Papers by Hasan Gürbüz

Emek Araştırma Dergisi , 2024
DergiPark logo
Emek Araştırma Dergisi
Araştırma Makalesi
TR
Sermaye Merkezli Yerel Yönetimin... more DergiPark logo
Emek Araştırma Dergisi
Araştırma Makalesi
TR
Sermaye Merkezli Yerel Yönetimin Dümenini Kırmak: Yerel Yönetimi Kent Hakkı Bağlamında Düşünmek
Yıl 2024, Cilt: 15 Sayı: 26, 263 - 277, 30.12.2024
Hasan Gürbüz
Öz
Bu çalışmada, kapitalist sistemin kentleşme süreci üzerindeki etkilerini ve bu süreçte ortaya çıkan eşitsizliklere bir alternatif oluşturma bağlamında toplumcu belediyeciliğin yaratacağı potansiyeli Henri Lefebvre'nin "kent hakkı" kavramı çerçevesinde incelenmiştir. Kapitalist kentleşme, kentsel mekânın metalaşmasına, kamusal faydanın göz ardı edilmesine ve mekânsal eşitsizliklerin derinleşmesine yol açmıştır. Söz konusu eşitsizlikler gelir eşitsizliği, kent yoksulluğu, iklim krizi, sermaye merkezli mekansal düzenlemeler, güvenlik ve şiddetin tırmanması, kent dokusunun ve kent estetiğinin bozulması vb. olarak çoğaltılabilir. Tüm bu sorunlar küresel bir kentleşme krizi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Kentleşme krizi diye adlandırabileceğimiz bu sorunlar yumağına karşılık toplumcu belediyecilik pratikleri alternatif yaratarak toplum nezdinde karşılık bulabilir. Yakın tarihte Türkiye’de ve dünyada toplumcu belediyecilik pratikleri hem yerel düzeyde emek merkezli yönetim deneyimini başarıyla gerçekleştirilmiş hem de yerelden merkeze doğru yayılan bir demokratikleşme pratikleri sergilenmiştir. Türkiye’de günümüzde yaşanan siyasi ve ekonomik krizleri göz önünde bulundurarak yerel yönetimlerin önemi daha da artırmıştır. Yerel yönetimler özellikle kent yoksulluğuyla mücadele konusunda zaman zaman merkezi yönetimden daha etkin politikalar geliştirmiştir. Yerel yönetimlerin ortaya koydukları yönetim pratikleri toplumcu belediyecilik bağlamında tartışılmıştır. Çalışma, alan yazın taraması yöntemine dayanarak akademik araştırmalar, raporlar incelenmiş ve gözlem tekniğiyle şekillendirilmiştir.

Kent Akademisi , 2023
Türkiye'de belirli dönemlerin dışında belli bir programa bağlı planlı bir konut politikası uygula... more Türkiye'de belirli dönemlerin dışında belli bir programa bağlı planlı bir konut politikası uygulanmamıştır. Kentlerin büyümeye başlaması ile konut üretimi sorunu fark edilmiştir. 1960'lardan sonra kentlerin nüfusunun artması ile yoksul kesimlerin yaptığı gecekondular belirmeye ve zamanla kent merkezlerinden çepere serpilmeye başlamıştır. Ancak kısa erimli sübvansiyon desteklerinin ötesinde sistemli bir devlet politikası yürütülmemiştir. Neoliberal dönemin etkin olmasıyla gelişen inşaat sektörünün birikim aracı olarak görülmesiyle konut üretimi de bu sürecin bir parçası olmaya başlamıştır. Özellikle son 20 yıldır inşaat sektörü (özellikle konut) diğer sektörlerin önüne geçerek en çok yatırım alan sektör olmuştur. Bu sebeple gecekondu inşaatları engellenme yoluna gidilerek konut edinimi çeşitli finansal araçlarla teşvik edilmeye başlanmıştır. Merkezi yönetim bir taraftan TOKİ'ye özel yetkiler vererek ülke genelinde konut üretimine hız vermiş, diğer yandan yerel yönetimlerin yetkilerini genişleterek kentlerde inşaat sektörünü canlandırmayı hedeflemiştir. Konut üretimi, inşaat sektörü içerisinde önemli bir yere sahiptir. Ancak konut üretiminde gelinen noktada fiyatlar spekülatif bir biçimde artmış, imar planları ve imara açılan arazilerin seçiminde kamu yararından çok kâr amacı öncelenmiş ve konut ihtiyaçtan çok yatırım unsuru olarak görülmeye başlanmıştır. Bu çalışmada, Türkiye'de konut sektörünün gelişimi günümüze kadar uzanan süreçte kısaca değerlendirildikten sonra, mevcut konut politikaları Gaziantep örneği üzerinden tartışılacaktır.

