Papers by Gülbin Özdamar Akarçay
Dijital Kültür, 2024
Günümüzde dijital fotoğrafçılık, geleneksel fotoğrafçılığın kimyasal temellere dayanan görüntü ür... more Günümüzde dijital fotoğrafçılık, geleneksel fotoğrafçılığın kimyasal temellere dayanan görüntü üretim süreçlerini dijital ortamda yeniden üretmektedir. Bu dijitalleşme süreci, fotoğrafın bir "gerçeklik" kopyası olma özelliğini dönüştürür. Bilgisayarlar aracılığıyla sayılar, harfler, grafikler ve sesler gibi unsurların bir araya getirilmesi, fotoğrafın ontolojik (varlıkla ilgili) doğasını değiştirir. Bu dönüşüm, fotoğrafın geleneksel "indeksellik" işlevini sorgulayan yeni bir anlayışa yol açar. Dijital ortamda yapılan hesaplamalar, fiziksel dünyada var olmayan ancak gerçekliğe oldukça yakın kurgusal yapılar yaratır. Bu da fotoğrafın estetik ve gerçeklik ile olan ilişkisini yeniden şekillendirir. Bu çalışma, dijital fotoğrafın ontolojik yapısını, fotoğrafın gerçekliği temsil etme rolünü ve post-fotoğraf anlayışını incelemeyi amaçlamaktadır.
Hece, 2024
Türk Sinemasında -kadınlar tarafından ve kadınlar hakkında üretilen filmlerde- ‘Dişil Bakışın’ İz... more Türk Sinemasında -kadınlar tarafından ve kadınlar hakkında üretilen filmlerde- ‘Dişil Bakışın’ İzini Sürmek: Teraddüt Filmi Analizi

Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023
Bu çalışmada Eskişehir Şeker Fabrikası özelinde Türkiye'de şekerin üretim, tüketim süreçlerine od... more Bu çalışmada Eskişehir Şeker Fabrikası özelinde Türkiye'de şekerin üretim, tüketim süreçlerine odaklanılarak şeker üzerindeki değişen politikalar irdelenmiştir. Eskişehir Şeker Fabrikası'nın toplumsal bellekteki yeri cumhuriyet modernleşmesi ideallerinin temsilini gösteren arşiv fotoğraflarından yararlanılarak işçi deneyimleri üzerinden ortaya konulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin sanayileşme ve modernleşme projesinin en önemli araçlarından birine dönüşen şekerin ve şeker fabrikalarının tarihini modernleşme, sanayileşme, toplumsal ve kent belleği bağlamında okumak mümkündür. Bu çerçevede Eskişehir Şeker Fabrikası, fabrikanın kurulu olduğu bölge (Şeker Mahallesi), lojmanları, okulu, spor kulübüyle birlikte toplumsal yaşamın örgütlendiği ve biçimlendiği bir anlayışı temsil etmektedir. Eskişehir'e özgü mekânlardan biri olarak Şeker Fabrikası kentin sembollerinden biridir. Bu bağlamda veri toplama aracı olarak odak grup görüşmesi ve fotografik uyarım tekniği tercih edilmiştir. Çalışmada üç kuşak şeker fabrikası çalışanının bir arada olarak fabrikanın geçmişine ve bugününe dair anlatılarını aynı ortamda aktarmaları amaçlanmıştır. Fotografik uyarım ile katılımcılara, fotoğraflarda tespit edilen değişiklikler, bunların ne ifade ettiği, toplumsal anlamlar, toplumsal değişme, üretim ilişkileri, sosyal yaşam ile ilişkili sorular sorularak, sosyal ve kültürel olaylar hakkındaki detaylı bilgilere ulaşmak amaçlanmıştır. Böylelikle Eskişehir Şeker Fabrikası'nın kent ve fabrika belleğindeki toplumsal izleri ortaya çıkarılmıştır.

Medeniyet Sanat, 2023
The study focuses on the development of photography in Turkey in the 1970s, a period of social, e... more The study focuses on the development of photography in Turkey in the 1970s, a period of social, economic, and political instability, when the desire for social change and organization increased, leftist and rightist ideologies became more prominent, as well as economic crisis, ideological conflicts, violence and political instability. In order to draw the historical framework, archival research was conducted, newspapers and photography magazines from the 70s were scanned, texts written about photography were examined and analyzed with the descriptive analysis method. At the end of this analysis, it was seen that the photography culture of that period overlapped with the economic, political, social, cultural, and artistic vision of the country. The themes of the research identified as a result of the archive search were organization, amateurism, professionalization of photography as a profession, photography publications, economic crisis, socialist realism, new trends in photography, and important developments. Looking at the photography of the 1970s, it is seen that photography turned into a tool of the working class and its struggle. With the trainings provided through associations, the number of people taking photographs increased and photography amateurs emerged. Another important feature of these years in terms of photography was the development of photographers who earned money from photography and practiced it as a profession. One of the reasons for this is the organization and determination of professional photographers. Another result of the study is that with the establishment of photography associations and the appearance of photography magazines on the shelves, the ground was prepared for the creation of not only the social documentary approach but also different photographic styles.
Çalışma, toplumsal, ekonomik ve politik olarak toplumsal değişim isteğinin ve örgütlülüğün arttığı, sol ve sağ ideolojilerin belirginleştiği aynı zamanda ekonomik krizin, ideoloji çatışmalarının ve şiddetin, politik istikrarsızlığının arttığı 1970’li yıllar Türkiye’sinde fotoğrafın gelişimi üzerine odaklanmıştır. Tarihsel çerçeveyi çizebilmek için arşiv araştırması yapılmış, 70’li yıllardaki gazeteler ve fotoğraf dergileri taranmış, fotoğraf ile ilgili yazılan metinler incelenmiş ve betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Bu incelemenin sonunda o dönemin fotoğraf kültürünün, ülkenin ekonomik, politik, toplumsal, kültürel ve sanatsal vizyonu ile örtüştüğü görülmüştür. Arşiv taraması sonucunda belirlenen araştırmanın temaları örgütlenme, amatörlük, fotoğrafçılığın bir meslek olarak profesyonelleşmesi, fotoğraf yayınları, ekonomik kriz, toplumcu gerçekçilik, fotoğrafta yeni eğilimler, önemli gelişmeler olarak belirlenmiştir. 1970’li yılların fotoğrafına bakıldığında fotoğrafın işçi sınıfının ve mücadelesinin bir aracına dönüştüğü görülmektedir. Dernekler aracılığıyla verilen eğitimler ile fotoğraf çeken kişi sayısı artmış, fotoğraf amatörleri ortaya çıkmıştır. Bu yılların fotoğraf açısından bir başka önemli özelliği de fotoğraftan para kazanan onu bir meslek olarak icra eden fotoğrafçıların gelişmesidir. Bunun sebeplerinden biri profesyonel fotoğrafçı örgütlenmesi ve kararlılığıdır. Çalışmanın bir başka sonucu da fotoğraf derneklerinin kurulması, fotoğraf dergilerinin raflarda yerini alması ile sadece toplumsal belgeci anlayışın değil farklı fotoğrafik tarzların da yaratılmasına zemin hazırlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Fotoğraf Tarihi, Türkiye’de Fotoğraf, 1970’li Yıllar Türkiye’si, Toplumcu Gerçekçilik, Fotoğrafta Yeni Eğilimler
Uygun Adım Medya: Bir Bilinç Körleşmesi, 2003

MOMENT, 2022
Eskişehir'in geçmişindeki önemli düğüm noktalarından biri olarak niteleyebileceğimiz meşhur Çukur... more Eskişehir'in geçmişindeki önemli düğüm noktalarından biri olarak niteleyebileceğimiz meşhur Çukurçarşı'nın eski bir fotoğrafı ile başlanan araştırma, kişisel ve toplumsal bellek ve tarihsel bir arka plan ile kentin değişim ve dönüşümünü özne-mekân ilişkisi çerçevesinde anlatan bir çalışmadır. Bu çalışmada görsel sosyolojinin kente bakışına dair bir yöntem önerilmektedir. Bu yöntemi merkeze alan/dayalı ve uygulayan bir araştırma tasarımı gerçekleştirilmektedir. Kentin eski fotoğraflarından birini seçip, o fotoğrafın izini sürmek ile başlayan üç aşamalı bu araştırmada ilk bölüm otoetnografik bir bakışla sahayı deneyimlemek ve yazmak üzerine kuruludur. İkinci aşamada ise fotoğrafın çekildiği yeri bularak aynı açıdan ve yerden fotoğraf çekilmesi gerekir. Bu aşamada yeniden fotoğraflama tekniği kullanılmaktadır. 'Araştırma kapsamında sanat' olarak tasarlanan son aşamada ise, arşivin derinliklerinde dolaşarak, Eskişehir Köprübaşı ve Çukurçarşı'yı anlatan, gösteren imgeleri, gazete kupürlerini, yerli fotoğrafçıların çektiklerini, haritaları, katalogları, kitapçıkları bir araya getiren bir foto kolaj tasarlanmaktadır. Buradaki sanatsal teknik araştırmacı/fotoğrafçının sanatsal becerisi ve yeterlilikleri ile planlanmaktadır.
