Books by D. Burcu Egilmez

This dissertation investigates the historical knowledge of the idea/practice of Ottoman toleratio... more This dissertation investigates the historical knowledge of the idea/practice of Ottoman toleration/intolerance, in terms of a conceptual-theoretical framework and methodology derived from philosophical theories of toleration, theories of religious toleration of Western historiography and critical theories of toleration, which are in turn revised and reformulated according to “way of reasoning” of the Ottomans. The objective of deriving a conceptual-theoretical framework is related with the attempt to clarify different linguistic uses of the toleration, the semantics of the concept and presenting circumstances, requirements, levels, degrees and forms of the category. Methodologically, the objective is to abolish the hierarchy between kâfir (infidel) and zındîk/ilhâd (heretic) in terms of identification of subjects of toleration/intolerance in the Ottoman Empire. In order to apply this conceptual-theoretical framework and methodology concerning the idea/practice of toleration, this st...
Papers by D. Burcu Egilmez
Turkish Studies, 2024
In Turkish cultural history, there is an uninterrupted continuity in the education of the Traditi... more In Turkish cultural history, there is an uninterrupted continuity in the education of the Traditional Turkish Arts (TTA), with clear links to the Ottoman past and Islam. This article discusses how TTA were preserved and incorporated into the educational curriculum in the early Republican era, despite discourses that established a direct disengagement between the Republican nationalist project and the Ottoman past. Turning then to the dissemination of TTA under the AKP's rule as a reflection of neo-Ottomanism as a multi-faceted strategy, this article reveals their overlap with neo-liberal policies that bring about their commodification.

This article examines the ways in which Turkish Radio and Television Institution (TRT), as the pu... more This article examines the ways in which Turkish Radio and Television Institution (TRT), as the public service broadcaster of Turkey, has been mobilized by the Justice and Development Party ( JDP) to contribute to the dissemination of a neo-Ottomanist discourse in the neighboring geographies. Our focus is on two expansions of TRT, namely TRT Avaz and TRT El Arabia, that aim at reaching markets outside the national borders of Turkey. Our interest here lies in three intersecting phenomena. One is the notion of neo-Ottomanism and its deployment as a cultural policy geared towards a market of transnational viewers. The other is the digitalization of broadcasting and the recent transformations in the global media spheres that allow for alternate cosmopolitan media cultures. Finally, we are concerned with the transformation of TRT's role, from initially being a 'nationalizing' and 'internationalizing' institution to later being transformed into a 'transnational' apparatus of the JDP government. We argue that the transnationalisation of TRT has become possible under the historical coincidence of the revival of neo-Ottomanism and the transformations in the global media environment. We conclude by suggesting that in line with JDP government's neo-Ottomanist discourse, TRT now works towards fostering a transnational communality around the notions of Ottoman culture and Ottoman morals among Arab speaking and Islamic populations.

In this paper I investigate whether a thematic analysis of twenty-seven classical Karagöz (Black ... more In this paper I investigate whether a thematic analysis of twenty-seven classical Karagöz (Black Eye) texts—an important representative of traditional Ottoman-Turkish drama—can provide us with the clues toward a better understanding of marriage, family and gender relations in the nineteenth and early twentieth century Ottoman İstanbul. In this respect, I discuss the following ideas as the prevailing themes of the plays: woman being an " imperfect man," the burden of morality falling particularly on the shoulders of married women, and the consensus regarding the traditional sexual division of labor within the family. I then trace the contours of everyday gender relations through an examination of those relations (between couples, married women, and parents and children) in terms of the categories of class, equality/inequality, morality and language. I claim that these plays display the variations of care (of the household, of its members and of the self), the emotional and the sexual dimensions of marriage, and reflections of the attempts at modernization in the Empire on the families and marriages of different classes. Finally, they enable us to understand better the tactics employed by married women to create spaces in which to negotiate the traditional norms of gender roles without transforming them.

