Books by Murat Cemal Yalcintan
16 Kasım 2012 tarihinde Diyarbakır'da, Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği, Deventer Be lediye... more 16 Kasım 2012 tarihinde Diyarbakır'da, Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği, Deventer Be lediyesi ve Hollanda Büyükelçiliği tarafından düzenlenen “Kentsel Dönü şüm ve Alternatif Yaklaşımlar Sempozyumu"nda yapılan konuşmalardan derlenerek hazırlanmıştır.

Üçüncü Yol politikaları üzerine sürdürülen tartışmalar gündeme getirildikleri coğrafyaların sınır... more Üçüncü Yol politikaları üzerine sürdürülen tartışmalar gündeme getirildikleri coğrafyaların sınırlarını aştı ve dünyanın dört bir yanında 'yeni bir sol oluşum' adı altında siyaseti ve özellikle sol siyaseti etkilemeye başladı. Her ne kadar Üçüncü Yol politikalarının üzerine inşa edildiği değerler farklı coğrafyalarda farklı biçimler alıyor olsalar da, varsayım hep aynı:
'Küresel ekonomi ve onun zaman içinde oluşturacağı küresel toplum kaçınılmaz ve alternatifsiz bir sonuçtur. Dolayısıyla toplumun sürdürebilirliğini sağlamak kaydıyla küresel ekonomiye hizmet edecek bir siyaset yapma biçimi geliştirilmelidir'.
Küreselleşme gerçekten de kaçınılmaz ve alternatifsiz bir süreç midir? Üçüncü Yol politikaları yerelden türeyen ancak küreye empoze edilen bir küresel siyaset yapma biçimi halini alabilecek midir? Türkiye soluyla ve siyaset yapısıyla yan yana ve karşıt düştüğü noktalar nelerdir?
Elinizdeki kitap bu sorulara yanıt verebilmişse amacına ulaşmış demektir.
Murat Cemal Yalçıntan
Book Chapters by Murat Cemal Yalcintan
Planning in a global …, Jan 1, 2002
This paper analyses how the economic effects driven by the process of globalisation, such as thos... more This paper analyses how the economic effects driven by the process of globalisation, such as those generated by the raise in international trade and in flows of foreign direct investment, have modified not only national economic structures but particularly and more dramatically local economic structures. This work takes the cases of Mexico City, Istanbul and Guangzhou to explore the effects of these global economic activities, in particular local economic structures, to test whether or not the Global City Hypothesis (GCH) can be applied to cities in the less developed world.
Yeni İstanbul Çalışmaları, Nov 2014
"Yeni İstanbul Çalışmaları" kitabı içerisinde yer alan bu makale; MSGSÜ BAP kapsamında hazırlanıp... more "Yeni İstanbul Çalışmaları" kitabı içerisinde yer alan bu makale; MSGSÜ BAP kapsamında hazırlanıp 2010 yılında tamamlanmış olan 200917 no’lu, “İstanbul’un Kentsel Dönüşüm Haritası ve Gecekondu Mahallelerinde Geliştirilen Kentsel Dönüşüm Projeleri” başlıklı proje, 2014 yılında tamamlanmış “Sarıyer Gecekondu Mahalleleri Örneğinde Kentsel Dönüşüm Süreçleri ve Bu Süreçlerin Sosyo-Ekonomik ve Fiziki Etkileri” başlıklı 110K404 no’lu TÜBİTAK projesi ve BirUmut Derneği – Dayanışmacı Atölye bünyesinde yapılmış gönüllü çalışmalardan yararlanılarak hazırlanmıştır.

Yerel Yönetimler hakkında konuşurken aslında devleti, merkezi ve yerel yönetimi nasıl algıladığım... more Yerel Yönetimler hakkında konuşurken aslında devleti, merkezi ve yerel yönetimi nasıl algıladığımız, kentsel hayatı nasıl tanımladığımızla ilişkili bir çerçeve kendiliğinden oluşur. Bütün kavramsallaştırmalar, yasalar, gelenekler, uygulamalar, deneyimler ve algılamalar sonucu belirlenmiş bir iç dünyaya aittir. Türkiye’de de yasalarla, geleneklerle, alışkanlıklarla, deneyimlerle şekillenmiş yerel yönetimlere ilişkin algı ve toplumsal tahayyüle dair ezber bozan uygulamalar görmek pek mümkün değil. İzmir’in Dikili ilçesindeki sosyal belediyecilik uygulamaları, kamuoyunda başlayan ve yargı süreçlerine taşınan boyutlarıyla, radikal olmasa da kimi farklı ve yenilikçi uygulamalarıyla bizlere “nasıl bir belediyecilik” sorunsalını tekrar tartışma fırsatı veren bir deneyim oldu. Bu çerçevede, bu makale ile aşağıdaki sorular yanıtlanmaya çalışılacaktır:
Hakça olması ve hakçalığı sağlamak için pozitif ayrımcı yöntemler kullanması beklenen sosyal belediyecilik anlayışı bugünün kapitalist ilişkileri içinde nasıl tanımlanır ve hangi veçheler ile karşımıza çıkar? Demokratik liberal bir sistemde kent yönetiminin sınırları nelerdir? Dikili’de yaşanmakta olan sosyal belediyecilik deneyimi tüm bu çatkı içerisinde nasıl değerlendirilmelidir?