VII. ULUSAL SOSYOLOJİ KONGRESİ YENİ TOPLUMSAL YAPILANMALAR: GEÇİŞLER, KESİŞMELER, SAPMALAR, 2013
horoughly held among more than ninety women, children, men, local politicians and members of parl... more horoughly held among more than ninety women, children, men, local politicians and members of parliament. It was known as children throwing stones is a significant problem of our country. The purpose of this study is the sociological analysis of children throwing stones which is not sufficiently researched in the media. The study has not been finished and the findings will be presented in the symposium. Mersin takes many immigrants from Eastern provinces of Turkey. Therefore, it is one of the most Kurdish populated provinces. Kurdish people live in shanties and they work in the informal jobs without insurance. They have on average 5-6 children. The children spend half of their time at school, then, they have to work at industry as apprentice and shoeblack at remaining time. After a while, most of the children drop out. Most of these children who are addicted to drugs and involve in crime such as extortion are registered in juvenile courts. In addition to these developments, one of the most important problems of our country, Kurdish problem with all violence, can be seen in these districts. Most of these realities, which are mentioned above, are ignored, while children throwing stones problem is handling. These children are growing with economic and cultural depression. Moreover, the state view against to these children is to develop few SODES project and security precaution with police. In this study, children throwing stones will be handled with all dimensions from the sociological aspects.

NEO-LİBERAL DÖNEMDE KENT YOKSULLUĞU VE YOKSULLUK POLİTİKASI: GAZİANTEP ÖRNEĞİ, 2021
Anti-poverty policies in developing countries remained of secondary importance in the period of t... more Anti-poverty policies in developing countries remained of secondary importance in the period of the neo-liberal local
development policies, which were its successors, as in the period of national development policies. Neo-liberal local
development claimed that export-oriented industrialization policies would provide economic growth and thus poverty
would spontaneously disappear as everyone would benefit from growth. This notion made itself felt wherever neo-liberal
local development policies prevailed. These policies have led to the further impoverishment of the urban poor in
developing countries. In this study, poverty and anti-poverty policies in Gaziantep are discussed. The increase of the
urban poor population in Gaziantep has been influenced by the policies followed, as well as the migration from
neighboring provinces for the last thirty years. In Turkey, the policies to combat poverty are operated at two levels,
including central government and local governments. The anti-poverty policies of the central government are realized
mainly in the form of in-kind and cash aids besides housing, loan and employment supports. Although local governments
also carry out similar policies with the central government, it did not significantly reduce poverty over the long term
both anti-poverty policies. For this reason, anti-poverty policies in Gaziantep served to make poverty manageable rather
than reducing poverty.

Toplum ve Demokrasi, 2018
Özet: Kapitalist sistem 19. Yüzyılın sonlarından bu yana kent mekânını artı ürünün soğurulmasında... more Özet: Kapitalist sistem 19. Yüzyılın sonlarından bu yana kent mekânını artı ürünün soğurulmasında ve yeniden üretiminde bir araç olarak kullanmıştır. Kent mekânı sermayenin yeniden üretimi doğrultusunda biçimlenirken, geniş halk kitleleri sürecin dışında tutulmuştur. Devlet bu süreçte burjuvaziyle iş birliği yaparak sermaye birikim sürecinde ittifak içine girmiştir. Fakat bahsettiğimiz kapitalist kentleşme süreci gelişmiş ve az gelişmiş ülkelerde farklı şekilde işlemiştir. Özellikle neo-liberal süreçte kapitalizmin kentlere müdahalesi çok daha yıkıcı olmuştur. Gelişmiş ülkelerde süreç artı ürünün soğurulması biçiminde devam ederken, azgelişmiş ülkelerde ise neo-liberal kentler kaynak yaratmanın aracı olmuştur. Bu yüzden az gelişmiş ülkelerde neo-liberal kentleşme pratikleri emekçi kesimler için daha yıkıcı olmuştur. Türkiye'de İslami referanslı partiler 1990'lardan bu yana belediyeleri kazanarak neo-liberal-muhafazakâr bir kentleşme pratiği sergilemektedir. Söz konusu yönetim anlayışı öncelikle taraftan inşaat-emlak sektörü üzerinden kaynak yaratarak kendi sermaye kesimini destekleme yoluna gitmiştir. İkinci olarak mekânsal ve kültürel olarak İslami sembol ve simgeleri kullanarak Cumhuriyetin kurucu değerlerinden uzaklaşmaktadır. Son olarak yoksullara yönelik yardım ve desteklerle geniş halk tabakasının desteğini sağlamaktadır. Gaziantep'te 2004'ten bu yana neo-liberal-İslamcı AKP'li belediyeler tarafından yönetilmektedir. Bu çalışma kapsamında, Gaziantep'te AKP'li belediyelerin yönetiminde neo-liberal kentleşme sürecinin nasıl geliştiği ele alınmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Neo-liberal kentleşme, Kapitalizm, Gaziantep, Mekân
Summary:
Urbanization in the Effect of Neo-liberal Conservatism and the Case of Gaziantep Abstract: The capitalist system has used the urban space as a tool for the absorption and reproduction of the surplus product since the late 19th century. While urban space was shaped in line with the reproduction of capital, large masses of people were excluded from the process. The state entered into an alliance with the bourgeoisie cooperated in the process of capital accumulation. But the capitalist urbanization process has worked differently in developed and underdeveloped countries. The neo-liberal process has been much more destructive the intervention of capitalism in cities, in particular. The process continued in the form of the absorption of the surplus product in developed countries, while in neo-liberal cities were the means of fundraising in the underdeveloped countries. Therefore, in less developed countries, neo-liberal urbanization practices have been more destructive for the laborers. Since the 1990s in Turkey, Islamic parties have started to exhibit practical reference neo-liberal-conservative urbanization by winning local municipalities. The management approach in question has primarily started to support its own capital sector by creating resources through the construction-real estate sector. Second, he moved away from the founding values of the Republic using the Islamic symbols and symbols spatially and culturally.
