Papers by Günnur Ertong Attar

Bu çalışma, Web 2.0 teknolojisiyle oluşturulan görsel paylaşım temelli, interaktif bir sosyal med... more Bu çalışma, Web 2.0 teknolojisiyle oluşturulan görsel paylaşım temelli, interaktif bir sosyal medya ağı olan Instagram üzerinedir. Aktif Instagram kullanıcısı olan üniversite öğrencilerinin kullanım pratikleri, temel olarak Erving Goffman'ın benlik sunumu kavramsallaştırması çerçevesinde, sembolik etkileşimci bir bakış açısıyla incelenmiştir. Pratikler, bakma hazzı, görme biçimleri, karnavalesk, ayna evresi (mirror stage), skopoli (gözetlemecilik) ve voyorizm (dikizlemecilik) gibi kavramlarla tartışılmıştır. Bu bağlamda, Goffman'ın benlik sunumu çerçevesinden hareket edilerek oyuncu, vitrin, rol, izlenim, performans gibi kavramlar kullanılmıştır. Var olan durumdan farklı, kurgusal paylaşım yapmanın problematize edildiği bu çalışmada Mersin Üniversitesi öğrencisi 11 katılımcıyla derinlemesine mülakat yapılmış, katılımcıların Instagram deneyimleri konusunda veriler toplanmıştır. Araçsal durum çalışmasıyla (instrumental case study) analiz edilen bu veriler; sosyal medyanın, kullanıcıların etkileşim ortamlarının, gündelik hayat ve sanal hayat arasındaki farkın ve paylaşım tasarımlarının anlaşılmasına ışık tutmuştur. Bunlara ek olarak Instagram'ın kullanım pratiklerinden yola çıkılarak Instagram'la ilgili terimleri anlatan bir sözlük oluşturulmuştur. Sonuç olaraksa; görülmekten haz alan kullanıcıların, Instagram sahnesinde kusursuz bir performans sergilemek için çaba göstererek paylaşım tasarımlarına zaman harcadıkları, titiz birer tasarımcı oldukları, prollerindeki görünürlüklerine özen gösterdikleri anlaşılmıştır. Kullanıcıların başkalarıyla olan etkileşimlerinde yorum alma, beğenilme, izlenilme gibi pratikleri oldukça değerli bulup, bu durumlardan duygusal doyum sağladıkları ve kimi zaman da sahne önü ve arkasının farklılaştığı paylaşımlarda bulundukları sonucuna ulaşılmıştır. Kullanıcıların sadece beğeni almak ya da görüntülenme sayısını yüksek tutmak için bile düzenli olarak bu mecrada vakit geçirdikleri ve beğeni ya da takipçi sayısını yükseltmek için karşılıklı beğeni ve takip yaptıkları sonuçları da saptanmıştır. This study is based on Instagram, an interactive social media network for visual posting created with Web 2.0 technology. The practices of university students who are active Instagram users were examined in this study from the symbolic interactionist perspective, mainly within the framework of Erving Goffman's concept of presentation of self. Practices are discussed in relation with concepts such as pleasure, seeing forms, carnivalesque, mirror stage, scopophilia and voyeurism. Concepts such as actor, front, role, impression and performance were used in the context of Goffman's presentation of self. In this study where the ctional posting was problematized, an in-depth interview was conducted with 11 participants who are students at Mersin University and data were collected on the Instagram experience of the participants. Analyzed by the instrumental case study, this data shed light on social media, user interaction environments and the design of the posts. In addition to these, a dictionary describing the terms related to Instagram has been created. Results show that the users spend time to design their posts and get pleasure from being seen, striving to exhibit impeccable performance on the Instagram scene, being meticulous designers and paying attention to their visibility in their proles. Receiving comments and being appreciated and watched, in users' interactions with others are found to be rather valuable, resulting in emotional fulllment of the user in these situations, and users may sometimes post experiences that differ from the reality at the backstage. It has also been determined that the users spend their time on this medium regularly to receive only the likes or views, and that they enter mutual like and follow practices to raise the number of likes or followers.

