Papers by Fatoş Işıl Britten (Cihan)
Bu kitabın her türlü yayın hakkı Yaz Yayınları'na aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı ya... more Bu kitabın her türlü yayın hakkı Yaz Yayınları'na aittir, tüm hakları saklıdır. Kitabın tamamı ya da bir kısmı 5846 sayılı Kanun'un hükümlerine göre, kitabı yayınlayan firmanın önceden izni alınmaksızın elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemiyle çoğaltılamaz, yayınlanamaz, depolanamaz.

Öykü içinde öykü olarak da adlandırılabilen çerçeve hikâye/öykü/anlatı tekniği dünya edebiyatında... more Öykü içinde öykü olarak da adlandırılabilen çerçeve hikâye/öykü/anlatı tekniği dünya edebiyatında antik zamanlardan beri kullanılagelmiş bir edebî araçtır. Mahabharata, Tûti-nâme, Bin Bir Gece Masalları gibi Doğu kaynaklı birçok öykü külliyatı bu teknikle yazılmıştır. Rönesans zamanında Avrupa'da Decameron (1353) ve Canterbury Hikâyeleri (1400) ile ön plana çıkan çerçeve anlatı, Türkiye'de Tanzimat Dönemi'nde Muhayyelât (1796-97) ve Müsâmeretname (1871-75) gibi eserlerde karşımıza çıkarak öykü ve roman gibi düzyazı türlerinin Türk edebiyat dizgesinde merkeze geçişlerinin işaretlerini verir. Bu çalışmanın odak noktaları olan Müsâmeretname ve Canterbury Hikâyeleri Decameron etkisiyle yazılmıştır; ancak bu eserlerin Decameron ile olan ilişkilerini etkileyen-etkilenen ya da özgün-taklit gibi ikiliklerle basit bir hiyerarşik bakış açısına indirgemek çerçeve anlatı tekniğinin yüzyıllardır dünyada çapında dolaşımda olduğu gerçeğini göz ardı etmek anlamına gelebilir. Bu nedenle Gerard Genette'in üst-metinsellik (architextualité) kavramı bu noktada daha eşitlikçi ve kapsayıcı olacaktır. Dolayısıyla bu bildiride Müsâmeretname, Canterbury Hikâyeleri ve Decameron'un çerçeve öykü tekniği üzerinden birbirleriyle olan ilişkisi üst-metinsellik kavramıyla birlikte ele alınacaktır.

Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi
Bazen romantik ya da cinsel sevgiyi, bazen Tanrı sevgisi ya da ebeveyn sevgisi gibi farklı sevgi ... more Bazen romantik ya da cinsel sevgiyi, bazen Tanrı sevgisi ya da ebeveyn sevgisi gibi farklı sevgi çeşitlerini ifade eden aşk kavramının farklı boyutları bulunmaktadır. Aşk, şüphesiz farklı anlamları ile edebiyat alanında geçmişten günümüze en çok işlenen temalardan biridir. On beşinci ve on altıncı yüzyıl edebiyatına damgasını vurup klasikleşen Fuzûlî ve Shakespeare de gazel ve sone biçimindeki şiirlerinde aşk kavramına yoğun bir şekilde odaklanmıştır. Fuzûlî aşkın ıstıraplarını, sevgiliye ulaşamamanın yarattığı karamsar duyguları gazellerinde dile getirirken Shakespeare de sevgilinin aşığı reddetmesi, unutması ya da aldatması gibi olumsuzluklara sonelerinde oldukça yer verir. Aynı dönemde yaşamalarına rağmen Orta Doğu ve Batı Avrupa gibi farklı coğrafi bölgelerde edebiyat yapan bu şairler aşk kavramını işlerken aynı zamanda aşkın farklı boyutlarına vurgu yapar. Bu çalışmada Klasik Türk edebiyatının en merkezi isimlerinden Fuzûlî’nin Türkçe Divan’ındaki gazelleri ve Rönesans dönemi İ...

