Papers by Ergin ULUSOY
Tarihin Sonu Tezi ve Yeni Bin Yıldaki Gelişmeler Işığında Politik Eleştirisi, 2021

Öz: Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının ardındaki en önemli neden, moder-nizmin düşünce ve süre... more Öz: Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının ardındaki en önemli neden, moder-nizmin düşünce ve süreçlerinden uzak kalmasıdır. Modernizm, Batı'da ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan uygun koşulların ortaya çıkmasıyla anlamlı hale gelen akıl ve bilimin bir birliği niteliğindedir. Modern terim burada hem modernizmi hem de moderniteyi vurgular. Osmanlı İmparatorluğu son zamanlarda bu modernleşme hareketine eklem-lenmeye çalışmış, ancak bir takım yapısal ve varoluşsal nedenler dolayısıyla bu amaca ulaşamamış ve sonuçta da yıkılmıştır. Kemalizm bu anlamda imparatorluktan miras kalan bir hedef doğrultusunda ve Doğuya has yöntemlerle şekillendirilmiş, otoriter ve merkeziyetçi bir modernizasyon projesidir. Bununla birlikte, modernizmin Batı'daki dinamiklerinden yoksun ve onun ge-lişme süreçlerinden uzak kalınmış olması, Türkiye'nin modernleşme sürecinin doğal ol-maktan uzak ve daha ziyade modernizmin görülebilen sonuçlarına odaklanmış bir da-yatma haline gelmesine yol açmıştır. Kemalizm tarihin sürekliliği bağlamında devletin ruhunu, deneyimlerini, travmalarını ve kaygılarını içselleştirmiş, devletin ve toplumun yeniden inşasında ulus ve laiklik fikrini temel alan bir kurucu paradigmadır. Kemalist paradigma, her şeyi yarattığı ideolojik çerçeve içerisinde konumlandıran ve anlamlandı-ran, enerjisini üstyapıya odaklamış, koşullar gereği aşağı yönlü çağdaşlaşmaya inanan toplumsal, kültürel ve ekonomik bir kurumsallaşma çabasıdır. Kemalizm'in bu kurum-sallaşma çabasında ideolojik bir çerçevede toplumun ve devletin şekillendirilmeye çalı-şıldığı toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal yönlere yoğunlaşılmış üstyapısal bir modernleşme talebi ön plana çıkmaktadır. Çalışmalarımızın amacı öncelikle modernizmi ve ulus devleti bu bağlamda açıklamak ve daha sonra Kemalizm'i orijinal yapısında Devrimin çekirdeğini oluşturan modernleşen ideoloji olarak değerlendirmektir.

Özet: Bu makale ulus, ulus-devlet ve vatandaşlık kavramlarının, modernizm ve iktidar ilişkisi çer... more Özet: Bu makale ulus, ulus-devlet ve vatandaşlık kavramlarının, modernizm ve iktidar ilişkisi çerçevesinde ortaya çıkışlarını ve vatandaşlığın post-moderniteyle etkileşim içerisindeki dönüşümünü analiz etmektedir. Modernizm, var oluşu kendi parantezine almayı başarmış bir meta-ideolojidir. Var oluş, bilginin denetimindeki, iktidar tarafından sarmalanmış bir zaman-uzamda zorunlu olarak moderndir. Bu doğrultuda makale, ulus-devletin bilgi ve iktidarın iç içeliğine dayanan bir uygulama alanı olduğunu göstermektedir. Ulus ve vatandaşlıksa, ulus-devlete içkin ve onun düşünsel temellerini tahkim eden kavramlaştırmalardır. Küreselleşmeyle post-modernitenin vatandaşlığın dokusunda medyana getirdiği bozulmalar, vatandaşlığın yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Çalışmamız modernizmde bilgi ve iktidar kavramlarına odaklanarak ulus-devlet ve vatandaşlığın modernist inşasını açıklamakta