Öz: Bu çalışmada, gelecekte bizi beklediğini düşündüğümüz yeni iktidar mekanizmalarının yapısı, g... more Öz: Bu çalışmada, gelecekte bizi beklediğini düşündüğümüz yeni iktidar mekanizmalarının yapısı, gelişen gözetim ve biyoiktidar teknolojileri bağlamında birer özne olarak "Westworld" dizisinde kurgulanan siborglar üzerinden tartışılmıştır. Çalışmanın amacı, bu teknolojik değişimin yarattığı ve sosyal gerçeklik alanına yansıyan özne-iktidar-gözetim üçlüsünün ilişkisini anlamaktır. Westworld deneyiminin insanlık için çok uzak olmadığı düşüncesi bu çalışmanın ana motivasyonudur. Bununla birlikte, bilim-kurgu senaryolarını ve sosyal bilimlerdeki iktidar betimlemelerini harmanlama fikri bize geniş bir araştırma alanı sunmuştur. "Westworld" dizisinin ilk sezonundaki 10 bölümlük bir örneklemi kapsayan bu çalışma, içerik analiziyle yapılmış olup odak noktasını Foucault'nun biyoiktidar kavramı ve Bauman ile Lyon'nun gözetim kavramları oluşturmuştur. Bu çerçevede, özne, biyoiktidara tabi ve gözetim altında konumlanmıştır. Kavramlar üzerinden dizi bileşen-lerinin alt metinleri okunmuş, sanat eserlerine yapılan göndermeler ortaya çıkarılmıştır. Dizide; iktidar ve iktidara tabi olanlar arasındaki şiddet sahneleri, beden ve zihin özelindeki tahakküm alanları, iktidarın hükmetme politikaları ve teknolojik gözetimin had safhada olduğu tekno-determinist bir dünya tasavvuru karşımıza çıkmıştır. Foucault'nun iktidar tasavvurunun bir simülasyonu olarak kabul edilebilecek Westworld, süperpanoptikon tarafından gözetlendiğimizde hangi direnme mekanizmalarının baş gösterebileceğini de ortaya koymaktadır. Sorunlu robotların uzaklaştırılarak kapatıldığı, iktidarın mevcut düzeni devam ettirebil-mek için teknolojinin tüm imkanlarını seferber ettiği görülmüştür. Abstract: In this study, the structure of new power mechanisms that we think are waiting us in the future, is discussed on the basis of cyborgs of the television series Westworld, defined as subjects in the context of emerging surveillance and biopower technologies. The aim of this study was to understand the relation of subject-power-surveillance created through this technological change and reflected in the realm of social reality. The idea that the Westworld experience is not too far for humanity is the main motivation for this study. In addition, the idea of blending science fiction scenarios and power concepts in social sciences has provided us with a wide range of research. This paper uses a 10-episode sample in the first season of "Westworld", and it applies content analysis focused on the concepts of Foucault's biopower and the surveillance concept of Bauman and Lyon. In this context, the subject is under biopower and surveillance. The sub-texts of the episode components have been read through the concepts and the attributions made to the works of art have been revealed. In this series; we face a techno-deterministic world with a high level of technological surveillance, the fields of domination over body and mind, the domination policies of those who are in power and there are violence scenes among those who are in power and those who are exposed to the power. Westworld which can be considered a simulation of Foucault's conception of power, also reveals what resistance mechanisms may emerge if when we are watched by the Superpanopticon. It has been seen that problem robots are removed and closed off, that those in power have mobilized all the possibilities of technology in order to maintain the current order.