Thesis Chapters by Hasan Gürbüz
KALKINMANIN_ULUSALDAN_YERELE_KAYMASININ_MEKANI_OLARAK_KENTLERDE_SURDURULEBILIR_KALKINMA_GAZIANTEP_ORNEGI, 2020

Siyasi araştırma, 2014
Müslüman KardeĢler Hareketi (MKH), Mısır‟ın işgal altında olduğu dönemde,
çözülemeyen toplumsal ... more Müslüman KardeĢler Hareketi (MKH), Mısır‟ın işgal altında olduğu dönemde,
çözülemeyen toplumsal sorunları karşısında İslam‟ın özüne dönüşü öneren bir toplumsal
hareket olarak doğmuştur. Benzerleri arasında en fazla taraftarı olan „İslamcı‟ örgüttür.
MKH‟nin kuruluş yılları, İngiliz işgaline karşı doğan Arap milliyetçiliğinin yükselişe
geçtiği bir döneme denk düşer. İslam hukukunu (Şeriatı) esas alan MKH, Şiddetsiz cihat
anlayışı denemek istemiĢtir. Mısır‟da ve Ortadoğu‟da örgütlerin kurulmasına da kaynaklık
etmiştir. MKH, kuruluşundan 1970‟lere kadar kentli orta sınıflara dayanan bir örgüt olarak,
camilerde ve kurduğu hayır kurumlarında örgütlenerek; Hz Muhammed‟in sözlerini,
davranıĢlarını ve Kuran‟ı Kerim‟i referans almıĢ basit bir örgüt görünümündedir. Bu
dönemden sonra, en zengininden en fakir köylü/bedevilere kadar birçok taraftarı olmuĢtur.
1990‟larda siyasete de ısınan örgüt, Batı‟da (Avrupa ve ABD) örgütlenmesini
güçlendirmiĢtir. Bu gün anti-kapitalistlerden-neo-liberallere, fakir köylülerden-sermaye
sınıfına kadar farklı kesimleri içerisinde barındıran MKH‟nin yönetim kadrosu ve üyeleri
arasında tam bir uzlaĢı olduğunu söylemek zordur. Arap Baharında öne çıkan ve kısa süre
iktidar olan MKH, bugün geldiğimiz süreçte açık anlaĢılır bir toplum modeli ortaya
koyamamıĢtır. Post-Ġslamcı çizgiye geçen hareketin yönü belirsizdir. ĠĢte bu çalıĢmada
MKH‟nin toplumsal bileĢenleri, hedefleri, örgütsel yapısı ve değiĢim süreci Bağımlılık
Teorisi perspektifinden sosyolojik olarak betimlenmiĢtir.
Conference Presentations by Hasan Gürbüz

Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Ağı Sempozyumu-KBAM Yayınları, 2013
Bu gün dünyada son zamanlarda ağırlığını iyice hissettiren neo-liberalizm, orta ve alt sınıf içi... more Bu gün dünyada son zamanlarda ağırlığını iyice hissettiren neo-liberalizm, orta ve alt sınıf için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Refah toplumunu rafa kaldıran bu yönetim anlayışı toplumu da görmezden gelerek tüm dünyayı kendi istediği şekilde bir piyasa mekanizmasına göre dönüştürmeyi hedeflemiştir. Ülkemizde Özal’la başlayan bu süreç bugün 10 yıllık AKP yönetimi ile birlikte toplumsal muhalefeti zayıflatılarak otokratik, milliyetçi ve muhafazakâr motifli neo-liberal zihniyet algısı hâkim olmuştur. Bu dönemde birçok HES projeleri ile birlikte çevre felaketleri yaşanmıştır. Ülke neo-liberal tarzda kırdan kente, mekânsal dönüşüme uğratılmaya çalışılmıştır. Kentler ‘’Kentsel dönüşüm ‘’ adına rant alanlarına dönüştürülmüştür. Ülke dev bir inşaat alanına dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Otokratik zihniyetli baskıcı yönetim algısı, kentsel dönüşüme bir müdahale olarak başlamış olan ‘’Gezi Parkı’’ direnişi ile artık bir meşruiyet krizine girmiştir.

