Özet Dünyada sendikalar işçi sınıfının ortaya çıkması ile birlikte gündeme gelir. Sendikalar işçi... more Özet Dünyada sendikalar işçi sınıfının ortaya çıkması ile birlikte gündeme gelir. Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, 18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere'de Sanayi Devrimi'nin etkisi ile yaşanan olumsuz koşullar sebebiyle ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde belirli üretim dalları dışında sanayileşme yaşanmadığından işçi sınıfının ve buna bağlı olarak sendikaların ortaya çıkışı batıdaki örneklerine göre daha ileri bir tarihte olmuştur. Bu çalışmada, işçi sendikalarının doğuşu ve gelişim süreçleri Türkiye ve batı ülkeleri açısından incelenecek ve bu süreçler arasındaki oluşum farklılıkları tartışılacaktır. Burada ortaya konulan farklılıkların asıl sebebi, sanayileşme ve demokratikleşme sürecinin Batı'da Türkiye'den daha önce başlamış olmasıdır.
ÖZET Sivil toplum, devletle aile arasındaki özerk ve çoğulcu yapıya dayanan gönüllü örgütlenme al... more ÖZET Sivil toplum, devletle aile arasındaki özerk ve çoğulcu yapıya dayanan gönüllü örgütlenme alanıdır.Sivil toplum modern devletle var olduğu için her zaman demokratik yapıda olmayabilir. Bulunduğu ülkenin rejimine uygun bir biçim alabilir. Teoride böyle olduğu halde pratikte gerçek anlamda bir sivil toplum sadece demokrasilerde var olabilir. Son yıllarda entellektüel çevrelerce tartışılan sivil toplum kavramı, üzerinde uzlaşmanın sağlanamadığı bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun temel nedeni farklı politik çevreler tarafından farklı şekillerde anlamlandırılmasıdır. Sivil toplumun tek bir içerikle kavranılmamış olması, kavrama tarihsel süreçte farklı anlamlar yüklenmesiyle alakalıdır. Örneğin; Hegel, Hobbes, Locke gibi düşünürler sivil toplumu farklı içeriklerde ele almışlardır. Marx, sivil toplumu, ekonomik alan ile siyasi alan arasındaki bir köprü olarak yorumlamıştır. Bu yorum çerçevesinde, Marksist bir teorisyen olan Gramsci'nin sivil toplum anlayışı da benzer bir ikiliğin yaşanmasıyla oluşmuştur.
Özet Kapitalizm tarihinde yaşanan krizlerle birlikte kapitalist üretim süreçlerinde yeniden yapıl... more Özet Kapitalizm tarihinde yaşanan krizlerle birlikte kapitalist üretim süreçlerinde yeniden yapılanmaya gidilmiş ve bu üretim ilişkilerinin sürekliliği olarak da ifade edilebilen 'sermaye birikimi' toplumun hangi kesiminde fazla ise, bu krizleri fırsata çeviren taraflar onlar olmuştur. Çünkü kapitalizm kriz durumunda bile sermaye birkimini azaltmamak için, gelişmeye devam etmeye çalışır. Ancak krizle aşırı biriken sermaye değersizleştiği için bununla birlikte kopuşlar da yaşanır. Bu durumun etkisi uygulanan politika ve aktörlerin değişime uğramasıyla sonuçlanır. 1929 Büyük Buhran ile birlikte başlayan süreç, tüm dünya ülkeleri ekonomilerini etkilediği gibi Türkiye ekonomisini de etkilemiş ve devletin ekonomide etkin olarak varlığını gösterdiği bir dönem başlamıştır. 1929-1939 yıllarını kapsayan bu dönemde yapılan devletçilik tartışmaları arasında 'iktisadi devletçilik' anlayışı öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, ilgili dönemin devletçi iktisat politikalarına kısaca değinilerek, hem yaşadığı dönem hem de bulunduğu konum ve aldığı görevler açısından önemli bir şahsiyet olarak dikkat çeken Ahmet Hamdi Başar ve onun 'iktisadi devletçilik' anlayışı üzerinde durulacaktır.