Background: Cardiovascular diseases (CVDs), their causes and the precautions that can be taken ha... more Background: Cardiovascular diseases (CVDs), their causes and the precautions that can be taken have been studied by researchers from different fields and countries. Evidence from this wide literature suggest a close relationship between socioeconomic factors and risk of CVDs. Objectives: The main aim of this study is to understand the main socioeconomic determinants and risk factors associated with CVDs in Turkey. Methods: For such purpose, we perform a univariate logistic analysis using the 2016 Health Survey conducted by the Turkish Statistical Institute. Using this novel data set, we identify the risk factors of chronic heart disease with several demographic and socioeconomic factors such as age, sex, education, income, alcohol and tobacco consumption, eating and exercise habits. Results: Our results indicate socioeconomic status and demographic factors and individual characteristics are significant in terms of CVDs in Turkey. While socioeconomic inequalities, baseline illnesses, and smoking are related with higher risk of CVDs, regular exercise, physical activity and moderate alcohol consumption are found to be related with lower risk of CVDs. Furthermore, gender plays an important and independent role on all socioeconomic characteristics as well as any baseline illness. Conclusions: This study offers to fill the gap in the existing literature by offering a comprehensive analysis of socioeconomic determinants and risk factors associated with CVDs in Turkey. Examining the risk factors for CVDs for all individuals and for men and women separately is informative to design policies in a more efficient way by addressing specific target groups.

The number of Syrian students attending higher education institutions in Turkey in 2016-2017 acad... more The number of Syrian students attending higher education institutions in Turkey in 2016-2017 academic year is nearly 15,000. Mersin is a city in the southern part of Turkey, and the number of registered Syrians in Mersin is around 150,000. With rapid increase in the number of Syrians at education age, research on Syrian youth attending higher education has become significant. Mersin University has the 4th highest number of Syrian students among 182 universities in Turkey. This paper examines individual, environmental, and structural problems experienced by Syrian students attending Mersin University. The paper utilizes the conceptual tools of micro-sociology by analyzing the experiences of both Syrian students and their Turkish classmates. The analysis focuses on whether Syrian students are seen as "strangers" or not, both from their own experiences and from those of Turkish students interacting with them. In this context, in-depth interviews are conducted with 15 Syrian and 8 Turkish students. The narratives of Syrian and Turkish students are analyzed via the themes of avoidance of contact, spatial discrimination, interacting with the unknown, and prejudice. Findings reveal that both groups of students keep a distance from each other; they prefer to be spatially separate at campus and at classrooms. Moreover, Syrian students state that they could communicate more easily if they overcome the problems with their use of Turkish language. The last but not the least, Syrian students are sometimes subjected to different kinds of prejudice, especially about the university entrance process, and also exposed to negative behaviors.
Verimli olun ve çoğalın! -Eski Ahit (Tekvin, 1: 22) Çok seven ve çok doğuran kadınlarla evlenin. ... more Verimli olun ve çoğalın! -Eski Ahit (Tekvin, 1: 22) Çok seven ve çok doğuran kadınlarla evlenin. Zira, ben, (kıyamet günü) diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim. -Hz. Muhammed (aktaran: Ebu Davud, Nikah 4, 2050) Başlamış bir hamilelik sürecini doğrudan sonlandırmanın ve kürtajın, tedavi edici amaçlar için bile olsa, kesinlikle, çocuk sayısını belirlemenin meşru yollarından olamayacağını bir kez daha bildirmek zorundayız. -Papa VI. Paul (Humanae Vitae, Madde 14)

Günümüzde tıbbın geçirdiği dönüşümden bahsederken hastanın birey olarak ele alındığı
vurgusu yapı... more Günümüzde tıbbın geçirdiği dönüşümden bahsederken hastanın birey olarak ele alındığı
vurgusu yapılmaktadır. Bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal durumunu göz önüne alarak sağ-
lığını tartışan Biyopsikososyal Model çerçevesinde Aktör ilişkiler Ağı kuramı temel alınarak
oluşturulan ve görsel sosyolojinin araştırma tekniklerinden faydalanılarak yapılan bu araştırmada
Türkiye’de yaygın olarak görülen hepatit hastalığı ele alınmıştır.
Hepatit B ve Hepatit C virüsünü taşıyan, Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları
Anabilim Dalı’nda yatan ve Tarsus Devlet Hastanesi’nde ayaktan tedavi gören hastalarla, hastalıkları
üzerine derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Bu mülakatlarda onlardan hastalıklarını
betimledikleri resimler çizmeleri istenmiştir. Bu resimler yine kendilerinin yorumları
istenerek çalışmada kullanılmıştır.
Aktör ilişkiler ağı kuramının temel kavramlarından faydalanarak bireylerin hastalıkla birlikte
girdikleri ilişki ağları, geçmişlerindeki ağların nasıl dönüştüğü konuları incelenmiştir.
