Books by Furkan Kayacan

Osmanlı'da İlm-i Mantık ve Münazara (Logic and Argumentation Theory in the Ottoman Empire), 2022
İslami ilimler tarihini ele alırken bu ilimlerin günümüze kadar geçirdiği dönemi bir süreklilik i... more İslami ilimler tarihini ele alırken bu ilimlerin günümüze kadar geçirdiği dönemi bir süreklilik içerisinde ele alma lüzumu, alanda çalışan pek çok mütehassısın dikkatini çeken önemli bir noktadır. Bu doğrultuda günümüz bilimsel çevreleri Osmanlılar’ın yaklaşık altı asır devam eden hükümranlığını dikkate alarak söz konusu dönemin muhakkak surette derinlikli araştırmalara konu edilmesi yönünde bir eğilim sergilemekledir. Elinizdeki çalışma, bu kabulü mantık ve münazara ilimlerine odaklanarak vurgulamak üzere Osmanlı birikimine ışık tutmayı hedeflemektedir.
Büyük ölçüde bir medrese geleneği olarak boy gösteren Osmanlı ilim tecrübesinde bilimsel faaliyetler medreseler bünyesinde yürütülmüş, mantık ve münazara disiplinlerinin temel metinleri de yine bu kurumsal zemin üzerinden devralınmıştır. Osmanlı âlimleri bu metinler üzerine kaleme aldıkları şerh ve haşiye türü eserlerle bilimsel geleneği yeniden üretme yoluna gitmişlerdir. Bunun yanında belli sorunlar üzerine yazılan risaleler de literatürün önemli bir parçasını teşkil etmiştir. Ayrıca münazara alanında daha ilk dönemlerden itibaren yeni metinler telif edilirken, mantık alanında benzer bir eğilim özellikle de 18. yüzyılda kendini göstermiş, dönemin önde gelen mantıkçıları yeni ders kitapları yazarak şerh-haşiye geleneklerine kaynaklık etmiştir.
Osmanlı’da İlm-i Mantık ve Münazara, söz konusu dönem çerçevesinde bu iki ilme dair ortaya konan birikimi etraflıca mercek altına alan ilmî araştırmalardan oluşmaktadır. Alanında uzman yazarların farklı bakış açılarıyla ortaya koyduğu bu çalışmalar, Osmanlı mantık ve münazara mirasını gün yüzüne çıkararak bu geleneğin mahiyetine ilişkin önemli tespitler içermekte, mantık ve münazara tarihi araştırmalarında da önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.
Conference Presentations by Furkan Kayacan

Bu tebliğ Fahreddin er-Râzî’nin (ö. 606/1210) kelâmî yöntem eleştirileri çerçevesinde delilin yok... more Bu tebliğ Fahreddin er-Râzî’nin (ö. 606/1210) kelâmî yöntem eleştirileri çerçevesinde delilin yokluğu argümanını ve bu argümana yönelik eleştirilerini incelemektedir. Râzî’nin Nihâyetü’l-‘ukûl fî dirâyeti’l-usûl adlı eserinde eleştirdiği dört kelâmî istidlal yöntemi arasında ilk sırada yer alan ve geç dönem Mu‘tezile kelamında sıkça kullanılan bu argüman, en basit haliyle varlığı zorunlu olarak bilinmeyen ve hakkında hiçbir delil bulunmayan her bilgi nesnesinin nefyedilmesi gerektiğini iddia etmektedir. Râzî, hayatının erken döneminde argümanı geçerli bir istidlal yöntemi olarak kullanırken yaklaşımını değiştirerek argümanı eleştirmeye başlamaktadır. Çalışmada argümanın formel yapısı ve epistemolojik temellendirmesi analiz edilmektedir. Râzî’nin argümana yönelik eleştirileri ise hedeflediği yeni kelam epistemolojisi çerçevesinde tartışılmaktadır. Sonuç olarak Râzî’nin delilin yokluğu argümanına yönelik eleştirilerinin, epistemik kesinliği merkeze alan ve formel bir mantıkla kuvvetlendirilmiş bir kelam epistemolojisi içerisinde anlam kazandığı gösterilmektedir. Bu açıdan Râzî’nin eleştirileri, hem kelam tarihindeki yöntem tartışmalarına katkı sağlamakta hem de onun kelam epistemolojisinin temel özelliklerini anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Paper presented at the International "Muḥammad b. Yūsuf al-Sanūsī Between Islamic Studies and the... more Paper presented at the International "Muḥammad b. Yūsuf al-Sanūsī Between Islamic Studies and the Social Sciences" Symposium held in Rabat/ Morocco, 31th January - 1st February 2023
Drafts by Furkan Kayacan
Lisans Bitirme Tezi - Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Bachelor's Thesis - Marmara University Faculty of Theology)), 2020
Danışman (Supervisor): Dr. Ferruh Özpilavcı