1. Uluslararası Ortadoğu Sosyolojisi Kongresi, 28-30 Haziran, Elazığ, Ortadoğu Araştırmaları Estitüsü, Elazığ, 2012
Mısır’da kurulan Müslüman Kardeşler cemaati, Arap-İslam toplumunda 20. Yüzyılda kurulan en büyük ... more Mısır’da kurulan Müslüman Kardeşler cemaati, Arap-İslam toplumunda 20. Yüzyılda kurulan en büyük cemaatlerden biridir. Örgütün kuruluş amacı başta Mısır olmak üzere Arap ülkelerini emperyalizmin işgalinden kurtarmak ve Hz Muhammed dönemindeki İslami düzene geri dönmektir. Örgüt kurulduktan kısa süre sonra diğer Arap ülkelerine de yayılmıştır. İsrail-Filistin savaşına da etkin bir şekilde katılan örgüt, Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in sözlerini en büyük rehber olarak almıştır. Cemaat, zamanla büyüyerek, hem şiddet yanlısı İslamcıları hem de ılımlı kesimleri içinde barındıran küresel bir örgüte dönüşmüştür. 1980’den sonra reel sosyalizmin çöküşü ve neo-liberalizmin dünyaya yayılması ile örgüt de değişmiş, demokratik değer yargılarını benimsemiştir. Cemaatin bugün geçirdiği dönüşüm, günümüzde bazı sosyal bilimciler tarafından post-İslamcılık bağlamında tartışmaya açılmıştır. Arap baharının da öncüsü olan cemaat, bugün hem Batı hem de İslami cenahta tartışılmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmada Müslüman Kardeşlerin İslamcılıktan-post-İslamcılığa evrimi ele alınacaktır.
Book Reviews by Hasan Gürbüz
Emek ve Araştırma Dergisi, 2022
Kalkınma poitikalarının mevcut reel politikalarına çok yönlü ve bütüncül bir eleştiri Benjamin Se... more Kalkınma poitikalarının mevcut reel politikalarına çok yönlü ve bütüncül bir eleştiri Benjamin Selwyn tarafından yapılmış “kalkınma mücadelesi” adı altında bir kitapta toplanmıştır. Çalışmayı diğerlerinden farklı kılan, kalkınma politikalarına emekçi
sınıfların bakış açısından ele alınarak demokratik ve eşitlikçi yeni bir kalkınma
paradigması önerilmiş olmasıdır. Kitap genel olarak geleneksel kalkınma poli-
tikaları ve teorilerinin devlet ve sermaye merkezli bakış açılarının ifşası ve eleş-
tirisi üzerine odaklanmıştır. Bugüne kadar sürdürülen ve devam eden kalkınma politikaları ağırlıklı olarak geniş halk yığınlarının yoksullaşmasına hizmet etmiştıi. Selweyn kitapta, insani ve toplumsal kalkınma mücadelesinin mümkün olduğunu anlatmaya çalışmış ve bu iddiayı mümkün kılacak geniş çerçevede öneriler
getirmiştir.
Books by Hasan Gürbüz

Gaziantep Üniversitesi Yayınları, 2024
Mesleki eğitim, en basit haliyle bir mesleğe sahip olmayanların ya da belli bir düzeyde mesleği b... more Mesleki eğitim, en basit haliyle bir mesleğe sahip olmayanların ya da belli bir düzeyde mesleği beceriye sahip olup da bunu arttırmak ya da sertifikalandırmak isteyen kişilere sunulan kurs tarzı eğitimdir. Ancak mesleki eğitim süreçlerine yakından bakıldığında bu süreçlerin birçok sosyal ve psikolojik faktörü barındırdığı ve gerçek anlamın basit anlamın çok da dışına taştığı görülür. Söz konusu olan göçmenlerin / sığınmacıların / geçici koruma altındaki Suriyelilerin mesleki eğitimi durumu ise çok daha karmaşık bir sosyal-psikolojik ilişkiler bütününe işaret eder. Sosyal uyum, cinsiyet, kentlilik-kırsallık, istihdam, geçinme, sosyal tabakalaşma, eğitim düzeyi, önceden sahip olunan meslek, devletin anomiyi önleme güdüsü, eğitmenlerin sosyal bağlamı ve onların istihdambiçimleri, kurs veren kurumun yapısı, sosyal yardımlar gibi birçok değişkeni kapsamaktadır.Gaziantep’te Suriyelilere yönelik mesleki eğitim süreçleri incelendiğinde, yukarıda değinilen çok boyutluluğun geçerli olduğu görülür. Kısa bir zaman dilimi içinde, birçok bakımdan farklı kültürel-toplumsal özelliklere sahip, yerli nüfusun dörtte birini oluşturacak büyüklükte bir göçmen nüfusun gelmiş olmasının yarattığı sosyal krizlerin aşılmasında mesleki eğitim, önemi bir misyon