Bu sorular yanıtlanırken önce kısaca demokratik kapitalist sitemlerde yerel yönetimin rolünün nasıl algılandığı ve bu algının Türkiye yansımaları “tarihsel blok” kavramı kullanılarak teorik olarak tartışılacak; ardından küçük kentlerde yerel politikanın oluşumu ve Dikili örneğinde durumun tekrarlanma/farklılaşma eğilimleri sosyal politika ve kent rantı kavramları üzerinden incelenecektir. Nihayet Dikili’deki belediyecilik deneyimi, yapılan alan çalışması bağlamında, kapitalist bir sistemdeki imkânları ve imkânsızlıkları açısından değerlendirilecektir.
Yerel Yönetimler hakkında konuşurken aslında devleti, merkezi ve yerel yönetimi nasıl algıladığım... more Yerel Yönetimler hakkında konuşurken aslında devleti, merkezi ve yerel yönetimi nasıl algıladığımız, kentsel hayatı nasıl tanımladığımızla ilişkili bir çerçeve kendiliğinden oluşur. Bütün kavramsallaştırmalar, yasalar, gelenekler, uygulamalar, deneyimler ve algılamalar sonucu belirlenmiş bir iç dünyaya aittir. Türkiye'de de yasalarla, geleneklerle, alışkanlıklarla, deneyimlerle şekillenmiş yerel yönetimlere ilişkin algı ve toplumsal tahayyüle dair ezber bozan uygulamalar görmek pek mümkün değil. İzmir'in Dikili ilçesindeki sosyal belediyecilik uygulamaları, kamuoyunda başlayan ve yargı süreçlerine taşınan boyutlarıyla, radikal olmasa da kimi farklı ve yenilikçi uygulamalarıyla bizlere "nasıl bir belediyecilik" sorunsalını tekrar tartışma fırsatı veren bir deneyim oldu. Bu çerçevede, bu makale ile aşağıdaki sorular yanıtlanmaya çalışılacaktır:

Gündemdeki kentsel dönüşüm projeleri düşünüldüğünde insan merkezli bir kentsel dönüşüm yaklaşımın... more Gündemdeki kentsel dönüşüm projeleri düşünüldüğünde insan merkezli bir kentsel dönüşüm yaklaşımını oluşturmanın önünde ciddi sorun alanları var. Bunlar arasında öncelikle, bütünsellikten yoksunluk, özgünlük/yerellik eksikliği, kalkış noktasında ve çözümlemelerde fiziki düzenleme vurgusu, kamu / toplum / kullanıcı yararı / kullanım değeri muğlaklığı, genelde göstermelik katılım süreçleri , şeffaf ve hesap verebilir idare yokluğu, rantı düzenleyici ve mülkiyeti sınırlandırıcı araçların eksikliği sıralanabilir .
Egemenlerin bu sorun alanlarıyla mücadele etmesi beklenemez; neticede bu sorunların varlığı onların varlık nedeni ya da varlıklarını güçlendirme alanıdır. Egemenlere hizmet etmek durumunda kalmış planlama ve mimarlık disiplinlerinden de böylesi bir çıkış ummak gerçekçi değil. Dolayısıyla yerel siyaset içerisinde egemen olmayan ve egemenlere hizmet etmeyen kesimler arasından bir muhalefetin örgütlenmesi beklenir. Bu çerçevede düşünülebilecek, dünyada ve İstanbul’da örnekleri giderek artan ve güçlenen örgütlenme ve karşı durma biçimleri insan merkezli bir kentsel dönüşüm tahayyülünün mihenk taşları olarak düşünülmelidir. Bu yapılar yerel siyasetin kayıtsız kalamayacağı bir güç haline gelmektedir ve yakın zamanda kentsel dönüşüm süreçlerinde daha çok söz sahibi olacakları beklenebilir.
2014'de YTÜ'nün son anda kriz çıkararak mekan vermemesi üzerine Mimarlar Odası Karaköy'de gerçekl... more 2014'de YTÜ'nün son anda kriz çıkararak mekan vermemesi üzerine Mimarlar Odası Karaköy'de gerçekleştirilen İstanbul Buluşmaları Bizim İstanbul adını taşıyordu ve düzenlenen 4 panelden birisi de planlamada henüz tartışmaya açılmamış olan Müşterekler üzerineydi. Kolaylaştırıcı ve tartışmacı olarak yer aldığım panelin ŞPO tarafından yayımlanmış kitapta da yer alan dökümü üzerinden bir revizyon daha yaptık, konuşmadan metine geçişi ve anlamayı kolaylaştırmayı sağlamak için...