ve vatandaşlığın post-modern süreçteki gelişimini incelemektedir. İktidar yapıları içerisinde vatandaşlığın gelişimi ve küreselleşme sonrasında ulus-aşırılaşma ve post-moderniteyle girdiği etkileşim, çalışmanın aydınlatmaya çalıştığı noktalardır. Abstract This article analysis how emerged the concepts of nation, nation-state and citizenship in a frame of it's relation with modernism and power and tranformation of citizenship in a relation with post-modernity. Modernism is a meta-ideology that bracket the existence. Existence is mandatorily modern in a time-space which had surrended by power and controling by knowledge. Accordingly article shows the nation-state is a practical area that bases of nesting the knowledge and power. Nation and citizenship on the other hand are concepts which immanent to nation-state and they fortify it's intellectual base. Corruption in the texture of citizenship

Özet: Bu makalede diaspora teorisinin iki temel yaklaşımı tanıtılmakta ve bunlardan biri olan 'mo... more Özet: Bu makalede diaspora teorisinin iki temel yaklaşımı tanıtılmakta ve bunlardan biri olan 'modern diaspora yaklaşımı' analiz edilmektedir. Modern diaspora yaklaşımı, diasporanın küreselleşme ve ulus-aşırılaşma olguları ile etkileşimli biçimde kazandığı yeni anlam üzerinden biçimlenmekte ve kültürlerarasılık, diyalojik toplumsallık, gelişimci bireycilik gibi bir takım unsurlara vurgu yapmaktadır. Bu bakımdan modern yaklaşım için diaspora, liberal sistemlerdeki demokratikleşme sorununa ilişkin bir konudur. Çalışma, modern yaklaşımın açımlanabilmesi amacıyla diasporanın kavramsallığına odaklanarak onu meydana getiren temel parametreleri ele almakta, klasik yaklaşımla mukayeseli şekilde modern yaklaşımdaki ana izleği gözler önüne sermeye çalışılmaktadır. Göçten ayrı bir disiplin olarak tanımlanan diaspora çalışmaları, dünyada 1980'li yıllardan beri gündemde olmasına karşın, Türkiye'de çok yetkin bir kısım araştırmacı ve akademisyen dışında gereken ilgiyi görememiştir. Diaspora, Türkiye'de halen göçün kapsamı içerisindeki bir konu olarak düşünülmekte ve farklı bir disiplinin paradigmaları altında değerlendirilmeye mahkûm edilmektedir. Çalışma, diasporanın Türkiye'de eksik kaldığı düşünülen teorik bağlamına yönelik bir açıklama getirmeyi, modern yaklaşımların Türkiye orijinli çalışmalar açısından ne denli önemli ve işlevsel olduğunu ortaya koyabilmeyi amaçlamaktadır. Giriş Diaspora kavramsal bakımdan uzun bir süre yalnızca trajikolaylar yaşamış ve anayurtlarından sürgün edilmiş toplulukları tanımlayan bir terim olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda diaspora çalışmalarının sınırı da Filistinli, Yahudi, Ermeni, Afrikalı kitlelerle sınırlı kalmıştır. Ancak özellikle I. ve II. Dünya Savaşları sonrası yaşanan göç, diasporaları yalnızca kültürel değil, siyasi ve ekonomik açıdan da en önemli konulardan biri haline getirmiştir. Böylece göçle birlikte diaspora olgusunda da yeni konjonktüre uygun bir takım değişmeler gözlemlenmeye başlamıştır. Artık diaspora yalnızca sürgün edilmiş toplulukları tanımlamak için kullanılan bir terim olmaktan çıkmış ve göçün nihayete erdiği nokta olarak yeni bir toplumsal konum kazanmıştır.