ESOGÜ BKS, 2021
Fotoğraf nedir, insanın hangi gereksinimini,
arayışını karşılamaktadır, bir gerçeklik
göstergesi ... more Fotoğraf nedir, insanın hangi gereksinimini,
arayışını karşılamaktadır, bir gerçeklik
göstergesi midir, ideolojik bir inşa mıdır? Bu
yöndeki sorulara cevap arayan Susan Sontag,
19. yüzyılın sonlarından itibaren hayatımıza
giren fotoğrafın zamana göre edindiği anlamlara
açıklık getiriyor. Fotoğraf çekme, depolama ve
yayınlama için geliştirilen teknik kolaylıkların
gerçekliği yakalayabilme beceresine neler kattığını
sorgulayarak Antik Çağ’dan günümüze ulaşan
meselelere ışık tutuyor.

Antropoloji, 2013
Bu çalışmada etnografların Alevi’lerin her yıl düzenledikleri Hacı Bektaş Veli Törenleri ile
ilg... more Bu çalışmada etnografların Alevi’lerin her yıl düzenledikleri Hacı Bektaş Veli Törenleri ile
ilgili bir foto-etnografi çalışması yapmaları sağlanmıştır. Bu araştırma süresince araştırmacı da etnografları alanda gözlemleyerek onlar üzerine bir etnografi çalışması gerçekleştirmiştir. Böylelikle katılımcıların yaptıkları etnografinin de etnografisi gerçekleştirilerek, etnografların fotoğraf kullanma becerileri ve iş pratikleri ortaya konmuştur. Araştırmada etnografi ve foto-etnografi yöntemleri ile katılımcı günlüğü, araştırmacı günlüğü, derinlemesine görüşme gibi veri toplama araçlarından faydalanılmıştır. Mesleki, cinsiyet, ideolojik, dini kimliklerinin bakış açılarını etkilediği ve alana yansıdığı tespit edilmiştir. Fotoğrafın sosyal bilimlerde veri olarak değeri ortaya konularak, katılımcıların alanda geliştirdikleri yöntemler de tartışılmıştır. Mesleki pratikleri, alanda karşılaşılan zorluklar, alanda gerekli durumlar, fotoğraf çekme ve diğer veri toplama araçlarını kullanma deneyimleri, fotoğrafın ve etnografinin tanımları gibi temel bulgular ortaya konulmuştur. Etnografların fotoğraf çekmeye olan yatkınlıkları tespit edilmiştir. Böylelikle gerek fotoğrafçılara gerekse etnograflara yol gösterebilecek temel bilgiler araştırma sonunda sıralanmıştır.
In this study, participants consisting of ethnographers are provided to make a photoethnography research in Hacı Bektaş Veli Festival organized annually by Alevis. Researcher has done an ethnographic research as well on ethnographers by observing them in the field. Thus, ethnography of ethnography is done by it is revealed ethnographer’s using photo experiences and working practices. In this research, data gathering techniques such as ethnography and photo-ethnograpy, participant diary, in-depth interview, photo elicitation has been utilized. In the analysis, commonalities and differences have been found in ethnographers’ and photographers’ occupational practices. Occupational, gender, ideological and religious identities have affected their point of view and this has been reflected in the field. The value of photographic data in social sciences has been revealed and methods have been discussed developed by the participants in the field as well. Fundamental findings have been searched out such as occupational practices, difficulties encountered in the field, situations affecting motivation in the field, taking photography and experience of using other data collection tools, communication with informants, definition of photography
and ethnography. Inclination of ethnographers to take photography has been determined. Thus, at the end of the research fundamental information has been listed both for photographers and ethnographers in order to guide them.

SEKME FUGAMUNDİ, 2021
Ötekinin kamusal alanda görünürlüğü onu temsil eden görsel imgelerle var olur. Ötekinin sesini kı... more Ötekinin kamusal alanda görünürlüğü onu temsil eden görsel imgelerle var olur. Ötekinin sesini kısan çoğunluk politikaları onu kenara, öteye, çukura ve diplere atar. Kenardakilerin görsel temsillerini yaratan da fotoğrafçılardır. Uzak çoğunlukları kenardakilerle buluşturan ve bir kenar etkisi yaratabilecek ortamı imge ile üretmeye çalışan fotoğrafçılar, çukurun içindeki ötekiyi çıkarmaya çalışmak gibi kahramanlıklara girişirler. Bu kahramanlıkların neden bir fotoğrafçı gözüyle gerçekleşebileceği sorusu, modernizmin bir temsili olan fotoğraf makinesinin gerçeklikle kurduğu ilişkide aranabilir. Çünkü fotoğraf icat edildiği andan itibaren gerçeği aktaran, bilinmeyeni gösteren, uzağı yakına getiren bir aygıt olarak tam da pozitivist düşüncenin bir aracına dönüşür. Fotoğrafçı da bir modern zaman flaneur’ü gibi dolaşırken, merkezden çevreye doğru yaptığı yürüyüşlerinde öteki ile karşılaşır. Karşılaştığı öteki ile kurduğu diyalog ile onu belgeleyerek oluşturduğu temsili diğerlerine gösterecek mecrayı seçerek bir hikâye üretir. Bu hikâyede fotoğrafın öznesi olan öteki, iki boyutlu bir yüzeyde temsiline dönüştüğü kendisini, bile isteye fotoğrafçıya teslim eder. Fotoğrafçı da kendinden olmayana duyduğu merak ve ideolojilerin verdiği dünyayı değiştirme inancı ile kendi gözüne entegre olan fotoğraf makinesini değişim ütopyasını gerçekleştirmek için kullanır. Kullanır-dı.

