Book Reviews by M. Fatih Aydın

"Her edebi eser, ait olduğu bilincin kendi yazma ve yaratma cesaretini içinde taşır." Kişi, çelik... more "Her edebi eser, ait olduğu bilincin kendi yazma ve yaratma cesaretini içinde taşır." Kişi, çelik kancalarıyla tutunduğu yaşam sarnıcında zamanı ve mekânı tüketerek mutlak sona doğru bir yola çıkar. Sonlu olan bu yolu dilin büyülü gücüyle yerelden evrensele açarak sonsuzlaştırmayı arzulayan yazar, kendini soylu bir eylemin yani yazma eyleminin ortasında bulur. Nitekim bu eylem yazarın sıradanlaşan bir yaşama metinsel anlamda yaptığı bir başkaldırıdır. Tahsin Yücel ve Aykırı Öykülem (Tahsin Yücel'in Öykülerinde Yapı ve İzlek) isimli eser, İçindekiler, Önsöz, Sonuç, Kaynakça ve Ekler kısmı dışında dört ana bölümden ve bu dört ana bölümün kendi alt başlıklarından oluşmaktadır. Eserin Önsöz'ünde, Tahsin Yücel'in öykü dünyasını değerlendirirken kullanılan yöntem ve teknikleri belirterek tanıtıcı bilgiler veren Veysel Şahin, aynı zamanda Tahsin Yücel'in Türk edebiyatındaki yeri ve önemi hakkında da kısa bilgiler vererek Tahsin Yücel'e ait elli dokuz öykünün dört ana başlık etrafında ele alındığından bahsetmiştir.

Karşılıklı bildirişim aracı olan dil, yazarın metnini okuyucuyu taşımada önemli bir araçtır. Kodl... more Karşılıklı bildirişim aracı olan dil, yazarın metnini okuyucuyu taşımada önemli bir araçtır. Kodlama ve kod çözme olarak dil, yazarın anlatmak istediklerini ve niyetini açık veya kapalı bir şekilde okuyucuya iletir. Şiirin değişip dönüşmesinde önemli katkısı olan İkinci Yeni Şiirinin Türk şiirine özellikle dil hassasiyeti/duyarlılığı noktasında dikkat çekici bir etkisinin olduğu anlaşılır. Şiirde anlamın kapalılığı noktasından hareket eden İkinci Yeni şairleri özellikle metafor kullanma yoluna gider. "Meta" ve "pherein" sözcüklerinin bir araya gelmesi ile oluşan "öteye taşımak, aktarmak" anlamına gelen metafor, dile bir sözcüğe anlamının dışında başka bir anlam verilmesi, bir sözcükten diğer sözcüğe anlam aktarımı gibi olanaklar sağlar. Şiirsel belleğin belirli bir mekânla dışa vurumu birtakım kavramların metaforla ilişkilendirilmesine neden olur. İkinci Yeni şiiri mekânsal açıdan özellikle dış mekânı ana eksenine yerleştirir. Şiirlerde yer alan mekânlar arasındaki geçişleri sıkça ve hızlıca gerçekleştirerek mekânları hiper bir hale getirirler. Dış mekânları sıkça kullanan şairler en az dış mekân kadar iç mekânları da şiirlerinde kullanmayı tercih ederler. İçeri-dışarı yönelimini mekânlar arası geçişlerden sağlayan şairler için odalar ve evler apaçık taşıyıcılardır. Odadan odaya hareket etmek bir taşıyıcıdan ötekine hareket etmektir, yani bir odanın dışına ve ötekinin içine hareket etmektir. Belli başına bir metafor özelliği gösteren odalar ve parça bütün ilişkisi içerisinde duvarlar, şiir dünyasının kahramanlarına ontolojik olarak kendi sınırlarını kavratarak düşünsel ve eylemsel olarak çatışma içine sokar. Odalar ve duvarların şiirler içerisinde ne kadar önem arz ettiği ne şekilde ve anlamlarda yer aldığı iç yaşam alanlarından dış mekânlara hangi unsurlarla yönelim ve açılım gösterildiği çalışma esnasında anlaşılmış saptanmaya çalışılmıştır.

