arasındaki ilişkinin bozulmasına, tarım a... more Dünyada kentsel nüfus oranının hızla artması insan-doğa arasındaki ilişkinin bozulmasına, tarım alanlarının azalmasına, yoksulluğun artmasına ve gıda güvencesinin ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Bu durum dünyada kentsel tarıma yönelik eğilimleri artırırken; ülkeleri kentsel tarım konusunda yeni stratejiler ve politikalar üretmeye zorlamaktadır.
Kentsel tarımın yerel ekonomik kalkınmaya, yoksulluğun azaltılmasına, gıda güvencesine, kentsel atıkların ve atık suların üretken olarak tekrar kullanımına, biyoçeşitliliğin sürdürülmesine, kentte yaşayanların doğayla ilişki kurmasına katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Küba, gıda üretiminin neredeyse tamamının yerel düzeyde ve yerel tüketime yönelik bir ekolojik tarım yöntemiyle yapıldığı bir kentsel tarım deneyiminin hala yürürlükte olan tek örneğini bizlere sunmaktadır. Bu çalışmada da özellikle başkent Havana’da uygulanmakta olan kentsel tarım uygulamaları incelenmiş ve Türkiye için öneriler getirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küba, Havana, Kentsel tarım, Yerel Yönetimler

Öz Sosyal bir unsur olarak da kabul edilen din olgusunun, toplumsal yaşamda etkili olmasının yanı... more Öz Sosyal bir unsur olarak da kabul edilen din olgusunun, toplumsal yaşamda etkili olmasının yanı sıra; kentin mimarisinde, yaşantısında ve yönetiminde de etkili olduğu söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında kentler yaşanılan sosyo-ekonomik süreçlerden sürekli etkilenmekte ve bu süreçte yeniden şekillenmektedirler. Kentlerin de bu süreçlerde içinde vücuda geldikleri uygarlığın elbisesini giydikleri görülmektedir. Bu çerçevede İslam'ın ortaya çıkışıyla birlikte yaşamın tüm boyutlarını içeren bir uygarlık biçimi de ortaya çıkmıştır. İslam kentleri ticari faaliyetlerin egemen olduğu yerlerde ortaya çıkarak, geçmiş uygarlıklarla kurduğu ilişkilerle birlikte bir uygarlık olarak yayılmıştır. Bu yayılma sürecinin teolojik temelinin ise kentsel hayatın dinamiklerine uyumlu bir şekilde geliştiği görülmektedir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, İslam uygarlığında vücuda getirilen kentin ve kentleşmenin dinamiklerini analiz etmektir. Çalışmada öncelikle İslam kentlerinin temel özelliğine yer verilerek karakteristik unsurları (mimari, sosyal, ekonomi ve yönetim) detaylı olarak irdelenmektedir. Ardından İslam uygarlığının kent ve kentleşmeye olan etkisi Bursa, Fez ve Bağdat kentleri özelinde ele alınmaktadır. Araştırmada İslam kentlerinin kuruluşunda teorik olarak ifade edilen noktaların pratik olarak hayata nasıl yansıdığının ortaya konulması çalışmanın özgün yönünü oluşturmaktadır. Ayrıca çalışma üç farklı coğrafyada vücut bulan İslam kentlerinin bir arada analiz edilmesi yönüyle de ilgili alana katkı sunmayı hedeflemektedir. Çalışma literatür taramasına dayanmaktadır.

Öz Evreni etkileyen sorunların başında çevre sorunları gelmektedir. Bu sorunlar özellikle buhar g... more Öz Evreni etkileyen sorunların başında çevre sorunları gelmektedir. Bu sorunlar özellikle buhar gücünün üretime koşulmasıyla başlamış; teknolojinin ve bilimsel bilginin her alana hükmetmesiyle dünya çapında ekolojik sorunlara neden olmuştur. Ekolojik sorunlara karşı duyarlılık 1970'li yıllarda bölgesel; sonraki yıllarda da küresel hale gelmiştir. Bu sorunların temelinin ise, insan ile doğa arasındaki etkileşimin insan ve toplum düşüncesinde meydana getirdiği değişikliklere dayandığı söylenebilir. İndirgemeci anlayışın bir ürünü olan bu değişim sürecini çözümlemek için, ekoloji düşüncesinin insan ve toplum anlayışının bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada da ekoloji akımlarının insan ve toplum anlayışları incelenmiş ve bu akımların günümüze yansımaları karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Sonuç olarak derin ekolojinin ve eko-dindarlık akımlarının insan-doğa-toplum ilişkisi bağlamında; toplumsal ekoloji, eko-feminizm ve eko-sosyalizm akımlarına göre daha bütünsel yaklaştığı söylenebilir. Abstract Environmental problems are at the forefront of the problems that affect the universe. These problems have started especially with steam power generation has led to ecological problems around the world by dominating technology and scientific knowledge. Sensitivity to ecological problems regional in the 1970s has become global in the following years. It can be said that the basis of these problems are based on the changes that the interaction between human and nature has brought about human and society. To solve this process of change, which is a product of reductionist understanding, necessary to know the concept of human and society in thinking of ecology. In this study, human and social understandings of ecology currents examined present day reflections evaluated comparatively. Consequently, of deep ecology and eco-religious currents in the context of human-nature-society relationship social ecology, eco-feminism and eco-socialism can be said that more holistic approaches according to the current.