Kültür ve İletişim, 2021
Özet Makalede, Toronto'da yaşayan çapraz evlilik yapmış Türkiyeli göçmenlerin aileyi nasıl kurduk... more Özet Makalede, Toronto'da yaşayan çapraz evlilik yapmış Türkiyeli göçmenlerin aileyi nasıl kurduklarına; ait oldukları kimliklerin ve cemaatlerin aile ve ilişki üzerine etkilerine ve toplumsal cinsiyet rollerine odaklanılmıştır. Kültürlerarası iletişimi tesis eden en temel ilişkilerinden biri olan çapraz evlilikler farklı dil, din, ırk ve ulustan bir araya gelmiş iki kişinin evliliğini anlatan bir kavramdır. Çapraz evliliklerinin en önemli belirleyicilerinden biri ise evlenenlerin kimliklerinden doğan karşıtlıklardır. Makalede kategoriler oluşturulurken Türkiye'de kimlik bağlamında yerleşmiş ötekilik temel alınmış, öte yandan Kanada deneyimi bağlamında göçmen olarak farklılıkları da unutulmamıştır. Toronto'da yapılan araştırmanın bir bölümünü oluşturan bu çalışmada, katılımcı aileler Alevi-Sünni ve Türk-Kürt evlilikleri yapmış 3 aileden seçilmiştir. Araştırmada fotografik uyarıma dayalı görüşme tekniği kullanılırken, aile fotoğraf albümleri görüşmelerde veri toplama aracı olarak kullanılmıştır. Geçmişe, şimdiden fotoğraflar aracılığıyla bakmak, geçmişi yeniden üretmek olduğu kadar, var olan geçmişin şimdide nasıl anlamlandırıldığını ve geçmişe dair unutulanların belleğe hangi gerçeklerle geri çağrıldığını gösterir. Bu nedenle araştırmada ailelerle birlikte fotoğraf albümlerine bakılmış, onların fotoğraflara verdikleri tepki ya da ilgi sorularla gözlemlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada, Alevi-Sünni ve Türk-Kürt çapraz evliliklerinde cemaatçiliğin, gelenek ve inançların, siyasi savunuculuğun kimlik ve toplumsal cinsiyet rollerinin inşasında önemli bir role sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Katılımcı aileler çok kültürlü toplum olarak bilinen bir ülkeye yerleşmiş olsalar da ailelerin kendi memleketlerinden getirdikleri önyargıları, inançları ve baskıları yeniden ürettikleri görülmektedir.

Strata, 2020
With the 'free individuals' confining themselves to their houses during the pandemic, two types o... more With the 'free individuals' confining themselves to their houses during the pandemic, two types of surveillance mechanisms have emerged. The first is the state of the body being closed and surrounded. Both having to stay at home and in hospital is a reflection of the modern surveillance ideology. The second involves the transformation of an individual who is addicted to the computer into a consumer machine of their own volition by being surrounded by these devices. Therefore, a person who is online all the time leaves a digital extension to the big data at any time. In today's version of surveillance (post panopticon), which creates a duality of seeing/being seen, observer/the observed, this ideology has turned into a habit by being ordinary and accustomed to. Carrying cell phones constantly and addiction to check them out at any time are among the most known examples of this. The Internet, which meets the need of belonging to a community and socialization of people who are confined to their homes during COVID19, also hosts postmodern organizations and enhances virtual congregation. Artistic, cultural, political, philosophical and educative collective and free activities developed over the Internet during the pandemic are vital in terms of not sharing information through a single center. People who have been digitalized through always being online have lost their sense of belonging by deterritorialization within the confines of their houses and reterritorialized within the screen of a cell phone, especially in order to eliminate the perturbation they have experienced over the course of the pandemic. The self, stuck between desire and consumption, experiences pleasure in the places of virtual consumption as though it were there due to this little device. This pleasure alongside the "deterritorialization to create smooth, unobstructed areas" and "reterritorialization" serves the purpose of "creating new formations that make money" of capitalism as a commercial power. In this context, in this article, a framework on concepts such as post-panopticon, big data, superpanopticon, digital congregation and postmodern organization, deterritorialization, reterritorialization, seeing surveillantly has been tried to be drawn through the problem of what we as observers can transform into with the new media mediums developed by digitalized communication technologies and what kind of research area it will create in the communication field for us academics.
Özet
Gözetim toplumu içinde yaşayan ‘özgür bireyin’, pandemi süresince kendisini eve kapatması ile birlikte iki türlü bir gözetim mekanizması oluşmuştur. İlki bedenin kapatılma-kuşatılma halidir. Hem eve hem de hastaneye kapatılma, modern gözetim ideolojisinin bir yansımasıdır. İkinci kapatılma ise bilgisayara bağımlı olmuş bireyin, bu aygıtlar tarafından kuşatılarak kendi arzusuyla bir tüketim makinesi haline dönüşmesini kapsamaktadır. Böylelikle sürekli online olan insan, büyük veriye her an dijital bir uzantışını bırakmaktadır. Bir görme/görülme, gözetleyen/gözetlenen ikiliği yaratan gözetimin günümüzdeki versiyonunda (post panoptikon), bu ideoloji gündelik yaşamın içine yerleşerek, olağanlaşmış ve kanıksanarak bir alışkanlığa dönüşmüştür. Cep telefonlarının sürekli taşınması ve her an kontrol etme bağımlılığı bunun en bilindik örneklerindendir. Covid 19 süresince eve kapanan insanın bir topluluğa ait olma, sosyalleşme ihtiyacını gideren internet, postmodern örgütlenmelere de ev sahipliği yapmakta ve sanal cemaatleşmeyi arttırmaktadır. Pandemi döneminde internet üzerinden geliştirilen sanatsal, kültürel, politik, felsefi ve eğitime dönük kollektif ve parasız etkinlikler, bilginin paylaşılmasının tek merkezde kalmaması açısından önemlidir. Sürekli internette online olarak dijitalize olmuş insan, özellikle de pandemi döneminde yaşadığı tedirginliği atmak için ev sınırlarında yersiz yurtsuzlaşarak, aidiyetini yitirip, bir cep telefonu aracının ekranı içinde kendine yeniden bir yurt edinmiştir. Arzu ile tüketim arasında sıkışmış nefsin, bu küçük araç sayesinde sanal tüketim mekanlarında sanki oradaymışçasına yaşadığı haz, ticari bir güç olarak kapitalizmin insanı, “pürüzsüz, engelsiz alanlar yaratmak amacıyla yersiz yurtsuzlaştırması” ve “yeniden yer yurt edindirerek”, “para kazandıran yeni oluşumlar yaratma” amacına hizmet etmektedir. Bu bağlamda makalede, dijitalleşen iletişim teknolojilerinin geliştirdiği yeni medya mecraları ile izleyici olarak bizlerin neye dönüşebileceği ve iletişim alanında biz akademisyenlere nasıl bir araştırma alanı yaratacağı sorunsalı üzerinden post-panoptikon, büyük veri (big data) superpanoptikon, sanal cemaatler ve postmodern örgütlenmeler, yersizyurtsuz/yeniden yurt edinme, gözetimsel bakış gibi kavramlar ile bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.

Özet Resim gerçekliği kopya etme telaşından sıyrılarak, kendine yeni diller yaratma çabasına gire... more Özet Resim gerçekliği kopya etme telaşından sıyrılarak, kendine yeni diller yaratma çabasına girerken, fotoğraf ise resme öykünme ve onun gibi olma sevdasını, kendi mekanik üretim dinamiklerini keşfetmeye başladığında bırakmıştır. Sanat dünyasına girmeyi başaran fotoğraf, milyon dolarlık müzayedelerde, koleksiyonerlerin gözdelerine dönüşmüştür. Fotoğraf, sanat AŞ'nin elinden tüketim dünyasına yani reklam piyasasına atlamış ve insanın içindeki arzuyu gidermek ve arzunun yarattığı boşluğu tamamlamak için hayali ve fantastik bir dünya kurmanın yollarını, satılabilecek her şeyi estetize ederek çizmiştir. Günümüzde ise fotografik imgeler dijitalleşmiş (post-fotoğraf), kendine yeni mecralar ve diller yaratmıştır. Bu mecralardan biri olan Stok fotoğraf ajansları, fotoğrafçısına bir 'nickname-kullanıcı adı', fotoğrafa ise 1 dolar fiyat biçerek, dünyanın hiç gitmediğiniz bir ülkesinde fotoğrafınızı kredi kartı ya da tişörtlerde görebilme ihtimalinizi arttırmıştır.
Abstract Painting has moved on to create new ways of representation for itself, whereas photography could set itself free from the ambition to be like painting only after the dynamics of its own mechanical production were discovered. Photography now is the favorite of collectors in million-dollar-auctions. Photography's journey found its way from the hands of "Art Inc." to the world of consumption, the market of advertisement. It is now a powerful means of aesthetization of everything that can be solved, and construction of an imaginary and fantastic realm in which human desires are compensated. Recent digitalization of photographic image (post-photography) has improved new media and languages. Stock photography companies buy digital images of nicknamed photographers for a dollar per each and distribute them all over the world.