TEVFİK FİKRET’İN ŞİİRLERİNDE İMGE KURGUSU VE GÖRÜNTÜ DÜZEYLERİ, 2019
Tanzimat’tan sonra Batı tesirinde ortaya çıkan ve gelişen Servet-i Fünûn Edebiyatı, süre gelen ed... more Tanzimat’tan sonra Batı tesirinde ortaya çıkan ve gelişen Servet-i Fünûn Edebiyatı, süre gelen edebi zevkin içerisinde farklı bir akıntı olarak şiir geleneğinin seyrini değiştirmiştir. Servet-i Fünûn edebiyat geleneği içerisinde müstesna bir yeri olan ve bu şiir anlayışının uygulama sahasında önemli eserler vücuda getiren şair Tevfik Fikret’tir.
Kendine ait “aşiyan” içerisinde salt bireysel bir tavır takınmadan sözünü topluma ve toplumsala açan Fikret, istibdat döneminin yoğun sisi ardında duran bir tarihi kendi mizaç ve tecrübesi parantezinde açımlayarak kendine has bir duyuş ve düşünüş geliştirmiştir. Şiirine hâkim duyguları, çeşitli teşbih, istiare ve mecazlarla ifade eden Fikret, dilin tüm olanaklarını şiirini kurma aşamasında kullanır. Görme duyusu sayesinde ve resim kabiliyetinin de verdiği ölçüde şair, tablo altı şiirler de yazar. Fikret’in şiirlerinde imge, toplum nazarında entelektüel bir bireyin, her sözün söylenemediği bir dönemde, imge analojisi içinde bulunan imge türlerinden- yayılgan, batık, radikal, yoğun ve süsleyici/coşkun-daha çok batık imgeyi kullanır. Aktarmak istediği anlam dünyasını doğadan yaptığı ödünçlemelerle aktarır. İnsan ile doğa arasındaki anıştırmaları kurduğu söz dizimi ile imleyen şair, nesnel gerçekliği bireysel kimlikle yeniden düzenler.
Papers by M. Fatih Aydın
Roman Kahramanları, 2023
Yeni Bir Metnin Doğum Sancısı: Anti Edebiyat Dünyasının “Oğlu” Behzat Ç.
Roman Kahramanları, 2024
Polisiye Özel Sayısı editör çalışması
AKÇAĞ YAY. , 2024
Turgut Uyar şiirinde mekân denilebilir ki, mekânın ve insanın birbiriyle
karşılıklı iletişim kurm... more Turgut Uyar şiirinde mekân denilebilir ki, mekânın ve insanın birbiriyle
karşılıklı iletişim kurma dürtüsünün bir sonucundan meydana gelir. Bu
iletişim kurma isteği zorunlu ve gönüllü birer birlikteliğe dönüşür. Şairin
kendi mizacı, ortak duyuş ve düşünüşe sahip olunan şiir akımı, yaşanan sosyo-ekonomik ve siyasi süreçlerin etkisiyle bireyselin ön planda olduğu
ama fonda toplumsal problemlerin sıkça anıştırıldığı bir şiir düzeni haline
gelir. Düz anlamların yanı sıra, eğretilemelere evrilen dilsel düzen kendini
imgeleşen ve metaforlaşan bir şiir diline yaslar. Bu aynı zamanda Uyar’ın
şiirinde birtakım izlekleri de meydana getirir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2021
Hikâye kurgusunu mekân ve zaman öğelerinden
çok kişiler ve olaylar üzerinden
kuran Reşat Nuri Gün... more Hikâye kurgusunu mekân ve zaman öğelerinden
çok kişiler ve olaylar üzerinden
kuran Reşat Nuri Güntekin, aynı zamanda
birer tiyatro sahnesi haline getirdiği hikâyelerin
konularını da Türk toplumunun içerisindeki
sosyal ortamlardan seçer. Büyük
küçük meseleleri gözlemci bir yazar tavrıyla
ele alıp öyküleştirir. İnsandan yola çıkıp temel
toplum dinamiklerini sorgulayan yazar,
öğüt vermek yerine var olan problemin sebep
ve sonuçları üzerinden mesaj vermeyi
tercih eder.
Toplumsal olanı yalnızca bir mahalle
kültürü özelinden vermeyen yazar, aynı
zamanda bir toplumun sosyal, iktisadi ve
siyasi meselelerine de temas eder. Bütünsel
bir açıdan değerlendirdiği toplum mekanizmasının
aksayan yönlerini kırıp incitmeden
ince bir mizah dili altından verir.
Birçok hikâyesinde, aile kavramına ve kadın
erkek ilişkilerindeki sorunlara değinir.
