Books by Muge Ozkan Ozbek

Tasarım Kuram Dergisi, 2021
Kent mekanları ve barındırdıkları açık kamusal alanlar insan ilişkilerinin ve bu ilişkilerin gere... more Kent mekanları ve barındırdıkları açık kamusal alanlar insan ilişkilerinin ve bu ilişkilerin gerektirdiği donatıları içeren mekânlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Gündelik hayatın sürdürüldüğü bu mekanlar, yaşamın öznel ve psikolojik süreçlerinin geçtiği, algı ve deneyimlerin bilince, kişiliğe ve anılara dönüştüğü yerler olarak inşa edilirken, kişilerin mekâna yüklediği farklı anlamlarla şekillenmektedir. Kentsel mekânlar, bu yönüyle hem kentin kamusal benliğini ve kimliğini inşa etmekte hem de yaşanan medeniyetlerin birer tezahürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihi kent meydanları ise ortak kullanım alanları olmalarının yanısıra siyasi iktidarların toplumlara mesajlarını plan ve uygulama kararları ile fizik mekan üzerinden ilettikleri politik bir anlama da sahiptirler. Bu çalışmanın amacı, Beyoğlu ve merkezi tutarak güçlü bir odak noktası olan Taksim Meydanı’nı kentsel morfoloji analiz yöntemi olan Mekân Dizimi (Space Syntax) ile incelemek ve bölgenin sokak izlerinde yaşadığı yapısal değişimlerin, meydanı ve Beyoğlu’nu tarihsel süreçteki olgularla nasıl etkilediğine dair bir araştırma ortaya koymaktır. Ayrıca,imar revizyonlarıyla değişen ızgara sistemindeki kopukluk ve bütünleşmelerin sosyal yapıya ve kullanım şekilerine etkileri arasında ilişki kurmak bu araştırmanın diğer bir omurgasını oluşturmaktadır. Cumhuriyet öncesi ve sonrası Beyoğlu’na yapılan imar revizyonları, yerleşimin bir tek fiziksel strüktürünü değil, sosyal ve ekonomik değişimine de etki etmiştir. Araştırma boyunca bu değişimleri anlamak adına bir tarihsel arka plan okuması yapılmıştır. 1923- 1950 genç cumhuriyet yapılanmaları, 1950- 1960 çok partili sistem,1960-1980, planlı ekonomik sisteme geçiş, 1980-2012-2016 siyasi yönetimlerdeki değişiklikler ve günümüze gelen eklemeler olarak seçilmiştir. Bu tarihsel okumalar ışığında dönemlerin planları kullanılarak fiziksel değişimlerin zaman içindeki akışı araştırılmıştır. Özellikle 1950 sonrasında Taksim Meydanı ve çevresinde yapısal olarak yaşanan değişimlerin sosyal kırılma noktalarını da beraberinde getirdiği analizlerde ortaya koyulmaya çalışılmıştır.

Mimarlık, kent planlama ve sosyal bilimler gibi kentsel mekanda çö- züm arayışlarıyla uğraşan uzm... more Mimarlık, kent planlama ve sosyal bilimler gibi kentsel mekanda çö- züm arayışlarıyla uğraşan uzmanlık alanları, kendi ilgi alanları çerçeve- sinde, bireyin gereksinimlerini dikkate almaya çalışarak ve teknik ve es- tetiğin gereklerini uygulayarak yerleşimler için tasarım ve düşünce üret- mişlerdir. Bu uzun zaman diliminde birçok yeni akım, felsefi yaklaşım teorik olarak veya uygulanarak denenmiş ve günümüzde bu yöntemlerin başarılı ve başarısız olan tarafları tartışma konusu olarak karşımıza çık- mıştır. Bu bağlamda gelinen noktada, modern yerleşim alanlarının eksikliği olan kimlik olgusu, modernleşme ile ortaya çıkan yeni yaşam modelleri, sağlıklı ve güvenli mekanlar, kentsel araştırmaların birincil başlıkları haline gelmiştir.
Tüm bu araştırmalar ve iyileştirmeler karşılığında, bugün kentlerde gözlenebilen mekansal koşullar tam anlamıyla başarılı bir kentsel çevre örneğini yaratamamışlardır. 1950’ler ve öncesi kentleri ve mimarlık olgusunu irdeleyen tasarımcıların o güne özgü ve ileride oluşabileceğini ön- gördükleri olumsuz koşulları aslında günümüzde de yaşamaya devam ediyoruz. Modern yaşamın sonucu olan çok parçalılık ve çözülmeler me- kansal boyutta da kendini göstermeye devam etmektedir.
Kent olgusuna baktığımız zaman, bu konu hakkında bir çok formasyon sahibinin dönemler boyunca çalışmalar yaptığını görürüz. Ancak kentin strüktürel yapısındaki zaman içinde oluşan veya ilk anından itibaren doğan yanlışlıklar fark edildiği gibi bu hataları düzeltecek olan kararların genelde daha kavramsal veya felsefi düzeyde kalabildiğini izleyebiliyoruz. Mimar, plancı veya diğer meslek sahipleri kente genelde kendi pencerelerinden bakarak olgulara bu açılardan cevap vermeye çalışmışlardır. Dahası kente bakıştaki çok aktörlülüğün fark edilmesiyle dahi oluşan çalışmalarda bile sorunlara pratik ve net çözümler sunulamamaktadır.
Aydınlanmanın getirisi olan modernizm, yapısalcı diyalektik, rasyonalizm, işlevselcilik gibi kuramlar insanın ve çevresinin temel gereksinimlerine cevap veren bir kentsel çevrenin yapılanmasında gerekli zemini ve felsefi altyapıyı oluşturmuşlardır. Buna karşılık olarak bireyin geleneksel dünyadan gelen kişilik ve kimliğini aramak, yersellik duygusu gibi içsel tutunmaları bu somut yer- leşimlerde daha soyut kalmıştır. Yeni kentin morfolojisi insanın kültür ve kimlik kavramlarını modern yerleşimde “öteki” olarak sürdürmesine izin vermiştir.
Kentsel tasarım ve diğer disiplinlerdeki yeni yaklaşım arayışları kentsel çevrede insan faktörünün önemini ortaya çıkarmıştır. Klasik planlama ve tasarım yaklaşımları kendi temel kurguları ve kullandıkları geleneksel yaklaşımlarından dolayı net bir çözüme ulaşamamalarından daha havada kalmaktadırlar. Kentli tarafından benimsenmeyen kent çevreleri, yerleşimi kavrayabilme süreçlerini, erişilebilirliği, psikolojiyi ve komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle modernleşmeyle birlikte kentlerde önemli bir olgu olan “hız”ın yarattığı değişimden etkilenen bireyin yaşam çevrelerinin dönüşmesi, göstergelerin yüzmesi bu sorunu daha da zorlaştırmaktadır. Sosyoloji, psikoloji, ekonomi gibi bilim dalları kent çevresinin oluşumunda davranışsal yaklaşımlar sağlamak açısından etkili disiplinler olmakla birlikte, kentsel çevreleri bir bütün olarak değil belli alanlarını inceleyebilen karmaşık bir sistem sunmaktadırlar. Bu durum da sonuçta kent mekanının değil belli bir kısmın problemine dayana- rak oluşturulmaya ve bütüne yayılmaya çalışan bir çözüm arayışı olmaktan ileri gidememektedir.