Birikim Güncel, 2020
Günlerin getirdiği değişimler ile birlikte rutinlerimizi kıran, sınırlarımızı altüst eden ve doğa... more Günlerin getirdiği değişimler ile birlikte rutinlerimizi kıran, sınırlarımızı altüst eden ve doğa karşısındaki acizliğimizi fark ettiğimiz bir kaybetme duygusu ile baş etmeye çabalıyoruz. Bu kaybediş yerel değil, küresel. Benim ömrüme sığmayan, kitaplarda nesneleştirdiğim geçmişin “şimdi” üzerinden temsillerini kavramaya çalışırken, birdenbire yüzleştiğimiz bir yok oluş korkusu ile yaşamayı öğreniyoruz. Comte’un “insanlık dini” diye kavramsallaştırdığı pozitivist bilincin, “insan sevgisi” diye klişeleştirilen hümanizmin ve tabii insan eliyle yaratılmış ancak insan öngörüsünün sınırlarını çoktan aşan sistemlerin çöküşünü mü izliyoruz? Yoksa insanlık tarihi kadar eski düşüncelerin her ne olursa olsun doğayı yok sayan, doğaya hükmetme hırslarının bir temsilini “tarih tekerrürden ibarettir” düsturuyla yeniden mi yaşıyoruz? Geçmişte parçası olduğumuz, modernizm ile birlikte ona hükmetmek için dönüştürdüğümüz doğanın/dünyanın değişen sistematiğinin onu yeniden canlandırmak için ürettiği savunma refleksi mi tüm bu yaşananlar? Belki bu sorulara net cevaplar veremem ama bizi neyin beklediğini “şimdi” üzerinden örneklerle hayal etmenizi sağlayabilirim.

ifsakblog- http://www.ifsakblog.org/modern-belgesel-fotograf-sonrasi-yeni-yonelimler-tarzlar-ve-kavramlar/, 2020
Fotoğrafın teknik yapısı da fotoğrafın şu ana kadar bilinen anlam yapıları da değişime uğramaktad... more Fotoğrafın teknik yapısı da fotoğrafın şu ana kadar bilinen anlam yapıları da değişime uğramaktadır. Bu değişim sadece tek başına gerçekleşen bir değişim değildir. Diğer bütün disiplinlerde yaşanan dönüşüm ve değişim fotoğrafı da etkilemiş, tarihsel, sosyolojik olayların yarattığı hayal kırıklıkları ile birlikte kavramlar yerle bir olmuştur. Günümüzde sürekli bir reddediş vardır. Bu reddedişler kimi zaman yaratıcı sonuçlara sebep olsa da gerçeklik gibi mevzularda toplumları, bireyleri, dünyanın iletişim biçimini sarsacak kadar dramatiktir. Belgesel gibi gerçeklikle birebir bağlantılı bir alanda yeni gelişmeleri hazmetmek zor görünüyor. Çünkü oldukça büyük ve kalabalık bir muhafazakâr destekçi var. Yeni oluşan bu tarz, trend ya da eğilimler belgeselde yeni bir dil yaratma çabası olarak kabul edilebilir. Kimileri de belgesele yapılan en büyük haksızlık olarak görebilir.

Fotoğrafya Sanal Dergi
Dünya, yeni bir krizin eşiğinde. Ortadoğu kan ağlıyor, Ege denizi de. Yurdundan edilen binlerce i... more Dünya, yeni bir krizin eşiğinde. Ortadoğu kan ağlıyor, Ege denizi de. Yurdundan edilen binlerce insan, kendi canlarını hiçe sayarak bir sırt çantası içine sığdırdıkları hayatlarıyla yollarda yaşam savaşı veriyor. Avrupa ise mülteci krizini çözebilmek için Türkiye ile pazarlık masasına oturmuş durumda. Farklı ülkelerden farklı insanlık dışı hikâyeler dinliyoruz. Demokrasi, özgürlük, eşitlik anlayışı ve insan haklarının en güçlü olduğu ülkeler, 'sürgün doğulular' için yaptırımları sıralamaya başlıyorlar. Mülteci çocukların Avrupa'da kaybolması, mültecilerin değerli eşyalarına el konması, açlık ve soğukla mücadele gibi insani olmayan acı dolu olaylar yaşanıyor. Tarihin gelecekte derinlikli inşasını okumaya ömrümüz yeter mi bilmiyorum ancak, gözlerimiz 21. yüzyılın en önemli tarihi olaylarından birine tanık oldu. 3 bin kadar mültecinin Budapeşte ile Viyana'yı birbirine bağlayan otoyolda polis barikatını aşarak yürümesi ile başlayan tartışma, Avrupa içindeki derinleşen ekonomik ve toplumsal ayrışmanın bir göstergesi gibiydi. Modernleşmenin en 'önemli' ve 'değerli' özelliklerini taşıyan "büyük" Avrupa, modernizm ütopyasının yıllar önce çöküşünün günümüzdeki somut örneği ile karşılaştı; talan edilen toprakların evlatları Avrupa'nın sınırlarını zorladılar, hem de yürüyerek. İronik ve trajedi ile karışık, hüzünlü bir rapsodiye benziyordu yaşananlar. Biliyorsunuz, her tarihi olay kendi imgesini yaratır. Bu dönemi tanımlayan imgelerin başında da bu iki fotoğraf olacak. Benim için bu iki fotoğraf ile bir dönem kapandı. Avrupa sınırlarında yürüyerek dolaşan mültecilerin haklı ve öfkeli isteklerine direnemeyen Almanya'nın kapıları açması ile bildiğimiz dünyanın kapıları kapandı. Yeni başlayan çağın getireceklerini tahmin etmek zor. Ancak muhafazakâr çığırtkanlarının çokluğuna karşı barış destekçilerinin çığlıkları da artmaya başladı.
Birikim Güncel, 2019
"Muhteşem şehirlere ve limanlara, kazanılan servetlere, görkemli evlerin ve sarayların yapımına, ... more "Muhteşem şehirlere ve limanlara, kazanılan servetlere, görkemli evlerin ve sarayların yapımına, aile soyağaçlarının kenarına, yağmanın ortasına, dünyanın zenginliğini imparatorluğun ihtişamının ispatı olarak sunan sergilere, heykeli dikilmiş kahramanların saklı tutulan hikâyelerine, gizli kalmış kişisel günlüklere, hatta İngilizliğin kurucu anlatılarından olan iki Dünya Savaşı'ndaki [kahramanlıklara], dilsiz bırakılmış ve unutulmuş Öteki'nin gölgesi düşer."[1] (Stuart Hall)

Gölge Fanzin, Sayı: 16, ss-66-71) Modern sanat eleştirisine farklı bir perspektif katarak çağının... more Gölge Fanzin, Sayı: 16, ss-66-71) Modern sanat eleştirisine farklı bir perspektif katarak çağının birçok yazar ve sanatçısına ilham kaynağı olan sanat eleştirmeni, şair, ressam, politik filozof, roman, öykü ve senaryo yazarı kimlikleriyle Berger, Avrupa'nın ezilen insanlarının, göçmenlerinin, köylülerinin kapitalist dünyada kendine yer edinmeye çalışan sınıfların öykülerini ve tecrübelerini ele alan bir yazar olmuştur. Sontag'ın ifadesiyle o, "sadece ilginç olanı değil, aynı zamanda önemli olanı" da yazan, "çağdaş İngiliz yazınında Lawrence'tan beri sezgi ve duygu dünyasına bilincin de gerekliliğini" katan, "zeki ve asil bir sanatçı ve düşünürdür." Kariyerine ressam olarak başlayan Berger, ilk romanı Zamanımızın Bir Ressamı'nı 1956 yılında yazmış ve bu kitapta sol ideolojiyi benimseyerek gerçeklik vurgusunu önemsemiştir. Böylelikle okuyucuda bu romanının baş karakterinin gerçekte var olduğu inancı doğmuştur. Dönemin popüler tarzı soyut resme karşı çıkışı da gerçekçi sanat yapıtının, kapitalist toplum ilişkilerinde insanlık durumunu ortaya çıkaracak ve farkındalık yaratacak bir amacının olması gerektiğine olan inancıdır. BBC için 1972'de hazırladığı "Görme Biçimleri" adlı belgesel, aynı yıl kitap olarak basılmış ve özellikle fotoğraf için kült metinler halini almıştır. Berger, Görme Biçimleri kitabına ilk "görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir" (Berger, 2007: 7) cümlesiyle başlamıştır. Bu ilk metin görmenin farklılığı, yeniden yaratılmış görünüm olan imge ve nasıl yalan söylediği, resmin yapısal bütünlüğü ve imge ilişkisi, fotoğraf ve resmin farklılıkları, fotoğrafın resmin biricikliğini ortadan kaldırması, böylelikle resmin herkes tarafından ulaşılabilir olması ile ilgilidir.