Müşterekler kuramından müşterekleşme pratiklerine, özel bir örnek olan Caferağa Dayanışmasından siyaset ve planlama ile ilişkisinin nasıl kurulabileceğine keyifli bir tartışma yaptık.
Journal / Magazine Papers by Murat Cemal Yalcintan

Higher education institutions (HEIs) are not only the rising actors of the knowledge-based
econom... more Higher education institutions (HEIs) are not only the rising actors of the knowledge-based
economyöthey are also among the concrete physical structures taking part in the transformation of
cities. As large physical constructions, they have the potential to affect urban form. Moreover, HEIs
have also begun to act as developers and their locations have become a matter of concern for local
politics. In the global era, there are a number of driving forces in the restructuring and location
patterns of the HEIs in cities. The nonprofit ^ private foundation universities (FUs) that were
introduced into the Turkish higher education (HE) system in the past decade, and in particular
Koc° University (KU), illustrate these issues clearly. Possible relations between globalisation and
HE are presented with reference to the restructuring of the HEIs. This is related to the desire to
locate at the nodes of global flows. The location of the FUs in Istanbul, Turkey, and in particular of
KU, is the focus. The motivation of the actors in the process is assessed in relation to the theoretical
issues. The authors present the growth coalition and local opposition that were significant in the
decision-making process relating to KU.

Gecekondu (squatting) has been the dominant form of urbanization in the major cities of Turkey, e... more Gecekondu (squatting) has been the dominant form of urbanization in the major cities of Turkey, especially Istanbul, just as it has been in most developing countries. Istanbul receives an estimated 500,000 migrants each year from the rural areas of the country, most of whom become squatters. The old city is surrounded by gecekondu settlements, which include sixty-five percent of all buildings in Istanbul. In these areas the dominant economic activities are as informal as the housing.
In time, most of the gecekondu settlements evolved from that original definition of "housing with poor conditions in order to survive" into areas where lower-middle-income apartments predominate. This evolution not only made gecekondu an economic investment, but also the subject of daily politics. Continuously, there have been populist attempts of various political parties to legalize these settlements. These attempts encouraged new gecekondu investments, and in turn the new gecekondu areas came to depend on such populist policies, creating a vicious cycle. Mainstream urban policies had the tendency to see both gecekondu and their informal economic activities as unwanted, and thus did not include the considerations of such populist groups in their content. The organic tie between gecekondu and politics, together with these unsuccessful urban policies, allowed urban politics to establish in gecekondu areas before urban culture and economics. By 1994 their population had increased to the point where it constituted a majority, and gecekondu areas began to determine local election results. By this token they ensured that urban policies would no longer exclude them. The rise of the Islamic Political Party in these areas is thus not coincidental, but strongly related with the internal dynamics of gecekondu and informal economic activities.
Teorik Bakış sayı 2, 2013
Gezi, kentsel bir meselenin ısrarlı takibi sonucu başladı. Böylesine yaygın bir etki yaratabilece... more Gezi, kentsel bir meselenin ısrarlı takibi sonucu başladı. Böylesine yaygın bir etki yaratabileceğini muhtemelen kimse beklemiyordu. Zaten, Gezi Parkı'nın sembolik ve tetikleyici etkisinin olduğu ve aslen Gezi'nin çok farklı konularda birikmiş meselelerin bir patlaması olduğu yaygın kanaat haline geldi.
Son dönemde yoksulluk ve kentsel müdahaleler arasındaki ilişki daha çok tartışılmaya başlandı. Ta... more Son dönemde yoksulluk ve kentsel müdahaleler arasındaki ilişki daha çok tartışılmaya başlandı. Tabi bunda özellikle yoksul bölgelere yönelik geliştirilen çeşitli projelerin etkisi büyük. Bu projelerle yoksulluğun arttığının ve derinleştiğinin altı çiziliyor ve bu projelere paralel gelişen soylulaşma süreçlerinin de yoksulluğun yeni haller alarak başka alanlara transferine neden olduğu iddia ediliyor. Böylece, kentsel müdahaleler üzerinden yaşanan yer değiştirmelerle metropoliten kentlerimizde çok net okunur bir sınıf haritası oluşuyor.
Bu yazı gecekondu meselesini tarihselliği içinde değerlendirip, kentsel dönüşüm süreçleri ile kar... more Bu yazı gecekondu meselesini tarihselliği içinde değerlendirip, kentsel dönüşüm süreçleri ile karşı karşıya kalan gecekondu mahallelerini tartışmaya açacaktır. Kentsel dönüşüm süreçlerinin öncelikle hedeflediği gecekondu mahallelerinin gerçekliklerinin, genelde içinde yaşayanlarla birlikte yok sayılması bu tartışmanın yapılmasını gerekli kılmıştır.