Thesis Chapters by Furkan Kayacan
![Research paper thumbnail of "Delilin Yokluğu Argümanı – Fahreddin er-Râzî'de Delilin Yokluğu Argümanının Yapısı ve İstidlal Yöntemi Olarak Eleştirisi" (Yüksek Lisans Tezi, 2024) [The argument from the nonexistence of evidence – its structure and critique as a method of reasoning in Fakhr al-Dīn al-Rāzī's thought; MA Thesis]](https://attachments.academia-assets.com/119056374/thumbnails/1.jpg)
MA Thesis, 2024
This study examines the argument from the nonexistence of evidence and its critique by Fakhr al-D... more This study examines the argument from the nonexistence of evidence and its critique by Fakhr al-Dīn al-Rāzī (d.606/1210), situating it within his broader critique of kalām methodology. The argument, which is the first among four methods of reasoning criticized by Rāzī in his work Nihāyat al-ʿuqūl fī dirāyat al-uṣūl and is frequently used in late Muʿtazilite kalām, claims in its simplest form that any knowledge item, whose existence is not necessarily known and for which there is no evidence, must be negated. The initial chapter of this study investigates the historical trajectory of the argument prior to Rāzī and its precise place within his oeuvre. This section reveals that the argument was utilized with different expressions in the works of numerous late Muʿtazilite scholars during the period spanning from Qādī ʿAbd al-Jabbār (d.415/1025) to Rāzī. Rāzī initially used the argument as a valid inferential method early in his career but began to criticize it later on, indicating a drastic change in his approach. The second chapter elucidates the formal structure and epistemological grounding of the argument, adhering mainly to Rāzī's expositions. The argument, which seems to be primarily developed against epistemic skepticism, is constructed as a syllogism with two premises. Within this framework, the study examines the epistemological layers of the argument, including the method of sabr wa-taqsīm used to establish the minor premise, as well as the epistemic trust argument and the infinite madlūl argument adduced to substantiate the major premise. The third chapter discusses Razi's critiques of the argument within the framework of his proposed new kalām epistemology, analyzing them under the headings of the false dilemma fallacy and the dialectical refutation move. According to Rāzī, the minor premise of the argument cannot be definitively proven due to the impossibility of complete induction, while the evidence presented for the major premise leads to problems such as circular reasoning and contradiction. This study concludes that Rāzī's critiques of the argument from the nonexistence of evidence gain significance within a kalām epistemology that prioritizes epistemic certainty and is strengthened by a formal logic. As such, Razi's critiques provide valuable insights into the methodological debates in the history of kalām and enhance our understanding of the fundamental characteristics of his kalām epistemology. ///////////// Bu çalışma, Fahreddin er-Râzî'nin (ö. 606/1210) kelâmî yöntem eleştirileri çerçevesinde delilin yokluğu argümanını ve bu argümana yönelik eleştirilerini incelemektedir. Râzî'nin Nihâyetü'l-'ukûl fî dirâyeti'l-usûl adlı eserinde eleştirdiği dört istidlal yöntemi arasında ilk sırada yer alan ve geç dönem Mu'tezile kelamında sıkça kullanılan bu argüman, en basit haliyle varlığı zorunlu olarak bilinmeyen ve hakkında hiçbir delil bulunmayan her bilgi nesnesinin nefyedilmesi gerektiğini iddia etmektedir. Çalışmanın birinci bölümü argümanın Râzî öncesi dönemdeki seyrini ve Râzî külliyatındaki ayrıntılı konumunu irdelemektedir. Bu bölümde argümanın Kâdî Abdülcebbâr'dan (ö. 415/1025) Râzî'ye uzanan süreçte birçok Mu'tezilî âlimin eserlerinde farklı ifadelerle kullanıldığı tespit edilmektedir. Râzî, hayatının erken döneminde argümanı geçerli bir istidlal yöntemi olarak kullanırken yaklaşımını değiştirerek argümanı