Zamanın gerçeklikle kurduğu ilişki, o anda gerçekleşen her şeyin gerçekliğine inanmamızı sağlayan... more Zamanın gerçeklikle kurduğu ilişki, o anda gerçekleşen her şeyin gerçekliğine inanmamızı sağlayan şeydir. Bir şey gerçekleşir ve biz o gerçekleşen şeyi imgelerle anlamaya, kanıtlamaya ve onu yorumlamaya çalışırız. Hem oluş hem varoluş ile ilgili tanımlamalarımızda dili kullanırız. Şeyleri gösteren dil, imge ve işaretler temsiller sistemini oluşturur. Hall'un dediği gibi 'şeylere anlam veren, anlamın üretilmesi pratiği, temsil etme pratiğinin bir sonucu 'dur. Yani anlam, dünyanın ve şeylerin içinde saklı değildir, aksine ideolojiler tarafından inşa edilmektedir. Bu kavram haritaları kültürel ve toplumsal olarak farklılaşmakta ve bazen de evrensel düzlemde temsiller dünyasını oluşturmaktadır. Temsil dediğimiz ucu bucağı olmayan kavramın günümüz dünyasında yok olarak hiçleştiğini ve kötümser bir bakış açısıyla gerçekliğin de yok olması gibi bir ihtimalle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Çünkü artık simularklar dünyasında temsilin varlığını belli eden gerçek nesneye ya da gerçek ana ulaşamıyoruz. Post-truth bir çağdayız ve gözlerimizle gördüğümüz her şeyin şüphesiyle yanıp tutuşurken, görmenin iktidarını da kaybediyoruz. Görmek ile başlayan gerçeklikle ilk bağımız, görmenin 'aldanarak inanmak' a dönüşmesiyle kopmaya başladı. Çünkü gördüklerimizi iki boyutlu bir imgeye dönüştürmek ile dünyanın bir mimetik temsilini çizdik ve Leppert'in de dediği gibi 'üç boyutlu bir şeyi iki boyuta uydurma' kabiliyetini kazandık. Ve imgenin ilk bakışta temsil ettiği şeyin ta kendisi olduğuna ikna etmeyi deneyen bir yaratıcılar dünyası oluşturduk. İşte tam da bu noktada trompe I'oeil belirdi. İnşa ettiğimiz temsil ile gerçeğin kendisini gizledik. Ve hatta trompe I'oeil ile, temsilin ne olduğunu da sakladık. Böylelikle temsil, kendi varlığını hem inkâr etti hem de ilan ederek çelişkili bir ikilik yarattı. Çünkü temsil ne gerçekliğin minyatürüdür ne de kopyası. Artık temsil kopyanın da kopyasına dönüşerek yok olmuştur. İşte tam bu sırada trompe I'oeil'in görme ve görülme üzerindeki ikililiği devreye girer, bir aldanmışlık içindeki seyirci, o anın oradaki nesnesinin varlığını kabul eder. Seyirci bu adanmışlığa aldırmadan temsil edilenleri anlamaya çalışır. Trompe I'oeil'de ise emin olamazsınız. Temsiller çokluğu anlamları hypertext'e dönüştürür ve bazen de anlam tamamıyla kaybolur. Bu sergide biz, temsil'i tartışarak görme biçimlerimizi sorguluyoruz ve ayni bir Trompe I'oeil resimde oldu gibi gözün aldatılmışlığını sergiliyoruz. Gözün iktidarının, imgenin gücünün ve kendi dünyamızın içindeki temsillerin bir trompe I'oeil yarattığını soyluyoruz. Her birimizin kendini temsil etme biçiminin aslında hepimizin kendimizi sorgulama biçimine dönüşebileceğini vurguluyoruz ve gerisini de size bırakıyoruz. Gülbin Özdamar Akarçay

The processes ideas are produced, created and shared are at the center of our world today. Howeve... more The processes ideas are produced, created and shared are at the center of our world today. However, we also have to include the transformation that the audience of the idea experience, and their feedback in our world. This is because neither the message, nor the medium, or the producer and receiver of the message are the same as they were before. Representations cannot be distinguished from the means of representation. In our world of representations, “this is not a pipe” became “this can be anything”. Contemporary art works have become so difficult to comprehend even for the class of art producers, let alone the average audience. The basic principle of the contemporary art seems to be democratization of the artwork, erasing its borders and cult status, as Benjamin would think, and the result is an annihilation affect that the audience experience: “I can do the same!” In some others, the audience are involved in an interaction with the artwork in order to create a new language. If all these efforts are for nothing, then what are the positions of the artist, of the artwork, and of the audience? How can the trace and representation of the “artifact” produced find its place in the audience’s semantic world? Do the audience still have the right to object, and to think out aloud? Will the audience be able to find a way to contact with the artifact? Will this contact become an interactive one? In this paper, I will focus on these questions.
Günümüz dünya tasarımının içine yerleştirdiğimiz fikir üretim, yaratım ve paylaşım sürecine bir de fikir ile karşı karşıya gelen izleyicide gerçekleşen değişimi ve geribildirim eylemlerini eklemek gerekiyor. Çünkü artık üretilen mesaj da mesajı üreten de mesajın iletildiği kanallar da, izleyici ya da alıcı da değişikliğe uğradı. Temsil edilen ne varsa, temsil eden araçlar ile arasındaki sınırları ortadan kaldırdı. Bu yüzden de “o bir pipo değildir” den “o artık her şey olabilir”e doğru evrilen bir temsiller dünyası yarattık. Bu temsiller dünyasında üreteci sınıf olarak bizlerin bile zorlanarak seyrettiği güncel sanat fanusunu, izleyicinin nasıl anlamlandırdığı ya da anlamlandıracağı da önemli sorulardan biri. Benjamin’in deyimiyle kült’leşen sanatı demokratikleştirme, sınırlarını yok etme ve izleyicide “Ben de yaparım.” duygusu yaratarak hiçleştirme güncel sanatın temel argümanlarından gibi görünüyor. Zaman zaman da izleyiciyi, üretilen eserlerle interaktif bir şekilde etkileşime sokarak, farklı bir dil yaratmaya çabalıyor. Peki her şey, hiçbir şey içinse gerek sanatçının gerek eserin gerekse izleyicinin konumu nasıl değişiyor? Üretilen “şey” lerin, izleyicinin anlam dünyasındaki sureti ve izi nasıl belirecek? İzleyicinin itiraz ve sesli konuşma hakkı ne olacak? Üretilen şey ile bir ilişki kurabilecek mi? Bu iletişim interaktif bir etkileşime dönüşebilecek mi? Bu bildiriyle bu soruları yanıtlamaya çalışacağım.