Meşru olanın değil yasak olanın tercih edilmesinin
arkasında kapalı bir toplumun varlığının
oluşuna işaret eder. Batıl itikatların,
taassubun, cehalet gibi kavramların toplumda
devam etmesi neticesinde özelde insanın
genelde ise bir toplumun ahlak açısından yok
olabileceğini öykülerde dile getirir.
O dönem toplum insanının genelde olumsuz
yönlerine temas eden yazar, hikâyeleri ile
bir suç grafiği de ortaya çıkarır. Alenen işlenmekten
korkulan tüm suçların gizli kapaklı
yapılmaya çalışıldığı konusuna vurgu yapan
yazar, geleneklerden sıyrılmış daha özgür bir
toplum tahayyülünde bulunur.
Turkish Academis Studies (TURAS), 2024
Türk polisiye edebiyatının yaklaşık 140 yıllık bir geçmişi vardır. Bu süreç içerisinde edebiyatım... more Türk polisiye edebiyatının yaklaşık 140 yıllık bir geçmişi vardır. Bu süreç içerisinde edebiyatımızın önemli edebî şahsiyetlerinin yanı sıra gazete ve dergilerin bir köşesinde kalmış ve unutulmuş pek çok yazarın tefrika halinde yazılmış polisiye türde eseri olduğu tespit edilir. Tüm bu eserler incelendiğinde polisiye edebiyatın kurgu bakımından zengin içeriklere sahip olduğu anlaşılır. Karmaşık ve iç içe geçmiş olay örgüleri içinde; bilgi, varlık, zaman, mekân konusunda pek çok felsefi şubenin fikirsel alt yapısından teşekkül ettikleri psikolojik, sosyal, siyasal, iktisadi mevzulara temas eden eserlerin yazıldığı görülür. Polisiye edebiyat ürünlerinde; kent, yalnızlık, aşk, yabancılaşma, adalet, özgürlük, şiddet, kurgu, adalet, cinsellik gibi temel izleklerinin varlığı göze çarpar.

Turkish Studies-Language and Literature, 2021
İnsan doğduğu andan itibaren bir yolculuğa çıkar. Arşınlanan yol kadar değişen ve dönüşen insan i... more İnsan doğduğu andan itibaren bir yolculuğa çıkar. Arşınlanan yol kadar değişen ve dönüşen insan için yolculuk hem dışa doğru hem içe doğru yapılan bir eylem olarak görülür. Roman içerisinde de kurmaca bir dünyanın yolunu yürüyen kahramanlar kendi yazgısını bu yolculuk esnasında belirler. Farklı istikametlere sapma, bambaşka eğilimlere yönelme roman kahramanına da kendi benliğini de inşa etmesine yardımcı olur. Bir medeniyetin kavşak noktaları eskiyi yıpratırken yeniye kapılarını aralar. Bu durum da derin çatışmalara neden olur. Bu dönemde meydana getirilen birçoğu edebi eserlerin özellikle yeniye ışık yaktığı eskiyi ise tereddütle terk etmeğe çalıştığı görülür. Reşat Nuri Güntekin’in de yaşadığı dönem itibarıyla savaşların olduğu, inkılapların yaşandığı, değer sorgulamalarının oldukça fazla olduğu bir dönemde eserler vermesi, iki değer arasında yol giden kahramanların sancılı ve dramatik yolculuğunu aktarır. Anadolu ve Anadolu’nun değerlerini aşağılamadan çağdaşlaşma fikrine de göz kırpan romanlardan biri olan Eski Hastalık romanı da yol ve yolculuk temasının oldukça fazla işlendiği romanlar arasındadır. Romanda özellikle mana noktasında yapılan yolculukların boyut kazanarak metaforlara dönüştüğü görülür. Otomobil, tren ve deniz yolculuklarının tercih edildiği eserde, eserin dramatik aksiyona oldukça etkisi olduğu anlaşılır. Roman unsurlarından mekân ve zaman unsurlarıyla sıkı bir ilişkisi bulunan yol ve yolculuk metaforlarının özellikle aşk, medeniyet, gelenek, dil ve edebiyat, tabiat mevzularına yeni manalar yüklenmesi ve daha iyi anlaşılması noktasında da yardımcı olduğu görülür.