Kentsel alanlara yaya erişilebilirlikleri çerçevesinden baktığımız zaman karşımıza dikkate alınma... more Kentsel alanlara yaya erişilebilirlikleri çerçevesinden baktığımız zaman karşımıza dikkate alınması gereken birden fazla olgu çıkmaktadır. Kentsel yapılanmış çevreyi anlama ve anlamlandırma sürecinde kamusal alanların uygunluğu, yürünebilirliği ve yaşanabilirliği gibi özelliklerini dikkate alan farklı yaklaşımlar araştırmacılar tarafından ele alınmıştır. Lynch’e göre çevresel kalite, özünde barındırdığı mekanın kimliği olgu- suyla “çekicilik” kavramına dayanmaktadır. Bu cazip bölgeler, düğümler, nirengi noktaları gibi özellikler, yalnızca yürüyerek algılanabilecek olan yaya hareketliliğine bağlıdır (Lynch,1988).
Erişilebilirlik olgusu, yaya hareketliliğine bağlıdır. Yaşadığımız günlük hayat aktiviteleri olarak, ticaret, sosyal ilişkiler veya mekanın barın- dırdığı mimari özellikler sokak mekanlarında geçmektedir. Bu yüzden, mimari kalite ve kentsel alanlardaki kamusal mekanların kalitesi bu yaya hareketliliğinin sürdürülebilir olmasında önemli rol oynamaktadır. Kamusal alanlar, hem ekonomik hem de sosyal bağlamda ilişkilerin yüksek olmasında önemli rol oynamaktadırlar. Özellikle yerleşim mekanının turistik özellikleri üzerinden tartışılıyorsa, o yerleşimin, ekolojik, ekonomik ve kültürel özgünlükleri yerin sürdürülmesi adına önem taşımaktadır. Bu yüzden, yeşil alanların ve kamusal mekanların kalitesi ekonominin devamlılığını sağlarken, kamusal alanlar bütün olarak, sokakların en çok bütünleştiği noktalarda sosyal ilişkilerin temel tetikleyicisi rolünü üstlenirler. Ama asıl soru, bü- tünleşme değeri yüksek sokakların, arazi kullanım şekilleri de önemli yer tutar mı sorusunun aranmasıdır.
Mekan Dizimi teorisinden bildiğimiz sonuca göre; yürünebilirlik indeksi, çok açık şekilde, yoğun arazi kullanımı olan merkezlerde veya bölgelerdeki hareketi etkilemektedir. Ama aynı zamanda, insan davranışlarından elde edilen tecrübe ile, “hareketin, mekanın kalitesi ve yapılanma şekillerinden daha çok etkilendiği” vurgulanmaktadır (Hillier ve Hanson,1984).
Çalışma alanı olarak seçilen İstanbul Prens Adaları, tarihsel arka planı, özgün mimari kimliği ve binaları çevreleyen meydanlar ve yeşil alanlarıyla araştırma için ideal bir yerleşimler bütünüdür. Bu adalarda, kamusal alanlardaki çevresel kalitenin, morfolojik yapı ve fonksiyonel çok boyutluluk gibi veriler üzerinden, yaya erişilebilirliği analiz edilmiştir.
Bu adaların morfolojik değerlendirmeleri kentsel-kırsal kamusal alanlardaki yaya hareketliliği hakkında önemli ipuçları verebilirler. Mekan Dizimi yönteminin en önemli analiz metodu olan bütünleşme (integration) analizleri, hareket örüntüsünün nedenlerini anlamada önemli bir çıkış noktası olacaktır (Hillier ve Stutz,2005). Bu araştırma, tipi Mekan Dizimi yöntemi analizleri üzerinden Prens Adaları’nı anlamaya çalışırken, adalar gibi kırsal özellikleri yoğun yerleşimlerin sürdürülebilir yerleşimler olmaları arkalarında yatan çevresel etkilerde anlaşıl- maya çalışılmıştır.
3 Köy 3 Meydan 3 Üniversite, 2016
Mimarist, 2017
Marjinallik, zaman-mekana göre değişkenlik gösteren ve bundan bağımsız olmamak koşuluyla bir merk... more Marjinallik, zaman-mekana göre değişkenlik gösteren ve bundan bağımsız olmamak koşuluyla bir merkez-çevre ilişkisini içeren dinamik bir kavramdır. Kentsel marjinalite ise, marjinallik kavramında olduğu gibi farklı ölçek, zaman, mekan arasında değişkenlik gösterebilmektedir. Kentsel mekanda özellikli bir sokak veya bir bölge yerleşimler içerisinde marjinal olabilmektedir. Bu makalede kavramsal yaklaşımlar ışığı altında,gerek sosyal gerekse fiziki çevrede olan, sınırda kalan, farklı coğrafya ve farklı zaman dilimlerinde var olmuş yerleşim örnekleri üzerinden merkez-çevre paradigması incelenecektir.

This study aims to understand the determining factors on pedestrian flow based on sustainable urb... more This study aims to understand the determining factors on pedestrian flow based on sustainable urban patterns related to factors such as spatial configuration, attraction of opportunities, and topological issues (slope of the land) that affect traditional accessibility measures. In this context the space syntax theory and other morphological techniques present some measures that could aid improvement of the environmental quality of pedestrian accessibility as well as helping to understand the retail dynamics of Hans region. The space syntax configurations are used here to make several important observations configurationally ones obtained through the axial map, land use effects and the pedestrian flow, slope degrees where the trade areas are more in demand, pieces of land where natural movement occurs in highly integrated zones. Ten important trade axes are chosen where Han buildings are densely settled for spatial configurations since that area was found to be a highly integrated district in all historical peninsula's global integration analysis. Land use analyses have been conducted to understand the diversity of human activities. Second, weekday and weekend pedestrian counts have been recorded including children, teenage, young and old people without considering gender difference. Terrain slope is also an important factor for Hans region therefore slope measures have been calculated of these streets. Correlation analysis of pedestrian counts and the local integration values have been done to understand the relationship between them. The outcomes of this study reveals the role of pedestrian movement in traditional trade areas and integration measures in the network are measured and presented graphically.

This paper aims to try to understand the determinant factors on Istanbul Princes' Islands, based ... more This paper aims to try to understand the determinant factors on Istanbul Princes' Islands, based on sustainable urban patterns such as: (1) Axial Analysis; (2) Segment Analysis; (3) Correlation Analysis; which are mostly considered with the traditional accessibility measures of the Space Syntax method. Theoretically, the integration measure shows the cognitive complexity of reaching a street, and promises to 'predict' the pedestrian use of a street. This paper will consider the most and the least integrated areas of land use analysis concentrated on the location, size and type of different land uses; including the attractions in buildings. Terrain slope is also an important factor to evaluate walkability for these islands. Segment angular analyses have been done in different meters. These measures visualize angular integration at a radius of 400– 1000 meters, which refers to the linearity of each segment in relation to all other segments within these measurements. As for the result of footpath quality, accessibility to and within these islands has been measured to understand and compare accessibility measures.
Conference Presentations by Muge Ozkan Ozbek

Settlements in Anatolia which stratified over ten thousand years had carried out their traces bot... more Settlements in Anatolia which stratified over ten thousand years had carried out their traces both in cultural and physical dimension till today. In this sense, Turkish House has an effective form with its common spatial typology which never disappears even in different geographies. The effect of its proportion and equilibrium schemes on plan and facade design which integrates urban morphology is very strong. Structural base what differentiates from different climate conditions and material usages does not show much difference in house plan because of the common language of traditional Turkish culture.
Formation of traditional Turkish House and its structural specialties are an important architectural heritage. Anatolian harbored many kinds of different social and cultural layers for centuries what left as rich, cultural structural traces behind. Turkish House, what transforms and develops by differentiations of social life styles in itself had emerged with different structure types and plan schemes in every part of Anatolia as well as beyond the borders in Ottoman era.
Turkish house which located in Anatolian typological features with their patterns what formed by articulating with each other, create an important effect in morphological angle. In this paper, Central Anatolia Region what we can call as Kayseri Region’s Turkish House and its structural form on region is tried to be addressed.
In Traditional Turkish House what reveals as an introverted life style, relations with public space appears in indirect way by the impacts of social and cultural life styles. Urban growth in the understanding of traditional world living types had sustained in Turkish House by articulating in itself a proper system which can be seen these structural expansion clearly in Nigde Houses.
Turkish House, housing patterns had brought some features like expansion from inner house through urban area what relations, forms and plot orders had detected by directions of streets contrast to western urban settlements.

