Deneysel filmle ilgili ilk akla gelen isimlerden birisi olan Jonas Mekas, deneysel film türünün g... more Deneysel filmle ilgili ilk akla gelen isimlerden birisi olan Jonas Mekas, deneysel film türünün gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Mekas, uzun yıllar çağdaş film eleştirisinin durumunu, yer altı sineması etrafındaki politikaları ve deneysel film topluluğu içinde filmleri film yapımcıları etrafında tartıştığı düzenli bir film köşesi yazmıştır. Bunlara ek olarak, birçoğu deneysel film tari- hinin temelini oluşturan çok sayıda sinema odaklı eyleme kendini adamıştır. Mekas’ın önemi dönemin ruhunu yakalamasında ve kişisel estetik bakış açısından kaynaklanmaktadır. Bunlara ek olarak Beat kuşağı döneminde kültürel faaliyet içinde olması tanınırlığının artmasına katkıda bulunmuştur.
İstila her seferinde büyük bir eylem planını gerektiriyorsa ve asıl istila bu eylem planının kend... more İstila her seferinde büyük bir eylem planını gerektiriyorsa ve asıl istila bu eylem planının kendiyse ne yapmak gerekir?” sorusu, bugün modernizm kaynaklı problemlerin hepsinde gündeme gelebilmelidir. Çalışmada belirtildiği üzere, kurgu kanalıyla yayılan paranoya, sadece o kanalın kapatılmasıyla çözüme ulaşabilir. Yine de aynı araçlar hem probleme hem de çözümü pazarlamaya odaklıdır. Bir taraftan gerginlik yaratır, diğer taraftan bu gerginliği çözer.
Sinematik kurgu, zamanın arılamlandırılması açısından oldukça önemli bir araç ve olgudur. Sanat v... more Sinematik kurgu, zamanın arılamlandırılması açısından oldukça önemli bir araç ve olgudur. Sanat ve edebiyatta zamanın kullanımı, zamanın nesnel bir varlık olarak ele alınması ve insanların zamanı sadece bir veri olarak görmesi kurgunun gündelik kullanımıyla boyut kazanmıştır. Zamanın kapitalist sisreme entegre olması ve meralaşması sonucu, insanların zamanı sadece bir veri olarak görmeye başlamalarının dikkate değer sonuçlar doğurduğunu bugün deneyimlemekteyiz.
Bugün bakışımızı çevirdiğimiz her yerde hayvan imajına rastlamak mümkündür. Yoğun olarak yeniden ... more Bugün bakışımızı çevirdiğimiz her yerde hayvan imajına rastlamak mümkündür. Yoğun olarak yeniden üretimin başat öznesi haline gelen hayvanların bu kadar sık kullanılmasının sebebi, ilk bakışta herkesin dikkatini yakalamasıdır. Çünkü hayvan imajı, yaşamımızın ilk yıllarında ayırt etmeyi başarabildiğimiz ilk imajdır. Aynı zamanda bu imajlar tarih boyunca aşina olduğumuz, hayatımızı devam ettirme noktasında ortaklığımızın hiçbir zaman ayrı düşmediği arketipsel bir nitelik arz etmektedir.
İnsanların etkileşimde bulunduğu her nesnenin bir tarihi olduğu gibi, farkına vardığı canlıların da bir tarihi vardır. Günümüzde akademik çevrede giderek daha çok ilgi çekmeye başlayan bitkiler, hayvanlar gibi dünyanın gerçek özneleri üzerine düşünmek, bizleri ister istemez kendi bakış açımızı sorgulamaya götürecektir. Böyle bir sorgulamanın bir parçası olan bu çalışma öncelikle bakışın merkezi önemini kavramakta ve tarihsel konumu içinde algılarımızın nasıl değişebileceğini, hayvanları temele alarak izah etmeye çalışmaktadır. Farklı disiplinlerden birçok akademisyenin dikkatini çekecek bu çalışma, sinema alanından yola çıksa da sadece bu alanın meraklılarına değil dünyadaki yaşamını daha anlamlı kılmak isteyen herkese bir giriş sunmaktadır.