Bazen romantik ya da cinsel sevgiyi, bazen Tanrı sevgisi ya da ebeveyn sevgisi gibi farklı sevgi ... more Bazen romantik ya da cinsel sevgiyi, bazen Tanrı sevgisi ya da ebeveyn sevgisi gibi farklı sevgi çeşitlerini ifade eden aşk kavramının farklı boyutları bulunmaktadır. Aşk, şüphesiz farklı anlamları ile edebiyat alanında geçmişten günümüze en çok işlenen temalardan biridir. On beşinci ve on altıncı yüzyıl edebiyatına damgasını vurup klasikleşen Fuzûlî ve Shakespeare de gazel ve sone biçimindeki şiirlerinde aşk kavramına yoğun bir şekilde odaklanmıştır. Fuzûlî aşkın ıstıraplarını, sevgiliye ulaşamamanın yarattığı karamsar duyguları gazellerinde dile getirirken Shakespeare de sevgilinin aşığı reddetmesi, unutması ya da aldatması gibi olumsuzluklara sonelerinde oldukça yer verir. Aynı dönemde yaşamalarına rağmen Orta Doğu ve Batı Avrupa gibi farklı coğrafi bölgelerde edebiyat yapan bu şairler aşk kavramını işlerken aynı zamanda aşkın farklı boyutlarına vurgu yapar. Bu çalışmada Klasik Türk edebiyatının en merkezi isimlerinden Fuzûlî'nin Türkçe Divan'ındaki gazelleri ve Rönesans dönemi İngiliz edebiyatının yine en klasikleşmiş edebiyatçılarından Shakespeare'in belli başlı sone örnekleri incelenecektir ve iki şairin eserlerindeki benzerlik ve farklılıklar aşk kavramından yola çıkarak karşılaştırılacaktır.

Language, which is one of the most important means of transmitting knowledge and experiences to t... more Language, which is one of the most important means of transmitting knowledge and experiences to the next generations and of communication, is a system that constantly develops and renews itself. Language, which is a reflection of a person's soul, is a perception mechanism that directs and shapes the entire sensory world of the individual. Translation studies has an important place in language studies. Considering the situation in question, the aim of the International Congress of Language and Translation Studies is to review the research methods and theories specific to these fields by bringing together scientists working in the fields of linguistics, translation studies, second language acquisition, cultural studies and foreign language teaching, to identify emerging trends, to deal with the main current problems related to translation, which includes language and culture, and, to evaluate the past and present in these fields and to make predictions about the future. We hope that this year, as in the previous year, the symposium will contribute to creating a dynamic discussion environment on an online platform, laying the groundwork for brand new perspectives and proposals, and addressing the past and the present, the old and the new, the traditional and the modern, not as binary oppositions, but as a continuity relationship. The 2nd International Congress of Language and Translation Studies was successfully completed on 03-04 November 2022, hosted by the Department of Translation and Interpretation of the Selcuk University School of Foreign Languages. Fifty-one scholars, including three keynote speakers and eleven foreign participants, attended our congress, which we held for the second time this year. Presentations were made in Turkish, English, Russian and Arabic languages. Twenty-five of the oral presentations were made in a foreign language. Papers presented at the congress by Turkish and foreign scholars in the fields of translation studies, linguistics, translation studies, second language acquisition, cultural studies and foreign language teaching will make new and important contributions to the field of language and translation studies. Thank you for your participation and contribution, and I wish you a pleasant reading.

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Jane Austen, one of the acclaimed and centrally positioned authors of both English and world lite... more Jane Austen, one of the acclaimed and centrally positioned authors of both English and world literature, is known for her strong female characters, her reflections on the relations between the upper and upper-middle classes of the society she lived in, with sharp observations, as well as her use of language contributed significantly to the development of the novel genre. Austen’s works continue to exist at a high readability level both in the English and Turkish literary systems. Her works in the Turkish target system acquired a solid position similar to the source system. This study aims to examine Austen’s lesser known epistolary novel Lady Susan (1871), and its two different translations. The research questions of the study consist of how the main features of the epistolary novel and the traits of the ‘intriguer’ protagonist who is a master of using manipulative language, are included in the source system and how all these characteristics of the work are translated in two Turkish...