Özet Bu araştırmanın amacı; Türk kamu personelinin kişilik özelliklerini, Samsun il yönetimi örne... more Özet Bu araştırmanın amacı; Türk kamu personelinin kişilik özelliklerini, Samsun il yönetimi örneği üzerinden incelemektir. Çalışmanın verileri, 186 (112 erkek/ 74 kadın) kamu personelinden toplanmış ve SPSS programı kullanılarak kişilik analizi yapılmıştır. Ayrıca; cinsiyete, medeni duruma, yaşa, eğitim düzeyine ve kıdeme göre kişiliğin farklılık gösterip göstermediği incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, Samsun il yönetiminde çalışan personelin endişeli, uyumsuz, içe kapanık ve az da olsa deneyime açık ve sorumluluk sahibi olduğu söylenebilir. Ayrıca, erkeklerin kadınlara göre daha uyumlu olduğu; evlilerin bekârlara göre daha deneyime açık olduğu; üniversite mezunlarının lise mezunlarına göre daha dışa dönük olduğu; kıdemin artmasıyla da dışa dönüklük ve sorumluluk davranışlarında azalma olduğu; deneyime açıklık davranışında ise artma olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kamu personeli, kişilik, beş faktörlü kişilik modeli, Samsun İl Yönetimi. Abstract The aim of this research is to analyze the personality traits of Turkish public personnel through the case of Samsun provincial administration. To achieve this aim, data were collected from 186 (112 male/74 female) public personnel and personality analysis was performed by using SPSS software. In addition; it was examined that the personality differ or not according to sex, marital status, age, education level, and seniority. Results show that personality traits of the public personnel working at the Samsun province are anxious, incompatible, introvert and have leastwise responsible and openness to experience. In addition to these, men are more compatible; married personnel are more open to experience new things than single ones; college graduates are more extroverted than high school graduates; when seniority in the Office increased, there is a reduction in responsibility and behavior of personnel, yet with the seniority there is an increase in terms of behaving more openly to experience new things.

Portekiz Dünya'nın keşfi için öncülük yapmış ve Keşif Çağı'nı başlatmıştır. Keşifler gerçekten de... more Portekiz Dünya'nın keşfi için öncülük yapmış ve Keşif Çağı'nı başlatmıştır. Keşifler gerçekten de günümüz dünyasının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır. Geçmişte nasıl demirin bulunması anaerkillikten ataerkilliğe, barıştan savaşa, ortak mülkiyetten özel mülkiyete geçişi sağladıysa; keşifler de bağımsız birbirinden yalıtılmış hayatların bitmesine, sömürgeciliğin başlamasına ve insanın doymak bilmeyen daha fazla kazanma arzusunun artmasına neden olmuştur. Portekiz'in öyküsü halkı yoksulluktan kurtaran denize giden yolun bulunmasıyla başlamıştır. Portekiz'in denizler üzerindeki planı öncelikle bir devlet planıydı. Halk da bunu desteklemekteydi. O dönemin şartlarına bakıldığında bu birliktelik kaçınılmazdı. Ayrıca Portekizlilerin ellerinde iki üç gemiden başka bir şey de yoktu. Bu çok önemsiz dursa da, halkın maceracı doğası, zenginlik arzusu ve güçlü dini tutkuları ortaçağın psikolojik ve fizyolojik sınırını aşmalarını sağlamıştır.
Conference Presentations by Cuma YILDIRIM

İZMİR BELEDİYESİ'NİN 150. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE ULUSLARARASI YEREL YÖNETİMLER DEMOKRASİ ve İZMİR SEMPOZYUMU, 2019
Türkiye’de, 2008 yılından itibaren ivme kazanan büyükşehir yönetim modelindeki dönüşüm, merkezi d... more Türkiye’de, 2008 yılından itibaren ivme kazanan büyükşehir yönetim modelindeki dönüşüm, merkezi devlet yapılanması, uluslararası sermaye ve piyasalarla ilişkilerindeki farklılaşmalarla yakından ilgilidir.
Belediyelerin birleştirilmesi ve büyükşehir yönetim modelindeki dönüşüm, genellikle ekonomik açıdan daha optimal bir ölçek yaratma çabası olarak kabul edilmektedir. Konuyla ilgili çalışmalarda, hakim anlayış, büyükşehir belediye ölçeğiyle, hizmet etkinliği arasında pozitif bir ilişkinin varlığını kabul etmektedir. Dönüşüm sürecinin önemli bileşenlerinden biri, büyükşehir belediyelerinin tarımsal hizmetlerle görevlendirilmiş olmasıdır. Bu çalışma, Türkiye’deki büyükşehir yönetim modelinin 2008 yılından sonraki dönüşüm sürecine, İzmir örneğinde odaklanmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarımsal kalkınma hedefi doğrultusunda geliştirdiği politika ve hizmetler, Türkiye tarımının
sorunları ve uluslararası karşılaştırmalarla birlikte değerlendirilecektir.

