
Kasım İnce
Related Authors
Yunus Ugur
Marmara University
Abhishek Kaicker
University of California, Berkeley
Iclal Dincer
Yildiz Technical University
Ozlem Unsal
Kadir Has University
Yelta Köm
Bauhaus-University-Weimar
Johannes Preiser-Kapeller
Austrian Academy of Sciences
Suzan Yalman
Koç University
Víctor Muñoz Gómez
Universidad de Las Palmas de Gran Canaria
Andrey Korotayev
National Research University Higher School of Economics
Viacheslav Kuleshov
Stockholm University
InterestsView All (7)
Uploads
Books by Kasım İnce
Çeşmelerden Hırka Köyü Hasan Ağa Çeşmesi batılılaşma dönemi üslup özelliklerini en iyi yansıtan bir örnektir.
Mestan Ağa Hanı Osmanlı dönemi şehir içi hanlarının genel niteliklerini üzerinde taşıyan bir yapıdır. Konalardan Hacı Seyitler Konağı, geç dönem sivil mimarlık özelliklerini gösteren önemli bir örnektir.
Tespit edilen bu eserlerde devşirme, kesme taş, moloz taş, tuğla, ahşap ve alçı malzemenin kullanıldığı anlaşılmıştır. Malzemelerin birbiriyle olan ilişkisinde o ana kadar Osmanlı mimarisinde kullanılan tekniklerin uygulandığı görülmüştür.
Hırka Köyü'ndeki Osman Ağa Camii'nin diğer camilerden daha anıtsal olması ile konak ve yanındaki hamam denen yapı, Osman Ağa'nın ayanlığıyla ilgili olmalıdır. Kızılcabölük ile Tavas'taki bazı cami mihraplarındaki alçı süslemenin İzmir-Aydın güzergahından Kızılcabölüklü tüccarlar tarafından yöreye getirildiği kabul edilir. Kitabelerine göre 18.yüzyıl ve sonrasında inşa edildikleri anlaşılan eserlerde Batı sanatı etkileri yukarıdaki çerçevenin dışına çıkamamıştır.
edildikleri zamanın üslûp özelliklerini de üzerinde taşımaktadırlar. Yurdun farklı yerlerinde, pek bilinmeyen böyle örneklere rastlamak mümkündür. Bu yapıların ortaya konulması ve tanıtılmasıyla, saray sanatı ile taşra sanatı arasındaki ilişkilerin nasıl olduğu konusunda ana çerçeve muhtemelen değişmeyecektir. Ancak Osmanlı sanatı içinde bunların az sayıda olmadıkları anlaşılacağı gibi yerel sanatçılar tarafından ve yöre kaynakları kullanılarak inşa edildiklerinden dolayı farklı teknikler de ortaya konulabilmektedir. Bundan başka, zamanla yapılan tamirlerin eser üzerindeki etkilerini görmek imkânı da ortaya çıkmaktadır.
Kütahya ve çevresi, Alaeddin Keykûbat zamanında, 1233 yılında Türklerin eline üçüncü kez geçtiğinden bu yana Türk hakimiyetindedir. 1277’den itibaren Germiyanlılar’ın elinde olan bu bölge, 1381 yılına birinci, 1429’da ise ikinci kez olmak üzere Osmanlılar’ın eline geçmiştir Şaphane 16. yüzyılda köy olarak varlığını devam ettirmiştir. 1296/1879 salnamesinde nahiye olduğu anlaşılan Şaphane’nin 1388 kişi olan nüfusunun tamamı Müslüman’dır. Adını aldığı şap madenini işleyen bir fabrikanın bulunduğu ilçenin ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlıdır. Yedi mahalleden oluşan ilçe merkezinin 2000 yılı sayımına göre nüfusu
5456 kişidir. 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla ilçe statüsüne yükseltilmiştir. İlçe merkezinin çevresi ormanlarla kaplıdır.
Bu makalede, yukarıda bahsedilen ilçeden bir örnek tanıtılarak sanat tarihi alanına katkıda bulunmak amaçlanmıştır.
Çeşmelerden Hırka Köyü Hasan Ağa Çeşmesi batılılaşma dönemi üslup özelliklerini en iyi yansıtan bir örnektir.
Mestan Ağa Hanı Osmanlı dönemi şehir içi hanlarının genel niteliklerini üzerinde taşıyan bir yapıdır. Konalardan Hacı Seyitler Konağı, geç dönem sivil mimarlık özelliklerini gösteren önemli bir örnektir.
Tespit edilen bu eserlerde devşirme, kesme taş, moloz taş, tuğla, ahşap ve alçı malzemenin kullanıldığı anlaşılmıştır. Malzemelerin birbiriyle olan ilişkisinde o ana kadar Osmanlı mimarisinde kullanılan tekniklerin uygulandığı görülmüştür.
Hırka Köyü'ndeki Osman Ağa Camii'nin diğer camilerden daha anıtsal olması ile konak ve yanındaki hamam denen yapı, Osman Ağa'nın ayanlığıyla ilgili olmalıdır. Kızılcabölük ile Tavas'taki bazı cami mihraplarındaki alçı süslemenin İzmir-Aydın güzergahından Kızılcabölüklü tüccarlar tarafından yöreye getirildiği kabul edilir. Kitabelerine göre 18.yüzyıl ve sonrasında inşa edildikleri anlaşılan eserlerde Batı sanatı etkileri yukarıdaki çerçevenin dışına çıkamamıştır.
edildikleri zamanın üslûp özelliklerini de üzerinde taşımaktadırlar. Yurdun farklı yerlerinde, pek bilinmeyen böyle örneklere rastlamak mümkündür. Bu yapıların ortaya konulması ve tanıtılmasıyla, saray sanatı ile taşra sanatı arasındaki ilişkilerin nasıl olduğu konusunda ana çerçeve muhtemelen değişmeyecektir. Ancak Osmanlı sanatı içinde bunların az sayıda olmadıkları anlaşılacağı gibi yerel sanatçılar tarafından ve yöre kaynakları kullanılarak inşa edildiklerinden dolayı farklı teknikler de ortaya konulabilmektedir. Bundan başka, zamanla yapılan tamirlerin eser üzerindeki etkilerini görmek imkânı da ortaya çıkmaktadır.
Kütahya ve çevresi, Alaeddin Keykûbat zamanında, 1233 yılında Türklerin eline üçüncü kez geçtiğinden bu yana Türk hakimiyetindedir. 1277’den itibaren Germiyanlılar’ın elinde olan bu bölge, 1381 yılına birinci, 1429’da ise ikinci kez olmak üzere Osmanlılar’ın eline geçmiştir Şaphane 16. yüzyılda köy olarak varlığını devam ettirmiştir. 1296/1879 salnamesinde nahiye olduğu anlaşılan Şaphane’nin 1388 kişi olan nüfusunun tamamı Müslüman’dır. Adını aldığı şap madenini işleyen bir fabrikanın bulunduğu ilçenin ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa bağlıdır. Yedi mahalleden oluşan ilçe merkezinin 2000 yılı sayımına göre nüfusu
5456 kişidir. 19.06.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla ilçe statüsüne yükseltilmiştir. İlçe merkezinin çevresi ormanlarla kaplıdır.
Bu makalede, yukarıda bahsedilen ilçeden bir örnek tanıtılarak sanat tarihi alanına katkıda bulunmak amaçlanmıştır.