Kentsel yerleşimlere erişilebilirlik çerçevesinden baktığımızda, araştırma yapılacak birçok başlı... more Kentsel yerleşimlere erişilebilirlik çerçevesinden baktığımızda, araştırma yapılacak birçok başlık karşımıza çıkar. Kamusal mekan kalitesi, yürünebilir ve yaşanabilir yerler olgusu bu bildiride dikkate alınan kavramlar olarak ele alınacak ve devamında araştırmalar yapılacaktır.
Çalışma alanı olan İstanbul Prens Adaları, tarihsel arka planı ve farklı yapılardaki sokak çevresi ve mimari tipolojik çeşitliliğinin araştırılması adına çok uygun mekanlardır. Bu bildiride,kamusal alanalara erişmedeki çevresel kalite, yaya erişilebilirliği, morfolojik ve fonksiyonel boyutlar dahil edilerek analiz edilmiştir. Bu araştırmalar yapılırken, Mekan Dizimi yönteminin en çok üzerinde durduğu erişilebilirlik ölçümleri olan(1) Aksiyel Analizler, (2) Segment Analizler, and (3) korelasyon Analizleri temel alınarak, sürdürülebilir yerleşim örüntüleri çerçevesinde İstanbul Prens Adalarındaki belirleyici etkenler araştırılmıştır..
Bu adaların morfolojik boyutlardaki değerlendirmeleri, kentsel kamusal mekandaki yaya erişilebilirliği anlamında bazı önemli ipuçları sunabilirler. 1970'lerde geliştirilen ve Hillier ve Hanson tarafından 1984'de kitaplaşan,bütünleşme analizleri, yaya örüntülerini oluşturan temel olguları anlamada anahtar olgu olacaktır. Bununla birlikte, ayrıca, kırsal Adalar mekanlarındaki çevresel kalite etkilerinin, nasıl sürdürülebilir kentsel mekanlar oluşturduğu okumaları yapılacaktır.
Teoride, entegrasyon ölçümleri, sokağın erişilebilirliğini anlamada bilişsel bir karmaşıklık gösterir ve sıkça sokağın yaya kullamını "tahmin" etme durumunu tartışır. Arazi kullanım analizlerinin,en çok ve en az bütünleştiği noktalar göz önüne alınarak, analizler, yere, farklı arazi kullanımların büyüklüğü ve çeşidine ve binaların mimari çekiciliğine odaklanır.
Eğim, adaların ne kadar yürünülebilir olduğunu anlamada önemli bir veridir. Bunu anlamak için 400-1000 metre aralığında, her parçanın ilişkide olduğu diğer parçalarla olan lineerliğini referans veren,Segment Angular analizler yapılmıştır. Sonuç olarak hedeflenen, yaya yolu kalitesinin verileri, arazi kullanımının ve eğimin belirleyiciliği kapsamında erişilebilirlik analizleri sonucunda bu dört adanın birbirleriyle olan ilişkisi karşılaştırılacak ve kırsal yerleşim bölgelerindeki fiziksel morfolojinin yaya hareketliliğine etkisi bağlamında sonuçlar çıkarılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir yerleşim morfolojisi, Erişilebilirlik, Mekan Dizimi.

Mimari tasarımın merkezinde kullanıcı yer alır. Mekânların ön tasarım, avan proje, uygulama, kull... more Mimari tasarımın merkezinde kullanıcı yer alır. Mekânların ön tasarım, avan proje, uygulama, kullanım sonrası analizlerini kullanıcı odaklı olarak gerçekleştirmek esastır. Kullanıcı söz konusu olduğunda; erişilebilirlik kavramı ve buna bağlı olarak da mekânsal erişilebilirlik ön plana çıkmaktadır. Kullanıcı hareketlerinin iyi analiz edilmesi ve değerlendirilmesi, mekânsal erişilebilirliği arttırmakta ve bu bağlamda tasarım alanının hem ön tasarım, hem de değerlendirme evresinde doğrudan katkı sağlamaktadır. Erişilebilir mekânların elde edilmesi ve erişilebilirliğin ölçülmesi ise, tasarım alanına hem ön tasarım/değerlendirme evresinde, hem de interdisipliner alanlarda katkı sağlamaktadır. Bu mekansal erişilebilirlik analizi çalışmasının ilk bölümünde, bu makalede, kullanıcı hareketleri açısından mekansal erişilebilirliğin öne çıktığı [i] Mekan Yerleşim Planlaması, [ii] Mekan Dizimi, ve [iii] Yön Bulma metodları incelenmiştir.
Papers by Muge Ozkan Ozbek

Interpretations and Comparisons of Pedestrian Movement and Land Use Activities in Kadıköy Region Using Space Syntax Method, 2022
Prevailing theories of urban form suggest that pedestrian movement characterizes land uses, which... more Prevailing theories of urban form suggest that pedestrian movement characterizes land uses, which in turn take advantage of 'natural movement' generated by the grid configuration. The present paper investigated a configurational method of the urban grid for transit movement and as the main generator of movement patterns. A morphological method, namely space syntax analysis, was employed in the Kadıköy region, with an aim to understand, how the pedestrian movement was generated via a vis the urban layout. Axial analyses include defining the central cores of the settlement and determining the most intense movement in those centers, whereas segment analysis determines the scales and limits of the movement towards the points in such centers. Accordingly, axial maps were developed and analyzed in order to forecast the general functioning of Kadıköy grid. Measures of 'axial integration' for properties of the grid and segment analyses in micro-spatial characteristics of Kadıköy were used to investigate transit movement with an aim to gain an insight into movement patterns. Furthermore, correlation of segment and axial analyses were also performed to better simulate the movement. The present paper aimed to investigate the density of pedestrian movement by the characteristics and syntactic properties of urban space that identified limitations in the prediction of movement.

Günümüzde kentlerin kimliklerini kaybetmesi, kentlerin strüktürünün, kentsel kullanımının, mimari... more Günümüzde kentlerin kimliklerini kaybetmesi, kentlerin strüktürünün, kentsel kullanımının, mimari çeşitliliğin, tartışılmasını gerektirmiştir. Bu ilişkileri açıklamak amacıyla morfolojik bir metot olan Mekân Dizimi (Space Syntax) yöntemi 1970'lerde Bill Hillier ve çalışma arkadaşları tarafından kentsel ve mimari ölçekte çalışmaları araştırmak için geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu yöntemle birlikte hareketlilik ve arazi kullanımı arasındaki ilişkiyi mekânsal kalite ile birlikte değerlendirebilmek adına bir sağlama yapmak amacıyla "Yol Bulma" (Wayfinding) yöntemi de kullanılmaktadır. Bu araştırmada çalışma alanı seçilen Kadıköy bölgesinde mekân dizimi ve yol bulma metotları kullanılarak, analizler yapılmıştır. Kadıköy'de yayaların en fazla kullandıkları sokaklar her iki yöntemle analiz edilerek kullanım nedenleri ve mekânların fiziksel özellikleri tartışılmıştır. Ayrıca Kadıköy'ün tarihsel süreçteki morfolojik yapısının sentaktik incelemeleri de yapılarak güçlü aksların devamlılığı ya da değişim nedenleri tartışılmıştır. Sonuçta; kentsel mekânın kullanıcıları, en çok tercih edilen, en uzun görüşe sahip, en güvenli, mekânsal kalitesi en iyi olan ve kentin en fazla bütünleşmiş yolları kullandıkları tespit edilmiştir.