"Bu yazıda, Ezel Akay’ın “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?(2005)” filminin, özellikle Karagöz ve ... more "Bu yazıda, Ezel Akay’ın “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?(2005)” filminin, özellikle Karagöz ve Osmanlı kuruluş tarihi yazını ile ilişkisi, metinlerarasılık kavramı çerçevesinde tartışılmakta ve yönetmenin filminde faydalandığı bu yöntem ile ortaya deneysel/postmodern bir tarihi film koyduğu iddia edilmektedir. Bu çerçevede ilk olarak, Akay’ın Osmanlı kuruluş dönemindeki sosyal yaşama dair “bir takım soruların peşinden giderek,” “parçalı” ve “seçici” olarak “inşa ettiği geçmiş,” yönetmenin deneysel tarihi filminin bir boyutu olarak tartışılmaktadır. Devamında, Akay’ın, Karagöz’ün tarihini halk arasında yaygın olan söylentileri referans alarak on dördüncü yüzyıl Bursa’sına taşıması, Karagöz’ün tarihinin “inşası”nın işareti olarak analiz edilmektedir. Son olarak ise, Akay’ın, Karagöz’ün biçimsel özelliklerini kullanarak ve ruhuna (eleştirelliğine ve arsızlığına) sadık kalarak filminin diğer deneysel boyutunu kurduğu iddia edilmektedir. Böylelikle, Akay’ın deneyselliğinin bir boyutuna Karagöz’ün tarihinin, biçiminin ve ruhunun; bir diğer boyutuna ise Akay’ın Osmanlı kuruluş dönemine dair sorduğu tarihsel soruların ilham verdiği ve her iki durum için de Akay’ın Brechtyen epik tiyatroyu takip etmesinin önemli olduğu gösterilmektedir. Akay’ın faydalandığı metinlerarasılık hem yazarın ortaya koymaya çalıştığı gerçeklik, hem de izleyicisinin (bu yazının) söz konusu anlatıdan çıkardığı anlamdan yola çıkarak tartışılmaktadır.
Book chapters by D. Burcu Egilmez
Kavramlar Tarihi: Özgürlük, 2022
Proceedings by D. Burcu Egilmez
What stand out in Ursula K. Le Guin's literaturein addition to the creative worlds and stories th... more What stand out in Ursula K. Le Guin's literaturein addition to the creative worlds and stories they offer-are their ethical questioning and political standing. These in turn provide her readers with a ground on which they can question the links between her writings and political, ethical and literary theories. Accordingly, one finds Le Guin's narratives analyzed in terms of feminism and sex
Book/Film Reviews, Comments, Newspaper Articles by D. Burcu Egilmez

İzmir'de, 'kentsel dönüşümün' ve dönüşümün en gözde özneleri olan 'gecekonduların', her seçimde o... more İzmir'de, 'kentsel dönüşümün' ve dönüşümün en gözde özneleri olan 'gecekonduların', her seçimde olduğu gibi bu kez de ateşli bir pazarlığın konusu olacağını tahmin etmek zor değil. Ben de, İstanbul ve Ankara'daki dönüşüm projelerine daha aşina olsak da, gözden kaçan İzmir'deki 'gecekondu dönüşüm' projelerine dikkat çekmek istiyorum. İzmir'de de 'kentsel dönüşüm', İstanbul ve Ankara'da olduğu gibi ağırlıklı olarak, gecekondu mahallerinin dönüştürülmesini hedef alıyor. Bu noktada, resmi söylemin, İzmir'in f arklı mahalleleri için dönüşümün yasal zeminini çeşitli şekillerde açıklamaya çalıştığını söyleyebiliriz. Bunların arasında en göze çarpanlar da heyelan bölgesini boşaltma (Kadif