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Cevdet Bey ve Oğulları (Mr. Cevdet and His Sons) has a central place in Orhan Pamuk's oeu... more Cevdet Bey ve Oğulları (Mr. Cevdet and His Sons) has a central place in Orhan Pamuk's oeuvre, particularly as it is his first published novel and shows marked similarities with Thomas Mann's Buddenbrooks: Verfall einer Familie. Pamuk has discussed his possible debt to Mann and his writerly anxiety as a young author openly in his non-fiction. This study concentrates on Cevdet Bey ve Oǧulları, the story of a Muslim merchant family between the years 1905 and 1970, and Mann's Buddenbrooks, a saga about a German merchant family which takes place between the years 1835 and 1877. The two novels reveal clear parallels in characterization, themes and symbols. Nevertheless, the aim of this paper is to examine one particular symbol: the houses that bring the members of both families together and which reflect their lifestyles and the changing values of several generations, as well as presenting the similarities between these two novels by regarding this symbol as the starting point.

Necib Mahfuz'un Kahire Üçlemesi'nde Türk İmgeleri Öz Nobel ödülünü kazanan ilk Arap yazar olarak ... more Necib Mahfuz'un Kahire Üçlemesi'nde Türk İmgeleri Öz Nobel ödülünü kazanan ilk Arap yazar olarak bilinen Necib Mahfuz'un Beyne'l-Kasrayn, Kasru's-Sȩvk ve es-Sükkeriye (Saray Gezisi, Şevk Sarayı ve Şeker Sokağı) romanlarından oluşan Kahire Üçlemesinde (1957 ve 1958) Mısırlı tüccar bir ailenin üç kuşağı üzerinden 1917-1944 yılları arası Mısır yaşamı gerçekçilik akımı çerçevesinde anlatılır. Bu yaşamın ayrıntılarında aile yaşantısı, kadın erkek ilişkileri, Mısır'daki siyasi olaylar ile yirminci yüzyılın ilk yarısında ivme kazanan modernleşme süreci vardır. Tüm bu zengin katmanların arasında roman, anlatıcı ve diyaloglar vasıtasıyla o dönemki Mısır halkının zihnindeki Türk imgelerinin sorunsal doğasını yansıtması sebebiyle de dikkat çeker. Çoğunlukla karşılaştırmalı edebiyatın bir alt kolu olarak kabul edilen ya da onunla iç içe geçmiş çalışmalar yapan imgebilim ise kültürlerin diğer kültürler hakkındaki inanış, önyargı ve düşünce kalıplarına dair farkındalık kazandırmayı amaçlayan bir disiplindir. Bu inanış ve önyargılara göre şekillenen imgeler sabit olmayıp siyasi koşullara ve devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerine göre zaman içinde değişim göstermektedir. On yedinci yüzyılda Avrupalı gezginlerin doğu seyahatleri ile ortaya çıkan imge çalışmaları Türk imgeleriyle ilgili olarak da zengin bir malzeme sunar. Bu çalışma geçmişten günümüze dünyadaki Türk imgelerini kısaca gözden geçirdikten sonra Kahire Üçlemesi'ni karşılaştırmalı edebiyatın yakın okuma yöntemi ile inceleyecek olup Mısır özelinde on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın ilk yarısındaki Türk imgelerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir.

RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
Geçmişin savaşçı kültürlerinin edebiyat alanındaki izdüşümü olan destanlar, anlatı türü olarak ta... more Geçmişin savaşçı kültürlerinin edebiyat alanındaki izdüşümü olan destanlar, anlatı türü olarak tanımlanabilmek için belirli birtakım özellikler sergilerler. Savaşçı, cesur ve neredeyse insanüstü özelliklere sahip kahramanların ekseninde gelişen olaylar savaşçı kültür kodları ile beslenir. Soylu akrabalardan oluşan yönetici sınıfa mensup savaşçıların hükümdarlarına her koşulda sadık kalması gerekirken hükümdarlarının onları ganimet, toprak veya diğer savaş yağmaları ile cömertçe ödüllendirmesi beklenir. Modern adalet sisteminin henüz oluşmadığı zamanları hikâyelendiren destan kahramanları, toplumlarının içinden ya da dışından düşmanlara ve hatta ejderha ve devler gibi doğaüstü güçlere karşı kendinden yardım bekleyen halkları korumak zorundadır. Tetikte bekleyen ölüme karşı kazanılan her zafer, varoluşsal bir sevinci simgeleyen ziyafetlerle kutlanır. Dünya edebiyatında ilk ve orta çağ dönemlerine ait, çoğu sözlü gelenek ürünü, farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış birçok destan bulunmaktadır. Bu destanlar anlatı türünün gerektirdiği ortak unsurları taşımalarına rağmen var oldukları kültürlerin aralarındaki farklılıklar sebebiyle birbirlerinden ayrışırlar. Bu çalışmada Türk edebiyat geleneğinin en önemli epik eserlerinden Dede Korkut Kitabı ile eski İngiliz edebiyatının en bilinen örneklerinden Beowulf destanı karşılaştırmalı edebiyat çerçevesinde ele alınacaktır. Dede Korkut Kitabı on üç boylamadan oluşur ve her boylamanın odağında farklı kahramanlar bulunmaktadır. Bu anlatıları bir araya getiren ve destanları birbirine bağlayan ana kahraman ise Oğuz toplumunun en saygın kişisi bilge Dede Korkut'tur. Çeşitli Anglosakson kabilelerinin ıstıraplarını anlatan Beowulf destanında ise olaylar bir kahramanın merkezinde gelişir. Bu iki destan evlilik, aile yapıları, kadın erkek ilişkileri gibi konularda Oğuz ve Anglosakson toplumlarına dair birçok detaya işaret eder.

SÖYLEM Filoloji Dergisi, 2021
Öz Fiziksel rahatsızlıklar, bedensel kusurlar gibi bedene dair sorunlar dünya edebiyatında sıklık... more Öz Fiziksel rahatsızlıklar, bedensel kusurlar gibi bedene dair sorunlar dünya edebiyatında sıklıkla karşımıza çıkan konulardır. Edebiyatın bu tip sorunlar yaşayan kurgusal karakterler üzerinden duygudaşlık geliştiren katartik bir gücü olduğu yadsınamaz. Özellikle psikolojik tahliller açısından zengin bir edebî metin, hem bedensel sorunların bireylerin kişiliklerini nasıl etkilediğini hem de kişilerin içinde bulundukları duygu durumlarını anlamamıza yardım eder. Bu noktada Türk edebiyatının sayılı romanlarından biri olan Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930) ve İngiliz edebiyatının beğenilen romanlarından W. Somerset Maugham'ın İnsanın Esareti (Of Human Bondage) (1915) bedensel sorunları ve bunların yol açtığı doğrudan ve dolaylı ruhsal acıları başkahramanların iç dünyaları aracılığıyla ele alır. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nun isimsiz genci dizinde oluşan kemik vereminden dolayı giderek artan bir şekilde yürüme güçlüğü çekmekte ve bacağının kesilmesi endişesini taşımaktadır. İnsanın Esareti'nin ana karakteri Philip Carey ise doğumsal bir deformasyon olan yumru ayak sorunu ile baş etmeye çalışır ve o da yürüme güçlüğü çekmektedir. Bu noktada bu romanlar oluşum romanı (Bildungsroman) olmaları yani çocukluktan olgunluk dönemine geçişi anlatmaları bakımından dikkat çekicidir, çünkü bu edebî alt tür sayesinde okuyucu genç yaşlarda bahsedilen başkahramanların kişiliklerinin nasıl oluştuğunu gözlemleme fırsatı yakalar. Bu tür detaylar bedensel sorunların psikolojik yansımalarını ortaya çıkarmak açısından bu romanlara yardımcı olur. Bu çalışmada Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve W. Somerset Maugham'ın İnsanın Esareti (Of Human Bondage) romanları karşılaştırmalı edebiyat disiplini çerçevesinde incelenecek olup romanlar arasındaki paralellikler görünür kılınacaktır.
Journal of International Scientific Researches, 2018
Bilge Karasu was a prominent author in twentieth century Turkish literature. His writing style wa... more Bilge Karasu was a prominent author in twentieth century Turkish literature. His writing style was experimental, with an emphasis on developing the Turkish language through the use of neologisms and less-known Anatolian vocabulary. In addition, his texts were open to interpretation and required the reader to be an active agent in the construction of their meaning. His magnum opus Göçmüş Kediler Bahçesi (1980) is a quintessential Karasu text which is highly challenging to the reader. However, it was successfully translated by Aron Aji as The Garden of Departed Cats (2003) and received the 2004 National Translation Award from the American Literary Translation Association (ALTA). This study aims to examine the target and the source texts in order to discover what choices and strategies Aji made during the translation process.