Özet Bu makale ulus, ulus-devlet ve vatandaşlık kavramlarının, modernizm ve iktidar ilişkisi çerç... more Özet Bu makale ulus, ulus-devlet ve vatandaşlık kavramlarının, modernizm ve iktidar ilişkisi çerçevesinde ortaya çıkışlarını ve vatandaşlığın post-moderniteyle etkileşim içerisindeki dönüşümünü analiz etmektedir. Modernizm, var oluşu kendi parantezine almayı başarmış bir meta-ideolojidir. Var oluş, bilginin denetimindeki, iktidar tarafından sarmalanmış bir zaman-uzamda zorunlu olarak moderndir. Bu doğrultuda makale, ulus-devletin bilgi ve iktidarın iç içeliğine dayanan bir uygulama alanı olduğunu göstermektedir. Ulus ve vatandaşlıksa, ulus-devlete içkin ve onun düşünsel temellerini tahkim eden kavramlaştırmalardır. Küreselleşmeyle post-modernitenin vatandaşlığın dokusunda medyana getirdiği bozulmalar, vatandaşlığın yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmaktadır. Çalışmamız modernizmde bilgi ve iktidar kavramlarına odaklanarak ulus-devlet ve vatandaşlığın modernist inşasını açıklamakta ve vatandaşlığın post-modern süreçteki gelişimini incelemektedir. İktidar yapıları içerisinde vatandaşlığın gelişimi ve küreselleşme sonrasında ulus-aşırılaşma ve post-moderniteyle girdiği etkileşim, çalışmanın aydınlatmaya çalıştığı noktalardır. Abstract This article analysis how emerged the concepts of nation, nation-state and citizenship in a frame of it's relation with modernism and power and tranformation of citizenship in a relation with post-modernity. Modernism is a meta-ideology that bracket the existence. Existence is mandatorily modern in a time-space which had surrended by power and controling by knowledge. Accordingly article shows the nation-state is a practical area that bases of nesting the knowledge and power. Nation and citizenship on the other hand are concepts which immanent to nation-state and they fortify it's intellectual base. Corruption in the texture of citizenship

Özet Bu makalede diaspora teorisinin iki temel yaklaşımı tanıtılmakta ve bunlardan biri olan 'mod... more Özet Bu makalede diaspora teorisinin iki temel yaklaşımı tanıtılmakta ve bunlardan biri olan 'modern diaspora yaklaşımı' analiz edilmektedir. Modern diaspora yaklaşımı, diasporanın küreselleşme ve ulus-aşırılaşma olguları ile etkileşimli biçimde kazandığı yeni anlam üzerinden biçimlenmekte ve kültürlerarasılık, diyalojik toplumsallık, gelişimci bireycilik gibi bir takım unsurlara vurgu yapmaktadır. Bu bakımdan modern yaklaşım için diaspora, liberal sistemlerdeki demokratikleşme sorununa ilişkin bir konudur. Çalışma, modern yaklaşımın açımlanabilmesi amacıyla diasporanın kavramsallığına odaklanarak onu meydana getiren temel parametreleri ele almakta, klasik yaklaşımla mukayeseli şekilde modern yaklaşımdaki ana izleği gözler önüne sermeye çalışılmaktadır. Göçten ayrı bir disiplin olarak tanımlanan diaspora çalışmaları, dünyada 1980'li yıllardan beri gündemde olmasına karşın, Türkiye'de çok yetkin bir kısım araştırmacı ve akademisyen dışında gereken ilgiyi görememiştir. Diaspora, Türkiye'de halen göçün kapsamı içerisindeki bir konu olarak düşünülmekte ve farklı bir disiplinin paradigmaları altında değerlendirilmeye mahkûm edilmektedir. Çalışma, diasporanın Türkiye'de eksik kaldığı düşünülen teorik bağlamına yönelik bir açıklama getirmeyi, modern yaklaşımların Türkiye orijinli çalışmalar açısından ne denli önemli ve işlevsel olduğunu ortaya koyabilmeyi amaçlamaktadır. Giriş Diaspora kavramsal bakımdan uzun bir süre yalnızca trajikolaylar yaşamış ve anayurtlarından sürgün edilmiş toplulukları tanımlayan bir terim olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda diaspora çalışmalarının sınırı da Filistinli, Yahudi, Ermeni, Afrikalı kitlelerle sınırlı kalmıştır. Ancak özellikle I. ve II. Dünya Savaşları sonrası yaşanan göç, diasporaları yalnızca kültürel değil, siyasi ve ekonomik açıdan da en önemli konulardan biri haline getirmiştir. Böylece göçle birlikte diaspora olgusunda da yeni konjonktüre uygun bir takım değişmeler gözlemlenmeye başlamıştır. Artık diaspora yalnızca sürgün edilmiş toplulukları tanımlamak için kullanılan bir terim olmaktan çıkmış ve göçün nihayete erdiği nokta olarak yeni bir toplumsal konum kazanmıştır.