Küreselleşmenin etkisiyle uluslararasılaşma kavramı önem kazanmaya
başlamıştır. Özellikle 2000'l... more Küreselleşmenin etkisiyle uluslararasılaşma kavramı önem kazanmaya
başlamıştır. Özellikle 2000'li yıllardan sonra teknoloji ve ulaşım ağlarının
gelişmesiyle dünya adeta küçük bir köy halini almıştır. İnsanlar rahatlıkla bir yerden
başka bir yere ulaşım sağlayabilmektedir. Hem dünyada hem Türkiye'de
yükseköğretim politikaları, uluslararasılaşmayı temel strateji haline getirmiştir.
Uluslararasılaşma, yükseköğretim kurumları için bir prestij unsuru olarak da
algılanmaya başlanmıştır. Ayrıca yükseköğretimde uluslararasılaşma, Türkiye‟de
kalkınma programlarına dahi yansımıştır.
Ülkemize geçici göç kapsamında çeşitli ülkelerden öğrenciler gelmekte ve
eğitim almaktadır. Bu kapsamda ülkemize gelip eğitim alan öğrenciler yıllara göre
dengeli bir dağılım göstermiştir. Ancak özellikle Arap Baharı'ndan sonra Orta
Doğu'dan ülkemize çok sayıda mülteci gelmiştir. Yükseköğretim sistemi de bu
mülteci dalgasından oldukça etkilenmiştir. Yükseköğretim kurumları, bu ani dalga
karşısında diğer yabancı uyruklu öğrencilere uygulanan ilkelerden farklı ilkeler
benimsemiştir.
Hem uluslararasılaşma hem de bu ani mülteci dalgası beraberinde bazı
sorunlar getirmiştir. Ayrıca uluslararasılaşmanın amaçlanandan farklı işlediği
gözlemlenmiştir. Bu yüzden mevcut durumun analizi zorunlu hale gelmiştir. Bu
araştırmanın amacı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi özelinde üniversitelerin
uluslararasılaşmasının analiz edilmesidir. Bu bağlamda öncelikle, dünyada ve
Türkiye'de yükseköğretimde uluslararasılaşma konusu incelenmiştir. Daha sonra
Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde öğrenim gören yabancı uyruklu ve Türk
öğrencilerle mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Ek olarak lisans ve lisansüstü
programlardan sorumlu öğrenci işleri personeliyle mevcut durumun sunduğu fırsatlar
ve olası sorunlar üzerine de görüşmeler yapılmıştır.

Türkiye'de yerel yönetim birimleri 1982 Anayasası hükümlerine göre; il özel idaresi, belediyeler ... more Türkiye'de yerel yönetim birimleri 1982 Anayasası hükümlerine göre; il özel idaresi, belediyeler ve köylerdir. Belediyeler bu üç birim arasında pek çok yönden ön plana çıkmaktadır. Özellikle ülke nüfusunun %93,3'ü belediye yönetimleri altında yaşamakta ve belediyelerin kentle ve kırsal alanla ilgili çeşitli görevleri ve sorumlulukları yerine getirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Belediyelerin ülke genelinde nüfuz ettiği toplam nüfus dikkate alındığında; mültecilerin kente uyumunda ve yönetiminde de önemli etkilere sahip olduğu söylenebilir. Mültecilerin büyük bir kısmı kentlerde yaşamaktadır. Bu da belediyelerin, konunun birinci muhatabı olduğunu göstermektedir. Bu anlamda vatandaşa en yakın yönetim birimi olan belediyelerin göçmenlerin yerleşimi ve uyumu konusunda ülkelerin ilk müdahalecisi durumunda oldukları söylenebilir. Ayrıca belediyeler, yerel topluluk içinde ortak ihtiyaçları karşılamak için en uygun politikaları
yapabilirken; hızlı ve anlamlı değişikliklere neden olan girişimleri titizlikle yerine getirebilmektedir. Buna ek olarak, belediye yönetimlerinin ortak menfaatin bir araya getirilmesi konusunda da kamuoyunu etkileyebilecek benzersiz bir kapasiteye sahip olduğu söylenebilir. Bu araştırmanın amacı, Türkiye'de yaşayan mültecilerin kente uyumunda belediyelerin rolünü, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve üç merkez ilçe belediyesi
üzerinde incelemektedir. Çalışmada öncelikle, dünyada mültecilik krizine
değinilmekte; en çok mülteci gönderen ve en çok mülteci alan ülkelere yer verilmektedir. Daha sonra dünyada mültecilere yönelik uyum politikalarına yer verilerek bazı ülkelerin entegrasyon ile ilgili karneleri ele alınmakta ve bazı belediyelerin kente gelen mültecilere yönelik uyum politikalarına yer verilmektedir. Üçüncü bölümde Samsun Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleri yetkilileriyle derinlemesine mülakat tekniğiyle yapılan görüşmenin verileri incelenmekte ve Samsun merkez ilçe belediyelerinin mültecilerin kente uyumu konusunda süreci nasıl yönelttikleri, ne gibi uygulamalar yaptıkları ve karşılaştıkları sorunlar ortaya konulmaktadır.