Araştırma sonucunda katılımcılar için sosyal desteğin aşınmaya uğramadığı, hastalığı do-
ğal bir olgu olarak kabul edip benimsedikleri geleceğe ilişkin belirsizlikler mevcut olmasına
rağmen umut taşıdıkları görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: hepatit, görsel sosyoloji, aktör ilişkiler ağı kuramı, hastalık ve sağlık
Sağlık söz konusu olduğunda gündelik konuşma dilinde oldukça sık kullandığımız "güven" kavramı ko... more Sağlık söz konusu olduğunda gündelik konuşma dilinde oldukça sık kullandığımız "güven" kavramı konusunda aslında neyi kastediyoruz? Güven oluşması zaman alan, buna karşılık bir kez inşa edildiğinde de hayatımızı oldukça kolaylaştıran bir kavramdır. Yokluğunu hep hisseder, özlemini her fırsatta dile getiririz. Ona hayatın her alanında olumlu ya da

Abstract: Although disasters such as earthquake and tsunami are widely accepted as natural phenom... more Abstract: Although disasters such as earthquake and tsunami are widely accepted as natural phenomena,
with regard to their effects to the societies in terms of social, economical, political, and cultural spheres, in
this paper it is assumed that these disasters are social facts. By using basic concepts of Actor Network
Theory, social effects of 1999 Marmara Earthquake, Turkey and 2004 Tsunami, Indonesia are compared.
Although methodological limitations of this theory in using quantitative techniques, the results of surveys
conducted one year after both Marmara Earthquake and 2004 Tsunami are also used to increase the
propositions of Actor Network Theory. The study revealed that disasters as actant lead several changes in
many relations at economic, political, and cultural spheres of society such as solidarity, education, family
relations in both countries.
Keywords: Disaster, Actor Network Theory, Actant/Actor, Earthquake, Tsunami.
“Risk Toplumu” ve “Dünya Risk Toplumu” kavramlarına dayanılarak bu çalışmada,
Türkiye ve Endonezy... more “Risk Toplumu” ve “Dünya Risk Toplumu” kavramlarına dayanılarak bu çalışmada,
Türkiye ve Endonezya’da gözlemlenen kuş gribi salgını özelinde her iki toplumun söz konusu
salgına yönelik tutum, davranış ve bilgi seviyelerinin karşılaştırması yapılmaktadır. Çalışmanın
sonuçlarına göre, her iki toplum içinde ve arasındaki demografik, sosyo-ekonomik ve kültürel
farklılıkların afet riskinin anlaşılması ve ona yönelik tutum ve davranışların geliştirilmesinde
etkili olduğu ortaya çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Risk Toplumu, Dünya Risk Toplumu, Kuş Gribi, Afet Yönetimi
Modernizm üzerine başlıca tartışmalardan bir tanesi de risk ve seçimlerin gündelik hayatta yer ed... more Modernizm üzerine başlıca tartışmalardan bir tanesi de risk ve seçimlerin gündelik hayatta yer edinmesi konusudur. Seçimler, sağlığı şekillendirmekte ve modernitede, sağlığa yeni bir anlam yüklenmektedir. Bu seçimler yapılırken gündeme gelen en önemli parametrelerden bir tanesi de kuşkusuz güvendir. Bu çalışmada öncelikle sosyoloji literatüründeki güven kavramsallaştırmaları ele alınmıştır. Türkiye'de az bilinen Niklas Luhmann'ın autopoietik sistem kavramsallaştırması, bir sistem olarak sağlık özelinde Niklas Luhmann'ın sistem yaklaşımında güvenin yerini tartışılmaktadır. Her ne kadar Niklas Luhmann kendi çalışmalarında sistem kuramı bağlamında sağlığa yer vermemiş olsa da bu çalışmada sağlığın da autopoietik bir sistem olarak ele alınabileceği, sistem kuramı ile güvenin nasıl ilişkilendirileceği konularına yer verilmektedir.