Uploads
Papers by Gülbin Özdamar Akarçay
Çalışma, toplumsal, ekonomik ve politik olarak toplumsal değişim isteğinin ve örgütlülüğün arttığı, sol ve sağ ideolojilerin belirginleştiği aynı zamanda ekonomik krizin, ideoloji çatışmalarının ve şiddetin, politik istikrarsızlığının arttığı 1970’li yıllar Türkiye’sinde fotoğrafın gelişimi üzerine odaklanmıştır. Tarihsel çerçeveyi çizebilmek için arşiv araştırması yapılmış, 70’li yıllardaki gazeteler ve fotoğraf dergileri taranmış, fotoğraf ile ilgili yazılan metinler incelenmiş ve betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Bu incelemenin sonunda o dönemin fotoğraf kültürünün, ülkenin ekonomik, politik, toplumsal, kültürel ve sanatsal vizyonu ile örtüştüğü görülmüştür. Arşiv taraması sonucunda belirlenen araştırmanın temaları örgütlenme, amatörlük, fotoğrafçılığın bir meslek olarak profesyonelleşmesi, fotoğraf yayınları, ekonomik kriz, toplumcu gerçekçilik, fotoğrafta yeni eğilimler, önemli gelişmeler olarak belirlenmiştir. 1970’li yılların fotoğrafına bakıldığında fotoğrafın işçi sınıfının ve mücadelesinin bir aracına dönüştüğü görülmektedir. Dernekler aracılığıyla verilen eğitimler ile fotoğraf çeken kişi sayısı artmış, fotoğraf amatörleri ortaya çıkmıştır. Bu yılların fotoğraf açısından bir başka önemli özelliği de fotoğraftan para kazanan onu bir meslek olarak icra eden fotoğrafçıların gelişmesidir. Bunun sebeplerinden biri profesyonel fotoğrafçı örgütlenmesi ve kararlılığıdır. Çalışmanın bir başka sonucu da fotoğraf derneklerinin kurulması, fotoğraf dergilerinin raflarda yerini alması ile sadece toplumsal belgeci anlayışın değil farklı fotoğrafik tarzların da yaratılmasına zemin hazırlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Fotoğraf Tarihi, Türkiye’de Fotoğraf, 1970’li Yıllar Türkiye’si, Toplumcu Gerçekçilik, Fotoğrafta Yeni Eğilimler
arayışını karşılamaktadır, bir gerçeklik
göstergesi midir, ideolojik bir inşa mıdır? Bu
yöndeki sorulara cevap arayan Susan Sontag,
19. yüzyılın sonlarından itibaren hayatımıza
giren fotoğrafın zamana göre edindiği anlamlara
açıklık getiriyor. Fotoğraf çekme, depolama ve
yayınlama için geliştirilen teknik kolaylıkların
gerçekliği yakalayabilme beceresine neler kattığını
sorgulayarak Antik Çağ’dan günümüze ulaşan
meselelere ışık tutuyor.
ilgili bir foto-etnografi çalışması yapmaları sağlanmıştır. Bu araştırma süresince araştırmacı da etnografları alanda gözlemleyerek onlar üzerine bir etnografi çalışması gerçekleştirmiştir. Böylelikle katılımcıların yaptıkları etnografinin de etnografisi gerçekleştirilerek, etnografların fotoğraf kullanma becerileri ve iş pratikleri ortaya konmuştur. Araştırmada etnografi ve foto-etnografi yöntemleri ile katılımcı günlüğü, araştırmacı günlüğü, derinlemesine görüşme gibi veri toplama araçlarından faydalanılmıştır. Mesleki, cinsiyet, ideolojik, dini kimliklerinin bakış açılarını etkilediği ve alana yansıdığı tespit edilmiştir. Fotoğrafın sosyal bilimlerde veri olarak değeri ortaya konularak, katılımcıların alanda geliştirdikleri yöntemler de tartışılmıştır. Mesleki pratikleri, alanda karşılaşılan zorluklar, alanda gerekli durumlar, fotoğraf çekme ve diğer veri toplama araçlarını kullanma deneyimleri, fotoğrafın ve etnografinin tanımları gibi temel bulgular ortaya konulmuştur. Etnografların fotoğraf çekmeye olan yatkınlıkları tespit edilmiştir. Böylelikle gerek fotoğrafçılara gerekse etnograflara yol gösterebilecek temel bilgiler araştırma sonunda sıralanmıştır.
In this study, participants consisting of ethnographers are provided to make a photoethnography research in Hacı Bektaş Veli Festival organized annually by Alevis. Researcher has done an ethnographic research as well on ethnographers by observing them in the field. Thus, ethnography of ethnography is done by it is revealed ethnographer’s using photo experiences and working practices. In this research, data gathering techniques such as ethnography and photo-ethnograpy, participant diary, in-depth interview, photo elicitation has been utilized. In the analysis, commonalities and differences have been found in ethnographers’ and photographers’ occupational practices. Occupational, gender, ideological and religious identities have affected their point of view and this has been reflected in the field. The value of photographic data in social sciences has been revealed and methods have been discussed developed by the participants in the field as well. Fundamental findings have been searched out such as occupational practices, difficulties encountered in the field, situations affecting motivation in the field, taking photography and experience of using other data collection tools, communication with informants, definition of photography
and ethnography. Inclination of ethnographers to take photography has been determined. Thus, at the end of the research fundamental information has been listed both for photographers and ethnographers in order to guide them.
Özet
Gözetim toplumu içinde yaşayan ‘özgür bireyin’, pandemi süresince kendisini eve kapatması ile birlikte iki türlü bir gözetim mekanizması oluşmuştur. İlki bedenin kapatılma-kuşatılma halidir. Hem eve hem de hastaneye kapatılma, modern gözetim ideolojisinin bir yansımasıdır. İkinci kapatılma ise bilgisayara bağımlı olmuş bireyin, bu aygıtlar tarafından kuşatılarak kendi arzusuyla bir tüketim makinesi haline dönüşmesini kapsamaktadır. Böylelikle sürekli online olan insan, büyük veriye her an dijital bir uzantışını bırakmaktadır. Bir görme/görülme, gözetleyen/gözetlenen ikiliği yaratan gözetimin günümüzdeki versiyonunda (post panoptikon), bu ideoloji gündelik yaşamın içine yerleşerek, olağanlaşmış ve kanıksanarak bir alışkanlığa dönüşmüştür. Cep telefonlarının sürekli taşınması ve her an kontrol etme bağımlılığı bunun en bilindik örneklerindendir. Covid 19 süresince eve kapanan insanın bir topluluğa ait olma, sosyalleşme ihtiyacını gideren internet, postmodern örgütlenmelere de ev sahipliği yapmakta ve sanal cemaatleşmeyi arttırmaktadır. Pandemi döneminde internet üzerinden geliştirilen sanatsal, kültürel, politik, felsefi ve eğitime dönük kollektif ve parasız etkinlikler, bilginin paylaşılmasının tek merkezde kalmaması açısından önemlidir. Sürekli internette online olarak dijitalize olmuş insan, özellikle de pandemi döneminde yaşadığı tedirginliği atmak için ev sınırlarında yersiz yurtsuzlaşarak, aidiyetini yitirip, bir cep telefonu aracının ekranı içinde kendine yeniden bir yurt edinmiştir. Arzu ile tüketim arasında sıkışmış nefsin, bu küçük araç sayesinde sanal tüketim mekanlarında sanki oradaymışçasına yaşadığı haz, ticari bir güç olarak kapitalizmin insanı, “pürüzsüz, engelsiz alanlar yaratmak amacıyla yersiz yurtsuzlaştırması” ve “yeniden yer yurt edindirerek”, “para kazandıran yeni oluşumlar yaratma” amacına hizmet etmektedir. Bu bağlamda makalede, dijitalleşen iletişim teknolojilerinin geliştirdiği yeni medya mecraları ile izleyici olarak bizlerin neye dönüşebileceği ve iletişim alanında biz akademisyenlere nasıl bir araştırma alanı yaratacağı sorunsalı üzerinden post-panoptikon, büyük veri (big data) superpanoptikon, sanal cemaatler ve postmodern örgütlenmeler, yersizyurtsuz/yeniden yurt edinme, gözetimsel bakış gibi kavramlar ile bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.