üstlenmiştir. Oldukça kalabalık bir nüfusun mevcut toplumsal hayatla ilk karşılaşmasından itibaren eğitim ve sağlık gibi hizmetlerden faydalanma, ekonomik yaşama dahil olma gibi konularda yaşadıkları problemler, karşılaştıkları dirençler, karşılaşılan dirençleri aşma çabaları ve devlet kurumlarının bu süreçte geliştirdikleri kolaylaştırıcı - zorlaştırıcı reaksiyonların hepsi sosyal araştırmanın farklı çalışma alanlarına girmektedir. Göç sürecinin başlangıcında göçmenlerle uyumlu, onları absorbe eden bir ekonomik hayatın yokluğu, Suriyelilerin yoğun biçimde kayıt dışı işlere ve istihdama yönelmelerine sebep oldu. Suriyelilerin ilk geldikleri andan itibaren yaşadıkları yoksulluğu önlemek için devlet ve sivil toplumun geliştirdiği sosyal yardım mekanizmaları kayıt dışı istihdamı güçlendiren ve kalıcılaştıran bir işleve büründü. Ayrıca mevcut yasal mevzuatlar, iş kültürü farklılığı ve kültürel-dilsel ayrılıklar, Suriye’de meslek sahibi olan, kendi halinde ailesini geçindiren birçok insanın işsiz kalmasına veya mesleklerini kayıt dışıbiçimde yürütmelerine neden oldu. Bütün bu faktörler, yaklaşık dört yüz bin nüfusluk bir kitlenin Gaziantep’te yaşarken, geçimini bu şehirde sağlarken, şehrin ekonomisine katkı sunarken ve şehrin olanaklarından faydalanırken kayıt dışı istihdama yönelmelerine ve sözkonusu kayıt dışılığın kronik bir probleme dönüşmesine sebep olmuştur. Bu kayıt dışılık, aynı zamanda, yerli nüfusun sahip olduğu, “küçük ve orta boy işletmelerin” rekabet şansını olumsuz yönde etkilemiş,bu da yerli nüfustaki Suriyeli göçmen karşıtlığını motive eden temel dinamiklerden biri olmuştur. Ayrıca kayıt dışı çalışma nedeniyle düşük ücrete razı olan Suriyeli işçiler, yerli emek piyasasında dengenin bozulmasına neden olabilmiş, yerli işçilerin emek piyasasında rekabet edebilirlikleri zarar görmüştür. Özellikle son iki etmen, Gaziantep’te Suriyeli sığınmacı karşıtlığının neden en çok “alt ve orta-alt sınıflar” arasında etkili olduğunun sebeplerini göstermektedir.UNHCR desteğiyle, Gaziantep Üniversitesi Göç Enstitüsü koordinatörlüğünde, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi ve Harran Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezipartnerliğinde Gaziantep’te yürütülen projemizde toplam 30 tane devlet kurumu ve sivil toplum kuruluşu ile yüz yüze görüşülmüştür. 18-30 yaş aralığında 207’si kadın, 93’ü erkek (141 Suriyeuyruklu ve 159 Türk vatandaşı) olmak üzere toplam 300 kişiye anket uygulanmıştır. Yapılan görüşmelerden ve uygulanan anket sonuçlarından elde edilen veriler, daha önce yapılmış akademik çalışmalar, hazırlanan raporlar ışığında Gaziantep’teki STK ve devlet kurumlarının Türk ve Suriyeli göçmenlere yönelik hayata geçirilen mesleki eğitim programları tüm boyutlarıyla değerlendirmeye çalışılmıştır. Anketlerin uygulanma süreci yaz mevsimine, yani aktif programların kapalı olduğu döneme denk geldiğinden uygulamada kısmen sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunun aşılmasında Gaziantep-Kilis Kızılay Toplum Merkezi ve merkezin sorumlusu olan Ersun ŞEN’in önemli katkısı olmuştur. Gaziantep Hukuk Kliniği sorumlusu Av. Mehmet Serkan ERGÜN’un projenin hazırlanma sürecindeki desteği ve katkısı büyük olmuştur. Ayrıca Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren GASMEK ile Şahinbey Belediyesi Gençlik Merkezlerinin yöneticileri; İl Milli Eğitim Müdürlüğü İMEP projesinin sorumluları; Şahinbey, Ezogelin ve Nizip Halk Eğitim Merkezlerinin yöneticilerinin projeye verdikleri destek projenin tamamlanmasındaki katkıları büyük olmuştur. Proje ekibimizle görüşme yapmayı kabul ederek katkı sağlayan, destek veren kurum temsilcilerine, anketi uyguladığımız gençlere, araştırmanın yapılmasına katkı sunan proje ekibindeki akademisyenlerle yüksek lisans öğrencilerimize çok teşekkür ediyoruz.