Eğitim Serisi by Günnur Ertong Attar

Uygulamalı İlişkisel Sosyoloji , Dec 1, 2016
Klasik ve çağdaş sosyolojide sosyo-kültürel süreçleri anlamada sosyal ilişkiler konusu ayrıcalıkl... more Klasik ve çağdaş sosyolojide sosyo-kültürel süreçleri anlamada sosyal ilişkiler konusu ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu yüzden son yıllarda sosyologların “ilişkisel sosyoloji”(relational sociology) alanında yaptıkları sistematik çalışmaların değerlendirilmesi önem kazanmaktadır.
R. Collins’in (1998) belirttiği gibi Goffman’dan esinlenerek “halk” (public) olarak anılan sosyologlar, aslında realizm ve inşacılık kadar pozitivizm ve yorumlayıcılık gibi entelektüel karşıt fikirlerin demokratik bir şekilde tartışıldığı bir ilişki-ağı (network) için bir enerji ve heyecan kaynağıdır. Bu verimli konuşma ve tartışmalardaki gerilim sonucu ortaya çıkan en önemli şey ise, tek veya özgün bir kuramdan ziyade dinamik sosyal süreçleri anlamak için bir ilişki- ağı zemininin oluşmasıdır. Çünkü 1990’lara gelinceye değin özellikle ilişki-ağı analizlerindeki (network analysis) hâkim pozitivist anlayış, matematiksel yönü ağır bastığı için kültürel zenginliği kavramaktan uzak olduğu gibi yorum ve anlam inşa sürecini de ihmal etmektedir.
Bu kitaptaki yazılar ilişkisel sosyolojiyi bilinçli bir şekilde epistemolojik ve dolayısıyla yöntemsel olarak ele alan çalışmalar temelinde gerçekleştirilmiştir. Kitabın uygulamalı bölümünde yer alan çalışmalara rehberlik eden kuramsal bilgileri içeren ilk bölümde, Avrupa’dan (Bourdieu, Elias ile Kivinen ve Piiroinen) ve ABD’den (White gibi) ilişkisel sosyolojik çalışmaları bulunan kişiler kadar, onlar üzerine çalışanların da (Mohr, Baur ve Ernst, Crossley, Fuhse, v.b.) görüşlerinin meta-analizi yapılmıştır. Ayrıca kitapta Türkiye’deki gayrimüslimler ve Suriyeli mültecilerden başlayarak, gençlik ve annelikten instagram ve facebook kullananlara, hegemonya inşasından domuz gribine değin çeşitli konulardaki araştırmalar, ilişkisel sosyolojinin temel ilkelerine uymaya çalışılarak gerçekleştirilmiştir.
Uploads
Papers by Günnur Ertong Attar
vurgusu yapılmaktadır. Bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal durumunu göz önüne alarak sağ-
lığını tartışan Biyopsikososyal Model çerçevesinde Aktör ilişkiler Ağı kuramı temel alınarak
oluşturulan ve görsel sosyolojinin araştırma tekniklerinden faydalanılarak yapılan bu araştırmada
Türkiye’de yaygın olarak görülen hepatit hastalığı ele alınmıştır.
Hepatit B ve Hepatit C virüsünü taşıyan, Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları
Anabilim Dalı’nda yatan ve Tarsus Devlet Hastanesi’nde ayaktan tedavi gören hastalarla, hastalıkları
üzerine derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Bu mülakatlarda onlardan hastalıklarını
betimledikleri resimler çizmeleri istenmiştir. Bu resimler yine kendilerinin yorumları
istenerek çalışmada kullanılmıştır.
Aktör ilişkiler ağı kuramının temel kavramlarından faydalanarak bireylerin hastalıkla birlikte
girdikleri ilişki ağları, geçmişlerindeki ağların nasıl dönüştüğü konuları incelenmiştir.
Araştırma sonucunda katılımcılar için sosyal desteğin aşınmaya uğramadığı, hastalığı do-
ğal bir olgu olarak kabul edip benimsedikleri geleceğe ilişkin belirsizlikler mevcut olmasına
rağmen umut taşıdıkları görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: hepatit, görsel sosyoloji, aktör ilişkiler ağı kuramı, hastalık ve sağlık
with regard to their effects to the societies in terms of social, economical, political, and cultural spheres, in
this paper it is assumed that these disasters are social facts. By using basic concepts of Actor Network
Theory, social effects of 1999 Marmara Earthquake, Turkey and 2004 Tsunami, Indonesia are compared.