Sinemada Kadın Bakışı Dünya Sinemasında Kadın Yönetmenler, 2020
Bu çalışma, Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel üzerine yapılan teorik tartışmalar ışığında, sözü... more Bu çalışma, Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel üzerine yapılan teorik tartışmalar ışığında, sözü edilen teorik literatüre ilişkin mevcut eleştirel perspektifleri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle, üçüncü dünya sineması çerçevesinde anlaşılabilecek olan sinema tasviri ve çağrışımları üzerine odaklanmaktadır. Yönetmenin kendine ait kod kullanımları ile bir diyalog içine girerken, aynı zamanda Latin Amerika kültürel üretiminde ortak bir dili olan ‘Yeni Arjantin Sineması’ içindeki konumunu anlamaya yönelik olarak da okunabilir. Çalışma, hem yönetmenin sinema deneyimini çağrıştıran kodları açıklamayı hem de üçüncü dünya sineması içinde tanımlanan film anlayışları etrafında, kritik bir ‘kör noktayı’ düzeltmeyi hedeflemektedir.
Hollywood sinemasının şimdiye kadar ürettiği en tanınmış karakterlerden biri olan King Kong aynı
... more Hollywood sinemasının şimdiye kadar ürettiği en tanınmış karakterlerden biri olan King Kong aynı zamanda kitle kültürü ve sinema ile özdeşleşmiş bir figürdür. King Kong’un farklı versiyonlarına gösterilen akademik ilgi çerçevesinde çalışmamız, 2017 tarihli ‘King Kong Kafatası Adası’ filmini Deleuzian bir okumaya tabi tutmayı amaçlamaktadır. Deleuze ve Guattari’nin hayvan-oluş kavramının anlaşılması sinematik imajların gerçeklikle olan ilişkisini çözümlemek, hayvan olgusunun ne olduğu hakkındaki sınırları belirleyen ve bugüne değin kabul ettiğimiz statik fikir ve alışkanlıkları tekrar gözden geçirip reforma tabi tutmak açısından gereklidir. Çalışma, hayvan-oluş dinamiklerinin kaynağı hakkında düşünürken, King Kong figürü ile bazı sorulara yanıt aramaktadır: Sinematik hayvana bakarken nereye konumlanırız? Çağımızda insan fiziksel ve uzamsal olarak tam anlamıyla nerede durmaktadır? Hayvanlar, onlar üzerindeki kontrolümüz açısından bugün hangi konumdadır? Kendi kültürel çerçevelerimizle hayvanlara bakmaya çalıştığımızda neye dönüşürler? Hepsinden önemlisi neden hayvanlara bakıyoruz ve onlarda neyi görmeyi umuyoruz? Bu soruların cevapları makalenin metodolojik çerçevesine uygun olarak Deleuze Guattari’nin fikirleri üzerinden ve King Kong’u oluşturan çağa özgü düşünsel ve sosyo-ekonomik faktörler göz önünde bulundurularak tartışılacaktır.
Günümüzde yapay zekâ teknolojilerinin hızlı gelişimi, politik iletişim yöntemlerini kökten değişt... more Günümüzde yapay zekâ teknolojilerinin hızlı gelişimi, politik iletişim yöntemlerini kökten değiştirmekte ve yeni söylem biçimlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu bağlamda, Donald Trump'ın, Elon Musk'ın GROK 3 modelinin tanıtımı sırasında yapay zekâ tarafından üretilen videoyu kendi sosyal medya platformlarından paylaşması, yalnızca teknik bir yeniliği değil, politik stratejilerin ve iletişim tekniklerinin dönüşümünü gözler önüne sermektedir. Akademik perspektiften bakıldığında, bu olay, "tuhaf zamanlar" olarak nitelendirilen dönemin dinamiklerini anlamlandırmada kritik bir örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin politik söylem üzerindeki dönüştürücü etkisi yeni bir olgu değildir. 1960'ta Kennedy ile Nixon arasındaki ilk televizyonlu başkanlık tartışması, görsel medyanın politik algıyı nasıl kökten değiştirebileceğini kanıtlamıştı. Radyo dinleyicileri Nixon'ın argümanlarını daha güçlü bulurken, televizyon izleyicileri kamera karşısında daha rahat ve karizmatik duran Kennedy'yi desteklemişti. Benzer şekilde, 2010'larda sosyal medyanın Arap Baharı'ndaki rolü, iletişim teknolojilerinin toplumsal hareketleri mobilize etme kapasitesini ortaya koymuştur.