ekale), enf ormel konutlarda yaşayanlara f ormellik ve şehirlilik bağışlama (Kadif ekale, Kuruçeşme, Güzeltepe, Narlıdere, Ege ve Yalı Mahallesi), uluslararası f uarlar için vitrin bölge yaratma (İnciraltı) olarak sunuluyor. Olan bitene kuşbakışı da olsa şöyle bir gözatılması, mevcut dönüşüm pratiklerinin, 'konut hakkı, yaşam biçimine saygı, şehrin vatandaşına daha sağlıklı kamusal alan sağlanması' gibi temel dönüşüm ilkelerinin ne kadar dikkate alındığını anlamak için gereklidir. Resmi söylemin bahaneleri arasında en akla yatkın ve desteklenmesi gereken, Kadif ekale bölgesine has yapılan açıklama gibi görünse de, bunu iki açıdan eleştirmek mümkün görünüyor. Birinci noktadan başlayalım. Kadif ekale'nin dönüştürülme projesinin dayanağı, Bakanlar Kurulu'nun bölgeyi 'af ete maruz bölge' ilan etmesi. Yani buradaki 'kentsel dönüşüm'ün amacı, sağlıksız ve tehlikeli heyelan alanı içinde yer alan tapulu gecekondular için yıkımın başlatılması ve boşaltılan alanların yerine rekreasyon alanları yaratılarak kentin yeşil alanının artırılmasıdır. Mike Davis, Gecekondu Gezegeni adlı kitabında tehlikeli bölgelere kurulmuş yerleşim alanlarının, jeolojik ya da meteorolojik risklerinin 'güçlü mühendislik' sayesinde azaltılabileceğini söyler. Peki neden heyelan bölgesinin sağlıklılaştırılması ya da bir başka deyişle sağlamlaştırılması tercih edilmedi? Çünkü, 3. dünya ülkelerinin kentli yoksulları için bu kadar yatırım yapmak akıllıca değildir. İzmir Büyükşehir Belediyesi de muhtemelen bu sebeple böyle bir çözüme yönelmedi. Ama yine de bu, mevcut dönüşüm projesinin, yerinde dönüşüm şeklinde uygulanabileceğine ya da yapılanın bir alternatif inin olduğuna dikkat çekmesi bakımından önemlidir. Belediye'nin kentin göbeğinde, manzarasıyla, tarihi dokusuyla tam da bir rant alanı olan bölgeyi yıkımların ardından kamusal alan yerine, 'güçlü mühendislik tekniklerini' devreye sokup özel girişimcilere sunmayacağının bir garantisi de yok gibi. Kime midye satacaklar? Gelelim ikinci eleştiri noktasına. Büyükşehir Belediyesi'nin T OKİ ile elele yürüttüğü bu 'dönüşüm' projesinde, hak sahiplerinin yıkımın ardından Uzundere toplu konut dairelerine taşınması; gecekondularına biçilen Ra dika l.com .t r > Ra dika l 2 > İzm ir'de kent sel dönüşüm ve seçim İzmir'de kentsel dönüşüm ve seçim

Yazdıklarım Radikal İki'de yayınlanan " Yakın İlişkilerde Duygusal T aciz " (24 Ağustos, Sinem De... more Yazdıklarım Radikal İki'de yayınlanan " Yakın İlişkilerde Duygusal T aciz " (24 Ağustos, Sinem Demir) adlı yazı ve Judith Butler'ın Cinsiyet Belası, Feminizm ve Kimliklerin Altüst Edilmesi adlı kitabının aklıma getirdikleriyle ilgili. Duygusal taciz aşk, aile, arkadaşlık ve işyeri ilişkilerinde gözlenebilir. Kimin kime duygusal taciz uygulayabileceği değişken olabilir. Ancak ben, üzerinde düşünmek istediğim konu çerçevesinde aşk ilişkilerinde, erkek taraf ından kadına uygulanabilecek duygusal tacizden başlamak istiyorum. Bu durumda, yazdıklarıma ilham olan mevzubahis yazıya dönersem ve yazının muğlak aktörlerini kadın ve erkek olarak belirlersem, evlenip evlenmemek, çocuk