Merkezden destekli İstanbul Büyükşehir Belediyesinin küreselleşme konusunda iki ciddi hata yaptığ... more Merkezden destekli İstanbul Büyükşehir Belediyesinin küreselleşme konusunda iki ciddi hata yaptığını ve bu hataların da kentin fiziki mekânını geri dönülmez bir biçimde şekillendirdiğini düşünüyorum. Bunlardan birincisi, çok farklı haller alabilecek küreselleşmenin, bugün itibariyle hâkim olan kapitalist versiyonuna teslimiyet, ikincisi de bu versiyonun gerektirdiği düşünülen bir küresel kent reçetesine uygun aceleci ve noktasal yatırımlar. Bu birbirine bağlı iki ciddi hata İstanbul’u giderek dünya üzerinde aynı iddialara sahip çok sayıda kentin kopyası haline getiriyor...

Bu makalede, daha once yapılmış alan çalışmalarından farklı olarak birbirlerine bağlı iki hipotez... more Bu makalede, daha once yapılmış alan çalışmalarından farklı olarak birbirlerine bağlı iki hipotez İstanbul’un mekansal büyümesi çerçevesinde test edilmeye çalışılacaktır. Bu şekilde İstanbul’un genel seçim coğrafyasının açıklanabileceği düşünülmüştür. Bu hipotezlerden ilki kentsel büyüme süreçlerine bağlı bir mekansal kademelenmenin siyasal yapıdaki tercihleri belirlediği, ikincisi ise siyasal tercih farklılığının olduğu durumlarda mekansal farklılığın da söz konusu olduğudur . Önce İstanbul için kentsel bir kademelenme geliştirilecek ve bu kademelerdeki siyasi eğilimlerin değerlendirilmesiyle hipotezler kanıtlanmaya çalışılacaktır. Bu, aynı zamanda İstanbul’un genel seçim coğrafyasını da ortaya koyacaktır. Genelleme yapmayı engelleyecek kural dışı birimler yeri geldikçe münferit olarak ve yine mekansal özellikleri üzerinden değerlendirilecek ve bu şekilde ikinci hipoteze ilave bulgular sağlanabilecektir.
Congress & etc. Papers & Presentations by Murat Cemal Yalcintan
In the renewal process of the Historical Peninsula of Istanbul, the Roma community that has been ... more In the renewal process of the Historical Peninsula of Istanbul, the Roma community that has been living in the quarter of Sulukule for over 500 years has been forced to leave the neighbourhood. The neighbourhood was demolished almost entirely by the Fatih District Municipality in order to enable TOKI (The Mass Housing Institution of Turkey) to start constructions. Around 10% of the existing housing units are still under the threat of demolition and the decisions by the Renewal Committee as well as the finalization of the court case are expected in the following months.
Uploads
Books by Murat Cemal Yalcintan
'Küresel ekonomi ve onun zaman içinde oluşturacağı küresel toplum kaçınılmaz ve alternatifsiz bir sonuçtur. Dolayısıyla toplumun sürdürebilirliğini sağlamak kaydıyla küresel ekonomiye hizmet edecek bir siyaset yapma biçimi geliştirilmelidir'.
Küreselleşme gerçekten de kaçınılmaz ve alternatifsiz bir süreç midir? Üçüncü Yol politikaları yerelden türeyen ancak küreye empoze edilen bir küresel siyaset yapma biçimi halini alabilecek midir? Türkiye soluyla ve siyaset yapısıyla yan yana ve karşıt düştüğü noktalar nelerdir?
Elinizdeki kitap bu sorulara yanıt verebilmişse amacına ulaşmış demektir.
Murat Cemal Yalçıntan
Book Chapters by Murat Cemal Yalcintan
Hakça olması ve hakçalığı sağlamak için pozitif ayrımcı yöntemler kullanması beklenen sosyal belediyecilik anlayışı bugünün kapitalist ilişkileri içinde nasıl tanımlanır ve hangi veçheler ile karşımıza çıkar? Demokratik liberal bir sistemde kent yönetiminin sınırları nelerdir? Dikili’de yaşanmakta olan sosyal belediyecilik deneyimi tüm bu çatkı içerisinde nasıl değerlendirilmelidir?
Bu sorular yanıtlanırken önce kısaca demokratik kapitalist sitemlerde yerel yönetimin rolünün nasıl algılandığı ve bu algının Türkiye yansımaları “tarihsel blok” kavramı kullanılarak teorik olarak tartışılacak; ardından küçük kentlerde yerel politikanın oluşumu ve Dikili örneğinde durumun tekrarlanma/farklılaşma eğilimleri sosyal politika ve kent rantı kavramları üzerinden incelenecektir. Nihayet Dikili’deki belediyecilik deneyimi, yapılan alan çalışması bağlamında, kapitalist bir sistemdeki imkânları ve imkânsızlıkları açısından değerlendirilecektir.