Although methodological limitations of this theory in using quantitative techniques, the results of surveys
conducted one year after both Marmara Earthquake and 2004 Tsunami are also used to increase the
propositions of Actor Network Theory. The study revealed that disasters as actant lead several changes in
many relations at economic, political, and cultural spheres of society such as solidarity, education, family
relations in both countries.
Keywords: Disaster, Actor Network Theory, Actant/Actor, Earthquake, Tsunami.
Türkiye ve Endonezya’da gözlemlenen kuş gribi salgını özelinde her iki toplumun söz konusu
salgına yönelik tutum, davranış ve bilgi seviyelerinin karşılaştırması yapılmaktadır. Çalışmanın
sonuçlarına göre, her iki toplum içinde ve arasındaki demografik, sosyo-ekonomik ve kültürel
farklılıkların afet riskinin anlaşılması ve ona yönelik tutum ve davranışların geliştirilmesinde
etkili olduğu ortaya çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Risk Toplumu, Dünya Risk Toplumu, Kuş Gribi, Afet Yönetimi
Eğitim Serisi by Günnur Ertong Attar
R. Collins’in (1998) belirttiği gibi Goffman’dan esinlenerek “halk” (public) olarak anılan sosyologlar, aslında realizm ve inşacılık kadar pozitivizm ve yorumlayıcılık gibi entelektüel karşıt fikirlerin demokratik bir şekilde tartışıldığı bir ilişki-ağı (network) için bir enerji ve heyecan kaynağıdır. Bu verimli konuşma ve tartışmalardaki gerilim sonucu ortaya çıkan en önemli şey ise, tek veya özgün bir kuramdan ziyade dinamik sosyal süreçleri anlamak için bir ilişki- ağı zemininin oluşmasıdır. Çünkü 1990’lara gelinceye değin özellikle ilişki-ağı analizlerindeki (network analysis) hâkim pozitivist anlayış, matematiksel yönü ağır bastığı için kültürel zenginliği kavramaktan uzak olduğu gibi yorum ve anlam inşa sürecini de ihmal etmektedir.
Bu kitaptaki yazılar ilişkisel sosyolojiyi bilinçli bir şekilde epistemolojik ve dolayısıyla yöntemsel olarak ele alan çalışmalar temelinde gerçekleştirilmiştir. Kitabın uygulamalı bölümünde yer alan çalışmalara rehberlik eden kuramsal bilgileri içeren ilk bölümde, Avrupa’dan (Bourdieu, Elias ile Kivinen ve Piiroinen) ve ABD’den (White gibi) ilişkisel sosyolojik çalışmaları bulunan kişiler kadar, onlar üzerine çalışanların da (Mohr, Baur ve Ernst, Crossley, Fuhse, v.b.) görüşlerinin meta-analizi yapılmıştır. Ayrıca kitapta Türkiye’deki gayrimüslimler ve Suriyeli mültecilerden başlayarak, gençlik ve annelikten instagram ve facebook kullananlara, hegemonya inşasından domuz gribine değin çeşitli konulardaki araştırmalar, ilişkisel sosyolojinin temel ilkelerine uymaya çalışılarak gerçekleştirilmiştir.
vurgusu yapılmaktadır. Bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal durumunu göz önüne alarak sağ-
lığını tartışan Biyopsikososyal Model çerçevesinde Aktör ilişkiler Ağı kuramı temel alınarak
oluşturulan ve görsel sosyolojinin araştırma tekniklerinden faydalanılarak yapılan bu araştırmada
Türkiye’de yaygın olarak görülen hepatit hastalığı ele alınmıştır.
Hepatit B ve Hepatit C virüsünü taşıyan, Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları
Anabilim Dalı’nda yatan ve Tarsus Devlet Hastanesi’nde ayaktan tedavi gören hastalarla, hastalıkları
üzerine derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Bu mülakatlarda onlardan hastalıklarını
betimledikleri resimler çizmeleri istenmiştir. Bu resimler yine kendilerinin yorumları
istenerek çalışmada kullanılmıştır.