Turkish Academic Studies (TURAS), 2020
Sanatçı kimliğini kurma noktasında sürekli özgün bir dil arayan yazar anlayışı, Türk edebiyatının... more Sanatçı kimliğini kurma noktasında sürekli özgün bir dil arayan yazar anlayışı, Türk edebiyatının hemen her döneminde görülür. Bu noktada Cumhuriyet dönemi yazarlarında başlayan çok seslilik, özellikle 1950 sonrası Türk edebiyatı ürünlerinde zirveye çıkar. Bu çok sesli edebiyat ortamında edebi kıymet açısından birtakım yazar ve eserlere gösterilen ilginin kimi yazarların göz ardı edilmesine neden olduğu görülür. Edebiyatın “ara sokaklar”ında yürüyen pek çok yazarın ortaya koyduğu ürünler üzerinde yapılan çalışmaların Türk edebiyatında önemli boşlukları dolduracağı anlaşılır. Bu noktada 1970 yılından sonra pek çok roman yazan ve ödüller alan İrfan Yalçın’ın sanatçı kimliğinin “popülerleşen” birçok yazara göre oldukça yüksek bir değere sahip olduğu görülür. Sosyolojinin verdiği imkânlardan oldukça istifade eden yazar, eserlerinde şiirsel bir üslupla bireysel ve toplumsal olana temas eder. Toplumcu gerçekçilik sanat anlayışına bağlı olan yazarın, toplum nezdinde insanı varoluş kökenleriyle birlikte irdelemesi onu toplumcu-marksist söylemin yanında yeni ve farklı söylemlerle Çağdaş Türk Edebiyatı içinde modern olana taşır.
Uploads
Book Reviews by M. Fatih Aydın
Kendine ait “aşiyan” içerisinde salt bireysel bir tavır takınmadan sözünü topluma ve toplumsala açan Fikret, istibdat döneminin yoğun sisi ardında duran bir tarihi kendi mizaç ve tecrübesi parantezinde açımlayarak kendine has bir duyuş ve düşünüş geliştirmiştir. Şiirine hâkim duyguları, çeşitli teşbih, istiare ve mecazlarla ifade eden Fikret, dilin tüm olanaklarını şiirini kurma aşamasında kullanır. Görme duyusu sayesinde ve resim kabiliyetinin de verdiği ölçüde şair, tablo altı şiirler de yazar. Fikret’in şiirlerinde imge, toplum nazarında entelektüel bir bireyin, her sözün söylenemediği bir dönemde, imge analojisi içinde bulunan imge türlerinden- yayılgan, batık, radikal, yoğun ve süsleyici/coşkun-daha çok batık imgeyi kullanır. Aktarmak istediği anlam dünyasını doğadan yaptığı ödünçlemelerle aktarır. İnsan ile doğa arasındaki anıştırmaları kurduğu söz dizimi ile imleyen şair, nesnel gerçekliği bireysel kimlikle yeniden düzenler.
Papers by M. Fatih Aydın
karşılıklı iletişim kurma dürtüsünün bir sonucundan meydana gelir. Bu
iletişim kurma isteği zorunlu ve gönüllü birer birlikteliğe dönüşür. Şairin
kendi mizacı, ortak duyuş ve düşünüşe sahip olunan şiir akımı, yaşanan sosyo-ekonomik ve siyasi süreçlerin etkisiyle bireyselin ön planda olduğu
ama fonda toplumsal problemlerin sıkça anıştırıldığı bir şiir düzeni haline
gelir. Düz anlamların yanı sıra, eğretilemelere evrilen dilsel düzen kendini
imgeleşen ve metaforlaşan bir şiir diline yaslar. Bu aynı zamanda Uyar’ın
şiirinde birtakım izlekleri de meydana getirir.
çok kişiler ve olaylar üzerinden
kuran Reşat Nuri Güntekin, aynı zamanda
birer tiyatro sahnesi haline getirdiği hikâyelerin
konularını da Türk toplumunun içerisindeki
sosyal ortamlardan seçer. Büyük
küçük meseleleri gözlemci bir yazar tavrıyla
ele alıp öyküleştirir. İnsandan yola çıkıp temel
toplum dinamiklerini sorgulayan yazar,
öğüt vermek yerine var olan problemin sebep
ve sonuçları üzerinden mesaj vermeyi
tercih eder.
Toplumsal olanı yalnızca bir mahalle
kültürü özelinden vermeyen yazar, aynı
zamanda bir toplumun sosyal, iktisadi ve
siyasi meselelerine de temas eder. Bütünsel
bir açıdan değerlendirdiği toplum mekanizmasının
aksayan yönlerini kırıp incitmeden
ince bir mizah dili altından verir.
Birçok hikâyesinde, aile kavramına ve kadın
erkek ilişkilerindeki sorunlara değinir.