Egemenlerin bu sorun alanlarıyla mücadele etmesi beklenemez; neticede bu sorunların varlığı onların varlık nedeni ya da varlıklarını güçlendirme alanıdır. Egemenlere hizmet etmek durumunda kalmış planlama ve mimarlık disiplinlerinden de böylesi bir çıkış ummak gerçekçi değil. Dolayısıyla yerel siyaset içerisinde egemen olmayan ve egemenlere hizmet etmeyen kesimler arasından bir muhalefetin örgütlenmesi beklenir. Bu çerçevede düşünülebilecek, dünyada ve İstanbul’da örnekleri giderek artan ve güçlenen örgütlenme ve karşı durma biçimleri insan merkezli bir kentsel dönüşüm tahayyülünün mihenk taşları olarak düşünülmelidir. Bu yapılar yerel siyasetin kayıtsız kalamayacağı bir güç haline gelmektedir ve yakın zamanda kentsel dönüşüm süreçlerinde daha çok söz sahibi olacakları beklenebilir.
Müşterekler kuramından müşterekleşme pratiklerine, özel bir örnek olan Caferağa Dayanışmasından siyaset ve planlama ile ilişkisinin nasıl kurulabileceğine keyifli bir tartışma yaptık.
Journal / Magazine Papers by Murat Cemal Yalcintan
economyöthey are also among the concrete physical structures taking part in the transformation of
cities. As large physical constructions, they have the potential to affect urban form. Moreover, HEIs
have also begun to act as developers and their locations have become a matter of concern for local
politics. In the global era, there are a number of driving forces in the restructuring and location
patterns of the HEIs in cities. The nonprofit ^ private foundation universities (FUs) that were
introduced into the Turkish higher education (HE) system in the past decade, and in particular
Koc° University (KU), illustrate these issues clearly. Possible relations between globalisation and
HE are presented with reference to the restructuring of the HEIs. This is related to the desire to
locate at the nodes of global flows. The location of the FUs in Istanbul, Turkey, and in particular of
KU, is the focus. The motivation of the actors in the process is assessed in relation to the theoretical
issues. The authors present the growth coalition and local opposition that were significant in the
decision-making process relating to KU.
In time, most of the gecekondu settlements evolved from that original definition of "housing with poor conditions in order to survive" into areas where lower-middle-income apartments predominate. This evolution not only made gecekondu an economic investment, but also the subject of daily politics. Continuously, there have been populist attempts of various political parties to legalize these settlements. These attempts encouraged new gecekondu investments, and in turn the new gecekondu areas came to depend on such populist policies, creating a vicious cycle. Mainstream urban policies had the tendency to see both gecekondu and their informal economic activities as unwanted, and thus did not include the considerations of such populist groups in their content. The organic tie between gecekondu and politics, together with these unsuccessful urban policies, allowed urban politics to establish in gecekondu areas before urban culture and economics. By 1994 their population had increased to the point where it constituted a majority, and gecekondu areas began to determine local election results. By this token they ensured that urban policies would no longer exclude them. The rise of the Islamic Political Party in these areas is thus not coincidental, but strongly related with the internal dynamics of gecekondu and informal economic activities.
Congress & etc. Papers & Presentations by Murat Cemal Yalcintan
'Küresel ekonomi ve onun zaman içinde oluşturacağı küresel toplum kaçınılmaz ve alternatifsiz bir sonuçtur. Dolayısıyla toplumun sürdürebilirliğini sağlamak kaydıyla küresel ekonomiye hizmet edecek bir siyaset yapma biçimi geliştirilmelidir'.
Küreselleşme gerçekten de kaçınılmaz ve alternatifsiz bir süreç midir? Üçüncü Yol politikaları yerelden türeyen ancak küreye empoze edilen bir küresel siyaset yapma biçimi halini alabilecek midir? Türkiye soluyla ve siyaset yapısıyla yan yana ve karşıt düştüğü noktalar nelerdir?
Elinizdeki kitap bu sorulara yanıt verebilmişse amacına ulaşmış demektir.
Murat Cemal Yalçıntan
Hakça olması ve hakçalığı sağlamak için pozitif ayrımcı yöntemler kullanması beklenen sosyal belediyecilik anlayışı bugünün kapitalist ilişkileri içinde nasıl tanımlanır ve hangi veçheler ile karşımıza çıkar? Demokratik liberal bir sistemde kent yönetiminin sınırları nelerdir? Dikili’de yaşanmakta olan sosyal belediyecilik deneyimi tüm bu çatkı içerisinde nasıl değerlendirilmelidir?
Bu sorular yanıtlanırken önce kısaca demokratik kapitalist sitemlerde yerel yönetimin rolünün nasıl algılandığı ve bu algının Türkiye yansımaları “tarihsel blok” kavramı kullanılarak teorik olarak tartışılacak; ardından küçük kentlerde yerel politikanın oluşumu ve Dikili örneğinde durumun tekrarlanma/farklılaşma eğilimleri sosyal politika ve kent rantı kavramları üzerinden incelenecektir. Nihayet Dikili’deki belediyecilik deneyimi, yapılan alan çalışması bağlamında, kapitalist bir sistemdeki imkânları ve imkânsızlıkları açısından değerlendirilecektir.