Deneysel filmle ilgili ilk akla gelen isimlerden birisi olan Jonas Mekas, deneysel film türünün g... more Deneysel filmle ilgili ilk akla gelen isimlerden birisi olan Jonas Mekas, deneysel film türünün gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Mekas, uzun yıllar çağdaş film eleştirisinin durumunu, yer altı sineması etrafındaki politikaları ve deneysel film topluluğu içinde filmleri film yapımcıları etrafında tartıştığı düzenli bir film köşesi yazmıştır. Bunlara ek olarak, birçoğu deneysel film tari- hinin temelini oluşturan çok sayıda sinema odaklı eyleme kendini adamıştır. Mekas’ın önemi dönemin ruhunu yakalamasında ve kişisel estetik bakış açısından kaynaklanmaktadır. Bunlara ek olarak Beat kuşağı döneminde kültürel faaliyet içinde olması tanınırlığının artmasına katkıda bulunmuştur.
İstila her seferinde büyük bir eylem planını gerektiriyorsa ve asıl istila bu eylem planının kend... more İstila her seferinde büyük bir eylem planını gerektiriyorsa ve asıl istila bu eylem planının kendiyse ne yapmak gerekir?” sorusu, bugün modernizm kaynaklı problemlerin hepsinde gündeme gelebilmelidir. Çalışmada belirtildiği üzere, kurgu kanalıyla yayılan paranoya, sadece o kanalın kapatılmasıyla çözüme ulaşabilir. Yine de aynı araçlar hem probleme hem de çözümü pazarlamaya odaklıdır. Bir taraftan gerginlik yaratır, diğer taraftan bu gerginliği çözer.
Sinematik kurgu, zamanın arılamlandırılması açısından oldukça önemli bir araç ve olgudur. Sanat v... more Sinematik kurgu, zamanın arılamlandırılması açısından oldukça önemli bir araç ve olgudur. Sanat ve edebiyatta zamanın kullanımı, zamanın nesnel bir varlık olarak ele alınması ve insanların zamanı sadece bir veri olarak görmesi kurgunun gündelik kullanımıyla boyut kazanmıştır. Zamanın kapitalist sisreme entegre olması ve meralaşması sonucu, insanların zamanı sadece bir veri olarak görmeye başlamalarının dikkate değer sonuçlar doğurduğunu bugün deneyimlemekteyiz.
Bugün bakışımızı çevirdiğimiz her yerde hayvan imajına rastlamak mümkündür. Yoğun olarak yeniden ... more Bugün bakışımızı çevirdiğimiz her yerde hayvan imajına rastlamak mümkündür. Yoğun olarak yeniden üretimin başat öznesi haline gelen hayvanların bu kadar sık kullanılmasının sebebi, ilk bakışta herkesin dikkatini yakalamasıdır. Çünkü hayvan imajı, yaşamımızın ilk yıllarında ayırt etmeyi başarabildiğimiz ilk imajdır. Aynı zamanda bu imajlar tarih boyunca aşina olduğumuz, hayatımızı devam ettirme noktasında ortaklığımızın hiçbir zaman ayrı düşmediği arketipsel bir nitelik arz etmektedir.
İnsanların etkileşimde bulunduğu her nesnenin bir tarihi olduğu gibi, farkına vardığı canlıların da bir tarihi vardır. Günümüzde akademik çevrede giderek daha çok ilgi çekmeye başlayan bitkiler, hayvanlar gibi dünyanın gerçek özneleri üzerine düşünmek, bizleri ister istemez kendi bakış açımızı sorgulamaya götürecektir. Böyle bir sorgulamanın bir parçası olan bu çalışma öncelikle bakışın merkezi önemini kavramakta ve tarihsel konumu içinde algılarımızın nasıl değişebileceğini, hayvanları temele alarak izah etmeye çalışmaktadır. Farklı disiplinlerden birçok akademisyenin dikkatini çekecek bu çalışma, sinema alanından yola çıksa da sadece bu alanın meraklılarına değil dünyadaki yaşamını daha anlamlı kılmak isteyen herkese bir giriş sunmaktadır.
Sinemada Kadın Bakışı Dünya Sinemasında Kadın Yönetmenler, 2020
Bu çalışma, Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel üzerine yapılan teorik tartışmalar ışığında, sözü... more Bu çalışma, Arjantinli yönetmen Lucrecia Martel üzerine yapılan teorik tartışmalar ışığında, sözü edilen teorik literatüre ilişkin mevcut eleştirel perspektifleri geliştirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle, üçüncü dünya sineması çerçevesinde anlaşılabilecek olan sinema tasviri ve çağrışımları üzerine odaklanmaktadır. Yönetmenin kendine ait kod kullanımları ile bir diyalog içine girerken, aynı zamanda Latin Amerika kültürel üretiminde ortak bir dili olan ‘Yeni Arjantin Sineması’ içindeki konumunu anlamaya yönelik olarak da okunabilir. Çalışma, hem yönetmenin sinema deneyimini çağrıştıran kodları açıklamayı hem de üçüncü dünya sineması içinde tanımlanan film anlayışları etrafında, kritik bir ‘kör noktayı’ düzeltmeyi hedeflemektedir.