Book Reviews by Cuma YILDIRIM
Books by Cuma YILDIRIM

Yeni İnsan Yayınevi, 2024
Bu kitap, gıda arzının sürekliliği ve halk sağlığının korunması bakımından stratejik öneme sahip ... more Bu kitap, gıda arzının sürekliliği ve halk sağlığının korunması bakımından stratejik öneme sahip tarım sektöründe sorunların tespiti ve kalıcı çözümü için veri temelli politika yapımına olan ihtiyacı karşılamayı hedeflemektedir.
Bugün Türkiye'de tarım yapan üretici sayısı hızla düşüyor ya da yaşlanıyor. Başta mazot ve gübre olmak üzere girdi maliyetleri yakalanamayan bir hızla artıyor. Madencilik ve enerji sektörü başta olmak üzere, turizm ve şehirleşmeyle de tarım alanları daralıyor. Tarımsal ürünlerde fiyatı düşürmek için ithalatı özendiren politikalar hayata geçiriliyor. Köylü ürününü iyi fiyata satamıyor, neredeyse maliyetine vermeye razı duruma düşürülüyor. Büyük bir hızla derinleşen iklim krizi, daha önce görülmeyen güçte afetlere ve dolasıyla hasatta altından kalkılamaz azalmaya neden oluyor ve gelecek senenin hasatı için ümitleri kırıyor. Tarım politikaları köylüye, üreticiye hizmet etmek, onu desteklemek yerine, neoliberal politikalara teslim olmuş durumda.
Yeni İnsan Yayınevi Ekoloji Serisi, 2022
Bu kitapta Türkiye’de tarım sektörü yönetiminin değişmesine neden olan politikaları tartışmaya aç... more Bu kitapta Türkiye’de tarım sektörü yönetiminin değişmesine neden olan politikaları tartışmaya açmayı, tarımsal yapıdaki değişimi tüm yönleriyle açıklığa kavuşturmayı ve tarım yönetiminde etkili olan kamu kurumlarının ve üretici örgütlerinin yasal-kurumsal yapılarını analiz etmeyi amaçladım. Böylece son kırk yılı etkileyen tarım politikalarının sonuçlarını ortaya koymayı, mevcut tarımsal yapıyı görünür kılmayı ve ulusal tarım yönetiminin fotoğrafını çekmeyi istedim.

Türk kamu yönetiminde 6360 sayılı Kanun ile birlikte önemli değişiklikler yaşanmıştır. Öncelikle ... more Türk kamu yönetiminde 6360 sayılı Kanun ile birlikte önemli değişiklikler yaşanmıştır. Öncelikle büyükşehir belediyelerinin bulunduğu kentlerde il özel idareleri ve köylerin tüzel kişilikleri kaldırılmıştır. Böylece büyükşehir belediyesi sınırları il sınırlarına genişletilerek bir anlamda kırsal alanlar kentsel alanlara dahil olmuştur. Bu durum, kır-kent karşıtlığının doğasını ve yaşantısını ihmal ederken; kırsal kesimleri ve özelikle tarım sektörünü etkilemiştir. Yeni yasayla birlikte, kentsel alanlara hizmet sunan büyükşehir belediyeleri daha önce köy olan mahallelere belediye hizmetleri götürmek, tarımsal alt yapı hizmetleri, hayvancılık yatırımları ve diğer faaliyetleri desteklemek gibi kırsal alanlara yönelik yeni yetki ve sorumluluklara sahip olmuşlardır. Bu noktada, önemli bir tarımsal üretim mekanı olan Çarşamba Ovası’nın kırsal kesimlerini de artık birer kentsel mekan olarak görmek gerekmektedir. Bu da kırsal kesimde yaşayanların önemli bir geçim ve istihdam kaynağı olan tarımsal faaliyetleri etkilemiştir. Bu çalışmada, Çarşamba özelinde büyükşehir düzeninin kırsal kesimi ve tarım sektörünü nasıl etkilediğini ortaya koymak hedeflenmektedir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde 6360 sayılı Kanun’un kır/kent karşıtlığına olan etkileri ele alınacaktır. İkinci bölümde 6360 sayılı Kanun’un Çarşamba kırsalı ve tarım sektörüne olan etkileri analiz edilecektir. Çalışmamızda, literatür taraması ve Çarşamba ilçesinden seçilecek olan köylerdeki muhtarlarla ve/veya köylülerle görüşmeler yapılacaktır.