İsveç dünya ülkeleri arasında, toplumsal cinsiyet eşitliğinin en yüksek düzeyde olduğu bir ülkedi... more İsveç dünya ülkeleri arasında, toplumsal cinsiyet eşitliğinin en yüksek düzeyde olduğu bir ülkedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği İsveç toplumunun temel taşıdır. Bu da kadın ve erkeklerin, yaşamın her alanında eşit fırsatlara, eşit hak ve yükümlülüklere sahip oldukları anlamına gelmektedir. Kadın ve erkeklerin çalışarak geçimlerini sağlayabilmeleri, meslek ile aile hayatlarını bir arada yürütebilmeleri ve bir ilişki içinde yaşayan kadın ve erkeklerin şiddete maruz kalma gibi endişeleri olmaması demektir. İsveç, cinsiyet eşitliği konusunda 2008 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'nda lider ülkelerden biri olarak yer almaktadır. Dünya Ekonomik Forumu'nun girişimiyle hazırlanan bu rapor ekonomik, politik, eğitim ve sağlık gibi dört alanda cinsiyet eşitliğini ölçmektedir. Rapor www.weforum.org web sayfasında okunabilir. (İsveç Enstitüsü (SI), Temel Verile, 2009)
Sol kavramı Avrupa'da ilk kez Fransa'da ortaya çıktıktan sonra Fransız Devrimi'nin tüm Avrupa'yı ... more Sol kavramı Avrupa'da ilk kez Fransa'da ortaya çıktıktan sonra Fransız Devrimi'nin tüm Avrupa'yı saran ateşiyle birlikte tüm kıtaya yayılmıştır. Sol'un ardındaki asıl etken güç ise sosyalist ve komünist düşünce akımlarıdır. Avrupa'da özellikle sanayi devrimi ile birlikte görülen burjuva demokrasisi ve çalışan kesimin siyasi ve ekonomik varlığı solun öncelikli politikaları içerisinde yer almıştır.
Drafts by Ergin ULUSOY
7. Cilt 1. Sayı Makaleler- Vol 7 Issue 1 Articles by Ergin ULUSOY

Öz: Diaspora çağımızın en önemli toplumsal ve siyasi olgularından biridir. Diaspora teorisi kendi... more Öz: Diaspora çağımızın en önemli toplumsal ve siyasi olgularından biridir. Diaspora teorisi kendi içerisinde klasik ve modern olmak üzere iki ayrı yaklaşım altında ele alınmaktadır. Bu noktada çalışmamız her iki yaklaşımı da değerlendirmekle birlikte açıklamalarında modern yaklaşımları çerçeve edinmiştir. Modern yaklaşımlar küreselleşme, ulus-aşırılaşma ve liberal demokrasi bağlamında bireye ve bireyci bir kolektiviteye odaklanmaktadır. Diaspora olgusu Türkiye'de son yıllarda giderek daha ön plana çıkmasına karşın, bir çalışma ve ilgi alanı olarak bilimsel yönü ihmal edilmiştir. Türkiye'nin devlet politikalarına bakıldığında da aynı ihmalkârlık göze çarpmaktadır. Türkiye, diasporaya yönelik plan ve programlarını sahada gözlemlenen gereksinimlere, farklı baskı gruplarının yönlendirmelerine ve hepsinden de çok siyasi-kültürel belirlenimlerine göre şekillendirmektedir. Bu bakımdan Türkiye'nin diaspora politikalarının tarihsel görünümünde Kemalist, militarist, merkezîyetçi, ötekileştirici bir algının hâkim olduğu görülmektedir. Çalışmamız bu kapsamda diasporanın öncelikle teorik açımlamasını yapmakta, akabinde ise Türkiye'nin diaspora politikalarının altında yatan tarihsel belirlenimleri modern yaklaşımlar bağlamında ve siyasi-sosyolojik bir çerçeve içerisinde analiz etmektedir. Yazının kapsamı, diaspora teorileri, küreselleşme, ulus-devlet, ulus-aşırılaşma, vatandaşlık, entegrasyon ve Türkiye'nin siyasi-toplumsal tarihi olarak belirlenmiştir.