Egemenlerin bu sorun alanlarıyla mücadele etmesi beklenemez; neticede bu sorunların varlığı onların varlık nedeni ya da varlıklarını güçlendirme alanıdır. Egemenlere hizmet etmek durumunda kalmış planlama ve mimarlık disiplinlerinden de böylesi bir çıkış ummak gerçekçi değil. Dolayısıyla yerel siyaset içerisinde egemen olmayan ve egemenlere hizmet etmeyen kesimler arasından bir muhalefetin örgütlenmesi beklenir. Bu çerçevede düşünülebilecek, dünyada ve İstanbul’da örnekleri giderek artan ve güçlenen örgütlenme ve karşı durma biçimleri insan merkezli bir kentsel dönüşüm tahayyülünün mihenk taşları olarak düşünülmelidir. Bu yapılar yerel siyasetin kayıtsız kalamayacağı bir güç haline gelmektedir ve yakın zamanda kentsel dönüşüm süreçlerinde daha çok söz sahibi olacakları beklenebilir.
Müşterekler kuramından müşterekleşme pratiklerine, özel bir örnek olan Caferağa Dayanışmasından siyaset ve planlama ile ilişkisinin nasıl kurulabileceğine keyifli bir tartışma yaptık.
economyöthey are also among the concrete physical structures taking part in the transformation of
cities. As large physical constructions, they have the potential to affect urban form. Moreover, HEIs
have also begun to act as developers and their locations have become a matter of concern for local
politics. In the global era, there are a number of driving forces in the restructuring and location
patterns of the HEIs in cities. The nonprofit ^ private foundation universities (FUs) that were
introduced into the Turkish higher education (HE) system in the past decade, and in particular
Koc° University (KU), illustrate these issues clearly. Possible relations between globalisation and
HE are presented with reference to the restructuring of the HEIs. This is related to the desire to
locate at the nodes of global flows. The location of the FUs in Istanbul, Turkey, and in particular of
KU, is the focus. The motivation of the actors in the process is assessed in relation to the theoretical
issues. The authors present the growth coalition and local opposition that were significant in the
decision-making process relating to KU.
In time, most of the gecekondu settlements evolved from that original definition of "housing with poor conditions in order to survive" into areas where lower-middle-income apartments predominate. This evolution not only made gecekondu an economic investment, but also the subject of daily politics. Continuously, there have been populist attempts of various political parties to legalize these settlements. These attempts encouraged new gecekondu investments, and in turn the new gecekondu areas came to depend on such populist policies, creating a vicious cycle. Mainstream urban policies had the tendency to see both gecekondu and their informal economic activities as unwanted, and thus did not include the considerations of such populist groups in their content. The organic tie between gecekondu and politics, together with these unsuccessful urban policies, allowed urban politics to establish in gecekondu areas before urban culture and economics. By 1994 their population had increased to the point where it constituted a majority, and gecekondu areas began to determine local election results. By this token they ensured that urban policies would no longer exclude them. The rise of the Islamic Political Party in these areas is thus not coincidental, but strongly related with the internal dynamics of gecekondu and informal economic activities.
Planlamanın geleceği ile de yakından ilişkilendirilebilecek ulus-devlet modelinin çözülmesi savı da bu süreçle doğrudan ilişkili. Geleceklerini kendi iç dinamikleriyle belirlemeye alışık ulus-devletler, küresel piyasaların güçlü baskıları ile karşılaşınca, giderek üniter yapılarını koruma aracı sosyal politikalarından ödün vermeye başladılar. Makyajlanıp satılmayı öncelik haline getirmiş yerel baskılar da çözülme sürecini hızlandırdı. Ancak hesapta olmayan bir durumla karşılaşıldı ve özellikle az gelişmiş coğrafyalarda zaten fazlaca olmayan sosyal politikaların neredeyse tamamen bırakılmasıyla üst kimlikten istediklerini alamamaya başlayan alt-kimlikler “siyasi parçalanma” ve/veya “daha fazla demokrasi” talepleriyle birlikte hareketlenmeye başladı. Bunların siyasal alana etkisi, parçalanan bazı ülkelerin dışında yine “daha çok yerellik” olarak yansıdı. Bu yerellik hali ise demokrasi literatürü üzerinden değerlendirildi ve özellikle topluluklar ile yerellikler arasındaki ilişki yeniden tanımlanırken iktisat ideolojisi ile ciddi zıtlaşmalar yaşandı.