Articles & Book Chapters by Cuma YILDIRIM

Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler II Ekin Yayınevi, 2022
Kırsal ve kentsel alanlar, mekânsal ve sektörel olmak üzere çeşitli konularda birbirine bağlıdır.... more Kırsal ve kentsel alanlar, mekânsal ve sektörel olmak üzere çeşitli konularda birbirine bağlıdır. Bu alanlar arasındaki ilişkinin anlaşılması ve politika yapımında dikkate alınması, her iki alanın da kalkınması bakımından oldukça önemlidir. Ancak kırsal alanlar, herkes için güvenilir ve ulaşılabilir gıda ihtiyacını karşılaması, toplumun bir bölümünün sosyal yaşamına ve ekonomik refahına ev sahipliği yapması ve ekonomideki diğer sektörlerin hammadde ihtiyacını karşılaması bakımından daha öncelik verilmesi gereken bir alandır. Bu kapsamda çalışma, kırsal ve kentsel bağlantıları tartışmayı, bu karşılıklı ilişkinin kırsal kalkınmaya etkilerinin neler olduğunu anlamayı, Türkiye’de kır-kent bağlantılarını kırsal kalkınma perspektifinden incelemeyi ve bu konuda politika önerileri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, kır-kent bağlantılarıyla ilgili temel politika belgeleriyle teorik ve ampirik literatürün sistematik olarak incelenmesine dayanmaktadır. Araştırma sonuçları, kır-kent bağlantılarının iyi yönetilmesi durumunda kırsal alanların kalkınmasında dikkate değer gelişmelerin olabileceğini göstermektedir. Çalışmada ulusal ve bölgesel/yerel kalkınma için kırsal kalkınmanın öncelikli politika alanı olması, kır ve kent arasındaki sosyo-ekonomik eşitliğin sağlanması, tarım arazilerinin korunması, tarımsal ürünlerin tüketicilere ulaştırılmasında koordinasyonun sağlanması, tarımsal üretimin ekonomik değerinin artırılması için eğitimlerin düzenlenmesi, tarımsal girdi maliyetlerinin ve satış fiyatlarının üreticilerin lehine olacak şekilde desteklenmesi ve devlet tarafından kırsal alanlara yapılan ve yapılacak yardımların nasıl kullanıldığı ve ne gibi sonuçlara ulaşıldığına dair izleme ve denetleme mekanizmalarının oluşturulması önerilmektedir. Yapılan çalışmanın, yönetim bilimi alanında kır ve kent çalışmalarına katkı sunması beklenmektedir.

Dünyada kentsel nüfus oranının hızla artması insan-doğa arasındaki ilişkinin bozulmasına, tarım a... more Dünyada kentsel nüfus oranının hızla artması insan-doğa arasındaki ilişkinin bozulmasına, tarım alanlarının azalmasına, yoksulluğun artmasına ve gıda güvencesinin ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Bu durum dünyada kentsel tarıma yönelik eğilimleri artırırken; ülkeleri kentsel tarım konusunda yeni stratejiler ve politikalar üretmeye zorlamaktadır. Kentsel tarımın yerel ekonomik kalkınmaya, yoksulluğun azaltılmasına, gıda güvencesine, kentsel atıkların ve atık suların üretken olarak tekrar kullanımına, biyoçeşitliliğin sürdürülmesine, kentte yaşayanların doğayla ilişki kurmasına katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Küba, gıda üretiminin neredeyse tamamının yerel düzeyde ve yerel tüketime yönelik bir ekolojik tarım yöntemiyle yapıldığı bir kentsel tarım deneyiminin hala yürürlükte olan tek örneğini bizlere sunmaktadır. Bu çalışmada da özellikle başkent Havana'da uygulanmakta olan kentsel tarım uygulamaları incelenmiş ve Türkiye için öneriler getirilmiştir.
Uploads
Papers by Cuma YILDIRIM
odak grup görüşmeleri ve bireysel görüşmeler yoluyla yürütülmüş, katılımcılar amaçlı örnekleme tekniğine göre belirlenmiştir. İlk odak grup görüşmesi aynı bölgede görev yapan mahalle muhtarlarıyla, ikinci odak grup görüşmesi İlkadım Sosyal Hizmet Merkezi yöneticileri ve uzmanlarıyla gerçekleştirilmiştir. Mülakat aşamasında ise Selahiye Mahallesinde bulunan ilkokul ve ortaokul müdürleri, ilgili okulların rehberlik öğretmenleri ve din görevlileriyle görüşülmüştür. Çocukların korunması, meselenin çok boyutlu yapısı nedeniyle bütünleşik bir yönetim sistemini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ihtiyaç duyulan bütünleşik yönetimin hayata geçirilebilmesi için mülki idare teşkilatı, “yönlendirme”, “koordinasyon” ve “denetim” işlevleriyle, kritik öneme sahiptir.
kurumu, üretici örgütü, özel sektör, meslek kuruluşu ve üretici olduğu görülmektedir.
Ancak tüm bu bileşenleri ortak bir paydada buluşturacak ve sektörün öngörülebilir
bir planlama içerisinde yönetilmesini sağlayacak etkin bir kurumsal mekanizma
bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı da bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte olan İl
Tarımsal Kalkınma Kurulu’nu önermektir. Bu kurul önerisiyle illerde tarım sektörü
yönetimindeki aktörlerin ve süreçlerin daha iyi anlaşılması, tarım politikalarının
tasarımı ve uygulanmasının nasıl iyileştirilebileceği hedeflenmektedir. Araştırmada
İl Tarımsal Kalkınma Kurulu’nun neden gerekli olduğu ve bu kurulun işlevinin ne
olacağına yönelik sorulara cevap aranmaktadır. Çalışma, illerde tarım sektörü
yönetiminin iyileştirilmesi için sistematik bir çalışma olmadığından keşfedici araştırma
niteliğinde olup, literatür taramasına dayanmaktadır. Araştırma sonucunda, mevcut
durumda illerde tarım sektörünü yönetecek etkin bir kurumsal mekanizmanın olmadığı
ortaya konulmuş ve il tarımsal kalkınma kuruluna duyulan ihtiyaç tespit edilmiştir.