Uploads
Papers by Hasan Gürbüz
Emek Araştırma Dergisi
Araştırma Makalesi
TR
Sermaye Merkezli Yerel Yönetimin Dümenini Kırmak: Yerel Yönetimi Kent Hakkı Bağlamında Düşünmek
Yıl 2024, Cilt: 15 Sayı: 26, 263 - 277, 30.12.2024
Hasan Gürbüz
Öz
Bu çalışmada, kapitalist sistemin kentleşme süreci üzerindeki etkilerini ve bu süreçte ortaya çıkan eşitsizliklere bir alternatif oluşturma bağlamında toplumcu belediyeciliğin yaratacağı potansiyeli Henri Lefebvre'nin "kent hakkı" kavramı çerçevesinde incelenmiştir. Kapitalist kentleşme, kentsel mekânın metalaşmasına, kamusal faydanın göz ardı edilmesine ve mekânsal eşitsizliklerin derinleşmesine yol açmıştır. Söz konusu eşitsizlikler gelir eşitsizliği, kent yoksulluğu, iklim krizi, sermaye merkezli mekansal düzenlemeler, güvenlik ve şiddetin tırmanması, kent dokusunun ve kent estetiğinin bozulması vb. olarak çoğaltılabilir. Tüm bu sorunlar küresel bir kentleşme krizi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Kentleşme krizi diye adlandırabileceğimiz bu sorunlar yumağına karşılık toplumcu belediyecilik pratikleri alternatif yaratarak toplum nezdinde karşılık bulabilir. Yakın tarihte Türkiye’de ve dünyada toplumcu belediyecilik pratikleri hem yerel düzeyde emek merkezli yönetim deneyimini başarıyla gerçekleştirilmiş hem de yerelden merkeze doğru yayılan bir demokratikleşme pratikleri sergilenmiştir. Türkiye’de günümüzde yaşanan siyasi ve ekonomik krizleri göz önünde bulundurarak yerel yönetimlerin önemi daha da artırmıştır. Yerel yönetimler özellikle kent yoksulluğuyla mücadele konusunda zaman zaman merkezi yönetimden daha etkin politikalar geliştirmiştir. Yerel yönetimlerin ortaya koydukları yönetim pratikleri toplumcu belediyecilik bağlamında tartışılmıştır. Çalışma, alan yazın taraması yöntemine dayanarak akademik araştırmalar, raporlar incelenmiş ve gözlem tekniğiyle şekillendirilmiştir.
development policies, which were its successors, as in the period of national development policies. Neo-liberal local
development claimed that export-oriented industrialization policies would provide economic growth and thus poverty
would spontaneously disappear as everyone would benefit from growth. This notion made itself felt wherever neo-liberal
local development policies prevailed. These policies have led to the further impoverishment of the urban poor in
developing countries. In this study, poverty and anti-poverty policies in Gaziantep are discussed. The increase of the
urban poor population in Gaziantep has been influenced by the policies followed, as well as the migration from
neighboring provinces for the last thirty years. In Turkey, the policies to combat poverty are operated at two levels,
including central government and local governments. The anti-poverty policies of the central government are realized
mainly in the form of in-kind and cash aids besides housing, loan and employment supports. Although local governments
also carry out similar policies with the central government, it did not significantly reduce poverty over the long term
both anti-poverty policies. For this reason, anti-poverty policies in Gaziantep served to make poverty manageable rather
than reducing poverty.
Summary:
Urbanization in the Effect of Neo-liberal Conservatism and the Case of Gaziantep Abstract: The capitalist system has used the urban space as a tool for the absorption and reproduction of the surplus product since the late 19th century. While urban space was shaped in line with the reproduction of capital, large masses of people were excluded from the process. The state entered into an alliance with the bourgeoisie cooperated in the process of capital accumulation. But the capitalist urbanization process has worked differently in developed and underdeveloped countries. The neo-liberal process has been much more destructive the intervention of capitalism in cities, in particular. The process continued in the form of the absorption of the surplus product in developed countries, while in neo-liberal cities were the means of fundraising in the underdeveloped countries. Therefore, in less developed countries, neo-liberal urbanization practices have been more destructive for the laborers. Since the 1990s in Turkey, Islamic parties have started to exhibit practical reference neo-liberal-conservative urbanization by winning local municipalities. The management approach in question has primarily started to support its own capital sector by creating resources through the construction-real estate sector. Second, he moved away from the founding values of the Republic using the Islamic symbols and symbols spatially and culturally.
Thesis Chapters by Hasan Gürbüz
çözülemeyen toplumsal sorunları karşısında İslam‟ın özüne dönüşü öneren bir toplumsal
hareket olarak doğmuştur. Benzerleri arasında en fazla taraftarı olan „İslamcı‟ örgüttür.