eleştirmeye başlamaktadır. Çalışmanın ikinci bölümü argümanın formel yapısını ve epistemolojik temellendirmesini Râzî'nin aktarımları doğrultusunda incelemektedir. Temelde epistemik şüpheciliğe karşı geliştirilen bu argüman, iki öncüllü bir mantıksal kıyas olarak inşa edilmektedir. Bu çerçevede küçük öncülün ispatı için kullanılan sebr ve taksim yöntemi, büyük öncülün ispatı için getirilen epistemik güven delili ve sonsuz medlûl delili olmak üzere argümanın epistemolojik katmanları analiz edilmektedir. Üçüncü bölüm ise Râzî'nin hedeflediği yeni kelam epistemolojisi çerçevesinde argümana yönelik eleştirileri sahte ikilem safsatası ile cedelî muâraza hamlesi başlıkları altında analiz ederek tartışmaktadır. Râzî'ye göre argümanın küçük öncülü, tam tümevarımın imkânsızlığından dolayı kesin olarak ispat edilemezken, büyük öncülünün ispatı için getirilen deliller de kısır döngü ve çelişki gibi problemlere yol açmaktadır. Sonuç olarak bu çalışma, Râzî'nin delilin yokluğu argümanına yönelik eleştirilerinin, epistemik kesinliği merkeze alan ve formel bir mantıkla kuvvetlendirilmiş bir kelam epistemolojisi içerisinde anlam kazandığını göstermektedir. Bu açıdan Râzî'nin eleştirileri, hem kelam tarihindeki yöntem tartışmalarına katkı sağlamakta hem de onun kelam epistemolojisinin temel özelliklerini anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Uploads
Books by Furkan Kayacan
Büyük ölçüde bir medrese geleneği olarak boy gösteren Osmanlı ilim tecrübesinde bilimsel faaliyetler medreseler bünyesinde yürütülmüş, mantık ve münazara disiplinlerinin temel metinleri de yine bu kurumsal zemin üzerinden devralınmıştır. Osmanlı âlimleri bu metinler üzerine kaleme aldıkları şerh ve haşiye türü eserlerle bilimsel geleneği yeniden üretme yoluna gitmişlerdir. Bunun yanında belli sorunlar üzerine yazılan risaleler de literatürün önemli bir parçasını teşkil etmiştir. Ayrıca münazara alanında daha ilk dönemlerden itibaren yeni metinler telif edilirken, mantık alanında benzer bir eğilim özellikle de 18. yüzyılda kendini göstermiş, dönemin önde gelen mantıkçıları yeni ders kitapları yazarak şerh-haşiye geleneklerine kaynaklık etmiştir.
Osmanlı’da İlm-i Mantık ve Münazara, söz konusu dönem çerçevesinde bu iki ilme dair ortaya konan birikimi etraflıca mercek altına alan ilmî araştırmalardan oluşmaktadır. Alanında uzman yazarların farklı bakış açılarıyla ortaya koyduğu bu çalışmalar, Osmanlı mantık ve münazara mirasını gün yüzüne çıkararak bu geleneğin mahiyetine ilişkin önemli tespitler içermekte, mantık ve münazara tarihi araştırmalarında da önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.
Conference Presentations by Furkan Kayacan
Drafts by Furkan Kayacan
Thesis Chapters by Furkan Kayacan
Büyük ölçüde bir medrese geleneği olarak boy gösteren Osmanlı ilim tecrübesinde bilimsel faaliyetler medreseler bünyesinde yürütülmüş, mantık ve münazara disiplinlerinin temel metinleri de yine bu kurumsal zemin üzerinden devralınmıştır. Osmanlı âlimleri bu metinler üzerine kaleme aldıkları şerh ve haşiye türü eserlerle bilimsel geleneği yeniden üretme yoluna gitmişlerdir. Bunun yanında belli sorunlar üzerine yazılan risaleler de literatürün önemli bir parçasını teşkil etmiştir. Ayrıca münazara alanında daha ilk dönemlerden itibaren yeni metinler telif edilirken, mantık alanında benzer bir eğilim özellikle de 18. yüzyılda kendini göstermiş, dönemin önde gelen mantıkçıları yeni ders kitapları yazarak şerh-haşiye geleneklerine kaynaklık etmiştir.
Osmanlı’da İlm-i Mantık ve Münazara, söz konusu dönem çerçevesinde bu iki ilme dair ortaya konan birikimi etraflıca mercek altına alan ilmî araştırmalardan oluşmaktadır. Alanında uzman yazarların farklı bakış açılarıyla ortaya koyduğu bu çalışmalar, Osmanlı mantık ve münazara mirasını gün yüzüne çıkararak bu geleneğin mahiyetine ilişkin önemli tespitler içermekte, mantık ve münazara tarihi araştırmalarında da önemli bir boşluğu doldurmayı hedeflemektedir.