Journal of International Scientific Researches, 2018
As a novelist, poet and as a literary critic Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) has been an influen... more As a novelist, poet and as a literary critic Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) has been an influential figure in Turkish literature. His novels display a number of characteristics such as an interest in Ottoman history and culture, as well as criticism of rapid Westernization. In that respect, Tanpınar's prominent novel Huzur (A Mind at Peace), which was first published in 1949 is no exception. Even though Huzur contains a multi-layered structure, this study argues that music emerges as its most central theme. Tanpınar's emphasis on it is so explicit that music, especially classical Ottoman music, contributes very actively to the plot. Tanpınar chooses to privilege the art of music, particularly in its classical Ottoman guise, over other art forms. Huzur is essentially a eulogy to music, Ottoman/Turkish music in particular. What is striking in Huzur is that it presents all its other themes, such as Turkish national identity and 'the East-West problematic', through the lenses of music. In other words, music functions like a glue that holds every component of the novel together.

Nineteenth century French novelist Gustave Flaubert contributed significantly to the development ... more Nineteenth century French novelist Gustave Flaubert contributed significantly to the development of the novel genre. Even though his name is associated with Madame Bovary, his novel L’Education sentimentale (Sentimental Education) stands out with its deviation from the traditional novel. Despite at first sight appearing to be a Bildungsroman, its protagonist neither learns from his mistakes, nor changes in a positive way. Whereas traditional novelists such as Balzac place emphasis on the depth and development of characters Flaubert does the opposite, presenting an anti-hero to the reader whilst giving character depth a secondary role in the novel. Instead, he prefers to make object names and descriptions which are secondary in the traditional novel more explicit and visible. In that aspect, it is possible to argue that L’Education sentimentale brings a substantial innovation to the novel genre. This study first introduces the anti-hero Frederic Moreau, and then discusses how the nov...

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2018
Cevdet Bey ve Oğulları (Mr. Cevdet and His Sons) has a central place in Orhan Pamuk's oeuvre, par... more Cevdet Bey ve Oğulları (Mr. Cevdet and His Sons) has a central place in Orhan Pamuk's oeuvre, particularly as it is his first published novel and shows marked similarities with Thomas Mann's Buddenbrooks: Verfall einer Familie. Pamuk has discussed his possible debt to Mann and his writerly anxiety as a young author openly in his non-fiction. This study concentrates on Cevdet Bey ve Oǧulları, the story of a Muslim merchant family between the years 1905 and 1970, and Mann's Buddenbrooks, a saga about a German merchant family which takes place between the years 1835 and 1877. The two novels reveal clear parallels in characterization, themes and symbols. Nevertheless, the aim of this paper is to examine one particular symbol: the houses that bring the members of both families together and which reflect their lifestyles and the changing values of several generations, as well as presenting the similarities between these two novels by regarding this symbol as the starting point.