Hollywood sinemasının şimdiye kadar ürettiği en tanınmış karakterlerden biri olan King Kong aynı
... more Hollywood sinemasının şimdiye kadar ürettiği en tanınmış karakterlerden biri olan King Kong aynı zamanda kitle kültürü ve sinema ile özdeşleşmiş bir figürdür. King Kong’un farklı versiyonlarına gösterilen akademik ilgi çerçevesinde çalışmamız, 2017 tarihli ‘King Kong Kafatası Adası’ filmini Deleuzian bir okumaya tabi tutmayı amaçlamaktadır. Deleuze ve Guattari’nin hayvan-oluş kavramının anlaşılması sinematik imajların gerçeklikle olan ilişkisini çözümlemek, hayvan olgusunun ne olduğu hakkındaki sınırları belirleyen ve bugüne değin kabul ettiğimiz statik fikir ve alışkanlıkları tekrar gözden geçirip reforma tabi tutmak açısından gereklidir. Çalışma, hayvan-oluş dinamiklerinin kaynağı hakkında düşünürken, King Kong figürü ile bazı sorulara yanıt aramaktadır: Sinematik hayvana bakarken nereye konumlanırız? Çağımızda insan fiziksel ve uzamsal olarak tam anlamıyla nerede durmaktadır? Hayvanlar, onlar üzerindeki kontrolümüz açısından bugün hangi konumdadır? Kendi kültürel çerçevelerimizle hayvanlara bakmaya çalıştığımızda neye dönüşürler? Hepsinden önemlisi neden hayvanlara bakıyoruz ve onlarda neyi görmeyi umuyoruz? Bu soruların cevapları makalenin metodolojik çerçevesine uygun olarak Deleuze Guattari’nin fikirleri üzerinden ve King Kong’u oluşturan çağa özgü düşünsel ve sosyo-ekonomik faktörler göz önünde bulundurularak tartışılacaktır.
Günümüzde yapay zekâ teknolojilerinin hızlı gelişimi, politik iletişim yöntemlerini kökten değişt... more Günümüzde yapay zekâ teknolojilerinin hızlı gelişimi, politik iletişim yöntemlerini kökten değiştirmekte ve yeni söylem biçimlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Bu bağlamda, Donald Trump'ın, Elon Musk'ın GROK 3 modelinin tanıtımı sırasında yapay zekâ tarafından üretilen videoyu kendi sosyal medya platformlarından paylaşması, yalnızca teknik bir yeniliği değil, politik stratejilerin ve iletişim tekniklerinin dönüşümünü gözler önüne sermektedir. Akademik perspektiften bakıldığında, bu olay, "tuhaf zamanlar" olarak nitelendirilen dönemin dinamiklerini anlamlandırmada kritik bir örnek teşkil etmektedir. Teknolojinin politik söylem üzerindeki dönüştürücü etkisi yeni bir olgu değildir. 1960'ta Kennedy ile Nixon arasındaki ilk televizyonlu başkanlık tartışması, görsel medyanın politik algıyı nasıl kökten değiştirebileceğini kanıtlamıştı. Radyo dinleyicileri Nixon'ın argümanlarını daha güçlü bulurken, televizyon izleyicileri kamera karşısında daha rahat ve karizmatik duran Kennedy'yi desteklemişti. Benzer şekilde, 2010'larda sosyal medyanın Arap Baharı'ndaki rolü, iletişim teknolojilerinin toplumsal hareketleri mobilize etme kapasitesini ortaya koymuştur.
Uploads
Papers by Süleyman Duyar
İnsanların etkileşimde bulunduğu her nesnenin bir tarihi olduğu gibi, farkına vardığı canlıların da bir tarihi vardır. Günümüzde akademik çevrede giderek daha çok ilgi çekmeye başlayan bitkiler, hayvanlar gibi dünyanın gerçek özneleri üzerine düşünmek, bizleri ister istemez kendi bakış açımızı sorgulamaya götürecektir. Böyle bir sorgulamanın bir parçası olan bu çalışma öncelikle bakışın merkezi önemini kavramakta ve tarihsel konumu içinde algılarımızın nasıl değişebileceğini, hayvanları temele alarak izah etmeye çalışmaktadır. Farklı disiplinlerden birçok akademisyenin dikkatini çekecek bu çalışma, sinema alanından yola çıksa da sadece bu alanın meraklılarına değil dünyadaki yaşamını daha anlamlı kılmak isteyen herkese bir giriş sunmaktadır.