İktisat ideolojisine bağlı parlayan “gözde yerellikler” genellikle devletin kontrollü yürüttüğü bir geri çekilme alanını yine devletin kontrolünde doldurduğundan merkez ile yerel arasında kısır yetki kargaşaları dışında önemli bir sıkıntı yaratmadı. Zaten gözde yerellikleri pazarlama mekanizmaları olarak kullanılan mevzuatları merkez hazırlıyordu. Siyasetin öne çıkardığı ve demokrasi üzerinden tanımlanan “yerel” ise, gücü ve kontrolü elinde tutmaya alışık devletin merkezi öğeleri tarafından hoş karşılanmadı ve bu alanda yerel ile merkez arasındaki gerilim giderek arttı. Merkezin elinde tutmayı tercih ettiği yetkiler/güçler bu gerilimin şiddetine bağlı olarak yerele karşı / yerele rağmen ya da yereli engelleyici / kısıtlayıcı / kontrol edici olarak kullanılmaya devam ediyor. Bu gerilim halinin demokrasi talebi içindeki alt-kimliklerle birleşmesi, henüz yetersiz olsa ve karar almaya etki edemese de, ulus-devlet döneminde alışık olmadığımız bir çok sesliliği getiriyor.
Kitap üzerinden okunduğunda bu bir demokrasi mücadelesi. Bu anlamda kazananın her daim meslek odası olacağı izlenimi oluşuyor. Meslek alanının yeniden gözden geçirildiği ve yeni açılımlar getirildiği, giderek artan piyasa ile ilişkilerin oluşturduğu etik sorunlara dikkat çeken ve bu alanı düzenleyen, bu arada kent üzerinden kamu yararına ve kamusal alanların savunmasına / kazanılmasına odaklanan mücadeleleri kurgulayan programların oluşturulması ve tartışılması bekleniyor. Oysa Türkiye siyasetinin meslek odalarını da ele geçirdiğini ve iktidar mücadelesinin açık ortamlarda ve kulislerde yürütülen diğerleştirme, marjinalleştirme, manipülasyon ve dikotomi oluşturmaya yönelik zorlamalar üzerinden yürütüldüğünü görüyoruz.
Sürecin kısa özetini yapmak gerekirse, şehircilik/planlama disiplinlerini ülkemizde ve dünyada geliştirenler büyük bir çoğunlukla mimarlar olmuşlardır. Ancak zaman her şeyi olduğu gibi kentleri de değiştirmiş ve giderek karmaşıklaşan kentlerde fiziki tasarımın ötesinde bir planlamaya gereksinim doğmuştur. Planlamada, tasarımla ilişkili bir süreç olarak başlamakla birlikte, bugün itibariyle tasarımdan giderek uzaklaşan ve hatta kopan bir noktaya ulaşmıştır. Bu gelişmeler, mimarlık bölümlerinden bağımsız şehir ve bölge planlama bölümlerinin doğmasına neden olmuş ve imar planları da giderek artan bir şekilde bu bölümlerin mezunlarınca yapılır hale gelmiştir. Mimarlara göre bu gidişat kentlerimizin çirkinleşmesinin nedenidir. Şehir plancıları ise, planlamanın artık bir değer yaratma, değer dağıtma ve düzenleme işi haline geldiğini, dolayısıyla mimarlıktan çok iktisat ve siyaset ile iç içe bir karar alma sürecine karşılık geldiğine dikkat çekmekte, kentlerin içinde bulunduğu sorunların ise mimarlardan kendilerine kalan kötü mirastan kaynaklandığını iddia etmektedir. Tasarım, verilen kararların sonrasında düşünülecek bir aşamadır ki, ehliyeti de ayrıca tartışılır.
July 23-28, 2016 | Istanbul, Turkey
RC15 Political and Cultural Geography
Panel: Contemporary Struggles and Revolts in the Mediterranean Cities: The Right to the City and the Battle for the Common Space
Genel olarak dönüşüm kavramıyla anılan süreçler, 2000’li yıllardan itibaren kentleri fiziksel anlamda yeniden üretmekle kalmayıp, toplumsal ve ekonomik anlamda da önemli değişimleri beraberinde getirmiş; dönüşüme tabi kalan topluluklarla kent arasındaki ilişki yukarıdan aşağıya yeniden tanımlanmıştır. Literatürdeki genel tespit, bu süreçlerin kent sakinlerinin yaşam biçimlerini, ekonomik gerçekliklerini, taleplerini, eksiklerini, göz önünde bulundurmadan, ekolojik değerleri ve koruma kriterlerini hiçe sayarak, yalnızca ekonomik büyüme motivasyonuyla gerçekleştiğidir. Bu şekildeki bir dönüşüm, fiziki mekanı steril hale getirirken, etki ettiği yerel toplulukları da toplumsal ve ekonomik açılardan mağdur etmektedir.
Sarıyer, son yıllarda yatırımcılar için önemli bir çekim merkezi haline gelmiştir. İlçeye yapılan ofis gökdelenleri ve AVM’ler ile çok sayıda güvenlikli lüks site ve rezidans dikkat çekmektedir. Bu yeni gelişmeler, ilçede yer alan gecekondu mahallelerini baskı altına almaktadır. İmar planları ile bizzat bu projeler için hazırlanan tadilat planları süreci düzenlemekten ziyade söz konusu yatırımları kolaylaştırmaya/tetiklemeye yöneliktir. Dolayısıyla, Sarıyer, dönüşüm süreçlerini anlamak ve etkilerini belirlemek için laboratuvar niteliğindedir.