Önerilen kurulun kurumsallaşması için ise belediyelerin il tarımsal kalkınma kurulu
toplantılarına ev sahipliği yapması ve bu süreci sahiplenmesi gerektiği belirtilmiştir
Kentsel tarımın yerel ekonomik kalkınmaya, yoksulluğun azaltılmasına, gıda güvencesine, kentsel atıkların ve atık suların üretken olarak tekrar kullanımına, biyoçeşitliliğin sürdürülmesine, kentte yaşayanların doğayla ilişki kurmasına katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Küba, gıda üretiminin neredeyse tamamının yerel düzeyde ve yerel tüketime yönelik bir ekolojik tarım yöntemiyle yapıldığı bir kentsel tarım deneyiminin hala yürürlükte olan tek örneğini bizlere sunmaktadır. Bu çalışmada da özellikle başkent Havana’da uygulanmakta olan kentsel tarım uygulamaları incelenmiş ve Türkiye için öneriler getirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küba, Havana, Kentsel tarım, Yerel Yönetimler
Conference Presentations by Cuma YILDIRIM
Belediyelerin birleştirilmesi ve büyükşehir yönetim modelindeki dönüşüm, genellikle ekonomik açıdan daha optimal bir ölçek yaratma çabası olarak kabul edilmektedir. Konuyla ilgili çalışmalarda, hakim anlayış, büyükşehir belediye ölçeğiyle, hizmet etkinliği arasında pozitif bir ilişkinin varlığını kabul etmektedir. Dönüşüm sürecinin önemli bileşenlerinden biri, büyükşehir belediyelerinin tarımsal hizmetlerle görevlendirilmiş olmasıdır. Bu çalışma, Türkiye’deki büyükşehir yönetim modelinin 2008 yılından sonraki dönüşüm sürecine, İzmir örneğinde odaklanmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarımsal kalkınma hedefi doğrultusunda geliştirdiği politika ve hizmetler, Türkiye tarımının
sorunları ve uluslararası karşılaştırmalarla birlikte değerlendirilecektir.
başlamıştır. Özellikle 2000'li yıllardan sonra teknoloji ve ulaşım ağlarının
gelişmesiyle dünya adeta küçük bir köy halini almıştır. İnsanlar rahatlıkla bir yerden
başka bir yere ulaşım sağlayabilmektedir. Hem dünyada hem Türkiye'de
yükseköğretim politikaları, uluslararasılaşmayı temel strateji haline getirmiştir.
Uluslararasılaşma, yükseköğretim kurumları için bir prestij unsuru olarak da
algılanmaya başlanmıştır. Ayrıca yükseköğretimde uluslararasılaşma, Türkiye‟de
kalkınma programlarına dahi yansımıştır.
Ülkemize geçici göç kapsamında çeşitli ülkelerden öğrenciler gelmekte ve
eğitim almaktadır. Bu kapsamda ülkemize gelip eğitim alan öğrenciler yıllara göre
dengeli bir dağılım göstermiştir. Ancak özellikle Arap Baharı'ndan sonra Orta
Doğu'dan ülkemize çok sayıda mülteci gelmiştir. Yükseköğretim sistemi de bu
mülteci dalgasından oldukça etkilenmiştir. Yükseköğretim kurumları, bu ani dalga
karşısında diğer yabancı uyruklu öğrencilere uygulanan ilkelerden farklı ilkeler
benimsemiştir.
Hem uluslararasılaşma hem de bu ani mülteci dalgası beraberinde bazı
sorunlar getirmiştir. Ayrıca uluslararasılaşmanın amaçlanandan farklı işlediği
gözlemlenmiştir. Bu yüzden mevcut durumun analizi zorunlu hale gelmiştir. Bu
araştırmanın amacı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi özelinde üniversitelerin
uluslararasılaşmasının analiz edilmesidir. Bu bağlamda öncelikle, dünyada ve
Türkiye'de yükseköğretimde uluslararasılaşma konusu incelenmiştir. Daha sonra
Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde öğrenim gören yabancı uyruklu ve Türk
öğrencilerle mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Ek olarak lisans ve lisansüstü
programlardan sorumlu öğrenci işleri personeliyle mevcut durumun sunduğu fırsatlar
ve olası sorunlar üzerine de görüşmeler yapılmıştır.
yapabilirken; hızlı ve anlamlı değişikliklere neden olan girişimleri titizlikle yerine getirebilmektedir. Buna ek olarak, belediye yönetimlerinin ortak menfaatin bir araya getirilmesi konusunda da kamuoyunu etkileyebilecek benzersiz bir kapasiteye sahip olduğu söylenebilir. Bu araştırmanın amacı, Türkiye'de yaşayan mültecilerin kente uyumunda belediyelerin rolünü, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve üç merkez ilçe belediyesi
üzerinde incelemektedir. Çalışmada öncelikle, dünyada mültecilik krizine
değinilmekte; en çok mülteci gönderen ve en çok mülteci alan ülkelere yer verilmektedir. Daha sonra dünyada mültecilere yönelik uyum politikalarına yer verilerek bazı ülkelerin entegrasyon ile ilgili karneleri ele alınmakta ve bazı belediyelerin kente gelen mültecilere yönelik uyum politikalarına yer verilmektedir. Üçüncü bölümde Samsun Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleri yetkilileriyle derinlemesine mülakat tekniğiyle yapılan görüşmenin verileri incelenmekte ve Samsun merkez ilçe belediyelerinin mültecilerin kente uyumu konusunda süreci nasıl yönelttikleri, ne gibi uygulamalar yaptıkları ve karşılaştıkları sorunlar ortaya konulmaktadır.