Sustainable Development and Planning VII, 2015
This study aims to understand the determining factors on pedestrian flow based on sustainable urb... more This study aims to understand the determining factors on pedestrian flow based on sustainable urban patterns related to factors such as spatial configuration, attraction of opportunities, and topological issues (slope of the land) that affect traditional accessibility measures. In this context the space syntax theory and other morphological techniques present some measures that could aid improvement of the environmental quality of pedestrian accessibility as well as helping to understand the retail dynamics of Hans region. The space syntax configurations are used here to make several important observations configurationally ones obtained through the axial map, land use effects and the pedestrian flow, slope degrees where the trade areas are more in demand, pieces of land where natural movement occurs in highly integrated zones. Ten important trade axes are chosen where Han buildings are densely settled for spatial configurations since that area was found to be a highly integrated district in all historical peninsula's global integration analysis. Land use analyses have been conducted to understand the diversity of human activities. Second, weekday and weekend pedestrian counts have been recorded including children, teenage, young and old people without considering gender difference. Terrain slope is also an important factor for Hans region therefore slope measures have been calculated of these streets. Correlation analysis of pedestrian counts and the local integration values have been done to understand the relationship between them. The outcomes of this study reveals the role of pedestrian movement in traditional trade areas and integration measures in the network are measured and presented graphically.

Marmara Coğrafya Dergisi, 2018
Bu araştırma, içerdiği özgün mekansal örüntüler çerçevesinde, yüzyıllardır canlılığını yitirmeyen... more Bu araştırma, içerdiği özgün mekansal örüntüler çerçevesinde, yüzyıllardır canlılığını yitirmeyen bir ticaret merkezi olan, İstanbul Hanlar Bölgesi'nde yapılmıştır. Han yapıları 15. yüzyılda ticaretin artması ile ortaya çıkmıştır. Yaygın işleviyle dönemsel konaklama yapısı olan kervansaraylardan farklı olarak Osmanlı döneminde büyük kentlerde, bir yandan konaklama diğer yandan yapım ve üretim işlerine sahip "şehir içi hanları" ortaya çıkmıştır. (Benli, 2007 sf.10) Liman kenti olan İstanbul Suriçi adı verilen Tarihi Yarımada bölgesinde yoğun olarak han yapılarının yapıldığı görülür. Bu bölgeye Hanlar Bölgesi adı verilmiştir. Çalışmada, mekansal oluşum, ticaret gibi çekici fırsatlar ve arazi eğimi gibi topolojik etkileri açıklayan Mekan Dizimi (Space Syntax) yöntemi kullanılmıştır. Yaya hareketliliği ve kent ızgarası arasındaki ilişkileri anlamada açıklayıcı bir metot olan bu yöntemle bölgedeki mevcut yaya hareketliliği tespit edilmiş, fizik mekan ve doğal çevrenin hareketliliğe etkilerini belirlemek amacıyla bir dizi değişkenle karşılıklı olarak değerlendirilmiştir. Kültür, mekan, coğrafya gibi yerleşimleri özgün kılan olguların belirleyici etken olduğu bu yöntemde, geleneksel çevrelerdeki davranış şekilleri örnek olarak alınır. Geleneksel yerleşmeler fiziksel kurgu açısından başarılı birer ara yüzdürler. Analizlerin başarısı hangi katmanlarda nelerin doğru veya yanlış olduğunu açıklar. Bu bağlamda çalışmanın amacı, geleneksel ticaret bölgesindeki yaya hareketliliğine bağlı olarak, mekanın insanları hangi noktalarda bir araya getirdiğini, bu mekanları çevreleyen yapıların ve topolojik özelliklerin parametrelerini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak olacaktır.

Some of the coastal settlements in the Aegean Sea have been the center of commerce throughout his... more Some of the coastal settlements in the Aegean Sea have been the center of commerce throughout history. Beyond being a transfer point where commercial goods arrive and leave, these ports helped shape cities around them as areas of cultural interactions. Within this context, other cities of the Aegean Sea region developed in similar ways. Even though these urban centers may become rivals in time, commonalities in their special formation appear vividly to an observant eye. The common elements as well as the ongoing relationships between the coastal towns in terms of production, population and cultural flow constitute an important part of the public memory of these towns. Doing a historical reading of Ayvalik sheds light on other settlements in the Aegean Coast as it reveals common values and shared memories of people. Such a reading also explains the existing cultural texture as a part of its historical heritage. Within this context, our goal is to investigate the spatial and social tr...

MBUD, 2021
Günümüzde kentlerin kimliklerini kaybetmesi, kentlerin strüktürünün, kentsel kullanımının, mimari... more Günümüzde kentlerin kimliklerini kaybetmesi, kentlerin strüktürünün, kentsel kullanımının, mimari çeşitliliğin, tartışılmasını gerektirmiştir. Bu ilişkileri açıklamak amacıyla morfolojik bir metot olan Mekân Dizimi (Space Syntax) yöntemi 1970'lerde Bill Hillier ve çalışma arkadaşları tarafından kentsel ve mimari ölçekte çalışmaları araştırmak için geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu yöntemle birlikte hareketlilik ve arazi kullanımı arasındaki ilişkiyi mekânsal kalite ile birlikte değerlendirebilmek adına bir sağlama yapmak amacıyla "Yol Bulma" (Wayfinding) yöntemi de kullanılmaktadır. Bu araştırmada çalışma alanı seçilen Kadıköy bölgesinde mekân dizimi ve yol bulma metotları kullanılarak, analizler yapılmıştır. Kadıköy'de yayaların en fazla kullandıkları sokaklar her iki yöntemle analiz edilerek kullanım nedenleri ve mekânların fiziksel özellikleri tartışılmıştır. Ayrıca Kadıköy'ün tarihsel süreçteki morfolojik yapısının sentaktik incelemeleri de yapılarak güçlü aksların devamlılığı ya da değişim nedenleri tartışılmıştır. Sonuçta; kentsel mekânın kullanıcıları, en çok tercih edilen, en uzun görüşe sahip, en güvenli, mekânsal kalitesi en iyi olan ve kentin en fazla bütünleşmiş yolları kullandıkları tespit edilmiştir.

Some of the coastal settlements in the Aegean Sea have been the center of commerce throughout his... more Some of the coastal settlements in the Aegean Sea have been the center of commerce throughout history. Beyond being a transfer point where commercial goods arrive and leave, these ports helped shape cities around them as areas of cultural interactions. Within this context, other cities of the Aegean Sea region developed in similar ways. Even though these urban centers may become rivals in time, commonalities in their special formation appear vividly to an observant eye. The common elements as well as the ongoing relationships between the coastal towns in terms of production, population and cultural flow constitute an important part of the public memory of these towns. Doing a historical reading of Ayvalık sheds light on other settlements in the Aegean Coast as it reveals common values and shared memories of people. Such a reading also explains the existing cultural texture as a part of its historical heritage. Within this context, our goal is to investigate the spatial and social traces left by the various periods of Ayvalık by paying specific attention to church-centered settlements that contribute to urban planning of the area. Özet: Ege Denizi'ndeki kıyı yerleşmelerinin bazıları, tarih boyunca ticari ilişkilerin yoğunlaştığı liman kentleri olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Liman; sadece ticari malların gelip gittiği bir transfer noktası olmasının ötesinde, kültürel ilişkilerin etkileşim alanı olarak da kentleri biçimlendirmiştir. Bu bağlamda Ayvalık'la birlikte Ege Denizi coğrafyasının diğer kentleri, birbirlerine oldukça yakın bir mekânsal biçimlenme ve gelişim sürecini paylaşmışlardır. Bu süreçte kimi zaman ortak aktörler, etkiler ve ilişkilerle ancak kimi zaman da farklılıklarına rağmen bu kentlerde oldukça benzer bir kentsel çevre inşa edilmiştir. Ortak etkiler altındaki karşılıklı etkileşim ve ilişki, tarihin bazı dönemlerinde kopmuş olmasına rağmen, ortak geçmişlerin geniş paydası ve bunun oluşturduğu benzerlikler bütünüyle yok olmamıştır. Liman kentleri arasında ürün, nüfus ve kültür akışında ilişkilerin süreklilik sağlayan unsurları kadar kesintiye uğramış unsurları da bu kentlerin hafızasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ege Denizi Liman yerleşmesi olarak Ayvalık özelinde tarihsel okuma yapmak, kent hafızasının öne çıkan değerlerini hatırlayarak görünür kılmak ve mevcut özgün dokunun kültürel miras olarak korunma bilincini gündemde tutması bağlamında önem taşımaktadır. Bu çerçevede, Ayvalık'ın geçirdiği dönemsel süreçlerin bıraktığı mekânsal ve sosyal izlerin peşinden giderek, yerleşimin kilise odaklı mekan organizasyonları ve bunlara bağlanan kentsel koridorlar incelenmiştir.