Bu araştırmanın amacı çerçevesinde, dönüşüm süreçleri ve bu süreçlerin gecekondu mahalleleri ve yaşayanları üzerindeki etkileri ortaya çıkarılmış; süreci dayatanlar ile süreci yaşamak zorunda kalanlar arasındaki çatışmanın gerekçeleri belirlenmiştir. Bu şekilde, bu çatışmayı giderebilecek politikalara altlık teşkil edecek bulgulara ulaşılmıştır.
Çalışma boyunca, makro ve mikro ölçekler birbirini takip edecek şekilde değerlendirilmiş, nitel ve nicel araştırma yöntemleri birlikte kullanılmış, ölçülebilir bazı verilere yerinde yapılacak tespitler ve anketler aracılığıyla ulaşılmış, toplumun süreci nasıl yorumladığına ilişkin bulgulara ise gözlemler ve birebir/odak görüşmeler üzerinden ulaşılmıştır. Ayrıca çalışma CBS kullanılarak haritalanmıştır.
Anahtar Kelimeler: gecekondu, (kentsel) dönüşüm, neoliberal kentleşme, planlama, büyük projeler, gayrimenkul yatırımları, mahalle, İstanbul, Sarıyer, dönüşüm süreçlerinin etkileri, haritalama, CBS.
The Right to the City and the Common Space
Abstracts Submission Deadline: January 20th, 2018
International UnConference
Athens, School of Architecture,
National Technical University of Athens
May 31th – June 3th, 2018
https://urbanstruggles.net/
Genel olarak dönüşüm kavramıyla anılan süreçler, 2000’li yıllardan itibaren kentleri fiziksel anlamda yeniden üretmekle kalmayıp, toplumsal ve ekonomik anlamda da önemli değişimleri beraberinde getirmiş; dönüşüme tabi kalan topluluklarla kent arasındaki ilişki yukarıdan aşağıya yeniden tanımlanmıştır. Literatürdeki genel tespit, bu süreçlerin kent sakinlerinin yaşam biçimlerini, ekonomik gerçekliklerini, taleplerini, eksiklerini, göz önünde bulundurmadan, ekolojik değerleri ve koruma kriterlerini hiçe sayarak, yalnızca ekonomik büyüme motivasyonuyla gerçekleştiğidir. Bu şekildeki bir dönüşüm, fiziki mekanı steril hale getirirken, etki ettiği yerel toplulukları da toplumsal ve ekonomik açılardan mağdur etmektedir.
Sarıyer, son yıllarda yatırımcılar için önemli bir çekim merkezi haline gelmiştir. İlçeye yapılan ofis gökdelenleri ve AVM’ler ile çok sayıda güvenlikli lüks site ve rezidans dikkat çekmektedir. Bu yeni gelişmeler, ilçede yer alan gecekondu mahallelerini baskı altına almaktadır. İmar planları ile bizzat bu projeler için hazırlanan tadilat planları süreci düzenlemekten ziyade söz konusu yatırımları kolaylaştırmaya/tetiklemeye yöneliktir. Dolayısıyla, Sarıyer, dönüşüm süreçlerini anlamak ve etkilerini belirlemek için laboratuvar niteliğindedir.
Bu araştırmanın amacı çerçevesinde, dönüşüm süreçleri ve bu süreçlerin gecekondu mahalleleri ve yaşayanları üzerindeki etkileri ortaya çıkarılmış; süreci dayatanlar ile süreci yaşamak zorunda kalanlar arasındaki çatışmanın gerekçeleri belirlenmiştir. Bu şekilde, bu çatışmayı giderebilecek politikalara altlık teşkil edecek bulgulara ulaşılmıştır.
Çalışma boyunca, makro ve mikro ölçekler birbirini takip edecek şekilde değerlendirilmiş, nitel ve nicel araştırma yöntemleri birlikte kullanılmış, ölçülebilir bazı verilere yerinde yapılacak tespitler ve anketler aracılığıyla ulaşılmış, toplumun süreci nasıl yorumladığına ilişkin bulgulara ise gözlemler ve birebir/odak görüşmeler üzerinden ulaşılmıştır. Ayrıca çalışma CBS kullanılarak haritalanmıştır.
Bu fikri hayata geçirmek için çokça özgür, bağımsız, hantal olmayan bürokrasiden arı bir kurgu gerekiyordu; denedik, beceremedik. Biz de aklımız, gönlümüz orada kalsa da, fikri teslim edip ayrılmak durumunda kaldık.
Neden şimdi yayınlıyorum bunu? Bir tür kendimce helalleşme ihtiyacı sanırım. Uzun vaktimi aldı; aklımı, fikrimi, gönlümü başka yerlere taşıyayım artık...
Umarım fikir gerçekleşsin.
Birlikte çalışmaya niyet ettiğimiz dostlara fikre katkılarından dolayı çok teşekkür ederim. Halen Enstitüde çalışanların da yolları açık olsun...