RumeliDE, 2021
Geçmişin savaşçı kültürlerinin edebiyat alanındaki izdüşümü olan destanlar, anlatı türü olarak ta... more Geçmişin savaşçı kültürlerinin edebiyat alanındaki izdüşümü olan destanlar, anlatı türü olarak tanımlanabilmek için belirli birtakım özellikler sergilerler. Savaşçı, cesur ve neredeyse insanüstü özelliklere sahip kahramanların ekseninde gelişen olaylar savaşçı kültür kodları ile beslenir. Soylu akrabalardan oluşan yönetici sınıfa mensup savaşçıların hükümdarlarına her koşulda sadık kalması gerekirken hükümdarlarının onları ganimet, toprak veya diğer savaş yağmaları ile cömertçe ödüllendirmesi beklenir. Modern adalet sisteminin henüz oluşmadığı zamanları hikâyelendiren destan kahramanları, toplumlarının içinden ya da dışından düşmanlara ve hatta ejderha ve devler gibi doğaüstü güçlere karşı kendinden yardım bekleyen halkları korumak zorundadır. Tetikte bekleyen ölüme karşı kazanılan her zafer, varoluşsal bir sevinci simgeleyen ziyafetlerle kutlanır. Dünya edebiyatında ilk ve orta çağ dönemlerine ait, çoğu sözlü gelenek ürünü, farklı coğrafyalarda ortaya çıkmış birçok destan bulunmaktadır. Bu destanlar anlatı türünün gerektirdiği ortak unsurları taşımalarına rağmen var oldukları kültürlerin aralarındaki farklılıklar sebebiyle birbirlerinden ayrışırlar. Bu çalışmada Türk edebiyat geleneğinin en önemli epik eserlerinden Dede Korkut Kitabı ile eski İngiliz edebiyatının en bilinen örneklerinden Beowulf destanı karşılaştırmalı edebiyat çerçevesinde ele alınacaktır. Dede Korkut Kitabı on üç boylamadan oluşur ve her boylamanın odağında farklı kahramanlar bulunmaktadır. Bu anlatıları bir araya getiren ve destanları birbirine bağlayan ana kahraman ise Oğuz toplumunun en saygın kişisi bilge Dede Korkut’tur. Çeşitli Anglosakson kabilelerinin ıstıraplarını anlatan Beowulf destanında ise olaylar bir kahramanın merkezinde gelişir. Bu iki destan evlilik, aile yapıları, kadın erkek ilişkileri gibi konularda Oğuz ve Anglosakson toplumlarına dair birçok detaya işaret eder.