Özet Dünyada sendikalar işçi sınıfının ortaya çıkması ile birlikte gündeme gelir. Sendikalar işçi... more Özet Dünyada sendikalar işçi sınıfının ortaya çıkması ile birlikte gündeme gelir. Sendikalar işçi sınıfı hareketinin bir parçası olarak, 18. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere'de Sanayi Devrimi'nin etkisi ile yaşanan olumsuz koşullar sebebiyle ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde belirli üretim dalları dışında sanayileşme yaşanmadığından işçi sınıfının ve buna bağlı olarak sendikaların ortaya çıkışı batıdaki örneklerine göre daha ileri bir tarihte olmuştur. Bu çalışmada, işçi sendikalarının doğuşu ve gelişim süreçleri Türkiye ve batı ülkeleri açısından incelenecek ve bu süreçler arasındaki oluşum farklılıkları tartışılacaktır. Burada ortaya konulan farklılıkların asıl sebebi, sanayileşme ve demokratikleşme sürecinin Batı'da Türkiye'den daha önce başlamış olmasıdır.
ÖZET Sivil toplum, devletle aile arasındaki özerk ve çoğulcu yapıya dayanan gönüllü örgütlenme al... more ÖZET Sivil toplum, devletle aile arasındaki özerk ve çoğulcu yapıya dayanan gönüllü örgütlenme alanıdır.Sivil toplum modern devletle var olduğu için her zaman demokratik yapıda olmayabilir. Bulunduğu ülkenin rejimine uygun bir biçim alabilir. Teoride böyle olduğu halde pratikte gerçek anlamda bir sivil toplum sadece demokrasilerde var olabilir. Son yıllarda entellektüel çevrelerce tartışılan sivil toplum kavramı, üzerinde uzlaşmanın sağlanamadığı bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun temel nedeni farklı politik çevreler tarafından farklı şekillerde anlamlandırılmasıdır. Sivil toplumun tek bir içerikle kavranılmamış olması, kavrama tarihsel süreçte farklı anlamlar yüklenmesiyle alakalıdır. Örneğin; Hegel, Hobbes, Locke gibi düşünürler sivil toplumu farklı içeriklerde ele almışlardır. Marx, sivil toplumu, ekonomik alan ile siyasi alan arasındaki bir köprü olarak yorumlamıştır. Bu yorum çerçevesinde, Marksist bir teorisyen olan Gramsci'nin sivil toplum anlayışı da benzer bir ikiliğin yaşanmasıyla oluşmuştur.
Özet Kapitalizm tarihinde yaşanan krizlerle birlikte kapitalist üretim süreçlerinde yeniden yapıl... more Özet Kapitalizm tarihinde yaşanan krizlerle birlikte kapitalist üretim süreçlerinde yeniden yapılanmaya gidilmiş ve bu üretim ilişkilerinin sürekliliği olarak da ifade edilebilen 'sermaye birikimi' toplumun hangi kesiminde fazla ise, bu krizleri fırsata çeviren taraflar onlar olmuştur. Çünkü kapitalizm kriz durumunda bile sermaye birkimini azaltmamak için, gelişmeye devam etmeye çalışır. Ancak krizle aşırı biriken sermaye değersizleştiği için bununla birlikte kopuşlar da yaşanır. Bu durumun etkisi uygulanan politika ve aktörlerin değişime uğramasıyla sonuçlanır. 1929 Büyük Buhran ile birlikte başlayan süreç, tüm dünya ülkeleri ekonomilerini etkilediği gibi Türkiye ekonomisini de etkilemiş ve devletin ekonomide etkin olarak varlığını gösterdiği bir dönem başlamıştır. 1929-1939 yıllarını kapsayan bu dönemde yapılan devletçilik tartışmaları arasında 'iktisadi devletçilik' anlayışı öne çıkmaktadır. Bu çalışmada, ilgili dönemin devletçi iktisat politikalarına kısaca değinilerek, hem yaşadığı dönem hem de bulunduğu konum ve aldığı görevler açısından önemli bir şahsiyet olarak dikkat çeken Ahmet Hamdi Başar ve onun 'iktisadi devletçilik' anlayışı üzerinde durulacaktır.
Uploads
Drafts by Bilge Aydede