Book Reviews by Cuma YILDIRIM
Books by Cuma YILDIRIM
Bugün Türkiye'de tarım yapan üretici sayısı hızla düşüyor ya da yaşlanıyor. Başta mazot ve gübre olmak üzere girdi maliyetleri yakalanamayan bir hızla artıyor. Madencilik ve enerji sektörü başta olmak üzere, turizm ve şehirleşmeyle de tarım alanları daralıyor. Tarımsal ürünlerde fiyatı düşürmek için ithalatı özendiren politikalar hayata geçiriliyor. Köylü ürününü iyi fiyata satamıyor, neredeyse maliyetine vermeye razı duruma düşürülüyor. Büyük bir hızla derinleşen iklim krizi, daha önce görülmeyen güçte afetlere ve dolasıyla hasatta altından kalkılamaz azalmaya neden oluyor ve gelecek senenin hasatı için ümitleri kırıyor. Tarım politikaları köylüye, üreticiye hizmet etmek, onu desteklemek yerine, neoliberal politikalara teslim olmuş durumda.
Articles & Book Chapters by Cuma YILDIRIM
odak grup görüşmeleri ve bireysel görüşmeler yoluyla yürütülmüş, katılımcılar amaçlı örnekleme tekniğine göre belirlenmiştir. İlk odak grup görüşmesi aynı bölgede görev yapan mahalle muhtarlarıyla, ikinci odak grup görüşmesi İlkadım Sosyal Hizmet Merkezi yöneticileri ve uzmanlarıyla gerçekleştirilmiştir. Mülakat aşamasında ise Selahiye Mahallesinde bulunan ilkokul ve ortaokul müdürleri, ilgili okulların rehberlik öğretmenleri ve din görevlileriyle görüşülmüştür. Çocukların korunması, meselenin çok boyutlu yapısı nedeniyle bütünleşik bir yönetim sistemini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede ihtiyaç duyulan bütünleşik yönetimin hayata geçirilebilmesi için mülki idare teşkilatı, “yönlendirme”, “koordinasyon” ve “denetim” işlevleriyle, kritik öneme sahiptir.
kurumu, üretici örgütü, özel sektör, meslek kuruluşu ve üretici olduğu görülmektedir.
Ancak tüm bu bileşenleri ortak bir paydada buluşturacak ve sektörün öngörülebilir
bir planlama içerisinde yönetilmesini sağlayacak etkin bir kurumsal mekanizma
bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı da bu ihtiyacı karşılayacak nitelikte olan İl
Tarımsal Kalkınma Kurulu’nu önermektir. Bu kurul önerisiyle illerde tarım sektörü
yönetimindeki aktörlerin ve süreçlerin daha iyi anlaşılması, tarım politikalarının
tasarımı ve uygulanmasının nasıl iyileştirilebileceği hedeflenmektedir. Araştırmada
İl Tarımsal Kalkınma Kurulu’nun neden gerekli olduğu ve bu kurulun işlevinin ne
olacağına yönelik sorulara cevap aranmaktadır. Çalışma, illerde tarım sektörü
yönetiminin iyileştirilmesi için sistematik bir çalışma olmadığından keşfedici araştırma
niteliğinde olup, literatür taramasına dayanmaktadır. Araştırma sonucunda, mevcut
durumda illerde tarım sektörünü yönetecek etkin bir kurumsal mekanizmanın olmadığı
ortaya konulmuş ve il tarımsal kalkınma kuruluna duyulan ihtiyaç tespit edilmiştir.
Önerilen kurulun kurumsallaşması için ise belediyelerin il tarımsal kalkınma kurulu
toplantılarına ev sahipliği yapması ve bu süreci sahiplenmesi gerektiği belirtilmiştir
Kentsel tarımın yerel ekonomik kalkınmaya, yoksulluğun azaltılmasına, gıda güvencesine, kentsel atıkların ve atık suların üretken olarak tekrar kullanımına, biyoçeşitliliğin sürdürülmesine, kentte yaşayanların doğayla ilişki kurmasına katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Küba, gıda üretiminin neredeyse tamamının yerel düzeyde ve yerel tüketime yönelik bir ekolojik tarım yöntemiyle yapıldığı bir kentsel tarım deneyiminin hala yürürlükte olan tek örneğini bizlere sunmaktadır. Bu çalışmada da özellikle başkent Havana’da uygulanmakta olan kentsel tarım uygulamaları incelenmiş ve Türkiye için öneriler getirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küba, Havana, Kentsel tarım, Yerel Yönetimler
Belediyelerin birleştirilmesi ve büyükşehir yönetim modelindeki dönüşüm, genellikle ekonomik açıdan daha optimal bir ölçek yaratma çabası olarak kabul edilmektedir. Konuyla ilgili çalışmalarda, hakim anlayış, büyükşehir belediye ölçeğiyle, hizmet etkinliği arasında pozitif bir ilişkinin varlığını kabul etmektedir. Dönüşüm sürecinin önemli bileşenlerinden biri, büyükşehir belediyelerinin tarımsal hizmetlerle görevlendirilmiş olmasıdır. Bu çalışma, Türkiye’deki büyükşehir yönetim modelinin 2008 yılından sonraki dönüşüm sürecine, İzmir örneğinde odaklanmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tarımsal kalkınma hedefi doğrultusunda geliştirdiği politika ve hizmetler, Türkiye tarımının
sorunları ve uluslararası karşılaştırmalarla birlikte değerlendirilecektir.