MKH‟nin kuruluş yılları, İngiliz işgaline karşı doğan Arap milliyetçiliğinin yükselişe
geçtiği bir döneme denk düşer. İslam hukukunu (Şeriatı) esas alan MKH, Şiddetsiz cihat
anlayışı denemek istemiĢtir. Mısır‟da ve Ortadoğu‟da örgütlerin kurulmasına da kaynaklık
etmiştir. MKH, kuruluşundan 1970‟lere kadar kentli orta sınıflara dayanan bir örgüt olarak,
camilerde ve kurduğu hayır kurumlarında örgütlenerek; Hz Muhammed‟in sözlerini,
davranıĢlarını ve Kuran‟ı Kerim‟i referans almıĢ basit bir örgüt görünümündedir. Bu
dönemden sonra, en zengininden en fakir köylü/bedevilere kadar birçok taraftarı olmuĢtur.
1990‟larda siyasete de ısınan örgüt, Batı‟da (Avrupa ve ABD) örgütlenmesini
güçlendirmiĢtir. Bu gün anti-kapitalistlerden-neo-liberallere, fakir köylülerden-sermaye
sınıfına kadar farklı kesimleri içerisinde barındıran MKH‟nin yönetim kadrosu ve üyeleri
arasında tam bir uzlaĢı olduğunu söylemek zordur. Arap Baharında öne çıkan ve kısa süre
iktidar olan MKH, bugün geldiğimiz süreçte açık anlaĢılır bir toplum modeli ortaya
koyamamıĢtır. Post-Ġslamcı çizgiye geçen hareketin yönü belirsizdir. ĠĢte bu çalıĢmada
MKH‟nin toplumsal bileĢenleri, hedefleri, örgütsel yapısı ve değiĢim süreci Bağımlılık
Teorisi perspektifinden sosyolojik olarak betimlenmiĢtir.
Conference Presentations by Hasan Gürbüz
Book Reviews by Hasan Gürbüz
sınıfların bakış açısından ele alınarak demokratik ve eşitlikçi yeni bir kalkınma
paradigması önerilmiş olmasıdır. Kitap genel olarak geleneksel kalkınma poli-
tikaları ve teorilerinin devlet ve sermaye merkezli bakış açılarının ifşası ve eleş-
tirisi üzerine odaklanmıştır. Bugüne kadar sürdürülen ve devam eden kalkınma politikaları ağırlıklı olarak geniş halk yığınlarının yoksullaşmasına hizmet etmiştıi. Selweyn kitapta, insani ve toplumsal kalkınma mücadelesinin mümkün olduğunu anlatmaya çalışmış ve bu iddiayı mümkün kılacak geniş çerçevede öneriler
getirmiştir.
Books by Hasan Gürbüz
Emek Araştırma Dergisi
Araştırma Makalesi
TR
Sermaye Merkezli Yerel Yönetimin Dümenini Kırmak: Yerel Yönetimi Kent Hakkı Bağlamında Düşünmek
Yıl 2024, Cilt: 15 Sayı: 26, 263 - 277, 30.12.2024
Hasan Gürbüz
Öz
Bu çalışmada, kapitalist sistemin kentleşme süreci üzerindeki etkilerini ve bu süreçte ortaya çıkan eşitsizliklere bir alternatif oluşturma bağlamında toplumcu belediyeciliğin yaratacağı potansiyeli Henri Lefebvre'nin "kent hakkı" kavramı çerçevesinde incelenmiştir. Kapitalist kentleşme, kentsel mekânın metalaşmasına, kamusal faydanın göz ardı edilmesine ve mekânsal eşitsizliklerin derinleşmesine yol açmıştır. Söz konusu eşitsizlikler gelir eşitsizliği, kent yoksulluğu, iklim krizi, sermaye merkezli mekansal düzenlemeler, güvenlik ve şiddetin tırmanması, kent dokusunun ve kent estetiğinin bozulması vb. olarak çoğaltılabilir. Tüm bu sorunlar küresel bir kentleşme krizi ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Kentleşme krizi diye adlandırabileceğimiz bu sorunlar yumağına karşılık toplumcu belediyecilik pratikleri alternatif yaratarak toplum nezdinde karşılık bulabilir. Yakın tarihte Türkiye’de ve dünyada toplumcu belediyecilik pratikleri hem yerel düzeyde emek merkezli yönetim deneyimini başarıyla gerçekleştirilmiş hem de yerelden merkeze doğru yayılan bir demokratikleşme pratikleri sergilenmiştir. Türkiye’de günümüzde yaşanan siyasi ve ekonomik krizleri göz önünde bulundurarak yerel yönetimlerin önemi daha da artırmıştır. Yerel yönetimler özellikle kent yoksulluğuyla mücadele konusunda zaman zaman merkezi yönetimden daha etkin politikalar geliştirmiştir. Yerel yönetimlerin ortaya koydukları yönetim pratikleri toplumcu belediyecilik bağlamında tartışılmıştır. Çalışma, alan yazın taraması yöntemine dayanarak akademik araştırmalar, raporlar incelenmiş ve gözlem tekniğiyle şekillendirilmiştir.