Söylem Filoloji Dergisi, 2021
Fiziksel rahatsızlıklar, bedensel kusurlar gibi bedene dair sorunlar dünya edebiyatında sıklıkla ... more Fiziksel rahatsızlıklar, bedensel kusurlar gibi bedene dair sorunlar dünya edebiyatında sıklıkla karşımıza çıkan konulardır. Edebiyatın bu tip sorunlar yaşayan kurgusal karakterler üzerinden duygudaşlık geliştiren katartik bir gücü olduğu yadsınamaz. Özellikle psikolojik tahliller açısından zengin bir edebî metin, hem bedensel sorunların bireylerin kişiliklerini nasıl etkilediğini hem de kişilerin içinde bulundukları duygu durumlarını anlamamıza yardım eder. Bu noktada Türk edebiyatının sayılı romanlarından biri olan Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930) ve İngiliz edebiyatının beğenilen romanlarından W. Somerset Maugham'ın İnsanın Esareti (Of Human Bondage) (1915) bedensel sorunları ve bunların yol açtığı doğrudan ve dolaylı ruhsal acıları başkahramanların iç dünyaları aracılığıyla ele alır. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nun isimsiz genci dizinde oluşan kemik vereminden dolayı giderek artan bir şekilde yürüme güçlüğü çekmekte ve bacağının kesilmesi endişesini taşımaktadır. İnsanın Esareti'nin ana karakteri Philip Carey ise doğumsal bir deformasyon olan yumru ayak sorunu ile baş etmeye çalışır ve o da yürüme güçlüğü çekmektedir. Bu noktada bu romanlar oluşum romanı (Bildungsroman) olmaları yani çocukluktan olgunluk dönemine geçişi anlatmaları bakımından dikkat çekicidir, çünkü bu edebî alt tür sayesinde okuyucu genç yaşlarda bahsedilen başkahramanların kişiliklerinin nasıl oluştuğunu gözlemleme fırsatı yakalar. Bu tür detaylar bedensel sorunların psikolojik yansımalarını ortaya çıkarmak açısından bu romanlara yardımcı olur. Bu çalışmada Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve W. Somerset Maugham'ın İnsanın Esareti (Of Human Bondage) romanları karşılaştırmalı edebiyat disiplini çerçevesinde incelenecek olup romanlar arasındaki paralellikler görünür kılınacaktır.

Mavi Atlas, 2021
Nobel ödülünü kazanan ilk Arap yazar olarak bilinen Necib Mahfuz'un Beyne'l-Kasrayn, Kasru's-Sȩv... more Nobel ödülünü kazanan ilk Arap yazar olarak bilinen Necib Mahfuz'un Beyne'l-Kasrayn, Kasru's-Sȩvk ve es-Sükkeriye (Saray Gezisi, Şevk Sarayı ve Şeker Sokağı) romanlarından oluşan Kahire Üçlemesinde (1957 ve 1958) Mısırlı tüccar bir ailenin üç kuşağı üzerinden 1917-1944 yılları arası Mısır yaşamı gerçekçilik akımı çerçevesinde anlatılır. Bu yaşamın ayrıntılarında aile yaşantısı, kadın erkek ilişkileri, Mısır'daki siyasi olaylar ile yirminci yüzyılın ilk yarısında ivme kazanan modernleşme süreci vardır. Tüm bu zengin katmanların arasında roman, anlatıcı ve diyaloglar vasıtasıyla o dönemki Mısır halkının zihnindeki Türk imgelerinin sorunsal doğasını yansıtması sebebiyle de dikkat çeker. Çoğunlukla karşılaştırmalı edebiyatın bir alt kolu olarak kabul edilen ya da onunla iç içe geçmiş çalışmalar yapan imgebilim ise kültürlerin diğer kültürler hakkındaki inanış, önyargı ve düşünce kalıplarına dair farkındalık kazandırmayı amaçlayan bir disiplindir. Bu inanış ve önyargılara göre şekillenen imgeler sabit olmayıp siyasi koşullara ve devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerine göre zaman içinde değişim göstermektedir. On yedinci yüzyılda Avrupalı gezginlerin doğu seyahatleri ile ortaya çıkan imge çalışmaları Türk imgeleriyle ilgili olarak da zengin bir malzeme sunar. Bu çalışma geçmişten günümüze dünyadaki Türk imgelerini kısaca gözden geçirdikten sonra Kahire Üçlemesi'ni karşılaştırmalı edebiyatın yakın okuma yöntemi ile inceleyecek olup Mısır özelinde on dokuzuncu ve yirminci yüzyılın ilk yarısındaki Türk imgelerini ortaya çıkarmayı hedeflemektedir.
Uploads
Papers by Fatoş Işıl Britten (Cihan)