başlamıştır. Özellikle 2000'li yıllardan sonra teknoloji ve ulaşım ağlarının
gelişmesiyle dünya adeta küçük bir köy halini almıştır. İnsanlar rahatlıkla bir yerden
başka bir yere ulaşım sağlayabilmektedir. Hem dünyada hem Türkiye'de
yükseköğretim politikaları, uluslararasılaşmayı temel strateji haline getirmiştir.
Uluslararasılaşma, yükseköğretim kurumları için bir prestij unsuru olarak da
algılanmaya başlanmıştır. Ayrıca yükseköğretimde uluslararasılaşma, Türkiye‟de
kalkınma programlarına dahi yansımıştır.
Ülkemize geçici göç kapsamında çeşitli ülkelerden öğrenciler gelmekte ve
eğitim almaktadır. Bu kapsamda ülkemize gelip eğitim alan öğrenciler yıllara göre
dengeli bir dağılım göstermiştir. Ancak özellikle Arap Baharı'ndan sonra Orta
Doğu'dan ülkemize çok sayıda mülteci gelmiştir. Yükseköğretim sistemi de bu
mülteci dalgasından oldukça etkilenmiştir. Yükseköğretim kurumları, bu ani dalga
karşısında diğer yabancı uyruklu öğrencilere uygulanan ilkelerden farklı ilkeler
benimsemiştir.
Hem uluslararasılaşma hem de bu ani mülteci dalgası beraberinde bazı
sorunlar getirmiştir. Ayrıca uluslararasılaşmanın amaçlanandan farklı işlediği
gözlemlenmiştir. Bu yüzden mevcut durumun analizi zorunlu hale gelmiştir. Bu
araştırmanın amacı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi özelinde üniversitelerin
uluslararasılaşmasının analiz edilmesidir. Bu bağlamda öncelikle, dünyada ve
Türkiye'de yükseköğretimde uluslararasılaşma konusu incelenmiştir. Daha sonra
Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde öğrenim gören yabancı uyruklu ve Türk
öğrencilerle mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Ek olarak lisans ve lisansüstü
programlardan sorumlu öğrenci işleri personeliyle mevcut durumun sunduğu fırsatlar
ve olası sorunlar üzerine de görüşmeler yapılmıştır.
yapabilirken; hızlı ve anlamlı değişikliklere neden olan girişimleri titizlikle yerine getirebilmektedir. Buna ek olarak, belediye yönetimlerinin ortak menfaatin bir araya getirilmesi konusunda da kamuoyunu etkileyebilecek benzersiz bir kapasiteye sahip olduğu söylenebilir. Bu araştırmanın amacı, Türkiye'de yaşayan mültecilerin kente uyumunda belediyelerin rolünü, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve üç merkez ilçe belediyesi
üzerinde incelemektedir. Çalışmada öncelikle, dünyada mültecilik krizine
değinilmekte; en çok mülteci gönderen ve en çok mülteci alan ülkelere yer verilmektedir. Daha sonra dünyada mültecilere yönelik uyum politikalarına yer verilerek bazı ülkelerin entegrasyon ile ilgili karneleri ele alınmakta ve bazı belediyelerin kente gelen mültecilere yönelik uyum politikalarına yer verilmektedir. Üçüncü bölümde Samsun Büyükşehir Belediyesi ve merkez ilçe belediyeleri yetkilileriyle derinlemesine mülakat tekniğiyle yapılan görüşmenin verileri incelenmekte ve Samsun merkez ilçe belediyelerinin mültecilerin kente uyumu konusunda süreci nasıl yönelttikleri, ne gibi uygulamalar yaptıkları ve karşılaştıkları sorunlar ortaya konulmaktadır.
Bugün Türkiye'de tarım yapan üretici sayısı hızla düşüyor ya da yaşlanıyor. Başta mazot ve gübre olmak üzere girdi maliyetleri yakalanamayan bir hızla artıyor. Madencilik ve enerji sektörü başta olmak üzere, turizm ve şehirleşmeyle de tarım alanları daralıyor. Tarımsal ürünlerde fiyatı düşürmek için ithalatı özendiren politikalar hayata geçiriliyor. Köylü ürününü iyi fiyata satamıyor, neredeyse maliyetine vermeye razı duruma düşürülüyor. Büyük bir hızla derinleşen iklim krizi, daha önce görülmeyen güçte afetlere ve dolasıyla hasatta altından kalkılamaz azalmaya neden oluyor ve gelecek senenin hasatı için ümitleri kırıyor. Tarım politikaları köylüye, üreticiye hizmet etmek, onu desteklemek yerine, neoliberal politikalara teslim olmuş durumda.