Marmara coğrafya Dergisi, Jan 30, 2018
Özet Bu araştırma, içerdiği özgün mekansal örüntüler çerçevesinde, yüzyıllardır canlılığını yitir... more Özet Bu araştırma, içerdiği özgün mekansal örüntüler çerçevesinde, yüzyıllardır canlılığını yitirmeyen bir ticaret merkezi olan, İstanbul Hanlar Bölgesi'nde yapılmıştır. Han yapıları 15. yüzyılda ticaretin artması ile ortaya çıkmıştır. Yaygın işleviyle dönemsel konaklama yapısı olan kervansaraylardan farklı olarak Osmanlı döneminde büyük kentlerde, bir yandan konaklama diğer yandan yapım ve üretim işlerine sahip " şehir içi hanları " ortaya çıkmıştır. (Benli, 2007 sf.10) Liman kenti olan İstanbul Suriçi adı verilen Tarihi Yarımada bölgesinde yoğun olarak han yapılarının yapıldığı görülür. Bu bölgeye Hanlar Bölgesi adı verilmiştir. Çalışmada, mekansal oluşum, ticaret gibi çekici fırsatlar ve arazi eğimi gibi topolojik etkileri açıklayan Mekan Dizimi (Space Syntax) yöntemi kullanılmıştır. Yaya hareketliliği ve kent ızgarası arasındaki ilişkileri anlamada açıklayıcı bir metot olan bu yöntemle bölgedeki mevcut yaya hareketliliği tespit edilmiş, fizik mekan ve doğal çevrenin hareketliliğe etkilerini belirlemek amacıyla bir dizi değişkenle karşılıklı olarak değerlendirilmiştir. Kültür, mekan, coğrafya gibi yerleşimleri özgün kılan olguların belirleyici etken olduğu bu yöntemde, geleneksel çevrelerdeki davranış şekilleri örnek olarak alınır. Geleneksel yerleşmeler fiziksel kurgu açısından başarılı birer ara yüzdürler. Analizlerin başarısı hangi katmanlarda nelerin doğru veya yanlış olduğunu açıklar. Bu bağlamda çalışmanın amacı, geleneksel ticaret bölgesindeki yaya hareketliliğine bağlı olarak, mekanın insanları hangi noktalarda bir araya getirdiğini, bu mekanları çevreleyen yapıların ve topolojik özelliklerin parametrelerini anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmak olacaktır. Abstract This research was carried out in Istanbul Inns Region, a trade center that has not lost its vitality for centuries, in the context of its original spatial patterns. Inn structures emerged with the increase of trade in the 15th. Century. Unlike caravansaries, which have a periodic structure of accommodation, they have "City Inns" in the big cities during the Ottoman period, with accommodation on one hand and manufacturing and production on the other. (Benli, 2007, pg.10) It is known that the Inn buildings were made intensely in the historical peninsula area called Istanbul inner walls, which is the port city. This region is called Inns Region. In this research, the Space Syntax method has been used, which explains topological effects such as land slope, spatial formation, attractive opportunities such as trade. With this method, which is an explanatory one of understanding the relationship between pedestrian mobility and the urban grid, the existing pedestrian mobility system in the region has been determined to define the spatial and natural cycle effects on mobility what have been assessed methodologically with a number of variables. In this method, original fragments, of behavioural patterns in traditional environments are taken as an example where settlements such as culture, space, and geography are the determining factors. Traditional settlements are successful interfaces in terms of their physical structures. The success of this analyse is to reveal in what layers they are correct or wrong. In this context, the purpose of this research intends to understand, where and how the space brings people together according to the pedestrian mobility in the traditional commerce zone, and to understand the parameters of structures and topological features surrounding these spaces.