Aktör ilişkiler ağı kuramının temel kavramlarından faydalanarak bireylerin hastalıkla birlikte
girdikleri ilişki ağları, geçmişlerindeki ağların nasıl dönüştüğü konuları incelenmiştir.
Araştırma sonucunda katılımcılar için sosyal desteğin aşınmaya uğramadığı, hastalığı do-
ğal bir olgu olarak kabul edip benimsedikleri geleceğe ilişkin belirsizlikler mevcut olmasına
rağmen umut taşıdıkları görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: hepatit, görsel sosyoloji, aktör ilişkiler ağı kuramı, hastalık ve sağlık
with regard to their effects to the societies in terms of social, economical, political, and cultural spheres, in
this paper it is assumed that these disasters are social facts. By using basic concepts of Actor Network
Theory, social effects of 1999 Marmara Earthquake, Turkey and 2004 Tsunami, Indonesia are compared.
Although methodological limitations of this theory in using quantitative techniques, the results of surveys
conducted one year after both Marmara Earthquake and 2004 Tsunami are also used to increase the
propositions of Actor Network Theory. The study revealed that disasters as actant lead several changes in
many relations at economic, political, and cultural spheres of society such as solidarity, education, family
relations in both countries.
Keywords: Disaster, Actor Network Theory, Actant/Actor, Earthquake, Tsunami.
Türkiye ve Endonezya’da gözlemlenen kuş gribi salgını özelinde her iki toplumun söz konusu
salgına yönelik tutum, davranış ve bilgi seviyelerinin karşılaştırması yapılmaktadır. Çalışmanın
sonuçlarına göre, her iki toplum içinde ve arasındaki demografik, sosyo-ekonomik ve kültürel
farklılıkların afet riskinin anlaşılması ve ona yönelik tutum ve davranışların geliştirilmesinde
etkili olduğu ortaya çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Risk Toplumu, Dünya Risk Toplumu, Kuş Gribi, Afet Yönetimi
R. Collins’in (1998) belirttiği gibi Goffman’dan esinlenerek “halk” (public) olarak anılan sosyologlar, aslında realizm ve inşacılık kadar pozitivizm ve yorumlayıcılık gibi entelektüel karşıt fikirlerin demokratik bir şekilde tartışıldığı bir ilişki-ağı (network) için bir enerji ve heyecan kaynağıdır. Bu verimli konuşma ve tartışmalardaki gerilim sonucu ortaya çıkan en önemli şey ise, tek veya özgün bir kuramdan ziyade dinamik sosyal süreçleri anlamak için bir ilişki- ağı zemininin oluşmasıdır. Çünkü 1990’lara gelinceye değin özellikle ilişki-ağı analizlerindeki (network analysis) hâkim pozitivist anlayış, matematiksel yönü ağır bastığı için kültürel zenginliği kavramaktan uzak olduğu gibi yorum ve anlam inşa sürecini de ihmal etmektedir.
Bu kitaptaki yazılar ilişkisel sosyolojiyi bilinçli bir şekilde epistemolojik ve dolayısıyla yöntemsel olarak ele alan çalışmalar temelinde gerçekleştirilmiştir. Kitabın uygulamalı bölümünde yer alan çalışmalara rehberlik eden kuramsal bilgileri içeren ilk bölümde, Avrupa’dan (Bourdieu, Elias ile Kivinen ve Piiroinen) ve ABD’den (White gibi) ilişkisel sosyolojik çalışmaları bulunan kişiler kadar, onlar üzerine çalışanların da (Mohr, Baur ve Ernst, Crossley, Fuhse, v.b.) görüşlerinin meta-analizi yapılmıştır. Ayrıca kitapta Türkiye’deki gayrimüslimler ve Suriyeli mültecilerden başlayarak, gençlik ve annelikten instagram ve facebook kullananlara, hegemonya inşasından domuz gribine değin çeşitli konulardaki araştırmalar, ilişkisel sosyolojinin temel ilkelerine uymaya çalışılarak gerçekleştirilmiştir.