Conference Presentations by Ergin ULUSOY
WORLD WOMEN CONFERENCE DÜNYA KADIN KONGRESİ, 2020
Çalışma, TDK’nın Büyük Türkçe Sözlükte yer verdiği cinsiyetçi açıklamalar ve örneklemeler üzerind... more Çalışma, TDK’nın Büyük Türkçe Sözlükte yer verdiği cinsiyetçi açıklamalar ve örneklemeler üzerinden dil düzleminde cinsiyetçiliği politikaya dönüştürdüğü ve toplumsal hafızayı ve kültürü ataerkil bir eksende tutmaya çalıştığı iddiasını temellendirecektir. Bu bağlamda sunum süresince verilecek örnekler üzerinden ataerkil dil ve kültür politikasının kurumsallaşması eleştirilecektir. Sunulacak örnekler toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten ve kadının özgürleşmesini hedef alan bir düşünsel yaklaşım çerçevesinde ortaya konulacaktır.
KAYSERİ’NİN KENT KİMLİĞİ VE KENT HAFIZASININ OLUŞMASINDA BİR DÖNÜM NOKTASI OLARAK MÜBADELE, 2019
Çalışma, unutulmakta olan kent ve toplum hafızasını canlandırmayı ve bu
doğrultuda toplumsal, kül... more Çalışma, unutulmakta olan kent ve toplum hafızasını canlandırmayı ve bu
doğrultuda toplumsal, kültürel ve ekonomik hayatın gelişmesine katkı sunmayı amaçlamaktadır. Yarı yapılandırılmış mülakatlar ile literatür taramasına dayanan bu karma ve niteliksel araştırmayla Kayseri’nin kent kimliği oluşturma çabalarına destek olunması hedeflenmektedir.
ATAERKİNİN UZMANLAŞMIŞ VE CİLALANMIŞ ŞİDDET PRATİĞİ: DEVLETİN KADINA YÖNELİK POLİTİKALARI
Bu makale, 4320 sayılı Kanun ile 08.03.2012 tarihinde çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve ... more Bu makale, 4320 sayılı Kanun ile 08.03.2012 tarihinde çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun üzerinden kadını birey ve aile arasındaki bir ikilemde nasıl değerlendirdiğini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bununla birlikte yine Aile (Kadın) ve Sosyal Politikalar Bakanlığının ismi içinde yer alan kadın ibaresinin 2011 yılında kaldırılması ile kadınların aile kurmaya yönelik eğilimlerinin yıllar içerisinde nasıl şekillendiği de eril devlet politikaları ile ilişkisi içerisinde açıklanmaya çalışılacaktır.
Uploads
Papers by Ergin ULUSOY
Drafts by Ergin ULUSOY
7. Cilt 1. Sayı Makaleler- Vol 7 Issue 1 Articles by Ergin ULUSOY
Conference Presentations by Ergin ULUSOY
doğrultuda toplumsal, kültürel ve ekonomik hayatın gelişmesine katkı sunmayı amaçlamaktadır. Yarı yapılandırılmış mülakatlar ile literatür taramasına dayanan bu karma ve niteliksel araştırmayla Kayseri’nin kent kimliği oluşturma çabalarına destek olunması hedeflenmektedir.
doğrultuda toplumsal, kültürel ve ekonomik hayatın gelişmesine katkı sunmayı amaçlamaktadır. Yarı yapılandırılmış mülakatlar ile literatür taramasına dayanan bu karma ve niteliksel araştırmayla Kayseri’nin kent kimliği oluşturma çabalarına destek olunması hedeflenmektedir.