Abstract Painting has moved on to create new ways of representation for itself, whereas photography could set itself free from the ambition to be like painting only after the dynamics of its own mechanical production were discovered. Photography now is the favorite of collectors in million-dollar-auctions. Photography's journey found its way from the hands of "Art Inc." to the world of consumption, the market of advertisement. It is now a powerful means of aesthetization of everything that can be solved, and construction of an imaginary and fantastic realm in which human desires are compensated. Recent digitalization of photographic image (post-photography) has improved new media and languages. Stock photography companies buy digital images of nicknamed photographers for a dollar per each and distribute them all over the world.
Günümüz dünya tasarımının içine yerleştirdiğimiz fikir üretim, yaratım ve paylaşım sürecine bir de fikir ile karşı karşıya gelen izleyicide gerçekleşen değişimi ve geribildirim eylemlerini eklemek gerekiyor. Çünkü artık üretilen mesaj da mesajı üreten de mesajın iletildiği kanallar da, izleyici ya da alıcı da değişikliğe uğradı. Temsil edilen ne varsa, temsil eden araçlar ile arasındaki sınırları ortadan kaldırdı. Bu yüzden de “o bir pipo değildir” den “o artık her şey olabilir”e doğru evrilen bir temsiller dünyası yarattık. Bu temsiller dünyasında üreteci sınıf olarak bizlerin bile zorlanarak seyrettiği güncel sanat fanusunu, izleyicinin nasıl anlamlandırdığı ya da anlamlandıracağı da önemli sorulardan biri. Benjamin’in deyimiyle kült’leşen sanatı demokratikleştirme, sınırlarını yok etme ve izleyicide “Ben de yaparım.” duygusu yaratarak hiçleştirme güncel sanatın temel argümanlarından gibi görünüyor. Zaman zaman da izleyiciyi, üretilen eserlerle interaktif bir şekilde etkileşime sokarak, farklı bir dil yaratmaya çabalıyor. Peki her şey, hiçbir şey içinse gerek sanatçının gerek eserin gerekse izleyicinin konumu nasıl değişiyor? Üretilen “şey” lerin, izleyicinin anlam dünyasındaki sureti ve izi nasıl belirecek? İzleyicinin itiraz ve sesli konuşma hakkı ne olacak? Üretilen şey ile bir ilişki kurabilecek mi? Bu iletişim interaktif bir etkileşime dönüşebilecek mi? Bu bildiriyle bu soruları yanıtlamaya çalışacağım.
Çalışma, toplumsal, ekonomik ve politik olarak toplumsal değişim isteğinin ve örgütlülüğün arttığı, sol ve sağ ideolojilerin belirginleştiği aynı zamanda ekonomik krizin, ideoloji çatışmalarının ve şiddetin, politik istikrarsızlığının arttığı 1970’li yıllar Türkiye’sinde fotoğrafın gelişimi üzerine odaklanmıştır. Tarihsel çerçeveyi çizebilmek için arşiv araştırması yapılmış, 70’li yıllardaki gazeteler ve fotoğraf dergileri taranmış, fotoğraf ile ilgili yazılan metinler incelenmiş ve betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Bu incelemenin sonunda o dönemin fotoğraf kültürünün, ülkenin ekonomik, politik, toplumsal, kültürel ve sanatsal vizyonu ile örtüştüğü görülmüştür. Arşiv taraması sonucunda belirlenen araştırmanın temaları örgütlenme, amatörlük, fotoğrafçılığın bir meslek olarak profesyonelleşmesi, fotoğraf yayınları, ekonomik kriz, toplumcu gerçekçilik, fotoğrafta yeni eğilimler, önemli gelişmeler olarak belirlenmiştir. 1970’li yılların fotoğrafına bakıldığında fotoğrafın işçi sınıfının ve mücadelesinin bir aracına dönüştüğü görülmektedir. Dernekler aracılığıyla verilen eğitimler ile fotoğraf çeken kişi sayısı artmış, fotoğraf amatörleri ortaya çıkmıştır. Bu yılların fotoğraf açısından bir başka önemli özelliği de fotoğraftan para kazanan onu bir meslek olarak icra eden fotoğrafçıların gelişmesidir. Bunun sebeplerinden biri profesyonel fotoğrafçı örgütlenmesi ve kararlılığıdır. Çalışmanın bir başka sonucu da fotoğraf derneklerinin kurulması, fotoğraf dergilerinin raflarda yerini alması ile sadece toplumsal belgeci anlayışın değil farklı fotoğrafik tarzların da yaratılmasına zemin hazırlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Fotoğraf Tarihi, Türkiye’de Fotoğraf, 1970’li Yıllar Türkiye’si, Toplumcu Gerçekçilik, Fotoğrafta Yeni Eğilimler
arayışını karşılamaktadır, bir gerçeklik
göstergesi midir, ideolojik bir inşa mıdır? Bu
yöndeki sorulara cevap arayan Susan Sontag,
19. yüzyılın sonlarından itibaren hayatımıza
giren fotoğrafın zamana göre edindiği anlamlara
açıklık getiriyor. Fotoğraf çekme, depolama ve
yayınlama için geliştirilen teknik kolaylıkların
gerçekliği yakalayabilme beceresine neler kattığını
sorgulayarak Antik Çağ’dan günümüze ulaşan
meselelere ışık tutuyor.
ilgili bir foto-etnografi çalışması yapmaları sağlanmıştır. Bu araştırma süresince araştırmacı da etnografları alanda gözlemleyerek onlar üzerine bir etnografi çalışması gerçekleştirmiştir. Böylelikle katılımcıların yaptıkları etnografinin de etnografisi gerçekleştirilerek, etnografların fotoğraf kullanma becerileri ve iş pratikleri ortaya konmuştur. Araştırmada etnografi ve foto-etnografi yöntemleri ile katılımcı günlüğü, araştırmacı günlüğü, derinlemesine görüşme gibi veri toplama araçlarından faydalanılmıştır. Mesleki, cinsiyet, ideolojik, dini kimliklerinin bakış açılarını etkilediği ve alana yansıdığı tespit edilmiştir. Fotoğrafın sosyal bilimlerde veri olarak değeri ortaya konularak, katılımcıların alanda geliştirdikleri yöntemler de tartışılmıştır. Mesleki pratikleri, alanda karşılaşılan zorluklar, alanda gerekli durumlar, fotoğraf çekme ve diğer veri toplama araçlarını kullanma deneyimleri, fotoğrafın ve etnografinin tanımları gibi temel bulgular ortaya konulmuştur. Etnografların fotoğraf çekmeye olan yatkınlıkları tespit edilmiştir. Böylelikle gerek fotoğrafçılara gerekse etnograflara yol gösterebilecek temel bilgiler araştırma sonunda sıralanmıştır.
In this study, participants consisting of ethnographers are provided to make a photoethnography research in Hacı Bektaş Veli Festival organized annually by Alevis. Researcher has done an ethnographic research as well on ethnographers by observing them in the field. Thus, ethnography of ethnography is done by it is revealed ethnographer’s using photo experiences and working practices. In this research, data gathering techniques such as ethnography and photo-ethnograpy, participant diary, in-depth interview, photo elicitation has been utilized. In the analysis, commonalities and differences have been found in ethnographers’ and photographers’ occupational practices. Occupational, gender, ideological and religious identities have affected their point of view and this has been reflected in the field. The value of photographic data in social sciences has been revealed and methods have been discussed developed by the participants in the field as well. Fundamental findings have been searched out such as occupational practices, difficulties encountered in the field, situations affecting motivation in the field, taking photography and experience of using other data collection tools, communication with informants, definition of photography
and ethnography. Inclination of ethnographers to take photography has been determined. Thus, at the end of the research fundamental information has been listed both for photographers and ethnographers in order to guide them.