development policies, which were its successors, as in the period of national development policies. Neo-liberal local
development claimed that export-oriented industrialization policies would provide economic growth and thus poverty
would spontaneously disappear as everyone would benefit from growth. This notion made itself felt wherever neo-liberal
local development policies prevailed. These policies have led to the further impoverishment of the urban poor in
developing countries. In this study, poverty and anti-poverty policies in Gaziantep are discussed. The increase of the
urban poor population in Gaziantep has been influenced by the policies followed, as well as the migration from
neighboring provinces for the last thirty years. In Turkey, the policies to combat poverty are operated at two levels,
including central government and local governments. The anti-poverty policies of the central government are realized
mainly in the form of in-kind and cash aids besides housing, loan and employment supports. Although local governments
also carry out similar policies with the central government, it did not significantly reduce poverty over the long term
both anti-poverty policies. For this reason, anti-poverty policies in Gaziantep served to make poverty manageable rather
than reducing poverty.
Summary:
Urbanization in the Effect of Neo-liberal Conservatism and the Case of Gaziantep Abstract: The capitalist system has used the urban space as a tool for the absorption and reproduction of the surplus product since the late 19th century. While urban space was shaped in line with the reproduction of capital, large masses of people were excluded from the process. The state entered into an alliance with the bourgeoisie cooperated in the process of capital accumulation. But the capitalist urbanization process has worked differently in developed and underdeveloped countries. The neo-liberal process has been much more destructive the intervention of capitalism in cities, in particular. The process continued in the form of the absorption of the surplus product in developed countries, while in neo-liberal cities were the means of fundraising in the underdeveloped countries. Therefore, in less developed countries, neo-liberal urbanization practices have been more destructive for the laborers. Since the 1990s in Turkey, Islamic parties have started to exhibit practical reference neo-liberal-conservative urbanization by winning local municipalities. The management approach in question has primarily started to support its own capital sector by creating resources through the construction-real estate sector. Second, he moved away from the founding values of the Republic using the Islamic symbols and symbols spatially and culturally.
çözülemeyen toplumsal sorunları karşısında İslam‟ın özüne dönüşü öneren bir toplumsal
hareket olarak doğmuştur. Benzerleri arasında en fazla taraftarı olan „İslamcı‟ örgüttür.
MKH‟nin kuruluş yılları, İngiliz işgaline karşı doğan Arap milliyetçiliğinin yükselişe
geçtiği bir döneme denk düşer. İslam hukukunu (Şeriatı) esas alan MKH, Şiddetsiz cihat
anlayışı denemek istemiĢtir. Mısır‟da ve Ortadoğu‟da örgütlerin kurulmasına da kaynaklık
etmiştir. MKH, kuruluşundan 1970‟lere kadar kentli orta sınıflara dayanan bir örgüt olarak,
camilerde ve kurduğu hayır kurumlarında örgütlenerek; Hz Muhammed‟in sözlerini,
davranıĢlarını ve Kuran‟ı Kerim‟i referans almıĢ basit bir örgüt görünümündedir. Bu
dönemden sonra, en zengininden en fakir köylü/bedevilere kadar birçok taraftarı olmuĢtur.
1990‟larda siyasete de ısınan örgüt, Batı‟da (Avrupa ve ABD) örgütlenmesini
güçlendirmiĢtir. Bu gün anti-kapitalistlerden-neo-liberallere, fakir köylülerden-sermaye
sınıfına kadar farklı kesimleri içerisinde barındıran MKH‟nin yönetim kadrosu ve üyeleri
arasında tam bir uzlaĢı olduğunu söylemek zordur. Arap Baharında öne çıkan ve kısa süre
iktidar olan MKH, bugün geldiğimiz süreçte açık anlaĢılır bir toplum modeli ortaya
koyamamıĢtır. Post-Ġslamcı çizgiye geçen hareketin yönü belirsizdir. ĠĢte bu çalıĢmada
MKH‟nin toplumsal bileĢenleri, hedefleri, örgütsel yapısı ve değiĢim süreci Bağımlılık
Teorisi perspektifinden sosyolojik olarak betimlenmiĢtir.
sınıfların bakış açısından ele alınarak demokratik ve eşitlikçi yeni bir kalkınma
paradigması önerilmiş olmasıdır. Kitap genel olarak geleneksel kalkınma poli-
tikaları ve teorilerinin devlet ve sermaye merkezli bakış açılarının ifşası ve eleş-
tirisi üzerine odaklanmıştır. Bugüne kadar sürdürülen ve devam eden kalkınma politikaları ağırlıklı olarak geniş halk yığınlarının yoksullaşmasına hizmet etmiştıi. Selweyn kitapta, insani ve toplumsal kalkınma mücadelesinin mümkün olduğunu anlatmaya çalışmış ve bu iddiayı mümkün kılacak geniş çerçevede öneriler
getirmiştir.