zamanda kitle kültürü ve sinema ile özdeşleşmiş bir figürdür. King Kong’un farklı versiyonlarına
gösterilen akademik ilgi çerçevesinde çalışmamız, 2017 tarihli ‘King Kong Kafatası Adası’ filmini
Deleuzian bir okumaya tabi tutmayı amaçlamaktadır. Deleuze ve Guattari’nin hayvan-oluş kavramının
anlaşılması sinematik imajların gerçeklikle olan ilişkisini çözümlemek, hayvan olgusunun ne olduğu
hakkındaki sınırları belirleyen ve bugüne değin kabul ettiğimiz statik fikir ve alışkanlıkları tekrar gözden
geçirip reforma tabi tutmak açısından gereklidir.
Çalışma, hayvan-oluş dinamiklerinin kaynağı hakkında düşünürken, King Kong figürü ile bazı sorulara
yanıt aramaktadır: Sinematik hayvana bakarken nereye konumlanırız? Çağımızda insan fiziksel ve
uzamsal olarak tam anlamıyla nerede durmaktadır? Hayvanlar, onlar üzerindeki kontrolümüz
açısından bugün hangi konumdadır? Kendi kültürel çerçevelerimizle hayvanlara bakmaya
çalıştığımızda neye dönüşürler? Hepsinden önemlisi neden hayvanlara bakıyoruz ve onlarda neyi
görmeyi umuyoruz? Bu soruların cevapları makalenin metodolojik çerçevesine uygun olarak Deleuze
Guattari’nin fikirleri üzerinden ve King Kong’u oluşturan çağa özgü düşünsel ve sosyo-ekonomik
faktörler göz önünde bulundurularak tartışılacaktır.
Drafts by Süleyman Duyar
İnsanların etkileşimde bulunduğu her nesnenin bir tarihi olduğu gibi, farkına vardığı canlıların da bir tarihi vardır. Günümüzde akademik çevrede giderek daha çok ilgi çekmeye başlayan bitkiler, hayvanlar gibi dünyanın gerçek özneleri üzerine düşünmek, bizleri ister istemez kendi bakış açımızı sorgulamaya götürecektir. Böyle bir sorgulamanın bir parçası olan bu çalışma öncelikle bakışın merkezi önemini kavramakta ve tarihsel konumu içinde algılarımızın nasıl değişebileceğini, hayvanları temele alarak izah etmeye çalışmaktadır. Farklı disiplinlerden birçok akademisyenin dikkatini çekecek bu çalışma, sinema alanından yola çıksa da sadece bu alanın meraklılarına değil dünyadaki yaşamını daha anlamlı kılmak isteyen herkese bir giriş sunmaktadır.
zamanda kitle kültürü ve sinema ile özdeşleşmiş bir figürdür. King Kong’un farklı versiyonlarına
gösterilen akademik ilgi çerçevesinde çalışmamız, 2017 tarihli ‘King Kong Kafatası Adası’ filmini
Deleuzian bir okumaya tabi tutmayı amaçlamaktadır. Deleuze ve Guattari’nin hayvan-oluş kavramının
anlaşılması sinematik imajların gerçeklikle olan ilişkisini çözümlemek, hayvan olgusunun ne olduğu
hakkındaki sınırları belirleyen ve bugüne değin kabul ettiğimiz statik fikir ve alışkanlıkları tekrar gözden
geçirip reforma tabi tutmak açısından gereklidir.
Çalışma, hayvan-oluş dinamiklerinin kaynağı hakkında düşünürken, King Kong figürü ile bazı sorulara
yanıt aramaktadır: Sinematik hayvana bakarken nereye konumlanırız? Çağımızda insan fiziksel ve
uzamsal olarak tam anlamıyla nerede durmaktadır? Hayvanlar, onlar üzerindeki kontrolümüz
açısından bugün hangi konumdadır? Kendi kültürel çerçevelerimizle hayvanlara bakmaya
çalıştığımızda neye dönüşürler? Hepsinden önemlisi neden hayvanlara bakıyoruz ve onlarda neyi
görmeyi umuyoruz? Bu soruların cevapları makalenin metodolojik çerçevesine uygun olarak Deleuze
Guattari’nin fikirleri üzerinden ve King Kong’u oluşturan çağa özgü düşünsel ve sosyo-ekonomik
faktörler göz önünde bulundurularak tartışılacaktır.