Özet
Gözetim toplumu içinde yaşayan ‘özgür bireyin’, pandemi süresince kendisini eve kapatması ile birlikte iki türlü bir gözetim mekanizması oluşmuştur. İlki bedenin kapatılma-kuşatılma halidir. Hem eve hem de hastaneye kapatılma, modern gözetim ideolojisinin bir yansımasıdır. İkinci kapatılma ise bilgisayara bağımlı olmuş bireyin, bu aygıtlar tarafından kuşatılarak kendi arzusuyla bir tüketim makinesi haline dönüşmesini kapsamaktadır. Böylelikle sürekli online olan insan, büyük veriye her an dijital bir uzantışını bırakmaktadır. Bir görme/görülme, gözetleyen/gözetlenen ikiliği yaratan gözetimin günümüzdeki versiyonunda (post panoptikon), bu ideoloji gündelik yaşamın içine yerleşerek, olağanlaşmış ve kanıksanarak bir alışkanlığa dönüşmüştür. Cep telefonlarının sürekli taşınması ve her an kontrol etme bağımlılığı bunun en bilindik örneklerindendir. Covid 19 süresince eve kapanan insanın bir topluluğa ait olma, sosyalleşme ihtiyacını gideren internet, postmodern örgütlenmelere de ev sahipliği yapmakta ve sanal cemaatleşmeyi arttırmaktadır. Pandemi döneminde internet üzerinden geliştirilen sanatsal, kültürel, politik, felsefi ve eğitime dönük kollektif ve parasız etkinlikler, bilginin paylaşılmasının tek merkezde kalmaması açısından önemlidir. Sürekli internette online olarak dijitalize olmuş insan, özellikle de pandemi döneminde yaşadığı tedirginliği atmak için ev sınırlarında yersiz yurtsuzlaşarak, aidiyetini yitirip, bir cep telefonu aracının ekranı içinde kendine yeniden bir yurt edinmiştir. Arzu ile tüketim arasında sıkışmış nefsin, bu küçük araç sayesinde sanal tüketim mekanlarında sanki oradaymışçasına yaşadığı haz, ticari bir güç olarak kapitalizmin insanı, “pürüzsüz, engelsiz alanlar yaratmak amacıyla yersiz yurtsuzlaştırması” ve “yeniden yer yurt edindirerek”, “para kazandıran yeni oluşumlar yaratma” amacına hizmet etmektedir. Bu bağlamda makalede, dijitalleşen iletişim teknolojilerinin geliştirdiği yeni medya mecraları ile izleyici olarak bizlerin neye dönüşebileceği ve iletişim alanında biz akademisyenlere nasıl bir araştırma alanı yaratacağı sorunsalı üzerinden post-panoptikon, büyük veri (big data) superpanoptikon, sanal cemaatler ve postmodern örgütlenmeler, yersizyurtsuz/yeniden yurt edinme, gözetimsel bakış gibi kavramlar ile bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır.
Abstract Painting has moved on to create new ways of representation for itself, whereas photography could set itself free from the ambition to be like painting only after the dynamics of its own mechanical production were discovered. Photography now is the favorite of collectors in million-dollar-auctions. Photography's journey found its way from the hands of "Art Inc." to the world of consumption, the market of advertisement. It is now a powerful means of aesthetization of everything that can be solved, and construction of an imaginary and fantastic realm in which human desires are compensated. Recent digitalization of photographic image (post-photography) has improved new media and languages. Stock photography companies buy digital images of nicknamed photographers for a dollar per each and distribute them all over the world.
Günümüz dünya tasarımının içine yerleştirdiğimiz fikir üretim, yaratım ve paylaşım sürecine bir de fikir ile karşı karşıya gelen izleyicide gerçekleşen değişimi ve geribildirim eylemlerini eklemek gerekiyor. Çünkü artık üretilen mesaj da mesajı üreten de mesajın iletildiği kanallar da, izleyici ya da alıcı da değişikliğe uğradı. Temsil edilen ne varsa, temsil eden araçlar ile arasındaki sınırları ortadan kaldırdı. Bu yüzden de “o bir pipo değildir” den “o artık her şey olabilir”e doğru evrilen bir temsiller dünyası yarattık. Bu temsiller dünyasında üreteci sınıf olarak bizlerin bile zorlanarak seyrettiği güncel sanat fanusunu, izleyicinin nasıl anlamlandırdığı ya da anlamlandıracağı da önemli sorulardan biri. Benjamin’in deyimiyle kült’leşen sanatı demokratikleştirme, sınırlarını yok etme ve izleyicide “Ben de yaparım.” duygusu yaratarak hiçleştirme güncel sanatın temel argümanlarından gibi görünüyor. Zaman zaman da izleyiciyi, üretilen eserlerle interaktif bir şekilde etkileşime sokarak, farklı bir dil yaratmaya çabalıyor. Peki her şey, hiçbir şey içinse gerek sanatçının gerek eserin gerekse izleyicinin konumu nasıl değişiyor? Üretilen “şey” lerin, izleyicinin anlam dünyasındaki sureti ve izi nasıl belirecek? İzleyicinin itiraz ve sesli konuşma hakkı ne olacak? Üretilen şey ile bir ilişki kurabilecek mi? Bu iletişim interaktif bir etkileşime dönüşebilecek mi? Bu bildiriyle bu soruları yanıtlamaya çalışacağım.
Anahtar sözcükler: Hakikat sonrası, Fotoğraf, Fotoğrafik gerçeklik, Post-fotoğraf
TRANSFORMATION OF PHOTOGRAPHY IN THE AGE OF POST-TRUTH
This study focuses on the transformation of photographic reality, the loss of truth and reality in the age of post-truth. Post-truth is defined as an age in which the importance of truths and incidents cease to exist. It is the death or loss of truth, and the end of reality. The idea “I think, therefore I am” is replaced by that of “I believe, therefore I am right”. The crucial question here is how reality and truth are lost. Reality and truth are unique for the positivist reason in the Enlightenment era. Succeeding period of modernism and its utopias turned out to be a failed dream of living in prosperity, and this resulted in the loss of faith for reality and truth. As a representation of modernism, the main characteristics of photography, being a document and evidence conveying information and truth, has been heavily questioned in conceptual discussions and historical experiences. In postmodern period, the relationship between photography and reality has been conditioned by the fact that reality is manipulated, and photography got stuck in fiction. As truth fades away, its representations proliferate. Images are the representations of representations, and their representations. Reality has thus become a copy waiting to be copied again and again. The mission of photography as evidence and document is manipulated. Photographic condition of the post-truth era can be traced in discussions about post-photography and digitalization. This study reviews the interruption of modernist photography in the following chapters: Questioning and transformation of reality in photography, manipulated image in digital photography, photography as a means of propaganda, incorporation, subjectification of reality, reduction of social mission of documentary to individualist vision, egoist and apolitical vision, unquestionable reality of images, conformist and insensitive visual production.
Keywords: Post-truth, photography, photographic reality, post-photography
"İnşa ilginç bir sözcüktür, kendiliğinden olmayan bir eylemi temsil eder. Bir eylem olarak bir şeye, bir kişiye ihtiyaç duyar. Olumlu olduğu kadar olumsuz bir anlamı da vardır. Çünkü inşa, kendiliğinden olmayan bir oluş ya da şeyin olmasını sağlayan bir başka gücün elinde var olur. İnşanın gerçekleşmesi için bir güç ile inşa edilecek bir zemine (mekânsal olduğu kadar politik, toplumsal, kültürel ve kişiseldir), sonra bir araca ya da malzemeye (araçsal olduğu kadar düşünseldir) gerek duyar."