Meşru olanın değil yasak olanın tercih edilmesinin
arkasında kapalı bir toplumun varlığının
oluşuna işaret eder. Batıl itikatların,
taassubun, cehalet gibi kavramların toplumda
devam etmesi neticesinde özelde insanın
genelde ise bir toplumun ahlak açısından yok
olabileceğini öykülerde dile getirir.
O dönem toplum insanının genelde olumsuz
yönlerine temas eden yazar, hikâyeleri ile
bir suç grafiği de ortaya çıkarır. Alenen işlenmekten
korkulan tüm suçların gizli kapaklı
yapılmaya çalışıldığı konusuna vurgu yapan
yazar, geleneklerden sıyrılmış daha özgür bir
toplum tahayyülünde bulunur.
Kendine ait “aşiyan” içerisinde salt bireysel bir tavır takınmadan sözünü topluma ve toplumsala açan Fikret, istibdat döneminin yoğun sisi ardında duran bir tarihi kendi mizaç ve tecrübesi parantezinde açımlayarak kendine has bir duyuş ve düşünüş geliştirmiştir. Şiirine hâkim duyguları, çeşitli teşbih, istiare ve mecazlarla ifade eden Fikret, dilin tüm olanaklarını şiirini kurma aşamasında kullanır. Görme duyusu sayesinde ve resim kabiliyetinin de verdiği ölçüde şair, tablo altı şiirler de yazar. Fikret’in şiirlerinde imge, toplum nazarında entelektüel bir bireyin, her sözün söylenemediği bir dönemde, imge analojisi içinde bulunan imge türlerinden- yayılgan, batık, radikal, yoğun ve süsleyici/coşkun-daha çok batık imgeyi kullanır. Aktarmak istediği anlam dünyasını doğadan yaptığı ödünçlemelerle aktarır. İnsan ile doğa arasındaki anıştırmaları kurduğu söz dizimi ile imleyen şair, nesnel gerçekliği bireysel kimlikle yeniden düzenler.
karşılıklı iletişim kurma dürtüsünün bir sonucundan meydana gelir. Bu
iletişim kurma isteği zorunlu ve gönüllü birer birlikteliğe dönüşür. Şairin
kendi mizacı, ortak duyuş ve düşünüşe sahip olunan şiir akımı, yaşanan sosyo-ekonomik ve siyasi süreçlerin etkisiyle bireyselin ön planda olduğu
ama fonda toplumsal problemlerin sıkça anıştırıldığı bir şiir düzeni haline
gelir. Düz anlamların yanı sıra, eğretilemelere evrilen dilsel düzen kendini
imgeleşen ve metaforlaşan bir şiir diline yaslar. Bu aynı zamanda Uyar’ın
şiirinde birtakım izlekleri de meydana getirir.
çok kişiler ve olaylar üzerinden
kuran Reşat Nuri Güntekin, aynı zamanda
birer tiyatro sahnesi haline getirdiği hikâyelerin
konularını da Türk toplumunun içerisindeki
sosyal ortamlardan seçer. Büyük
küçük meseleleri gözlemci bir yazar tavrıyla
ele alıp öyküleştirir. İnsandan yola çıkıp temel
toplum dinamiklerini sorgulayan yazar,
öğüt vermek yerine var olan problemin sebep
ve sonuçları üzerinden mesaj vermeyi
tercih eder.
Toplumsal olanı yalnızca bir mahalle
kültürü özelinden vermeyen yazar, aynı
zamanda bir toplumun sosyal, iktisadi ve
siyasi meselelerine de temas eder. Bütünsel
bir açıdan değerlendirdiği toplum mekanizmasının
aksayan yönlerini kırıp incitmeden
ince bir mizah dili altından verir.
Birçok hikâyesinde, aile kavramına ve kadın
erkek ilişkilerindeki sorunlara değinir.
Meşru olanın değil yasak olanın tercih edilmesinin
arkasında kapalı bir toplumun varlığının
oluşuna işaret eder. Batıl itikatların,
taassubun, cehalet gibi kavramların toplumda
devam etmesi neticesinde özelde insanın
genelde ise bir toplumun ahlak açısından yok
olabileceğini öykülerde dile getirir.
O dönem toplum insanının genelde olumsuz
yönlerine temas eden yazar, hikâyeleri ile
bir suç grafiği de ortaya çıkarır. Alenen işlenmekten
korkulan tüm suçların gizli kapaklı
yapılmaya çalışıldığı konusuna vurgu yapan
yazar, geleneklerden sıyrılmış daha özgür bir
toplum tahayyülünde bulunur.