Kentlerin fiziksel yapısının gerek mimari gerekse planlama ölçeğinde biçimlenmesi farklı üretim s... more Kentlerin fiziksel yapısının gerek mimari gerekse planlama ölçeğinde biçimlenmesi farklı üretim süreçleriyle ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte yapılı çevrenin oluşmasında etkin bir araç olarak kullanılan yarışmaların farklı dönemlerde farklı amaçlara hizmet ettiği bilinmektedir. Bazı durumlarda yarışmalar, iş alma iş verme yöntemi olurken kimi kez tasarımın ve planlamanın sorgulandığı eleştirel ve özgün ürünlerin ortaya konabildiği bir sürece de hizmet etmektedir.
Türkiye’de ise, ülkenin kuruluş ve modernleşme hikâyesi ile iç içe geçmiş şehir planlama ve mimarlık meslek alanlarına ait farklı mekânsal ölçeklerde söz söyleme, muktedir olma olanağı tanıyan yarışmalar, ülkenin modernleşme süreci ile birlikte ele alınıp incelenmesi gereken bir olgudur.
Türkiye’de modernleşmenin Geç Osmanlı Dönemi’ne uzandığı düşünüldüğünde bu dönemde mekânsal yapının değişim sürecinin başlamış olduğu, Cumhuriyet’in devraldığı kent yapısının bu sürece eklemlendiği ve devamında da kentsel yapının günümüze kadar farklı olgular etkisinde değiştiği bilinmektedir.
Bu dönemlerin belirleyici temel olguları şunlardır;
• Geç Osmanlı Dönemi’nde planlama ve modernleşme çalışmaları,
• 1923-1940 arası ulus-devlet modeliyle gelişen çalışmalar,
• 1940-1960 arası çok partili yönetime geçişle beraber ulaşım paradigmasının belirlediği büyüyen kent yapısı,
• 1960-1980 arası liberal ekonomiye geçiş ve beraberinde günümüze kadar süren küresel dünya düzeni içindeki değişimlerin tetiklediği bir süreç olarak dönüşen kent.
Bu dönemler içinde makalede 1950-1980 dönemine odaklanılmasının nedeni; hâkim planlama anlayışı ile ona ait kurumların, ilgili zaman aralığında hem meşruiyet kazanmaları hem de kökleşmeleridir. Türkiye’de bu dönemde değişen kent olgusundaki araçlardan biri olan planlama yarışmaları; ekonomi-politik bir perspektifle kurumlar, olaylar ve ölçekler üzerinden deşifre edilerek mekânsal yapının üretim sürecinde önemli bir dayanak noktası varsayılarak mercek altına alınmıştır.
Uploads
Books by Muge Ozkan Ozbek
Tüm bu araştırmalar ve iyileştirmeler karşılığında, bugün kentlerde gözlenebilen mekansal koşullar tam anlamıyla başarılı bir kentsel çevre örneğini yaratamamışlardır. 1950’ler ve öncesi kentleri ve mimarlık olgusunu irdeleyen tasarımcıların o güne özgü ve ileride oluşabileceğini ön- gördükleri olumsuz koşulları aslında günümüzde de yaşamaya devam ediyoruz. Modern yaşamın sonucu olan çok parçalılık ve çözülmeler me- kansal boyutta da kendini göstermeye devam etmektedir.
Kent olgusuna baktığımız zaman, bu konu hakkında bir çok formasyon sahibinin dönemler boyunca çalışmalar yaptığını görürüz. Ancak kentin strüktürel yapısındaki zaman içinde oluşan veya ilk anından itibaren doğan yanlışlıklar fark edildiği gibi bu hataları düzeltecek olan kararların genelde daha kavramsal veya felsefi düzeyde kalabildiğini izleyebiliyoruz. Mimar, plancı veya diğer meslek sahipleri kente genelde kendi pencerelerinden bakarak olgulara bu açılardan cevap vermeye çalışmışlardır. Dahası kente bakıştaki çok aktörlülüğün fark edilmesiyle dahi oluşan çalışmalarda bile sorunlara pratik ve net çözümler sunulamamaktadır.
Aydınlanmanın getirisi olan modernizm, yapısalcı diyalektik, rasyonalizm, işlevselcilik gibi kuramlar insanın ve çevresinin temel gereksinimlerine cevap veren bir kentsel çevrenin yapılanmasında gerekli zemini ve felsefi altyapıyı oluşturmuşlardır. Buna karşılık olarak bireyin geleneksel dünyadan gelen kişilik ve kimliğini aramak, yersellik duygusu gibi içsel tutunmaları bu somut yer- leşimlerde daha soyut kalmıştır. Yeni kentin morfolojisi insanın kültür ve kimlik kavramlarını modern yerleşimde “öteki” olarak sürdürmesine izin vermiştir.
Kentsel tasarım ve diğer disiplinlerdeki yeni yaklaşım arayışları kentsel çevrede insan faktörünün önemini ortaya çıkarmıştır. Klasik planlama ve tasarım yaklaşımları kendi temel kurguları ve kullandıkları geleneksel yaklaşımlarından dolayı net bir çözüme ulaşamamalarından daha havada kalmaktadırlar. Kentli tarafından benimsenmeyen kent çevreleri, yerleşimi kavrayabilme süreçlerini, erişilebilirliği, psikolojiyi ve komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle modernleşmeyle birlikte kentlerde önemli bir olgu olan “hız”ın yarattığı değişimden etkilenen bireyin yaşam çevrelerinin dönüşmesi, göstergelerin yüzmesi bu sorunu daha da zorlaştırmaktadır. Sosyoloji, psikoloji, ekonomi gibi bilim dalları kent çevresinin oluşumunda davranışsal yaklaşımlar sağlamak açısından etkili disiplinler olmakla birlikte, kentsel çevreleri bir bütün olarak değil belli alanlarını inceleyebilen karmaşık bir sistem sunmaktadırlar. Bu durum da sonuçta kent mekanının değil belli bir kısmın problemine dayana- rak oluşturulmaya ve bütüne yayılmaya çalışan bir çözüm arayışı olmaktan ileri gidememektedir.
Erişilebilirlik olgusu, yaya hareketliliğine bağlıdır. Yaşadığımız günlük hayat aktiviteleri olarak, ticaret, sosyal ilişkiler veya mekanın barın- dırdığı mimari özellikler sokak mekanlarında geçmektedir. Bu yüzden, mimari kalite ve kentsel alanlardaki kamusal mekanların kalitesi bu yaya hareketliliğinin sürdürülebilir olmasında önemli rol oynamaktadır. Kamusal alanlar, hem ekonomik hem de sosyal bağlamda ilişkilerin yüksek olmasında önemli rol oynamaktadırlar. Özellikle yerleşim mekanının turistik özellikleri üzerinden tartışılıyorsa, o yerleşimin, ekolojik, ekonomik ve kültürel özgünlükleri yerin sürdürülmesi adına önem taşımaktadır. Bu yüzden, yeşil alanların ve kamusal mekanların kalitesi ekonominin devamlılığını sağlarken, kamusal alanlar bütün olarak, sokakların en çok bütünleştiği noktalarda sosyal ilişkilerin temel tetikleyicisi rolünü üstlenirler. Ama asıl soru, bü- tünleşme değeri yüksek sokakların, arazi kullanım şekilleri de önemli yer tutar mı sorusunun aranmasıdır.
Mekan Dizimi teorisinden bildiğimiz sonuca göre; yürünebilirlik indeksi, çok açık şekilde, yoğun arazi kullanımı olan merkezlerde veya bölgelerdeki hareketi etkilemektedir. Ama aynı zamanda, insan davranışlarından elde edilen tecrübe ile, “hareketin, mekanın kalitesi ve yapılanma şekillerinden daha çok etkilendiği” vurgulanmaktadır (Hillier ve Hanson,1984).
Çalışma alanı olarak seçilen İstanbul Prens Adaları, tarihsel arka planı, özgün mimari kimliği ve binaları çevreleyen meydanlar ve yeşil alanlarıyla araştırma için ideal bir yerleşimler bütünüdür. Bu adalarda, kamusal alanlardaki çevresel kalitenin, morfolojik yapı ve fonksiyonel çok boyutluluk gibi veriler üzerinden, yaya erişilebilirliği analiz edilmiştir.
Bu adaların morfolojik değerlendirmeleri kentsel-kırsal kamusal alanlardaki yaya hareketliliği hakkında önemli ipuçları verebilirler. Mekan Dizimi yönteminin en önemli analiz metodu olan bütünleşme (integration) analizleri, hareket örüntüsünün nedenlerini anlamada önemli bir çıkış noktası olacaktır (Hillier ve Stutz,2005). Bu araştırma, tipi Mekan Dizimi yöntemi analizleri üzerinden Prens Adaları’nı anlamaya çalışırken, adalar gibi kırsal özellikleri yoğun yerleşimlerin sürdürülebilir yerleşimler olmaları arkalarında yatan çevresel etkilerde anlaşıl- maya çalışılmıştır.
Conference Presentations by Muge Ozkan Ozbek
Formation of traditional Turkish House and its structural specialties are an important architectural heritage. Anatolian harbored many kinds of different social and cultural layers for centuries what left as rich, cultural structural traces behind. Turkish House, what transforms and develops by differentiations of social life styles in itself had emerged with different structure types and plan schemes in every part of Anatolia as well as beyond the borders in Ottoman era.