isteyip istememek, keyif li/keyif siz, ilgili/ilgisiz olmak, olaylarda haklı/haksız, doğru/yanlış nedir kararlarını vermek duygusal tacizcinin, bizim yazımızda erkek kahramanın göze çarpan özellikleri gibi görünüyor. Evlenmek ve çocuk istemek, keyif kaçırmak, neşelendirememek, ilgi beklemek, hatalı olmak gibi " yanlışlarla " suçlanmak da tacizin kadına yansıyan halleri olarak karşımıza çıkıyor. Duygusal tacizcinin, bizim örneğimizde erkeğin, patriarkal gelenekten yeterince beslendiğini; özgür-bencil-eleştirel birey olma derslerini yeterince çalıştığını; bilmem hangi ruhsal travmalar sonucu tacizci olduğunu bir kenara bırakırsak, kadın neden tacizi f ark etmekte ve bertaraf etmekte gecikir? Daha kötüsü, körü körüne bağlanmayı seçerek bir ömür geçirebilir? İşin içinden her bir öznenin ruhları analiz edilerek çıkılabilecek gibi görünse de, toplumsal cinsiyet dediğimiz " bela " , bir kez daha işbaşında gibidir. Çünkü aşk ilişkisinde duygusal tacize maruz kalan, tacizi geç f ark eden, kabullenen kadının, (herhangi bir kadın gibi) toplumsal cinsiyet rolleriyle başı derttedir. Üstüne üstlük toplumsal cinsiyet, sadece duygusal taciz içeren yakın ilişkilerde değil, gündelik aşk ilişkilerinde de kadını ikincil duruma düşürmekte gibidir. Bu durumda nedir " toplumsal cinsiyet " ve konuyla ilgili o kadar çok akademik çalışma varken J. Butler neden önemlidir? T oplumsal cinsiyet çok genel anlaşıldığı biçimiyle " erillik ve dişiliğin " , sosyal ve kültürel olarak tanımlanmasıdır. Bu durumda toplumsal cinsiyet, " kültürel bir sabit " ya da " cinsiyetin doğal bir uzantısı " olarak görülüyor. Butler ise kitabında f eminizmden antropolojiye, postyapısalcılıktan psikanalize, Marksizm'den f elsef eye kadar birçok disiplin ve ana akım içinde yer alan düşünürle diyaloğa girerek, eleştirilerini de sakınmadan, toplumsal cinsiyet tartışmalarını f arklı beden ve cinsel yönelim gibi cinsiyet hallerini de içine alacak şekilde genişletmeye çalışır. Kitabın başlığından da çıkarılabileceği gibi, öncelikle f eminizm ve kimlik kategorileriyle hesaplaşır. Burada derdi, f eminizmin öznesi olarak öne çıkan tekil bir kadın kimliğinin, sınıf , ırk, etnisite gibi diğer iktidar ilişkileri ekseninde kurulacak kimlikleri dışarıda bırakmasıdır. Dahası sorun, f eminizmin özgürleştirmeyi umduğu kadın öznesini varsayması, sabitleştirmesi ve öznenin f ailliğini kısıtlamasıdır. Bu yüzden Butler kimliğin, öznenin ve f ailliğin değişebilen/değişebilecek inşasını Ra dika l.com .t r > Ra dika l 2 > Duygusa l t a ciz/t oplum sa l cinsiyet bela sı A A T ürk kadını, ahlaklı, becerikli, hamarat, boyun eğen, vs. olmak tarzı toplumsal cinsiyet rollerini aşabilir gibi görünse de, özellikle aile ve çocuk konusunda hâlâ başı dertte gibi Haber: D. BURCU EĞİ[email protected] / Arşivi Kad ının t o p lumsal st at üsü d eğ işse d e aile kurumund aki d urumu hâlâ so runlu.
Uploads
Books by D. Burcu Egilmez
Papers by D. Burcu Egilmez
Book chapters by D. Burcu Egilmez
Proceedings by D. Burcu Egilmez
Book/Film Reviews, Comments, Newspaper Articles by D. Burcu Egilmez