Turkish house which located in Anatolian typological features with their patterns what formed by articulating with each other, create an important effect in morphological angle. In this paper, Central Anatolia Region what we can call as Kayseri Region’s Turkish House and its structural form on region is tried to be addressed.
In Traditional Turkish House what reveals as an introverted life style, relations with public space appears in indirect way by the impacts of social and cultural life styles. Urban growth in the understanding of traditional world living types had sustained in Turkish House by articulating in itself a proper system which can be seen these structural expansion clearly in Nigde Houses.
Turkish House, housing patterns had brought some features like expansion from inner house through urban area what relations, forms and plot orders had detected by directions of streets contrast to western urban settlements.
Çalışma alanı olan İstanbul Prens Adaları, tarihsel arka planı ve farklı yapılardaki sokak çevresi ve mimari tipolojik çeşitliliğinin araştırılması adına çok uygun mekanlardır. Bu bildiride,kamusal alanalara erişmedeki çevresel kalite, yaya erişilebilirliği, morfolojik ve fonksiyonel boyutlar dahil edilerek analiz edilmiştir. Bu araştırmalar yapılırken, Mekan Dizimi yönteminin en çok üzerinde durduğu erişilebilirlik ölçümleri olan(1) Aksiyel Analizler, (2) Segment Analizler, and (3) korelasyon Analizleri temel alınarak, sürdürülebilir yerleşim örüntüleri çerçevesinde İstanbul Prens Adalarındaki belirleyici etkenler araştırılmıştır..
Bu adaların morfolojik boyutlardaki değerlendirmeleri, kentsel kamusal mekandaki yaya erişilebilirliği anlamında bazı önemli ipuçları sunabilirler. 1970'lerde geliştirilen ve Hillier ve Hanson tarafından 1984'de kitaplaşan,bütünleşme analizleri, yaya örüntülerini oluşturan temel olguları anlamada anahtar olgu olacaktır. Bununla birlikte, ayrıca, kırsal Adalar mekanlarındaki çevresel kalite etkilerinin, nasıl sürdürülebilir kentsel mekanlar oluşturduğu okumaları yapılacaktır.
Teoride, entegrasyon ölçümleri, sokağın erişilebilirliğini anlamada bilişsel bir karmaşıklık gösterir ve sıkça sokağın yaya kullamını "tahmin" etme durumunu tartışır. Arazi kullanım analizlerinin,en çok ve en az bütünleştiği noktalar göz önüne alınarak, analizler, yere, farklı arazi kullanımların büyüklüğü ve çeşidine ve binaların mimari çekiciliğine odaklanır.
Eğim, adaların ne kadar yürünülebilir olduğunu anlamada önemli bir veridir. Bunu anlamak için 400-1000 metre aralığında, her parçanın ilişkide olduğu diğer parçalarla olan lineerliğini referans veren,Segment Angular analizler yapılmıştır. Sonuç olarak hedeflenen, yaya yolu kalitesinin verileri, arazi kullanımının ve eğimin belirleyiciliği kapsamında erişilebilirlik analizleri sonucunda bu dört adanın birbirleriyle olan ilişkisi karşılaştırılacak ve kırsal yerleşim bölgelerindeki fiziksel morfolojinin yaya hareketliliğine etkisi bağlamında sonuçlar çıkarılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir yerleşim morfolojisi, Erişilebilirlik, Mekan Dizimi.
Papers by Muge Ozkan Ozbek
Türkiye’de ise, ülkenin kuruluş ve modernleşme hikâyesi ile iç içe geçmiş şehir planlama ve mimarlık meslek alanlarına ait farklı mekânsal ölçeklerde söz söyleme, muktedir olma olanağı tanıyan yarışmalar, ülkenin modernleşme süreci ile birlikte ele alınıp incelenmesi gereken bir olgudur.
Türkiye’de modernleşmenin Geç Osmanlı Dönemi’ne uzandığı düşünüldüğünde bu dönemde mekânsal yapının değişim sürecinin başlamış olduğu, Cumhuriyet’in devraldığı kent yapısının bu sürece eklemlendiği ve devamında da kentsel yapının günümüze kadar farklı olgular etkisinde değiştiği bilinmektedir.
Bu dönemlerin belirleyici temel olguları şunlardır;
• Geç Osmanlı Dönemi’nde planlama ve modernleşme çalışmaları,
• 1923-1940 arası ulus-devlet modeliyle gelişen çalışmalar,
• 1940-1960 arası çok partili yönetime geçişle beraber ulaşım paradigmasının belirlediği büyüyen kent yapısı,
• 1960-1980 arası liberal ekonomiye geçiş ve beraberinde günümüze kadar süren küresel dünya düzeni içindeki değişimlerin tetiklediği bir süreç olarak dönüşen kent.
Bu dönemler içinde makalede 1950-1980 dönemine odaklanılmasının nedeni; hâkim planlama anlayışı ile ona ait kurumların, ilgili zaman aralığında hem meşruiyet kazanmaları hem de kökleşmeleridir. Türkiye’de bu dönemde değişen kent olgusundaki araçlardan biri olan planlama yarışmaları; ekonomi-politik bir perspektifle kurumlar, olaylar ve ölçekler üzerinden deşifre edilerek mekânsal yapının üretim sürecinde önemli bir dayanak noktası varsayılarak mercek altına alınmıştır.
Tüm bu araştırmalar ve iyileştirmeler karşılığında, bugün kentlerde gözlenebilen mekansal koşullar tam anlamıyla başarılı bir kentsel çevre örneğini yaratamamışlardır. 1950’ler ve öncesi kentleri ve mimarlık olgusunu irdeleyen tasarımcıların o güne özgü ve ileride oluşabileceğini ön- gördükleri olumsuz koşulları aslında günümüzde de yaşamaya devam ediyoruz. Modern yaşamın sonucu olan çok parçalılık ve çözülmeler me- kansal boyutta da kendini göstermeye devam etmektedir.
Kent olgusuna baktığımız zaman, bu konu hakkında bir çok formasyon sahibinin dönemler boyunca çalışmalar yaptığını görürüz. Ancak kentin strüktürel yapısındaki zaman içinde oluşan veya ilk anından itibaren doğan yanlışlıklar fark edildiği gibi bu hataları düzeltecek olan kararların genelde daha kavramsal veya felsefi düzeyde kalabildiğini izleyebiliyoruz. Mimar, plancı veya diğer meslek sahipleri kente genelde kendi pencerelerinden bakarak olgulara bu açılardan cevap vermeye çalışmışlardır. Dahası kente bakıştaki çok aktörlülüğün fark edilmesiyle dahi oluşan çalışmalarda bile sorunlara pratik ve net çözümler sunulamamaktadır.
Aydınlanmanın getirisi olan modernizm, yapısalcı diyalektik, rasyonalizm, işlevselcilik gibi kuramlar insanın ve çevresinin temel gereksinimlerine cevap veren bir kentsel çevrenin yapılanmasında gerekli zemini ve felsefi altyapıyı oluşturmuşlardır. Buna karşılık olarak bireyin geleneksel dünyadan gelen kişilik ve kimliğini aramak, yersellik duygusu gibi içsel tutunmaları bu somut yer- leşimlerde daha soyut kalmıştır. Yeni kentin morfolojisi insanın kültür ve kimlik kavramlarını modern yerleşimde “öteki” olarak sürdürmesine izin vermiştir.
Kentsel tasarım ve diğer disiplinlerdeki yeni yaklaşım arayışları kentsel çevrede insan faktörünün önemini ortaya çıkarmıştır. Klasik planlama ve tasarım yaklaşımları kendi temel kurguları ve kullandıkları geleneksel yaklaşımlarından dolayı net bir çözüme ulaşamamalarından daha havada kalmaktadırlar. Kentli tarafından benimsenmeyen kent çevreleri, yerleşimi kavrayabilme süreçlerini, erişilebilirliği, psikolojiyi ve komşuluk ilişkilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle modernleşmeyle birlikte kentlerde önemli bir olgu olan “hız”ın yarattığı değişimden etkilenen bireyin yaşam çevrelerinin dönüşmesi, göstergelerin yüzmesi bu sorunu daha da zorlaştırmaktadır. Sosyoloji, psikoloji, ekonomi gibi bilim dalları kent çevresinin oluşumunda davranışsal yaklaşımlar sağlamak açısından etkili disiplinler olmakla birlikte, kentsel çevreleri bir bütün olarak değil belli alanlarını inceleyebilen karmaşık bir sistem sunmaktadırlar. Bu durum da sonuçta kent mekanının değil belli bir kısmın problemine dayana- rak oluşturulmaya ve bütüne yayılmaya çalışan bir çözüm arayışı olmaktan ileri gidememektedir.
Erişilebilirlik olgusu, yaya hareketliliğine bağlıdır. Yaşadığımız günlük hayat aktiviteleri olarak, ticaret, sosyal ilişkiler veya mekanın barın- dırdığı mimari özellikler sokak mekanlarında geçmektedir. Bu yüzden, mimari kalite ve kentsel alanlardaki kamusal mekanların kalitesi bu yaya hareketliliğinin sürdürülebilir olmasında önemli rol oynamaktadır. Kamusal alanlar, hem ekonomik hem de sosyal bağlamda ilişkilerin yüksek olmasında önemli rol oynamaktadırlar. Özellikle yerleşim mekanının turistik özellikleri üzerinden tartışılıyorsa, o yerleşimin, ekolojik, ekonomik ve kültürel özgünlükleri yerin sürdürülmesi adına önem taşımaktadır. Bu yüzden, yeşil alanların ve kamusal mekanların kalitesi ekonominin devamlılığını sağlarken, kamusal alanlar bütün olarak, sokakların en çok bütünleştiği noktalarda sosyal ilişkilerin temel tetikleyicisi rolünü üstlenirler. Ama asıl soru, bü- tünleşme değeri yüksek sokakların, arazi kullanım şekilleri de önemli yer tutar mı sorusunun aranmasıdır.
Mekan Dizimi teorisinden bildiğimiz sonuca göre; yürünebilirlik indeksi, çok açık şekilde, yoğun arazi kullanımı olan merkezlerde veya bölgelerdeki hareketi etkilemektedir. Ama aynı zamanda, insan davranışlarından elde edilen tecrübe ile, “hareketin, mekanın kalitesi ve yapılanma şekillerinden daha çok etkilendiği” vurgulanmaktadır (Hillier ve Hanson,1984).
Çalışma alanı olarak seçilen İstanbul Prens Adaları, tarihsel arka planı, özgün mimari kimliği ve binaları çevreleyen meydanlar ve yeşil alanlarıyla araştırma için ideal bir yerleşimler bütünüdür. Bu adalarda, kamusal alanlardaki çevresel kalitenin, morfolojik yapı ve fonksiyonel çok boyutluluk gibi veriler üzerinden, yaya erişilebilirliği analiz edilmiştir.
Bu adaların morfolojik değerlendirmeleri kentsel-kırsal kamusal alanlardaki yaya hareketliliği hakkında önemli ipuçları verebilirler. Mekan Dizimi yönteminin en önemli analiz metodu olan bütünleşme (integration) analizleri, hareket örüntüsünün nedenlerini anlamada önemli bir çıkış noktası olacaktır (Hillier ve Stutz,2005). Bu araştırma, tipi Mekan Dizimi yöntemi analizleri üzerinden Prens Adaları’nı anlamaya çalışırken, adalar gibi kırsal özellikleri yoğun yerleşimlerin sürdürülebilir yerleşimler olmaları arkalarında yatan çevresel etkilerde anlaşıl- maya çalışılmıştır.
Formation of traditional Turkish House and its structural specialties are an important architectural heritage. Anatolian harbored many kinds of different social and cultural layers for centuries what left as rich, cultural structural traces behind. Turkish House, what transforms and develops by differentiations of social life styles in itself had emerged with different structure types and plan schemes in every part of Anatolia as well as beyond the borders in Ottoman era.
Turkish house which located in Anatolian typological features with their patterns what formed by articulating with each other, create an important effect in morphological angle. In this paper, Central Anatolia Region what we can call as Kayseri Region’s Turkish House and its structural form on region is tried to be addressed.
In Traditional Turkish House what reveals as an introverted life style, relations with public space appears in indirect way by the impacts of social and cultural life styles. Urban growth in the understanding of traditional world living types had sustained in Turkish House by articulating in itself a proper system which can be seen these structural expansion clearly in Nigde Houses.
Turkish House, housing patterns had brought some features like expansion from inner house through urban area what relations, forms and plot orders had detected by directions of streets contrast to western urban settlements.
Çalışma alanı olan İstanbul Prens Adaları, tarihsel arka planı ve farklı yapılardaki sokak çevresi ve mimari tipolojik çeşitliliğinin araştırılması adına çok uygun mekanlardır. Bu bildiride,kamusal alanalara erişmedeki çevresel kalite, yaya erişilebilirliği, morfolojik ve fonksiyonel boyutlar dahil edilerek analiz edilmiştir. Bu araştırmalar yapılırken, Mekan Dizimi yönteminin en çok üzerinde durduğu erişilebilirlik ölçümleri olan(1) Aksiyel Analizler, (2) Segment Analizler, and (3) korelasyon Analizleri temel alınarak, sürdürülebilir yerleşim örüntüleri çerçevesinde İstanbul Prens Adalarındaki belirleyici etkenler araştırılmıştır..
Bu adaların morfolojik boyutlardaki değerlendirmeleri, kentsel kamusal mekandaki yaya erişilebilirliği anlamında bazı önemli ipuçları sunabilirler. 1970'lerde geliştirilen ve Hillier ve Hanson tarafından 1984'de kitaplaşan,bütünleşme analizleri, yaya örüntülerini oluşturan temel olguları anlamada anahtar olgu olacaktır. Bununla birlikte, ayrıca, kırsal Adalar mekanlarındaki çevresel kalite etkilerinin, nasıl sürdürülebilir kentsel mekanlar oluşturduğu okumaları yapılacaktır.
Teoride, entegrasyon ölçümleri, sokağın erişilebilirliğini anlamada bilişsel bir karmaşıklık gösterir ve sıkça sokağın yaya kullamını "tahmin" etme durumunu tartışır. Arazi kullanım analizlerinin,en çok ve en az bütünleştiği noktalar göz önüne alınarak, analizler, yere, farklı arazi kullanımların büyüklüğü ve çeşidine ve binaların mimari çekiciliğine odaklanır.
Eğim, adaların ne kadar yürünülebilir olduğunu anlamada önemli bir veridir. Bunu anlamak için 400-1000 metre aralığında, her parçanın ilişkide olduğu diğer parçalarla olan lineerliğini referans veren,Segment Angular analizler yapılmıştır. Sonuç olarak hedeflenen, yaya yolu kalitesinin verileri, arazi kullanımının ve eğimin belirleyiciliği kapsamında erişilebilirlik analizleri sonucunda bu dört adanın birbirleriyle olan ilişkisi karşılaştırılacak ve kırsal yerleşim bölgelerindeki fiziksel morfolojinin yaya hareketliliğine etkisi bağlamında sonuçlar çıkarılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir yerleşim morfolojisi, Erişilebilirlik, Mekan Dizimi.
Türkiye’de ise, ülkenin kuruluş ve modernleşme hikâyesi ile iç içe geçmiş şehir planlama ve mimarlık meslek alanlarına ait farklı mekânsal ölçeklerde söz söyleme, muktedir olma olanağı tanıyan yarışmalar, ülkenin modernleşme süreci ile birlikte ele alınıp incelenmesi gereken bir olgudur.
Türkiye’de modernleşmenin Geç Osmanlı Dönemi’ne uzandığı düşünüldüğünde bu dönemde mekânsal yapının değişim sürecinin başlamış olduğu, Cumhuriyet’in devraldığı kent yapısının bu sürece eklemlendiği ve devamında da kentsel yapının günümüze kadar farklı olgular etkisinde değiştiği bilinmektedir.
Bu dönemlerin belirleyici temel olguları şunlardır;
• Geç Osmanlı Dönemi’nde planlama ve modernleşme çalışmaları,
• 1923-1940 arası ulus-devlet modeliyle gelişen çalışmalar,
• 1940-1960 arası çok partili yönetime geçişle beraber ulaşım paradigmasının belirlediği büyüyen kent yapısı,
• 1960-1980 arası liberal ekonomiye geçiş ve beraberinde günümüze kadar süren küresel dünya düzeni içindeki değişimlerin tetiklediği bir süreç olarak dönüşen kent.
Bu dönemler içinde makalede 1950-1980 dönemine odaklanılmasının nedeni; hâkim planlama anlayışı ile ona ait kurumların, ilgili zaman aralığında hem meşruiyet kazanmaları hem de kökleşmeleridir. Türkiye’de bu dönemde değişen kent olgusundaki araçlardan biri olan planlama yarışmaları; ekonomi-politik bir perspektifle kurumlar, olaylar ve ölçekler üzerinden deşifre edilerek mekânsal yapının üretim sürecinde önemli bir dayanak noktası varsayılarak mercek altına alınmıştır.